Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
Antik Uygarlıklar Tarihi (Dr. Eren KARAKOÇ), 2014
Bu çalışmada Antik Yunan kültüründe müziğe olan ilgi ve ne gibi katkılar yapıldığı incelenmektedir. Müzik ve mitoloji, imajinasyonla gelişen alanlar olmasından dolayı Antik çağdan günümüze dek yan yana anılır. Yunan mitolojisi, sanatla iç içe görülmüştür. Resim, müzik, heykel, edebiyat, tiyatro gibi dallarda kendine yer edinir. Çünkü sanatın hammaddesi olarak kabul edilen şeyin mitlerde bulunan anlamlarla eş değer olduğu kabul edilmiştir. Bu hammaddeyi daha sonra besteci Wagner ve Carl Orff 'ta kendi operalarında kullanacaktır. Antik Yunanlıların müziğin ahlaki, toplumsal ve bireysel bir edim barındırdığına dair inanışları vardır. Müziğin makamlar aracılığıyla ruh hallerini değiştirmesi, metafiziksel olarak yorumlanmasına neden olmuştur. Müzik, ruhun eğitilmesinde ve arınmasında büyük etken olarak görülmüştür. Dinsel törenlerde, savaşlarda, hastalıkların tedavisinde ve günlük yaşantıda kullanılmıştır. Müziğe önemli katkılarda bulunan Pitagoras, Platon, Aristoteles ve Boethius yazılan tragedyalarla, eserlerinde ki metaforlarla ve deneysel çalışmalarla müziğe bir yer bulmuş, yaşatılması gereken bir olgu olduğunu savunmuştur. ABSTRACT This study examines the interest in music and the contributions made to it in ancient Greek culture. Music and mythology are known together to this day. Greek mythology is intertwined with art. It takes its place in such fields as painting, music, sculpture, literature, theater. The raw material of art is in the same sense as mythology. It used this raw material in Wagner and Orff operas. They used music in moral, social and individual sense. Changing the mood of the music has caused it to be used metaphysically. Music has been seen as a factor in the training and purification of the soul. Used in religious ceremonies, in wars, in the treatment of diseases and in daily life. Pitagoras, Platon, Aristoteles and Boethius defended that music is a phenomenon that should be kept alive.
ÖZET Dünya tarihi, yazı ile başlamıştır denir bu nedenle tarih Sümerlerle başlar denilebilir. Yunan tarihi ise bu şartlara göre M.Ö. 776'da başlamıştır. Çünkü Yunan tarihi ile ilgili ilk yazılı kaynağımız Olimpiyat oyunları sırasında kaydedilmiştir. Bu nedenle yazılı Yunan tarihinin ve konumuz olan Olimpiyat tarihinin başlangıcı olarak M.Ö. 776 kabul edilmiştir. Din ve sporun birleştirildiği en ünlü spor etkinlikleridir olimpiyatlar. Bu noktada yanlışa düşülmemesi için belirtilmelidir ki dünyada spor ilk kez Yunanistan'ın Olimpia yöresinde başlamamıştır. Olimpiyatlar, adını yapıldığı Olimpia şehrinden almış ve hiçbir kesintiye uğramadan 1200 yıl devam etmiş bir tarihi gerçekliktir. Diğer kentlerde yapılan başka spor şölenleri de Olimpiyatları örnek almışlar, ama hiçbiri Olimpiyatlar kadar önem taşımamışlardır. Ele alacağımız bu yazı da amacımız Antik Yunan coğrafyasında düzenlenmiş olan olimpiyat oyunlarına genel bakış ile bu olimpiyatların zaman içerisinde değişim geçirerek hangi sportif etkinliklerine ev sahipliği ettiği hakkında bilgi vermektir. Çalışmamız, ikinci hatta üçüncü el kaynakları kullanarak olimpiyatlar ve sportif etkinlikler hakkında toplu bir bilgi verme amacı gütmektedir. ABSTRACT The history of the world is called the beginning of writing, and for this reason history can be said to begin with Sumerians. Greek history, according to these conditions it started at BC 776. Because our first written source about Greek history was recorded during the Olympic Games. For this reason, written history of the Greek and the position of the Olympic 1 1* Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Tarih Bölümü Lisans Öğrencisi, 1202041024, tunalijulide@gmail.com
Antik Yunan'da tiyatro mimarisi 3 döneme ayrılır. Bu dönemlerdeki gelişimi göz önüne alacak olursak mimari öğelerin ihtiyaçlar doğrultusunda gelişim gösterdiğini rahatlıkla anlamaktayız. Klasik dönem öncesinde tiyatro olarak değerlendirilebilecek ilk bina Antik Çağ'da Girit'te hüküm sürmüş Minos Uygarlığı'na ait ve M.Ö. 2 binlere tarihlenen Knossos Sarayı'nda
5. Uluslararası Multidisipliner Çalışmaları Kongresi 02-03 Kasım 2018, Antalya-Türkiye, 2018
ÖZET Aşçılık iyi yiyeceği seçme, hazırlama, sunma ve bunlardan tat almayı da gerektiren bir tür sanat olarak tanımlanır. Antik Yunan'da Tapınaklara bağışlanan kurbanları kesen kasaplara " mageiros " denilmiştir ve bu sözcük sonraları aşçılar için kullanılmıştır. Şehirleşmenin artması, refah ve ticaretin geliştirilmesi misafirperverliğin ötesinde bir ihtiyacı doğurmuş, şehirlerde ücretli konaklama imkanı sunan tesisler ortaya çıkmıştır. Bunun sonucunda da ortaya çıkan yemek ihtiyacının karşılanması için aşçılık profesyonel bir meslek halini almıştır. Bu çalışmada Antik Yunan, Roma, Ortaçağ, Gotik ve Rönesans Dönemleri, Fransız Mutfak Sanatının Gelişimi ve Fransız Devrimi ve Sanayi Devriminin Mutfak Sanatının Gelişimine etkileri ışığında aşçılığın Avrupa'da ortaya çıkışı ve gelişim süreci dönemler esas alınarak incelenmiştir. ABSTRACT EUROPEN CULINARY HISTORY: ANCIENT GREEK FROM THE INDUSTRIAL REVOLUTION Cooking is defined as an art of selection of the best food, preparing and serving it; and cooking art requires to taste of them. In ancient Greece, the butchers who sacrifice for the temples was called as "mageiros". This word has then used for cooks. Increasing the popularity of urban areas, developmental milestones in the areas of prosperity and trade has created the needs for accomodation facilities, beyond the hospitality. Meeting the food needs of the guests or visitors has been emerged at the end of this process; and it has come along with the professionalism in the field of cook and culinary. Within the concept of this study, under the lights of Ancient Greek, Rome, Medieval Times, Gothic and Renaissance, emerging and development of French Culinary Art and the effects of Frenc and Industrial Revolutions on cousine, revealing of cooking art in Europe has been investigated.
Özet/Abstract İnsanlık tarihinin var oluşundan beri, değişik kültürlerde, farklı nesneler üzerinde semboller ve betimlemeler aracılığı ile bir takım bilgileri bize aktardıklarını görüyoruz. Bu sembollerden biri de balıktır. Verimlilikten doğurganlığa, yaşamın yenilenmesine ve genel olarak refaha kadar balık pek çok kültürde yer almaktadır. Balık figürleri arasında yunus balığı tasvirleri, içerdikleri anlam itibarı ile ayrı bir yere sahiptirler. Bu çalışmada özellikle dönemlerinin siyasi, dinsel ve toplumsal değerlerini barındıran sikkeler üzerindeki yunus balığının dinsel ve toplumsal yaşamdaki yansımasının nedenleri konu edilmiştir. Sonuçta yunus balığının gerek ilkel inanışlarda, gerekse kudsi dinlerde özel bir öneme ve anlama sahip olduğu anlaşılmaktadır. Anahtar Sözcükler: Balık, Yunus Balığı, Sikke, Mitoloji. Some Observations on Dolphins, Depicted on Ancient Coins Some of information is available through imagery and symbols that are depicted on the different objects of different cultures, since the beginning of human history. On of these symbols is the fish. Fish symbols, in terms of productivity, fertility, renewal of life, and general welfare take place in many cultures. Between the figures of fish, dolphin figures, have a important place, in terms of the meaning contained. Aim of this article is the coins which have dolphines figures depicted on their surfaces. In that vein, the coins are important for political, religious and social values, for communities. As a result, it is understood that the dolphins have a special significance both in sacred religious and paganism.
The ancient city of Attouda is located in the Hisar neighbourhood of Sarayköy district of Denizli province, on the border area of two ancient regions. The architectural fragments belonging to the city’s buildings can be seen in courtyard of the mosque, squares of villages and in front of houses. The city had an important position in the region. Its name was changed in the 2nd century BC during the Pergamene period. Attouda made good use of her chances and developed continuously. Use of marble in architectural construction started in the 1st century and increased in the 2nd century AD. The remains attested on site indicate a very developed settlement at Attouda for a mountain city. Attouda was probably the meeting place for religious, economic and political occasions on Mount Salbakos and the region. Therefore, the city was clearly commercial center as well. This commercial vivacity made the city, which was easy to reach, a wealthy commercial center. Animal husbandry was preferred due to lack of cultivable area. This situation, a destiny of mountain settlements, however, was turned to an advantage by Attouda on the contrary to many settlements with similar location. It is understood that this commercial livelihood has continued here until recently.
Practice in Clinical Psycholoy (JPCP), 2024
IEEE Transactions on Energy Conversion, 1993
Chilaiditi’s sign: a case report (Atena Editora), 2024
In: Quality and Recognition in Higher Education The Cross-border Challenge (OECD), 2004
Annals of Indian Academy of Neurology, 2008
Sumerianz Journal of Social Science, 2020
Current opinion in plant biology, 2014
Indian Journal of Medical and Paediatric Oncology, 2020
Curēus, 2024
Journal of English for Academic Purposes, 2009
Journal of Mountain Science, 2021
Energy Procedia, 2017