T.C. Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe Ve Din Bilimleri Anabilim Dali Din Eğitimi Bilim Dali

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 189

T.C.

NECMETTİN ERBAKAN ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ ANABİLİM DALI

DİN EĞİTİMİ BİLİM DALI

4 – 6 YAŞ DÖNEMİ ÇOCUKLARDA MERHAMET


EĞİTİMİ

Tuba GÜL

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Dr. Öğr. Üyesi M. FATİH TURANALP

Konya-2019
T.C.
NECMETTİN ERBAKAN ÜNİVERSİTESİ
Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

ÖZET

Adı Soyadı TUBA GÜL

Numarası 118102081005

Ana Bilim / Bilim Dalı Felsefe ve Din Bilimleri / Din Eğitimi


Öğrencinin

Tezli Yüksek Lisans X


Programı
Doktora

Tez Danışmanı Dr. Öğretim Üyesi M. Fatih TURANALP

4-6 YAŞ DÖNEMİ ÇOCUKLARDA MERHAMET EĞİTİMİ


Tezin Adı

Çocuğun karakter oluşumu ve gelişiminde 4-6 yaş döneminin özel bir yeri vardır. Bu
dönemde çocuğa verilmesi planlanan eğitimin çocuğun fiziksel, dil, bilişsel, duygusal ve
dini gelişim özelliklerine uygun olması gereklidir. Tüm değerlerde olduğu gibi merhamet
değeri de bu dönemde korunması ve geliştirilmesi gereken duygulardandır. Bu çalışmada,
çocuğun katılımı ve eğlenmesi sağlanarak, 4-6 yaş dönemindeki çocuklara merhamet
eğitiminin nasıl verilebileceği ele alınmıştır. Bu çalışma üç bölümden oluşmaktadır.
Birinci bölümde; 4-6 yaş çocuklarının gelişim özellikleri incelenmiş, merhamet kavramı
kapsamlı bir şekilde ele alınmıştır. Merhametin tanımı, kaynağı ve merhametle ilişkisi olan
değerler ayrıntılı bir şekilde açıklanmıştır. İkinci bölümde; araştırmanın yöntemine yer
verilmiştir. Burada araştırmanın modeli, evren ve çalışma grubu, veri toplama aracı veri ve
veri toplama süreci kısaca anlatılmıştır. Araştırmanın önemli kısmını ihtiva eden üçüncü
bölümde 4-6 yaş dönemindeki çocuklara merhamet eğitiminin nasıl verilebileceği
konusunda bir çerçeve oluşturulmuş ve merhamet eğitimi üzerine çocuklarla yapılan
etkinlik örneklerine yer verilmiştir. Aynı zamanda her etkinlik sonunda çocuklara sorulan
sorular ve verdikleri cevaplara yer verilmiş, bu cevaplara yönelik yorumlar yapılmıştır.
Yapılan etkinliklerin, çocuklarda merhamet kavramının gelişmesine katkıda bulunduğu ve
merhamet davranışları gösterme konusunda onları desteklediği görülmüştür.

Anahtar Kelimeler: Değerler eğitimi, 4-6 yaş dönemi, Merhamet, Merhamet Eğitimi.
T.C.
NECMETTİN ERBAKAN ÜNİVERSİTESİ
Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

ABSTRACT

Name and Surname TUBA GÜL

Student Number 118102081005

Department Philosophy and Religion Sciences / Religious Education


Author’s

Master’s Degree (M.A.) X


Study Programme
Doctoral Degree (Ph.D.)

Supervisor Dr. M. Fatih TURANALP

Title of the
Education of Compassion for 4-6 Years Children
Thesis/Dissertation

4-6 years of age has a special place in the formation and development of the child’s
character. The education planned to be given to the child in this period should be in
accordance with the physical, language, cognitive, emotional and religious development
characteristics of the child. As in all values, the value of compassion is one of the feelings
that protect and develop in this period. In thıs study is discussed, how to provide
compassion education to children in the age of 4-6 years by providing child participation
and entertainment. This study consists of three parts. In the first part; the developmental
characteristics of 4-6 years old children were examined and the concept of compassion was
comprehensively discussed. The definition or compassion, its source and the values
associated with compassion are explained in detail. In the second part; the method of the
research is adressed. Here, the research model, universe and working group, data
collection tool and data collection process are briefly explained. In the third part, which
contains the important part of the study, a framework has been established on how
compassion education can be given to children in the age of 4-6 years and examples of
activities with children on compassion education are adressed. At the same time, at the end
of each activity, questions and answers were given to the children and comments were
made. It was seen that the activities contributed to the development of the concept of
compassion in children and supported them in showing compassion behaviors.

Keywords: Education of values, 4-6 years period, compassion, education of compassion.


i

ÖNSÖZ

Gelişimde ilk yıllar birey açısından, gelişim alanlarının en kritik dönemlerinin


yaşandığı ve bireyin sağlıklı gelişiminin temellerinin atıldığı bir dönemdir. Birçok
bilim insanı erken çocukluk dönemine vurgu yapmaktadırlar. Bu dönemde
yaşananların, yetişkinlikte bireyin birçok gelişim alanını etkilediğini ortaya
koymuşlardır. Çocuğun sağlıklı bir kişilik yapısına sahip olması ile çocukluk
döneminde alınan eğitim arasında yakın bir ilişkinin varlığından söz edilmektedir.
Aynı şekilde çocukluk döneminde alınan sağlıklı eğitimin, kazandırılan dini
duyguların, çocuğun daha sonraki hayatını kalıcı olarak etkilediği üzerinde
durulmaktadır.

Dinimizde çocuğun önemli bir yeri ve değeri olduğu, Kur’an-ı Kerim’deki


ayetlerden ve Peygamberimiz (sav)’in hadislerinden anlaşılmaktadır. Çocukluk
dönemi böylesine bir önem taşıdığı için, bu yıllarda alınan eğitim, onun tüm hayatını
etkilemekte, onun düşünce ve davranışlarına yön vermektedir. Eğitimde asıl amaç,
bilgi ve beceri kazandırmakla birlikte, toplumun huzurunun inşasına katkı
sağlayacak, hızla değişen dünyaya uyum sağlarken kendi değerlerini yitirmeyecek
bireyler yetiştirebilmek olmalıdır. Kendisiyle barışık, çevresine duyarlı ve çevresiyle
uyumlu, sevgi ve merhamet duyguları içerisinde ilişkilerini düzenleyen bireyler
yetiştirebilmek için de çocuğun gelişim özelliklerini göz önünde bulundurarak, belirli
ilkeler doğrultusunda hareket edilmesi gerçeği, çalışmamızın içeriğine yön veren
önemli bir etkendir.

Çocukların altın çağı olarak nitelendirilen bu dönemde, çocuğa


kazandırılması önem arz eden değerlerden birisi merhamettir. Tüm varlıklara
duyulan merhametin, iyi bir ahlâk için en çok ihtiyacımız olan duygu olduğunu ifade
edebiliriz. Nitekim merhamet duygusunu kazanmış olan insan, güvenilirdir,
adaletlidir, kimseye zarar vermez, herkese yardım eder ve herkese karşı
hoşgörülüdür. Bu güzel hasletlerin insanda yer edebilmesi de çocukluk döneminde
alacağı merhamet eğitimine bağlıdır. İşte bu çalışma çocuğun ileriki yaşlarda sahip
olacağı merhamet duygusunun, ilk çocukluk dönemlerinde çocuklara nasıl
kazandırılacağı ve çocuğun gelişim özelliklerine paralel olarak nasıl
ii

ilişkilendirileceği ile ilgili önemli bir boşluğun doldurulmasının ihtiyaç olduğu


gerçeğinden hareket etmektedir.

Bu ihtiyacı karşılamak üzere incelemeye çalıştığımız konunun seçilmesi,


ifade edilen bu boşluğun giderilmesine önemli bir katkı sağlayacaktır. Bu sebeple
çalışmaya konu olan merhamet kavramı hem teorik boyutuyla ele alınıp, hem de bu
kavramla ilgili pratiğe dönük etkinlik örneklerine yer verilmektedir.

Araştırmanın birinci bölümünde, 4-6 yaş dönemindeki çocukların gelişim


özellikleri ve araştırmanın temel kavramı olan merhamet değeri üzerinde çalıştık.
Araştırmanın ikinci bölümünde de araştırmanın yöntemi üzerinde durduk. Üçüncü
bölümde ise “4-6 yaş dönemindeki çocuklara merhamet eğitimi nasıl verilebilir?”
sorusundan hareket ederek konuyu, etkili bir merhamet eğitimine katkı sağlayacak
başlıklar halinde ele aldık. Aynı zamanda bu konuda yaptığımız etkinlik örneklerine,
her etkinlik sonunda çocukların görüşlerine ve değerlendirmelerimize yer verdik.

Bu araştırma konusundaki yardım ve desteklerini çalışma boyunca


esirgemeyen kıymetli danışman hocam Dr. Öğretim Üyesi M. Fatih Turanalp’e,
teşvik ve yönlendirmelerinden dolayı sayın hocam Prof. Dr. Muhiddin Okumuşlar’a,
değerli fikir ve görüşlerinden yararlandığım sayın hocam Prof. Dr. Mustafa
Tavukçuoğlu’na, jüride yaptıkları katkılardan dolayı değerli hocalarım Dr. Öğretim
Üyesi Mustafa Başkonak ve Dr. Öğretim Üyesi Ömer Faruk Erdem’e, bu konuda
anlayış ve yardım gösteren çalışma arkadaşlarıma, çalışmam boyunca göstermiş
olduğu anlayış ve destek için kıymetli eşime, çalışmamın pratiğine katkı sağlayan
canım kızıma ve tüm minik öğrencilerime teşekkürlerimi sunuyorum.

Tuba GÜL

Konya, 2019
iii

İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ .................................................................................................................................................... i

İÇİNDEKİLER ...................................................................................................................................... iii

KISALTMALAR .................................................................................................................................. vii

GİRİŞ ...................................................................................................................................................... 1

1. Araştırmanın Konusu ...................................................................................................................... 1

2. Araştırmanın Problemi .................................................................................................................... 2

3. Araştırmanın Alt Problemleri.......................................................................................................... 2

4. Araştırmanın Amacı ........................................................................................................................ 3

5. Araştırmanın Önemi........................................................................................................................ 4

6. Araştırmanın Kapsamı .................................................................................................................... 5

7. İlgili Çalışmalar .............................................................................................................................. 5

BİRİNCİ BÖLÜM: KAVRAMSAL ÇERÇEVE .................................................................................... 7

1.1. 4-6 YAŞ DÖNEMİ ÇOCUKLARININ GELİŞİM ÖZELLİKLERİ ........................................... 7

1.1.1. Gelişim Kavramının İncelenmesi .......................................................................................... 7

1.1.1.1. Gelişim Kavramının Tanımlanması ............................................................................... 7

1.1.1.2. Gelişimin Temel İlkeleri ................................................................................................ 8

1.1.2. Fiziksel Büyüme ve Gelişme ................................................................................................ 8

1.1.2.1. Fiziksel Büyüme ve Gelişmeyi Etkileyen Faktörler....................................................... 9

1.1.2.1.1. Kalıtım .................................................................................................................... 9

1.1.2.1.2. Çevresel Faktörler ................................................................................................... 9

1.1.2.2. Motor Gelişim .............................................................................................................. 10

1.1.3. Dil Gelişimi ........................................................................................................................ 10

1.1.4. Bilişsel (Zihinsel Faaliyetlerde) Gelişim ............................................................................ 12

1.1.4.1. Piaget ’nin Bilişsel Gelişim Kuramı ............................................................................ 12

1.1.4.2. İşlem Öncesi Düşüncenin Özellikleri ........................................................................... 13

1.1.5. Sosyal Ve Duygusal Gelişim .............................................................................................. 14

1.1.5.4. Sosyal ve Duygusal Gelişimi Etkileyen Unsurlar ........................................................ 16


iv

1.1.5.4.1. Aile ........................................................................................................................ 16

1.1.5.4.2. Kardeşler ............................................................................................................... 17

1.1.5.4.3. Akranlar ................................................................................................................ 18

1.1.5.4.4. Cinsiyet ................................................................................................................. 19

1.1.5.4.5. Yaş ........................................................................................................................ 20

1.1.5.4.6. Oyun ve Spor Faaliyetleri ..................................................................................... 20

1.1.5.4.7. Kitle İletişim Araçları ........................................................................................... 22

1.1.5.4.7.1. Televizyon ...................................................................................................... 22

1.1.5.4.7.2. Bilgisayar ....................................................................................................... 23

1.1.5.4.8. Okul Öncesi Eğitim Kurumları ............................................................................. 24

1.1.6. Cinsel Kimlik Ve Cinsel Gelişim........................................................................................ 25

1.1.7. Dini Gelişim ........................................................................................................................ 27

1.1.7.1. Dinin Mahiyeti ............................................................................................................. 27

1.1.7.2. Dini Gelişim Kuramları ............................................................................................... 28

1.1.7.3. Din Duygusu ................................................................................................................ 32

1.1.7.4 Dört - Altı Yaş Dini Gelişim Özellikleri ....................................................................... 35

1.1.7.4.1. Himaye Altında Bulunma Duygusu ...................................................................... 35

1.1.7.4.2. Kolay İnanırlık ...................................................................................................... 36

1.1.7.4.3. Taklit ve Özdeşim ................................................................................................. 37

1.1.7.4.4. Soru Sormaya Düşkünlük ..................................................................................... 38

1.1.7.4.5. Benmerkezcilik ..................................................................................................... 39

1.1.7.4.6 Allah Tasavvuru ..................................................................................................... 41

1.1.7.4.7 Dua Anlayışı .......................................................................................................... 47

1.2. MERHAMET KAVRAMINA GENEL BİR BAKIŞ ................................................................ 50

1.2.1. Merhamet Kavramı ve Mahiyeti ......................................................................................... 50

1.2.1.1. Merhamet Kelimesinin Lügat Anlamı ......................................................................... 50

1.2.1.2. Merhamet Kelimesinin Terim Anlamı ......................................................................... 51

1.2.1.3 Merhamet Kavramı İle Aynı Kökten Gelen Kelimeler ................................................. 54


v

1.2.1.3.1. Rahmet .................................................................................................................. 54

1.2.1.3.2. Rahman ve Rahim ................................................................................................. 56

1.2.2. Merhametin Kaynağı .......................................................................................................... 59

1.2.3. Merhametle İlişkili Bazı Değerler ....................................................................................... 62

1.2.3.1. Merhamet ve Acıma ..................................................................................................... 62

1.2.3.2 Merhamet ve Adalet ...................................................................................................... 62

1.2.3.3. Merhamet ve Empati .................................................................................................... 63

1.2.3.4. Merhamet ve Şefkat ..................................................................................................... 65

1.2.3.5. Merhamet ve İsar ......................................................................................................... 66

1.2.4. Kur’an-ı Kerim’de Merhamet Kavramı .............................................................................. 67

1.2.5. Hadislerde Merhamet Kavramı ........................................................................................... 70

İKİNCİ BÖLÜM: YÖNTEM ............................................................................................................... 74

2.1. Araştırmanın Modeli .................................................................................................................. 74

2.2. Evren ve Çalışma Grubu ............................................................................................................ 74

2.3. Veri Toplama Aracı ................................................................................................................... 75

2.4. Veri Toplama Süreci .................................................................................................................. 76

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: 4-6 YAŞ DÖNEMİ ÇOCUKLARDA MERHAMET EĞİTİMİ ........................ 77

3.1. Merhamet Eğitimi Nedir? .......................................................................................................... 77

3.2. Merhamet Eğitiminin Temelleri ................................................................................................. 78

3.2.1. Felsefî Temelleri ................................................................................................................. 78

3.2.2. Psikolojik Temelleri ............................................................................................................ 79

3.2.3. Sosyal ve Kültürel Temelleri .............................................................................................. 79

3.2.4. Tarihî ve Dinî Temelleri ..................................................................................................... 79

3.3. Merhamet Eğitimi Nasıl Olmalıdır?........................................................................................... 80

3.4. Merhamet Eğitiminde Hz. Peygamber’in Örnekliği .................................................................. 82

3.4.1. Peygamberimizin Müminlere Karşı Merhameti .................................................................. 82

3.4.2. Peygamberimizin Müşriklere Karşı Merhameti .................................................................. 83

3.4.3. Peygamberimizin Çocuklara Merhameti............................................................................. 84


vi

3.4.4. Peygamberimizin Kadınlara Karşı Merhameti .................................................................... 85

3.4.5. Peygamberimizin Yetimlere Karşı Merhameti ................................................................... 87

3.4.6. Peygamberimizin Hayvanlara Merhameti........................................................................... 88

3.4.7. Peygamberimizin Çevreye Merhameti ................................................................................ 89

3.5. Merhamet Eğitiminde Etkili Unsurlar ........................................................................................ 90

3.5.1. Aile ..................................................................................................................................... 90

3.5.2. Sosyal Çevre ....................................................................................................................... 94

3.6. Merhamet Eğitiminde Rehber İlkeler ......................................................................................... 96

3.6.1. Yaşayarak Eğitme (Model Olma) Yaklaşımı ...................................................................... 96

3.6.2. Çocuğa Görelik İlkesi ....................................................................................................... 101

3.6.3. Sevgi ve Şefkatle Yaklaşmanın Önemi ............................................................................. 103

3.6.4. Hoşgörülü ve Müsamahakâr Davranmanın Olumlu Etkisi ............................................... 106

3.7. Merhamet Eğitimi İle İlgili Diğer Duygular ............................................................................ 109

3.7.1. Özsaygı ............................................................................................................................. 109

3.7.2. Affetme Duygusu .............................................................................................................. 110

3.7.3. Cesaret .............................................................................................................................. 111

3.7.4. Öfke .................................................................................................................................. 112

3.8. Merhamet Değeri İle İlgili Yapılan Etkinlik Örnekleri ............................................................ 113

3.8.1 ETKİNLİK- 1: RAHMAN OLAN ALLAH HİKÂYESİ .................................................. 113

3.8.2. ETKİNLİK- 2: MERHAMET KONULU BOYAMA SAYFASI ÖRNEKLERİ ............. 124

3.8.3. ETKİNLİK- 3: KUŞ YEMİ RULOSU ETKİNLİĞİ ......................................................... 133

3.8.4. ETKİNLİK- 4: YAŞLILARA MERHAMET DRAMASI ................................................ 141

3.8.5. ETKİNLİK- 5: SADAKA KUTUSU ETKİNLİĞİ ........................................................... 150

3.8.6. ETKİNLİK- 6: YARDIMLAŞMA KUMBARASI ETKİNLİĞİ ...................................... 158

SONUÇ VE ÖNERİLER .................................................................................................................... 166

KAYNAKÇA ..................................................................................................................................... 170


vii

KISALTMALAR

a.g.e. : Adı geçen eser


a.g.m. : Adı geçen madde
AÜİFD : Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
b. : Baskı
C. : Cilt
Çev : Çeviren/Çevirenler
DİA : Diyanet İslam Ansiklopedisi
DİB : Diyanet İşleri Başkanlığı
Ed. : Editör
MEB : Milli Eğitim Bakanlığı
s. : Sayfa
S. : Sayı
SAV : Sallallahu Aleyhi ve Sellem
TDV : Türkiye Diyanet Vakfı
t.y. : Tarih yok
vb. : ve benzeri
vs. : vesaire
Yay. : Yayınlar/Yayınları/Yayınevi
1

GİRİŞ

1. Araştırmanın Konusu

Genel eğitimin içinde önemli bir yeri olan ve giderek önemi artan okul öncesi
eğitimin insanın eğitim hayatında önemli bir yeri vardır. Yapılan araştırmalar, okul
öncesi dönemde kazanılan tecrübelerin, bireyin sağlıklı bir kişilik yapısı
oluşturmasında, yeteneklerini en verimli şekilde geliştirebilmesinde, inanç ve değer
yargılarının şekillenmesinde ve toplumda sorumluluk sahibi olabilmesinde etkili
olduğunu göstermiştir.1 Bu nedenle okul öncesi yıllarda çocukların bilinçli ve doğru
bir şekilde desteklenmesi ve yönlendirilmesi son derece önemlidir.

Çocuğun en iyi şekilde eğitilebilmesi ve hedef davranışların


kazandırılabilmesi için, öncelikle onun gelişim özelliklerinin bilinmesi
gerekmektedir. Ancak bu şekilde verilecek olan eğitim, çocuğu olumlu yönde
etkileyecek ve kazandırılması gereken değerlerin çocuk tarafından benimsenmesini
kolaylaştıracaktır. Bu gerçeklerden yola çıkarak araştırmamızda öncelikle 4-6 yaş
aralığındaki çocukların fiziksel, motor, dil, bilişsel (zihinsel), kişisel-sosyal ve
duygusal, cinsel ve dini gelişim özelliklerini ayrı başlıklar halinde incelemeye
çalıştık. Araştırmamızda sunulan her yaş dönemi için gösterilmesi beklenen
gelişimsel özellikler, ortalama olarak o yaş dönemindeki normal çocukların
gösterdikleri özelliklerdir.

Toplumumuzun önemli değerlerinden biri olan merhametin gerekliliği ailede,


okulda, sokakta, iş yerinde, kısacası sosyal hayatın tüm alanlarında kendisini
hissettirmektedir. Merhamet, tüm insanlar ve tüm canlılar için dünyayı güvenli bir
yer kılma duyarlılığına sahip olmadır.2 Rahmet Peygamberi’nin önemle üzerinde
durduğu merhamet kavramını anlamak, öğrenmek, toplumumuza uyarlamak ve
öğretmek hepimizin görevi olmalıdır. Bu bağlamda, araştırmamızda öncelikle
merhamet değerinin kavramsal çerçevesini ayetler ve hadisler ışığında sunmaya
çalıştık.

1
Zeynep Nezahat Cihandide, Okul Öncesi Din ve Ahlâk Eğitimi, 2.b., İstanbul, Dem Yay., 2014, s.
15.
2
Hayati Hökelekli, “Gökyüzünden Yeryüzüne Yayılan Bir Değer: Merhamet ve Eğitimi", Diyanet
Aylık Dergi, S:244, 2011, (13-17), s. 13.
2

Eğitimin her alanında olduğu gibi merhamet eğitimi ile ilgili çalışmaların da
istenilen sonuca ulaşabilmesi için belirli aşamalardan geçmesi gerekir.
Araştırmamızda 4-6 yaş aralığındaki çocuklarda merhamet eğitiminin nasıl olması
gerektiği, uygulanacak rehber ilkeler gibi konularda bilgiler vererek bizi sonuca
götürecek yöntemleri irdelemeye çalıştık. Bu dönemdeki çocukların eğitimine etki
eden faktörler üzerinde durarak bu yönde yol gösterici tespitlerde bulunduk.

Şu hususu da unutmamalıyız ki, bu dönemdeki çocuklar cıvıl cıvıl, yerinde


duramayan bir yapıya sahip oldukları için öğrenmeleri de bu yönde
gerçekleşmektedir. Eğlenerek öğrendikleri bilgileri çabuk kavradıklarını ve kolay
kolay da unutmadıklarını gözlemledik. Bu sebeple son bölümde, çocukların
katılımını ve eğlenmesini sağlayacak etkinliklerle merhamet eğitimi ile ilgili
uygulamalı örnekler sunduk. Çocuklara etkinlikler sonucunda yönelttiğimiz soru ve
cevaplara yer vererek etkinliğin değerlendirmesini yaptık.

2. Araştırmanın Problemi

“Okul öncesi dönemde, özellikle de 4-6 yaş aralığında, çocuğun gelişim


özelliklerine uygun bir biçimde ve onda kalıcı etkiler bırakacak şekilde merhamet
eğitimi nasıl yapılmalıdır?” sorusu araştırmamızın temel problemidir.

3. Araştırmanın Alt Problemleri

 Merhamet eğitimi neden önemlidir?


 Merhamet eğitimi nasıl planlanmalıdır?
 Merhamet eğitimi verilirken yaş grubuna göre hangi materyaller ve araçlar
kullanılmalıdır?
 Gelişim dönemlerinin merhamet eğitimiyle ilişkisi nasıldır?
 Merhamet eğitimi üzerine yapılan etkinliklerin çocuklar üzerindeki etkisi
nasıldır?
 4-6 yaş dönemindeki çocuklar merhamet kavramını nasıl anlamaktadır?
 4-6 yaş dönemindeki çocukların hayatında merhametin yeri nasıldır?
 Merhametle ilişkisi olan değerler nelerdir?
 Merhametle ilgili gelişimi açısından, çocuğu etkileyen unsurlar nelerdir?
 Merhamet eğitiminde dikkat edilmesi gereken rehber ilkeler nelerdir?
3

 Merhamet eğitimine başka hangi duyguların dâhil edilmesi gereklidir?


 4-6 yaş dönemindeki çocuklara merhamet değeri kazandırılması açısından
nasıl etkinlikler planlanmalıdır?

4. Araştırmanın Amacı

Araştırmanın temel amacı, birbiriyle sağlıklı ilişkiler kurabilen, İslam’ın


öğretileri doğrultusunda bir vücudun âzâlarına benzeyen bireylerden oluşan bir
toplum inşa edebilmek adına, en önemli değerlerimizden birisi olan merhametin
gücünden yararlanabilmektir. Tüm değerlerde olduğu gibi merhamet değeri de ilk
çocukluk dönemlerinden itibaren korunması ve geliştirilmesi gereken
duygulardandır. Çocuğun kişiliğinin temel özelliklerinin ve önemli bölümünün ilk
yıllarda oluştuğu gerçeği, bizi bu alanda çalışma yapmaya sevk etmiştir.

İnsanı inceleyen bilim dallarındaki gelişmeler sayesinde, çocuğun ruh


dünyasına girildikçe, artık onun ihmal edilmemesi gereken önemli bir varlık olduğu
anlayışı gittikçe güçlenmektedir. Yine eğitimin etkisinin yaşın ilerlemesiyle ters
orantılı olarak azalması, küçük yaşların önemini daha da artırmaktadır. Dolayısıyla
çocukluk dönemi onun gelişimi ve ruh sağlığı açısından büyük değer taşımaktadır.3
Bu dönemin, çocuğun gelişimi açısından son derece önemli olması, bu alanda
çalışmalar yapılmasını zorunlu kılmaktadır.

Çocuk eğitimi sürecindeki faaliyetlerin sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi


için, çocuğun gelişim aşamalarının ne olduğu, gelişimin temel özellikleri ve
gelişmeyi etkileyen unsurların ayrıntılı olarak bilinmesi gerekmektedir. Bu öneme
binâen, çalışmamızda öncelikle 4-6 yaş aralığındaki çocukların bedensel ve ruhsal
gelişim özelliklerini ayrı ayrı başlıklar halinde tespit etmeyi amaçladık. Bu özellikler
doğrultusunda bu yaş dönemindeki çocuklara verilecek eğitimin nasıl olması
gerektiği konusunda çıkarımlar yapabilmeyi hedefledik.

Tüm bu teorik bilgilerden sonra araştırmamızın son bölümünde ise merhamet


konusuyla ilgili öğrencilerle birlikte yaptığımız uygulamalardan elde edilen bilgileri

3
Fatih Menderes Bilgili, Çocuğun Din Eğitimi ve Karşılaşılan Güçlükler, 1.b., İstanbul, Beyan Yay.,
2005, s. 15-16.
4

değerlendirerek merhamet bilincinin korunması ve geliştirilmesi hususunda yeni


öneriler sunabilmeyi hedefliyoruz.

5. Araştırmanın Önemi

Yapılan araştırmalar, 4-6 yaş döneminde kazanılan tecrübelerin, bireyin


sağlıklı bir kişilik yapısı oluşturmasında, yeteneklerini en verimli şekilde
geliştirebilmesinde, inanç ve değer yargılarının şekillenmesinde ve toplumda
sorumluluk sahibi olabilmesinde etkili olduğunu göstermiştir. Bu dönemde
yaşananların, yetişkinlikte bireyin birçok gelişim alanını etkilediğini ortaya
koymaktadır. Sosyolojik anlamda toplumların sağlıklı gelişmesi, geleceğin
şekillenmesi ve toplumsal değerlerin taşıyıcısı olmaları açısından da erken çocukluk
dönemi önemlidir.

Çocuğa uygun fiziksel ve sosyal çevre hazırlamak, onlara doğru davranış


biçimlerini gösterebilmek her şeyden önce çocuğun gelişim özelliklerini, ilgi ve
ihtiyaçlarını bilmekle, çocuğu tanımakla mümkün olabilir. Çocuğun yaşına ve
gelişimine uygun olarak göstereceğimiz davranışlar onun için faydalı olacaktır.
Çocuğu tanımak, gelişim sürecindeki değişimlerine ilişkin özelliklerini bilmek bizim,
çocuğun yapabileceğinden azını ya da fazlasını beklemememize yardımcı olacaktır.
Çocuğa istenen davranış özelliklerini kazandırmak, özgüveni ve girişim yeteneği
gelişmiş, kendi kendini denetleyen, özgürce düşünüp karar verebilen, kendini
geliştirmeye istekli bir birey olmasını sağlayabilmek, öncelikle onları tanımakla
mümkündür.

Merhamet, temel bir ahlâkî kavram olarak diğer din ve kültürlerde de vardır
ve insanın temel niteliklerinden biridir. İnsanların bulunduğu her yerde merhamet de
olmalıdır. Çünkü insanın yaratıcısı merhametlidir ve insandan da öyle olmasını
istemektedir.4 Bu derece öneme sahip olan merhametin hayatın her alanından
çekilmeye başladığına ve bunun yerini öfke, şiddet, zorbalık gibi olumsuz duyguların
aldığına şahit olmaktayız. Tüm bu olumsuzluklar ise merhamet eğitiminin
eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Bu eksikliği onarmak adına en büyük merhamet

4
Ömer Faruk Harman, “Diğer Din ve Kültürlerde Ortak Ahlâkî Bir Kavram Olarak Merhamet”,
Kutlu Doğum Haftası “Hz. Peygamber ve Merhamet Eğitimi” Sempozyumu (15-17 Nisan 2011),
Ankara, DİB Yay., 2014, s. 241.
5

örnekliği olan Peygamberimizin merhameti öğretirken izlediği yöntemlerin hayata


geçirilmesi gerekir. Aksi takdirde doyurulmayıp eğitilmeyen bütün duygular gibi
körelme ya da tamamen yitirme tehlikesiyle karşı karşıya kalınır. Dolayısıyla
çocuklarda yaratılıştan var olan merhamet tomurcuklarının yeşertilmesi ve merhamet
eğitiminin verilmesinin gerekliliği, araştırmamızın önemini ortaya koymaktadır.

Araştırmamız, hem teorik hem de pratik bir özellik taşıması bakımından,


merhamet eğitimi alanında önemli bir çalışmadır. Nitekim 4-6 yaş dönemini
kapsayan ve merhamet eğitimi üzerine uygulanan etkinliklerle desteklenen benzer bir
çalışma bulunmamaktadır.

6. Araştırmanın Kapsamı

Araştırmamız, 2018-2019 eğitim öğretim yılında Konya ili Karatay ilçesi,


Yediler Selmani Kur’an Kursu’nda eğitim gören, 4-6 yaş aralığındaki 18 çocukla
sınırlandırılmıştır. Araştırmacının bahsedilen yerde görev yapıyor olması, çalışmanın
zaman ve mekan rahatlığı konusunda kolaylık sağlamıştır.

Araştırmamızın teorik kısmında, merhamet eğitimine katkı sağlayan


kavramsal çerçeve oluşturulmuştur. Kavramsal çerçeve oluşturulurken özellikle
“Kutlu Doğum Haftası, Hz. Peygamber ve Merhamet Eğitimi Sempozyumu”
kitabından yararlanılmıştır. Etkinlikler bölümündeki pratik kısmında ise, merhamet
eğitimi ile ilgili etkinlik örnekleri uygulanmıştır. Bu etkinliklerin ilki, “4-6 Yaş
Grubu Kur’an Kursları Öğretici Kitabı” ndan alınmış, diğerleri araştırmacı tarafından
uygulanmıştır. Her etkinliğin sonunda araştırmacı tarafından hazırlanan sorular,
çocukların sorulara verdikleri cevaplar ve her katılımcı için ayrı ayrı yapılan
değerlendirmeler yer almaktadır.

Merhamet eğitimi, bir yönüyle “Değerler Eğitimi” kapsamında olsa da,


çalışmanın bütünlüğü ve manevî boyutu göz önünde bulundurulduğunda, dini
referanslara da dayandırılması gerektiği düşüncesiyle araştırmaya “Merhamet
Eğitiminde Hz. Peygamber’in Örnekliği” bölümü eklenmiştir.

7. İlgili Çalışmalar

Okul öncesi dönemde çocuğun ahlâk gelişimi ve eğitimine yönelik yeterli


araştırmanın yer almadığı görülmektedir. Bu alanda yapılan çalışmaların çoğunlukla
6

ilköğretime devam eden ve ergenlik çağındaki çocuklarla gerçekleştirildiği tespit


edilmiştir. Merhamet Eğitimi ile ilgili 2013’te Fatih Gör tarafından Hazırlanan
“İlköğretim Din Kültürü Ve Ahlak Bilgisi Öğretim Programında Merhamet Değeri
ve 2015’te Zehra Küçükaydın Tarafından Hazırlanan “Fen Bilimleri Derslerinde
Merhamet Eğitimi Üzerine Bir Çalışma” isimli iki tez tespit edilmiştir. Bu konuda
okul öncesi dönemi kapsayan bir araştırmaya rastlanmamıştır.

Gör’ün hazırladığı çalışmada, merhamet değerinin, İlköğretim Din Kültürü


Ve Ahlak Bilgisi öğretim programında nasıl yer aldığı, öğretim süreçlerine nasıl
aktarıldığı öğretmen kılavuz kitaplarını temele alarak incelenmiş ve merhamet
değerine ilişkin kazanımların, öğretime hangi düzeyde hizmet ettiği belirlenmeye
çalışılmıştır.

Küçükaydın tarafından hazırlanan çalışmada ise Fen Bilimleri 7. sınıf


“Canlılar ve Hayat” öğrenme alanı “İnsan ve Çevre” ünitesi kapsamında öğretim
programına ek olarak hazırlanan çeşitli etkinliklerle öğrencilerin merhamet
duygusuna/değerine etkisi incelenmiştir. Görüldüğü üzere her iki çalışma da
ilköğretim çağındaki çocukları kapsamaktadır. Okul öncesi dönemdeki çocuklara
yönelik, çeşitli konularda benzer araştırmalar yapılmalıdır.
7

BİRİNCİ BÖLÜM: KAVRAMSAL ÇERÇEVE

Bu bölümde öncelikle 4-6 yaş dönemindeki çocukların fiziksel, dil, bilişsel,


sosyal, duygusal, cinsel ve dini gelişim özellikleri incelenmiştir. Daha sonra da
merhamet kavramına geniş bir perspektifle yer verilmiştir.

1.1. 4-6 YAŞ DÖNEMİ ÇOCUKLARININ GELİŞİM ÖZELLİKLERİ

1.1.1. Gelişim Kavramının İncelenmesi

Büyüme ve gelişme sözcükleri, çoğu zaman aynı anlamda kullanılmaktadır


fakat gerçekte birbirinden farklı kavramlardır; biri diğerinin yerini alamaz. Yapısal
artışı dile getiren büyüme, bedende gerçekleşen sayısal (nicel) değişiklikleri
içermektedir(kilo artışı, boy uzaması gibi). Buna karşılık gelişme, değişikliklerin
niceliği yanında, niteliğini de içermektedir. Gelişme kavramı, düzenli, uyumlu ve
sürekli bir ilerlemeyi dile getirmektedir. Gelişim, ileriye dönük olup, değişiklikler
arasında belirgin bir ilişkiyi de kapsar. Başka bir deyişle, gelişim yüzleri arasında bir
bütünleşme söz konusudur.5 Aynı zamanda gelişimin tüm aşamaları birbiriyle
bağlantılıdır.

1.1.1.1. Gelişim Kavramının Tanımlanması

Gelişim, insanların yaşlandıkça hem niteliksel hem de niceliksel olarak


değiştiği bir süreç olarak tanımlanmıştır. Sadece daha çok bilgi ve beceri kazanımı
değil; tamamen değişim ve yeni biri olma işlemidir.6 Gelişimin tanımını, beden ve
ruh yönünden organizmanın kendisinden beklenen faaliyetleri yapabilmesi yolunda
geçirmiş olduğu merhalelerdir,7 şeklinde ifade edebiliriz.

Gelişim veya gelişme kavramının sözlük anlamı dört başlık altında


değerlendirilmektedir:8

5
Haluk Yavuzer, Çocuk Psikolojisi, 40.b., İstanbul, Remzi Kitabevi, 1990, s. 24.
6
Jeffrey Trawick-Smith, Erken Çocukluk Döneminde Gelişim, 5.b., Çev. Ed. Berrin Akman, Ankara,
Nobel Akademik Yay., 2014, s. 5.
7
Yaşar Fersahoğlu, Mehmed Akif Demir, Din Eğitim ve Öğretiminde Duygu Eğitimi, 3.b., İstanbul,
Çamlıca Yay., 2014, s. 41.
8
Remzi Öncül, Eğitim ve Eğitim Bilimleri Sözlüğü, 1.b., İstanbul, MEB Yay., 2000, s. 482.
8

1- Genel olarak gelişim; canlı cansız varlıklarla birey ve toplumdaki her tür
değişme, ilerleme ve bunların sonuçlarını kapsar.

2- Yaşambilimde gelişim, bir canlının yumurtanın döllenmesinden


erginleşene kadar olan yapısal ve görevsel değişiklikleri veya bir türün
başlangıcından bugüne kadarki gelişme ve ilerleme aşamalarını belirtir.

3- Eğitim ve psikolojide gelişim; bireyin doğuştan getirdiği kalıtımsal


özelliklerin açılıp serpilmesi, özellikle ergenlik çağına kadar gösterdiği ilerleme ve
değişmelerdir.

4- Toplumbilimde gelişim, bireyin toplumsallaşması ve bir kültür kümesinin


üyelerinin ihtiyaçlarını daha iyi giderecek bir yönde gelişme göstermesidir.

1.1.1.2. Gelişimin Temel İlkeleri

Gelişimdeki 5 temel kavram şöyle özetlenebilir:9

1. Gelişim, dinamik bir olgudur.

2. Gelişim, genetik bireyselliğin bir sonucudur.

3. Gelişim, giderek artan bir özelleşme sürecidir.

4. Gelişimde denge vardır.

5. Gelişim, art arda görülen, düzenli bir süreçtir.

Yetişkinlerde olduğu gibi çocuklarda da gelişim basamakları birbirinden ayrı


düşünülememekte ve birbirinden bağımsız ilerleme sağlayamamaktadır. Bu nedenle
okul öncesi dönemdeki çocukların gelişim özelliklerini başlıklar halinde incelenmeye
çalışılmıştır.

1.1.2. Fiziksel Büyüme ve Gelişme

Çocuğun gelişimini bir bütün olarak kavrayabilmek için psikolojik olduğu


kadar fizyolojik gelişimi de bilmek gerekir. Çünkü fiziksel gelişim, çocuğun
davranışını hem doğrudan, hem de dolaylı olarak etkiler. Doğrudan etkiler, çünkü
bedensel gelişim, çocuğun neler yapabileceğini belirler. Örneğin, yaşlarına göre

9
Yavuzer, a.g.e., s. 25-26.
9

sağlıklı bir gelişme gösteren çocuklar, oyun ve spor faaliyetlerinde akranlarıyla eşit
koşullarda yarışırlar. İyi gelişmemiş çocuklarsa, bu yarışmalarda elverişsiz durumu
nedeniyle geri kalır ve gruptan atılır.10

Fiziksel gelişme, davranışı dolaylı olarak etkiler, çünkü çocuğun kendine ve


diğerlerine karşı tutumu bedensel gelişiminin de etkisi altındadır. Bu tutumlar
çocuğun gösterdiği uyumlara yansır. Örneğin, şişman bir çocuk kısa sürede
kendisinden ince olanlara ayak uyduramadığını fark eder. Bu da çoğunlukla çocuğun
kişisel yetersizlik duygusuna kapılmasına yol açar. Buna ek olarak, eğer akranları
kendisiyle yavaş davrandığı için oynamayı istemezler ve de çeşitli adlar takarak alay
ederlerse, çocukta aşağılık duygusu gelişebilir.11 Görüldüğü üzere bedensel
gelişimindeki eksiklikler çocuğun kişilik gelişiminde önemli etkiye sahiptir.

1.1.2.1. Fiziksel Büyüme ve Gelişmeyi Etkileyen Faktörler

Doğum öncesinde ve doğum sonrasında büyümeyi ve gelişmeyi kalıtsal ve


çevresel faktörler etkilemektedir.12 J. M. Tanner, bedensel gelişimin türü ve hızında,
kalıtım ve çevre faktörlerinin karşılıklı etkileşiminin önemine değinmiştir.13
Çalışmanın bu bölümünde, bahsi geçen faktörlere kısaca yer verilmiştir.

1.1.2.1.1. Kalıtım

Kalıtım, anne, baba ve önceki kuşaklarda bulunan özelliklerin yeni kuşaklara


geçmesidir. İnsanın kalıtsal yapısını ve gücünü, anne babadan gelen kromozomlar ve
bu kromozomları oluşturan genler belirlemektedir.14

1.1.2.1.2. Çevresel Faktörler

İnsanların beden özellikleri çok büyük bir oranda kalıtımla belirlenmekle


birlikte beslenme, çevre koşulları gibi etmenler de bedensel gelişimi etkilemektedir.
Örneğin, kötü beslenme ve çevre koşulları beden gelişiminde duraklamalara neden

10
Yavuzer, a.g.e., s. 30-31.
11
Yavuzer, a.g.e., s. 31.
12
Fatma Gül Cirhinlioğlu, Çocuk Gelişimi ve Ruh Sağlığı, 2.b., Ankara, Nobel Yay., 2010 , s. 6.
13
Yavuzer, a.g.e., s. 32.
14
Cirhinlioğlu, a.g.e., s. 7.
10

olabilmektedir. Fiziksel büyüme ve gelişmeyi etkileyen çevresel faktörler


döllenmeden başlayarak insana etki eden tüm dış uyarıcılardır.15

Bu etkenlerin dışında, bir çocuğun fiziksel büyüme ve gelişmesi; cinsiyet, ırk,


iç salgı bezleri, mevsimler, bedensel sakatlıklar, çocuğun doğuş sırası gibi faktörlerin
etkisi ile de şekillenmektedir.16

1.1.2.2. Motor Gelişim

Motor gelişim yakalama, yürüme, zıplama ve dengede durma gibi


yeteneklerin kazanılması olarak tanımlanabilir. Diğer bir ifadeyle motor gelişim
hareket ile ilgili gelişim anlamına gelir. Çocuklarda motor gelişim, kaba motor ve
ince motor gelişim olmak üzere ikiye ayrılabilir. Kaba motor gelişim, yürüme,
atlama, zıplama, koşma, tırmanma için gerekli olan vücudun büyük kaslarındaki
gelişim, koordinasyon ve bu etkinlikleri yapmak için gerekli olan vücut dengesini
içerir. İnce motor gelişim ise yazı yazmak, objeleri kavramak gibi el ve parmakları
kullanabilme becerileri ve el- göz koordinasyonunu kapsar.17

Hareket anlamına gelen motor gelişimde, belirgin aşamalar vardır. Örneğin,


bebek tek başına oturmadan önce başını kaldırmayı, emeklemeden ve yürümeden
önce de oturmayı öğrenir. Bu gelişim biçimi, her çocuk için geçerlidir. Hemen her
çocuk, normal koşullarda bu gelişim aşamalarından aynı yaşlarda geçer.18 Okul
öncesi eğitimde motor gelişimi ile ilgili seçilen hedef, diğer gelişim alanlarının bilgi,
beceri ve davranış kazandırmayı amaçladığı gibi, temel eğitime yönelik becerileri
edindirme kazanımı olmalıdır.19

1.1.3. Dil Gelişimi

Dil, insanların birbirlerine bilgi, düşünce ve eğilimlerini aktarabilmelerinin


yanı sıra, fikirlerini düzenleyebilmelerine ve duygularını ifade edebilmelerine olanak
hazırlayan bir araçtır. Herkes doğrudan kendi yaşantısı yoluyla öğrendiğinden çok
daha fazlasını, dil yoluyla öğrenir. Dil aynı zamanda düşünme, bellek, muhakeme,

15
Cirhinlioğlu, a.g.e., s. 7.
16
Cirhinlioğlu, a.g.e., s. 7-8.
17
Cirhinlioğlu, a.g.e., s. 57.
18
Yavuzer, a.g.e., s. 39.
19
Mustafa Çoban, Okul Öncesi (3-6 Yaş) Din ve Ahlâk Eğitimi, 1.b., Konya, Hüner Yay., 2016, s. 81.
11

problem çözme ve planlama gibi bilişsel süreçleri de içermektedir. Dil, çocuğu


egosundan uzaklaştırıp, onun sosyal bir kişi olmasını sağlar; kendisini kontrol ve
takip etmesine ve kendisini güvenli hissetmesine yardım eder.20 Vygotsky’ye göre
dil, çocukların okul öncesi yıllarda edindiği genel kavramların birçoğunun
desteklenmesi için gerekli olan çerçeveyi sağlar.21

Dil gelişimine yatkın ve konuşulanları anlayacak bir biyolojik yapı ile doğan
çocuklar, bebeklik döneminde sesleri ve sözcükleri anlamayı öğrenirler, daha ileri
yıllarda sesleri ve sözcükleri aktif bir şekilde kullanırlar ve öğrendikleri
sesleri/sözcükleri konuşma/yazma alanına aktarırlar. Bu yolla da iletişim kurmayı
öğrenirler. Kısacası, insanoğlunun iletişim kurma aracı olan dil kendiliğinden ortaya
çıkar ve doğal süreçler sayesinde öğrenilir22 ve çocuğun çevresiyle etkileşimi
doğrultusunda gelişir.

Okul öncesi dönemde çocukların dil gelişiminin 4 temel özelliği aşağıdaki


gibidir: 23

1. Hemen hemen bütün konuşma seslerini öğrenirler. Dilleri daha temiz hâle
gelir. Telaffuz, akıcılık ve tonlaması daha da ilerler. Bu dil gelişimi alanları
“fonoloji/ses bilimi” olarak tanımlanır.

2. Okul öncesi çocukları birçok kelime kullanır ve kullandıkları kelimelerin


tam anlamını bilmektedirler. Dilin bu bölümüne “semantik/anlam bilimi” denir.

3. Bu dönemdeki çocukların cümleleri daha uzun ve karmaşık olmaya başlar.


Kendilerini daha detaylı anlatmada cümleler ve türemiş kelimeler kullanırlar. Dillin
bu gibi özellikleri “söz dizimi/sentaks” olarak tanımlanır.

4. Son olarak, çocuklar dili sosyal işlerini tamamlama ve başkalarını


etkilemek amacına yönelik olarak kullanmaya başlarlar. Bu sosyal iletişim genelde
“kullanım bilimi/pragmatik” olarak adlandırılır.

20
Yavuzer, a.g.e., s. 40.
21
Helen Bee ve Denise Boyd, Çocuk Gelişim Psikolojisi, 1.b, Çev. Okhan Gündüz, İstanbul, Kaknüs
Yay., 2009, s. 369.
22
Cirhinlioğlu, a.g.e., s. 21-22.
23
Trawick-Smith, a.g.e., s. 267.
12

Bu dönemde çocuklarda zihinsel gelişme, dil gelişiminden daha hızlı bir seyir
izlediği için, aklından geçenleri anlatacak yeterli kelime bulmakta zorlanır. Özellikle
heyecanlı olduğu ve korktuğu zamanlarda hızlı düşünür. Düşüncelerini aynı hızda
anlatamaz. Bu konuda bilinçli olmayan büyükler ise çocuğa kekelememesini söyler.
Bu da çocuk üzerindeki baskıyı arttırır. Çocuk konuşmaktan vazgeçer veya kekeler.24
İşte bu olay çocuğun, çevresinden aldığı olumsuz tepki nedeniyle özelde dil
gelişiminin, genelde ise çocuğun gelişiminin olumsuz yönde etkilenmesine örnektir.

1.1.4. Bilişsel (Zihinsel Faaliyetlerde) Gelişim

Biliş sözcüğü, dünyayı öğrenmeyi ve anlamayı içeren zihinsel faaliyetler


anlamına gelmekte ve algılama, bellek, yargılama, düşünme ve kavrama gibi
süreçleri kapsamaktadır. Bilişsel gelişim diğer adıyla zihinsel gelişim bireyin
gördüğü, duyduğu, dokunduğu ve tattığı şeyler hakkında düşünmesini ifade eder. Bu
düşünmenin içerdiği konular ise etki tepki ilişkisini, olaylardaki ardışıklığı, nesneler
arasındaki benzerliği ve farklılığı anlamayı, objeleri kategorize edebilmeyi, mantık
yürüterek cevap bulabilmeyi kapsar.25

Okul öncesi dönemde çocuğun bilişsel özelliklerine baktığımızda


yetişkinlerden farklı olduğunu görürüz. Onların kendine özgü bir dünya görüşleri ve
düşünce yapıları vardır. Çocukta altı-yedi yaşlarına kadar “somut düşünce”
egemendir. Genelleştirme, kavramlaştırma ve kategorileştirme gibi yetileri henüz
kazanmamıştır.26 Soyut kavramları da henüz tam kavrayamazlar.

1.1.4.1. Piaget ’nin Bilişsel Gelişim Kuramı

Piaget’ye göre okul öncesi yılları bilişsel gelişimde bir geçiş dönemidir
(1952). Küçük çocuklar kademeli olarak bebeklik döneminin somut dünyaya bağlı
erken düşünce süreçlerini geride bırakırlar. Bu dönemde gözlerinin önünde olmayan
nesneler veya insanların ötesinde düşünebilir ve göremedikleri, duyamadıkları,
dokunamadıkları ve üzerlerinde etkide bulunamadıkları şeyler hakkında
derinlemesine düşünebilirler. Etraflarında olmayan nesneleri ve insanları hayal

24
Ali Çankırılı, Çocuğun Manevi Eğitimi, 4.b., İstanbul, Zafer Yay., 2009, s. 12-13.
25
Cirhinlioğlu, a.g.e., s. 81.
26
Cirhinlioğlu, a.g.e., s. 81.
13

edebilirler, gelecekteki olaylar hakkında fikir yürütebilirler ve geçmiş olayları


hatırlayabilirler.27

Bununla beraber Piaget’ye göre okul öncesi dönemi çocukları yetişkinler gibi
mantık yürütemezler. Çocukların akıl yürütmeleri birçok zihinsel sınırlılık tarafından
engellenmiş durumdadır. Gördükleri, duydukları ve dokundukları şeyler problem
çözmelerini engelleyebilmektedir.28

1.1.4.2. İşlem Öncesi Düşüncenin Özellikleri

Piaget (1952) işlem öncesi düşünce olarak adlandırdığı okul öncesi dönemi
çocuklarının düşüncelerinin mükemmel bir tanımlamasını yapmıştır. Piaget, bu yaş
çocukları ile yetişkinlerin düşünme biçimleri arasında bazı temel farklılıklar
olduğunu bulmuştur. Bu farklılıklar şöyle özetlenmiştir:29

 Algı Temelli Düşünme: Bir çocuk her birinde 10 mango çekirdeği bulunan
iki kaseyi görür. Kaselerin birinde çekirdekler arasındaki mesafe daha geniştir.
Çocuk bu kasede daha çok çekirdek olduğunu söyler.

 Tek Boyutlu Düşünme: Bir duvar inşa eden baba kızına büyük kare bir taş
bulmasını söyler. Çocuk gider ve küçük bir tane ile döner. “Çok küçük” der babası.
“Büyük bir kareye ihtiyacım var”. Çocuk gider ve bu kez kocaman yuvarlak bir taşla
döner.

 Tersine Çevrilemezlik: Küçük bir okul öncesi dönem çocuğu ağabeyinin


okul için hazırladığı bilim projesini karıştırır. Projeyi tamamen parçalarına ayırır.
Babası küçük kızının bunu yaptığını keşfeder ve kızından tüm parçaları olduğu gibi
geri koymasını ister. Bununla birlikte, küçük kızın yaptıklarını nasıl düzelteceğine ve
parçaları nasıl eski yerlerine geri koyacağına ilişkin bir fikri yoktur.

 Özelden Özele Akıl Yürütme: Bir çocuk kardeşini iterek elindeki oyuncak
bebeği alır. Bebekle oynarken burnunu çekmeye başlar. Birden kızgın bir şekilde
annesi gelir. Bebeği elinden alır ve kardeşine verir. Çocuk burnunu çektiği için
cezalandırıldığına inanır.

27
Trawick-Smith, a.g.e., s. 227.
28
Trawick-Smith, a.g.e., s. 228.
29
Trawick-Smith, a.g.e., s. 228-229.
14

 Benmerkezcilik: Yeni bir çift ayakkabı giyen bir çocuk aynı çift
ayakkabılardan giyen bir başka çocuk görür. Bunun üzerine çok sinirlenir.
Ayaklarındaki ayakkabıları görüyor olmasına rağmen diğer çocuğun ayakkabılarını
göstererek “O ayakkabılar benim” diye ağlar. Çünkü çocuk, olayları kendi bakış
açısından değerlendirmektedir.

Benmerkezciliği ölçmek için uygulanan bir teknikte çocuğa farklı renk ve


büyüklüklerdeki üç boyutlu dağlardan oluşan bir sahne gösterilir. Daha sonra bir dizi
resim arasından, kendi bakış açısına göre sahnenin nasıl olduğunu gösteren bir resim
çizer. Okul öncesi çağdaki çocukların büyük bölümü bu görevi fazla zorlanmadan
başarır. Daha sonra araştırmacı, çocuktan sahneyi bir başkasının, bir oyuncak bebek
ya da araştırmacının bakış açısıyla gösteren bir resim seçmesini ister. Okul öncesi
çağdaki çocuklar, işte bu noktada zorlanır. Genellikle, sahneyi yine kendi bakış
açılarına göre gösteren bir resim seçerler. Piaget’ye göre, çocuğun bu görevi
başarabilmesi için merkezden çıkması, yani başka bir bakış açısıyla görebilmek için
tek referans olarak kendini görme durumunun değişmesi gerekir. Piaget’ye göre okul
öncesi çağdaki çocuklar bunu yapamazlar.30

1.1.5. Sosyal Ve Duygusal Gelişim

Sosyal gelişme; toplumsal beklentilere paralel olarak kazanılmış davranış


yeteneğini ifade ettiği gibi, onaylanabilen davranış kalıpları geliştirilmesi anlamında
kullanılır.31

Psikologların kullandığı anlamda sosyalleşme terimi, geniş bir davranış ve


oluşum alanını içerir. Sosyalleşme, en başarılı şekliyle insan organizmasının
çaresizlik ve tam bir bencillikle nitelenen bebeklik çağından, bağımsız bir birey
olmakla nitelenen yetişkinlik dönemine geçmesiyle sonuçlanan bir öğrenme ve
öğretme işlemidir. Öğrenmenin yanı sıra, şartlanma, katılma ve alıştırma,
sosyalleşmenin gerçekleşmesinde rol oynayan temel ögelerdir. İnsan yaşamının belki

30
Bee ve Denise Boyd, a.g.e., s. 326.
31
Mehmet Yapıcı ve Şenay Yapıcı, Eğitim Psikolojisi, 2.b., Ankara, Anı Yay., 2010, s. 166.
15

de en büyük başarısını, sağlam ve dengeli bir sosyalleşmeye kavuşması oluşturur.32


Bu açıdan sosyal gelişim, insan yaşamında önemli bir etkiye sahiptir.

Sosyal gelişim, diğer gelişim alanlarıyla yakından ilişkilidir. Sosyal ilişkileri


anlama, yorumlama, sosyal problemleri çözme açısından zihinsel, duygusal
süreçlere, dil becerilerine de ihtiyaç vardır. Sosyal ilişkilerde diğer kişilere yönelik
davranış geliştirme, neden-sonuç ilişkisi kurabilme gibi zihinsel süreçleri
gerektirmektedir. Fiziksel beceriler de sosyal ilişkilerin gelişmesine etki etmektedir.
Bunlarla birlikte sosyal gelişim, çocukların duygusal, zihinsel ve fiziksel gelişimine
olumlu katkı sağlayabilmektedir. Sosyal açıdan yeterli çocuklar duygularını ifade
etme açısından da gerekli becerilere sahiplerdir.33

Duygusal gelişim ise kişisel ve çevresel faktörlerin etkisiyle çocukta


mutluluk, haz ya da sıkıntı, korku vb. duyguların görülmesi ve yaşanması sürecidir.
Çocuk doğduğu andan başlayarak birtakım duygular gösterir. Yetişkinlerin yaşadığı
hemen bütün duyguları taşıyan çocuğun bunları ifade etme biçimi onlardan farklıdır.
Çocuk, duygulanımını dışa denetimsiz olarak yansıtır. Duygulanımını bastırma ve
yalıtım mekanizmaları ile gizleyemez. Çocuğun duyguları doğrudan doğruya
gereksinmelerine ve engellenmelerine bağlı olarak ortaya çıkar. Çökkünlük,
taşkınlık, öfke gibi duygusal tepkileri uzun süreli olabilirse de bir duygudan ötekine
geçişi hızlıdır. Ağlarken yanağındaki yaş kurumadan kahkahalar atmaya
başlayabilir.34 Çünkü bu dönemde çocuğun duygularında ani iniş ve çıkışlar meydana
gelmektedir.

Bu dönemdeki duygusal gelişimin bir diğer önemli özelliği, çocukların hala


aynı anda birkaç duygunun birden yaşanabileceğini kavrayamamalarıdır. Örneğin,
annesinin kendisine kızarken aynı zamanda kendisini sevdiğini anlayamazlar. Çünkü
bu duygulardan kendilerince en yoğun olanına odaklanırlar.35 O anda annesinin
kendisini sevmediği duygusuna kapılırlar. Çocuğun yaşından kaynaklanan bu
özelliğin farkında olan anneler, içinde bulunduğu duyguyu anlamlandırma
konusunda ona gereken desteği verebilirler.

32
Yavuzer, a.g.e., s. 43.
33
Eda Kargı, Erken Çocukluk Döneminde Gelişim, 1.b., Ankara, Pegem Akademi Yay., 2012, s. 48
34
Cirhinlioğlu, a.g.e., s. 123-124.
35
Çoban, a.g.e., s. 112.
16

Duygusal gelişim konusunda, duygusal zekânın öneminden de bahsetmek


yerinde olacaktır. Nitekim öğrenme psikolojisi üzerine yapılan son çalışmalar,
öğrenmenin sadece akademik zekâ ile gerçekleşmediğini, duygusal zekânın da
öğrenmede büyük katkısının olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca duygusal zekâ,
mutlu bir aile ortamında ve sosyal çevrede görerek ve yaşayarak kazanılmaktadır.36
Çocukların heyecanları konusunda yapılan çalışmalar, onlardaki duygusal gelişimin
hem olgunlaşma, hem de öğrenme sonucu oluştuğunu, bunlardan hiçbirinin tek
başına etkili olmadığını ortaya koymaktadır.37 Sonuç olarak çocuğun içinde
bulunduğu ortam ve bu ortamlardan edindikleri kazanımlar, duygusal zekâsını
önemli ölçüde etkiler. Duygusal gelişim konusunda yeterli desteği alamamış
çocuklardaki bu eksiklik, diğer gelişim alanlarına da yansır.

1.1.5.4. Sosyal ve Duygusal Gelişimi Etkileyen Unsurlar

1.1.5.4.1. Aile

Aile, çocuğun ilk sosyal ortamıdır. Aynı zamanda aile, içinde bulunulan
toplumun küçük bir örneğini içermektedir. Bu nedenle aile değişkenleri çocuğun
sosyalleşmesinde önemli unsurlardır.38 Aile, iç içe ilişkilerin en sık ve kuvvetli
olarak yaşandığı bir kurumdur. Hiçbir sosyal topluluğun fertleri arasındaki ilişkiler,
aile fertlerindeki kadar içten ve samimi değildir.39

Çocukların sosyalleşmesinde birinci dereceden sorumlu ve etkili olan kaynak,


anne baba ve ailedir. Aile ortamında ebeveynin tutumları, değerleri, zevkleri çocuğun
gelişimini etkiler. Ailenin çocuk yetiştirme tutumları ile çocukların davranışlarını
ilişkilendirmek mümkündür.40 Aile içi ilişkiler sağlıklı ve düzenli ise, çocuk eğitimi
etkili ve olumlu yönde olur. Fakat ailede sıkıntılar ve huzursuzluklar yaşanıyorsa, bu
durum hem çocuğa hem de topluma yansır.

Çocuğun gelişiminde ailenin en etkili yardımları şöyle sıralanabilir: 41

36
Çankırılı, a.g.e., s. 38.
37
Yavuzer, a.g.e., s. 41.
38
Kargı, a.g.e., s. 63.
39
Halit Ertuğrul, Ailede ve Okulda Çocuk Eğitimi, 26.b., İstanbul, Nesil Yay., 2005, s. 15.
40
Betül Aydın, Çocuk ve Ergen Psikolojisi, 5.b., Ankara, Nobel Akademik Yay., 2015, s. 88.
41
Yavuzer, a.g.e., s. 135.
17

 Aile, grup içinde dengeli bir birey olabilmesi için çocuğa güven duygusu
aşılar.

 Onun sosyal kabul görmesi için gerekli ortam hazırlar.

 Sosyalleşmeyi öğrenebilmesi için kabul edilmiş uygun davranış


biçimlerini içeren birer model oluşturur.

 Sosyal açıdan kabul edilmiş davranış biçimlerinin gelişimi için rehberlik


eder.

 Çocuğun yaşam ortamına uyum sağlarken rastladığı sorunlarına çözüm


getirir.

 Uyum için gerekli olan davranışlarla ilgili, sözlü ve toplumsal


alışkanlıkların kazanılmasına yardımcı olur.

 Okul ve sosyal yaşamda başarılı olabilmesi için çocuğun yeteneklerini


uyarır ve geliştirir.

 Çocuğun ilgi ve yeteneklerine uygun arzuların gelişimine yardım eder.

Ailenin okul öncesi dönemde çocuğun gelişimini destekleme yeteneği


yalnızca anne babanın bu sürece getirdiği beceri ve bilgilerden değil, aynı zamanda
dış güçlerin etkisiyle yaşadıkları stresin miktarından ve kendi yaşamlarında
gördükleri desteğin niteliğinden de etkilenir.42 Dolayısıyla aile çocuğun gelişiminde
en önemli etkendir fakat aile dışındaki etkenlerin de çocuk üzerindeki etkileri
yadsınamaz bir gerçektir.

1.1.5.4.2. Kardeşler

Kardeş ilişkileri hayat boyu devam eden ilişkilerden biridir. Ayrıca aile
içindeki diğer ilişkilerden oldukça farklıdır. Bu farklılığın sebeplerinden biri, kardeş
ilişkilerinin yapısında gizlidir.43 Kardeş ilişkileri önemli bir yatay ilişki tipidir.44
Çocukla kardeşleri arasındaki ilişki yaşam boyu devam eder. Kardeşler bazı
durumlarda çocuk üzerinde yetişkinlerden daha fazla etkili olabilmektedir.

42
Bee ve Denise Boyd, a.g.e., s. 875.
43
Kargı, a.g.e., s. 66.
44
Bee ve Denise Boyd, a.g.e., s. 634.
18

Kardeşler olumlu sosyal gelişime katkı sağlarlar; fakat birçok araştırma


kardeşler arasındaki sorunlara odaklanmaktadır. Kardeş kavgası, erkek veya kız
kardeşin doğumuyla ilgili yaşanan travma ve saldırganlık, çalışmalarda sıkça
vurgulanan konulardır. Kardeşlere ilişkin sorunlar var olmasına rağmen, kardeşlerin
sosyal gelişim üzerine etkisi, olumsuz olmasından daha ziyâde olumludur.45

1.1.5.4.3. Akranlar

4-5 yaşlar arasındaki çocuklar anne-babalarından ilgi, onay ve kabul görme


ihtiyaçlarını yaşıtlarına kaydırırlar. Anne-babalarından yaşıtlarına kayan bu ilgi,
çocuğun zihin ve dil yönünden gelişmesinin bir sonucu olarak değerlendirilebilir.46
Akran ilişkileri, okul öncesi dönemde başlayarak hızla gelişmektedir. Çocuklar
ailelerinden sonra sosyal gelişim açısından büyük önem taşıyan bir diğer unsurla
tanışmakta ve zamanla akranlarıyla daha çok zaman geçirmektedirler.

Bu erken arkadaşlıklar daha büyük çocukların ya da ergenlerin kurduğu


arkadaşlıklar kadar derin ya da yakın olamaz. Aynı yaşlarda, ancak arkadaş
olmadıkları bir çocuğa oranla, birbirlerine daha fazla hoşnutluk, karşılıklılık, daha
geniş etkileşim; daha fazla olumlu, daha az olumsuz davranış sergiler, daha
bağışlayıcı davranırlar ve yeni bir durum karşısında birbirlerini daha fazla
desteklerler.47

Akranların, çocukların sosyal gelişimi üzerinde de çok önemli etkileri vardır.


Çocuk, sosyal yaşayışın ilk derslerini, almayı, vermeyi, işbirliğini, anlaşmazlıklar
karşısında nasıl bir tavır takınacağını kısaca insan ilişkilerini, kurduğu arkadaşlıklar
sırasında öğrenmeye başlar. Bu ilişkiler sırasında kendini de tanır. Arkadaşlarının
ona karşı takındıkları tavır ve tepkilere bakarak kendisini bir de arkadaşlarının
gözüyle görüp değerlendirir. Yetişkinler tarafından yaramaz, terbiyesiz, vb. biri
olarak nitelendirilen çocuk, arkadaşlarıyla birlikteyken çok daha değişik bir birey

45
Trawick-Smith, a.g.e., s. 319.
46
Mary J. Gander ve Harry W. Gardiner, Çocuk ve Ergen Gelişimi, 4.b., Çev. Ali Dönmez, Nermin
Çelen, Bekir Onur, Ankara, İmge Kitabevi Yay., 2001, s. 289.
47
Bee ve Denise Boyd, a.g.e., s.620.
19

olarak görünebilir. Arkadaşları tarafından çok sevilen, beğenilen, aranan biri


olabilir.48 Bu da çocuğun olumsuz özelliklerini düzeltmesinde etken rol oynayabilir.

Arkadaşları tarafından çok sevilen ve çok sayıda arkadaşları olan, genellikle


arkadaşları tarafından istenilen oyun arkadaşları olan çocuklara popüler olan
çocuklar denir. Sosyal açıdan aktiftirler. Akranlarıyla etkileşimi onlar başlatırlar ve
oyun etkinliklerinde yönlendiricidirler. Bu çocuklar sosyal durumları yorumlamada
yeterli oldukları gibi çatışma çözmede becerikli olan çocuklardır. Akranları
tarafından aktif olarak reddedilen çocuklara ise reddedilmiş çocuklar denir.
İstenmeyen oyun arkadaşlarıdır. Bazen sevilmeyen bu çocuklar çok açık ve
bozguncu anti sosyal davranışlar sergilerler. Genellikle saldırgandırlar. Sosyal
durumları yorumlamada beceriksiz oldukları gibi akranlarından soyutlanmışlık
gösterirler.49

Akranlar çocukların sosyal, duygusal, bilişsel, dilsel ve fiziksel gelişimlerini


etkileyebilmektedir. Sosyal açıdan akranlar sosyal-duygusal uyumu
desteklemektedirler. Çocuklar akranlarıyla sosyal kuralları, davranışları, sosyal
kontrolü, davranışlardaki neden-sonuç ilişkisini öğrenirler. Akran etkileşimleriyle
sosyal becerileri öğrenme ve deneme fırsatı bulurlar.50 Bu etkileşim ise çocuğun
birçok gelişim alanında ilerlemesini sağlamaktadır.

1.1.5.4.4. Cinsiyet

Cinsiyetlerin sosyal gelişim açısından oluşturduğu farklılık biyolojik kökenli


olmayıp, çocuk yetiştirme tutumlarıyla ve dolayısıyla kültürle ilişkilidir. Toplumun
kız ve erkek çocuğa yüklediği sosyal roller, anne-baba tutumları aracılığıyla
çocukların davranışlarını, becerilerini şekillendirmektedir. Belirlenen farklılıklar
çocukların sosyal etkileşimler, sosyal uyum ve saldırganlıkla ilişkilidir. Şöyle ki, kız
çocuklarının erkeklere göre daha çok sosyal beceriye sahip olduğu, sosyal becerileri
daha sık kullandıkları, saldırganlık düzeylerinin daha düşük olduğu ortaya
konulmuştur. Kız çocukları ilişkisel saldırganlığı (sosyal ilişkileri bozmak için

48
Orhan Çaplı, Çocukların Gençlerin Eğitimi, 4.b., Ankara, Bilgi Yay., 1993, s. 141.
49
Jeffrey Trawick-Smith, a.g.e., s. 299-304.
50
Kargı, a.g.e., s. 67-68.
20

dedikodu yapma, yalan söyleme, kışkırtma vb.), erkek çocukları ise fiziksel
saldırganlığa (vurma, itme, çimdikleme vb.) daha sık başvurabilmektedir.51

Genel olarak ise Türk toplumunda kız çocuklarının erkek çocuklara göre daha
itaatkâr, uysal, uyumlu ve sessiz olması beklenmektedir. Erkek çocuklarının
hareketli, girişken olması takdir edilirken, kız çocuklarındaki bu davranışlar erkek
çocuklarda olduğu kadar desteklenmeyebilmektedir. Cinsiyetlere göre şekillenen bu
beklentiler, doğrudan ve dolaylı olarak anne-baba tutumlarına ve disipline yön
vermektedir.52

1.1.5.4.5. Yaş

Okul öncesi dönemi çocuklarının gelişim özellikleri incelendiğinde, her yaşın


farklı özellikler kazandırdığı görülmektedir. Yaşamın ilk yıllarındaki gelişimin hızı
da, bu dönemdeki bir yaş aralığının bile sosyal gelişim üzerinde ciddi etkiler
oluşturabileceğini göstermektedir.53 Hatta bazı durumlarda birkaç ayın da çocuğun
gelişim özellikleri açısından önemli farklılıklar oluşturduğu gözlemlenmektedir.

1.1.5.4.6. Oyun ve Spor Faaliyetleri

Oyun, okul öncesi dönemi çocuğunun tek uğraşıdır ve en doğal öğrenme


ortamıdır. Oyun, çocuğun gelişmesi ve kişilik kazanması için sevgiden sonra gelen
ikinci önemli ruhsal besinidir.54 Peygamberimizin namaz kıldırırken bile torunlarını
omzunda taşıyarak55 onlara sevgisini göstermesi, çocuklar için hayatın bir oyun
olduğunun ve çocukla iletişim kurmada oyunun önemli bir araç olduğunun önemli
bir göstergesidir.

Oyun ve oyuncakların çocuğun gelişiminde önemi büyüktür. Çocuk, oyundan


bir parçadır. Oyun, çocuğun hayal gücünün bedensel hareketlerle ifade edilmesi ve
bunun için yapılan etkinliklerdir. Çocuk oyun ve oyuncaklar sayesinde çevreyi tanır,
karşılaştırma yapar, önsezisi gelişir ve değerlendirme alışkanlığı kazanır. Nasıl ki
yetişkinlerin kişilikleri hayatta edindikleri tecrübelerle gelişiyorsa, çocukların

51
Kargı, a.g.e., s. 68.
52
Kargı, a.g.e., s. 68.
53
Kargı, a.g.e., s. 69.
54
Atalay Yörükoğlu, Gençlik Çağı, 10.b., İstanbul, Özgür Yay., 1998, s. 73.
55
Buhari, Edeb, 48.
21

kişilikleri de kendilerinin ve başkalarının bulundukları oyunlarla gelişir.56


Dolayısıyla çocuk, oyun aracılığıyla tecrübe kazanır.

Oyun, çocuğa hiç kimsenin öğretemeyeceği konuları, kendi deneyimleriyle


öğrenmesi yöntemidir. Oyun yoluyla çocuk, en derin duygu ve gereksinimlerini ifade
olanağı bulmakta ve sorunlarını kendi kendine çözebilmektedir. Çocuk, bebekleriyle
evcilik oynarken, evin çeşitli bireylerine olan duygularını bu yolla açığa
vurabilmektedir. Oyun, çocuğa kendini tanımayı öğretir. Oyun yoluyla kendi
güçlerini sınamakta, atılıma girişmekte olan çocuğun, oynadıkça duyuları keskinleşir,
yetenekleri gelişir, becerileri artar. Çocuk, oyuna yalnızca büyüklerinden gördüğünü
aktarmakla kalmaz, kendi algıladıklarına deneyimlerini de katarak sentezler yapar.57
Çocuğun hayatında oyuna düzenli olarak yer verilirse yapılması gerekenlerin yarısı
yapılmış demektir.58 Oyundaki amaç hem çocuğun ihtiyacını gidermek, hem de oyun
içinde bazı bilgileri öğrenmesini sağlayarak gelişimine katkıda bulunmaktır.

Bu dönemde oyun sayesinde çocuklar sosyal çevrede nasıl davranılması


gerektiğini öğrenirler. Bu dönemde, her çocuğun davranışları değişiktir. Bazı
çocuklar grup içinde daha rahat hareket ederler, bazıları ise bağımsızdır. Gruba
alışkın çocuklar paylaşıma daha yatkın olur.59 Dolayısıyla oyun, çocuğa sosyal
tutumlar kazandırmak açısından da önemlidir. Bu nedenle oyunun çocuk için ne
kadar önemli olduğu göz önünde bulundurulmalı ve bu konuda çocuğa destek
olunmalıdır.

Spor faaliyetleri de oyun gibi çocukların çok yönlü gelişimlerini


desteklemektedir. “Rekreaktif etkinlikler” olarak da adlandırılan bu faaliyetler
çocukların kendi kendini ifade edebildiği, yaratıcı potansiyelini kullanabildiği, dil,
zihin, sosyal, duygusal ve motor becerilerini geliştirebileceği önemli fırsatlar
sağlamaktadır. Okul öncesi çocuklarına yönelik spor faaliyetlerinin fiziksel
gelişimlerinin yanı sıra çocuklarda sırasını bekleme, topluluk önünde kendini uygun

56
Halit Ertuğrul, a.g.e., s. 96-97.
57
Yavuzer, a.g.e., s. 178.
58
Beyza Bilgin, İslam ve Çocuk, 3.b., Ankara, DİB Yay., 1997, s. 148.
59
Muhsin Hazar, Oyunla Eğitim, 1.b., Ankara, Tutibay Yay., 1996, s. 14.
22

biçimde ifade edebilme, grup oyunlarına rahatlıkla katılabilme gibi becerilerini


desteklediği görülmektedir.60

1.1.5.4.7. Kitle İletişim Araçları

Okul öncesi dönemde çocukları önemli ölçüde etkileyen kitle iletişim


araçlarının başında televizyon ve bilgisayar gelmektedir.

1.1.5.4.7.1. Televizyon

Televizyon, sosyal gelişim üzerinde olumlu ve olumsuz etkilere neden


olmaktadır. Televizyon programlarının içeriği, çocukların model alacağı davranış
örneklerini ifade etmektedir. Televizyonda yer alan olumsuz davranışlar, çocuklarda
saldırganlık gibi olumsuz ve sosyal olmayan davranışları arttırabilmektedir.61 Çünkü
çocuklar televizyonu sadece izlemekle kalmamakta, bilinçaltına işlenen davranışları
eyleme dönüştürmektedir.

Televizyonun verdiği olumsuz etkilerin okul öncesi dönemde daha fazla


olacağını söyleyebiliriz. Çünkü çocuk bu dönemde filmdeki kahramanların gerçek
olmadıklarını ve rol yaptıklarını kavrayacak seviyede değildir.62

Televizyon tüm bu olumsuzlukların yanında, görsel ve işitsel özellikleri


sayesinde birden çok duyu organına hitap ederek etkili bir öğrenme sağlayabilir.
Çocuklar televizyonda görerek ve işiterek, nesne ve olayları hareketli olarak
tanımaktadırlar. Çünkü çocuklar hareketli bir nesneye daha çok dikkat
edebilmektedirler. Doğru kullanıldığı takdirde televizyon, çocuğun zihinsel
gelişimine ve dil gelişimine olumlu katkılar sağlayan, eğlendirirken öğreten önemli
bir araçtır.63 Eğlendirerek öğretilenlerin çocuğun ruhuna daha iyi işleneceği bir
gerçektir.64 Aynı zamanda televizyon, çocuğun hayal gücünü harekete geçirip
geliştirmesine de katkıda bulunur. Bu nedenle çocukların televizyondan kontrollü bir
şekilde faydalanmaları konusunda bilinçli olunmalıdır.

60
Eda Kargı, a.g.e., s. 70.
61
Eda Kargı, a.g.e., s. 70-71.
62
Bilgili, a.g.e., s. 165.
63
Yavuzer, a.g.e , s. 222.
64
Bilgili, a.g.e., s. 166.
23

1.1.5.4.7.2. Bilgisayar

Yirminci yüzyılın önemli buluşlarından biri olan bilgisayar, insan yaşamında


giderek önemli bir yer almaya başlamıştır. Bilgisayarın, iyi değerlendirildiği takdirde
çocuğun eğitim ve gelişime olumlu katkılarının olduğu bir gerçektir.65

Bilgisayarın çocuklar üzerindeki olumlu etkilerini kısaca şöyle özetlemek


mümkündür: 66

 Bilgisayar, kolaylığı nedeniyle küçük çocuklar arasında da yaygın şekilde


kullanılabilir, öğrenmeyi eğlenceli kılar.

 Çocuğu merak ve rekabet duygusuyla cesaretlendirir.

 Bilgisayar, çocuğun dikkatini yoğunlaştırmayı öğrenmesini sağlar. Bilişsel


gelişimine katkıda bulunur, planlama ve problem çözme yeteneğinin gelişmesine
yardımcı olur.

 Bilgisayar, sürekli ve süratli geribildirimde bulunarak çocuğun, bir konuyu


anlama düzeyini kendi kendine belirlemesine yardımcı olur.

 Bilgisayar, yazma ve iletişim becerilerinin gelişmesine katkı sağlar.

 Çocuğun ilgisini çektiği sürece, bilgisayar, özgür bir öğretmen işlevi görür.
Öğrencinin okulda başaramadığı dersleri, kendi kendine başarabilmesine olanak
sağlar. Böylelikle öğretmenin önyargılı davranarak çocuğu olumsuz etkileme riski de
ortadan kalkmış olur.

 Okul öncesi eğitim programında, yaşa uygun bilgisayar etkinliklerinin,


özellikle el-göz koordinasyonuna katkı sağlaması nedeniyle önemli olduğu kabul
edilmektedir.

Tüm bunlara karşın, kullanımı belirli bir süreyi aştığı takdirde, bilgisayar
çocuğu olumsuz şekilde de etkileyebilir. Bu olumsuzlukları şu şekilde özetlemek
mümkündür:67

65
Yavuzer, a.g.e., s. 219.
66
Haluk Yavuzer, a.g.e., s. 219-220.
67
Yavuzer, a.g.e., s. 220.
24

 Öğrenci merkezli eğitimde bireysellik esas alınırken, bilgisayar destekli


eğitimde bireysellikten uzaklaşılmaktadır.

 Programlı yaşam alışkanlığı olmayan çocuk, bilgisayar kullanımında sınırı


aşarak ekran bağımlısı olabilmektedir. Bu da çocuğun yüz yüze iletişimini büyük
ölçüde etkilemekte ve onun sosyal gelişimini engellemektedir.

 Özellikle okul öncesi dönemdeki çocuğun günlük programında,


bilgisayarın yeri sınırlı olmalıdır. Çünkü erken gelişim yıllarında, çocuğun hareket
etmeye, deneyim kazanmaya, akran grubuyla oyun ortamında buluşmaya ve insan
insana ilişki kurmaya yoğun bir şekilde ihtiyacı vardır.

 Her çocuk ekonomik nedenlerden dolayı bilgisayara sahip olmadığı için,


bilgisayar kullanımı çocuklar arasında eşitsizliğe neden olmaktadır.

Görüldüğü üzere bilgisayar, gerekli zamanlarda ve sınırlı olarak kullanıldığı


durumlarda, çocukların gelişimine ve eğitimine olumlu yönde katkı sağlamaktadır.
Fakat tam aksine, bilgisayarın kontrolsüz ve sınırsız kullanımı çocukların gelişimini
olumsuz yönde etkilemektedir. Yapılan araştırmalar, yaygın internet kullanımının ve
zamanının büyük bölümünü bilgisayar karşısında geçiren çocukların sosyal
gelişimlerinin gerilediğini göstermektedir. Yine benzeri çalışmalar bilgisayar
oyunlarının çocuklarda saldırganlığa sebep olduğunu ortaya koymaktadır.68
Dolayısıyla çocukların bilgisayar kullanımının sınırlandırılması ve kullanım
içeriğinin takip edilmesi büyük önem taşımaktadır.

1.1.5.4.8. Okul Öncesi Eğitim Kurumları

Okul öncesi eğitim kurumları, eğitimciler aracılığıyla çocukların


eğitilmelerini, gelişimlerini desteklemektedir. Bunun yanı sıra uygulanan programlar
(etkinlikler), fiziksel koşullar ve akranlarla olan ilişkiler de çocukların sosyal açıdan
yeterli hale gelmelerini sağlamaktadır.69

Kaliteli bir kurumda yapılan okul öncesi eğitim çocuğun zihinsel, sosyal,
fiziksel, dil ve duygusal gelişimine katkı sağlamaktadır. Sınırlı ev ortamından çıkıp,

68
Abdurrahman Dodurgalı, Ailede Din Eğitimi, 3.b., İstanbul, Timaş Yay., 2010, s. 138.
69
Kargı, a.g.e., s. 72.
25

daha geniş bir sosyal çevreye giren çocuk grup içinde yaşamayı ve onun gereklerini
yerine getirmeyi öğrenecektir. Çocuk diğer çocuklarla birlikte yemek yemek,
uyumak, oynamak, sırasını beklemek gibi toplumsal kuralları öğrenir. Grup içinde
yaşama çocuğa düşüncelerini dile getirme, başkalarına iletebilme fırsatı sunar.
Böylece, çocuk daha girişken, uyumlu ve sosyal etkinliklerde daha başarılı olur.
Çocuk hem kendi hakkını korumayı hem de başkalarının hak ve özgürlüklerinin
olduğunu öğrenir. Yardımlaşma, paylaşma ve işbirliği gibi sosyal becerileri gelişir.
Okul öncesi eğitim kurumları, çocuğa amacına uygun olarak planlanmış oyun
ortamları ve zengin uyarıcılarla karşılaşma imkânı sunar. Böylece, çocuk istediği
faaliyeti seçerek tercih yapma, karar alma fırsatı bulur. Sorumluluk duyguları gelişir.
Çocuk kendini ve akranlarını tanımaya başlar. Kibar, saygılı, dürüst olmak vb.
ahlâki, kültürel ve insani değerleri öğrenir.70

1.1.6. Cinsel Kimlik Ve Cinsel Gelişim

Cinsel kimlik, kişinin kendisini erkek ya da kadın olarak algılaması ve bu


şekilde tanımlamasıdır. Genelde kişinin cinsel kimliği biyolojik kimliği ile benzerlik
arz eder. Kişi biyolojik olarak kadınsa, kendini kadın olarak; erkekse kendini erkek
olarak algılar.71 Çocuklar kimliklerini erkek ya da dişi olarak algılamayı öğrenmekte,
iki rolü nelerin oluşturduğuna ilişkin kavramları ve bunlara uygun davranışları
benimsemektedirler.72 Çocuklardaki bu kişilik tanımlaması yaşamın ilk yıllarından
itibaren oluşmaya başlar.

Cinsel kimliğin çekirdeği yaşamın ilk bir buçuk-iki yılında, genel olarak
cinsel kimlik duygusu ise ilk dört yılda gerçekleşir. Çoğunlukla çocuklar iki-üç yaş
civarında kız erkek ayrılığını anlarlar ve kendilerinin de kız veya erkek olduğunu
bilirler. Daha sonra ise, dış görünüşten başka cinsel yapıyı öğrenirler. Bu yaşlarda
çocuklar soru ve davranışlarıyla cinsel konulara ilgilerini belli ederler. Cinsel
konulara gösterilen bu ilgi en yoğun olarak okul öncesi çağda kendini gösterir.73

70
Cirhinlioğlu, a.g.e., s. 193.
71
Duygu Çalışır, Cinsel Eğitim Çocukluktan Ergenliğe, 1.b., İstanbul, Profil Yay., 2011, s. 25.
72
Gander ve Harry W. Gardiner, a.g.e., s. 297.
73
Cirhinlioğlu, a.g.e., s. 151.
26

Uygun bir cinsel kimlik gelişebilmesi için her şeyden önce uygun bir
biyolojik gelişim gereklidir. Doğuşta çocukların cinsiyet organlarının normal yapısal
özellikler göstermesi, hormonlarının da bu cinsiyete uygun biçimde salgılanması
önemlidir. Çocukların yapılarında var olan ve normal özellikler gösteren bu cinsel
donanımları doğrultusundaki gelişimleri kendi cinsine uygun olarak desteklenirse,
kız ya da erkek kimliği sağlıklı olarak gelişecektir.74

Çocuğun cinsel kimlik kazanmasında en önemli etken özdeşimdir. Cinsel


özdeşim yaklaşık 3 yaşından itibaren oluşmaya başlar. Çocuklar kadın ve erkek
olmayı anne babalarıyla özdeşim kurarak öğrenirler. Kız çocuklar annelerini taklit
etmeye, onların yaptıklarını yapmaya, elbise ve ayakkabılarını giymeye çalışır; erkek
çocuklar ise babanın konuşmasını, traş olmasını, tamirat yapmasını taklit etmeye
çalışır. Kız çocuklarının sürekli elbise ve etek giyme konusundaki ısrarları, erkek
çocukların külotlu çorap giymeye karşı dirençleri cinsel kimlik davranışlarının
belirgin örnekleridir.75

Kız çocuk ile annesi, erkek çocukla babası arasındaki ilişki ne denli yakın ve
olumlu ise özdeşim o denli kolaylaşır. Ayrıca kız çocuk babasına kendini sevdirmek
için annesine benzemeye çalışır. Kız çocuk yalnız annesinden değil, babasından da
etkilenerek, onun beğenisini kazanmak için kendi kız kimliğini geliştirir. Aynı
biçimde anne de oğluna, erkekliğini geliştirmede destek olur.76

Cinsel eğitim doğumla başlamalıdır. Daha ilk aylardan başlayarak bebeğin


cinsiyetine uygun davranmaya özen gösterilmelidir. Çocuk anne babayla yakın ve
olumlu bir ilişki içerisinde olmalıdır. Çocuğun bakılmasında büyütülmesinde çocukla
normal ilişkiler kurulmalı, onu severken, onunla oynarken cinsel hazzı yaratacak
davranışlardan kaçınılmalıdır. Çocukta karşı cinse özgü davranışlara ilgi
gösterilmemeli ve takdir edilmemelidir. Çocuğa cinsiyetine uygun ad takılmalıdır.
Çocuğun mahremiyetine saygılı olunmalıdır. Çocuk gerek giyim kuşam gerekse
davranış biçimi açısından kendi cinsel kimliğine uygun olarak yetiştirilmelidir.77

74
Cirhinlioğlu, a.g.e., s. 151.
75
Çalışır, a.g.e., s. 26-27.
76
Atalay Yörükoğlu, Çocuk Ruh Sağlığı, 25.b.,İstanbul, Özgür Yay., 2002, s. 238.
77
Cirhinlioğlu, a.g.e., s. 152.
27

Tüm bunlara dikkat edilmemesi çocukta farklı davranışların görülmesine sebep


olabilir.

Okul öncesi dönemde verilecek olan cinsel eğitimde, çocukların kendi


fiziksel özellikleri hakkında bilgi vermek, karşı cinsten hangi açılardan farklı
olduğunu aktarmak, iyi ve kötü dokunuşları ayırt edebilmesini öğretmek, temel
yaklaşım olmalıdır.78 Bu yaştaki çocukların her şeyi merak ettikleri gibi, kendi
bedenleri hakkında bilgi sahibi olmak istemeleri normal karşılanmalıdır. Çocuğun
cinsellikle ilgili duygularını yok saymak yerine; ona bu konuda yeterli zaman
ayrılmalı, sorduğu sorular kısa ve doğru bir biçimde cevaplandırılmalıdır.

Cinsel kimlik konusunda değinmemiz gereken bir diğer önemli husus,


Çoban’ın da bahsettiği gibi, çocuğa cinsellik eğitimi verilirken utanma duygusunu
öğretmemek gibi bir yanlışa düşülmemesi gerektiğidir. Ona göre çocukta ilk ortaya
çıkması gereken ve onun aklının varlığını gösteren şey, utanma duygusudur.79
Çocukta yaratılıştan var olan bu duygunun geliştirilmesi cinsel gelişim açısından
oldukça önemlidir.

1.1.7. Dini Gelişim

Dini gelişim yalnız din duygusunun gelişmesiyle ilgili olmayıp; çocuğun


fiziksel gelişim, dil gelişimi, sosyal ve duygusal gelişim alanlarıyla da ilgilidir.
İnsandaki tüm davranışlar duygulardan kaynaklandığı gibi, din de duygulardan
kaynaklanır. Kısacası din ile ilgilenmek, insan için gelişim basamağıdır ve
kendiliğindendir.80 Çocukta var olan bu duyguların ortaya çıkarılması ve
geliştirilmesi dini gelişimi açısından oldukça önemlidir.

1.1.7.1. Dinin Mahiyeti

Din, insanın insanüstü bir kudret karsısındaki ihtiyaç, istek, sığınma, inanç,
duygu, ilham, dua ve tapma gibi çok çeşitli tezahürlerinin ve iç yaşayışlarının

78
Çalışır, a.g.e., s. 18.
79
Mustafa Çoban, a.g.e., s. 75; İbn Meskeveyh, Tehzîbu’l-Ahlâk, Çev. Abdülkadir Şener, İsmet
Kayaoğlu, Cihat Tunç, Büyüyen Ay Yay., İstanbul, 2013, s. 74.
80
Mustafa Tavukçuoğlu, “Okulöncesi Çocuğun Eğitiminde Din Duygusu ve Din Eğitimi”, Selçuk
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S:14, (51-64.), s. 54.
28

bütünüdür.81 Diğer bir tanımıyla din, bir olgu olarak egemenlik sahibi tarafından
belirlenen kurallar bütünü, bu egemenliğe boyun eğen bireyler açısından ise insanın
yaşam tarzıdır.82

İnsan da diğer canlılar gibi hazır bulduğu bir kâinat içerisinde hayatını
sürdürmek ile karşı karşıyadır. Fakat insanı diğer canlılardan farklı kılan şey
kendisinin bu kâinat içerisindeki konumunu, varoluşunun sebebini ve buna benzer
varlığı ile ilgili birçok konuyu merak etmesidir. Düşünen insan kâinata en muktedir
başlangıcının veya nihayete ermesinin kendisinin dışındaki bir güç tarafından tayin
edildiğini görecektir. Bütün bu düşünceler insanı kendi realitesini aşan, ona yön
veren ve ölümlü olmayan yüce bir kuvveti düşünmeye sevk edecektir.83 Din konusu
insan yaşamında tam da bu noktada devreye girecektir.

1.1.7.2. Dini Gelişim Kuramları

Geçmişten günümüze kadar dini gelişimi açıklamaya çalışan teorileri şöyle


sıralamak mümkündür:84

 Genetik Teori
 Psikanalitik Teoriler
 Kirkpatrick ve Bağlanma Teorisi
 Jung ve Bireyleşme Teorisi
 Ömür Boyu Gelişim Teorileri
 Bütünsel Yaklaşımlar
 Evre Teorileri

Genetik teoride; gelişimin diğer alanlarında olduğu gibi dini gelişimde de


kalıtımın mı çevrenin mi daha etkili olduğu tartışılmakta; araştırmacıların bir kısmı

81
Habil Şentürk, “Din Duygusu Din Şuuru ve Şahsiyet Gelişmesi”, Din Öğretimi Dergisi, S:10,
Ankara, 1987, s. 37-38.
82
Muhiddin Okumuşlar, Fıtrattan Dine, 1.b., Konya, Yediveren Kitap, 2002, s.42; Mevdudi,
Tefhimu’l Kur’an, s.102.
83
Yurdagül Konuk, Okul Öncesi Çocuklarda Dini Duygunun Gelişimi ve Eğitimi, 1.b., Ankara, TDV
Yay., 1994, s. 8.
84
Aslıhan Atik, “Dini Gelişim Kuramlarına Din Eğitimi Bağlamında Genel Bir Bakış”, İnsan ve
Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, Cilt: 4, Sayı: 3, 2015, ss. 734-735; Cemil Osmanoğlu,
Basamak Teorileri Açısından Dini Gelişim, İnanç Gelişimi ve Eğitimi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, İstanbul: Marmara Üniversitesi, 2007.
29

dini gelişimde kalıtımın etkili olduğunu söylerken bazıları ise dini gelişimde
çevrenin etkisinin fazla olduğunu ifade etmektedirler. Bu teoride temel olarak;
insanın fıtratında dindarlaşma yeteneğinin olup olmadığı, böyle bir yetenek varsa bu
yeteneğin zamana bağlı olarak kendiliğinden mi yoksa var olan potansiyelin ancak
eğitimle mi geliştiği tartışılır. Psikologların birçoğu dini gelişimde genetik faktörlerin
etkili olduğunu kabul etmekle birlikte bunun derecesi hakkında birbirlerinden
ayrılmaktadırlar.85 Araştırmamızın ilgili bölümlerinde bu konuya ayrıntılı olarak yer
vermeye çalıştık.

Dini gelişim konusunda ileri sürülen teorik yaklaşımların önemli bir kısmı,
psikanalitik perspektiften gelmiştir.86 Psikanalizin kurucusu olan Freud’un müstakil
bir dini gelişim teorisi yoktur. Din hakkındaki görüşleri dindarlar üzerinde yaptığı
gözlemlere veya dindarların katıldığı tecrübî çalışmalara dayanmayan Freud,
genellikle dini indirgemeci bir yaklaşımla ele almıştır. Tanrının yüceltilmiş bir
babadan başka bir şey olmadığını savunmuştur. Özetle Freud dinin, düşmanca ve
kontrolü mümkün olmayan bir dünyada kendini aciz bir varlık olarak hisseden
insanın bu algıya vermiş olduğu bir tepki olduğunu öne sürerek, dinin kökeninde
korku, güvenlik ve rahatlık ihtiyacı olduğunu iddia etmiştir. Ona göre çocukluk
dönemlerinde her şeye gücü yeten baba figürünün korumasına can atan insanlar, bu
yüzden aynı imajda Tanrı yaratmışlardır.87 Bu yaklaşıma göre din, insanın korku,
çaresizlik ve acizlik durumlarında başvurduğu, sığındığı bir yanılsama olarak
görülür.88

Kirkpatrick ve Bağlanma teorisi, çocuk ve aile arasındaki duygusal ilişkinin


doğasını ve bu ilişkinin çocuğun dindarlığını nasıl etkilediğini ortaya koymaya
çalışmıştır. Bowlby’in ebeveyn-çocuk bağlanmasıyla ilgili teorisini dini alana
uyarlayan Kirkpatrick, ilk dönem gelişim süreçleri ile din arasındaki ilişkinin
ergenlik ve yetişkinlik dönemi dindarlığına etkisini açıklamak istemiştir. Kirkpatrick,
çocuk ve anne-baba arasındaki bağlanma stilinin, gelecekte çocuğun Tanrı ile
ilişkisini belirlediğini ifade etmiştir. Araştırmalara göre bağlanma biçiminin, bir

85
Atik, a.g.m., s. 735.
86
Faruk Karaca, Dinî Gelişim Teorileri, 1.b.,İstanbul, DEM Yay., 2007, s. 89.
87
Karaca, a.g.e., s. 97.
88
Atik, a.g.m., s. 735.
30

dereceye kadar karmaşık da olsa dindarlığın öngörücüsü olabildiği ortaya konmuştur.


Çocukluk döneminde ebeveyniyle çekimser yani güvensiz bir ilişkiye sahip olanlar,
Tanrı’yı bir sevgi objesi olarak algılama ya da onunla kişisel ilişkiye girme vb.
konularda daha yüksek düzeyde dindarlık sergilemişlerdir. Çocukluk döneminde
güven temelli bir ilişki yaşayanların ise Tanrı ile kişisel ilişkiye girme konusunda
daha düşük düzeyde bir eğilim gösterdiği tespit edilmiştir.89 Bu teoride çocuktaki din
inancının anne babasıyla bağlanma ilişkisine paralel olarak değerlendirildiği
görülmektedir.

Jung ve Bireyleşme Teorisinde; bireyleşme, ruhsal bir yolculuk, kendini


gerçekleştirme, zıtlıkların birleşmesi, bastırılan yönlerin kabul edilmesi, kişiliği
bulma, bilinç ile bilinçaltının birleşmesini ifade etmektedir. Bireyleşme sürecinin
amacını, bilinci kuvvetlendirmek ve bilinçaltının Kutsal Güce sahip içerikleri
karşısında bilinçliliği genişletmek olarak belirleyen Jung’a göre bireyleşme aynı
zamanda dindarlaşma süreci olarak da değerlendirilebilir.90

Ömür Boyu Gelişim Teorileri, dini gelişimi açıklarken oldukça farklı gelişim
aşamaları ileri sürmüşlerdir. Çoğunun ortak özelliği ise dini gelişimi belirli bir yaşla
sınırlandırmamaları ve dini gelişimi dışa bağlı inançtan özerkliğe doğru bir gelişim
olarak değerlendirmeleridir. Her biri, dini gelişimle ilgili farklı sorulara cevap veren
bu modellerin tamamının bir teoride birleştirilip birleştirilmeyeceği ise tartışma
konusudur.91 Ömür boyu gelişim teorilerinden en belli başlıları; Fowler’ın İnanç
Gelişim Teorisi, Oser ve Gümünder’in Dini Yargı Gelişim Teorisi ve Meadow ve
Kahoe’ın teorileridir.92

Bütünsel yaklaşımda, dini gelişimi açıklamaya çalışan teorik ve tecrübî


yaklaşımların ancak belli durumlarda fonksiyonel olabileceğine dikkat çeken Reich,
bu yaklaşımın öncüsüdür. İsveçli eğitimci Reich, dini gelişim psikolojisinin bir tür
büfe izlenimi uyandırdığını belirtmiştir. Dini gelişim teorilerinin bütünsel bir
yaklaşımda toplanabileceğini öne süren Reich, bilişsel güçte adım adım ilerleme
öngören “tümleyici muhakeme” adında yeni bir model teklif etmiştir. Ona göre

89
Karaca, a.g.e., s. 173, 183.
90
Atik, a.g.m., s.736.
91
Karaca, a.g.e., s. 188.
92
Atik, a.g.m., s. 736.
31

gelişim evrelerinin düşük aşamalarında birey, A veya B’nin her ikisinin aynı anda
doğru olabileceğini düşünemediğinden, bunlardan ikisinden birinin doğru olduğu
şeklinde düşünmektedir. Orta aşamada ise A ve B’nin aynı anda doğru olma
ihtimaline müsaade edilmektedir. En yüksek aşamada ise, A ve B’nin aynı anda
doğruluğuna izin verilmekte veya öyle olması gerektiğine inanılmaktadır. Bu
aşamada bireyler, birbirinden farklı olan şeyleri birleştiren veya birini alıp diğerini
dışlayan genelleştirilmiş bir teoriyle de ilgilenebilmektedir.93

Evre teorilerinde ise dini gelişime psikolojik perspektiften bakılmaktadır. Bu


teoride dini gelişimin, iç içe geçmiş bir takım evrelerden oluştuğu kabul
edilmektedir. Çocukların bir dizi gelişim evresinden geçtiği ve dini gelişimin de
doğal olarak bu gelişim evreleriyle uyumlu olduğu düşüncesinden hareket
etmektedir. Özellikle bilişsel gelişim alanında yapılan çalışmalar dini gelişim alanına
da uyarlanarak çocukların dini gelişim aşamaları anlaşılmaya çalışılmıştır. Evre
teorilerinden ilki Harms’ın “Dini Deneyimin Gelişimi” adlı çalışmasıdır. Evre
teorilerinden ikincisi ise Piaget’nin bilişsel gelişim teorisini dini gelişime ilk olarak
uyarlayan Elkind’in çalışmasıdır. Diğer bir çalışma yine Piaget’nin bilişsel gelişim
teorisini dini gelişim teorisine uygulayan Goldman’ın çalışmasıdır.94

Sonuç olarak dini gelişim kuramları, planlanacak olan din eğitimi


çalışmalarında gelişim psikolojisinin verilerini kullanmada, etkili bir öğrenme
ortamının sağlanmasında, din eğitimcisini yönlendirmede önemlidir. Çünkü çocukta
dini gelişim bilinmeden doğru bir din eğitimi planlamak mümkün görünmemektedir.
Din eğitimcileri ve psikologlar, çocuklara verilecek dini eğitiminin onların
ihtiyaçlarına cevap verebilecek nitelikte ve zihni gelişimlerine uygun olmasını
önermektedirler. Ancak bunlar mutlak yanılmaz kuramlar olmayıp bütünüyle
bunların dışına çıkılamayacağı anlamı da taşımamalıdır.95 Aynı zamanda dini gelişim
kuramları konusunda yapılan çalışmaların büyük bölümünün örneklemini Müslüman
çocuklar oluşturmamaktadır. Bu anlamda Müslüman çocuklar üzerinde yapılacak
kapsamlı araştırmaların, bu teorileri hangi yönde etkileyeceği konusunda yeterli

93
Karaca, a.g.e., s. 219-220.
94
Atik, a.g.m., s. 738.
95
Atik, a.g.m., s. 741.
32

veriler söz konusu değildir.96 Bu eksiklik, araştırmacıların ortaya koydukları


bulguların, eğitim uygulamalarına nasıl yansıtılması gerektiği konusunu
zorlaştırmaktadır.

1.1.7.3. Din Duygusu

Duygu, içinde haz ve elem unsuru bulunan her çeşit ruhsal olaylardır. 97 Dini
duygu, ilahi bir kuvvetin varlığından kaynaklanan düşünce, tasavvur ve hareketlerin
insanda uyandırdığı duygudur.98 Diğer deyişle din duygusu, insanın kutsal tanıdığı
varlık karşısında duygulanması ve duyarlığıdır.99

Din duygusu tek bir duygu şekli olmayıp dini konular karşısında bireyde
beliren duyguların genel adıdır.100 Tek bir duygu türünü merkeze alarak yapılan
tanımlar da yeterli olmamaktadır. İçinde birçok duygu bileşimini taşıyabilecek bir
karakterde olan dinde bağlanma, saygı, tevekkül, korku, varlığın manasını merak
etme, emniyet, korunma gibi pek çok duyguyu bir anda saymak mümkündür.101 Tüm
bunlardan hareketle diyebiliriz ki din duygusu, sonlu olduğunu fark eden insanın
kendisini yaratan sonsuz yüce kuvvete yönelmesi, varlığına iman etmesi, güvenmesi,
sığınması ve teslim olması ile sonuçlanan, insana yaşadığı dünyada bulamadığı
emniyet ve güveni veren duygular bütünüdür.102 Böylece dinî duygu insan yaşamı
için gerekli olan birçok duyguyu kapsayıcı niteliktedir. Bu duygular ne ölçüde
gelişmişse, din duygusu da o oranda açığa çıkar ve gelişir.

Batıda yapılan araştırmalarda çocuğun dine karşı yabancı olduğu, ona dini
bilgiler öğretilmesinin yanlış olacağı ve ancak 12-13 yaşlarından sonra, çocuk
istediği zaman ona dinden bahsetmek gerektiği görüşünün tesirinde kalınmıştır.
Ancak son zamanlarda bazı batılı psikologlar tarafsız ve önyargıdan uzak bir şekilde
yaptıkları araştırmalar sonucunda dinin, çocuğun ruhuna seslendiği ve onun psişik
yapısına uygun düşeceği görüşünde birleşmişlerdir. Gemilli ise çocuktaki dini

96
Cemil Oruç, “Erken Çocukluk Dönemi Dini Gelişim Teorileri Bağlamında Din Eğitimi”, Turkısh
Studies, International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic,
Volume 8/8 Summer 2013, p. 971-987, Ankara-Turkey, s. 983.
97
Osman Pazarlı, Din Psikolojisi, 3.b., İstanbul, Remzi Kitabevi, 1982, s. 92.
98
Hüseyin Peker, Din Psikolojisi, 2.b., İstanbul, Çamlıca Yay, 2003, s. 105.
99
Pazarlı, a.g.e., s. 94.
100
Hayati Hökelekli, Din Psikolojisi, 2.b., Ankara, TDV Yay., 1993, s.138
101
Konuk, a.g.e., s.12.
102
Çankırılı, a.g.e., s. 95.
33

duyguyu insiyaki bir temayül olarak görmekte ve dört yaşından küçüklerde bile,
öğrenme ve taklitten ayrı bir dini tutumun varlığına inanmaktadır.103

Din duygusunun çocuklarda ne zaman oluşmaya başladığı bilimin ve bilim


adamlarının araştırma konusu olmuştur. Din duygusunun çocuklarda erken
dönemlerde başladığını ileri süren bilim çevreleri olduğu gibi, bu duygunun geç
yaşlarda (12-15) başladığını öne sürenler de olmuştur. Batı Eğitim Dünyasında
W.James, Erasmus, Spencer, Scheler, Herbart, Fröbel; İslam Dünyasında İbn
Sahnun, Farabi, İbn Sina, İmam Şafii, Gazali ve Mevlana gibi bilim adamları din
duygusunun çocuklarda erken dönemlerde başladığını ileri sürerken, H.Lisager ve
J.J.Rousseau gibi düşünürler de dini duygunun geç başladığını öne sürmüşlerdir. Bu
iki görüşü keskin çizgilerle ifade etmek yerine, bireyin yetiştiği ailedeki kültürel
ortam ile çevresi, bu konuda belirleyici rol oynamaktadır. Çünkü bireyin ilk yılları
aile ortamında geçmektedir. Aile ortamı gerek formel ve gerekse informel yönüyle
çocuğun dünyasındaki ilk eğitim kurumudur. Özellikle soru yöneltmede psikologlara
göre altın çağını yaşayan 4-6 yaşlardaki çocuklarda kendiliğinden oluşan duygular
arasında din duygusu da bulunabilmektedir.104 Çocuklarda yaratılışta var olan bu
duygu, başta ailede olmak üzere uygun ortam ve şartlar doğrultusunda
geliştirilebilmektedir.

Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurmaktadır: “Her çocuk İslam fıtratı üzere


(Allah’a inanamaya ve İslam dinini kabule eğilimli olarak) doğar. Sonra anne ve
babası onu Yahudi, Mecusi veya putperest yapar. Eğer anne ve babası Müslüman
iseler, çocuk da Müslüman olur.105 Hz. Peygamber’in bu veciz ifadesi hem fıtrat
kavramından hem de çocuğun mensubu bulunduğu toplumun dinine yönelten çevre
faktöründen bahsetmektedir.106 Bu hadisten, din duygusunun fıtrî olduğu, aileden
başlayarak yakın ve uzak çevrenin çocuğun eğitimi ve dinî gelişimi üzerinde oldukça
büyük etkisi olduğu anlaşılmaktadır.

103
Ay, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım, s. 71-72.
104
Tavukçuoğlu, a.g.m., s. 52-53.
105
Buhari, Cenaiz,79; Müslim, Kader, 25.
106
Mehmet Emin Ay, Ailede ve Okulda İdeal Din Eğitimi, 7.b., İstanbul, TFM Yay., s. 31.
34

Fıtrat, insanın varlık yapısının orjinalliği ve bu orjinalliğin iyiye ve temiz olan


şeylere daha yatkın olmasıdır.107 Ay’a göre fıtrat, insanın doğuştan, tabi olarak
Allah’a inanmaya yetenekli ve dini inancı kabul etmeye elverişli bir yaratılışta
olduğu anlamına gelmektedir. Zira çocuk, iyiliğe ve kötülüğe elverişli olduğu gibi
doğruya ve yanlışa inanmaya da yetenekli bir yaratılışa sahiptir. Görüldüğü gibi
çocuk dine yabancı değildir. Aksine onun içinde dine karşı bir eğilim vardır ve çocuk
inanmaya istidatlıdır. Esasen çocuk düşünmeden, şüphelenmeden ve itiraz etmeden
inanmaya hazır olduğundan, söylenenlere içtenlikle inanır. Buna sadece dilin kabul
edip inanışı denmez, aynı zamanda ruhun da kabulü ve inanışı denir. Tabii olan da
budur. Çünkü çocuk inanmakla kendini güçlenmiş ve Allah’a yakınlaşmış hisseder.
Onda bu duygu uyandıkça Allah’ın kendisine yakınlığı da o ölçüde artacaktır.
Böylece çocuk hayatı iyi, güzel ve yaşamaya değer bulacak; o nispette de yaşama
gücü artacaktır.108

Kur’an-ı Kerim’de Allah, Hz. Peygamber (SAV)’e ve dolayısıyla insanlara:


“Yüzlerini doğru bir din olan İslam’a, insanların fıtratına uygun olan dine çevir.”109
şeklinde buyurmaktadır. Ayetten insanın fıtraten İslam dinini kabule hazır olarak
yaratıldığı anlamı çıkarılmaktadır. Yazır’a göre, insanın, insan ruh ve zekâsının aslı,
fıtratı, hakkı tanımak ve hak yaradanından başkasına kul olmamak içindir. O, her
ferdin ruhuna bir hak duygusu ve Allah’ı bilme gücü yerleştirmiştir.110 “Yüzünü ona
çevir” ifadesiyle de bu fıtratın işlenmesi gerektiğine işaret edilmektedir.

Yaratılışın temel yapısı ve işleyişi herkeste aynıdır. Bu sebeple din duygusu


evrensel bir özelliğe sahiptir. Din duygusunun gelişimi de öğrenme ve yetişme
şartlarına bağlıdır.111 İnsanda fıtrî bir özellik olan dinî duygunun uyanışı ve gelişmesi
bebeklik çağının bitip, ilk çocukluk çağının başlaması dönemine denk gelmektedir.112
Nitekim yaratılışta var olan bu duygunun okul öncesi dönemde, çevresinden gelen
uyarıcılarla gelişim gösterebileceği ifade edilebilir.

107
Okumuşlar, a.g.e., s. 35.
108
Ay, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım, s. 75-76.
109
Rum Sûresi, 43/30.
110
Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Dinî Kur’an Dili, Cilt: 6, İstanbul, Eser Kitabevi, 1992, s. 3822-
3824.
111
Hayati Hökelekli, a.g.e., s.138-139.
112
Mustafa Öcal, Din Eğitimi ve Öğretiminde Metotlar, Ankara, TDV Yay., 2003, s. 71.
35

Anne baba ve eğitimcilerin duygusal öğrenme döneminde her fırsatta tören ve


merasimler, bayramlar, kutsal gün ve gecelere katılım; sevinçli anlar, alınan hediye
ve verilen mükâfatlar gibi din duygusunun besleneceği ortamları olabildiğince
coşkulu yaşamalı ve çocuğa da yaşatmaya özen göstermelidir. Çocuğun bunlardan
zevk alması sağlanmalıdır. Dinin en önemli boyutunun duygu boyut olduğu göz ardı
edilmemelidir.113 Çocuğun dikkatini cezbedecek bu türlü etkinlikler, onun dini
gelişimi açısından fırsata dönüştürülmelidir.

1.1.7.4 Dört - Altı Yaş Dini Gelişim Özellikleri

Çocukluk dönemi din duygusunun gelişimi belirli basamaklara göre


şekillenmekte ve buna göre de bazı özellikler göstermektedir. Bu gelişim
özelliklerinin bilinmesi, bu dönemde verilecek din eğitiminin olumlu ve sağlıklı
olabilmesi için son derece önemli ve gereklidir. Bu bölümde ilk çocukluk döneminde
dinî gelişimin temel özelliklerini başlıklar halinde incelenmeye çalışılmıştır.

1.1.7.4.1. Himaye Altında Bulunma Duygusu

Çocuğun doğduğu andan itibaren ortaya çıkan himaye edilme ve bağlanma


duygusu, dinî gelişimin nüvelerinden biri olduğu kabul edilmiştir. Şüphe yok ki
çocuk büyümek için ilk günlerden itibaren daha kuvvetli birilerinin sevgi ve
şefkatine, korumasına muhtaçtır. Çocuk bu ihtiyacını giderdikleri oranda
çevresindekilere bağlanır.114 Çocuğun bağlanma ile asıl aradığı güven duygusudur.
Güvenmenin en son ve üst hedefi ise, güveni verene dayanma ve bağlanmadır.
Çocukta oluşan bu bağlanma isteği ile dinî inanışın oluşması arasında bağlantı
vardır.115

Himaye edilme ve himaye edene bağlanma arzusu değişik şekillerde çocuğun


bütün yaşamı boyunca devam eder. Dinî yaşayışın esas nüvesini teşkil eden Allah’ın
yardımına sığınma duygusuna çok benzer.116 Önceleri ebeveynin koruması altında
gelişen himaye altında bulunma duygusu, daha sonra Allah’a inanma, bağlanma ve
sığınma duygusunun temelini oluşturur. Çocuk, başlangıçta bel bağladığı ve

113
Dodurgalı, a.g.e., s. 173.
114
Yurdagül Konuk, a.g.e., s. 14.
115
Cihandide, a.g.e., s. 63-64.
116
Walter Houston Clark, “Çocukluk Dönemi Dini”, Çev. Neda Armaner, AÜİFD, Ankara, 1981,
C:24, s. 178.
36

korkularını giderici sığınak olarak gördüğü anne babasının bazı durumlarda yetersiz
kaldığını hissedince, tüm ihtiyacını giderebilecek ve onu rahatlatacak yüce bir varlığa
sığınma ve bağlanma ihtiyacı duymaya başlar.117 Çocuğun anne babaya bağlanma
ihtiyacı onu, Allah’a yönelmeye sevk eder.

Çocukta dinî yönde bir istek, duygu ve düşünce oluşursa, kendisinin güvenip
inanabileceği Allah’ı arayış başlamaktadır.118 Buradan hareketle denilebilir ki
himaye altında bulunma duygusu, Allah’a inanma ve bağlanma duygusunun temelini
oluşturur. Bu sebeple, bu duygunun tatmini dinî gelişim açısından oldukça önemlidir.

1.1.7.4.2. Kolay İnanırlık

Okul öncesi dönemindeki çocuklarda görülen dinin en belirgin özelliği,


hemen hemen her söylenene inanmaktır. Bu dönemde çocuk, inancının nedenini
araştırmaz. Çocuğun duyguları, düşüncelerine oranla daha yaygın ve belirgindir; bu
bakımdan çocuk, inancı akıl yürütmeden kabul eder. İnanmaya hazır durumda olan
çocuk, düşünmeden, şüphelenmeden ve itiraz etmeden söylenenlere içtenlikle inanır
ve çeşitli sorularla dini hayata girmeye çalışır.119 Çocuklardaki kolayca inanma ve
inandığı şeye çabucak bağlanma onlara özgü ruhsal bir durumdur. Zira bu dönemde
çocuğun duyguları, düşüncelerine oranla daha baskın ve belirgindir. Bu baskınlık ve
belirginliğin doğal bir sonucu olarak da kendisine edindirilmeye çalışılan inancı
kabul noktasında herhangi bir akıl yürütmede bulunmaz.120 Bu yaş dönemindeki
çocuklar, merak ettiklerini sorar ve kendisine verilen cevaplara da inanırlar.

İmam Gazalî şöyle demektedir: “Çocuk, anne babasının yanında bir


emanettir. Onun her türlü şekli almaya hazır, temiz ve boş kalbi de âdeta bir
cevherdir. O, her türlü nakşa müsait olduğu gibi meylettirdiği her şeyi almaya da
kabiliyetlidir. Eğer çocuk iyiliklere yöneltilirse, hayır üzere büyür, dünya ve ahirette
mesut olur.”121 Burada terbiyede ilk yaşlara dikkat çekilmektedir. Zira çocuk bu
dönemde tüm söylenilenleri aynen kabul edecek vaziyettedir. Bu da onun kolay
inanırlık özelliğinden kaynaklanmaktadır.

117
Ay, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım, s. 48.
118
Cihandide, a.g.e., s. 63-64.
119
Hökelekli, a.g.e., s.254-256.
120
Kerim Yavuz, Çocukta Dini Duygu ve Düşüncenin Gelişmesi, 1.b., Ankara, DİB Yay., 1983, s. 84.
121
Gazalî, İhyâu Ulûmid-Din, İstanbul, 1321, II, s. 72.
37

1.1.7.4.3. Taklit ve Özdeşim

İlk çocukluk yani okul öncesi dediğimiz bu evre taklit evresidir. Bu


dönemdeki çocuk çevresinde olan biteni tam olarak kavrayamadığı için taklit eder.122
İrade dışı ve kendiliğinden çıkan bu taklit eğilimi çocuklarda hayli erken başlar. Yani
tepki, söz ve eylemler mekanik bir biçiminde kendini gösterir. Hayalde canlandırılan
veya tasarlanan şeyler dinsel bir kavrama sahip değildir. Ezberlediği dini sözler onun
için çok az anlama sahiptir. Refleks şeklinde olan bu bilinçsiz taklit, çocuktaki kişilik
kavramının gelişmesinde temel rol oynar. Taklitsel davranışların ortaya konduğu aile
ortamında karşılıklı ilişkiler sayesinde dinî motifli duygu ve davranışlara yönelme
isteği ve taklit etme duygusu çocukta aynısını yapma davranışı olarak ortaya çıkar.
Kaynağını sevileni taklit etme psikolojisinden alan bu eğilim, çocuğun dini hayatının
oluşmasında önemli bir yere sahiptir.123

Taklit, çocuğun ileride öğreneceği dinî bilgilere zemin teşkil etmesi


bakımından oldukça önemlidir. Şunu da belirtmek gerekir ki taklit, ileri yaşlarda dini
yaşama konusunda tavsiye edilen bir tarz olmasa da, çocukların bu dönemde taklit
etme dışında soyut konuları öğrenme imkânı yoktur.124 Çocuğun benzemeye ve taklit
etmeye çalıştığı kişiler de kendisine en yakın, ihtiyaçlarını karşılayan, kendisini
seven, çocuğun beğendiği ve takdir ettiği, kendileriyle duygu yüklü bağlar kurduğu
kimselerdir.125

Çocukta alışkanlıklar önce büyüklerde gördüğünü taklit ederek başlar.


Çocuk, yakın çevresinin beklentilerine uyma eğilimindedir. O halde onun dinî ve
ahlâkî açıdan ileride nasıl biri olacağı konusunda yetişkinler belirleyici olmaktadır.126
Dolayısıyla anne baba ve eğitimcilerin çocuklara bu yönde rehberlik etmeleri
gerekmektedir. Çocukların yanında örnek davranışlar sergileyerek onların bu
duygusunu fırsata dönüştürmelidirler.

122
Peker, a.g.e., s. 165.
123
Bozkurt Koç, “Gelişim Dönemleri ve Dini Hayat”, Tabula Rasa Dergisi, Yıl: 2, Sayı: 5, Mayıs -
Ağustos 2002, s. 5-6.
124
Çoban, a.g.e., s. 246.
125
Tavukçuoğlu, a.g.m., s. 245.
126
Bilgili, a.g.e., s. 138-139.
38

Okul öncesi dönemde çocuk sosyal birey olmayı öğrenirken aynı zamanda
özdeşim yapacağı bir modele ihtiyaç duyar. Kişilik oluşumu için gerekli olan bu
özdeşim, genelde aile içindeki bir üye ile gerçekleşir. Çocuk pek çok şeyi özdeşim
yaptığı büyüklerinin davranışlarına bakarak ve taklit ederek öğrendiği gibi, faydalı-
zararlı, iyi-kötü ve doğru-yanlışı da onları izleyerek öğrenir.127 Çocuğun özdeşim
yapacağı kişilerin de sergiledikleri davranışlar bu açıdan önemlidir.

Özetle, dini gelişim açısından çocukluk dönemi dinamik bir zaman dilimidir.
Çocukların inanılmaz derecede yetişkinleri taklit etme kabiliyetleri vardır ve bu
açıdan başta ebeveyn ve diğer aile büyükleri olmak üzere, dini kurumlar taklit için
uygun modeller oluşturabilir. Elbette çocuğun yetişkinleri taklit etmesi önemlidir,
ancak bundan daha da önemlisi, çocuğun kendi dini tecrübe ve yaşantısıdır.128

1.1.7.4.4. Soru Sormaya Düşkünlük

Zihinsel gelişmenin, dinî bilgilere uygun bir aşamaya geldiğinin birinci


göstergesi, merakların ortaya çıkmasıdır. Çocuk bu merakını soru sorma yolu ile
ortaya koyar. Öyle ise çocuğun soru sormaya başlaması, dinî bilgilerin verilmeye
başlamasının bir nedenidir.129 Çocuğun bu anlamdaki ihtiyaçlarının bir göstergesidir.

Çocuk beş veya altı yaşından itibaren (bazı kaynaklarda üç-dört yaşları
civarında diye geçmektedir)130 kendi kendine, doğal olayların özellikleri ve
nesnelerin başlangıcı hakkında sorular sorar.131 Her konuda olduğu gibi, dini konular
da bir takım sorular sorar, bilgi edinmeye çalışır.132 Çocukluk döneminin en renkli ve
en önemli evresidir. Bu evrede çocuk çokça soru sorar. Etrafındaki her şeyi anlamak
ister. Bitmez tükenmez bir öğrenme arzusu göstermektedir.133 Çocuktaki bu anlama
isteği ve merak duygusu, nesneleri, olayları, bütün yaşadığı dış çevreyi anlamak,
mahiyetlerini kavramak, ilk ve asıl sebebe nüfuz etmek için gösterilen çabalar ve
şuur dışı arayışlar, çocuğun sonsuzluğa yönelik boyutunu ortaya koyar. Sonsuzluğa

127
Çoban, a.g.e., s. 245.
128
Mustafa Köylü, “Çocukluk Dönemi Dini İnanç Gelişimi ve Din Eğitimi”, AÜİFD, XlV(2004), S:II,
s. 140.
129
Dodurgalı, a.g.e., s. 222-223.
130
Ömer Özyılmaz, Çocukluk ve Gençlik Çağında İslamî Eğitim ve Psikolojik Temelleri, 1.b.,
İstanbul, Pınar Yay., 2003, s. 98.
131
Koç, a.g.m., s. 155.
132
Hökelekli,a.g.e., s. 254–256.
133
Şimşek, a.g.m., s. 209.
39

karşı duyulan bu özlem, çocuktaki dini inancın ve Allah‘ı arayışının bir başka
hareket noktası olarak görülmektedir.134

Şu hususa dikkat etmek gerekir ki, aslında soru sorma çağı her çocuğun
yaşadığı bir çağdır. Fakat bu süreç, bazı çocuklarda çok net bir şekilde belirirken,
bazılarında bu kadar fark edilemeyebilir. Çocuk bu dönemde sert tutum ve
davranışlarla karşılaşmışsa artık çocukta soru sorma gücü kalmaz. Şayet o dönemi
rahat bir şekilde geçirirse, soru sorma çağında cıvıl cıvıl olur. Her şey hakkında bilgi
sahibi olmak ister, çok soru sorar ve çok konuşur.135 Bu dönemde çocuğa karşı
takınılan tutum ve davranışlar, onun kişiliğini ve gelişimini önemli ölçüde
etkilemektedir.

Çocuğa etkili bir din eğitimi uygularken, yetişkinler çocukların sorularını


ciddiye almalı ve onların gelişim düzeylerine uygun cevaplar vermelidirler.
Sorularını cevaplandırırken, daha sonraki sorular için açık kapı bırakmalı, yani
çocuğun düşüncesi, öğrenme isteği köreltilmemelidir. Verilecek cevaplar, çocuğun
bir üst gelişim basamağına geçişini kolaylaştırabilmelidir. Çocuğa cevap verirken
samimi olmalıdır. Eğer cevap verilmeyecekse bu da çocuğa belirtilmelidir.136

Çocukluk döneminde çocuktan gelen dinî sorulara, onun anlayabileceği


şekliyle, yeterince cevap verilmelidir. Fazladan bilgi yüklemeye çalışılmamalıdır.137
Çocuğun sorusuna göre cevap tercih edilmelidir. Sorusu cevaplandırılmadan, soruyu
sormasına neyin sebep olduğu öğrenilmeye çalışılmalıdır. Çocuğun sorduğu sorulara
verilen cevaplar kısa ve hazır bulunuşluğuna uygun olmalıdır.138 Kısacası çocuğun
sorduğu sorular ve bu sorulara verilecek cevaplar önemsenmeli, bunların çocuğun
zihinsel ve dinî gelişiminin bir parçası olduğu unutulmamalıdır.

1.1.7.4.5. Benmerkezcilik

Okul öncesi dönemde çocuğun dikkat çeken özelliklerinden birisi de


benmerkezci (egosantrik) oluşudur. Benmerkezcilik, çocuğun çevresini keşfetmesi ve
bu çevrenin kendisi için olduğuna inanması, bundan dolayı da diğer insanlara önem

134
Yavuz, a.g.e., s. 115.
135
Özyılmaz, a.g.e., s. 98-99.
136
Cihandide, a.g.e. , s. 188.
137
Tavukçuoğlu, a.g.m., s. 56.
138
Çoban, a.g.e., s. 225-226.
40

vermemesi olayıdır.139 Çocuk, genellikle olayları kendi penceresinden seyretmekte,


kendisine ait olanla başkalarına ait olanı yeni yeni fark etmeye başlamaktadır. Âdeta
her şeyin kendisi için var olduğunu düşünür. Başkalarına yardım etmesinde bile
kendi nefsini düşündüğü görülür. Okula başladığı 6-7 yaşlarından itibaren bu bencil
tutumundan uzaklaşarak diğergamlık dediğimiz başkalarını da düşünme anlayışı
gözlenir.140 Çocuğun bencillik duygularından sıyrılarak yardımseverlik gibi
duygularının güçlenmesi de alacağı eğitime bağlıdır.

Burada değinmemiz gereken önemli bir nokta, yaşamının ilk yıllarında


çocuğun benmerkezci olması onun bencil olmasından değil, olaylara başkasının
bakış açısından bakamayışından kaynaklanır. Küçük çocuklar kendi bakış açılarını
diğerininkinden ayıramazlar. Zamanla başkaları tarafından nasıl görüldüğünü, bu
görüşlerin kendi görüşünden nasıl ayrıldığını anlamaya başlarlar. 141 5-6 yaşlarına
kadar olaylara kendi gözüyle bakar, başkasının gözüyle bakmayı bilemez.142
Kendisini dünyanın merkezinde görür. Herkes ve her şey ona hizmet etmek ve
isteklerini yerine getirmek için vardır.143

Benmerkezcilik, bencillik demek değildir. Eğer bu özellik çocukluk yıllarında


iyi yönlendirilirse, çocuktaki egosantrizm, kendisine ve başkalarına saygı şeklinde
olumlu bir hâl kazanır. Eğitilmediği takdirde ise, her şeyi kendisine endekslenmiş
olarak düşünen çocuk benmerkezci tavrının bencilliğe dönüşmesine engel olamaz.
Önemli olan, benmerkezci olarak dünyaya gelen çocuğu, bencilliğe düşmesine fırsat
vermeyen bir eğitimle eğitmenin yollarını aramaya çalışmaktır.144

Yukarıda açıklamaya çalıştığımız benmerkezci anlayış ile çocuktaki dinî


gelişim arasında sıkı bir bağ vardır. Bu anlayış neticesinde çocuk, dünyayı kendinden
hareketle tanımaya başlar. Bunun neticesi çocukta “Artifistyalist” bir algılama şekli
ortaya çıkar. Böylece çocukta, her varlığın bir eser gibi yapıldığına inanması
biçiminde bir anlayış gelişir. Anılan anlayışa sahip çocuk, her varlığı, her şeyi bir
sanat eseri olarak yapılmış gibi düşünür. Artık bütün varlıkların tek bir yaratıcı

139
Dodurgalı, a.g.e., s. 286.
140
Bilgili, a.g.e., s. 88.
141
Cihandide, a.g.e., s. 197.
142
Çankırılı, a.g.e., s. 13.
143
Çankırılı, a.g.e., s. 117.
144
Ay, a.g.e., s. 63.
41

tarafından yaratıldığı, bu yaratıcının da Yüce Allah olduğu gerçeğini kavrayabilir.145


Bu anlamda benmerkezci anlayış çocuğu belirli aşamalardan sonra Yüce Yaratıcıya
ulaştırması bakımından bir gelişim basamağıdır.

1.1.7.4.6 Allah Tasavvuru

Çocuk hangi yaşta “Allah” kavramını kazanır? Bu gerçekten


cevaplandırılması güç bir sorudur. 3-4 yaşından itibaren dünyayı ve kendi varlığını
soru alanı yapan çocuğun dini fikirlerle temasa geldiği söylenir. Çocuklar dil
öğrenmeye, zihinsel ve duygusal gelişmeye paralel olarak dini kavramlarla
karşılaşırlar. Çocuğun Tanrı kavramıyla karşılaşması sadece yaş faktörüne bağlı
değildir. Olgunlaşmanın yanında, çevrede yaşanan ve öğretim konusu yapılan dinin
onun üzerindeki etkisi küçümsenemez. Nitekim dinî törenlerin ve inanışların ağır
bastığı yerlerde dinî uyanış çok erken olmaktadır.146

Çocukta Allah arayışının 3 aşamada gerçekleştiği ifade edilir:147

1. Akıl yolu
2. Gözlem
3. Eğitim ve Öğretim

Genellikle çocuk 4-5 yaşlarından itibaren Allah’ı tasavvur etmeye çalışarak


O’nu diğer varlıklardan ayırma çabasına girer. Antropomorfik (Yüce varlıkları insan
şeklinde düşünme) bir nitelik taşıyan Allah tasavvuru 7-9 yaşlarında soyut bir şekilde
düşünülmeye başlanır. Çocuk bu dönemde Allah’ın yukarıda olduğuna inanırken
ancak 10-12 yaşlarına doğru O’nun her zaman ve her yerde olduğunu anlayabilecek
kabiliyete sahip olur.148

Deneysel psikoloji, okul çağına kadar çocukta sanatsal (artifact) bir düşünce
biçimi olduğunu ileri sürmektedir. Buna göre çocuk, gördüğü her şeyin insan eliyle
yapıldığını; güneş, ay, yıldızlar, denizler, dağlar ve nehirler gibi zor şeylerin de daha
güçlü ve daha büyük bir insan tarafından yapıldığını düşünmektedir. Çocuktaki bu
düşüncesi ileride, soyut zekânın gelişmesi ile birlikte, “Allah, yoktan var eden, her

145
Özyılmaz, a.g.e., s. 102.
146
Mualla Selçuk, Çocuğun Eğitiminde Dini Motifler, 2.b., Ankara, TDV Yay., 1991, s. 70.
147
Çoban, a.g.e., s. 133; Kerim Yavuz, Din Eğitimi Dersleri, s. 5.
148
Ay, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım, s. 69; Bilgili, a.g.e., s. 80.
42

şeyi bilen, her şeye gücü yeten, kâinatın tek sahibidir” inancını kolay kabul etmesini
sağlamaktadır. Deneysel psikolojinin kurucusu Piaget’e göre bir çocuğa Allah inancı
verilmese bile, bu sanatsal düşünce yeteneği sayesinde kâinatın bir yaratıcısı ve
yöneticisi olduğunu kolayca bulabilecektir.149 Aynı şekilde Jacquin, içinde yaşadığı
çevre onun zihnine çok güçlü bir Allah fikrini yerleştirmese bile çocuğun, bu
artifisialist düşüncesiyle her şeyin bir yaratıcısı olduğunun farkına varacağını ifade
etmektedir.150

4-6 yaş dönemindeki çocuklarla yaptığımız görüşmelerde Allah kavramı


hakkında sorduğumuz sorular çerçevesinde kısaca bu kavramın onların zihnindeki
karşılığını anlamlandırmaya çalıştık. Çocuklara “Allah nerededir?”, “Allah’ı neden
göremiyoruz?”, “Sence Allah nasıl bir varlıktır?”, “Allah hakkında neler biliyorsun?”
sorularını yönelttik. Allah’ın nerede olduğu sorusuna 18 çocuktan 6 çocuk yukarıda,
3 çocuk kalbimizde, 3 çocuk cennette, 3 çocuk uzakta, 1 çocuk Mekke’de, 1 çocuk
dünyada, 1 çocuk da her yerde cevabını vermiştir. Bu yaş grubundaki çocukların
genel olarak Allah’ı yukarıda, cennette, uzaklarda bir yerlerde yaşadığını tasavvur
ettikleri görülmektedir. Bizim göremeyeceğimiz yerlerde olduğu için de Allah’ı
göremediğimiz düşüncesi hâkimdir.

“Allah nasıl bir varlıktır?” sorusuna ise çocuklar: “Allah çok büyüktür”,
“Yüksektedir”, “Kocamandır”, “Çok güçlüdür”, “Bembeyazdır” cevaplarını
vermişlerdir. Nitekim çocuk, Allah’ı bütün soyutluğuyla kavrayamaz. O halde
çocuğa Allah’ı tanıtmak için O’nun zâtını değil yarattıklarını düşünmeyi öğretmek
gerekmektedir. İslam itikâdı bu yöndedir.151 Hatta denilebilir ki, Allah’a inanma ile
ilgili eğitimin başlangıç noktası, çocuğu bu türlü tasavvurlardan kurtarmak olmalıdır.
Çünkü Hz. Lokman’ın çocuğuna öğütlerinde olduğu gibi, Allah kavramı ile ilgili
olarak yapılacak ilk çalışma, Allah’a şirk koşmasının önüne geçmektir.152
Dolayısıyla çocuktaki Allah tasavvurunun oluşumunda bu örnek bize yol gösterici
olmalıdır.

149
Çankırılı, a.g.e., s. 103.
150
Ay, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım, s. 66; Guy Jacquin, Çocuk Psikolojisinin Ana Çizgileri,
Çev. M. Toprak, s. 78.
151
Özyılmaz, a.g.e., s. 100-101.
152
Dodurgalı, a.g.e., s. 301.
43

Konuyla ilgili olarak Peygamberimiz (sav): “Allah’ın zâtını değil


yarattıklarını düşünün. Zira siz, O’nu hakkıyla anlayacak güçte değilsiniz”153
buyurmaktadır. Buna göre çocuğa, çevremizdeki varlıklardan birine benzeterek
Allah’ı düşünmesi yerine; o varlıkları yaratanı düşünmesi öğretilmelidir. Çevredeki
bütün varlıkları yaratıp yaşatan birinin olduğunu, bize kendisini göstermediği için
O’nu tanıyamadığımızı, bu görünen varlıklardan hiç birine benzemediğini,
Peygamber aracılığıyla bize kendisini bildirdiğini çocuğa anlatmak gerekir. Bu
metotla çocuk hem tabii eğilimini (somutlaştırma eğilimini) bastırmamış, hem de
Rabbini daha iyi tanımış olur.154 Unutulmamalıdır ki Allah konusu ile ilgilenmek,
çocuk için bir gelişim basamağıdır.155 Bu konuda çocuğa yol göstermek anne baba ve
eğitimcilerin en önemli bir görevidir.

Ancak burada bir hususa dikkat çekmemiz gerekmektedir. Şayet ailede ve


çevresinde çocuklara Allah; insanları ve çocukları seven, koruyan, esirgeyen,
bağışlayan vb. şekilde anlatılmış ise O’nu; sevimli, nûrânî ve güler yüzlü bir insan
olarak tasavvur eder ve O’na yakın olmak isterler. Onun için çocuklara Allah inancı
“sevgi” ile verilmelidir. Buna karşılık Allah; cezalandıran, cehenneminde insanları
yakan bir varlık olarak anlatılmış ise, bu takdirde de O’nu; öfkeli, asık suratlı, kızgın
bir varlık -insan- olarak tasavvur ve tahayyül eder ve O’ndan korkarlar. Bundan
dolayı çocuklar mümkün olduğunca Allah’tan uzak kalmaya çalışırlar.156 Hiçbir
çocuk, çocukları cehenneme atan Allah’a severek bağlanmaz. Bağlansa da bu ancak
korkuya dayanan bir bağlanma olur.157 Dolayısıyla çocuklara Allah’a iman
öğretiminde Allah sevgisi esas alınmalıdır. Zira çocuğu uyarırken “Allah seni
sevmez, Allah taş yapar, cehennemde yakar” gibi ifadeler kullanmak, çocuğun ruh
sağlığı ve dinî gelişimi açısından olumsuz sonuçlara neden olur. Bunun yerine
çocuğa “Şöyle yaparsan Allah seni sever” şeklinde pozitif yönde yaklaşıldığında,
onun zihninde olumlu bir Allah tasavvuru yerleştirilmiş olur.

153
İbn Hacer el-Askalânî, Fethu’l-Barî, 13/383.
154
Özyılmaz, a.g.e., s. 101.
155
Bilgin, a.g.e., s. 153.
156
Mustafa Öcal, “Okulöncesi ve İlköğretim Çağı Çocuklarının Allah Tasavvurları Üzerine Bir
Araştırma”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: 13, Sayı: 2, 2004, ss. 64-65.
157
Çankırılı, a.g.e., s. 11.
44

Aslına bakılırsa; çocuklarda doğuştan Allah korkusu yoktur. Kendilerine


Allah nasıl anlatılırsa, çocuklar O’na öyle inanır ve kabul ederler. Yani çocuklardaki
Allah korkusu kendilerine anlatım biçiminden kaynaklanmaktadır. Şayet Allah hep
“azap verici”, “cezalandırıcı, cehennemde bütün insanları ve çocukları yakan” bir
varlık olarak tanıtılırsa, çocuklar daha küçük yaşlardan itibaren O’ndan korkarak
kaçma ve başkalarına sığınma duygusunu geliştirirler.158 Zaten çocukluk dönemi
çeşitli korkuların yaşandığı bir dönemdir. Çocuğun Allah’ı tanımasında yapılabilecek
en büyük hata, Allah’ı sürekli olarak korkulması gereken bir varlık olarak
tanıtmaktır.159 Salzman bu konuda: “Çocuklarınıza Allah’ın hep ceza verip azap
ettiğini anlatın. Böylece onların Allah’tan ve dinden uzaklaştıklarını
göreceksiniz.”160 diyor. Bu nedenle çocuklara Allah’ın bütün yarattıklarına karşı
merhametli olduğu, özellikle küçük çocukları çok sevdiği ve onları kötülüklerden
koruduğu anlatılırsa; çocuk Allah’tan korkma duygusu yerine O’nun sevgisini
kaybetmemek anlayışı ile büyür.

Çocuk merkezli eğitim sistemleri, çocuğun sevildiğini bilmesinin onda


özgüvenin artmasına yardım edeceğini ileri sürmektedirler. Kur’an-ı Kerim’de Hz.
İbrahim’in aradığı Allah’ın ilk vasfının sevgi olarak belirtilmesi161 dikkate değer bir
husustur.162

Çocukların çevrelerindeki eşya ve tabiat güzelliklerine karşı ilgilerini ve


sevgilerini canlı tutmak, çevreden aldığı izlenimleri, gözlemleri, duyguları,
tasarımları ifade etmelerine imkân sağlamak, okul öncesi dönemde önemli bir
ilkedir.163 Çocuğu kendi varlığı, tabiat ve kâinat üzerinde düşündürmek, ona soru
sormasını, inceleme ve araştırma yaparak sonuçları değerlendirmesini öğretmek,
Allah anlayışının güçlenmesine yardımcı olacaktır.164 Etrafında gördüğü tüm
varlıkların, ona faydalı olması amacıyla Allah tarafından yaratıldığı, çocuğa
anlatılmalıdır. Allah’ın insana çeşitli güzelliklerde, sayılamayacak nimetler sunduğu,

158
Öcal, a.g.e., s. 60.
159
Dodurgalı, a.g.e., s. 295.
160
Çoban, a.g.e., s. 142; C. Gotthilf Salzman, Nerede Hata Yaptık, Çev. Zeki Karakaya, s. 73.
161
En’am Suresi 6/76-78.
162
Konuk, a.g.e., s. 77.
163
Ay, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım, s. 174.
164
Cihandide, a.g.e., s. 189.
45

yanlış davranışları hemen cezalandırmayıp, tövbe edebilmesi için zaman tanıdığı, iyi
ve beğenilen davranışları kat kat mükâfatlar verdiği anlatılmalıdır.165 Çocuklarla
birlikte yapılan geziler, izlenen belgeseller, Allah’ın eserlerini çocuklara tanıtmak
açısından fırsat olarak değerlendirilmelidir.

Çocukların kişilik yapıları da Allah tasavvurlarını etkilemektedir. Çocuğun


aile yapısı, anne ve babasının bu konudaki tavırları da etki etmektedir. Aile ve
çevrelerinden kaynaklanan bir sevgi eksikliği Allah‘ı dostça ve arkadaşça bir varlık
olarak tasavvur etmelerine neden olmuştur. Çocukların Allah‘ı kızgın ve cani olarak
algılamalarında şiddet yanlısı ya da tek yönlü anne ve babalardan geldikleri
görülmüştür. Gökyüzünde, uzak bir yerde düşünülen Allah tasavvuru, aile, ya da
eşler arası iletişimsel uzaklıktan kaynaklanmaktadır. Çocuğun tasavvurunda Allah
imajı tutarsızlık gösteriyorsa çevresinde tutarlı olmayan ebeveynlerden
kaynaklanmaktadır. Kral bir tanrı tasavvuru ise ailelerin baskın rollerinden -özellikle
de babadan- etkilenmektedir. Çocuklarına aşırı özen gösteren ailelerin çocuklarında
Allah bir terapist (tedavi uzmanı) niteliğindedir. Bütün bunlar gösteriyor ki
çocukların dini tutumlarının oluşmasında aile faktörü önemlidir. Özellikle bütün din
eğitimcileri bu ilk dönemdeki sorumluluğu aileye yüklemektedir. Pek çok araştırma
ailenin, dini tutumların oluşmasında karar verici bir rol oynadığını göstermiştir.166

Çocuklar 7 yaşından önce “Allah insana ve aklımıza gelen hiçbir şeye


benzemez, Allah yemez, içmez, uyumaz, bir yerde oturmaz, annesi, babası, çocukları
yoktur” gibi açıklamaları anlayamaz. Anne ile çocuk arasında geçen bir diyalogta
anne, yemeğini yemek istemeyen çocuğa: “Yemek yemezsen büyüyemezsin, güçlü
bir çocuk olamazsın” dedi. Çocuk kendi kendine şöyle mırıldandı: “Hayret, yemek
yemediği halde Allah nasıl bu kadar güçlü olabiliyor?” dedi.167 Görüldüğü üzere
çocuk, kendi bakış açısıyla yemek yemek ve güçlü olmak arasında bağlantı kurmuş,
Allah’ın yemek yemediği halde nasıl güçlü olabildiğini anlamlandıramamıştır.

165
Ay, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım , s. 169; Halis Ayhan, Din Eğitimi, s. 112-113.
166
Köylü, a.g.m., s. 145-151.
167
Çankırılı, a.g.e., s. 104.
46

4-6 yaş dönemindeki çocuklara Allah’ın büyüklüğünü anlatırken şöyle bir


açıklama yapılabilir:168

“Bir kimseye büyük insan derken onun boyundan ve kilosundan bahsetmiş


olmayız. Bizden daha bilgili, daha yetenekli olduğu için büyük insan deriz. Babamız,
annemiz, büyük babamız, büyük annemiz, amcamız, dayımız, öğretmenimiz bizim
büyüklerimizdir. Bizim yapamadığımız işleri yapabilirler. Ancak bu büyük insanlar
bir canlı yapamaz; dünyayı, ayı, yıldızları, güneşi yapamazlar. Bütün bunları Allah
yaptığı için onlardan daha büyüktür”

Kavram gelişimi içerisinde işlem öncesi dönem olarak adlandırılan bu


dönemde çocukların, soyut kavramları bütünüyle idrak etmeleri beklenemez.
Dolayısıyla “Allah’ın nerede olduğu” sorusu da bu dönemde karşımıza çıkan sorular
arasındadır. Zaman ve mekândan münezzeh, her yerde hâzır ve nâzır Allah inancının
bu yaşlardaki çocuklar tarafından doğru bir şekilde anlaşıldığını söyleyemeyiz. Onlar
için büyüklük ve yükseklik mekânla sınırlıdır. Bundan dolayı Allah tasavvurunda
uygun görülen mekân, çocuğun görebildiği en yüce mekân olan gökyüzüdür. “Allah
nerede?” şeklinde sorulan soruya çocukların genellikle; “bulutların üstünde,
bulutların arasında, havada, uzayda, yıldızların ve ayın yanında” gibi yukarıya ve
gökyüzüne yönelik cevaplar verdiği görülmüştür.169

Çocuğun bu dönemlerde sıklıkla sorduğu sorulardan biri de “Allah’ı neden


göremiyoruz?” sorusudur. Çocuğun zihninde bu sorunun cevabını anlamlandırmak
için şöyle bir uygulama yapılabilir:170 Çocuğa içinde şekerli çay olan bir bardak
gösterilir, tadına bakması istenir. Çocuğa “Çayımın içindeki şekeri görebiliyor
musun?” diye sorulur. Çocuğun cevabı “hayır” olacaktır. Bu cevap üzerine “Demek
ki gözlerimizin görmediği bir şeyin var olmadığını söyleyemeyiz” açıklaması yapılır.
Daha sonra çocuktan ellerini ağzına götürüp avucuna üflemesi istenir. Çocuğa
“Nefesini hissettin mi?” diye sorulur. Çocuk “evet” cevabını verir. “Peki nefesini
gördün mü?” diye sorulur. “Hayır” diyen çocuğa, “Nefesimizi göremiyoruz diye bu,
nefesimizin olmadığı anlamına gelmez” açıklaması yapılır. Sonra çocuğun kulağına

168
Çankırılı, a.g.e., s. 105.
169
Konuk, a.g.e., s. 71.
170
Kuran Kursları 4-6 Yaş Öğretici Kitabı-2, 5.b., İzmir, DİB Yay., 2018, s. 73.
47

“Allah” diyerek fısıldayıp şöyle sorulur: “Sesimi görebiliyor musun?” “Hayır” diyen
çocuğa, “Sesimizi göremiyoruz diye bu, sesimizin yok olduğu anlamına gelmez”
cevabı verilir. Daha sonra parfüm sıkar ve çocuğa: “Parfümün kokusunu görebiliyor
musunuz?” diye sorulur. “Hayır” cevabını veren çocuğa, “Kokuyu göremiyoruz diye
bu, kokunun var olmadığı anlamına gelmez” cevabı verilir.

Son olarak çocuğa önemli bir soru soracağımız söylenir ve şöyle sorulur:
“Biz Allah’ı görebiliyor muyuz?” Çocuğun “hayır” cevabından sonra “Şekeri de,
nefesimizi de, parfümü de görmedik ama onların var olduğunu biliyoruz. Allah’ı da
göremiyoruz ama bizim görmememiz O’nun var olmadığı anlamına gelmez. Allah
vardır ve birdir. Fakat biz duyu organlarımızla O’nu algılayamıyoruz.” şeklinde
çocuğun anlayabileceği şekilde açıklama yapılır. Böylece çocuğun tüm duyu
organlarına hitap ederek, soyut olduğu için tam kavrayamadığı bu konu,
somutlaştırarak ve onu düşünmeye sevk ederek açıklanmış olur.

1.1.7.4.7 Dua Anlayışı

Dua, kulun bütün benliğiyle Yüce Yaratana yönelerek ondan istek ve


dilekte bulunmasıdır.171 Dua davranışı, çocuğun birey olma ve sosyalleşme
süreçlerine, güven duygusunu güçlendirerek katkı sağlayabilir; duanın umutsuzluk,
karamsarlık ve yalnızlık duygularını aşmada da önemli katkısı olduğu söylenebilir.172
İsteklerinin yerine getirilmesini isteyen çocuk için dua, önemli bir isteme aracıdır.

Piaget‘in çalışmalarına destek yapan David Elkind dua ve dua faaliyetleri


üzerinde yaptıkları araştırmada dua gelişimini üç evreye ayırmışlardır:173

Birinci Evre (5–7 Yaş): Bu evrede çocukların belli belirsiz ve yüzeysel bir
dua anlayışları vardır. Allah ile iletişimlerinin farkında olmasına rağmen dua,
içerikleri anlaşılmadan formüle edilmiş bir şekilde okunmaktadır. Yani duaların
manasını anlamamaktadırlar. Bu evredeki çocuklar duanın belli aralıklarla bir plana
göre yapıldığına inanırlar. Dualarının içeriği daha çok kişisel yani maddi isteklerdir.
Maddi doyumlarının tatmini oluşturur. Allah’la her konuda konuşulabileceğini
düşünürler.

171
TDV İslam Ansiklopedisi, c. 19, TDV Yay., İstanbul, 1994, s. 529.
172
Çoban, a.g.e., s. 154.
173
Konuk, a.g.e., s.18.
48

İkinci Evre (7–9 Yaş): Bu evredeki çocuk duayı hala bir faaliyet olarak
düşünmektedir. Duaların içeriği değişmiştir. Allah‘tan bir şey istemek yerine şükran
duyma almıştır. Bu evredeki çocukların istekleri daha mantıkidir.

Üçüncü Evre (9–12 Yaş): Bu evrede dua Allah ile arasında hakiki bir
iletişimdir. Duanın her dine özgü yapılış tarzı olduğunu fark eder. İnanç sistemlerinin
yalnızca bir parçası olduğunu düşünür.

Goldman ise yaptığı araştırmada 6 yaşındaki çocukların bütün dualarının


gerçekleşeceğine inandığını; şayet duası kabul edilmezse suçlunun çocuğun kendisi
olduğunu belirtir. Duası gerçekleşmeyen çocuk ya sessiz dua etmiştir ya da
yaramazlık yapmıştır.174 Dolayısıyla çocuğa dua eğitimi verilirken istediği her şeyin
Allah tarafından verileceğini söylemek doğru bir yaklaşım olmayacaktır.

Taklit yoluyla dini davranışların görülmeye başladığı ve devam ettiği okul


öncesi dönem, duanın da taklit edildiği evredir. İnsan-biçimci bir tanrı tasavvuru olan
okul öncesi dönem, taklit ve tekrar olmakla kazandığı dua davranışı, çocukta içsel bir
karşılık bulduğunda kendini gerçekleştirmede önemli katkıda bulunacaktır. Allah ile
olan bu diyaloğu yaşamının aşkınlık boyutunun temelini oluşturur. Çocuğun tanrı
algıları dua etme biçimlerine etki etmektedir.175 Çünkü çocuk, dua ederken kimden
istediğinin farkındadır.

4-6 yaş dönemindeki çocuklara çalışmamız kapsamında “Dua ne demektir?”,


“Nasıl ve ne zaman dua edersin?”, “Allah’tan neler istiyorsun?” sorularını yönelttik.
Çocukların sorulan soruları verdikleri cevapları değerlendirdiğimizde genel olarak
dua kavramının hayatlarında var olduğu sonucuna ulaştık. Bu yaş grubundaki
çocuklar, duanın iyi ve faydalı bir şey olduğunu bildikleri fakat ne anlama geldiğini
tam olarak kavrayamadıkları görülmektedir. Çocuklar, istedikleri şeyleri kendilerine
verenin Allah olduğunu ve O’ndan istemeleri gerektiğinin farkındadırlar.

Çocuklar duayı egosantrik duyguları için bir vasıta olarak görmektedir.176


Çocukların dualarında, yetişkinlerden farklı olarak genellikle Allah’tan istedikleri

174
Cihandide, a.g.e., s. 73.
175
M. Doğan Karacoşkun, “Okul Öncesi Dönem Çocuklarında Dua”, Cumhuriyet Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt IX / 1, s. 103–104.
176
Ay, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım, s. 171.
49

şeylerin somut varlıklar olduğu görülmektedir. Çocuklar dua ettiklerinde sanki çok
iyi tanıdıkları bir varlıkla konuşmaktadırlar. Verdikleri cevaplardan, dua ederken çok
samimi oldukları gözlemlenmektedir. Her zaman dua edebileceğimizi belirten
çocuklar olmakla birlikte, çocukların genelinin dua denince, günlük yaşamda
yaptığımız dualar aklına gelmektedir. Bu da yine verdikleri cevapların öğrendikleri
doğrultusunda şekillendiğini bize göstermektedir.

Okul öncesi dönemde çocuk dua etmekten hoşlanır, dua etme isteği çok
kuvvetlidir, yetişkinin okuduğu duayı tekrar edebilir, ezberleyebilir fakat anlamını
henüz çözemezler. Araştırmacılar, okul öncesi çocuklarında dua anlayışını “müphem
ve belirsiz anlayış basamağı” olarak yorumlamışlardır. Okul öncesi çocuklar “dua”
kavramının mahiyetini tam anlayamazlarsa da dua ve ibadetlere karşı çok ilgilidirler.
Araştırıcılar sağlıklı bir din öğretimi ile dua kavramının gelişimi arasındaki olumlu
ilişkiye de dikkat çekmişlerdir.177 Bu dönemde çocuğun dua ile ilgili çok şey
bilmesine ihtiyaç yoktur. Dua eğitimi açısından çocuk lisanı ve samimiyeti ile
çocukça yapacağı dualar önemlidir.178

Dua okul öncesi çocuğun eğitiminde önemli bir yer tutar. Çocuğun duayı her
konuda ve her istediğinde Allah’a yönelmesi olarak öğrenmesi sağlanmalıdır. Bu
yaştaki çocuklara kalıp kısa duaların yanında kendi cümleleri ile dua etmesi
öğretilmelidir. Çocuğun küçük yaştan itibaren Allah’a yönelip bağlanması, O’nu
yanında hissetmesi ve kendisini güvende ve huzur içinde hissetmesini sağlamak için,
dua etmesi tavsiye edilmeli ve ezberleyebileceği kısa dualar öğretilmelidir. Uykudan
önce çocuğa: “Allah’ım! Beni, annemi, babamı, kardeşlerimi ve bütün müminleri
koru” vb. şekilde dua etmesi tavsiye edilmeli ve böyle yaptığı takdirde, meleklerin
onu sabaha kadar koruyacağı anlatılmalıdır. Bunun çocuk ruhundaki olumlu etkisi
kısa zamanda görülecektir.179

177
Selçuk, a.g.e., s. 74.
178
Çoban, a.g.e., s.159.
179
Ay, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım, s. 171.
50

1.2. MERHAMET KAVRAMINA GENEL BİR BAKIŞ

1.2.1. Merhamet Kavramı ve Mahiyeti

Bu bölümde merhamet kavramının lügat ve terim anlamları, aynı kökten


gelen Rahmet, Rahman ve Rahim kelimelerinin anlamları sunularak, bu kavramın
daha iyi anlamlandırılarak merhamet eğitimine katkı sağlaması amaçlanmıştır.

1.2.1.1. Merhamet Kelimesinin Lügat Anlamı

Merhamet kelimesinin anlamını tam ifade eden Türkçe bir kelime yoktur.
Merhamet kelimesi Türkçe sözlüklerde; “acımak”, “esirgemek” ve “bağışlamak”
kelimeleri ile ifade edilmiştir.180

Merhamet, sözlükte “acımak, şefkat göstermek” anlamında mastar, “acıma


duygusu, bu duygunun etkisiyle yapılan iyilik, lütuf” anlamında isim olarak
kullanılır. Ayrıca merhamet kavramının öncelikle Allah'ın bütün yaratılmışlara
yönelik lütuf ve ihsanlarını ifade etmekte olduğu, bunun yanında insanlarda bulunan,
onları hemcinslerinin ve diğer canlıların sıkıntıları karşısında duyarlı olmaya ve
yardım etmeye sevk eden acıma duygusunu ifade etmektedir.181 Yine merhamet
kavramı sözlükte, “acımak, şefkat göstermek”, “birini esirgemek, kötü hale düşenlere
karşı duyulan üzüntü”182 gibi anlamlara gelir.

Sözlük anlamlarını incelediğimizde birçok kaynakta merhamet kavramının


“acımak” kelimesiyle anlamlandırıldığını görülmektedir. Fakat kanaatimizce
merhamet duygusunu acımak duygusundan ayırabilmek gerekir. Kemal Sayar şöyle
der: “Pek çok insan maalesef merhamet kavramı ile acımak kavramını birbirine
karıştırıyor. Acımak dediğimiz şey bir lütufkârlık barındırıyor içinde, bir yukarıdan
bakış, bir kibir. Ben yukarıda bir konumdayım ve daha aşağıda var olan sana
acıyorum. Hâlbuki merhamet böyle bir şey değil. Merhamet bize söylendiği üzere

180
Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügat, Doğuş Matbaası, Ankara, 1970.
181
Mustafa Çağırıcı, Diyanet İslam Ansiklopedisi, İstanbul, TDV Yay., 2009, Cilt: XXIX., s. 184.
182
Ahmet Fidan ve diğerleri, Örnekleriyle Türkçe Sözlük, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, Ankara
1996, c. 3, s. 1947.
51

bizim onu vermekle zaten şifa bulacağımız bir şey. Merhamet aslında ilahî
özümüzün insan ilişkilerindeki bir yansımasından ibarettir.”183

“Merhamet” “r-h-m” kökünden türemiş bir kelimedir. Arap dilinin en eski


dilcilerinden birisi olan İbn Fâris (ö. 395/1004) “Mu’cemü Mekâyîsi’l-Lüğa” adlı
eserinde “r-h-m” kökünün bir tek anlamının olduğunu söylemiş ve bu anlamı;
“rikkat”, “‘atf” ve “re’fet” kelimeleri ile ifade etmiştir. “Rikkat” ( ‫ ) رقة‬yumuşak
kalpli ve şefkatli olmak, kaba, kırıcı ve sert olmamak; “atf” (‫ )عطف‬ve “re’fet” (‫)رأفة‬
ise şefkatli, iyiliksever ve yumuşak davranışlı demektir.184 Bu anlamlardan hareketle
merhamet; yumuşak kalpli, şefkatli, iyiliksever olmak, kaba, sert ve kırıcı olmamak
anlamlarına gelir.

1.2.1.2. Merhamet Kelimesinin Terim Anlamı

Merhamet İngilizcede mercy, compassion veya pity kelimeleri ile ifade


edilmektedir. Anlam olarak da çekilen acı ve ıstırabın yürekte hissedilmesi, çekilen
ıstırabın paylaşılması, hatta paylaştığı insanın, bu durumdan elde ettiği deneyimi;
aynı olayı tekrar yaşamasına gerek kalmaksızın edinip bilme durumudur.185
Merhamet Allah Teâlâ’nın yarattığı her şeyin iyiliğini isteyerek onlara yardım
arzusuyla coşmaktır. İnsanı manevî anlamda arındırıp yücelten ve Yüce Yaratıcıya
yaklaştıran ilahî bir lütuftur.186

İsmail Karagöz’ e göre merhamet kavramı Kur’an’ın odak kavramlarından


biridir. İnsanlar açısından merhamet şu anlamlara gelir: 187

 Maddî ve manevî bir nimet ve imkân vermek, hayır ve iyilik yapmak,


 Herhangi bir şekilde zarar vermemek ve kötülük etmemek,
 Zarar, günah, kötülük, afet ve musibetlerden korumak,

183
Kemal Sayar, Açılış Konferansı, Kutlu Doğum Haftası “Hz. Peygamber ve Merhamet Eğitimi”
Sempozyumu (15-17 Nisan 2011), Ankara, DİB Yay., 2014, s. 30.
184
İsmail Karagöz, “Merhamet Kavramı”, Kutlu Doğum Haftası “Hz. Peygamber ve Merhamet
Eğitimi” Sempozyumu (15-17 Nisan 2011), Ankara, DİB Yay., 2014, s. 49; İbn Fâris, Ebu’l-Hüseyin
Ahmed, Mu’cemü Mekâyîsi’l-Lüğa, II, 498, tahkik, Abdüsselam Muhammed Harun, Dâru’l-Cemîl,
Beyrut, tarih yok, I-VI; Levis Me’luf, el-Müncid fî’l-Lügati ve’l-i’lâm, s. 273,513.
185
M. Müfit Uğur, “Bir Duygu Olarak Merhametten Bir Eylem Olarak Merhamete”, Kutlu Doğum
Haftası “Hz. Peygamber ve Merhamet Eğitimi” Sempozyumu (15-17 Nisan 2011) , Ankara, DİB Yay.,
2014, s. 93-94.
186
Erdinç Ahatlı, “Peygamberler Geleneğinde Rahmet ve Merhamet”, Kutlu Doğum Haftası “Hz.
Peygamber ve Merhamet Eğitimi” Sempozyumu (15-17 Nisan 2011) , Ankara, DİB Yay., 2014, s. 182.
187
Karagöz, a.g.m., s. 85-86.
52

 Bela, dert, acı ve benzeri sıkıntıları gidermek,


 Suç ve kusurları affetmek,
 Sevgi ve şefkat göstermek, iyi ve güzel davranmak, iyi kalpli, yumuşak
davranışlı, iyiliksever, yardımsever, hoşgörülü ve affedici olmak.

Merhamet başta insan olmak üzere bütün canlı varlıklara ve tabiata gösterilen
acıma duygusu olarak tanımlanabilir. Bu duygu insanın düşüncesine ve
davranışlarına etki ederek onu birtakım eylemlerde bulunmaya yöneltir. Merhametli
insanın en önemli özelliği acıyı fark etmesi ve empati kurabilmesidir. İhtiyaç içinde
olanı görmesi, kalbinin sızlaması ve bu ihtiyacı giderme, yani yardım etme arzusunu
içtenlikle duyarak harekete geçmesidir. Dolayısıyla merhametin, farkına varma,
üzüntü duyma ve eylemde bulunma şeklinde üç aşamasının olduğunu söyleyebiliriz.
Merhametin üçüncü aşaması, daha ziyade güçlü bir merhamet duygusuna, kişilik
yapısına, o anki ruh haline, karşıdaki kişiyle ilgili sahip olunan bilgilere, içinde
bulunulan ortama ve şartlara bağlı olarak ortaya çıkar.188

Merhamet, gerektiğinde sevgisini, vaktini, parasını verebilmektir. Fakat


merhameti sadece bir şeyler vermek olarak anlamamak gerekir. Merhamet bir
başkasının ızdırabına kendini açmaktır, o ızdırabı dindirme arzusudur.189 Bazen
karşımızdaki insana değer vermek, onu anlamak ile de merhamet mümkün olabilir.

Merhamet, insanların dert ve sıkıntılarına empati duyma, acıma ve şefkat


gösterme, onun yaşadığı durumu kendi de yaşıyormuş gibi hissetmektir. Merhamet,
canlıların hiç birine acımasızlık, eziyet ve cefayı uygun görmeyip yardım etmektir.
Aslında merhamet mutluluk durumunda değil, mutsuzluk durumunda ortaya çıkan
bir duygudur. Merhamet sevme duygusundan beslenir. Merhamet insanlar kadar
hayvanlara, bitkilere kısacası bütün canlılara hassasiyetle davranmaya yöneltir.
Merhamet duygusu yalnızca başkalarının başına gelen kötü durumların kendi
başımıza gelmesinden korktuğumuz için hissettiğimiz bir duygu değil, gelemeyecek
olan durumlarda da oluşan bir duygudur. Merhamet duygusu bizim sahip olduğumuz
imkânlara başka insanların da kavuşmasını ister. Dolayısıyla merhamet duygusu aynı

188
Hüseyin Peker, “Merhamet - İbadet İlişkisi (Namaz, Oruç, Zekât, Kurban)”, Kutlu Doğum Haftası
“Hz. Peygamber ve Merhamet Eğitimi” Sempozyumu (15-17 Nisan 2011), Ankara, DİB Yay., 2014, s.
336.
189
Kemal Sayar, Merhamet - Kalbe Dönüş İçin Son Çağrı, 2.b., İstanbul, Timaş Yay., 2008, s. 50.
53

zamanda adalet ve eşitlik değerlerini de içine alır.190 Hökelekli’nin bu ifadelerinden


hareketle merhamet, ahlâkî değerlerin en kapsamlı olanıdır, sonucuna ulaşabiliriz.

Şahinler’e göre merhamet, yaratıcı Kudret olan Allah’ın var olan ve var olma
imkânı içinde bulunan bütün yaratılmışları kuşatan sonsuzluk; aynı zamanda Allah
ile insan arasındaki anlamlı diyaloğun mühür karakteridir.191 Bu tanımda merhametin
özellikle yaratıcı boyutuna ağırlık verilmiştir.

Nurettin Topçu’ ya göre merhamet, insanlığımızın âlemde şahidi olan ve kalp


yolu ile bizi Allah’a yakınlaştıran ilahî cevherdir. İnsandan başka varlık merhamet
taşımaz.”192 Bu vasfından olsa gerektir ki merhamet, insanlığımızın bir gereği
olmakla birlikte bizi yaratıcımıza yakınlaştıran önemli bir değerdir.

Yaşar Kandemir’e göre merhamet; başta insanlar olmak üzere, bütün


mahlûkatın iyiliğini isteyip onlara yardım ve ihsanda bulunma duygusudur.193 Bu
tanımda özellikle merhametin, iyilik ve ihsan boyutunun öne çıktığı bir duygu
olduğuna vurgu yapılmaktadır.

Merhamet, birinden diğerine, duygusal düzeyden etik düzeye, hissedilen


şeyden istenen şeye, olunan şeyden olunması gereken şeye geçmeyi sağlayan bir
duygudur.194 Bu ifadede ise merhametin insanı geliştiren ve ilerlemeye sevk eden bir
duygu olduğu belirtilmektedir.

Arthur Schopenhauer ise merhameti, ahlâklılığın en yetkin gücü ve ahlâklılık


değerinin kökeni olarak görür. Ona göre merhamet, en büyük kötülük olan
acımasızlığın ve tüm kötülüklerin ilkesi olan bencilliğin karşıtıdır.195 Bu yaklaşımda
ise merhametin ahlâklılığın kökeni olduğu belirtilirken, merhamet olan yerde
acımasızlığın ve bencilliğin olamayacağına dikkat çekilmiştir.

Nevzat Tarhan’a göre merhamet duygusu, beynin mutluluk hormonu


salgılaması yönüyle insanın lehine olan bir duygudur. Aynı zamanda merhamet,

190
Hayati Hökelekli,” Bir Değer: Merhamet”, Dem dergi, Yıl: 1, Sayı: 4, 2007, s. 78-82.
191
Necmettin Şahinler, Son Merhamet Çağrısı, 1.b., İstanbul, İnsan Yay., 2014, s. 13-14.
192
Nurettin Topçu, İslam ve İnsan/Mevlana ve Tasavvuf, 4.b., İstanbul, Dergâh Yay., 2005, s. 92-93
193
M. Yaşar Kandemir, Örneklerle İslam Ahlâkı, İstanbul, Nesil Yay., 2003, s. 159.
194
Hökelekli, a.g.m., s. 80.
195
Arthur Schopenhauer, Merhamet, Çev. Zekai Kocatürk,1.b., İstanbul, Dergâh Yay., 2007, s. 53.
54

mutluluğu düzenleyen beyin alanlarının aktif hale geçmesini kolaylaştırır.196 Tarhan


burada diğer tanımlardan farklı olarak merhametin nörobiyolojisine yani beyinle
ilgili durumuna dikkat çekmiş ve bizi bu yönde düşünmeye sevk etmiştir.

Tüm bu tanımlardan hareketle denilebilir ki; merhamet insan kalbinin


yumuşak, duyarlı ve hassas olması, çevresindekilere iyilik, ikram ve ihsanda
bulunması, kusur ve hatalarını affetmesi, onlara zarar vermemesi ve kötülük
yapmamasıdır.

1.2.1.3 Merhamet Kavramı İle Aynı Kökten Gelen Kelimeler

1.2.1.3.1. Rahmet

Rahmet sözlük anlamı olarak incelik, acıma, şefkat etme, merhamet etme,
affetme ve mağfiret manalarına gelir. Rahmet kökünden gelen terahhüm ve terhîm,
bir kimse için Allah’ın rahmetini dileme demektir. Yine aynı kökten gelen istirham,
rahmet dileme, rahmet isteme manalarına gelir.197

Elmalılı Hamdi Yazır, rahmet teriminin anlam muhtevası hakkında şunları


söyler:198

“Anlamı oldukça geniş olan rahmet kelimesinin dilimizde tam olarak karşılığı
yoktur. Bununla beraber Arapçada ifade ettiği manalara yakın olarak “acımak” ve
“esirgemek” gibi kelimelerle izah edilmek istenmişse de, eksiktir. Acımak, derinliği
olmayan sadece insanlarda var olan bir histir. “Allah rahmet sahibidir” dediğimizde,
affeden ihtiyaçları gören, şifa veren gibi manalar hemen zihnimize akar. “Acımak”
kelimesini Allah hakkında kullanmak caiz ise, acıdığı için affeden, acıdığı için
lütfeden, acıdığı için sıhhat veren gibi tamamlayıcı manalar rahmetin içerisinde tabii
olarak vardır. Şu halde rahmeti sadece “acımakla” tercüme etmek kesinlikle doğru
olmaz. Çünkü bu durumda rahmet kelimesinin manasını daraltmış oluruz. Rahmet’i
“esirgemek” kelimesiyle de tercüme etmek doğru değildir. ”Benden onu esirgedin”
ve “Beni esirgemiyorsun” cümlelerinden de anlaşıldığına göre esirgemek
“kıskanmak” ve “korumak” manalarına gelir. Bu sebeple “esirgemek” kelimesi

196
Nevzat Tarhan, “Eğitimde Merhametin Rolü”, Kutlu Doğum Haftası “Hz. Peygamber ve
Merhamet Eğitimi” Sempozyumu (15-17 Nisan 2011) , Ankara, DİB Yay., 2014, s. 315.
197
Abdülhamit Birışık, TDV İslâm Ansiklopedisi, Rahmet md, C: 34, s. 419.
198
Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Dinî Kur’an Dili, Cilt: 1, İstanbul, Eser Kitabevi, 1992, s. 32-33.
55

rahmetin tercümesi olmak şöyle dursun, takdiren tefsiri dahi olamaz.” Bu tefsirden
yola çıkarak Allah’ın rahmeti, kullarına acıması, şefkat etmesi, onlara ihsanda
bulunarak nimetler vermesi anlamına gelir. İnsanların birbirlerine rahmeti ise kalp
yumuşaklığı ve şefkat göstermek şeklinde anlaşılabilir.

Kâinattaki her yaratılış, meydana gelen her olay rahmetin eseridir. Bu


bakımdan, öncelikle esas olan rahmettir. Allah tüm kâinatta rahmetiyle tecelli
halindedir. Bu rahmet her varlığı, kâfir-mümin her insanı, cin-şeytan-melek her
yaratılanı kapsar. Rahmetin gereği yaratmadır; rızıklandırma, nimetlendirme,
yaşatma, güç kuvvet, göz kulak vs. vermedir. Tüm bunlar O’nun rahmetinin her şeyi
kuşatmış olmasının sonucudur.199

Müfessir el-Hazin (ö. 725/1324), “rahmet” kelimesinin anlamını şöyle izah


etmiştir: “Rahmet kelimesinin asıl anlamı merhamet edilene ihsan etmeyi gerektiren
kalp yumuşaklığıdır. Rahmet kelimesi bazen ihsandan soyutlanmış kalp yumuşaklığı
anlamında kullanılır, bazen de kalp yumuşaklığından soyutlanmış ihsan anlamında
kullanılır. Allah, “rahmet” kelimesi ile nitelendiği zaman bu kelime ile kalp
yumuşaklığı değil ancak yalın ihsan kastedilir. Dolayısıyla Allah’ın rahmeti,
kullarına lütfu, ihsanı, nimet vermesi ve onlara hayır ve iyilik ulaştırmasından
ibarettir.”200 Buradan, rahmet kelimesi sadece insanlar için kullanıldığında kalp
yumuşaklığı anlamına gelir, sonucuna varılmaktadır.

Allah açısından rahmet; insanlara her türlü nimetleri ihsan etmek, sıkıntı, bela
ve musibetlerden korumak, kusur ve günahları affetmek, insanlar açısından rahmet;
iyi kalpli, yumuşak davranışlı, şefkatli, iyiliksever, yardımsever, hoşgörülü ve
affedici olmak anlamlarına gelir.

İslam âlimlerinden bazılarının belirttiğine göre rahmet, yerine getirilmesinden


kişinin nefsi hoşlanmasa ve ona zor gelse bile, onun hayrına olacak ve ona fayda
sağlayacak şeyleri yine de yapmayı ve yerine getirmeyi gerektiren bir özellik ve
ahlâkî fazilettir ki, gerçek manada rahmet ve merhamet budur. İnsanların en

Şahinler, a.g.e., s. 14-15.


199

Karagöz, a.g.m., s. 50., Hazin, Ali b. Muhammed, Lübâbü’t-Te’vîl fî Me’âni’t-Tenzîl, II, 569,
200

(Mecmûatün Mine't-Tefâsîr), Beyrut, tarih yok.


56

merhametlisi, kişinin hayrına olanı ona ulaştıran, zararına olanı da ondan


uzaklaştırandır. Babanın çocuğuna rahmeti bu nevidendir.201

Kur’an-ı Kerim’de yüzden fazla yerde geçen rahmet kelimesi terim olarak,
Cenâb-ı Hakk’ın kâinattaki bütün canlıları yoktan var etmesi, görüp gözetmesi,
mümin kâfir ayrımı yapmaksızın onları her an sayısız maddî ve manevî nimetlerle
rızıklandırması, yarattıklarına karşı merhametli ve lütufkâr olması, ahirette de
inananların günahlarını bağışlayıp cehennem azabından koruması ve onları ebedî
cennetlerinde sınırsız nimetlere mazhar etmesi manalarına gelmektedir.202

Rahmet kelimesi anlam zenginliğine sahip bir kelime olup; Kur’an’da aslî
manasının dışında farklı ve birbiriyle bağlantılı birçok anlamda kullanılmıştır.
Bunları şu şekilde sıralayabiliriz:203 “Allah’ın lütfu, ihsanı, maddî ve manevî
nimetleri, sevap, mükâfat, cennet ve nimetleri, vahiy, peygamberlik, Kur’an, iman,
islam, yağmur, rızık, afiyet, yardım, Allah’ın Peygamber’e geçmiş ile ilgili bilgiler
vermesi, rikkat, yumuşak kalpli olma, sevgi, şefkat, duanın kabul edilmesi, af ve
mağfiret, suçları bağışlama imkânı, günahtan koruma, ferahlık, rahatlık, sıkıntıdan
kurtulma, imanda sebat ettirme, Allah’ın müminleri kâfirlerin şerrinden kurtarması,
cehennem azabından kurtuluş”. Tüm bu manaları örnekleriyle beraber “Kur’an-ı
Kerim’de Merhamet Konusunun İşlenişi” bölümünde ele alınmıştır.

1.2.1.3.2. Rahman ve Rahim

Kur’an-ı Kerim’de 114 yerde tekrarlanan besmelede Yüce Allah’ın sürekli


vurgu yapılan iki ismi vardır: Rahman ve Rahim. Rahman ismi Kur’an’da 57 ayette,
Rahim ismi de 115 yerde zikredilmektedir. Rahman, rahmetin en yüce derecesine
sahip olan, sonsuz rahmet sahibi, mahlûkatının her türlü iyilik ve ihtiyaçlarını
esirgemeden ihsan eden; yine aynı kökten gelen Rahim ise, müminlere şefkat eden ve
onlara her türlü iyilik ve ihsanda bulunan demektir.204 Dolayısıyla besmele

201
Raşit Küçük, “Sevgi Eğitiminde Merhametin Yeri ve Önemi”, Kutlu Doğum Haftası
“Hz.Peygamber ve Merhamet Eğitimi” Sempozyumu (15-17 Nisan 2011), Ankara, DİB Yay., 2014, s.
349.
202
Sami Sakarya, Kur’an-ı Kerim’de Zikredilen Rahmet Tecellileri, Yayınlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, 2017, s. 3.
203
Karagöz, a.g.m., s. 59-60.
204
Ferhat Koca, “Rahmet ve Merhamet Çağrısı Olarak İslam”, Hz. Peygamber ve Merhamet Eğitimi,
Ankara, 1.b., DİB Yay., 2011, s. 67.
57

aracılığıyla bize her işin başında bir rahmet hatırlatması vardır. Şunu da ilave edelim
ki Kur’an-ı Kerim’in savaşmaya izin veren ve müşriklere kesin bir uyarı içerdiği için
besmele ile başlamayan Tevbe Suresinde bile Allah’ın rahmet ve merhameti yanlış
yolda olanları sarmalamaktadır. Zaten surenin sadece adı bile bu gerçeğe atıfta
bulunan yüklü bir anlam taşımaktadır.205

Rahmeti her şeyi kuşatan anlamına gelen Rahman sıfatı, sadece Allah için;
Rahim sıfatı ise Allah’tan başkası için de kullanılabilir. Bundan dolayı Allah,
dünyanın Rahman’ı, ahiretin Rahim’idir, denilir. Çünkü O’nun dünyada lütfu
müminlere ve kâfirlere, ahirette ise sadece müminlere tahsis edilmiştir.206

Kuran-ı Kerim’de daima “er-Rahman” şeklinde geçen ve yalnız başına bir


isim olarak insanlar için kullanılmayan bir ilahi isim gereği Cenâb-ı Hak, dünyada
insanların din ve inançlarına herhangi bir müdahalede bulunmadan, onların akıl ve
iradelerini kullanmalarına fırsat verir ve O’nun rahmeti; inanan-inanmayan, âdil-
zalim veya çalışkan-tembel gibi herhangi bir ayırım yapmadan yaratma, rızık verme,
yararlarını celp ve zararlarını def etme yönlerinden bütün varlık ve insanlık âlemini
kapsar. Yüce Allah Rahim sıfatının tecellisi olarak ise daha çok ahirette olmak üzere
ve münhasıran müminler için iyilik ve ihsanda bulunur. Bu itibarla da Rahman’ın
anlamı, Rahim’in manasından daha geniş ve kapsamlıdır.207 Rahman’ın rahmeti bir
şarta bağlı değil iken, Rahim’in rahmeti şarta bağlı olup bu şarta göre gerçekleşir.

Yüce Allah, Rahman oluşunun rahmeti kendisine ait iken Rahîm olmasıyla
rahmetinden irade sahiplerine de bir pay vermiştir. Bitkilerin, hayvanların anatomisi
ve uzuvlarının faydalarıyla ilgili ilimlerde Allah’ın Rahman oluşunun nice
inceliklerini görürüz. Ahlâk ilminde, insanların icat ettiği buluşlar, eserler çalışarak
kazanılan işlerde Rahîm sıfatının etkilerini okuruz. Başlangıçta çalışana ve
çalışmayana bakmadan varlık âlemine göndermek ve o şekilde idare etmek Rahman
oluşunun bir rahmetidir. Daha sonra çalışanlara çalıştıkları maksatlarını da ayrıca
bağışlamak Rahîm oluşun bir rahmetidir. Rahman oluşun rahmeti olmasaydı biz

205
Şahinler, a.g.e., s. 15.
206
Ramazan Altıntaş, “Alemlere Rahmet: Hz. Muhammed (AS)”, Hz. Peygamber ve Merhamet
Eğitimi, DİB Yay., 2001, s. 27; Râgıb el-İsfehânî, el-Müfredat, İstanbul, 1968, s.279.
207
Koca, a.g.m., s. 68; Muhammed A’lâ b. Ali et-Tehânevî, Keşşafu Istılâhâti’l-fünûn, Beyrut ts.,
Dâru Sadr, II, 588.
58

yaratılamazdık, yaratılıştan sahip olduğumuz sermayeden, Allah’ın bağışladığı zaruri


yeteneklerden, en büyük nimetlerden mahrum kalırdık. Allah’ın Rahîm oluşundan
gelen rahmeti olmasaydı yaratılıştan var olan kabiliyet ve ilk yaratılış durumundan
bir adım dahi ileri gidemezdik, nimetlerin inceliklerine eremezdik. Allah’ın Rahman
oluşu ümitsizliğe imkân bırakmayan bir mutlak ümit, bir ezeli lütuftur. Allah’ın
Rahîm oluşu ise; özel ümitsizliğin cevabı ve özel emel ve maksatlarımızın, çabalama
ve faaliyet göstermemizin zamanı ve sorumluluğumuzun mükâfatı olan bir arzunun
sebebidir.208

Rahim aynı zamanda çocuğun içinde yetiştiği, kadınlara ve dişi hayvanlara


mahsus organa denir. Dilimizde buna “dölyatağı” deriz. Çoğulu “erham”dır. Rahim,
aynı döl yatağında yetişip dünyaya gelen insanlar arasındaki akrabalık bağını da
ifade eder. Zevu’r-rahim, akrabalar için kullanılan diğer bir isimdir. Aralarında nesep
bağı olan herkesi kapsar.209 Bu açıdan baktığımızda anne çocuğuna, akrabalar
birbirlerine merhametle muamele etmesi gerektiği anlamını çıkarabiliriz.

Rahim kelimesi ra-hi-me fiil kökünden türetilmiş bir isimdir ve her ne kadar
anne rahmi anlamına gelse de kelimenin kök anlamı olan rahmet-merhametle ilintisi
bulunmaktadır. Başka bir kelime yerine rahim kelimesinin seçimi, engin bir
merhamet eseri olarak yaratılan insanın dünyaya gelirken merhamet düzeyi yüksek
bir varlık olan anneye teslim edilmesi ve bu süreci de merhameti simgeleyen rahim
içinde tamamlamasına işaret etmektedir. Rahîm kelimesinin merhamet ile ilişkisini,
“Rahîm, Rahman isminden türetilmiştir. Onun hakkını kim korursa (sıla ve iyilik
ederse), Allah ona ihsan eder. Kim de onun hakkını korumazsa (sıla ve iyilik
etmezse), Allah ondan ihsanını keser”210hadisi de açıkça ortaya koymaktadır.211

Rahim kelimesi, anne rahminden hareketle kan bağını ifade eden “akrabalık”
anlamında da kullanılmaktadır. Bu kelimeden türeyen “sıla-i rahim” akrabaları
ziyaret etme, onlarla ilişkiyi devam ettirme anlamlarında kullanılmaktadır. Ancak
tamlamayı tam olarak Türkçeye çevirdiğimizde “rahmi bağlamak” anlamı karşımıza

208
Karagöz, a.g.m., s. 73-74.
209
Pekcan, a.g.m., s. 70-71.
210
Ebû Dâvûd, Zekât, 45; Tirmizi, Birr ve Sıla, 16.
211
Muhiddin Okumuşlar, “Merhametin Kaynağı: Vehbî mi Kesbî mi?”, Kutlu Doğum Haftası “Hz.
Peygamber ve Merhamet Eğitimi” Sempozyumu (15-17 Nisan 2011), Ankara, DİB Yay., 2014, s. 144.
59

çıkmaktadır. Rahim kelimesinin merhametten türediği göz önüne alındığında


merhamet bağlantısı kurmak ya da bağlantıyı merhametle oluşturmak, merhamet
temeliyle bağlanmak gibi anlamları dile getirmektedir. Dolayısıyla sıla-i rahim,
sadece anne baba ve akrabalarla olan bağlantı değil, bunlarla birlikte tüm insanlarla
olan bağlantıyı ifade etmektedir.212

Merhametin dinî ve ahlâkî değerler sahasında özel bir yeri vardır. Yüce
Allah’ın doksan dokuz ismi içinde besmele ile iki rahmet sıfatını öne çıkarması,
akabinde Fatiha Suresinde yine aynı iki rahmet sıfatını zikretmesi, insanoğluna
Allah’tan sonra en merhametli varlığın; annenin bebeğini taşıdığı yere rahim
denmesi merhamet kavramının önemini belirtmesi açısından dikkate değerdir. Bu da
bize Allah’ın varlıkla ilişkisinin merhamet üzere kurulduğunu, insanların da
birbirleriyle ve diğer varlıklarla ilişkisinin yine merhamet üzere kurulması
gerektiğini göstermektedir.

1.2.2. Merhametin Kaynağı

Dinde ve genel olarak terbiyede iki kaynak üzerinde durmak gerekir: Biri
yaradılış, diğeri edinme (kesb). Yaratılış Allah’tandır. Onda insanın kendisinin
katkısı yoktur. Yaratılış iyiye ve yararlıya doğru bir eğilim, bir kuvvet taşır. Edinme
ise, insanı etkileyen iç ve dış şartlarla değişen duygulara, heyecanlara ve zihin
faaliyetlerine bağlı olduğu için, yaratılışa aykırı eğilimlere de yönelebilir.213
Dolayısıyla insan duygu ve davranışlarının kaynağının, fıtrî veya kesbî yönü
olabileceği gibi, her ikisinin de birlikte olabileceği ifade edilebilir.

Araştırmamızın konusu olan merhamet kavramının anlaşılmasını sağlayan


önemli bir unsur da onun kaynağı ile ilgili görüşlerdir. Bu doğrultuda merhametin
kaynağı ile ilgili ayet ve hadislerden birkaçına yer verip, daha sonra bu konudaki
görüşleri ele alarak bu kavramı daha iyi anlamlandırmaya çalıştık.

Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır: “Yine sizin içinizden kendileri ile


huzur bulasınız diye kendi türünüzden sizin için eşler yaratması, aranıza sevgi ve
merhameti yerleştirmesi de O’nun delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünecek bir

212
Okumuşlar, a.g.m., s. 150.
213
Bilgin, a.g.e., s. 25-26.
60

topluluk için alınacak dersler vardır.”214 Bu ayette Allah’ın insanın içine merhamet
duygusunu yerleştirdiği ve bu duygunun Allah’ın delillerinden olduğu
vurgulanmaktadır.

Peygamberimiz (s.a.v.) merhamet duygusunun kaynağının Allah olduğunu ve


bir parçasını da yarattıklarına verdiğini şöyle ifade etmektedir: “Allah merhametini
yüz parçaya ayırdı, doksan dokuz parçasını kendi yanında tuttu, bir parçasını
yeryüzüne indirdi. İşte bu bir parça rahmet sebebiyle yaratıklar birbirine merhamet
eder. Hatta yavrulu hayvan bir tarafını incitir endişesiyle ayağını yavrusundan
sakınır.”215 Başka bir hadisinde ise şöyle buyurmaktadır: “Şüphesiz acıma, merhamet
duygusu Rahman’dan bir cüzdür.”216 Dolayısıyla merhametin kaynağı Allah’tır,
insanlardaki merhamet; Allah’ın rahmet ve merhametinin bir tecellisi, bir
yansımasıdır.217

Merhamet, insan fıtratının genel özellikleri arasında değerlendirilmesi


gereken bir duygudur. İnsan yaratılışı itibariyle mutlak iyi ya da mutlak kötü
değildir; iyilik ve kötülüğü yapabilecek kapasitede yaratılmıştır. Bununla beraber
iyiliğe yatkınlığı daha fazladır.218 Bu bağlamda fıtratta sevgi ve nefret; güven ve
korku; dostluk ve düşmanlık gibi, merhamet ve öfke de zıt ikili olarak
bulunmaktadır. Ancak iyiliğe meyilli olarak yaratılan insanın doğasında merhamet de
öncelikli ya da ağırlıklı olarak bulunmaktadır. Netice olarak merhametin vehbî olan
bir yönü bulunmaktadır.219 Yani Allah Teâlâ, kendi rahmetiyle yarattığı insana
merhamet duygusunu bir fıtrat özelliği olarak yerleştirmiştir.220

Tan’a göre anne karnının merhameti, şefkati ve kuşatıcı koruması sayesinde


doğan insanı, merhamet kadar besleyen, geliştiren, büyüten, çoğaltan, destekleyen
başka bir duygu yoktur. Bu nedenle, anne babaya verilen en güçlü duygu
merhamettir. İnsan yavrusunun, tamamen aciz ve çaresiz bir halde geldiği dünyadaki
ilk gıdası anne sütü olduğu kadar anne şefkatidir. İnsanın adeta içine doğduğu

214
Rum Suresi, 30/21.
215
Buhari, “Edeb” 19.
216
Buhari, “Edeb” 13, Tirmizi “Birr” 16.
217
Sula, a.g.m., s. 121.
218
Okumuşlar, a.g.e., s. 39.
219
Muhiddin Okumuşlar, a.g.m., s. 144.
220
Muhiddin Okumuşlar, a.g.m., s. 143.
61

merhamet, aynı zamanda farkında olmadan, benimsediği ilk duygudur. 221 Dolayısıyla
çocuğun, henüz anne karnındayken bu duyguyla tanışması dikkate değer bir
gerçekliktir.

Nurettin Topçu merhametin sonsuz sevginin kaynağından (Allah’tan)


geldiğini, insanı mesuliyete çağırdığını dile getirir. O, merhameti şöyle anlatır:
“Merhamet, âlemşümul bir ruh hareketi, sonsuz bir sevgidir. Merhamette ilahi bir
sima barınır. O, kin ve garazkârlık gibi, egoizm ile kuvvetten de nefret edicidir.
Merhamet, insanî zaaflar cinsinden pasif bir ruh hâli değildir; insanın kendinden
üstün bir kudretin, ebedi olması istenen varlığın zevalini seyretmesidir”.222

Buraya kadar saydığımız görüşlerin tümünde merhametin kaynağının Allah


olduğu vurgulanmıştır. İnsan fıtratı merhamete eğilimli olarak yaratılmıştır. Fakat bu
özellik insanın merhametli olması için yeterli değildir. Merhametin bir de kesbî yönü
vardır. İyiliğe eğilimi fazla olmakla birlikte iyilik ve kötülük yapma konusunda
tarafsız olarak yaratılan insan, gelişim süreci hatta yaşamı boyunca kendisini
iyiliklerden alıkoyup kötülüklere yönlendirmeye çalışan, Allah’ın merhametine isyan
eden şeytanın etkisine açık olması nedeniyle, iyilikleri geliştirmesi ve kötülüklerden
korunması için eğitime ihtiyaç duyar.223 Kişi kendisinde yaratılıştan var olan bu
duyguyu ayet ve hadislerin rehberliğinde koruyup geliştirmelidir.

Sonuç olarak tüm varlıkları rahmetinin eseri olarak yaratan Allah, Rahman
ismiyle yarattığı her varlığın doğasına merhamet duygusu yerleştirmiştir. Bu yönüyle
merhamet vehbî kabul edilebilirken insanın merhamet davranışlarını öğrenmeden
merhametli davranması mümkün olmadığı için kesbî kabul edilmelidir. Daha açık bir
ifadeyle merhamet hem vehbî hem de kesbî yönü olan bir duygu ve davranış
biçimleri dizgesidir.224 Yaratılışta var olan bu duygunun çocuğun hayatında
yerleşmesi ve gelişmesi için, anne baba ve eğitimciler tarafından öğretilmesi ve
eğitilmesi gerekmektedir.

221
Oğuzhan Tan, Öğrenilmiş Merhametsizlik, Hz. Peygamber ve Merhamet Eğitimi, Ankara, 1.b.,
DİB Yay., 2011, s. 27.
222
Nurettin Topçu, Yarınki Türkiye, İstanbul, 7.b., Dergah Yay., 2010, s. 47.
223
Okumuşlar, a.g.m., s. 145-146.
224
Okumuşlar, a.g.m., s. 151.
62

1.2.3. Merhametle İlişkili Bazı Değerler

1.2.3.1. Merhamet ve Acıma

Topçu’ya göre acıma, başkasının iyiliğini istemektir. Canlı varlığın acı


çekmesi, yüksek değerine inandığımız insanın, düşünen ve seven varlığın bizim
sahip olduğumuz haklarla hürriyetlerden mahrum oluşu, bizde merhamet duygusunu
uyandırır. Başkalarının bizimle aynı haklara sahip olmayışından acı duyarız. Onları
bu halden kurtarmak isteriz.225 Buradan anlaşılıyor ki acıma duygusu, insanı
merhamete yönelten bir duygudur.

Şunu da ilave edelim ki merhameti, münferit bir acıma hissinden ibaret


saymak -daha önce de belirttiğimiz gibi- yetersiz bir bakış açısı olacaktır. Birisine
acıyan, kendisini o insanın yerine koymuş gibidir. Ruh yapısında âdeta onunla
birleşme halini yaşar. Acıdığı insanın halini duyar, onun ıstırabını yaşar gibidir.
Ondaki fena halden kendisi sorumlu imiş gibi bir alçalma duyar. Şüphesiz bu onun
ruhundaki gerçek yükselişin sebebi olmaktadır.226 İşte bu şekildeki bir acıma
duygusu insanı yüceltir ve merhamete yönlendirir. Ancak bu duygu sayesinde
bizimle diğer insanlar arasındaki duvarlar ortadan kalkar.

1.2.3.2 Merhamet ve Adalet

Adalet, yasalarla sahip olunan hakların herkes tarafından kullanılmasının


sağlanması, töre, hak ve hukuka uygunluk, hakkı gözetme, herkese kendine uygun
düşeni, kendi hakkı olanı verme, doğruluk anlamlarına gelir.227

Dini kavramlar sözlüğünde ise insaflı ve doğru olmak, doğru davranmak,


zulmetmemek, eşit olmak, eşit tutmak, her şeye hakkını vermek, düzeltmek, mutedil
olmak, her şeyi yerli yerinde yapmak, istikamet ve hakkaniyet anlamlarına gelir.228
Adalet, evrensellik ifade eden bir kavramdır, sınırı yoktur. Dünyanın her yerinde,
herkes ve her şey için geçerli olan, olması gereken bir kanundur.229

225
Nurettin Topçu, Ahlâk, İstanbul, 1.b., Dergâh Yay., 2005, s. 95.
226
Topçu, Ahlâk, s. 95.
227
Büyük Türkçe Sözlük, “Adalet”, Ankara, TDK Yay., 2009, s. 35.
228
Dinî Kavramlar Sözlüğü, “Adalet” , Ankara, DİB Yay., 2007.
229
Fersahoğlu, Mehmed Akif Demir, a.g.e., s. 98.
63

Merhamet, adaletin kaynağıdır, fakat onun sınırlarının ötesine geçer.


Merhamet içsel ve doğuştandır, adalet ise dışsal ve düşünülmüştür. Adalet öğrenilir,
lakin merhametli doğulur. Şu halde birbirine bağlılıklarını gördüğümüz adaletle
merhametin her ikisi de toplum düzeninin sağlanması için lüzumludurlar.230 Adalet
ancak merhametle kaimdir.231

Merhamet duygusu, sadece başkalarına doğrudan zarar verme veya incitme


durumunda ortaya çıkan bir duygu değildir. Örneğin bir kişi yolda değerli bir eşya
bulsun. Böyle bir kişi bu eşyayı geri vermek konusunda genelde pek de hevesli
olmaz. Tüm aklına erkânına, zekâsına ve hatta dinî inancına karşın bu kişiyi adaletli
olmaya merhametten başka bir duygu kolay kolay itemez. Bu kişi zihninde eşyasını
kaybeden kişinin sızlanmalarını ve üzüntülerini tasvir eder. Böylelikle eşyasını
kaybeden kişinin acısını kendi kalbinde hissetmeye başlar.232 Burada merhamet,
adaletin gerçekleştirilmesine katkı sağlamıştır.

Rahmet ve merhamet, başta insanlar olmak üzere, bütün mahlûkatın iyiliğini


isteyip onlara yardım ve ihsanda bulunma duygusudur. Bu duygu aynı zamanda
adalet duygusunun da kaynaklarından birini oluşturur. Şöyle ki, adalet, birine layık
olduğu bir hakkı; merhamet ise daha fazlasını vermektir. Suçluya hak ettiği cezayı
vermek adalet; onu zavallı telakki ederek affetmekse merhamettir. Bu sebeple rahmet
ve merhamet göstermek, adaleti uygulamaktan daha zordur.233 Bu tanımda adaletin
olması gereken bir değer olduğu, merhametin ise adaletten daha üstün bir değer
olduğuna dikkat çekilmiştir.

1.2.3.3. Merhamet ve Empati

Psikoloji biliminde empati, bir kişinin kendisini duygu, düşünce, davranış


olarak karşısındaki kişinin yerine koyarak hissetmesi, düşünmesi ve hareket
etmesidir. Diğer bir ifade ile karşısındakinin hissettiğini hissetmenin ötesinde o
kişinin bakış açısını da görebilmesi, onun bakış açısına saygı duyup kendi bakış
açısından olaya bakarak ortak hareket edebilmesidir. Kültürel empati ise, toplumda

230
Topçu, Ahlâk, s. 96-97.
231
Sayar, a.g.e., s. 71.
232
Arthur Schopenhauer, a.g.e., s. 82-83.
233
Kandemir, a.g.e., s. 159-160.
64

başka bir kişinin ya da başka bir grubun özelliklerini kabullenerek onunla ilişki
kurmak anlamını taşımaktadır. Sosyolojideki empati ise; toplumsal, kültürel, sosyal
anlamda alt kültür grubunda bulunan insanların benzerliklerini kabul edip onunla
iletişim kurmayı başarmasıdır.234

Empatinin sosyolojideki kullanımı, bizim kültürümüzde diğergamlık olarak


geçer. Diğergamlık, kişinin başkaları hakkında da gam, kaygı hissetmesi, başkalarına
zarar vermemek kaygısıyla, başkalarının da iyiliğini düşünerek hareket etmesi
anlamına gelir. Empati kavramının tam karşılığı olmasa da diğergamlık, karşı tarafın
iyiliğini düşünme, kişiliğine saygı duyma, duygularına saygı duyma, onu anlamaya
çalışma manasını içermektir. Empati duygusu toplumda sosyal algıyı, toplumsallığı
besleyen bir duygudur. Empatinin azaldığı yerde kişiler benmerkezci olur ve
toplumsallık zayıflar, insanlar yalnızlaşır. Empati yoksunluğu, insanlığı
yalnızlaşmaya götürür. Bu yoksunluk, duygusal sağırlık ya da duygusal körlük diye
de ifade edilir. Gözleri görmeyen insan nasıl renkleri fark edemezse, kulağı
duymayan sesleri fark edemezse empatiden yoksun kişi de duyguların renklerini,
çeşitlerini fark edemez.235 Buradan hareketle diyebiliriz ki merhamet eğitiminin
gerçekleşebilmesinin yolu öncelikli olarak empati eğitiminden geçer.

Nurettin Topçu’ya göre empati merhamet ile eşdeğer bir duygu değildir.
Kendimizi acınan varlığın yerine koyarak böyle bir karşılaştırmadan ortaya çıkan
sonuç biraz da bencilcedir. Çünkü empatinin etkisi kendimizin acınası o hale
gelebilme düşüncesidir. Kendimiz için duyduğumuz korkunun değişik bir
yüzüdür.236 Fakat merhamet ve empatinin tanımlarını değerlendirdiğimizde bu
düşüncenin doğru olduğunu kabul edemeyiz. Çünkü merhamet kelimesi kavram
olarak başkalarının duygularını dikkate almak ve onu anlamaya çalışmak, onun istek
ve ihtiyaçlarını göz önüne almak ve sonuçta onu incitmemeye çalışmak 237 anlamına
gelmektedir. Bu tanımdan hareketle merhamet ve empatinin eşanlamlı iki kavram
olduğunu söyleyebiliriz.

234
Tarhan, a.g.m., s. 319-320.
235
Tarhan, a.g.m., s. 323.
236
Topçu, Yarınki Türkiye, s. 47.
237
Tarhan, a.g.m., s. 319.
65

Çocukta empati, doğal eğilim olarak vardır. Bir insan empati yapamıyorsa, bu
konudaki yetenekleri gelişmemiş, körelmiştir. Empati genetik olarak kodlanmıştır,
doğuştan var olan bir eğilimdir; yetenek değildir. Eğilim beslenirse güçlenir, beceri
haline gelir, beslenmezse yok olur gider. Bu nedenle empati duygusunu çocuklukta
beslemek gerekir.238

1.2.3.4. Merhamet ve Şefkat

Şefkat, çevresindeki insanları kabullenme, onlarla yakından ilgilenme, onlara


sevecenlik ve sempati ile yönelmedir. Dolayısıyla, çevresindeki insanların iyi
özelliklere sahip olmalarını arzu edip, onları felakete sürükleyecek yanlış işlerden ve
kötü davranışlardan koruma isteği de şefkat duygusundan kaynaklanır.239

Cüneyd el-Bağdâdî’ye göre şefkat, insanlara istedikleri şeyleri vermek,


güçlerinin yetmediği şeyleri onlara yüklememek ve onlara anlamadıkları dilden
konuşmamaktır.”240 Bu tanımda şefkatin üç önemli özelliği vurgulanmaktadır.
Bunlar; insanlara elinden geldiğince yardım etmek, sevgiyle muamele etmek ve
onlara seviyelerine göre davranmak.

Şefkat deyince öncelikli olarak, annenin çocuğuna şefkati aklımıza gelir.


Annenin beyninde; arka hipofiz bölgesinden salgılanan oksitosin hormonu ile
annenin şefkat davranışları arasında önemli bir ilişki bulunduğu bildirilmektedir.
Özellikle doğumdan sonra annenin arka hipofiz bölgesinden salgılanarak, dolaşım
kanında maksimum seviyelere ulaşan bu hormon sayesinde anne, doğumun her türlü
ıstırabına rağmen, yeni doğan bebeğine karşı ileri derecede şefkatle ve sevecen
biçimde yaklaşmaktadır. Bu hormonun anne kanında yüksek seviyede bulunması
sayesinde; anne ile çocuk arasında şefkat-sevgi aktarımı şeklindeki simbiyotik
bağlantı güçlenir. Anne ve bebek arasında yaşanan bu ilişkiler sayesinde anne
bebeğine şefkat gösterirken, bebek şefkat gördüğü için güven duygusu içinde
sevebilmeyi öğrenmektedir. Sağlıklı bir neslin gelişmesi için şefkat duygusunun

238
Nevzat Tarhan, Toplum Psikolojisi, 2.b., İstanbul, Timaş Yay., 2010, s. 212.
239
Hayati Hökelekli, Psikoloji, Din ve Eğitim Yönüyle İnsanî Değerler, 1.b., İstanbul, Dem Yay.,
2013, s. 199.
240
Seyit Avcı, Yaratılana Şefkat ve Merhamet, 1.b., İstanbul, Erkam Yay., 2006, s. 16; Beyhakî,
Şuabü’l-İman (nşr. Muhammed es-Saîd), c. VI, s. 264.
66

yaşanması çok önemlidir.241 Bu özelliği neticesinde diyebiliriz ki şefkat, merhamet


duygusunun önemli bir parçasını teşkil eder.

Merhametin neredeyse ikizi olan şefkat, insanı başkasının iyiliğinden rahatlık


duyacak ve başkasının kötülüğünden kederlenecek şekilde duygulandırması
bakımından bir tür sevgidir.242 Dolayısıyla şefkat duygusu sevgiden beslenir ve onun
varlığıyla açığa çıkar. Bu yüzden merhamet duygusunun sağlıklı bir şekilde
gelişmesi için şefkat ve sevgi duygularının erken dönemde gelişmesine önem
verilmelidir.

1.2.3.5. Merhamet ve İsar

İsar, bir şeyi veya bir kimseyi diğerine üstün tutma, tercih etme manasına
gelir. İmanın doğurduğu isar, terim olarak; bir kimsenin, kendisi ihtiyaç içinde
bulunsa bile sahip olduğu imkânları başkalarının ihtiyacını karşılamak üzere
kullanması, başkalarının yararı için fedakârlıkta bulunması demektir. Bir başka
deyişle, kişinin başkasının yarar ve çıkarını kendi çıkarına tercih etmesi veya bir
zarardan öncelikle onu koruması anlamına gelir.243

Kur’an’da 6 yerde geçen isar, kelime anlamıyla bir şeyi diğerine tercih
etmektir. Kur’an düşüncesinin temel kavramlarından biri olarak ve terminolojik
manada isar ise Haşr Suresi’nin 9. ayetinde geçer ve tanımı bizzat bu ayet tarafından
verilir. Ayette şöyle buyurulmuştur: “Ensar, kendileri ihtiyaç içinde oldukları halde
muhacirleri öz nefislerine tercih etmişlerdir.”244 Buna göre isar, maddî ve ruhî
alanlarda diğer insanları kendi nefsine tercih etmektir. Kur’an merhametin en ileri
boyutunu ifade eden isarı, Hicret’i anlatırken gündeme getirmekte ve onu ensarın
muhacirlere gösterdikleri fedakârlığın adı olarak anmaktadır. Yine aynı ayete göre
isar, insanın doymazlık ve cimrilikten kurtulmuşluğunun en mükemmel belirişi ve
peygamberlerin ahlâkî varlıklarının özüdür.245 Peygamberler de ümmetlerini kendi
nefislerine tercih ederek bizlere örnek olmuşlardır.

241
Uğur, a.g.m., s. 94-95.
242
Hökelekli, a.g.m., s. 79.
243
Mehmet Fatih İldeş, “İsâr: Ben(lik) Değil Önce Sen”, Diyanet Aylık Dergi, Eylül 2014, sayı: 285,
s. 13.
244
Haşr Suresi, 59/9.
245
Şahinler, a.g.e., s. 93.
67

İsarın zirve noktasını bir annenin yavrusuna karşı şefkatinde ve merhametinde


görebiliriz. Çünkü o, kendisi aç olsa dahi önce yavrusuna yedirir; kendisi uykusuz
olsa dahi önce yavrusunu uyutur; isarın gereği olarak “önce sen” der. Aslında annede
müşahede ettiğimiz bu davranış, Allah’ın onun doğasına yerleştirdiği tamamen fıtrî
diyebileceğimiz bir tutumdur. Fakat annenin yavrularına karşı, isarın sınırlarını
zorlayan bu davranışı, aynı zamanda her müminin annesini düşünerek çok rahat
anlayabileceği ve hayatına örnek olarak aksettirebileceği bir hissiyat olsa gerektir.
Bir müminin isar sahibi olabilmesi için diğer mümin kardeşine; bir annenin
yavrusuna beslediği sevgi ve muhabbeti beslemesi, onun yavrularına karşı hissettiği
duyguları hissetmesi ve bunun imanının bir gereği olduğunu algılaması gerekir.246
Peygamberimiz (SAV) bir hadisinde şöyle buyurmaktadır: “Müminler birbirlerini
sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler.
Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve
ateşli hastalığa tutulurlar.”247 İnsanı, başkalarını kendi nefsine tercih eden duruma
getirebilmek insanlığa en büyük hizmet olacaktır. Bunun yolu merhametin ve isar
ahlâkının toplum içinde yerleşmesinden ve yayılmasından geçmektedir.

1.2.4. Kur’an-ı Kerim’de Merhamet Kavramı

Merhametin ne anlama geldiğini ve merhametli bir insanın neler yapması


gerektiğini en doğru şekilde tarif eden kaynak Kur’an’dır. Kur’an’da merhametin
nasıl olması gerektiği, merhametli bir insanın özelliği, merhamet duygusunun bir
insanın ahlakında ne gibi farklılıklar meydana getirdiği, merhametli insanların
çevrelerinde oluşturduğu etki çeşitli örneklerle açıklanmıştır.248 Çalışmamızın bu
bölümünde, ayetler çerçevesinde merhamet kavramını sunmaya çalıştık.

Merhamet kelimesi Kur’an’da sadece Beled suresinin 17. ayetinde


geçmektedir. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Sonra da iman edenlerden olup
birbirine sabrı tavsiye edenlerden, birbirine merhameti tavsiye edenlerden olanlar var
ya, işte onlar ahiret mutluluğuna erenlerdir.”249Ayette birbirlerine merhameti tavsiye
edenlerin ahiret mutluluğuna ulaşacakları müjdelenmiştir. Kur’an’ı Kerim’e

246
İldeş, a.g.m., s.15.
247
Buharî, Edeb, 27; Müslim, Birr, 66.
248
Şahinler, a.g.e., s. 27-28.
249
Beled Suresi, 90/17-18.
68

baktığımız zaman İslam dininin insanlar, hayvanlar, bitkiler kısaca bütün


yaratılmışlarla ilişkilerde merhameti emir ve tavsiye ettiği, böylece insanlar arasında
bir rahmet ve merhamet ahlâkı oluşturmayı hedeflediği anlaşılır.

Kur’an-ı Kerim’de rahmet kelimesi 114 yerde geçerken, 260 ayette Allah’ın
Rahman ve Rahim isimleriyle aynı kökten gelen çeşitli isim ve fiiller yer almakta, bu
ayetlerin büyük kısmında Cenab-ı Hakk’ın müminlere, genel olarak insanlara ve
diğer varlıklara yönelik lütuf ve ihsanlarından söz edilmektedir.250 Dolayısıyla
rahmet kelimesi; Allah’ın kullarına lütfu, ihsanı, nimet vermesi ve onlara hayır ve
iyilik ulaştırması anlamlarında kullanılmıştır. Rahmet kavramının Kur’an’da hangi
manalarda kullanıldığına, çalışmamızın “Rahmet” başlıklı bölümünde geniş olarak
yer verilmiştir.

Kur’an’da merhamet ile ilgili ayetleri incelediğimiz zaman ilk değineceğimiz


nokta, elbette Allah’ın rahmeti ve merhametidir. Varlık alemi Rahman ve Rahim
olan Yüce Rabbimizin rahmeti ile var olmuştur. Varlığını devam ettirebilmesi de
yine O’nun sonsuz rahmet ve merhameti sebebiyledir. Nitekim Kur’an’da
“Ayetlerimize iman edenler sana geldikleri zaman de ki selam olsun size! Rabbiniz
kendi üzerine rahmeti (merhameti) yazdı…”251,“Eğer size dünyada ve ahirette
Allah’ın lütuf ve merhameti olmasaydı, içine daldığınız bu iftiradan dolayı size
mutlaka büyük bir azap dokunurdu”252, ”Allah’ın lütfu ve merhameti sizin üzerinize
olmasaydı ve Allah çok esirgeyici ve çok merhametli olmasaydı, haliniz nice
olurdu?”253 buyurulmuş ve Allah’ın sonsuz merhametine dikkat çekilmiştir.

Yüce Allah’ın kullarına merhametinin en büyük tecellisi şüphesiz hidayet


rehberi ve rahmet olarak gönderdiği Kur’an’dır. Kur’an kendisini birçok ayetinde
rahmet ve şifa kitabı olarak tanıtmaktadır. Bu ayet-i kerimelerden birkaçını şöyle
sıralayabiliriz: “…Sana bu kitabı; her şey için bir açıklama, doğru yolu gösteren bir
rehber, bir rahmet ve müslümanlar için bir müjde olarak indirdik.”254 “ Şüphesiz o

250
Fatmanur Biberci, 2–7 Yaş Arası Çocuklarda Sevgi ve Merhamet Değerlerinin Hadisler Işığında
Öğretimi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya,
2010, s. 79.
251
En’am Suresi, 6/54.
252
Nur Suresi, 24/14.
253
Nur Suresi, 24/20.
254
Nahl Suresi, 16/89.
69

(Kur’an), elbette müminler için bir hidayet ve bir rahmettir.”255 “Sen, bu kitabın sana
verileceğini ummuyordun. Ancak o, Rabbinden bir rahmet olarak sana verildi. Öyle
ise kâfirlere sakın arka çıkma.”256

Kur’an’da müminler için diğer bir merhamet tecellisi olarak Hz.


Peygamber’in alemlere rahmet olarak gönderilişine vurgu yapılmıştır. “Ey
Muhammed! Seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik.”257 Yüce Allah’ın en
güzel örnek vasfıyla gönderdiği peygamberler, insanlık için büyük bir rahmettir.
Çünkü insanın kendi cinsinden bir varlığın örnekliğine, yol göstericiliğine ihtiyacı
vardır.

Peygamberimizin merhamet örnekliğine de Kur’an’da yer verilmiştir.


Örneğin “Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin
sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı da çok
şefkatli ve merhametlidir”258 ayet-i kerimesinde Peygamberimizin, ümmetine
düşkünlüğü neticesinde, bir müminin sıkıntıya düşmesinden duyacağı rahatsızlık dile
getirilmektedir. Yine “Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara yumuşak davrandın.
Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen
onları affet. Onlar için Allah’tan bağışlanma dile. İş konusunda onlarla müşavere
et…”259 ayetinde Peygamberimizin merhametinin kaynağının Allah olduğuna ve
insan ilişkilerinde merhametin önemine dikkat çekilmiştir.

“Muhammed, Allah’ın Rasûlüdür. Onunla beraber olanlar, inkârcılara karşı


çetin, birbirlerine karşı da merhametlidirler”260 ayet-i kerimesinde geçen merhamet
kelimesi, müminlerin önemli bir özelliğine vurgu yapar. Ayetten müminlerin
inkârcıların karşında kararlı ve tavizsiz, kendi aralarında ise merhametli, şefkatli,
yumuşak, nazik, dertlerini paylaşan ve gönülden dost261 olmaları gerektiği sonucunu
çıkarılmaktadır.

255
Neml Suresi, 27/77.
256
Kasas Suresi, 28/86.
257
Enbiya Suresi, 21/107.
258
Tevbe Suresi, 9/128.
259
Âl-i İmran Suresi, 21/107.
260
Fetih Suresi, 48/29.
261
Şahinler, a.g.e., s.33.
70

Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah, kişinin merhametle muamele etmesi gereken


ilk ve öncelikli kimselerin, anne ve babası olması gerektiğini İsra Suresinde şöyle
ifade eder: “Onlara merhamet ederek tevazu kanadını indir ve de ki : “Rabbim! Tıpkı
beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı.”262

Kur’an-ı Kerim, aile yuvasını iki önemli duygu üzerine inşa etmiştir: Sevgi ve
merhamet. Nitekim konuyla ilgili olarak Kur’an’da şu ifadeler geçmektedir: “
Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda
bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin)
delillerindendir.”263 Sevgi ve merhamet duyguları ailede huzurun kaynağıdır ve bu
ilkeler rahmetin kaynağı olan Rabbimizin ayetlerindendir.

Sonuç olarak, belirttiğimiz tüm ayetler çerçevesinde ele aldığımızda


merhametin Kur’an’da birçok ayette doğrudan veya dolaylı olarak zikredilen önemli
bir değer olduğu anlaşılmaktadır. Özü barış, sevgi, emniyet ve Allah’a teslimiyet
olan İslam, bütün insanlığı Rahman ve Rahim olan Allah’ın varlık ve birliğini kabule
ve O’na ibadet etmeye çağırmakta; peygamberi olan Hz. Muhammed (s.a.v.)’i
âlemlere rahmet olarak, ilahi kitabı olan Kuran-ı Kerim’i ise rahmet kitabı olarak
nitelemekte, müslümanları bütün varlıklara karşı rahmet, merhamet ve şefkatle
muameleye davet etmekte ve insanlar arasında sevgi, rahmet ve merhamete dayalı bir
ahlâk düzeni inşa etmeyi hedeflemektedir.264 Yüce Allah bizlere gönderdiği
Kur’an’ın bir rahmet kitabı olduğuna, gönderdiği elçisinin de bir merhamet timsali
olduğuna dikkatlerimizi çekerek, bizim de merhamet duygusuna sahip bireyler
olmamızı istediğini belirtmiştir.

1.2.5. Hadislerde Merhamet Kavramı

Kur’an ayetlerinde olduğu gibi hadislerde de merhamet üzerinde önemle ve


hassasiyetle durulur. Hz. Peygamber’in mübarek sözlerine baktığımız zaman,
merhamet kavramı hadislerde Allah’ın rahmetinin genişliği ve sınırsızlığı, kalp
inceliği, şefkat göstermek, acımak, esirgemek, bol rızık, bol nimet manalarında
kullanılmıştır. Bütün insanlara, hatta tüm canlılara karşı merhametli olmanın fazileti

262
İsra Suresi, 17/24.
263
Rum Suresi, 30/21.
264
Koca, a.g.e., s. 67.
71

anlatılırken bunun Allah katındaki değeri, dünya ve ahiret hayatındaki etkileri,


sonuçları hatırlatılır.265

Hz. Peygamber, merhameti anlatırken Yüce yaratıcının ne kadar merhametli


olduğunu vurgulamaya ayrı bir önem vermektedir. Merhamet kavramı anlatılırken
veya merhamet eğitimi verilirken Yüce Allah’ın ne kadar merhametli olduğunu ve
yarattıklarına merhametle muamele ettiğini anlatmak, Peygamberî bir eğitim metodu
olmaktadır. Nitekim Peygamberimiz hadislerinde Yüce Allah’ın rahmet sıfatını
açıklamış, O’nun kullarına ve bütün yarattıklarına olan merhametine yer vermiştir.
Allah’ın elçisi, insanlarda ve diğer tüm canlılarda bulunan merhamet duygusunun
Allah’ın merhametinden bir cüz olduğunu şöyle ifade buyurmuştur: “Şüphesiz
acıma, merhamet duygusu Rahman’dan bir cüzdür.”266

Aynı konuyla ilgili bir diğer hadiste şöyle buyurulur: “Cenâb-ı Hak rahmetini
yüz parçaya ayırdı; bunun doksan dokuzunu kendi yanında tuttu, bir cüz’ünü de
yeryüzüne indirdi. İşte bu bir cüz rahmet sebebiyle yaratıklar birbirine merhamet
ederler.”267 Hadisten Yüce Allah’ın merhamet duygusunu sadece insanlara değil, tüm
yarattıklarına bahşettiğini anlaşılmaktadır. Ayrıca bu hadis-i şeriften Allah’ın
rahmetinin büyüklüğü müşahede edilmektedir.

Hz. Peygamberi, torunu Hasan’ı öperken gören bir kişi “benim on çocuğum
var ama şimdiye kadar hiçbirini öpmedim” deyince Hz. Peygamber, “Merhamet
etmeyen merhamet görmez” buyurmuştur.268 “Onlara merhametle sevgiyle
davranmazsan o çocuklar sevgiyi merhameti öğrenemez ve sen de dâhil olmak üzere
hiç kimseye merhamet gösteremezler” demek istemiştir.269 Hadis bu şekilde de
anlaşılmaktadır fakat burada özellikle belirtilmek istenen, Rahman’ın merhametini
hak etmenin, yaratılışımızda var olan bu merhameti tüm yaratılmışlara
yansıtmamızla bağlantılı olduğudur. Allah’ın rahmetine layık olmak isteyen kimse
merhameti elden bırakmamalıdır. Nitekim “Allah merhametli olanlara rahmetle
muamelede bulunur. Öyleyse sizler yeryüzündekilere karşı merhametli olun ki,

265
Küçük, a.g.m., s. 351.
266
Buharî, Edeb, 13; Tirmizî, Birr, 16.
267
Buharî, Edeb, 19; Müslim, Tevbe 17.
268
Buhari, Edeb, 18; Müslim, Fedâil, 65.
269
Tan, a.g.m., s. 28.
72

semada bulunanlar da size merhamet etsinler.”270 hadisi bu manayı destekler


niteliktedir. Burada değineceğimiz bir diğer nokta, her iki hadiste kime veya kimlere
merhamet edilmesi gerektiği sınırlandırılmamış, mutlak bırakılmıştır. Dolayısıyla
bütün mahlûkata karşı merhametli olmamız tavsiye edilmiştir.

İbn Mes’ud’dan gelen bir rivayette merhametli olmanın, kâmil imanın rüknü
sayıldığını görmekteyiz. Bir gün Peygamber Efendimiz ashabına: “Merhametli
olmadıkça iman etmiş sayılmazsınız.” buyurmuşlardı. Ashâb-ı kirâm: ”Bizler
merhametli insanlarız.” dediler. Bunun üzerine Allah Rasûlü: “ Bu (dediğiniz)
merhamet, birinizin kendi arkadaşına gösterdiği merhamet değildir. Şüphesiz (benim
kastettiğim) merhamet, bütün insanlara ve her şeye karşı merhametli olmaktır.”
buyurdular.271 Bu hadis-i şerif, mahlûkata merhametli olmanın önemini açıkça
ortaya koyması bakımından dikkate değerdir.

Buraya kadar yer verdiğimiz hadislerde, merhametin genel olarak tüm


mahlûkatı kapsaması gerektiği belirtilmiştir. Fakat Peygamberimizin merhamet
gösterilmesi gereken kişileri sınırlandırdığı rivayetlerine de kaynaklarda
rastlanmaktadır. Bu hadislerden birkaçına aşağıda örnekler verilmiştir.

Peygamberimiz bir hadisinde merhametli olanları şöyle müjdelemiştir:


“Cennetlikler üç gruptur. Bunlar: Adil ve başarılı devlet başkanı, yakınlarına ve
müslümanlara karşı merhametli ve yufka yürekli olan kişi, ailesi kalabalık olduğu
halde haram kazançtan sakınıp kimseden bir şey istemeyen adamdır.”272 Burada
merhamet değeri, cenneti hak ettirecek ikinci önemli özellik olarak yer almıştır.
Ayrıca merhametin, kişinin en başta yakınlarını ve tüm müslümanları kapsaması
gerektiği vurgulanmıştır.

Numan İbn-i Beşir’den rivayet edildiğine göre, Rasûlullah (SAV) şöyle


buyuruyor: “Müminler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerine
merhamet etmede bir vücut gibidir. Vücudun bir uzvu hasta olduğunda, diğer uzuvlar
uyumayıp uyanık kalarak ve ateşlenerek, vücudun tamamını o hasta uzva ortak

270
Tirmizi, Birr, 16.
271
Pekcan, a.g.m., s. 73; Heysemî, VIII, 187.
272
Müslim, Cennet, 63.
73

olmaya, acıyı paylaşmaya çağırırlar.”273 Peygamberimiz İslam toplumunun bir


vücuda benzediğini, bunun da öncelikle aralarındaki sevgi, şefkat ve merhamette
kendisini göstermesi gerektiğini bizlere bildirmiştir. Rasulullah (SAV)’ın örnek
ahlâkıyla davranışlarına yön veren müminler, birbirlerine karşı merhametli
olmalıdırlar.

Çocuklara merhamet etmenin önemi konusunda Peygamberimiz şöyle


buyurmuşlardır: “Küçüklerimize (çocuklarımıza) merhamet etmeyen bizden
değildir.”274 Burada Peygamberimizin özellikle çocuklara merhametli olmayı
emretmesi, en çok onların bu duyguya ihtiyacı olması bakımından önem arz
etmektedir.

“Güçsüzlere merhamet edenlere Rahman olan Allah da merhamet eder.”275


Hadis-i şerifinde merhamet edilmesi tavsiye edilen bir diğer grup güçsüzlerdir.
Güçsüzlere merhamet etmenin de insanın, Allah’ın merhametine nail olmasına vesile
olacağı bizlere bildirilmiştir.

Hz. Peygamber’in dilinde ifadesini bulduğu şekliyle insanı insan yapan en


önemli değerlerden birisi olduğu görülen merhamet, onu hemcinsleri ve diğer
canlılar karşısında duyarlı olmaya, anlayışlı davranmaya ve yardım etmeye sevk eden
yufka yüreklilik ve gönül zenginliğinin adı olmaktadır. Yine hadislerden anladığımız
kadarıyla merhamet duygusu, Allah Teâlâ’nın rahman ve rahîm isimlerinin bir
tecellisi ve insanlığa Rahman’ın bir lütfu olduğu kadar, aynı zamanda eğitimi yapılan
ve öğrenilebilen bir duygudur.276 Yukarıda merhamet kelimesinin geçtiği bazı
hadisleri sunmaya ve bu kavramı daha iyi anlamlandırmaya çalıştık.
Peygamberimizin merhamet örnekliğini ihtiva eden hadislere ise ilgili bölümde
ayrıntılı olarak yer verilmiştir.

273
Buhari, Edeb, 27; Müslim, Birr, 66.
274
Tirmizi, Birr, 15.
275
Ebû Dâvud Edeb, 58; Tirmizi, Birr, 16.
276
Özpınar, a.g.m., s. 222.
74

İKİNCİ BÖLÜM: YÖNTEM

Bu bölümde araştırmanın modeli, evren ve çalışma grubu, veri toplama aracı


ve veri toplama süreci ile ilgili bilgiler yer almaktadır.

2.1. Araştırmanın Modeli

Bu araştırmanın modeli, 4-6 yaş dönemi çocuklarının gelişim özelliklerinin,


bu dönemdeki çocuklara merhamet eğitiminin etkili bir şekilde nasıl verilmesi
gerektiğinin ve merhamet eğitimi üzerine yapılan etkinlikler sonucunda onların görüş
ve düşüncelerinin incelenmesine yönelik betimsel bir araştırmadır.

Bilgi toplamada literatür tarama yöntemi ve görüşme tekniği kullanılmıştır.


Yapılan görüşmelerde, Yediler Selmani Kur’an Kursu’nda eğitim gören, 4-6 yaş
aralığındaki 18 çocuğa görüşme tekniği ile sohbet tarzında her etkinlikle ilgili
önceden hazırlanan sorular sorulmuş ve verilen cevaplar sırasıyla düzenlenmiştir.
Çocuklardan gelen cevaplar doğrultusunda değerlendirmeler yapılmış ve önerilerde
bulunulmuştur.

2.2. Evren ve Çalışma Grubu

Araştırmamızın evrenini zekâ düzeylerinin normal seviyede olduğunu


varsaydığımız farklı sosyo-kültürel düzeylere sahip 4-6 yaş grubu çocuklar
oluşturmaktadır.

Araştırmamızın çalışma grubunu Konya ilinin Karatay ilçesine bağlı Yediler


Selmani Kur’an Kursu’nda eğitim gören 4 yaş grubundan 2, 5 yaş grubundan 7, 6 yaş
grubundan 9 çocuk olmak üzere seçilen 18 çocuk oluşturmaktadır. Çocukların
yaşlarının listesi aşağıdaki gibidir:

Çocuğun Adı Yaşı


İclal 6
Ertuğrul 6
Beyza 5
Ahmet 5
Sait 6
Ahmet Efe 6
Mevlüt 6
75

Nevzat 5
Belinay 6
Eslem Rana 5
Esma 4
Fatma Zehra 6
Hatice 6
Emine Yağmur 5
Tülay 5
Zeynep 6
Selahattin Eren 5
Muhammed 4
Tablo-1: Araştırmanın evrenini oluşturan çocukların yaşlarının listesi

2.3. Veri Toplama Aracı

Araştırmamızın konusu ile ilgili gerekli bilgilerin elde edilebilmesi için


literatür tarama yöntemi kullanılmış olup; eğitim, çocuk eğitimi, ahlak eğitimi, din
eğitimi alanındaki kitap, makale ve tezlerden toplanan veriler doğrultusunda
oluşturulmuştur. Elde edilen veriler çerçevesinde din eğitiminde çocuğa merhamet
kavramının nasıl kazandırılacağı ortaya konulmaya çalışılmıştır.

Ayrıca araştırmamızda merhamet kavramının dini boyutunu teşkil eden


ayetlere, hadislere ve konuyla ilgili diğer kaynaklara elden geldiğince müracaat
edilmiştir.

Araştırmamızın teorik bilgiler çerçevesiyle sınırlı kalmaması ve somut


örnekler ortaya koyabilmek adına nitel bir çalışma olarak görüşme tekniği
kullanılmıştır. Görüşme yöntemi, araştırmacının, bilgi almak ve verileri toplamak
istediği kişilere sorular sorup cevaplar alması ve bunları görüşme formu üzerine
işaretlemesi veya yazmasıdır.277 Görüşme, bilgi alınacak kişilerle karşılıklı konuşma
şeklinde yapılır. Yüz yüze bir ilişkiye dayanması, verilerin elde edilmesinde açıklık
ve kesinlik kazandırır.278

277
İbrahim Arslanoğlu, Bilimsel Yöntem ve Araştırma Teknikleri, 1.b., Ankara, Gazi Kitabevi, 2016, s.
100.
278
Halil Seyidoğlu, Bilimsel Araştırma ve Yazma El Kitabı, 9.b., İstanbul, Güzem Can Yay., 2003, s.
37.
76

Görüşme yönteminin; yapılandırılmış, yarı yapılandırılmış, yapılandırılmamış


ve odak grup görüşmesi şeklinde farklı görüşme teknikleri vardır.279 Bu araştırmada
yapılandırılmış görüşme tekniği tercih edilmiştir. Merhamet eğitimi ile ilgili yapılan
etkinliklerle ilgili, araştırmacı tarafından yapılandırılmış sorular oluşturulmuştur. Her
etkinlik için çocuklara ayrı ayrı sorular sorulmuş, cevapları aynen not edilmiştir.
Katılımcıların sorulara verdikleri her bir cevap, araştırmacı tarafından ayrı ayrı
değerlendirilmiştir.

2.4. Veri Toplama Süreci

Araştırmanın birinci bölümünü meydana getiren kavramsal çerçeve


oluşturulurken, merhamet eğitimine katkı sağlayacağı düşünülen konulardaki
kaynaklar taranmış ve gerekli görülen bilgiler aktarılmak üzere seçilmiştir. Kaynak
taraması sürerken aynı zaman diliminde çocuklar için yapılacak olan merhamet
eğitimi etkinlikleri planlanmıştır. Hazırlanan etkinlikler, belirli aralıklarla
uygulanmış ve her bir etkinliğin hemen arkasından bireysel görüşmeler
gerçekleştirilmiştir.

Çocuklarla yapılan görüşmeler, cevaplarında birbirinden etkilenme ihtimali


göz önünde bulundurularak, bireysel olarak yapılmıştır. Aynı zamanda görüşmeler
rahat bir ortamda, doğal akışı içerisinde gerçekleştirilmiştir. Çocuklara açık uçlu
sorular sorulmuş, serbestçe, hiçbir kısıtlama olmadan cevap verebilmeleri
sağlanmıştır. Çocukların cevap verirken konuyla bağlantılı olmayan fakat o anda
anlatmak istedikleri tüm beyanları dinlenmiştir. Görüşmelerin tamamı sohbet
tarzında geçmiştir. Daha sonra tüm cevaplar maddeler halinde düzenlenerek
etkinliklerin değerlendirme bölümlerinde aktarılmıştır.

Ali Yıldırım ve Hasan Şimşek, Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma Yöntemleri, 6.b., Ankara, Seçkin
279

Yay., 2008, s. 120.


77

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: 4-6 YAŞ DÖNEMİ ÇOCUKLARDA MERHAMET


EĞİTİMİ

3.1. Merhamet Eğitimi Nedir?

Merhamet ve eğitim kelimelerinden hareketle merhamet eğitimi geniş ve dar


anlamlarda tanımlanabilir. Geniş anlamda merhamet eğitimi; “bütün sosyal
süreçlerde bireyin, acıma ve yardım etme duygusuyla hem insanlara hem de tüm
yaratılmışlara sevgi ile yaklaşması, onları kötülüklerden koruma ve kurtarması, zor
durumlarında yardım etmesi, bağışta bulunması, affetmesi gibi iyi huy ve
davranışları kazanması için gerekli bilgi ve becerilerle donatılması”dır. Dar anlamda;
“seçilmiş ve kontrollü bir çevrenin etkisi altında bireyin, acıma ve yardım etme
duygusuyla, hem insanlara hem de tüm yaratılmışlara sevgi ile yaklaşması, onları
kötülüklerden koruma ve kurtarması, zor durumlarında yardım etmesi, bağışta
bulunması, affetmesi gibi iyi huy ve davranışlarında belli gelişmeler sağlamaya
yarayan planlı etkiler dizgesi/süreci”dir.280 Bizim çalışmamızda merhamet eğitimi,
erken çocukluk dönemini kapsadığı için dar anlamıyla ele alınmıştır.

Merhamet eğitimi, kalbin katılığını, kasvetini, kabalığını ortadan kaldıran bir


eğitimdir. Merhamet eğitimi kalbin pasını silen, üzerindeki lekeleri izale eden, ilahî
rahmet ile arasındaki kilidi açan, her türlü perdeyi, kılıfı kaldıran bir eğitimdir.
Merhamet eğitimi, eşyaya ve kâinata kalp gözü ile bakmayı sağlayan, kalpleri kin,
öfke, intikam, şehvet, ihtiras gibi hastalıklardan temizleyen bir eğitimdir.281
Dolayısıyla toplumsal barış, huzur ve kardeşlik ortamını oluşturmanın yolu,
insanların yaratılışında var olan kötü hasletlerden sıyrılarak, sevgi, şefkat ve
merhamet duygularını benimsemelerinden geçmektedir. Bu da ancak, uzun vadeli ve
kapsamlı bir eğitimle mümkündür.

Merhamet eğitimi ahlaki eğitimin, kişilik eğitiminin, değerler eğitiminin veya


karakter eğitiminin alt uğraş alanı olarak değerlendirilebilir. Hatta merkez

280
Recai Doğan, “Merhamet Eğitimi’ (Neliği) Üzerine Bazı Düşünceler”, Kutlu Doğum Haftası “Hz.
Peygamber ve Merhamet Eğitimi” Sempozyumu (15-17 Nisan 2011), Ankara, DİB Yay., 2014, s. 101-
102.
281
Mehmet Görmez, “İşgal Altındaki Kalpler ve Merhamet Eğitimi”, Hz. Peygamber ve Merhamet
Eğitimi, 1.b., Ankara, DİB Yay., 2011, s. 15.
78

kavramlardan olarak kavram öğretimi içinde de ele alınabilir. Aynı zamanda


merhamet kavramı ile ilgili yapılan tanımlardan hareketle merhametin insanda
doğuştan gelen bir duygu olduğu kabul edilirse, merhamet eğitimi bir duygu
eğitimidir. Dolayısıyla bu eğitimin, duygu eğitiminin temel süreçlerine göre
düzenlenmesi, eğitim felsefesinin veya dinî metinlerin hedeflediği amaçları
gerçekleştirmede etkili olabilir.282

Merhamet eğitimi derken, bilmediğimiz bir şeyi öğrenmekten


bahsetmiyoruz. Çünkü merhamet eğitimi sonradan öğrenilecek bir eğitim değil, Yüce
Yaratıcımızın genlerimize, ruhumuza, kalbimize yerleştirdiği merhameti ortaya
çıkaracak bir eğitimdir. Anne karnında Rabbimizin rahmetiyle tanışan, daha sonra
annesinin kucağında merhamet eğitimini almaya başlayan çocuk, merhamet
kucağından ayrıldıktan sonra da bu eğitimi almaya devam etmelidir. Dolayısıyla
merhamet eğitimi ailede başlayıp, örgün eğitimle devam etmesi gereken bir süreçtir.

3.2. Merhamet Eğitiminin Temelleri

Merhamet eğitimi, tamlama şeklinde kullanılarak eğitimin belli bir yönüyle


sınırlandırılmış olsa da süreç ve ürün olarak tanımlanıyorsa o zaman dayandığı
temellerinin belirlenmesi gerekir. Bu bağlamda, merhamet eğitiminin felsefi,
psikolojik, sosyal ve kültürel, tarihi ve dini temellerinden bahsedilebilir.283

3.2.1. Felsefî Temelleri

Felsefenin uğraş alanları ontoloji, epistomoloji ve aksiyolojidir. Değerlerin


kaynağı, niteliği, sınıflaması ve insanlıkla ilişkisi gibi konular aksiyolojinin
kapsamındaki konulardan bazılarıdır. Merhametin insanın doğuştan sahip olduğu bir
duygu olduğu kadar aynı zamanda evrensel bir değer olması sebebiyle, merhamet
eğitiminin aksiyoloji ile yakın bir ilişkisi vardır. Merhamet değerinin kaynağı,
oluşumu, değişip değişmeyeceği, evrensel ya da göreceli, öznel ya da nesnel, bireysel
ya da toplumsal olup olmadığı ile ilgili soruların cevaplandırılması gerekir.

282
Doğan, a.g.m., s. 106-107.
283
Doğan, a.g.m., s. 102.
79

Aksiyolojinin değerler ile ilgili verdiği bilgiler, merhamet eğitiminin felsefi


temelinin oluşturulmasında önemlidir.284

3.2.2. Psikolojik Temelleri

Psikoloji, genel anlamda insanın davranışlarını ve zihinsel süreçlerini


inceleyen bilim dalıdır. Merhamet eğitiminde bireyin bedensel, zihinsel, duygusal ve
sosyal gelişim özelliklerinin yakından bilinmesi ve bütün eğitimsel ve sosyal
süreçlerde dikkate alınması önemlidir. Çünkü merhamet eğitiminde tüm gelişim
aşamalarında bireysel farklılıklar vardır. Dolayısıyla süreçteki bütün etkinliklerin
bireyin gelişim özellikleri dikkate alınarak planlanması ve düzenlenmesi gerekir.
Psikolojinin alt uğraş alanlarının bireyin gelişimine, öğrenmesine dair verdiği
bilgiler, merhamet eğitiminin psikolojik temellerinin oluşturulması açısından
önemlidir.285

3.2.3. Sosyal ve Kültürel Temelleri

İnsanın sosyal bir varlık konumuna geçişinde rol oynayan etkenlerden biri de
toplumun sahip olduğu değerleri bireye aktarmasıdır. Bu değerler içinde merhametin
önemli bir yeri vardır. Tarihsel olarak incelendiğinde merhametin, toplumun sahip
olduğu medeniyet tasavvurunun oluşturulmasında ve toplumsal ilişkilerinde merkezi
bir öneme sahip olduğu görülecektir. Merhamet, bireyin sosyalleşmesinde önemli bir
değişkendir. Dolayısıyla merhamet eğitimi sosyal ve kültürel temelleri olan bir
eğitimi ifade eder.286

3.2.4. Tarihî ve Dinî Temelleri

Eğitim tarihi incelendiğinde hem Batı hem Doğu toplumlarının kadim


geleneklerinde merhamet değerinin toplum bireylerine kazandırılmasına önem
verildiği görülür. Türk-İslam geleneğinde de merhamet, bireyin yetiştirilme
sürecinde önem verilen değerlerden biridir. Örneğin Göktürk ve Uygurlarda
merhamet, bireye kazandırılmak istenen toplumun sahip olduğu bilgi ve bilgeliğe
önem verme, cesaret, kahramanlık gibi temel değerlerden biri olarak görülür.

284
Doğan, a.g.m., s. 102-103.
285
Doğan, a.g.m., s. 103.
286
Doğan, a.g.m., s. 103-104.
80

Selçuklu ve Osmanlılarda gerek yaygın gerekse örgün eğitim kurumlarında


merhamet değerinin öğretimine ayrı bir değer ve önem verilir.287

İslamî kaynaklar incelendiğinde merhamet kavramına geniş bir şekilde yer


verildiği görülmektedir. Örneğin Tefsir ve Hadis kaynaklarında merhamet
kavramının ayrı başlık halinde ele alınması, bu kavramın önemli ölçüde dinî
temellerinin bulunduğunu göstermektedir.

3.3. Merhamet Eğitimi Nasıl Olmalıdır?

Merhamet konusunda daha önce değindiğimiz ayet ve hadisler, merhamet


duygusunun nasıl geliştirileceğinden çok, merhametin önemi, gerekliliği, merhametli
davranışlar, insanların merhametli tutumlarından dolayı karşılaşacakları mükâfat ve
ceza ile ilgilidir. Dolayısıyla bu kaynaklardaki örnek ve ipuçlarından hareket ederek
merhamet eğitimi konusunda bir çerçeve çizmemiz gerekmektedir.

Merhamet eğitiminin temel koşulu, merhametin kapsamını ve ne tür bir


duygu olduğunu belirlemektir. Merhamet, doğuştan gelen sevgi, saygı, acıma,
affetme, yardım etme gibi birçok duyguyu içeren geniş ve evrensel bir duygu
olduğunu daha önce belirtmiştik. Dişi kuşların bir düşman yaklaştığı zaman yaralı
taklidi yaparak düşmanı kendilerine çekerek yavrularını korumaya almaları ve işçi
karıncaların, kolonileri tehlikeye girdiği zaman kendi varlıklarını riske atmaları
bunun göstergelerindendir.288 Eğitim sürecinde, doğuştan var olan bu duygunun
köreltilmemesi, uygun zaman ve şartlarda keşfedilerek geliştirilmesi gerekmektedir.
Bunu yaparken de öncelikli olarak çocuğun merhametle muamele görmesi,
merhametli olmayı sevmesi ve merhametin önemine inanması gerekir.

Merhamet yönünde çocuklarımızı eğitirken öncelikle kendilerinin sevgiye


lâyık ve değerli varlıklar olduğunu hissettirilmelidir. Onların bu dünyadaki var
oluşlarının bizim için anlamlı olduğu onlara ifade edilmelidir. Eğer çocuklarımız bu
dünyada varlıklarının bir kıymeti olduğu bilgisiyle büyürlerse kendileri de kıymet
vermeyi öğreneceklerdir.289

287
Doğan, a.g.m., s. 104.
288
Doğan, a.g.m., s. 108.
289
Sayar, a.g.m., s. 36.
81

Merhamet eğitiminde bireyin empati yeteneğinin geliştirilmesi önemlidir.


Çünkü empatik davranışlar bir yönüyle, karşıdaki kişiyi mutlu etme ve kendini iyi
hissetmesini sağlama çabasıdır. Birey altı yaşına kadar duygusal empatiyi, daha
sonra da zihinsel empatiyi öğrenir. Merhamet duygusunun, duygusal, zihinsel ve
sosyal empati hâline dönüşmesi için uygun eğitim ortamlarının duygusal gelişim
evrelerine göre düzenlenmesi gerekir.290 Böylece empati eğitimi, bireyin merhamet
eğitimine temel teşkil edecektir.

Bir kişinin merhamet eğitimine ve merhametin bir ahlâk olarak yer etmesine
ilk önce kendi nefsine karşı merhametli, şefkatli ve nezaketli olmasıyla başlamak
gerekir. Kendisine merhameti olmayanın, başkasına şefkat göstermesi beklenmez.
Kişinin nefsine karşı merhametinin en güzel tezahürü, onu şirk, küfür, isyan, günah,
zulüm gibi helak edici tehlikelerden uzak tutması; iman, islam, güzel ahlâk, amel,
başkalarına yardım gibi güzel vasıflarla mücehhez kılmasıdır.291

Kendimizden başlayarak, ailemizden, komşularımızdan, çevremizden,


ülkemizden ve dünyadaki her şeyden sorumlu olduğumuz unutulmamalıdır.
Merhamet, sorumluluk duygusuna sahip kişilerde gelişen bir duygudur. Bu nedenle
eğer çocuklarımıza merhamet eğitimi vermek istiyorsak, onlara yaşlarına uygun
sorumluluklar vermeliyiz.292 Yerine getirecekleri bu sorumluluklar, onlarda
merhamet duygusunun gelişimine katkı sağlayacaktır.

Merhamet eğitimi kapsamında Osmanlı kültürü de önemli örnekler barındırır.


Bu kültürdeki bir kısım insanlar yolda ihtiyaç sahibi birisine rastladıkları zaman
parayı kendileri vermeyip yanındaki oğluna: “Oğlum al şu parayı amcana ver”
diyerek merhameti uygulamalı olarak öğretmiş oldukları gözlemlenmektedir.

Çocuklarımızı yardıma muhtaç insanların evlerine, huzur evlerine, çocuk


esirgeme kurumlarına götürmek de merhamet eğitiminin önemli bir parçasıdır. Bu tür
uygulamalar çocukta farkındalık oluşturarak merhamet duygusunun yerleşmesine
katkı sağlar. Bu itibarla başkalarının dertleriyle dertlenme, duygularına ortak olma
gibi sosyal duyarlılık yönleri geliştirilmiş olur.

290
Doğan, a.g.m., s. 109.
291
Özpınar, a.g.m., s. 207-208.
292
Tan, a.g.m., s. 37.
82

3.4. Merhamet Eğitiminde Hz. Peygamber’in Örnekliği

Merhametlilerin en merhametlisi olan Yüce Allah tarafından gönderilen Hz.


Peygamber, birbirlerini sevme ve birbirlerine merhamet etme konusunda tıpkı bir
vücuda benzeyen293 bireyler oluşturmakla görevlendirilmiştir. Onun bu görevini
yerine getirirken izlediği yöntemler, belirlediği ilkeler ve merhameti benimsetmek
için harcadığı çabalar bizlere merhamet eğitimi konusunda ışık tutmaktadır. Hz.
Peygamber’in ilişkilerinin temelinde merhamet duygusunun olduğu görülmektedir.
Merhamet eğitiminin en güzel muallimi Peygamberimiz olmuştur. Efendimiz
(SAV), şefkat ve merhamet ekseninde bir hayat yaşamış ve ümmetine de bunu
tavsiye etmiştir. Onun merhamet örnekliğini öğrenmek, anlamak ve günümüze
taşımak da bizim görevimizdir. Çalışmamızın bu bölümünde örneklerden bazılarına
başlıklar halinde yer verilmiştir.

3.4.1. Peygamberimizin Müminlere Karşı Merhameti

Peygamberimiz ümmetine öyle düşkündür ki, ümmetinin dünyada ve


ahirette sıkıntıya düşmesi onu üzer. Nitekim şefkat Peygamberi, müminlere olan
merhametinin boyutunu şöyle ifade etmiştir: “Hiç şüphesiz ben size bir babanın
evladına olan durumu gibiyim.”294 Hadis-i şeriften de anladığımız üzere
Peygamberimizin müminlere merhameti, bir babanın evladına olan merhameti
gibidir.

Peygamberimizin ümmetine düşkünlüğü her gece sabahlara kadar ümmeti


için dualarla Rabbine yakarmasına sebep olurdu. Nitekim bir gün ellerini kaldırmış,
“Allah’ım, ümmetimi koru, ümmetime acı!” diye ağlayarak dua ederken, Yüce
Allah, Cebrail’e buyurdu ki: “Ey Cebrail! Gerçi Rabbin her şeyi bilir; ama sen git,
Muhammed’e niçin ağladığını sor.” Cebrail geldiğinde, Peygamberimiz ona, ümmeti
için ağladığını söyledi. Cebrail, Allah’ın huzuruna dönüp durumu anlattı. Yüce Allah
buyurdu ki: “Ey Cebrail, Muhammed’e git ve şunu söyle: Biz seni ümmetin hakkında

293
Buharî, Edeb, 27; Müslim, Birr, 66.
294
Ebu Davud, Taharet,4.
83

hoşnut edeceğiz ve asla üzmeyeceğiz.”295 Buradan anlıyoruz ki rahmet


Peygamberimizin müminlere merhameti, kendi nefsinden bile daha önceliklidir.

Her Peygamber geri çevrilmeyecek olan duasını dünyada iken yapmış ve


bu hakkını kullanmıştır. Peygamberimiz ise bu hakkını kıyamette ümmetine şefaat
etmek üzere ahirete saklamış ve yine ümmetine olan merhametini göstermiştir.
Ümmetinin cehenneme gireceğini duyduğu an secdeye kapanıp, “Ümmetim!
Ümmetim!” diye yakarışa geçecek, ona “artık başını kaldır! Şefaat et, şefaatin kabul
edilecek!” deninceye kadar başını yerden kaldırmayacaktır.296 Peygamberimiz şefaat
hakkını, ümmetinin en çok ihtiyacı olan zamana bırakmış ve ümmetine ne kadar
düşkün olduğunu göstermiştir.

3.4.2. Peygamberimizin Müşriklere Karşı Merhameti

Peygamberimizin merhameti sadece müminlerle sınırlı kalmamış, inancı,


rengi, ırkı, cinsiyeti ve statüsü ne olursa olsun Allah’ın yarattığı bütün mahlûkatı
kapsamıştır. Peygamberimizin hayatında müşriklere merhameti konusunda pek çok
örnek vardır. Konunun bütünlüğünü bozmamak açısından sadece birkaçına yer
verilmiştir.

Allah Resulü hicret esnasında Hz. Ebû Bekir ile birlikte Medine’ye doğru yol
alırken Kureyş’in başlarına ödül olarak koyduğu yüz deveye tamah eden Surâka
onları yakalamak istemiş ama her teşebbüsünde atının ayakları kuma gömülmüştü.
Bu işte ilahî bir koruma olduğunu anlayan Surâka Hz. Peygamber’den bir emân
mektubu alarak çekip gitti. Yıllar sonra Surâka Mekke’nin fethinin ardından İslam’ın
zaferini görüp Müslüman oldu ve Efendimizin kendisine verdiği emânla birlikte
O’nun (SAV) yanına geldi. Allah Resulü, hicrette Surâkâ’nın canına kastetmiş
olmasından bahis bile açmadı ve engin merhametiyle, gönülleri meftûn eden
şefkatiyle Surâkâ’nın kalbini fethetti.297

Uhud, başta peygamberimiz olmak üzere bütün Müslümanların çok acı


çektikleri bir yerdir. Hz. Peygamber (SAV) bu savaşta başta amcası Hz. Hamza
olmak üzere birçok Müslümanın şehit edilişine şahit olmuş, ordusu dağılmış, kendisi

295
Müslim, İman, 346.
296
Buharî, Tevhid, 36; Müslim, İman, 326-327.
297
Ahatlı, a.g.m., s. 184.
84

de yanağının sarılması, diş etine kılıç saplanması gibi acılara maruz kalmıştır. Fakat
tüm bunlara rağmen, sığındığı dağın yamacında ellerini kaldırır ve bütün bunlara
neden olan Mekkeli müşrikler hakkında “Allah’ım! Benim halkımı bağışla! Çünkü
onlar bilmiyorlar”298 diye dua ederek bizlere merhametin en yüksek derecesini
göstermiştir.

Özellikle Taif’te yaşadıkları Hz. Peygamber’i belki en derinden yaralayan


eziyet olmuştur. Orada çok ağır hakaretlere maruz kalmıştı. Görevli melek imdadına
koşmuştu ve “Ey Muhammed! Kavminin sana ne dediğini Cenâb-ı Hak işitti. Ben
Dağlar Meleği’yim. Ne emredersen yapmam için Allah Teâlâ beni sana gönderdi. Ne
yapmamı istiyorsun? Eğer dilersen şu iki dağı (Mekke’deki Ebû Kubeys ile
karşısındaki Kuaykıân) onların başlarına geçireyim” dedi. O zaman Efendimiz
(SAV) şöyle buyurdular: “Hayır, ben Allah Teâlâ’nın onların soylarından sadece
kendisine ibadet edecek ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayacak kimseler çıkarmasını
dilerim.”299

Görüldüğü üzere Peygamberimiz, kötülük yapan insanlara da merhametle


muamele etmemiz konusunda bize örnek olmuştur. Zira bu merhamet sayesinde
onların da hidayetine vesile olabilmek söz konusudur.

3.4.3. Peygamberimizin Çocuklara Merhameti

Hz. Peygamber (SAV) “Çocuk, cennet kokusudur”300 buyurmuş ve çocuk


sevgisini “Allah’ın rahmeti” olarak nitelendirmiştir. Hz. Peygamber’in hayatına
bakıldığında O’nun çocuklara karşı her zaman derin bir sevgi ve şefkat beslediği,
onlarla yakından ilgilendiği, selamlaştığı, şakalaştığı, hediyeler verdiği, her fırsatta
çocukları kucağına alıp okşadığı, öptüğü görülmektedir.301 O’na göre bir insanın
merhameti, çocuklara gösterdiği sevgi kadardı.302

Bir gün hutbede iken Allah Rasulü, konuşmasını kesti, aşağıya indi. Herkes
ne oluyor diye bakarken, o torunları Hasan ve Hüseyin’i alıp yukarıya çıkarttı ve
yanına oturttu. Bütün ashabına engin merhametinin örnekliğini sunarak dedi ki: “Şu

298
Buhârî, İstitâbetü’l-mürteddîn, 5; Müslim, Cihâd, 105.
299
Buhârî, Bed’ü’l-halk, 7; Müslim, Cihad, 111.
300
Câmiû’s-sağîr, 2/2285.
301
Şahinler, a.g.e., s. 71.
302
Tirmizî, Birr ve Sıla, 12.
85

iki çocuğun durumlarına baktım yürüyorlar, tökezleyip düşüyorlar, dayanamadım


konuşmamı keserek onları kaldırdım.”303 Merhamet timsali Efendimizin çocuklara
verdiği değer konusunda bu misal oldukça etkileyicidir.

Can vermekte olan oğlu İbrahim’i kucağına alıp öptüğü, bu sırada


gözlerinden yaşlar boşandığı bildirilmekte ve bu durumu gören Abdurrahman b.
Avf’ın, “Siz de mi ağlıyorsunuz Ya Rasûlallah?” demesi üzerine, “Bu ağlayış rahmet
ve merhamettendir. Göz ağlar, kalp mahzun olur, fakat biz ancak Rabbimizin hoşnut
olacağı şeyi söyleriz. İbrahim! Senden ayrıldığımız için gerçekten mahzunuz”304
cevabını verdiği rivayet edilmektedir.

Hz. Peygamber’in çocuk sevgisi, sadece kendi çocuklarını ve torunlarını


değil, sevgiye muhtaç bütün çocukları kapsıyordu. Buharî’den gelen bir rivayette,
Üsâme b. Zeyd şöyle demiştir: “Rasûlullah beni bir dizine, Hasan b. Ali’yi bir dizine
oturtur, sonra ikimizi de bağrına basar ve şöyle derdi: “Allah’ım bunlara merhamet
et, çünkü ben bunlara merhametliyim.”305 Hatta gayrimüslim çocuklara da aynı
şekilde şefkat ve merhametle yaklaşmıştır. Nitekim Yahudi bir çocuğu göremeyince
sormuş, hasta olduğunu öğrenince onu ziyarete giderek teselli etmiş, başını okşamış
ve müslüman olmasını sağladıktan sonra Allah’a hamdederek yanından ayrılmıştır.306

Yukarıda zikrettiğimiz ve bunların dışında burada yer veremediğimiz pek çok


örnekte, Peygamberimizin çocuklara karşı ayrım gözetmeksizin merhametin en güzel
uygulamalarını bize gösterdiği görülmektedir.. Hz. Peygamber’in çocuklara karşı
merhameti ve bu konudaki eğitimi, üzerinde durulması ve örnek alınması gereken
önemli bir konudur.

3.4.4. Peygamberimizin Kadınlara Karşı Merhameti

Hz. Peygamber, toplumun önemli bir kesimini teşkil eden kadınlara şefkat ve
merhametle muamele etmiş, müslümanlara da bunu tavsiye etmiştir. Nitekim bir
hadisinde: “Kadınlara iyi davranmanızı tavsiye ediyorum; vasiyetimi tutunuz. Zira
kadınlar kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Kaburga kemiğinin en eğri yeri üst

303
Tirmizî, Menâkıb, 30.
304
Buhârî, Cenâiz, 44.
305
Buhârî, Edeb, 22.
306
Buhârî, Cenâiz, 79; Ebû Dâvud, Cenâiz, 5.
86

tarafıdır. Eğri kemiği doğrultmaya kalkarsan kırarsın. Kendi hâline bırakırsan, yine
eğri kalır. Öyleyse kadınlar hakkındaki tavsiyemi tutunuz”307 buyurarak,
yaratılışlarını dikkate alan bir anlayışla onlara merhametli davranmayı, kusurlarına
tahammül edip sabır göstermeyi tavsiye etmiştir.

Peygamberimiz, kendisi de hanımlarına çok nazik davranır, hiçbir şekilde


kalplerini kırmazdı. “Sizin en hayırlınız, ailesine karşı en iyi şekilde davrananlardır.
Ben aranızda ailesine en iyi davranan kişiyim”308 buyurarak bu konuda örnekliğini
bizlere göstermektedir. Vefatından sonra da Hz. Hatice’nin uzak akrabalarına bile
ikramlarda bulunması309 hanımlarına şefkat ve merhametinin göstergesidir.

Bir rivayette Peygamberimize, eşlerine nasıl davranılması gerektiği


sorulduğunda Peygamberimiz: “Yediklerinizden onlara da yediriniz, giydiklerinizden
onlara da giydiriniz, onları dövmeyiniz ve kötülemeyiniz” buyurarak onlara yol
göstermiştir. Hanımlarından bahsederken “Allah’ın emaneti”310 olduklarını ifade
etmesi, onlara muamelede olması gereken şefkat ve merhametin titizlik boyutunu
ifade etmektedir.311

Bir yolculuk esnasında hanımların yanına giderek onların hallerini sorduktan


sonra develeri sevk eden Enceşe isimli görevliye: “Ey Enceşe! Yavaş ol, aman
kristalleri kırma!”312 diyerek, kadınların itina, nezaket ve merhamet ile davranılması
gereken varlıklar olduğunu eşsiz bir lisan ile dile getirmiştir. Nitekim Rasulullah
(SAV)’ın bu dünyada en değer verdiği üç şeyden birisi olarak güzel koku ve namazla
birlikte kadınları zikretmesi bile, onların hak ve hukuklarının merhamet ve anlayış
ekseninde korunması gereken değerler olduğunun peygamberi ifadesi olmaktadır.313
Tüm bu örneklerden, O’nun tüm insanlığı kuşatan merhametinin içinde kadınların
önemli bir yerinin olduğu görülmektedir.

307
Buhârî, Nikâh, 80; Müslim, Radâ, 60; Tirmizî, Talak ve Lian, 12.
308
İbn Mâce, Nikâh, 50.
309
Tirmizî, Birr ve Sıla, 70.
310
Müslim, Hac, 147. Ebû Dâvud, Menâsik, 56.
311
Özpınar, a.g.m., s. 211.
312
Buhârî, Edeb, 111,116; Müslim, Fedâil,72,73.
313
Özpınar, a.g.m., s. 212.
87

3.4.5. Peygamberimizin Yetimlere Karşı Merhameti

İslam Peygamberinin, üzerinde titreyerek durduğu ana konuların başında,


yetim ve yetim hakları gelmektedir. Çünkü küçüklüğünde anne babalarını kaybeden
çocuklar sevgiye, merhamete, eğitilmeye herkesten daha çok muhtaçtırlar. Nitekim
Peygamberimiz yetime iyi muamele edilen evi, müslümanlar içinde “en hayırlı ev”;
yetime kötü muamele edilen evi ise “en kötü ev” olarak nitelemektedir. 314 Ümmetini
yetimlerle ilgilenmeye teşvik etmektedir.
Peygamberimiz, yetimlere şefkat ve merhametle yaklaşan müminleri
müjdeleyerek şöyle buyurmuştur: “Yetimi koruyup kollayan kişi ile ben cennette şu
ikisi gibiyiz.” (Aralarını biraz açarak işaret ve orta parmağını göstermiştir).315 Başka
bir hadis-i şerifte ise: “Bir kimse, müslümanların arasında bulunan bir yetimi alarak
yedirip içirmek üzere evine götürürse, affedilmeyecek bir suç işlemediği takdirde,
Allah Teâlâ onu mutlaka cennete koyar”316 buyurarak yetimi yedirip içirmenin,
kişinin cennete girebilmesine vesile olacak kadar önemli bir amel olduğunu bizlere
iletmiştir.

Rahmet Peygamberi, yetimlerin şartsız velisi ve sahibiydi. 317 Onların başını


okşamadan geçmezdi. Merhamete en çok ihtiyacı olan çocuk, yetim çocuk olduğunu
hatırlatır, onun başını okşayanın elinin değdiği kıllar kadar sevap alacağını
söyleyerek buna teşvik ederdi.318 Bu konudaki nebevî öğretileri kısaca ifade etmek
gerekirse, Rasûl-i Ekrem’in merhamet eğitiminde, yetim başı okşamanın özel bir yeri
olduğunu vurgulamak gerekir. Yetim, onun nazarında topluma bir emanettir ve
toplumun merhametinin tecelli edeceği en önde gelen varlıktır. Onu haksızlıklardan
koruyacak önemli bir unsur, ona gösterilecek merhamettir.319 Nitekim kalbinin
katılığından şikâyetle çare soran birisine “Eğer kalbinin yumuşamasını istiyorsan
fakiri doyur, yetimin başını okşa!” tavsiyesinde bulunmuştur. 320 Yine Hz.
Peygamber, yetimin ihtiyaçları için koşuşturmanın, cihat etmekle eşdeğer olduğunu

314
İbn-i Mâce, Edeb, 6.
315
Buhârî, Edeb, 24; Talak,14.
316
Tirmîzî, Birr, 14/1917.
317
Müslim, Cuma, 43; İbn Mâce, Mukaddime, 7.
318
İbn Hanbel, Müsned, V, 250.
319
Özpınar, a.g.m., s. 215.
320
İbn Hanbel, Müsned, II, 263, 387.
88

bildirmiştir.321 Bu sayede Allah Rasûlü, yetime ilgi gösterip merhametli davranıldığı


ölçüde Allah katındaki değer ve sevabın artacağı, aynı zamanda merhametli olmayı
da öğrenilebileceği gerçeğine işaret etmektedir.322

3.4.6. Peygamberimizin Hayvanlara Merhameti

Peygamberimizin engin şefkat ve merhameti hayvanları da kapsıyordu. Onun


anlayışına göre can taşıyan ve korunmaya muhtaç olan her şey, şefkat ve merhametle
muamele görmeliydi. Hadis-i şerifte, hayvanlara merhametli olmanın bazen bütün
günahları affettirecek kadar büyük bir önem taşıdığı şöyle ifade edilmektedir: “Bir
adam yolda yürürken susadı, bir kuyu buldu. İçine inip su içti. Yukarı çıktığı zaman
dilini çıkarıp susuzluktan toprak yalamakta olan bir köpek gördü. Adam: ‘Zavallı
hayvan tıpkı benim gibi susamış’ dedi ve derhal kuyuya indi, ayağındaki pabucunu
çıkarıp içine su doldurdu, ağzına alıp yukarıya çıkardı ve köpeğe içirdi. Allah onun
bu hareketinden memnun kalıp onu bağışladı.”323

Hayvanlara eziyet ve işkence etmenin, insanın cehennemlik olmasına sebep


olacağına dair hadisler de vardır. Peygamberimiz bu konuda şöyle buyurmaktadır:
“Bir kadın, bir kediyi hapsedip onu yedirmediği, içirmediği ve yeryüzünün
haşeratından yemesine de müsaade etmeyip ölümüne sebep olduğu için cehenneme
girmiştir.”324 Yine başka bir örnekte Rahmet Peygamberi, dağlanarak yüzüne damga
vurulmuş bir merkebin yanından geçti. Bunun üzerine: “Bu hayvanın yüzünü
dağlayana Allah lânet etsin!” buyurdu.325 Burada da hayvanlara eziyet etmenin
Allah’ın lânetine uğramaya sebep olduğu belirtilmektedir.

Hz. Peygamber (SAV) bir keresinde Ensâr’dan bir kimsenin bahçesine


uğramış, orada bir deve görmüştü. Deve, Peygamber Efendimizi görünce inledi ve
gözlerinden yaşlar aktı. Efendimiz, devenin yanına gitti, kulaklarının arkasını
şefkatle okşadı. Deve sakinleşti. Bunun üzerine Hz. Peygamber: “Bu deve kimindir?”
diye sordu. Medineli bir delikanlı yaklaştı ve: “Bu deve benimdir ey Allah’ın
Rasûlü!” dedi. Fahr-i Kâinât Efendimiz: “Sana lutfettiği şu hayvan hakkında

321
Tirmîzî, Birr ve Sıla, 44.
322
Özpınar, a.g.m., s. 215.
323
Buhârî, Şürb,9; Müslim, Selâm, 153.
324
Buhârî, Enbiya,54; Müslim, Birr, 135.
325
Müslim, Libas, 107.
89

Allah’tan korkmuyor musun? O senin, kendisini aç bıraktığını ve çok yorduğunu


bana şikayet ediyor.” buyurdu.326 Görüldüğü üzere Peygamberimiz önce deveyi
sakinleştirdi, sonra sahibini uyarıp durumu düzeltmesini istedi.

Yine Efendimizin hayvanlara olan merhametini gösteren bir öğretisi de


şöyledir: Adamın biri kaya kuşunun yumurtasını yuvasından almıştı. Zavallı kuş,
yumurtasının peşinden çırpınıp duruyordu. Rahmet Peygamberi (SAV), durumu
araştırarak bu kuşa kimin rahatsızlık verdiğini sordu. Öğrenince de o anda gördüğü
merhamet eksikliğini gidermek için şöyle buyurdu: “Kuşa merhamet için, o
yumurtayı yerine bırak.”327 Yavrularının alınmasından dolayı çırpınan bir kuş için
“Bunu üzen kimdir, derhal yavrularını ona veriniz” buyurarak, bir kuşun bile
yavrularından ayırılmasına dayanamamış ve merhametini bu şekilde göstermiştir.328
Rasûl-i Ekrem, hayvanlara işkence yapılmamasını,329 ateşte yakılmamasını,330 ve
birbirleriyle dövüştürülerek zarar gördürülmemesini331 emretmiştir. Hayvanlara
eziyet eden, zarar veren, lüzumsuz yere öldüren ve onların tabii durumlarını
değiştirenleri uyararak merhametli olmalarını emretmiştir.332 Bütün bu örnekler,
Allah Rasûlünün hayvanlara olan engin şefkat ve merhametinin göstergeleridir.

3.4.7. Peygamberimizin Çevreye Merhameti

Hz. Peygamber’in örnek yaşantısına baktığımızda, korunması, geliştirilmesi


ve iyileştirilmesi başta olmak üzere, onun çevreyle ilişkisinin hep merhamet eksenli
olduğunu görmekteyiz. Onun öğretisinde bütün varlıklara karşı ince, duyarlı, hassas,
yufka yürekli ve kısaca merhametli davranmak esastır.333 Çevreye duyarlı olmanın,
şefkat ve merhametle muamele etmenin insan olmanın bir gereği olduğu gerçeğini
bizlere göstermektedir.
Hz. Peygamber, ağaç dikmeyi teşvik etmiş ve ondan istifade edecek her türlü
canlıyı dikkate alarak bunun, onu dikene sadaka olacağını söylemiştir.334 Her canlı

326
Ebû Dâvûd, Cihâd, 44/2549.
327
Buhârî, El-Edebü’l-Müfred, 139.
328
Ebû Dâvûd, Cihad, 112.
329
Buhârî, Zebaih ve’s-Sayd,25; İbn Mâce, Zebâih, 10.
330
Buhârî, El-Edebü’l-Müfred, 139.
331
Ebû Dâvûd, Cihad, 51.
332
Özpınar, a.g.m., s. 220.
333
Özpınar, a.g.m., s. 219.
334
Müslim, Müsakat,7.
90

sahibi varlığın sulanmasından sevap alınacağını buyurmuş,335 savaş anında dahi


ağaçlara zarar verilmemesini, durgun suların336 ve ağaç altlarının kirletilmemesini
emretmişti. İhramlı insanın ot bile koparamayacağını bildirerek, çevreye saygının ve
onu korumanın yerine göre bir ibadet olduğunu öğretmiştir.337
Allah Rasûlü, çevreye karşı merhametle muamelede sevginin de göz ardı
edilmemesi gerektiğini vurgulamış ve Uhud dağına sevgisini şöyle belirtmiştir:
“Uhud bizi seven bir dağdır ve biz de onu severiz.”338 Cansız varlıklara bile
gösterdiği bu merhamet, çevremize hangi gözle bakmamız gereği konusunda bizlere
ışık tutmaktadır. Bu konudaki diğer bir rivayet de şöyledir: “Rasûlullah Efendimiz,
hutbelerini bir hurma kütüğü üzerinde okurdu. Mescide minber yapılınca, kütüğü
terk edip minberin üzerinde hutbe okumaya başladılar. O hurma kütüğü de
Rasûlullah’ın hicranıyla ağlamaya başladı. Hz. Peygamber kütüğü okşadı, kütük
sakinleşti. Eğer o kütüğün yanına gelip teselli etmeseydi kıyamete kadar
ağlayacaktı.”339
Özetle söylemek gerekirse Hz. Peygamber’in, insanların hizmetine verilen
canlı, cansız tüm varlıklara merhametle davrandığı görülmektedir. Merhametin salt
bir duygu olmaktan öte, yaşanan bir kavram olduğunu bizlere göstermiştir. Rahmet
Peygamberinin bizzat yaşayarak bizlere öğrettiği merhamet örnekliğini anlamak ve
kendi yaşantımızda uygulamak başlıca görevimiz olmalıdır.

3.5. Merhamet Eğitiminde Etkili Unsurlar

3.5.1. Aile

Aile, içinde insanın bir birey olarak geleceğe hazırlanma sürecinin


gerçekleştiği, eşlerin kendi aralarında ve ebeveynle çocuklar arasında yaşanılan
davranışların şekillendiği, sıcaklık, samimilik ayrıca güven verecek şekilde ilişkilerin

335
Buhârî, Mezâlim, 23; İbn Mâce, Edeb, 8.
336
Buhârî, Vudû, 68.
337
Özpınar, a.g.m., s. 220-221.
338
Buhârî, cihad, 71; Müslim, Fadâil, 11; Hac, 504.
339
Buhârî, Menâkıb, 25; Tirmîzî, Menâkıb, 6.
91

kurulduğu, içinde bulunulan toplumsal düzene göre ekonomik etkinliklerin de bir


ölçüde yer aldığı toplumsal bir kurumdur.340

Toplumu meydana getiren en önemli dinamiklerden birisinin aile olduğu


bilinen bir gerçektir. Çünkü çocuğun ileride nasıl biri olacağı, büyük oranda
ailesinden aldığı terbiyeye bağlıdır. Çocukluk döneminde şahsiyet çizgisinin
şekillenmesi, çocuğun gelişiminde ailenin ne kadar önemli olduğunun
göstergesidir.341 Çocuk, nasıl ki anne ve babasının kalıtım unsurlarını üzerinde
taşıyorsa, şahsiyet yönünden de yine onların izlerini taşır.

Eğitimin en iyi gerçekleştirileceği yer ailedir. Birey, ilk dinî ve ahlâkî bilgi ve
tutumları ailesinden öğrenir ve öğrenmeler kolay söküp atılamayacak kadar derin bir
şekilde yerleşir. Günlük hayatta “huy” dediğimiz karakter vasıflarının pek çoğunun
temeli çocuklukta aile vasıtasıyla atılır. Çocuk sadece insanlarla değil, yüce
yaratıcıyla ve eşya ile olan ilişkilerinin esasını da burada öğrenir. Cömertlik,
cimrilik, temizlik, düzenlilik, sosyallik, merhamet, kıskançlık, paylaşma, doğruluk
gibi değer ve alışkanlıkların kazanılması hep çocukluktaki eğitime bağlıdır.342
Çocuğun ileride nasıl bir kişiliğe sahip olacağı, büyük oranda küçük yaşlarda aldığı
terbiyeye bağlıdır. Kısacası aile, çocuk eğitiminde her zaman ilk sıradaki önemini
korumaktadır.

Ailenin önemini daha iyi açıklamak üzere fıtrat hadisini tekrar hatırlamakta
yarar görüyoruz. Peygamberimiz (SAV) şöyle buyuruyor: “Her çocuk İslam fıtratı
üzere (Allah’a inanamaya ve İslam dinini kabule eğilimli olarak) doğar. Sonra anne
ve babası onu Yahudi, Mecusi veya putperest yapar. Eğer anne ve babası Müslüman
iseler, çocuk da Müslüman olur.”343 Çünkü burada, aile müessesinin etkisi açık bir
şekilde ortaya konulmakta ve ailenin çocuk üzerinde, onu İslam dinini kabullenmeye
yatkın bir şekilde yaratılmış olmasına rağmen, Hristiyanlaştıracak, Yahudileştirecek
kadar söz sahibi olduğu vurgulanmaktadır.344

340
Rahime Beder Şen, “Ailede Anne ve Baba Rolleri”, Diyanet Aylık Dergi, S. 195, Yıl:2007, s. 39.
341
Bilgili, a.g.e., s. 125.
342
Mehmet Zeki Aydın, “Aile ve Çocuk Eğitiminde Öncelikli İlkeler”, Çocuk ve Çocukluk Deneme
Kitabı Dünyadan Büyüktür Çocuk, İstanbul, Çocuk Vakfı Yay., 2011, s. 257-258.
343
Buharî, Cenâiz,79; Müslim, Kader, 25.
344
Ay, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım, s. 119-120.
92

Çocuğun kişiliğinin oluşması ve güçlenmesi için tutarlı bir aile ortamında


yetişmesinin gereğini Rousseau şu cümleleriyle ifade etmektedir: “Doğar doğmaz,
onu zabt ü rabt altına alınız ve adam oluncaya kadar onu bırakmayınız. Böyle
yapmazsanız muvaffak olamazsınız. Hakiki sütnine ana olduğu gibi, hakiki mürebbi
de babadır. Ana ile baba sistemleri hususunda birbiriyle anlaşsınlar. Çocuk birinin
elinden ötekinin eline geçsin. Mâkul ve mahdut zihinli bir baba tarafından terbiye
edilmek, dünyanın en mahir hocası tarafından yetiştirilmekten daha iyidir.”345 Bu
itibarla, anne ve babanın çocuğun dinî gelişiminde önemli bir faktör olduğu görülür.
Çünkü çocuk zamanın büyük bölümünü onlarla geçirir ve kendisine model olarak
seçtiği en önemli kişiler yine anne ve babasıdır.

Çocuklar merhamet duygusuyla büyütülürlerse dünyayı emin bir yer olarak


bilirler ve etraflarındaki insanları güvenilir insanlar olarak görürler. Bazı insanlar
vardır hayatı hep bir tedirginlik duygusuyla yaşarlar, hep hayatın darbelerinin,
insanların darbelerinin nereden geleceklerini düşünürler. İşte bu, çocukluk çağındaki
yetişme tarzıyla, anne babalık tarzıyla çok alakalıdır. Eğer anne ve baba bu çocuğa
yeterince sevgi, şefkat ve merhamet verebildiyse o çocuk güvenli bir bağlanma
dediğimiz bir hâl üzere büyür. Anne ve babasından dünyanın o kadar da korkulacak
bir yer olmadığının, dünyanın yerleşilecek, sevilebilecek, insanlara istinat
edilebilecek, emniyet edilebilecek bir yer olduğunun bilgisiyle büyür.346 Çevresiyle
iletişime geçmeye başladığı andan itibaren de ailesinden aldığı bu eğitimin gereği
gibi davranır. Fakat tam aksine ailede merhamet duygusuyla büyütülmeyen çocuklar
kendilerini hep tehlike içinde hissettiklerinden merhamet duygusu içinde olmaya
yönelemezler.

Erken dönemde merhamet ile yaşayan, çevresindekilerden merhametli


davranışlar gören bireylerin daha çok merhametli davranışlar gösterdikleri
söylenebilir. Oysa gelişim döneminde ailesinden, merhamet duygusundan çok
zalimlik duygularını görerek, bunları beyinde kodlayan bir birey, durup dururken
hayvanlara (kedi, köpek ve kuşlar gibi) eziyet edebilmekte, arkadaşının sahip olduğu
bir oyuncağı veya devlete ait bir aracı çok rahatlıkla kırıp yakmakta, bundan da

345
Ay, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım, 20.b., İstanbul, Timaş Yay., 2005, s. 127; Jean Jacques
Rousseau, Emil Yahut Terbiyeye Dair, s. 258.
346
Sayar, a.g.m., s. 36.
93

büyük bir patolojik haz almaktadır. Bireyin kazandığı bu davranışları, ileriki


hayatında diğer canlılara göstermesinin yanı sıra, bunu zalimce davranışlar ile
toplumun diğer fertlerine (ailesine, eşine, çocuklarına, ebeveynine, talebesine vs.) de
gösterebilir.347 Dolayısıyla merhamet eğitimi öncelikle ailede başlar, çocuğun
gireceği sosyal ortamlara ve buralardan alacağı eğitime göre şekillenir.

Aile içinde, çocuk eğitiminde ilk sırayı anne almaktadır. Çünkü çocuk
yetiştirilmesinde annelik içgüdüsünden dolayı kadın, erkekten daha elverişlidir.
Çocuğun eğitiminde en önemli görevin annelere ait olduğu hususunda Rousseau
şöyle demektedir: “Birinci ve en mühim terbiyenin kadınlara ait olduğu su götürmez.
Eğer tabiatın Hâlikı bu terbiyeyi erkeklere tahsis etseydi, onlara çocukları beslemek
için süt de ihsan ederdi.”348 Nitekim çocuk merhamet duygusunu ilk önce annesinin
karnında tatmakta, daha sonra yine annesinin şefkatli kucağında merhameti
hissetmektedir. Şunu da belirtelim ki, çocuğun şahsiyet gelişiminde ve merhamet
gibi duyguların kazanılmasında rol model olması sebebiyle baba da büyük önem
taşır. Bu yüzden baba da bu konuda üzerine düşen görevi yerine getirmeli ve anneye
destek olmalıdır.

Merhamet duygusu, çocuk eğitiminde yalnızca çocukla anne babanın


arasındaki ilişkilerde değil; anne babanın kendi aralarındaki ilişkilerde de temel ölçüt
olmalıdır. Çocuk sevgi ve merhamet ortamında büyümelidir. Bu iki duygunun
olmadığı ortamlar, çocuğun gelişimi açısından olumsuz sonuçlar doğurur. Çocuklara
verilecek iyi bir terbiyenin şartı, güzel geçimden hâsıl olacak huzur ortamıdır. Onlara
gerginliğin, korku ve hayal kırıklıklarının çok yaşanmadığı, neşe ve mutluluğun
yoğun olduğu, kendilerini güven içinde hissettikleri bir ortam sağlanması,
öğrenmelerini olumlu yönde etkileyecektir.349 Bu sebepledir ki, Kur’an’da eşler
arasındaki ilişkinin temeli huzur, sevgi ve merhamete dayandırılır.350 Bu güzel
hasletlerin olduğu bir ortamda büyüyen çocuk, önce kendisine ve ailesine, daha sonra
da çevresindeki tüm canlılara merhametle muamele etmeyi öğrenecektir.

347
Uğur, a.g.m., s. 92-93.
348
Ay, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım, s. 127; Muhammed Kutub, Kur’an Araştırmaları, I. c.,
s.38.
349
Çoban, a.g.e., s. 187.
350
Rum Suresi, 30/21.
94

Sonuç olarak aile ortamındaki tüm bireyler çocuğu merhamet konusunda


eğitirken, çocukla ve birbirleriyle olan ilişkilerini bu doğrultuda düzenlemelidir.
Yüce Allah’ın, çocuğun fıtratına yerleştirdiği bu duyguyu açığa çıkarmak ve
geliştirmek için gayret göstermelidir. Nitekim çocuk yaratılıştan bu duyguya sahip
olduğu halde ailenin yol göstericiliğine ihtiyaç duyar.

3.5.2. Sosyal Çevre

Çocuklarda merhamet değerinin oluşmasında bir diğer önemli etken sosyal


çevredir. Sosyal çevre ile kastedilen, çocuğun ailesi dışında etkileşimde olduğu
kişilerdir. Akrabaları, arkadaşları, komşuları, öğretmenleri bu grup içinde sayılabilir.
Çocuğun yoğunlukla ailede değil, okul ve çevrede sosyalleştiği gözden kaçırılmamalı
ve onun sosyalleşmesine katkı sağlayacak çevre konusuna dikkat edilmelidir.351
Çünkü çevreye etkileşim içinde olmaya başladığı andan itibaren onlardan etkilenme
süreci de başlamış olur.

İnsan yaratılışı gereği hayra da şerre de yönelmeye meyillidir. Bu durumda


dış etkenlerin ne kadar önemli rolü olduğunu gösteren şu rivayet örnek verilebilir:
Memleketinde çok sayıda kişiyi öldürdükten sonra iyilerin yaşadığı başka bir yere
göç eden ve onlarla birlikte ibadet edip iyilik yapan bir insanın, tekrar memleketine
geri dönmesi halinde, kötü insanların yaşadığı yerde yine olumsuz davranışlarda
bulunabileceği haber verilmiştir.352 Bu haber sosyal çevrenin fert üzerinde önemli bir
etkisinin olduğunu göstermesi açısından kayda değerdir. Çocuk yakın çevresinden ne
görürse onu almaya meyilli olduğu için kötü hareketler teşvik edilmemelidir.353
İyiliğe yönlendirilip bu doğrultuda çocuğa örnek olunmalıdır.

Çocuk, hayatının ilk yıllarında sadece aile bireyleri değil, çevresindeki diğer
insanlarla da iletişim kurar ve onları gözlemler. Bu nedenle yakın çevresindeki
insanların çocuğa yaklaşımları ve çocukla geçirdikleri sürenin uzunluğu, çocuğun
merhamet değerini öğrenmesi açısından en az ailesi kadar etkili olabilir.

Sosyal çevre içinde çocuğu önemli ölçüde etkileyen oluşumlardan birisi de


arkadaşlardır. Arkadaşlık olgusu çocuğun başkasına karşı sempati duymasından

351
Çoban, a.g.e., s. 90.
352
Buhari, Enbiya, 50; Müslim, Tövbe, 46; İbn Mâce, Diyât, 2.
353
Bilgili, a.g.e., s. 122-123.
95

kaynaklanır ve algı, duygu ve eylem yönünden birlikteliği ve bir arada olma isteğini
gerektirir. Çocuk başkasının üzüntüsünü kavrayabilmeli, olayı kendi duygularıyla
tartabilmeli ve bu duygularını söz ve eylemi ile dile getirebilmelidir. İşte bütün
bunları çocuğa arkadaşlık kazandırır. Yoksa çocuk sadece kendisi ile ilgilenen, kendi
derdi ile dertlenen bir kişilik oluşturacak, başkasına ağlayacak veya onun başarılarına
sevinecek bir hali olmayacaktır.354 Bu nedenle çocuğun merhamet duygusunun
gelişmesi yönünde arkadaşları oldukça etkilidir.

Bilgisayar, televizyon, internet gibi kitle iletişim araçları da çocuğun


eğitimini etkileyen önemli unsurlardır. Yapılan araştırmalar yaygın internet kullanan
ve zamanının önemli bölümünü bilgisayar karşısında geçiren çocukların sosyal
gelişimlerinin gerilediğini göstermektedir. Yine benzeri çalışmalar bilgisayar
oyunlarının çocuklarda saldırganlığa sebep olduğunu ortaya koymaktadır.355 Bunun
sonucunda da yaratılışta var olan şefkat, merhamet duyguları kaybolmakta ve yerini
çevresindekilere duyarsız kalma, daha ileri boyutta da kendisine ve çevresine zarar
verme gibi davranışlara bırakmaktadır. Bundan dolayı çocuğun bu araçlarla sınırlı
şekilde zaman geçirmesi sağlanmalı, aşırı kullanımına engel olunmalıdır.

Merhamet eğitiminde okul öncesi eğitim kurumları da önemli görevler


üstlenmektedir. Okul öncesi dönem, çocuğun bireysel özelliklerine ve gelişimine
uygun imkânlar sağlayan, onların tüm gelişimlerini toplumun kültürel değerleri ve
özellikleri doğrultusunda yönlendiren bir eğitim sürecidir.356 Bu dönemde alınan
eğitim, kişinin tüm hayatına etki etmesi yönünden önemlidir. Merhametli çocuklar
yetiştirmek için uygun ortamlar sağlanarak, çocuğun seviyesine göre eğitim
yapılmalıdır. Çocuğa kazandırılmak istenen merhamet değeri; hikâye, drama ve
etkinliklerle desteklenerek sunulmalıdır.

Unutulmamalıdır ki, çocuğun okul öncesi kurumlarda aynı ortamı paylaştığı


akranlarının ve öğretmenlerinin tavırlarının, çocuğun gelişimi üzerinde etkisi
büyüktür. Merhamet yetisini geliştirmeye buradan başlanır ve daha sonra
çevresindeki diğer canlılara karşı da merhametli olması gerektiği bilinci verilmeye

354
Dodurgalı, a.g.e., s. 214.
355
Dodurgalı, a.g.e., s. 138.
356
Cihandide, a.g.e., s. 88.
96

çalışılır. Çocuk buradan elde ettiği kazanımlar sayesinde, çevresindeki insanlarla ve


diğer canlılarla ilişkilerini düzenler.

3.6. Merhamet Eğitiminde Rehber İlkeler

3.6.1. Yaşayarak Eğitme (Model Olma) Yaklaşımı

Çocuk eğitimi hususunda en önemli ilke, örnek/model olmaktır. Yaşayarak


eğitme, iyi davranış örnekleri göstermenin eğitimde önemli bir yeri vardır. Örnek
/model olma derken sadece aile bireylerinin örnek olması anlaşılmamalıdır. İlk
bebeklik döneminde doğal olarak anne baba gibi aile bireyleriyle yaşayan çocuğun,
büyüdükçe çevresi genişleyecektir. Bu nedenle çocuğun çevresinde bol miktarda iyi
davranış örnekleri meydana getirmeye dikkat edilmelidir. Aksi halde sözlerle telkin
edilmeye çalışılan, davranışlar ile yalanlanmış olur. Çünkü çocuklarda sözlü
telkinleri fiil haline dönüştürmekten çok, gördüklerini taklit etme özelliği
hâkimdir.357 Dolayısıyla çocukta öğrenmenin ilk basamağı, çevresinde gördüklerini
taklit etmesidir.
Çocuğun çevresinden etkilendiği gerçeğini düşündüğümüzde dikkat etmemiz
gereken bir diğer önemli husus, çocuğun arkadaşlarını, ona olumlu anlamda model
olabilecek çocuklardan seçmeye özen göstermektir. Çünkü çocuk büyüklerinden
etkilendiği kadar birlikte vakit geçirdiği akranlarından da etkilenebilmektedir.
Bilindiği üzere Kur’an alfabesinin baş tarafında Elif harfi vardır ki, dikine düz bir
harftir, sona yakın da orak gibi eğri Lâm harfi vardır. İkisini birleştirdiğimiz zaman
Lâmelif meydana gelir ki her iki harf de burada eğridir. Yani eğri olan Lâm, aslında
doğru olan Elifi eğdiği gibi, doğru ve temiz ahlâklı bir çocuğun ahlâkı ve terbiyesi
noksan bir çocukla arkadaş olması, terbiyeli olan çocuğun ahlâkını bozar. Zira kalp
çok hassas bir ayna gibidir ki, karşısındakinin hâl ve vaziyetini derhal çeker. 358 Bu
sebeple çocukların kendilerine olumlu yönde model olabilecek, terbiyeli ve güzel
ahlâklı arkadaşlarıyla vakit geçirmesini sağlamak, onun eğitimi açısından büyük
öneme sahiptir.
Kuran-ı Kerim’in eğitim metotlarından biri de insanlara bazı şeyleri
öğretirken onlara davranış örnekleri sunmasıdır. İnsanları söz ile etkilemekten çok,

357
Mehmet Zeki Aydın, a.g.m., s. 259-260.
358
Osman Karabulut, İslâm’da Çocuk Terbiyesi, 4.b., Konya, Uysal Kitabevi, 1993, s. 77-78.
97

yaşayarak etkilemenin önemine dikkat çeker. Nitekim Yüce Allah, Bakara Suresinde
bu gerçeğe şöyle temas etmektedir: “Siz Kitab’ı (Tevrat’ı) okuyup durduğunuz halde,
kendinizi unutup başkalarına iyiliği mi emrediyorsunuz? (Yaptığınızın çirkinliğini)
anlamıyor musunuz?”359 Başka bir ayet-i kerimede ise şöyle buyurulmaktadır:
“Ailene namazı emret ve kendin de ona devam et.”360 Ayetlerden hareketle; kişinin
yapılmasını istediği davranışı, önce kendisi yaparak örnek olması gerektiği sonucu
çıkarılmaktadır.

Peygamberimizin örnek hayatına bakıldığında çocuk eğitiminde, yaşayarak


eğitme ve örnek olma anlamında pek çok örnek karşımıza çıkar. Bir rivayette
sahabelerden Abdullah İbni Âmir der ki: Bir gün Resul-i Ekrem (SAV) bize gelmişti.
O zamanlar henüz çocuktum. Oynamak için sokağa çıkmıştım. Annem:

— “Abdullah! Buraya gel. Bak, sana ne vereceğim!” diye beni çağırınca


Peygamber efendimiz anneme:

— “Ona ne verecektin?” diye sordu. Annem de:

— “Bir hurma verecektim.” diye cevap verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber
anneme şunu söyledi:

— “Eğer çocuğa bir şey vermeseydin senin hakkında, ‘Bir yalan söyledi’ diye
yazılacaktı”361

Burada eğer anne, bir şey vermek üzere çocuğuna söz verip sonra da verdiği
sözü yerine getirmezse çocuk da aynı şekilde davranarak çevresindekileri
aldatacaktır. Çünkü çocuk, yapılan davranışın doğruluğunu veya yanlışlığını
sorgulamadan aynen taklit eder. Bu bağlamda anne, baba ve çocuğun üzerinde etki
eden diğer bireylerin, çocuklar tarafından takipte olduklarının bilinciyle dikkatli
davranmaları gerekir. Zira çocuk terbiyesinde öğretebilmenin yolu anlatmaktan
değil, yaşamaktan geçer. Anne baba ve eğitimciler çocuğa kazandırmak istedikleri

359
Bakara Suresi, 2/44.
360
Tâhâ Suresi, 20/132.
361
Ebû Davud, Edeb, 80.
98

olumlu hasletlerin anlatıcısı değil, yaşayıcısı olur. Öğütlerini kal diliyle değil, hal
diliyle vermeye çalışır.362

İmam Gazalî363 hazretleri ile bal yiyen çocuk hadisesi, yaşayarak eğitmenin
tesiri bakımından bize ışık tutmaktadır. Menkıbe odur ki;364 bir baba oğlunun
gereğinden fazla bal yemesinden şikâyetçidir. Zira artık bu durum bir hastalığa
dönüşmüştür. Çocuğunu bu alışkanlıktan kurtarmak için İmam Gazalî hazretlerinin
yolunu tutar. Amacı, Hazretin, çocuğu için nasihatte bulunmasını istemektir.

Baba ve oğlu İmam Gazalî’n huzuruna çıkarlar ve dertlerini arz ederler. Allah
dostu, önce çocuğa sonra babasına uzun uzun bakar ve 40 gün sonra huzura
gelmelerini söyler. Çocuk için tesirli duayı 40 gün sonra yapacağını da sözlerine
ekler.

Aradan 40 gün geçer. Baba, İmam hazretlerinin edeceği duayı merak ederek
oğlunu kaptığı gibi huzura kabulünü arz eder. İmam Gazalî önce babaya sonra
çocuğa baktıktan sonra; “Oğul, bal yemeyi bırak” der. İmamın bu cümlesi babayı şok
etmiştir. Nitekim bu cümleyi söylemesi için mi 40 gün beklemişlerdir? Merakına
yenik düşen baba İmam Gazalî’ye bekledikleri 40 günün hikmetini sorar:

“Hoca Efendi, bu cümleyi 40 gün önce de söyleyebilirdiniz. Neden bizi


beklettiniz?” der.

İmam Gazalî, bu sorunun cevabını asırlara örnek olacak bir levha misali
bizlere miras bırakır:

“40 gün önce bal yemiştim. Bal yediğim halde çocuğa bal yeme deseydim
tesirli olmazdı. Balın vücudumdan atılması için 40 gün istedim. Bu sürede hiç bal
yemedim. Böylelikle çocuğa bal yememesini tavsiye edebildim.” İmam Gazalî’nin
bu hassasiyeti, babasının her türlü uğraşına rağmen baldan vazgeçiremediği
çocuğunda tesirli olmuş, İmam’ın tek bir cümlesiyle küçük çocuk bal yemekten
vazgeçmiştir.

362
Hatice Kübra Tongar, Fıtrat Pedagojisi, 10.b., İstanbul, Hayykitap, 2017, s. 23.
363
Tongar’ın eserinde bu isim “İmam Gazali” şeklinde geçmektedir. Fakat pek çok yerde, anonim
kaynaklarda “İmam Azam Ebu Hanife” olarak geçmektedir.
364
Tongar, a.g.e., s. 35-36.
99

Bir anne çocuğunu giydirip okula hazırlarken şöyle diyordu: “Sakın pis
çocuklarla arkadaşlık yapma. Unutma, sen kültürlü ve eğitimli bir ailenin
çocuğusun.” Bir gün kapının zili çaldı. Çocuk koşarak kapıyı açtı. Kapıda yaşlı bir
kadın duruyordu. “Açım. Allah rızası için bir ekmek parası” diye yalvardı. Çocuk
geriye döndü. “Anne, dedi, yaşlı bir teyze ekmek parası istiyor.” Kadın sinirle kapıya
yöneldi. “Dış kapıdaki ‘dilenciler giremez’ yazısını okumadın mı? Çabuk, polis
çağırmadan git! Kim bilir bankada kaç milyar paran vardır” diye bağırdı. Yaşlı kadın
inleyerek: “Allah’tan kork, ben yaşlı, hasta ve fakir bir insanım…” dedi. Fakat daha
sözünü bitirmeden evin hanımı kapıyı yaşlı kadının yüzüne kapattı. Çocuk annesinin
yaşlı kadına karşı gösterdiği davranışa üzülmüştü. Ancak bir taraftan da düşünmeden
edemiyordu: “Ya annemin dediği gibi kadının bankada çok parası varsa?..” Bu
hikâyeyi “Çocuğu Eğitmenin Kötü Yolları” isimli kitabında anlatan C.G. Salzmann
diyor ki: “Bu çocuk zamanla büyüyüp anne oldu. Onu bir fakire yardım ederken hiç
gören olmadı.”365 Nitekim çocuğun bu duygudan yoksun yetişmesinde, annesini
örnek almasının etkili olduğunu söyleyebiliriz.

Anne ve babanın çocuğa model olmasının gerekliliğinin yanında


öğretmenlerin model olması da çocuğun gelişimi açısından önemlidir. Çünkü çocuk
anaokulu vb. kurumlara başladığı yaşlardan itibaren öğretmeniyle vakit geçirmeye
başlamaktadır. Hatta bazı durumlarda günün büyük kısmını anne ve babasından daha
çok eğitimcilerle geçirmektedir. Her öğretmen, kendi inancını, samimiyetini,
heyecanını, duygularını, özet olarak kendi ruhunu öğrencilerine aşılar. Mesela sinirli
bir öğretmenin etrafındaki öğrenciler de sinirli davranışlar gösterirler. Çocuklar,
sözlü iletişimden çok, sözsüz iletişim ile ve modellerle aynîleşerek kendilerine hayat
tarzı kurarlar.366 Eğitimcilerin bu hususu göz önünde bulundurmaları çocuk üzerinde
olumlu etkiler bırakarak kişiliğine etki edecektir.

Bir insanı anlayabilmek için onun birlikte yaşadığı insanlara karşı tutumunun
incelenmesi gerektiğini söyleyen Alfred Adler, ilk çocukluk dönemine dikkat çeker.
Ona göre yetişkinlikte görülen bazı davranışlar çocukluktaki izlenimlerin bir
yansımasıdır. Bu sebeple küçüklükte oluşan şahsiyet ve karakterin daha sonraki

365
Çankırılı, a.g.e., s. 90.
366
Hasan Mahmut Çamdibi, Güzel Ahlâk ve İnsan İlişkileri, 2.b., İstanbul, Çamlıca Yay., 2014, s. 13-
14.
100

dönemlerde değişikliğe uğraması son derece güçtür.367 Burada büyüklere düşen en


önemli vazife, çocuklara iyi örnek olmaları ve bu yönde rehberlik etmeleridir. Çünkü
çocuklar yetişkinlerde gördüklerini olduğu gibi aktarma eğilimindedir. Taklit
ettiklerini de zamanla benimseyerek alışkanlık haline getirebilirler.368

Çocukluk döneminde merhamet eğitiminde, çocuğun çevresindekilere


öykündüğü dikkate alınarak bu süreçlerde etkili olan tüm değişkenlerin tutum ve
davranışlarıyla çocuğa örneklik etmeleri gerekir. Dolayısıyla çocuktaki merhamet
duygusunu ortaya çıkaracak ve bu duyguyu geliştirecek örnekler sergilenmelidir.369
Ebeveynler ve eğitimciler ihtiyaç sahiplerini gözetmek, yaşlı bir büyüğe yardım
etmek, yaralı bir kuşu tedavi etmek ya da sokakta acıkan bir hayvana yiyecek vermek
gibi davranışlarıyla çocuğun merhamet duygusunu geliştirebilirler. Bu bağlamda,
çocuğun öğrenme tarzları göz önünde bulundurularak bu duyguyu geliştirecek ve
onlara model oluşturacak hikâye, masal ve tarihi şahsiyetlerin yaşamlarında
merhametle ilgili örneklerden yararlanılabilir.

Merhamet duygusunu yaşayarak eğitme metoduyla kazandırmak açısından


değineceğimiz bir diğer önemli husus, yapılan yardım davranışlarına çocukların dâhil
edilmesidir. Örneğin yolda ihtiyaç sahibi birisini gördükleri zaman anne ve babanın
kendileri para vermek yerine, parayı çocuğa verip, “yavrum al şu parayı amcana ver”
veya “al şu parayı teyzene ver” diyerek onun bu duyguyu yaşamasına imkan
sağlanmalıdır. Aynı şekilde sokakta aç bir hayvana yiyecek verilmek istendiğinde
bunun çocuk tarafından yapılmasını sağlamak, insan dışındaki diğer varlıklara da
merhametli olunması gerektiğini öğretmek açısından önemli katkı sağlayacaktır.
İhtiyacı olan çocuklara kendi kıyafetlerinden seçip kendisinin hediye etmesine imkan
sağlamak, komşulara ikramda bulunurken bunu çocukla göndermek, çocuğun bu
duyguları bizzat yaşayarak öğrenmesine vesile olacaktır. Dolayısıyla bu davranış
örnekleri çoğaltılmalı, çocuğun da bu davranışların içinde olması için ortamlar
oluşturulmalıdır.

367
Alfred Adler, İnsan Tanıma Sanatı, Çev. Şelale Başar, İstanbul, Dergâh Yay, 1997, s. 13-16.
368
Bilgili, a.g.e., s. 70.
369
Doğan, a.g.m., s. 110.
101

Model olma konusunda çocuğa etki eden bireylerin dikkat etmeleri gereken
nokta, çocuğa kazandırmak istedikleri davranış hususunda sürekli telkinde bulunmak
yerine, kendileri bu davranışı çocuğun önünde yaparak farkındalık oluşturmalarıdır.
Örneğin anne ve baba birbirlerine ve büyüklerine karşı saygı ile, küçüklerine de her
zaman merhametli davrandığında çocuk bunu hafızasına kaydedecek ve kendi
dünyasında taklit edecektir. Tam tersine yalan söyleyen, sözünde durmayan, saygı ve
sevgi göstermeyen anne ve babanın çocuğundan bu davranışları beklemesi, çocukta
çelişki meydana getirir ve olumlu yönde tesir etmez. Bu sebeple aile fertlerine ve
eğitimcilere, yaşayarak eğitme hususunda önemli görevler düştüğü görülmektedir.

3.6.2. Çocuğa Görelik İlkesi

Sağlıklı bir eğitim faaliyeti için çocuktaki gelişim sürecinin, ayrıntıları ile
birlikte ne olduğu ve nasıl cereyan ettiği, gelişmeyi etkileyen faktörlerin, gelişmenin
çeşitleri ve ferdî farklılıkların bilinmesi gerekmektedir.370 Çünkü çocuk, içinde
bulunduğu gelişim döneminin özelliklerini yaşar. Her dönemin ilgi ve ihtiyaçları
birbirinden farklıdır. Anne, baba ve eğitimcilerin bu farklılıkları göz önünde
bulundurmaları oldukça önemlidir. Nasıl ki, çiftçi toprağını, heykeltraş işlediği
mermerin cinsini ve özelliğini tanımak zorundaysa, eğitimciler de çocuğu her
yönüyle; bütün karışıklığı ve sadeliğiyle tanımak mecburiyetindedir.371 Bu öneme
binaen biz de çalışmamızın en başında, hedef kitlemiz olan 4, 5 ve 6 yaş
dönemindeki çocukların gelişim özelliklerine yer verdik.

Özellikle din eğitimi konusunda, çocuğun psikolojik yapısının çok iyi


bilinmesi gerekmektedir. Rousseau bu gerçeği şöyle dile getirmektedir: “Çocuk
zekâsını çok iyi tanıyan bir zâtın onlara mahsus bir akâid kitabı yazmasını pek
isterim.”372 İster ailede, ister okul öncesi eğitim kurumlarında olsun, çocuğun gelişim
evreleri dikkate alınmadan yapılan dini eğitim amacına ulaşmadığı gibi, çocukta
hatalı dini inanç ve tutumların gelişmesine yol açabilmektedir. Çocuklara dini eğitim
verilirken yapılan yanlışlardan biri de yetişkin mantığı ile hareket etmeleridir.

370
Fersahoğlu, Mehmed Akif Demir, a.g.e., s. 39.
371
Ay, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım, s. 26; Guy Jacquin, Çocuk Psikolojisinin Ana Çizgileri,
Çev. M. Toprak, İstanbul, 1976, s. 19.
372
Ay, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım, s. 25; J. Jacques Rousseau, Emil, Çev. H. Ülken, A.
Ülgener, S. Güzey, İstanbul, 1966, s. 243,
102

Peygamberimiz bir hadisinde: “Çocuğu olan onunla çocuklaşsın.”373 buyuruyor.


Bunun anlamı empatidir, kendini çocuğun yerine koyup onu anlamaya çalışmaktır.374

Çocuğa taklit edeceği davranışları sunarken, bunların onun yapabileceği


davranışlar olmasına dikkat edilmelidir. Çünkü çocuğun taklit edebileceği hareketler
fizyolojik yapısı ile sınırlıdır. Yapabileceği taklitlerin içinden bile seçimde bulunur.
Bu tercihe etki eden şey de onun gelişme yolundaki ihtiyaçlarıdır.375

Eğitimde çocuğa görelik ilkesini daha iyi anlamak açısından, okul öncesi
dönemdeki çocuğun namazı anlayış biçimini değerlendirelim. Çocuk, namazı âdeta
bir oyun gibi algılar. Namaz kılan birisini gördüğünde, gelip önüne yatar, sırtına
çıkar. Tüm bu çabaları dikkat çekmek içindir. Büyüdükçe, namaz kılanın önünden
geçmemeyi öğrenir ve buna dikkat eder. Namaz kılan büyüklerini taklit etmeye
başlar, onların yanında namaza durur. Sıkılınca başka şeyle ilgilenir, sonra yine gelip
namaza devam eder. Bu yaştaki çocuklara yetişkinler gibi namaz kılmayı öğretmeye
çalışmak anlamsız olacaktır. Hatta bu yaklaşım, çocuğu bu ilgisinden ve merakından
soğutmaya kadar götürebilir.

Merhamet eğitimi verilirken de çocuğun seviyesini göz önünde bulundurmak


gerekir. Çocuktan ileri derecede merhamet göstermesi beklenmemelidir. Örneğin çok
sevdiği bir oyuncağını ihtiyacı olan bir çocuğa verebilmek onun için oldukça zordur.
Hatta kısa süreliğine paylaşmayı bile reddebilir. Burada önemli olan çocuğun
duygusallığına hitap etmek ve ona sempatik gelecek bir biçimde duygular var
etmektir. Olayı çocuk gözüyle görüp yönlendirmek gerektirmektedir. 376 Yine okul
öncesi dönemi çocuklarının gelişimsel basamaklarını göz önünde bulundurularak onu
merhamet duygusu konusunda geliştirecek etkinlikler, dramalar, hikâyeler, çocuk
film ve belgeselleri hazırlanabilir.

Merhamet eğitimi sırasında çocukların cinsiyetinin de dikkate alınması


önemlidir. Örneğin, erkek çocuklar fiziksel beceri gerektiren durumlarda daha kolay
empati yapabilirken, kız çocukları ise psikolojik desteğe önem verirler. Örneğin,

373
Câmiû’s-sağîr, 8975.
374
Çankırılı, a.g.e., s. 10-11.
375
Dodurgalı, a.g.e., s. 90-91; C. Savard, Çağdaş Pedagojiden Seçmeler, s. 65.
376
Dodurgalı, a.g.e., s. 225.
103

küçük bir erkek çocuğu arkadaşına bisiklete binmeyi öğretirken, bir kız çocuğu ise
üzülen arkadaşını teselli etmeye çalışması bunun göstergesi sayılabilir. Aslında her
ikisinin davranışı kendi kimliklerinin bir gereğidir.377

3.6.3. Sevgi ve Şefkatle Yaklaşmanın Önemi

Sevgi, herhangi bir şeye, bir kişiye, bir objeye karşı ilgi ve bağlılık
göstermeye yönelten hoşlanma duygusudur. Merhametin temelinde de sevgi vardır.
Sevgi tüm olumlu, güzel davranışlarda insanı harekete geçiren bir kaynaktır. Sevgi
insanı sevdiğine yaklaştırır. İnsanın yardımlaşma, dayanışma ve merhamet
duygularını artırır. İnsan sevdiğini şefkatle, merhametle sarar, korur. Onun acısını
dindirme, ihtiyacını giderme çabası içinde olur.378 Sevgi, kişinin bütünlüğünü,
bireyselliğini yitirmeden diğer insanlar ve varlıklarla birleşmesidir. Sevgi sayesinde
insan kendi yalnızlığından kurtulur ve diğer insanlarla eşit iletişime geçer, birlik ve
bütünlük tecrübesini yaşar.379

Çocuğun, dünyaya gözünü açtığı andan itibaren en çok muhtaç olduğu şey
sevgidir. Çünkü onun maddî beslenmesinde anne sütü ne kadar gerekliyse, manevî
beslenmesinde de sevgi o kadar önemlidir. Özellikle Allah-kul ilişkisi açısından
sevginin yeri oldukça önemlidir.380 Aynı doğrultuda anne baba ve eğitimci ile çocuk
arasındaki ilişkinin temeli de sevgiye dayanmalıdır. Sevgiden çok korku üzerine
kurulan bir eğitim, beklenen sonuçlara ulaşmamıza engeldir.

Çocukta ilk ortaya çıkan duygular sevgi, güven, ümit ve bağlanma


duygularıdır. Korku ve endişe daha sonra gelişir. Hatta korku ve endişenin ortaya
çıkması genellikle yanlış eğitim sonucunda olur. Bu en büyük nimete, onun doğasına
uygun olarak yoğun sevgi ve şefkat tezahürleri ile yaklaşmak, eğitimde en verimli
metottur.381 Nitelikli bir sevginin taşıması gereken özellikler şöyle
sıralanmaktadır:382

 Sevgi sürekli olmalıdır.

377
Nevzat Tarhan, Duyguların Dili, 7.b., İstanbul, Timaş Yay., 2008, s. 100.
378
Peker, a.g.m., s. 337.
379
Hökelekli, Psikoloji, Din ve Eğitim Yönüyle İnsanî Değerler, s. 15.
380
Fersahoğlu, Akif Demir, a.g.e., s. 76.
381
Dodurgalı, a.g.e., s. 50.
382
Dodurgalı, a.g.e., s. 53.
104

 Sevgi kaynağı olan anne figürü bir, en fazla iki kişi olmalıdır.
 Sevgide miktar değil, tutumun kalitesi önemlidir.

Sevgi, diğer duygularımızın da anası durumundadır. Çoğu duygularımız, ya


doğrudan, ya dolaylı olarak sevgiden beslenmektedir. Mesela sevgi olmadan, güven,
bağlanma, merhamet duyguları gelişmez. Demek oluyor ki duygularımızın pek çoğu
motivasyonunu sevgiden almaktadır.383 Sevgi, merhamet duygusunun da kaynağıdır.
Çünkü sevgi olmadan merhametin varlığından da bahsedemeyiz. Nitekim Rum
suresinde de sevgi, merhametten önce gelmektedir: “Aranızda bir sevgi ve merhamet
var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir.”384

Çocuğa sevgiyle yaklaşma açısından Kur’an’a bakıldığında pek çok ayet-i


kerimede babanın çocuklarına hitap tarzının, şefkat ve merhamet ifadesi olan
“Yavrucuğum, Oğulcuğum” şeklinde olduğunu görürüz.385 Aynı yaklaşım hadislerde
de karşımıza çıkmaktadır. Bir defasında, Ensar’dan birisinin sahibi bulunduğu hurma
ağaçlarını taşlayan Râfî’ b. Amr’ı, bahçe sahibi yakalayıp Hz. Peygamber’in
huzuruna getirmişti. “Yavrucuğum, ağaçları niçin taşlıyorsun?” diye soran Hz.
Peygamber’e Râfî’, “Aç idim Yâ Rasulallah, karnımı doyurmak için taşladım”
cevabını verince, “Bir daha ağaçları taşlama yavrum, altına düşenleri alıp ye!”
buyurmuş, sonra da Râfî’nin başını okşayarak, “Allah’ım, bu yavrunun karnını sen
doyur” diyerek duada bulunmuştu.386 Çocuğa yaptığı hatadan dolayı kızmamış, önce
sebebini sorup daha sonra yumuşaklıkla uyarmış ve ona alternatif sunmuş, en
sonunda ise çocuğa dua etmiştir. Böyle bir durumda çocuklara nasıl davranılması
gerektiği konusunda bize rehberlik etmiştir.

Hz. Peygamber imanı sevgiye dayandırmıştır. “Allah’a yemin ederim ki,


iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş
olmazsınız”387 buyurmuştur. Bu hadis-i şeriften hareketle sevgi, imanın bir gereğidir.
Peygamberimiz ayrım gözetmeden tüm çocuklara sevgi ve şefkatle muamele

383
Fersahoğlu, Akif Demir, a.g.e., s. 76.
384
Rum Suresi, 30/21.
385
Hud Suresi, 11/42; Yusuf Suresi, 12/5; Lokman Suresi, 31/13, 16, 17; Saffât Suresi, 37/102; Yusuf
Suresi, 12/4,100; Meryem Suresi, 19/42, 43, 44, 45.
386
İbn Mâce, Ticârât, 67.
387
Müslim, Sahih, İman, 93.
105

etmiştir. Ebu Umeyr ismindeki çocuğa rastladığında serçesini sorar; 388 Yahudi bir
çocuk hastalandığında onu ziyarete gider;389 çocukların yanından geçerken selam
verirdi.390

Hz. Ebubekir’in oğlu Abdurrahman, ashabdan birine sormuştur:


“Peygamber’in sevgi hakkında ne söylediğini işittin?” Sahabe şöyle cevap vermiştir:
“Peygamber’in ‘Sevgi verasetle kazanılır’ dediğini işittim. Bu söz bana yeter.” 391 Bu
hadis-i şerif bize gösteriyor ki; huy, karakter nasıl ki anne babadan ve çevreden
çocuklara geçiyorsa, sevgi ve şefkat de aynı şekilde geçmektedir. Büyüklerinden
sevgi ve şefkat görmeden büyüyen çocuğun, çevresindekilere rahmet nazarıyla
bakması beklenemez.

Çocuğa şefkat, onun başına hoş olmayan bir durumun gelmesini önlemeye
çalışmak, böyle bir durumla karşılaştığı zaman, bertaraf edebilmesi için ona yardım
etmek392, hoşgörü ve anlayışla onu rahatlatmaktır. Anne babanın ve eğitimcilerin,
çocuğun en iyi şekilde yetişmesi için çaba gösterip onu kötülüklerden koruma isteği,
şefkat faziletinin yansımalarıdır.

Çocuklara her konuda sevgi ve şefkatle yaklaşılması, İslâmî bir prensip


olduğu gibi, pedagojik realiteye de uygundur.393 İlk çocukluk döneminde çocuğa
gösterilen sevgi ve şefkatin çocuğun ruh sağlığını etkilediği bir gerçektir. Yapılan
araştırmalar sevgi ortamından mahrum büyüyen çocukların suça meyilli olduklarını
göstermiştir. Nitekim yapılan bir çalışmada, kötü davranan anne babanın yanından
alınıp başka ailelere verilen çocukların öğrenme düzeylerinin yükseldiği
gözlenmiştir.394 Sevgi ve şefkatle büyüyen çocukların dış ve iç gözlemleri, sevgi ve
şefkatten mahrum yetişen çocuklara göre daha fazla gelişir.395 Sevgi ve ilgi, uygun
beslenme ile tamamlandığında, çocukta zekânın gelişmesini kolaylaştırdığı
bilinmektedir.396 Görüldüğü gibi sevgi ve şefkat eksikliği, çocuğun kişilik oluşumunu

388
Buhari, Ezan, 65; Müslim, Salât, 192.
389
Buhari, Edeb, 81.
390
Buhari, Merdâ, 11.
391
Buharî, El-Edebü’l-Müfred, I, 53-54.
392
Dodurgalı, a.g.e., s. 53.
393
Ay, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım, s. 175.
394
Bilgili, a.g.e., s. 134-135.
395
Çoban, a.g.e., s. 233; Hasan Mahmut Çamdibi, Aile İçi İlişkiler ve Aile Rehberliği, s.132.
396
Dodurgalı, a.g.e., s. 50.
106

etkilediği gibi, onun zekâsını, gözlem yeteneğini dahi etkilemektedir. Anne babaların
ve eğitimcilerin bu önemli gerçeği göz önünde bulundurmaları gerekmektedir.

Eğitim sırasında şefkatle, yumuşak bir tutumla, sevgi ve güvenle muhataba


yaklaşım, eğitimciye de öğrenciye de rahatlık kazandırır. Bu rahatlık, tarafların
öğrenme-öğretme sürecine keyifle katılımını sağlar. Tam tersi bir durum, yani baskı,
dayak, şiddet, korkutma gibi cezalandırıcı davranışlar ise, sevgi ve güven ortamını
zedeler veya yok edebilir. Özellikle çocuğa böyle olumsuz tutum takınma, o çocuğun
eğiticisine (anne baba yahut öğretmenine vs…) zamanla kin duymasına, öfke
beslemesine bile sebep olabilir. Çocuğun bu yaklaşımı, karşısındaki insanın kendisi
hakkında iyi şeyler düşünmediği, iyi duygular beslemediği düşüncesine
sürüklenmesinin sonucudur. İnsanlara karşı kalbi merhametle dolu bir eğitimci ise,
eğitilen kişi olumsuz tutum ve davranışlar sergilese bile, merhametinden hiçbir
eksilme olmayacak şekilde davranabilmeyi becerir. Böylece, öğrencide sempati ve
ilgi uyandırarak onu olumsuz tutum ve davranışlardan hızla uzaklaştırıp olumlularına
yöneltebilir; olumsuzluklarla daha rahat baş eder, olumlu sonuçlar alabilir.397

Sonuç olarak çocukta merhamet duygusunu geliştirmek için, çocuğa sevgi ve


şefkatle yaklaşmanın önemi büyüktür. Nitekim çocuk sevgiyi tattıkça sevmeyi
öğrenecek, insanları ve diğer tüm canlıları sevdikçe de onlara karşı merhametli
olmayı öğrenecektir. Merhamet gösteremeyen çocukların problemlerinin başında
sevgi ve şefkatten mahrum olarak büyümeleri gelmektedir.

3.6.4. Hoşgörülü ve Müsamahakâr Davranmanın Olumlu Etkisi

Hoşgörü, çoğu zaman müsamaha ve tolerans kavramlarıyla eş anlamda


kullanılır. Hoşgörü kelimesi affetmek, kusura bakmamak, farklılıkları anlayışla
karşılamak, daraltıp sıkıştırmadan ya da tamamen gevşetmeden itidal içinde olmak,
dengeyi gözeterek insanlar arasındaki ilişkilerde orta yolu takip etmek anlamlarının
hepsini içerir. Hoşgörülü olmak, koşulsuz sevmeyi, menfaat gözetmemeyi, sabırlı
olmayı öğretir.398

397
Muhammet Şevki Aydın, “Eğitimde Bir Motivasyon Aracı Olarak Merhamet”, Kutlu Doğum
Haftası “Hz. Peygamber ve Merhamet Eğitimi” Sempozyumu (15-17 Nisan 2011), Ankara, DİB Yay.,
2014, s. 305-306.
398
Hökelekli, Psikoloji, Din ve Eğitim Yönüyle İnsanî Değerler, s. 315-316.
107

Yaratılışının bir gereği olarak insan güler yüz ve tatlı dille, ruhunu okşayan
davranışlara muhatap olmaktan hoşlanır. Bundan dolayı Kur’an-ı Kerim’de insanın
bu yönüne hitap eden, onu rencide etmeyen ve kişiliğini koruyan bir hitap tarzını
kullanmaya son derece özen geçmiştir, bu tutumu da eğitimcilere tavsiye etmiştir.399
Nitekim “Kullarıma söyle, sözün en güzelini söylesinler. Sonra şeytan aralarını
bozar”400 ayet-i kerimesi bu gerçeğe dikkat çekmektedir. Yine “Allah’ın rahmetinden
dolayı ey Muhammed, sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı kalpli
olsaydın, şüphesiz etrafından dağılıp giderlerdi. Onları affet, onlar için Allah’tan af
dile, işleri onlarla istişare et”401 ayet-i kerimesinde Peygamberimizin görevini
yapabilmesinin ancak yumuşaklıkla mümkün olduğu açıklanır. Bu ayetlerden
hareketle diyebiliriz ki, hoşgörü Kur’an’ın temel eğitim ilkelerinden birisidir.
Çocuk kabul edilmek ve onaylanmak ister. Eğer aile ortamı ona kendi
benliğini tanımlama özgürlüğü veriyorsa, sağlıklı bir biçimde olgunlaşma yolunda
gelişir. Anne babanın hoşgörüsünün normal bir düzeyde gerçekleşmesi, çocuğun
kendine güvenen, girişimci, toplumsal bir birey olmasına yardım eder.402
Burada dikkat edilmesi gereken önemli husus, her halükârda yumuşak
davranış gösterebilmenin kolay bir şey olmadığıdır. Çünkü bu tip bir davranışı
Rasulullah bile ancak Allah’ın rahmeti sebebi ile göstermiştir. Bu ibarenin ayette
zikredilmesi, insanın zaaflarından dolayı tatbikatta güçlük çekeceğini ihtar içindir.
İnsan bunun da eğitimini yapmalıdır. Bu davranışları alışkanlık haline getirmeye
çalışmalıdır.403
Peygamberimizin uygulamalarının temelinde de hoşgörünün olduğu
görülmektedir. Hz. Peygamber daima güler yüzlü idi. Etrafındaki insanlara ve aile
fertlerine karşı davranışlarında daima yumuşak huylu olmuş ve tatlı bir dil
kullanmıştır. Henüz 10 yaşında iken Hz. Peygamber’in hizmetine verilen ve onun
terbiyesinde yetişme faziletine nail olan Enes b. Malik, Peygamberimize 10 yıl
hizmet ettiğini ve O’nun kendisine hiçbir zaman “Niçin böyle yaptın?” veya yerine

399
Dodurgalı, a.g.e., s. 55-56.
400
İsra Suresi, 17/53.
401
Âl-i İmran Suresi, 3/159.
402
Halit Ertuğrul, a.g.e., s. 24.
403
Dodurgalı, a.g.e., s. 61-62.
108

getirmediği bir vazifeden dolayı “Bunu niçin yapmadın?” demediğini,404 dile


getirmektedir.
Kötülüğe bile iyilikle muamele etmenin eğitim açısından değerini gösteren
ayetlerden birisi de şudur: “İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel bir
tavırla önle. O zaman (görürsün ki) seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki
yakın bir dost olur. Buna ancak sabredenler ve (hayırdan) büyük pay olan kimse
kavuşturulur.”405 Burada eğitici ile eğitilen arasında kurulması gereken ve eğitim
açısından vazgeçilmez şart olarak görülen eğitim ilişkilerinin temel noktası
vurgulanmaktadır. Bu ilişkiler iki tarafın birbirini dost görmeleri ile kurulur,
karşılıklı güven duyguları oluşur. Çocuğa güvenen eğitici onun hatasını
yumuşaklıkla karşılarken, karşısındakine de güven telkin etmiş olur.406
Özellikle yaşlı insanların, yetişkin mantığı ile hareket ettikleri için çocuklara
karşı hoşgörülü olamadıkları görülmektedir. Bazı yaşlılar namaz kılarken çocukları
odadan çıkarır, kapıyı örterler. Camide, özellikle teravihlerde çocuklar namaz
sırasında güler, koştururlar. Yaşlılar buna dayanamaz, çocukları azarlarlar veya
camiden çıkarırlar. Çocukların ibadetlerine engel olduklarını düşünerek onları
uzaklaştırmaya çalışırlar. Bu gibi tavırlar çocukları namazdan ve camilerden
soğutur.407 Burada yapılması gereken çocukların bu gibi davranışlarını hoşgörüyle
karşılamak, onları anlayabilecekleri şekilde, yumuşaklıkla uyarmaktır. Camilere
gelmeleri teşvik edilmeli, ibadetleri yerine getiremeseler de o manevî havayı teneffüs
etmeleri sağlanmalıdır.
Merhamet eğitimi sürecinde, yukarıda açıklamaya çalıştığımız Kur’an ve
sünnetteki metot takip edilmelidir. Çocuğa yumuşaklıkla muamele edilmelidir ki o da
çevresindekilere hoşgörü ve merhametle davranmayı öğrenebilsin. Bu süreçte çocuğa
kötü davranılmamalıdır. Çünkü bu olumsuz davranış, çocukta merhametsizliği ortaya
çıkaran duyguların silinmemek üzere yerleşmesine neden olabilir. Ayrıca merhamet
eğitiminde çocuğun yetişkin insanlardan farklı bir merhamet anlayışı olabileceğini
göz önünde bulundurarak bu konuda hoşgörülü davranmak gerekir.

404
Müslim, Fedâil, 52.
405
Fussilet Suresi, 41/34-35.
406
Dodurgalı, a.g.e., s. 62-63.
407
Çankırılı, a.g.e., s. 15.
109

Son olarak hoşgörü konusunda önemli bir konuyu da burada belirtmemiz


gerekir. Hoşgörülü ve müsamahakâr davranmayı eğitimde temel kabul etmekle
birlikte, bunun ölçüsünün iyi ayarlanması, aksi takdirde çocuğun şımarma ihtimali408
göz önünde bulundurulmalıdır. Çocuklara aşırı hoşgörülü davranmak boyun eğme
problemini ortaya çıkarır. Boyun eğme çocuğun egemenliğini kabul etmektir. Aşırı
hoşgörü sonucunda ebeveynin boyun eğdiği çocuklar, sadece evde değil, arkadaş ve
sosyal çevrede de aynı tavrı sergileyebilirler. Herkesten ebeveyn tavrı
göremeyecekleri için de yalnız kalma ve dışlanma ile sonuçlanan bir tutumla
karşılaşabilirler.409 Bu durum da çocukta ilerde güven eksikliğine yol açar. Bu
olumsuzluklara sebebiyet vermemek için anne baba ve eğitimciler, her konuda
olduğu gibi hoşgörü ve müsamaha konusunda da ölçülü davranmalıdır.

3.7. Merhamet Eğitimi İle İlgili Diğer Duygular

3.7.1. Özsaygı

Merhamet pek çok duyguyla birlikte eğitime konu edilmelidir. Bu


duygulardan birisi özsaygıdır. Özsaygı, kişinin kendisini ve sınırlarını olduğu gibi
kabul etmesi ve bundan hoşnut olmasıdır. Kişinin kendi kendisiyle barışıklığının bir
uzantısıdır.410 Zira saygı, insanın sadece çevresine değil, kendisine de göstermesi
gereken bir değerdir. Bu bağlamda insanın kendisine saygı duymasının gereği,
çevresine ve başkalarına gösterilen saygı kadar önemlidir.
Çocuklar, sorgulamaksızın kendilerine değer verir ve güvenirler. Bu değer,
temelde yalnızca insan olmaktan ileri gelir ve hiçbir başarı öyküsüne, ödüllere,
zaferlere dayanmayan doğal değerdir.411 Çocukta var olan bu duygunun korunması
merhamet eğitimi açısından oldukça önemlidir. Birey kendisine merhamet etmiyor,
kendisini eleştiriyor ve kendisiyle barışamıyorsa başkalarına da bu şekilde
davranması muhtemeldir. Çünkü merhametli olmak, kişinin kendisine merhamet
etmesiyle başlar.412

408
Bilgili, a.g.e., s. 142.
409
Çoban, a.g.e., s. 204.
410
Hökelekli, Psikoloji, Din ve Eğitim Yönüyle İnsanî Değerler, s. 218.
411
Hökelekli, Psikoloji, Din ve Eğitim Yönüyle İnsanî Değerler, s. 217.
412
Doğan, a.g.m., s. 109.
110

3.7.2. Affetme Duygusu

Merhamet eğitimi sürecinde eğitime konu edilmesi gereken duygulardan biri


de affetme duygusudur. Affetme, “kişinin kendisine yönelik kusur işleyen ve onu
inciten birine karşı, onun hak etmediği merhamet ve sevgiyi göstererek, gücenme,
darılma, öç alma gibi olumsuz davranma hakkından vazgeçme isteği” olarak
tanımlanır. Zarar gören ilişkiyi düzeltmek amacıyla bireyin intikam duygularını
hoşgörü ve empati duyguları ile değiştirmesi sürecidir.413
Affetmenin insan ilişkilerinde tercih edilmesi gereken bir yol olduğu ayet-i
kerimede şöyle ifade edilmektedir: “Sen af yolunu tut, iyiliği emret ve
bilmeyenlerden yüz çevir. Eğer şeytanın fitlemesi seni dürterse hemen Allah’a sığın.
Çünkü O işitendir, bilendir.”414 Bu ayet bize af ve hoşgörünün Kur’an’ın temel
eğitim ilkelerinden birisi olduğunu açıklamaktadır. Hz. Peygamber’e ve O’nun
şahsında tüm insanlara affedici olması emredilmiştir. Yine Kur’an-ı Kerim’de pek
çok ayette affetmenin eğitimdeki önemine dikkat çekilmiştir.
Affetmenin başlıca üç evreden geçtiği görülür:415
1- Tazminci ve telafici affetmedir. Kurbanın intikamını aldıktan ya da
suçlunun verdiği zararı tazmin etmesinden sonra gerçekleşen affetmedir. Bu tarzda
düşünen bir kişi bağışlamayı öç almak olarak görmektedir. Küçük çocuklarda bu tarz
bağışlama görülmektedir. Nitekim yapılan araştırmalara göre affetme kavramı
çocukluğun sonuna doğru oluşmaya başlamaktadır. İlk çocuklukta bağışlamanın
anlaşılması oldukça zordur.
2- Sosyal beklentiye uyan bir affetmedir. Sosyal, ahlâkî ve dinî faktörler
bireyleri affetmeye yöneltir. Bu tarzı kullanan kişinin, bağışlama kararında aile ve
akran grubu etkili olmaktadır.
3- Sosyal bir uyum ve sevgi olarak affetmedir ve affetmenin en yüksek
seviyesidir. Affetme içselleştirilmiştir. Herhangi bir dışsal karşılık beklemeksizin
sevginin doğal yansıması olarak affetme durumu söz konusudur.
Yukarıdaki tasnife göre, çalışmamızın kapsamında olan ilk çocukluk
döneminde olan çocuklardan bizim anladığımız şekilde affetme duygusu içinde

413
Hökelekli, Psikoloji, Din ve Eğitim Yönüyle İnsanî Değerler, s. 297.
414
A’raf Suresi, 7/199-200.
415
Hökelekli, Psikoloji, Din ve Eğitim Yönüyle İnsanî Değerler, s. 311-312.
111

olmaları beklenemez. Fakat hata yaptıklarında onları affederek ve bu doğrultuda


çevremizdeki insanlarla ilişkilerimizde de affetme örneklerini görmelerini sağlayarak
bu duygunun tohumlarının atılmasına katkıda bulunulabilir. Bağışlama yeteneğimiz,
ötekinin ızdırabıyla ne denli empati kurabildiğimizle ilişkilidir. Annesi babası
tarafından sevilmiş, ihtiyaçları zamanında giderilmiş ve güvenli bağlanma geliştirmiş
çocukların, ileriki hayatlarında daha çok affettiği görülmüştür.416 Affetme duygusu
gelişmiş çocukların merhamet gösterme konusunda da ileride oldukları söylenebilir.
Buradan hareketle, affetmesini bilmeyenin merhametli olması da beklenemez.
Merhamet eğitimi sürecine, affetme duygusu kazandırmanın da dâhil edilmesi
gerekmektedir.

3.7.3. Cesaret

Cesaret, karşılaşılan tehlikelerin harekete geçireceği olumsuz duygulara


daima üstün gelme ve bunları bastırma gücüdür.417 Cesaret varoluşa saygıyı ifade
eden, içsel bir erdemdir. Buradaki varoluşa saygı, bireyin kendisine olduğu kadar,
başkalarına karşı, özellikle de farklılıkların varlığına karşı da olan saygısıdır.
Cesareti olmayan bir birey ve toplumun, olması gereken doğrulara yönelebilmesi
mümkün olmaz.418 Cesaret; şefkat, merhamet, doğruluk gibi erdemlerin ortaya
çıkmasında önemli bir etkendir.
Cesaret ile şefkat ve merhamet gibi duygular birbirine zıt değerler değildir.
Cesur insan aynı zamanda asil ruhlu ve şefkatlidir.419 Merhamet cesaret gerektirir.
Dolayısıyla bireyin cesaret duygusunu da merhamet ile birlikte ele almak gerekir.
Korkularıyla yüzleşebilen ve bunlardan arınmayı başarabilen bireyler merhametli
davranışlar sergileyebilirler.420 Bu yüzden merhamet duygusunu geliştirmek için
çocuk, başarı için teşvik edilmeli, başarısızlıklarını telafi etme imkânı verilmeli ve
başarıları ödüllendirilmelidir.

416
Sayar, a.g.e., s. 62-63.
417
Hökelekli, Psikoloji, Din ve Eğitim Yönüyle İnsanî Değerler, s. 104.
418
Hökelekli, Psikoloji, Din ve Eğitim Yönüyle İnsanî Değerler, s. 110
419
Hökelekli, Psikoloji, Din ve Eğitim Yönüyle İnsanî Değerler, s. 111.
420
Doğan, a.g.m., s. 109.
112

3.7.4. Öfke

Merhametle birlikte eğitime dâhil edilmesi gereken konulardan biri de


öfkedir. Öfke, çok kuvvetli bir duygudur. Öfkesini kontrol edemeyen insan
karşısındaki insanlarla empati kuramaz. Onları devamlı kendisine düşman olarak
görür. Bu da merhametin önünde zapt edilmesi gereken bir duygudur.421
Ateş için yağmur ne ise, öfke için de merhamet odur.422 Kişi, merhamet
davranışlarıyla içindeki öfkeyi daha kolay yatıştırabilir. Aynı şekilde öfke kontrolü
de bizleri merhametli davranmaya yöneltir.
İnsan, doğasında hem sevgi ve merhameti, hem de öfke ve acımasızlığı
birlikte bulunduran bir varlıktır. Allah, bizi bu eğilimlerimizle sınamakta ve hangi
yönümüzü ön plana çıkaracağımıza bakmaktadır.423 Yaratılıştan var olan bu duyguyu
kontrol altına alıp, merhamet duygusunu varlıklarla ve insanlarla ilişkilerimize
yansıtabilirsek, tüm varlıklara merhametle muamele edebiliriz. Artık bizim ne
çevremize ve ne de tüm varlıklara zarar vermemiz söz konusu olmaz.

421
Doğan, a.g.m., s. 109.
422
Schopenhauer, a.g.e., s. 110.
423
Ahmet Keleş, “Sevgi ve Merhamet Erdemi”, Hz. Peygamber ve Merhamet Eğitimi, Ankara, 1.b.,
DİB Yay., 2011, s. 44.
113

3.8. Merhamet Değeri İle İlgili Yapılan Etkinlik Örnekleri

3.8.1 ETKİNLİK- 1: RAHMAN OLAN ALLAH HİKÂYESİ424

KONUNUN
MERHAMET EĞİTİMİ
BAŞLIĞI
KONUNUN
RAHMAN OLAN ALLAH HİKÂYESİ
İÇERİĞİ
SÜRE 1 Ders Saati
YÖNTEM VE
Anlatım, Soru-Cevap
TEKNİKLER
KULLANILAN
Hikâye Metni, EK-1, EK-2, EK-3, EK-4, EK-5
MATERYALLER
AMAÇ Allah'ın tüm varlıkları sevip onlara merhamet ettiğinin farkına
varır. Çevresindeki varlıklara merhamet gösterir.

ETKİNLİĞİN İŞLENİŞİ

Öğretici çocuklara çok beğendiği bir hikâyeyi onlarla paylaşmak istediğini


söyler. Eklerdeki resimleri sırası geldikçe göstererek hikâyeyi anlatmaya başlar:
(Öğretici resimleri kartona yapıştırıp, ince bir çubuğa tutturarak kullanabilir.)

“Sıcak bir yazın ardından sonbahar yavaş yavaş kendini hissettirmeye


başlamıştı. Bu gece diğer gecelerden biraz daha serindi. Anne serçe titreyen
yavrusunu kanatlarının altına alıp ona sımsıkı sarıldı. (EK-1) Minik serçe annesinin
kendisine karşı ne kadar merhametli olduğunun farkındaydı. Yanağına bir öpücük
kondurarak:

“Anneciğim bana karşı ne kadar da şefkatlisin.” dedi.

Annesi ise:

424
4-6 Yaş grubu Kur’an Kursları Öğretici Kitabı, 6.b., DİB Yay., 2018, s. 88-99.
114

“Yavrucuğum, bütün anneler çocuklarına karşı çok şefkatlidir. Çünkü Yüce


Allah yarattığı tüm canlıların kalbini merhametle doldurmuştur. İstersen yarın sabah
bunu sana gösterebilirim.” dedi.

Çitlerle çevrili bir alanda anne at, yavrusunu emziriyordu. Ona zarar
vermemek için ise bir ayağını havaya kaldırmıştı. ( EK-2)

Biraz ileride ise civcivlerini arkasına almış bir tavuk, kocaman bir köpeğin
karşısında tüylerini kabartarak durmuş, onları korumaya çalışıyordu. (EK-3)

Minik serçe ve annesi çiftlikten ayrılırken yol üstünde anne bir kanguru
gördüler. Yavrusunu tehlikelerden uzak tutmak için onu kesesinde taşıyordu. (EK-4)

Daha sonra çocukların neşe içinde oyunlar oynadıkları bir parka geldiler.
Küçük bir çocuk düştüğü için ağlıyordu. Annesi koşarak yanına geldi ve acıyan
yerini öptü. Ardından da şefkatle başını okşadı. Artık çocuk ağlamıyordu. (EK-5)

Anne serçe, minik yavrusuna dönerek:

– İşte yavrum, Rahman olan Allah bütün canlıları rahmet ve merhameti ile
kuşatmış, onların da kalbine sevgi, iyilik ve merhamet duygularını yerleştirmiştir. O,
bütün varlıkların birbirine karşı sevgiyle ve merhametle yaklaşmalarını ister. Tıpkı
kendisinin de onlara yaklaştığı gibi, der.

Öğretici çocuklara kâinattaki bütün canlıların kendi yavrularına karşı


merhametle ve rahmetle davrandıklarını söyler. Allah’ın da yarattıklarına kâinattaki
bütün varlıklardan daha merhametli olduğunu ifade ederek etkinliği sonlandırır.
115

RESİM 1: Rahman Olan Allah Hikâyesi

RESİM 2: Rahman Olan Allah Hikâyesi


116

RESİM 3: Rahman Olan Allah Hikâyesi

RESİM 4: Rahman Olan Allah Hikâyesi


117

RESİM 5: Rahman Olan Allah Hikâyesi

ETKİNLİĞİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Etkinliğimizde anlatım yöntemi kullanılarak merhamet konusu, 4-6 yaş


dönemindeki çocukların anlayabileceği şekilde, yaşamdan örnekler verilerek, hikâye
şeklinde çocuklara sunmaya çalışılmıştır. Hikâyede, Allah’ın yarattığı her varlığın
kendi yavrusuna merhametle muamele ettiği teması işlenmiştir. Aynı zamanda
etkinliğimizde hikâye yöntemi, görsel materyallerle desteklenmiştir. Bu sayede
çocukların görme duyusuna da hitap edilerek dikkatleri dağılmadan hikâyeyi
dinlemeleri sağlanmıştır.

Etkinlik sonunda hikâyeyle ilgili çocuklara yönelttiğimiz sorular şu


şekildedir:

“Anne serçenin gösterdiği canlılar neler yapıyordu?”

“Annen ve baban seninle ilgilendiğinde neler hissediyorsun?”

“Sen de çevrenden kimlere ilgi ve merhamet gösteriyorsun?”


118

4-6 yaş aralığındaki çocukların sorulara verdikleri cevaplar şu şekildedir:

İclal, ( 6 yaşında)

“At yavrusunu emzirirken ayağını kaldırıyordu. Çocuk düştü, annesi hemen


onunla ilgilendi. Tavuk civcivlerini köpekten korudu.”

“Kendimi çok güzel hissediyorum. Ben annemin elinden tutunca her şey çok
güzel oluyor.”

“Hayvanlara, arkadaşlarıma, kelebeklere, kuşlara, kediye merhamet


gösteriyorum.”

İclal, hikâyedeki merhamet davranışlarını güzel ifade edebilmiştir. Kendi


hayatından örnekler verebilmiştir. Merhamet kavramının hayatında yeri olduğu
gözlemlenmektedir.

Ertuğrul, ( 6 yaşında)

“Anneleri çocuğunu koruyordu. Tavuk civcivlerini köpekten koruyordu. At


yavrusunu koruyordu. Düşen çocuğu öptü annesi, onu korudu.”

“Yani beni koruyorlar gibi hissediyorum.”

“Arkadaşım düşmüştü, onun elinden tutup kaldırdım. Arkadaşlarıma,


babaanneme merhamet gösteriyorum.”

Ertuğrul’un, merhamet davranışlarını hep “koruma” kelimesi ile ifade etmesi


dikkat çekicidir. Verdiği örneklerden, merhametin hayatında yeri olduğu
anlaşılmaktadır.

Beyza, ( 5 yaşında)

“Anne serçe, yavrusu titreyince onu kanadının arkasına koymuştu. Tavuk,


civcivler köpekten zarar görmesin diye onları koruyordu.”

“Mutlu hissediyorum.”

“Küçük Zehra’yı koruyorum. Tavşanları ve kedileri çok seviyorum. O yüzden


onları koruyorum.”
119

Beyza da resimlerde gördüğü merhamet davranışlarını kendi ifadeleriyle


aktarabilmiştir. Merhamet davranışlarına yaşamından örnekler verebilmiştir.
Merhametle ilgili örnekleri kavradığı görülmektedir.

Ahmet; ( 5 yaşında)

“At yavrusunu emziriyordu, ayağını kaldırdı. Kanguru kesesinde yavrusunu


taşıyordu. Çocuk düşmüş, annesi onu yanağından öptü.”

“Bir keresinde düştüm, annem orayı öptü, hemen geçti. Ben de sevindim.”

“Anneme, babama, teyzeme, halama, hayvanlara, yaşlılara güzel


davranıyorum.”

Ahmet’in de hikâyedeki merhamet davranışlarını güzel ifade ettiği


görülmektedir. Merhametin hayatında yeri söz konusudur.

Sait, ( 6 yaşında)

“At gördük. Serçe yavrusunu koruyordu. Tavuk da yavrularını koruyordu.”

“Güzel hissediyorum.”

“Anneme, babama, abime, diğer abime merhamet gösteriyorum.”

Sait’in de merhamet konusunu ve hikâyedeki merhamet davranışlarını


kavradığı gözlemlenmektedir.

Ahmet Efe, ( 6 yaşında)

“Kuş yavrusunu kanadının altına koymuştu. Yavrusu hiç üşümüyordu.”

“Bir şey hissetmiyorum.”

“Anneme, abime”

Ahmet Efe’nin “Annen ve baban seninle ilgilendiğinde neler hissediyorsun?”


sorusuna, bir şey hissetmediğini belirtmesi dikkat çekicidir. Hikâyedeki merhamet
örneklerini kısmen kavrayabilmiştir.

Mevlüt, ( 6 yaşında)
120

“At yavrusunu emzirirken bir şey olmasın diye ayağını kaldırıyordu. Bir tane
çocuk düşmüştü, annesi koşup yara bandı yapıştırmıştı. Bir tane tavuk, kanadıyla
yavrularının olduğu yeri kapatıyordu. Köpekler zarar vermesin diye.”

“Çok iyi hissediyorum.”

“Kardeşim düşecekken onu tutuyorum. Bizim bir tane kuşumuz var. Ekmeği
çok seviyor, ona ekmek veriyorum.”

Mevlüt’ün hikâyede işlediğimiz merhametle ilgili davranışlarını kavradığı


gözlemlenmektedir. Merhamet konusunda yeteri bilince sahiptir.

Nevzat, ( 5 yaşında)

“Annesi kuşu kanadına saklıyordu. At yavrusunu emzirirken ayağını


kaldırmış. Tavuk tüylerini havaya kaldırmış, köpeğin karşısına geçmiş.”

“Mutlu hissediyorum.”

“Anneme, babama, kardeşime”

Nevzatın da merhamet konusunu kavradığı ve merhamet gösterdiği kişiler


sorulduğunda, ailesindeki kişileri örnek verdiği görülmektedir.

Belinay, ( 6 yaşında)

“İyilik yapıyordu. At yavrusunu emziriyordu. Kuş da yavrusunu kanadına


alıyordu. Kanguru yavrusunu cebine koyuyordu.”

“İyilik yaptıklarını hissediyorum. Mutlu oluyorum.”

“Babaanneme, babama”

Belinay’ın, merhameti iyilik kavramı ile bağdaştırarak anlamlandırabildiği


görülmektedir.

Eslem Rana, ( 5 yaşında)

“At yavrusunu emziriyordu. Kanguru yavrusunu taşıyordu. Bir tane çocuk


düşmüş, annesi koşa koşa gelmiş, yara bandı yapıştırıyordu.”

“Mutlu oluyorum. Annemin yüzü gülünce ben de mutlu oluyorum.”

“Anneme, babama, kardeşime, ablama, anneanneme, babaanneme.”


121

Eslem Rana’nın da hikâyedeki merhametle ilgili davranışları kavrayabildiği


görülmektedir. Kendi hayatında da merhametin yeri olduğunu söyleyebiliriz.

Esma, ( 4 yaşında)

“At vardı. Serçe, yavrusunu koruyordu. Anne, çocuğunu koruyordu.”

“İyi hissediyorum.”

“Horozlara, atlara, köpeklere, onlara yemek veriyorum.”

Esma da hikâyedeki merhamet değerini kavrayabilmiştir, kendi yaptığı


merhamet davranışlarından örnekler verebilmiştir.

Fatma Zehra, ( 6 yaşında)

“Anne at yavrusuna zarar vermemek için ayağını kaldırıyor. Anne tavuk


civcivlerini köpekten koruyor. Kanguru, yavrusunu kesesine koyuyor. Çocuk parkta
düşmüş, annesi acıyan yerini öpüyor.”

“İyi hissediyorum. Çok mutlu oluyorum.”

“Kardeşlerime, yaşlılara, anneme, babama.”

Fatma Zehra, hikâyedeki merhamet davranışlarını tam olarak


açıklayabilmiştir. Merhametin hayatında yeri söz konusudur.

Hatice, ( 6 yaşında)

“Canlılar yavrularını koruyorlardı. Yavrular annelerinin yanında uyumuşlar,


annesi yavrusunu öpüyordu.”

“Onları sevdiğimi hissediyorum.”

“Halama, anneme, babama, ablama, babaanneme”

Hatice, hikâyedeki merhamet davranışlarını kavrayabilmiştir. Ayrıca anne ve


babasının ilgileri karşısındaki hislerini diğer arkadaşlarından farklı şekilde ifade
etmiştir.

Emine Yağmur, ( 5 yaşında)

“Annesi çocuğun başını okşuyordu. Kanguru yavrusunu sepetine koyuyordu.


Tavuk da yavrusunu köpeklerden koruyordu. Anne serçe de yavrusunu koruyordu.”
122

“Çok güzel hissediyorum.”

“Arıya zarar vermiyorum. Sineğe zarar vermiyorum.”

Emine Yağmur, hikâyedeki merhamet örneklerini kavrayabilmiştir. “Sen de


çevrenden kimlere ilgi ve merhamet gösteriyorsun?” sorusuna verdiği cevaptan
anlaşılıyor ki, merhamet kavramını “zarar vermemek” olarak anlamlandırmıştır.

Tülay, ( 5 yaşında)

“Anneler yavrularına çok iyi bakıyordu. Bir köpek civcivleri kovalayacaktı,


tavuk tüylerini kabarttı, onları kovdu.”

“Çok güzel hissediyorum. Annemi çok seviyorum.”

“Anneme, babama, ablama, bir de kuşum var ona gösteriyorum.”

Tülay’ın da hikâyedeki merhamet örneklerini kavrayabildiği ve kendi


hayatında da merhametin yeri olduğu görülmektedir.

Zeynep, ( 6 yaşında)

“At ayağını kaldırıyordu yavrusuna süt içirirken. Anne tavuk köpekten


civcivlerini koruyordu. Kanguru yavrusunu kesesinde taşıyıp koruyordu. Çocuk
düşmüştü, annesi ona hemen yardım etti.”

“Güzel hissediyorum.”

“Babama, anneme, halama, babaanneme, bütün sevdiklerime.”

Zeynep’in, dinlediği merhamet örneklerini ifade edebilmesinden konuyu


kavradığı görülmektedir.

Selahattin Eren, ( 5 yaşında)

“Yavruları ve kendilerini koruyorlar. Soğuk havalarda yuvalarına


koyuyorlar.”

“Mutlu hissediyorum.”

“Yaşlılara yer veriyorum, hayvanlara süt veriyorum, kemik veriyorum.”

Selahattin Eren, okuduğumuz hikâyedeki merhamet örneklerini


kavrayabilmiştir. Kendi hayatından da farklı merhamet örnekleri verebilmiştir.
123

Muhammed, ( 4 yaşında)

“Onu kanadına sarmıştı. Tavuk civcivlerini koruyordu. Köpekten serçe


ayrılmıştı, onu koruyordu. At, yavrusunu beslerken ayağını kaldırmıştı.”

“İyi hissediyorum. Annemle babam beni bir yere götürüyor, o zaman mutlu
oluyorum.”

“Dedeme, babama, anneme.”

Muhammed de hikâyedeki merhamet örneklerini sorduğumuzda, anlatılanları


kendi cümleleriyle ifade edebilmiştir. Merhametin kendi hayatında da yeri söz
konusudur.

Yukarıda, çocuklara anlatılan “Rahman Olan Allah Hikâyesi” ile ilgili sorular
4-6 yaş aralığındaki çocuklara sorulmuş ve verdikleri cevaplar herhangi bir
değişiklik yapılmadan aktarılmıştır. Çocukların cevaplarına genel olarak
baktığımızda, tüm çocukların hikâyedeki merhamet örneklerini kendi ifadeleriyle,
benzer şekillerde anlatabildikleri görülmektedir. Kendilerine merhametle
davranıldığındaki hislerini “iyi, güzel, mutlu hissediyorum” şeklinde ifade
etmişlerdir. Çocuklardan sadece bir tanesinin hiçbir şey hissetmediğini ifade etmiştir.
Merhamet gösterdikleri kişileri sorduğumuzda, hepsinin hayatından örnekler
verebilmesi sevindiricidir.
124

3.8.2. ETKİNLİK- 2: MERHAMET KONULU BOYAMA SAYFASI


ÖRNEKLERİ425

KONUNUN
MERHAMET EĞİTİMİ
BAŞLIĞI
KONUNUN
MERHAMET KONULU BOYAMA SAYFASI ÖRNEKLERİ
İÇERİĞİ
SÜRE 1 Ders Saati
YÖNTEM VE
Bireysel Çalışma, Anlatım, Soru-Cevap
TEKNİKLER
KULLANILAN
MATERYALLE Boyama Sayfası, Boya kalemleri
R
AMAÇ Çevresindeki varlıklara merhamet gösterir. Merhamet
göstermenin Allah’ın sevdiği davranışlardan olduğunun farkına
varır.

ETKİNLİĞİN İŞLENİŞİ

Boyama sayfaları çocuklara dağıtılır. Öncelikle resimde neler gördüklerini


ifade etmeleri istenir. 1. Resimdeki çocuğun yaşlı teyzenin poşetini taşıyarak ona
yardım davranışında bulunduğu çocuklara anlatılır. Resimde yer alan Hadis-i Şerif
çocuklara söylenerek ve onların da tekrar etmeleri istenerek konu pekiştirilir.

2. resimde gördükleri hakkında çocukların görüşleri alındıktan sonra,


resimdeki çocukların hayvanlara merhamet davranışları gösterdikleri anlatılır.
Çocuklara, daha önce kendilerinin yaptıkları yardım ve merhamet davranışlarını
paylaşmaları istenir. Çevremizdeki yaşlılara ve hayvanlara başka şekillerde nasıl
yardım ve merhamet davranışları gösterebilecekleri konusunda görüşleri alınır.

425
Amine Kevser Karaca, Ayşe Yıldız Yıldırım, 40 Hadis Boyama Kitabı, 2.b., DİB Yay., 2018, s. 18.
125

RESİM-1

RESİM-2
126

ETKİNLİĞİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Bu yaş dönemindeki çocuklara merhamet eğitimi ile ilgili verilebilecek


önemli etkinliklerden birisinin de boyama sayfaları olduğunu söyleyebiliriz. Biz de
çocuklara “merhamet” konulu boyama sayfaları vererek resimler üzerinden
konumuzu pekiştirmeye çalıştık. Aynı zamanda çocukların boyama etkinliği
sayesinde ince motor becerilerinin zaman içerisinde gelişim gösterdiğini
gözlemledik.

Etkinlik sonrasında çocuklara yöneltilen;

“Resim 1’de neler gördüğünü anlatır mısın?”

“Resim 2’de neler gördüğünü anlatır mısın?”

“Senin de hayatında, resimlerdeki merhamet davranışlarına benzeyen


örnekler var mı? Birkaçını bizimle paylaşır mısın?” sorularına çocukların verdiği
cevaplar şöyledir:

İclal, ( 6 yaşında)

“Bir tane çocuğun bir yaşlı teyzeye yardım etmesini görüyorum.”

“Çocuğun civcivlere yem vermesini, kuşlara yardım etmesini görüyorum.”

“Bir keresinde yavru kedi bulduk, onu temizledik ve ona süt verdik.”

İclal, gösterilen resimlerdeki merhamet davranışı örneklerini kendi


cümleleriyle ifade edebilmiştir. Aynı zamanda kendi yaptığı merhamet davranışını da
aktarabilmiştir.

Ertuğrul, ( 6 yaşında)

“Bir nine sebze almaya gitmişler, torunuyla pazardan sebze almışlar, eve
gidiyorlar.”

“Bir çocuk kuşlara yem veriyor. Bir kuş yem istiyor, çocuk da kutuya yem
dolduruyor. Kar yağıyor, ağaçlar çiçek açıyor.”

“Kediye süt verdim. Köpekler kediyi kovalıyordu, onu korudum. Bazen


kuşlara yem veririm.”
127

Ertuğrul, Resim 1’deki merhamet davranışını tam kavrayamadığı, Resim


2’dekini ise kavradığı görülmektedir. Kendi hayatından merhamet örnekleri
verebilmiştir.

Beyza, ( 5 yaşında)

“Bir tane çocuk teyzeye yardım ediyor. Teyzeye ağırlık olduğu için eşyasını
taşıyor.”

“Kız çocuk civcive yem veriyor. Erkek çocuk daldaki kuşa yemi uzatıyor.”

“Var. Bir keresinde bir kediye ekmek vermiştim. Bir kere de küçük bir ağaç
gördüm, uzamamıştı. Ona kendi suyumdan döktüm.”

Beyza, Resim 1 ve Resim 2’deki merhamet örneklerini ifade edebilmiştir.


Merhamet davranışlarına kendi hayatından farklı örnekler verebilmiştir.

Ahmet; ( 5 yaşında)

“Nine var, poşetleri taşıyamamış. Çocuk, ninenin eşyalarını evine götürüyor.”

“Bir tane kuşlar var, çocuklar kuşlara yem veriyor. Kar yağıyor, kuşlar
karınlarını doyurup başka bir ülkeye gidiyorlar.”

“Babaannem gelince onun elinden tutup oturtuyorum. Anneme hasta olunca


yardım ediyorum, sofrayı birlikte topluyoruz.”

Ahmet, Resim 1 ve Resim 2’deki merhamet örneklerini açıklayabilmiştir. Bu


kavramın hayatında yeri olduğunu söyleyebiliriz.

Sait, ( 6 yaşında)

“Nine ve çocuk görüyorum. Çocuk nineye yardım ediyor.”

“Çocuklar kuşlara bakıyorlar, çok seviyorlar kuşları. Bir tane çocuk da


kuşlara yemek veriyor.”

“Evet var. Kuşlara yem verdim. Başka bir şey vermedim.”

Sait’in de, diğer arkadaşları gibi Resim 1 ve Resim 2’deki merhamet


örneklerini açıklayabildiği görülmektedir.

Ahmet Efe, ( 6 yaşında)


128

“Yaşlı nine ve çocuk görüyorum. Çocuk, yaşlı nineye yardım ediyor. Onun
patateslerini ya da yemeklerini evine kadar taşıyor.”

“Bir çocuk yerdeki kuşlara yem veriyor. Diğeri de yukarıdaki kuşlara


veriyor.”

“Abim benim defterime ödevini yapıyor, benim defterimi yazıyor. Ben de


kullanabilirsin diyorum.”

Ahmet Efe, Resim 1 ve 2’deki merhamet örneklerini açıklayabilmiştir. Kendi


hayatından merhamet örneğini vermiştir.

Mevlüt, ( 6 yaşında)

“Teyzeye yardım eden çocuğu görüyorum.”

“Bir tane çocuk kuşa ekmek veriyor. Bir tane çocuk da yerdeki kuşlara yemek
veriyor.”

“Apartmana taşınan bazı kişiler eşyayı taşımamızı istiyorlar, onlara yardım


ediyorum. Anneme benim yapacağım bir şey olduğunda yardım ediyorum.”

Mevlüt, Resim 1 ve 2’deki merhamet davranışlarını açıklayabilmiştir. Kendi


hayatında da merhametin yeri söz konusudur.

Nevzat, ( 5 yaşında)

“Çocuk ve nine görüyorum. Çocuk pazara gitmiş, nineye selam vermiş,


çocukla nine birbirlerine bakıp gitmişler.”

“Çocuklar civcivlere merhamet yapıyor.”

“Var. Yolun ortasına çıkan çocuğu kenara çektim.”

Nevzat’ın resimleri gösterdikten sonraki cevaplarını incelediğimizde,


resimlerdeki merhamet davranışlarını tam olarak kavrayamadığı görülmektedir.

Belinay, ( 6 yaşında)

“Çocuk teyzeye yardım ediyor, poşetini elinden alıp taşıyor.”

“Çocuk kuşa yem veriyor. Bir tane kız da civcivlere yem veriyor.”

“Bir keresinde pikniğe gitmiştik. İki tane köpeğe etin kemiğini vermiştik.”
129

Belinay, Resim 1 ve 2’deki merhamet davranışlarını açıklayabilmiştir.

Eslem Rana, ( 5 yaşında)

“Bir tane çocuk yaşlı teyzeye yardım ediyor.”

“İki tane çocuk kuşlara yardım ediyor, kuşlara yem veriyorlar.”

“Ben de bir keresinde kuşlara yem verdim, bir kediye süt verdim, bir de
köpeğe kemik verdim.”

Eslem Rana, Resim 1 ve 2 ‘deki merhamet örneklerini açıklayabilmiştir ve


kendi yaptığı merhamet davranışına örnekler verebilmiştir.

Esma, ( 4 yaşında)

“Çocuk ve nine yürüyorlar. Çocuk elinde poşet taşıyor.”

“Çocuk kuşa yemek veriyor. Bir tane daha çocuk da kuşa yemekleri atıyor.”

“Evet var. Ata yem verdim. Horoza, civcivlere, ördeklere yemek verdim.”

Esma Resim 1’deki merhamet davranışını tam algılayamamış fakat Resim


2’deki merhamet davranışını ifade edebilmiştir. Kendi hayatından da benzer örnekler
vermiştir.

Fatma Zehra, ( 6 yaşında)

“Çocuk yaşlı teyzenin poşetlerini almış, ona yardım ediyor.”

“Çocuklar kuşlara yem veriyorlar kış mevsiminde yemek bulamazlar diye.”

“Küçük kardeşim ağladığında onu susturmaya çalışıyorum. Dedem bazen bir


şeyler istiyor, onları veriyorum yorulmasın diye.”

Fatma Zehra, resimlerdeki merhamet davranışlarını açıklayabilmiştir ve kendi


hayatından da merhamet örnekleri verebilmiştir.

Hatice, ( 6 yaşında)

“Çocuk ve babaanne görüyorum. Çocuk babaannesine yiyecek götürüyor bir


poşette. Annesi kurabiye yapmış onu götürüyor.”
130

“Üç tane civciv var, iki tane çocuk. Bir tanesi dondurma kabıyla kuşlara yem
veriyor. Diğeri de oradan yem alıp diğer kuşlara veriyor.”

“Anneanneme çantasını getiriyorum. Bir kere de kediye süt vermiştim.”

Hatice, Resim 1’i kendi bakış açısıyla yorumlamış ve bu yorumu yaparken


merhamet örneğinin farkına varamamıştır. Resim 2’deki merhamet örneğini
açıklayabilmiştir. Merhametin hayatında yeri olduğu söylenebilir.

Emine Yağmur, ( 5 yaşında)

“Nineyle çocuk görüyorum. Çocuk, nineye yardım ediyor. Poşetlerini evine


taşıyor.”

“Çocuklar kuş evi yapıyorlar, kuşu çağırıyorlar. Diğer çocuk da kuşlara yem
veriyor.”

“Evet. Arıya, sineğe merhamet gösteriyorum.”

Emine Yağmur, Resim 1 ve 2’deki örnekleri doğru yorumlayabilmiştir. Kendi


hayatından da merhamet örnekleri verebilmiştir.

Tülay, ( 5 yaşında)

“Nine torunuyla pazara gidiyor, bir şeyler konuşuyorlar, bir şeyler almışlar.”

“Çocuklar kuşlara kafes yapıyor, bir çocuk da yem veriyor, merhamet


ediyorlar.”

“Kendi kuşuma suyunu ben veriyorum, onunla konuşuyorum.”

Tülay, Resim 1’deki merhamet davranışını kavrayamamış fakat Resim 2’deki


davranışı doğru yönde açıklayabilmiştir. Hayatında merhametin yeri söz konusudur.

Zeynep, ( 6 yaşında)

“Bir tane çocuk, teyzenin elindeki eşyaları zor taşıyor diye ona yardım ediyor,
teyze de çok seviniyor.”

“Çocuk, civcivlere yem atıyor. Bir tane çocuk da kuşların yuvasına yem
atıyor, kuş ve civcivler de seviniyor.”
131

“Benim kedim olsaydı, ona çok iyi bakardım. Teyzemin kuşuna yem
veriyorum.”

Zeynep, Resim 1 ve 2’deki merhamet davranışlarını doğru


yorumlayabilmiştir. Merhamet konusunda istek ve eğilimi olduğu söylenebilir.

Selahattin Eren, ( 5 yaşında)

“Yaşlı nine, bir tane de çocuk görüyorum. Çocuk nineye yardım ediyor,
poşetlerini taşıyor. Nine de ona bakıyor.”

“Kuşa yem veriyor birisi. Bir çocuk da oradaki kutuya atla diyor, ben de seni
tutayım diyor kuşa.”

“Hayvanlara süt, kemik, et veriyorum. Onlara bir şeyler vermeyi çok


seviyorum.”

Selahattin Eren, Resim 1 ve 2’deki merhamet örneklerini açıklayabilmiştir.


Hayatından merhamet örnekleri verebilmiştir.

Muhammed, ( 4 yaşında)

“Bir çocuk görüyorum, nineye yardım ediyor. Eşyalarını taşırken yardım


ediyor. Nine de çocuğa hediye vermiş sonra eve dönmüş.”

“Bir kuş var. Bir kız kuşları besliyor, sonra onlar da yiyor. Sonra kuşlar
gitmişler, geri gelmişler. Sonra yine yemek veriyor.”

“Evet. Bizim yanımızda tavuklar var, onları besliyorum. Kardeşime annem


bak diyor, ona bakıyorum.”

Muhammed, Resim 1 ve 2’deki merhamet örneklerini kendi cümleleriyle


ifade edebilmiştir.

Yukarıda, 4-6 yaş dönemindeki çocuklara seçilen resimler gösterilerek bazı


sorular yöneltilmiş, verdikleri cevaplar aynen yazılmıştır. Çocukların resimleri
yorumlarken verdikleri cevapları incelediğimizde, 4 çocuğun Resim 1’deki
merhamet davranışını ilk bakışta anlayamadığını gözlemledik. Diğer 14 çocuk ise
Resim 1’deki merhamet davranışını anlatabilmişlerdir.
132

Resim 2’deki merhamet davranışını ise çocukların tamamı


açıklayabilmişlerdir. “Senin de hayatında, resimlerdeki merhamet davranışlarına
benzeyen örnekler var mı? Birkaçını bizimle paylaşır mısın?” sorusuna, çocukların
tamamının örnekler verebilmesi, merhametin değerinin kazanımı açısından oldukça
önemlidir.
133

3.8.3. ETKİNLİK- 3: KUŞ YEMİ RULOSU ETKİNLİĞİ

KONUNUN
MERHAMET EĞİTİMİ
BAŞLIĞI
KONUNUN
KUŞ YEMİ RULOSU ETKİNLİĞİ
İÇERİĞİ
SÜRE 1 Ders Saati
YÖNTEM VE
Gösterip Yaptırma
TEKNİKLER
KULLANILAN Tuvalet Kağıdı Rulosu, Pekmez ya da Bal, Kuş Yemi ya da
MATERYALLER Buğday, İp, Delgeç, Fırça
AMAÇ Hayvanlara sevgi ve merhametle davranmanın önemini kavrar.
Çevresindeki canlılara karşı duyarlı olmayı öğrenir.

ETKİNLİĞİN İŞLENİŞİ

Öncelikle tuvalet kağıdı rulosu iki yerinden delgeç ile delinir ve ip bağlanır.
Daha sonra fırça yardımı ile rulo, pekmez veya balla kaplanır. Rulo, kuş yemi içinde
yuvarlanır ve her yerini kaplaması sağlanır. Kuruması beklenir. Kuruduktan sonra ip
kısmından dala asılır.
134

ETKİNLİĞİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Etkinliğimiz çocukların kendilerinin de emek harcayarak yaptıkları, dokunma


duyusunu da kullandıkları bir etkinlik olduğu için çocuklar için oldukça eğlenceli ve
verimli geçtiğini söyleyebiliriz. Aynı zamanda çocukların el-göz koordinasyonu ve
ince motor becerilerini geliştiren bir etkinlik oldu. Yaptıkları yemlikler sayesinde
kuşların aç kalmayacaklarını düşünmelerinin, onları mutlu ettiğini gözlemledik.
Hayvanlara yardımcı olarak onlar için bir iyilik yaptıklarının bilincinde olmalarının,
merhamet duygusunun gelişimine önemli bir katkı sağladığı kanaatindeyiz.
Hazırladıkları yemlerin kuşlar tarafından yendiğine şahit olmalarının, çalışmamızı
destekleyen önemli bir unsur olduğunu da belirtmek isteriz.

Etkinlik sonunda çocuklara yönelttiğimiz sorular şu şekildedir:

“Kuşlara yaptığın iyilik davranışı sonucunda ne hissettin?”

“Hayvanlara merhametimizi göstermek için başka neler yapabiliriz?”

“Başka kimlere karşı merhametli olmalıyız?”

4- 6 yaş aralığındaki çocukların sorulara verdikleri cevaplar şu şekildedir:

İclal, ( 6 yaşında)

“Onlar yavrularının karnını doyuracağı için çok iyi hissettim.”

“Hayvanlara su verebiliriz. Kedilere su, mama, et verebiliriz. Bizim


köyümüzde beyaz büyük bir köpek var. Biz ona kemik, et veriyoruz. O da yavrusuna
süt verecek. Bir de kediler birbiriyle kavga ederse onları ayırırım.”

“Küçük bebeklere, çocuklara, yeni doğan bebeklere, babaannemize


merhametli olmalıyız.”

İclal, hissettiklerini sebep-sonuç ilişkisi kurarak açıklayabilmiştir. Hayvanlara


merhamet konusunun algılandığı görülmektedir. Merhamet edilmesi gerekenler
arasında özellikle korunmaya muhtaç küçük çocukları örnek vermesi dikkate
değerdir.

Ertuğrul, ( 6 yaşında)
135

“İyilik yapınca çok sevindim. Kuş yemliğimi balkona asmıştım. Yarısı


bitmiş.”

“Kedilere sevdiği şeyleri veririz. Köpeklere kemik veririz.”

“Herkese karşı merhametli olmalıyız. Allah’a karşı merhametli olmalıyız.”


Ertuğrul’un, yaptığı merhamet davranışının sonucunu gözlemlemesi
sevindiricidir. Özellikle Allah’a karşı merhametli olmayı belirtmesi, merhamet
kavramını tam olarak algılayamadığının göstergesidir.

Beyza, ( 5 yaşında)

“İyi oldu, mutlu oldum.”

“Hayvanlara top verebiliriz. Yaralandıklarında ayağını sargı bezi ile


sarabiliriz. Yiyecekleri tabağa koyup kedi ve tavşanlara verebiliriz.”

“İnsanlara karşı, hayvanlara, vatanımızın eşyalarına karşı, parası olmayanlara,


aç kalanlara karşı, evi olmayıp dışarıda yaşayanlara karşı, yürüyemeyenlere karşı,
hastanedeki yaralılara karşı merhametli olmak gerekir. Biz Allah’ın dediklerini
yaparsak O da bize merhamet eder. Merhamet edene Allah da merhamet eder.”

Beyza da hayvanlara merhamet konusunu verdiği örneklerle


açıklayabilmiştir. Bunun dışında diğer merhamet edilmesi gereken varlıkların neler
olduğu sorusuna verdiği cevapların çeşitliliği dikkat çekicidir. Merhamet konusunu
tam olarak algılayabilmiştir. Ayrıca merhameti Allah ile bağdaştırarak açıklaması da
farklı açılardan bakabildiğini göstermektedir.

Ahmet; ( 5 yaşında)

“İyilik yapmış gibi hissettim, mutlu oldum.”

“Hayvanlara süt verebiliriz. Kedi ve köpeklere mama verebiliriz. Kuşlara


yuva yaparız. Kuşlar yaralandığında ayağını sarabiliriz.”

“Yaşlılara, küçük çocuklara merhametli olmalıyız. Kardeşime mesela…”

Ahmet’in de diğer arkadaşları gibi hayvanlara merhamet konusunu örneklerle


açıklayabildiğini görmekteyiz. Merhamet edilmesi gereken diğer varlıklara da örnek
verebilmesi, bu konuyu algıladığını göstermektedir.
136

Sait, ( 6 yaşında)

“İyilik yapınca kendimi çok iyi hissettim, mutlu hissettim. Kuşlar mutlu
olduğunda kendimi çok iyi hissettim.”

“Maymunlara muz verebiliriz. Gorillere sevdiği bir şey alabiliriz. Bütün


hayvanları çok seviyorum.”

“Yaşlılara ve hayvanlara merhametli olmalıyız.”

Sait, kuşlara yaptığı iyilik sonucundaki hislerini tam olarak ifade edebilmiştir.
Başka hayvanlardan da örnekler vererek konuyu çeşitlendirebilmiştir. Hayvanlara
merhamet konusunda kazanım gerçekleştirdiğini ifade edebiliriz.

Ahmet Efe, ( 6 yaşında)

“Kuşlar karnını doyuracak diye güzel hissettim.”

“Biz ne zaman tavuk yesek kedi ve köpeklere ziyafet oluyor. Kemikleri


atıyoruz, onlar da hepsini yiyorlar.”

“Yaşlılara ve büyüklerimize, annemize, komşumuza, çiçeklerimize


merhametli olmalıyız.”

Ahmet Efe de sebep sonuç ilişkisi kurarak hislerini ifade edebilmiştir.


Kimlere merhamet etmemiz gerektiği konusunda pek çok arkadaşından farklı olarak
annesini, komşusunu, çiçekleri zikretmesi, merhamet konusunu tam olarak
kavradığının göstergesidir.

Mevlüt, ( 6 yaşında)

“Kuşlar yeyince çok iyi, çok güzel hissettim.”

“Tüm hayvanlara yemek verebiliriz. Su verebiliriz.”

“Allah’a, yaşlılara, dedelere merhametli olmalıyız.”

Mevlüt’ün de merhamet göstermemiz gereken varlıklar arasında Allah’ı


zikretmesini, bu kavramı tam algılayamadığının bir göstergesi olarak anlayabiliriz.

Nevzat, ( 5 yaşında)
137

“Mutlu hissettim. Bir daha yapmak istedim. Annemle kuş yemi alıp tekrar
yapacağız. Kuşlar hepsini yemişler. Bir tane de bırakmamışlar.”

“Kediye süt veririz. Aslana, kaplana et verebiliriz. Köpeklere kemik


verebiliriz.”

“Kedilere, köpeklere, hastalara, dedelere, yaşlı teyzelere merhametli


olmalıyız.”

Nevzat’ın yaptığı davranışın sonucunu görmesi ve bu davranışı tekrarlama


isteğinden, hayvanlara merhamet konusundaki kazanımın gerçekleştiği sonucunu
çıkarabiliriz.

Belinay, ( 6 yaşında)

“Kuşlara yardım edince iyi hissettim.”

“Kedilere süt verebiliriz. Köpeklere yemek veririz. Bi de kuşlara yem


verebiliriz.”

“Yaşlılara, dedelere, teyzelere, yürüyemeyenlere merhametli olmalıyız.”

Belinay, hayvanlara merhamet konusuna örnekler verebilmiş ve merhamet


gösterilmesi gereken diğer varlıkları ifade edebilmiştir. Cevabında yürüyemeyenlere
de merhametli olunması gerektiğini özellikle belirtmiştir. Bu nedenle Belinay’ın bu
kavramı doğru olarak algılayabildiğini ifade edebiliriz.

Eslem Rana, ( 5 yaşında)

“Kuşlara iyilik yapınca onlarla konuşabilirim gibi hissettim.”

“Kediye ekmek verebiliriz. Bir keresinde yolda küçücük bir köpek gördüm.
Onu kucağıma alarak yoldan çektim.”

“Yaşlı teyzelere, hayvanlara merhametli olmalıyız.”

Eslem Rana’nın kuşlara iyilik yaptığı için onlarla arasında bağ kurduğunu
gözlemlemekteyiz. Bu da konuyu özümsediğinin bir göstergesi sayılabilir.
Hayvanlara merhamet davranışlarını da çeşitlendirerek bize aktarabilmiştir.

Esma, ( 4 yaşında)
138

“Kuşlara iyilik yapınca çok iyi hissettim.”

“Hayvanlara yemek verirsek iyilik olur.”

“Yaşlı anneannelere merhametli olmalıyız.”

Esma’nın, merhamet konusunu iyilik kavramı ile bağdaştırarak kavradığını


gözlemlemekteyiz.

Fatma Zehra, ( 6 yaşında)

“Kuşlara yemlik yapınca çok güzel, iyi hissettim”

“Diğer hayvanlara da süt ve ekmek verebiliriz. Onlara ev yapabiliriz.”

“Yaşlılara, hayvanlara, küçük çocuklara merhametli olmalıyız.”

Fatma Zehra’nın hayvanlara merhamet konusunun mahiyetini


algılayabildiğini söyleyebiliriz.

Hatice, ( 6 yaşında)

“İyilik yapınca güzel, mutlu hissettim.”

“Kediye süt verebiliriz, su veririz. Köpeğe et veririz, tavuklara ot veririz.


Maymunlara da muz veririz.”

“Yaşlılara merhametli olmalıyız.”

Hatice, hayvanlara merhamet konusunu örneklerle çeşitlendirerek bu kavramı


algılayabildiğini göstermektedir.

Emine Yağmur, ( 5 yaşında)

“İyi, güzel hissediyorum.”

“Hayvanlara ağaçtan ev yapabiliriz, onlara yatak yapabiliriz. Onlara yemek


verebiliriz.”

“Babamıza, annemize, öğretmenlerimize merhametli olmalıyız.”

Emine Yağmur’un verdiği örneklerden hayvanlara merhamet konusunu


kavradığı sonucuna varabiliriz. Fakat “Başka kimlere merhametli olmalıyız?”
139

sorusuna verdiği cevaptan, merhamet kavramının genel mânâsını tam


algılayamadığını söyleyebiliriz.

Tülay, ( 5 yaşında)

“Kuşlara iyilik yapınca çok güzel, iyi hissettim.”

“Ben kedilere iyilik yaparım. Kedilere ekmek ve süt veriyorum. Bir keresinde
biz aç kuş gördük. Babam tahta kesti, ben boyadım. Kuş evi yaptık. Yapraklardan
yatak yaptım, onları her gün besledim.”

“Anneannelere, dedelere, çocuklara merhametli olmalıyız.”

Tülay, merhametin mahiyeti hakkında genel bir algıya sahip olmakla birlikte
merhametin hayatında da yeri söz konusudur. Verdiği örneklerden hareketle,
merhamet davranışlarında içtenlik ve süreklilik olduğunu ifade edebiliriz.

Zeynep, ( 6 yaşında)

“Kuşlar doyacağı için mutlu oldum, sevindim.”

“Hayvanlara yem verebiliriz, su veririz. Onların karnını doyururuz.”

“Teyzelere, fakirlere, nenelere merhametli olmalıyız.”

Zeynep, merhamet kavramını sebep sonuç ilişkisi içinde değerlendirmiştir.


Diğer çocuklardan farklı olarak, merhamet edilmesi gereken kişiler arasında
fakirlerin de olduğunu ifade edebilmesi, dikkate değerdir.

Selahattin Eren, ( 5 yaşında)

“Kuşlar doyunca iyi hissettim, sevindim, mutlu oldum.”

“Hayvanlara yemek verebiliriz.”

“Teyzelere, yaşlılara, annelere, hayvanlara merhametli olmalıyız.”

Selahattin Eren’in de hayvanlara merhamet konusunu kavrayabildiğini


söyleyebiliriz. Merhamet davranışlarına çok fazla örnek veremese de, kimlere karşı
merhametli olmamız gerektiği konusunda bilgi sahibidir.

Muhammed, ( 4 yaşında)

“Çok güzel, kuşlar yeyince ben mutlu oluyorum.”


140

“Hayvanlara güzel davranırız, yem veririz.”

“Dedelere, hayvanlara, çiçeklere, ağaçlara merhametli davranmalıyız.”

Muhammed, hayvanlara merhamet konusunu tam olarak algıladığını


söyleyebiliriz. Diğer çocuklardan farklı olarak merhametin davranış boyutuna da
değinmesi dikkat çekicidir. Merhametli davranmamız gereken varlıklar
sorulduğunda, yaşlılar ve hayvanlarla birlikte çiçeklere ve ağaçlara da değinmesi
önemli bir kazanımdır.

Yukarıda, 4-6 yaş dönemindeki çocuklarla birlikte yapılan kuş yemi etkinliği
sonunda, etkinlikle ilgili bazı sorular çocuklara yöneltilmiş ve çocukların verdikleri
cevaplar yorum yapılmadan aktarılmıştır. Çocukların genel olarak hayvanlara
merhamet konusunu kavradıkları görülmektedir. “Başka kimlere merhametli
olmalıyız?” sorusuyla da merhamet kavramının pekiştirilmesi amaçlanmıştır.

Çocukların tamamı, yaptıkları merhamet davranışı sonucu hislerini olumlu


olarak ifade etmişlerdir. Çocuklardan 4 tanesi, yaptıkları yemlikler sayesinde
kuşların karnının doyacağını cevaplarında özellikle belirtmişlerdir. Bu çocuklar,
sebep sonuç ilişkisi içinde değerlendirme yapmışlardır. Hayvanlara merhamet
konusunda yine çocukların tamamı örneklendirme yapabilmişlerdir. Merhametle
davranılması gereken varlıklardan; yaşlıları 15 çocuk, hayvanları 7 çocuk, küçük
bebekleri 4 çocuk, anne ve babayı 3 çocuk, çiçek ve ağaçları 2 çocuk, hastaları 2
çocuk, yürüyemeyenleri 2 çocuk, fakirleri 2 çocuk, Allah’ı 2 çocuk cevaplarında
belirtmişlerdir. Herkese, insanlara, öğretmenlerimize, vatanımızın eşyalarına karşı
merhametli olmalıyız cevaplarından her birini de birer çocuk ifade etmiştir. Bu
cevaplar çocukların, merhametle davranılması gereken varlıkların, etkinliğimiz
doğrultusunda sadece hayvanlarla sınırlı olmadığının bilincinde olmaları bakımından
oldukça önemlidir.
141

3.8.4. ETKİNLİK- 4: YAŞLILARA MERHAMET DRAMASI

KONUNUN
MERHAMET EĞİTİMİ
BAŞLIĞI
KONUNUN
YAŞLILARA MERHAMET DRAMASI
İÇERİĞİ
SÜRE 1 Ders Saati
YÖNTEM VE
Drama, Anlatım, Soru-Cevap
TEKNİKLER
KULLANILAN
Tercih Edilen Yaşlı Kıyafetleri ve Malzemeleri
MATERYALLER
AMAÇ Yaşlıların bize ihtiyaçlarının olduğunu kavrar. Onlara karşı
sevgi ve merhametle davranmayı öğrenir.

ETKİNLİĞİN İŞLENİŞİ:

Derse hazırlık aşamasında çocuklardan ailelerinin de yardımıyla yaşlı insanlar


gibi giyinip derse gelmeleri istenir. Öncelikle çocuklarla yaşlı kıyafetleri giyince
kendilerini nasıl hissettikleri konusunda sohbet edilir. Tüm çocukların duygularını
ifade etmeleri sağlanır. Sonrasında drama etkinliğine başlanır.

Çocuklara yaşlı insanların neleri yapmakta zorlandıklarını sorar. Çocuklardan


gelen cevaplar doğrultusunda canlandırma yapacaklarını söyler. Çocuklardan biri
poşetini taşımakta zorlanan bir teyze, diğeri de ona yardım eden bir çocuk rolünü alır
ve canlandırmaları istenir. Daha sonra çocuklardan biri, karşıdan karşıya geçmek
isteyen bir amca, diğeri de ona yardım etmek isteyen bir çocuğu canlandırır.
Örnekler çoğaltılarak her çocuğun etkinliğe katılımı sağlanır. Etkinlik sonunda yaşlı
rolündeki çocuklara, kendilerine yardım edildiğinde neler hissetttikleri sorulur.
Yardım eden çocuklara da, birilerine yardımcı olmanın kendilerine ne hissettirdiği
sorulur. Cevapları dinlendikten sonra çocuklara, çevremizdeki yaşlılara ihtiyaçları
doğrultusunda yardım etmenin önemi anlatılır ve etkinlik sonlandırılır.
142

ETKİNLİĞİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Etkinlik sonrasında çocuklara yöneltilen;

“Yaşlı kıyafetlerini giyince ne hissettin?”

“Yaşlı olmak sence zor mu? Neden?”

“Merhamet ne demektir?”

“Sen de çevrendeki yaşlılara hangi merhamet davranışlarını yapıyorsun?


Onlara niçin yardımcı oluyorsun?” sorularına çocukların verdiği cevaplar şöyledir:

İclal, ( 6 yaşında)

“Çok güzel bir şey hissettim. Mesela sanki gerçekten yaşlanmışım. Yaşlı
olunca her şeyi biliyormuşum gibi hissettim.”

“Yaşlı olmak kolay hiç de zor değil. Çok güzel bir şey.”

“Merhamet, iyilik yapmak, yardımsever olmak, mutlu olmak demektir.”

“Bazen poşetlerini taşıyorum. Babaanneme eşyasını taşımasına yardımcı


oluyorum.”
143

“Yaşlı oldukları için yorulmasınlar diye yardım ediyorum.”

İclal’in merhamet kavramını tam olarak algılayabildiği görülmektedir.


Yaşlılara karşı merhamet konusunda da bilinçli olduğu gözlemlenmektedir. Ayrıca
yaşlıların her şeyi bildiğini düşünmesi de dikkat çekicidir.

Ertuğrul, ( 6 yaşında)

“Her şeyi hissettim.”

“Yaşlı olmak zordu çünkü çok yavaş yürüyoruz, çok yavaş gidiyoruz
gideceğimiz yere.”

“Merhamet, iyilik demektir.”

“Kapıyı açamayan bir nineye kapıyı açıp yardım ettim.”

“Yaşlıların mutlu olması için onlara yardımcı oluyorum.”

Ertuğrul, merhameti iyilik kavramı ile bağdaştırarak açıklamıştır. Yaşlılara


merhamet konusunda da yeterli bilince sahiptir.

Beyza, ( 5 yaşında)

“Gerçek yaşlı olduğumu hissettim. O kadar çok yaşlıyım ki belim şişmiş gibi
hissettim.”

“Yaşlı olmak zor. Çünkü karşıdan karşıya zor geçiyorlar.”

“Merhamet, yardım etmek demektir.”

“Bazı yavaş karşıya geçen yaşlılara yardımcı oluyorum. Poşetlerini


taşıyorum. Yürüyemiyorsa, bastonu yoksa veriyorum.”

“Çünkü Allah yardım edenleri seviyor.”

Beyza da yaşlılara merhamet konusunda yeterli bilgi ve algıya sahiptir.


Merhamet kavramını Allah’ın sevgisini kazanmak ile bağdaştırması dikkate değerdir.

Ahmet, ( 5 yaşında)

“Yaşlı olduğumu hissettim. Ölecek gibi hissettim.”

“Yaşlı olmak zordu.”


144

“Merhamet, iyi davranmaktır.”

“Onlara yardımcı oluyorum. Mesela yaşlı bir teyzenin pazar arabasını evine
götürdük annemle birlikte.”

Ahmet’in merhamet kavramını kavrayabildiği görülmektedir. Ayrıca


Ahmet’in yaşlıların öleceğini düşündüğünü ifade etmesi dikkat çekicidir.

Sait, ( 6 yaşında)

“Heyecanlandım. Yaşlı kıyafetlerini giymeyi çok sevdim, değişik olmuştum.”

“Yaşlı olmak zordu. Çünkü yaşlıların ayakları tutmuyor, yürüyemiyor.”

“Merhamet, iyilik yapınca kendini mutlu hissetmek demektir.”

“Yaşlıları karşıdan karşıya geçiriyorum. Dedemle bakkala gidiyorum.”

“Yaşlı oldukları için, onları çok sevdiğim için, bütün dünyadaki yaşlılara
yardım etmek istiyorum ve onlara yardım edince kendimi iyi hissediyorum.”

Sait, merhamet kavramını kendini mutlu hissetmek olarak tanımlamıştır.


Yaşlılara merhamet konusunda yeterli bilgi ve algıya sahip olduğu görülmektedir.

Ahmet Efe, ( 6 yaşında)

“Çok güzel hissettim. Yaşlı gibi oldum.”

“Yaşlı olmak çok zor. Daha kendim büyüyecem, çocuklarım olacak, onlar
büyüyecek ve ben çok yaşlı olacam.”

“Merhamet, sadaka demektir.”

“Ben yaşlılara yardım etmiyorum. Yardım edecek yaşlı yok ki. Yardım
istemiyorlar.”

Ahmet Efe’nin merhamet kavramını tam olarak algılayamadığı


görülmektedir. Yaşlılara merhamet konusunda, çevresinde yaşlı kimselerin olmadığı
ve kendisinden böyle bir istekte bulunulmadığı için yaşamından örnekler
veremediğini belirtmiştir.

Mevlüt, ( 6 yaşında)

“Çok iyi, çok güzeldi. Yaşlı gibi hissettim.”


145

“Yaşlı olmak zor bir şey bence. Çünkü öldükleri için.”

“Merhamet, çok iyilik demektir. Allah’a yardım etmek, Allah’ı sevindirmek


demektir.”

“Onlara yardım ediyorum. Su getiriyorum. Dedem ve babaannemgilde yemek


yerken, babaanneme tabakları taşırken yardım ediyorum.”

“Çünkü yardım etmeyi seviyorum.”

Mevlüt, merhamet kavramını Allah ile ilişkilendirerek tanımlamıştır. Bu


tanımından merhameti kısmî olarak algıladığını söyleyebiliriz. Yaşlılara merhametin
hayatında yeri söz konusudur.

Nevzat, ( 5 yaşında)

“Aynı dede gibi oldum. Çok mutlu oldum. Kendime de çok güldüm, çok
komiktim.”

“Yaşlı olmak kolay bir şey ve bir de komik bir şey.”

“Merhamet, mutluluk demek. Allah beni seviyor diye düşünüyorum.”

“Yaşlılara bazen yardım ediyorum. Dede asansörden korkuyor. Onun elinden


tutup onunla birlikte çıkıyorum.”

“Yaşlılar göremez veya düşerse diye onlara yardım ediyorum.”

Nevzat, merhameti hisleri çerçevesinde tanımlamıştır. Dolayısıyla merhamet


konusunda kısmî bir algıya sahip olduğu görülmektedir. Yaşlılara merhamet
konusunda yaşamından örnekler verebilmiştir.

Belinay, ( 6 yaşında)

“Yaşlı kıyafetlerini giyince mutlu oldum.”

“Yaşlı olmak kolaydı.”

“Merhamet, iyilik, sevap demektir.”

“Ben de poşetlerini taşıyarak, ihtiyaçlarını taşıyarak onlara yardım


ediyorum.”

“Yaşlıları mutlu etmek için onlara yardım ediyorum.”


146

Belinay, merhamet ve yaşlılara merhamet konusunda yeterli algıya sahiptir.


Yardım etme sebebini de onları mutlu etmek olarak açıklamıştır.

Eslem Rana, ( 5 yaşında)

“Kendimi nine olmuş gibi hissettim.”

“Yaşlı olmak kolaydı.”

“Merhamet, güzel bir şey, hayal kurmak demek.”

“Mesela dede ve ninemin eşyalarını taşımasına yardım ediyorum.”

“Çünkü iyilik yapmak istiyorum.”

Eslem Rana’nın merhameti hayal kurmak olarak tanımlaması, bu kavramı


tam olarak algılayamadığının göstergesidir. İyilik yapma isteğinden dolayı yaşlılara
yardımcı olduğunu belirtmiştir.

Esma, ( 4 yaşında)

“Kendimi çok iyi hissettim.”

“Yaşlı olmak kolaydı.”

“Merhamet, çok iyi demektir.”

“Asansörde yaşlılara yardım ediyorum.”

Esma’nın da merhameti çok iyi olarak tanımlaması bu kavramı kısmen


algılayabildiğinin göstergesidir.

Fatma Zehra, ( 6 yaşında)

“Yaşlı gibi hissettim, mutlu oldum.”

“Yaşlı olmak zor bir şey.”

“Merhamet, iyilik yapmak demektir.”

“Çok yardımcı oluyorum onlara. Yardım etsem mutlu olurum.”

“Yardıma ihtiyaçları oldukları için yardım ediyorum.”

Fatma Zehra, merhameti iyilik kavramı ile bağdaştırarak tanımlamıştır.


Yaşlılara merhamet konusunda yeterli algıya sahiptir.
147

Hatice, ( 6 yaşında)

“Güzel oldum. Mutlu oldum.”

“Yaşlı olmak bence zor. Sopalarını bulamadıkları için.”

“Merhamet, güzel davranmak, yaşlıları hiç üzmemektir.”

“İçeriden sopasını alıyorum, veriyorum.”

“Yaşlı oldukları için onlara yardım ediyorum.”

Hatice, merhametin ne olduğu sorulduğunda, yaşlılara merhamet


doğrultusunda cevap vermiştir. Bu konuda yeterli algıya sahip olduğunu
söyleyebiliriz.

Emine Yağmur, ( 5 yaşında)

“Yaşlı olunca heyecanlı hissettim.”

“Yaşlı olmak zor. Öleceksin çünkü. Bence çocuk olmak daha kolay.”

“Merhamet, birilerine yardım etmek demektir.”

“Hiç yaşlı yok ki, hiç yardım etmiyorum.”

“Yaşlıların elini öperiz, iyi davranırız. Çünkü onlara yardım etmemiz


gerekir.”

Emine Yağmur, merhamet konusunu kavradığı gözlemlenmektedir.


Çevresinde yaşlı kimseler olmadığı için yardım etmediğini belirtmiştir. Fakat onlara
karşı nasıl davranılması gerektiğinin bilincindedir.

Tülay, ( 5 yaşında)

“Güzel hissettim. Nine olmak güzeldi.”

“Yaşlı olmak kolay bence.”

“Merhamet, iyilik demektir.”

“Evet, yardımcı oluyorum. Bir yaşlı yolda parasını düşürmüş, ona hemen
parasını geri verdim. Çünkü yaşlılara iyilik yapıyorum.”

“Çünkü yaşlılara iyilik yapmayı seviyorum.”


148

Tülay, merhameti iyilik kavramıyla bağdaştırarak açıklamıştır. Yaşlılara


merhamet konusunda da yeterli algıya sahiptir.

Zeynep, ( 6 yaşında)

“Güzel, mutlu oldum, komik oldum.”

“Evet zor.”

“Merhamet, bir şeyler vermek, para vermek, su vermek demektir.”

“Evet. Yaşlılar kalkamadığı için su veriyorum.”

“Çünkü onlar yaşlı, onları sevmemiz gerekir.”

Zeynep, merhamet kavramını kısmen kavrayabilmiştir. Yaşlılara merhamet


konusunda yeterli algıya sahip olduğunu söyleyebiliriz.

Selahattin Eren, ( 5 yaşında)

“İyi hissederim”

“Yaşlı olmak zor. Çünkü yaşlılar ölür.”

“Merhamet, iyilik yapmak, birisine yardım etmek, parası olmayanlara para


vermek demektir.”

“Oluyorum. Karşıdan karşıya geçerken elini tutuyorum, elini öpüyorum,


telefonunu getiriyorum. Çünkü onlar yapamazlar.”

Selahattin Eren, merhamet kavramıyla ilgili yeterli bilgi ve algıya sahiptir.


Yaşlılara yardım konusunda yeterli algıya sahiptir.

Muhammed, ( 4 yaşında)

“Çok güzel hissettim.”

“Yaşlı olmak kolaydı.”

“Merhamet, Allah için güzel davranış yapmak demektir.”

“Evet, yardım ediyorum. Su götürmeye gidiyorum, eşyalarını taşırım.”


149

Muhammed’in merhamet kavramını yaşının gerektirdiğinden daha üst


seviyede bir ifadeyle tanımlaması dikkat çekicidir. Merhameti, niyet kavramıyla
bağdaştırarak açıklayabilmiştir. Yaşlılar merhamet konusunda da bilinçlidir.

Soru yönelttiğimiz çocukların cevaplarından hareketle diyebiliriz ki, çocuklar


yaşlı kıyafetlerini giydiklerinde, onlar gibi hissetmeye başlamışlardır. Drama
etkinliğiyle de desteklediğimizde çocuklar, yaşlıların ne hissettiklerini
kavrayabilmişlerdir. Cevaplarında yaşlıların zor yürüyebildiklerini, karşıdan karşıya
geçerken zorlandıklarını belirtmeleri, bu etkinlik sayesinde empati yapabildiklerini
bize göstermiştir. İki çocuğun cevaplarında, öldükleri için yaşlı olmanın zor
olduğunu belirtmeleri, çevrelerinden edindikleri izlenimlerin bir yansımasının
olduğunu düşündürmektedir. Yaşlılar, onlara ölümü hatırlatmaktadır.

Çocuklara, yaşlılara karşı merhamet davranışlarını sorduğumuzda, sadece tek


bir çocuğun yaşlılara yardım etmediğini, çünkü etrafında kendisinden yardım isteyen
bir yaşlı olmadığını belirtmesi dikkat çekicidir. Bunun dışındaki tüm çocuklar,
yaptıkları merhamet davranışlarından örnekler vermişlerdir. Bu davranışlarının
amacını sorduğumuzda ise; 5 çocuk onların yaşlı ve yardıma muhtaç oldukları için, 3
çocuk onlara iyilik yapmak ve onları mutlu etmek için, 2 çocuk yardım etmeyi ve
iyilik yapmayı sevdiği için, 1 çocuk onlar yorulmasınlar diye, 1 çocuk onlar
yorulmasınlar diye, 1 çocuk da Allah yardım edenleri sevdiği için bu davranışları
yaptıklarını ifade etmişlerdir. 5 çocuk ise bu konuda görüş belirtmemişlerdir.

Sonuç olarak; yaşlılara merhamet konusunda yapılan drama etkinliğinin


çocuklarda farkındalık oluşturmak konusunda etkili olduğunu söyleyebiliriz..
Çocukların genelinin, yaşlılara nasıl davranmamız konusundaki hedef davranışları
kavradıklarını ve uygulamalı eğitim sırasında doğru davranış örnekleri
gösterdiklerini gözlemledik.
150

3.8.5. ETKİNLİK- 5: SADAKA KUTUSU ETKİNLİĞİ

KONUNUN BAŞLIĞI MERHAMET EĞİTİMİ

KONUNUN İÇERİĞİ SADAKA KUTUSU ETKİNLİĞİ

SÜRE 2 Ders Saati


YÖNTEM VE
Sanat Etkinliği, Soru-Cevap
TEKNİKLER
KULLANILAN Koli, Renkli kartonlar, Makas, Boya Kalemleri, Grapon
MATERYALLER Kağıdı
AMAÇ Çevresindeki insanlara yardım ederek onlara sevgi ve
merhamet göstermeyi öğrenir.

ETKİNLİĞİN İŞLENİŞİ:

Derse hazırlık aşamasında çocuklardan, evden kullanmadıkları veya kullanıp


da hediye etmek isteyecekleri kıyafet, oyuncak vb. eşyalarını ihtiyacı olan başka
çocuklara vermek üzere kursa getirmeleri istenir.

Çocuklarla birlikte büyük bir sadaka kutusu hazırlanır. Yine çocuklarla


birlikte konunun önemini anlatan bir pano hazırlanır. Getirdikleri kıyafetleri ve
oyuncakları bu kutuya koymaları istenir. Daha sonra mümkünse ihtiyacı olan
çocukların evlerine gidip getirdikleri eşyaları onlara hediye etmeleri istenir.
151

ETKİNLİĞİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Etkinliğin her aşamasında çocukların kendi emeklerinin olmasının, onları


mutlu ettiği ve güvenlerini arttırdığı gözlemlenmiştir. Çocuklardan bir kısmı evden
getirecekleri eşyaları seçerken en sevdikleri oyuncaklarını, kıyafetlerini hediye etmek
istemişlerdir. Bir kısmının ise kendi eşyalarından hediye etmek üzere seçmekte
zorlandıkları görülmüştür. Bu noktada çocukların kişilik yapılarının, ailesinden
aldıkları eğitimin etkili olduğu sonucuna varabiliriz. Çünkü çocuklardan bir kısmı
tüm bu etkinliklerden sonra sevdiği eşyalarını ihtiyacı olanlarla paylaşabilmiş, bir
kısmı ise bunu başaramamıştır.

Etkinlik ile ilgili çocuklara sorduğumuz sorular şunlardır:

“Sadaka ne demektir? “

“Daha önce birilerine iyilik yaptın mı? Ne yaptın?”

“Başkalarına iyilik yapınca kendini nasıl hissettin?”


152

Bu sorulara aldığımız cevaplar şöyledir:

İclal, ( 6 yaşında)

“Sadaka insanlara yardım etmek, iyilik yapmak demektir.”

“Yaptım. Arkadaşım düşünce ben onu ayağa kaldırdım. Arkadaşım Didar


ayakkabısını giyemeyince ben giydiriyorum. Eve misafir gelince anneme bir şey
taşımasına yardım ediyorum.”

“İyilik yaptığımda kalbimin kırmızı olmasını hissettim.”

İclal’in sadaka kavramını genel anlamda algılayabildiği ve iyilik


davranışlarını örneklendirebildiği görülmektedir. Kalbinin kırmızı olmasını
hissetmesi, çevresinden öğrendiklerinden etkilendiğini göstermektedir.

Ertuğrul, ( 6 yaşında)

“Sadaka iyilik güzellik demektir.”

“Evet, iyilik yaptım. Bir nineye çıkış kapısı açtım, o da çıktı.”

“İyilik yapınca çok mutlu oldum, onlar da mutlu oldu. Çünkü iyilik yapmak
güzel bir şeydir.”

Ertuğrul, sadakayı örnek vererek kısmen tanımlayabilmiştir. Sadaka


kavramını iyilik, güzellik kavramlarıyla bağdaştırarak açıklamıştır.

Beyza, ( 5 yaşında)

“Sadaka, merhamet etmek, birilerine bir şeyler vermektir.”

“Yaptım. Ayşe Berra arkadaşım hep ses yapıyordu, ben de onu uyardım,
arkadaşlarımın başı rahatladı. Bazı arkadaşlarımın kağıtları yoktu, onlara kağıt
verdim. Çok güzel kırmızı eteğimi elbisesi olmayan bir çocuğa verdim.”

“Güzel hissettim, arkadaşlar çok sevindiler.”

Beyza’nın sadaka tanımlarından bu kavramı tam olarak kavrayabildiğini


söyleyebiliriz. Verdiği örneklerden sadakanın hayatında yeri olduğu görülmektedir.
İyilik yaptığındaki hislerini, arkadaşlarının sevinmesi sonucuyla bağdaştırarak
açıklanmıştır.
153

Ahmet, ( 5 yaşında)

“Sadaka, iyilik demektir.”

“Evet, yaptım. Biz taşınırken eşya taşımada babamgile yardım ettim. Anneme
su getirdim. Ertuğrul arkadaşıma boyama yaparken yardım ettim. Musa diye bir
arkadaşım vardı, ona küçülen kıyafetlerimi verdim.”

“İyilik yapınca güzel hissettim.”

Ahmet de sadaka kavramını iyilik kavramıyla tanımlamıştır. Verdiği örnekler


sadaka ve iyilik kavramlarının hayatının içinde olduğunun göstergesidir.

Sait, ( 6 yaşında)

“Sadaka birilerine eşyalarımızı vermektir.”

“Yaptım. Yaşlılara yemek götürdüm. Birisinin köpeği kaçmıştı, onu bulup


sahibine verdim. Çocuklara oyuncaklarımdan verdim. Bayram günü olursa onlara
silah ve mermi getiririm. Onlar da oynayıp mutlu olurlar.”

“İyilik yapınca çok iyi hissettim kendimi, mutlu hissettim. Çünkü Allah bizi
seveceği için.”

Sait, sadakayı eşyaları vermek olarak tanımlaması, bu kavramı somut olarak


kavradığının göstergesidir. İyilik yaptıktan sonra Allah’ın kendisini seveceğini
belirtmesi de dikkat çekicidir.

Ahmet Efe, ( 6 yaşında)

“Sadaka yardım etmektir, mutlu etmektir ve insan mutlu olur.”

“Evet, iyilik yaptım. Fırıldağımı verdim, biriktirdiğim paramı verdim. Kediye


küçük bir helva verdim.”

“İyilik yaptığımda mutluluk, güzellik hissettim.”

Ahmet Efe, sadaka kavramını yardım etmek olarak tanımlamakta ve


sadakanın mutlu eden bir davranış olduğunu düşünmektedir.

Mevlüt, ( 6 yaşında)

“Sadaka iyi bir şey demektir. Birisine para vermektir.”


154

“Yaptım, evet. Sadaka kutumuz için küçülen kıyafetlerimi getirdim. Bir tane
gömleğim küçülmüştü, onu arkadaşımın kardeşine verdim.”

“İyilik yapınca çok iyi hissettim.”

Mevlüt, sadaka kavramını somut anlamda kavrayabilmiş ve davranış


örnekleri istediğimizde ve hayatından örnekler verebilmiştir.

Nevzat, ( 5 yaşında)

“Sadaka para toplayıp parası olmayanlara vermektir.”

“Yaptım. Asansörden korkan bir teyzeyi elinden tutup asansöre bindirdik.


Annemle onu evine bıraktık.”

“İyilik yapınca mutluluk hissettim. Bazen arkadaşıma iyilik yapıyorum, o da


bana gülüyor.”

Nevzat da sadaka kavramını somut anlamda tanımlamıştır. İyilik yaptığında


karşısındakinin mutlu olup gülümsediğini ifade etmesi, Nevzat’ın başkalarının
duygularına değer verdiği konusunda bize ipuçları vermektedir.

Belinay, ( 6 yaşında)

“Sadaka, kumbara ve iyilik demektir.”

“İyilik yaptım. Hasta olan birilerini ziyaret ettim. Babaannem böreğin


kapağını kapatamadı, ben kapattım.”

“İyilik yapınca mutlu oldum. Çünkü onlar da mutlu oldu.”

Belinay, sadaka kavramını kısmen algılayabilmiştir. İyilik davranışları


sonucundaki karşısındakinin tutum ve davranışları onun için önemlidir.

Eslem Rana, ( 5 yaşında)

“Sadaka, sure ve hadis öğrenmektir.”

“Yaptım. Babaannemin beli ağrıyor, ona salata yapıyorum. Anneannem


bacağından ameliyat olmuştu, ona hep yardım ettim. Esma Teyzeme en sevdiği
meyveli sakızdan aldım.”
155

“İyilik yapınca Allah beni sevdi, onu hissettim. Peygamber Efendimizin beni
sevmesini hissettim. Onlar bana yüce şeyler verecek gibi hissettim.”

Eslem Rana, sadakayı sure ve hadis öğrenmek olarak tanımlamıştır. Bu da


onun, cevap verirken öğrendikleri ile özdeşim kurabildiğinin göstergesidir. Fakat
sadaka kavramını tam olarak kavrayamamıştır. Cevabında iyilik yaptığı için Allah ve
Peygamberimizin kendisini seveceğinin bilincinde olması, önemli bir husustur.

Esma, ( 4 yaşında)

“Sadaka, çok iyi demek.”

“İyilik yaptım. Çocukları korudum, birbirinden oyuncaklarını almasınlar


diye.”

“Yapınca da çok iyi hissettim.”

Esma, iyiliği anlamlandırmasına ve sadakanın iyi bir şey olduğunu bilmesine


rağmen, bu konuda yeterli algıya sahip olmadığı görülmektedir.

Fatma Zehra, ( 6 yaşında)

“Sadaka iyilik demektir.”

“Evet, yaptım. Kardeşime oyuncaklarını toplarken yardım ettim. Anneme


mutfakta yardım ettim. Dedeme su getiriyorum bi de.”

“İyilik yapınca kendimi iyi, güzel hissettim.”

Fatma Zehra, sadaka kavramını iyilik ile bağdaştırarak cevaplar vermiştir.

Hatice, ( 6 yaşında)

“Sadaka paylaşmak demektir.”

“Yaptım. Yaşlılara yardım ettim. Yaşlıları karşıdan karşıya geçirdim.


Dedemin parası olmayınca ona para verdim.”

“İyilik yapınca güzel hissettim.”

Hatice, sadakayı farklı boyutta düşünerek paylaşmak olarak ifade etmiştir. Bu


kavramın hayatında yeri olduğunu da söyleyebiliriz.

Emine Yağmur, ( 5 yaşında)


156

“Gülümsemek sadakadır.”

“Yapmadım ki ben iyilik.”

“İyilik yapınca kendimi çok güzel hissediyorum.”

Emine Yağmur, sadaka kavramını öğrendiği hadisle bağdaşım kurarak


açıklamıştır. İyilik yapmadığını ifade etmesine rağmen iyilik yaptığındaki hislerini
aktarabilmiştir. Bu çelişki, Emine Yağmur’un sadaka kavramını tam olarak
kavrayamamasından kaynaklanmaktadır.

Tülay, ( 5 yaşında)

“Sadaka ne demek bilmiyorum.”

“Yaptım. Mesela bir amca dolmuşta para düşürmüştü, ona verdim. Yaşlı
ninenin ayakkabısı yoktu, ona pazardan ayakkabı alıp verdik. Bir amcanın ceketi
yoktu, babamın ceketlerinden ona verdik.”

“İyilik yaptığım için çok güzel hissettim.”

Tülay, sadaka konusuna hayatından örnekler vermesine rağmen sadaka


kavramını gerektiği kadar algılayamadığı görülmektedir.

Zeynep, ( 6 yaşında)

“Sadaka hadis okumak demektir, hadis öğrenmek demektir.”

“Yaptım. Bir teyze vardı bizim mahallede. Annemle ona kahvaltı


götürüyoruz, onun evini temizliyoruz.”

“İyilik yapınca mutlu oldum, sevindim.”

Zeynep, Sadaka kelimesini hadislerden duyduğu için, bu kavram kendisine


sorulduğunda bu doğrultuda cevap vermiştir. Bu kavramı henüz tam olarak
kavrayamadığını söyleyebiliriz.

Selahattin Eren, ( 5 yaşında)

“Sadaka birilerine yardım etmektir.”

“Yaptım. Para verdim ihtiyacı olanlara. Teyzenin parası yokmuş, ona


verdim.”
157

“İyilik yapınca iyi, mutlu oldum.”

Selahattin Eren, sadakayı yardım etmek olarak tanımlamıştır. Sadaka


kavramını algıladığı görülmektedir.

Muhammed, ( 4 yaşında)

“Sadaka herkese yardım etmektir.”

“Evet. Arkadaşlarıma iyilik yaptım. Onlara oyuncaklarımı verdim.”

“İyilik yapınca beni seviyorlar diye hissettim.”

Muhammed de sadaka kavramını yardım etmek olarak ifade etmiştir.


Başkaları tarafından sevildiğini hissettiğini belirtmesi, sevilme duygusunun kendisini
iyiliğe iten bir sebep olduğunu göstermektedir.

Yukarıda sadaka kutusu etkinliği ile ilgili sorular 4-6 yaş aralığındaki
çocuklara sorulmuş ve verdikleri cevaplar herhangi bir değişiklik yapılmadan
yazılmıştır. Sadakanın ne demek olduğunu sorduğumuzda; 18 çocuktan 7 çocuk
sadakayı yardım etmek ve iyilik olarak, 2 çocuk parası olmayanlara para vermek
olarak, 2 çocuk sure ve hadis öğrenmek olarak tanımlamıştır. Çocuklardan biri
sadakayı birilerine eşyalarımızı vermek olarak, biri kumbara ve iyilik olarak, biri
paylaşmak olarak, biri gülümsemek olarak, biri de merhamet olarak tanımlayarak
farklı cevaplar vermişlerdir. 2 çocuk ise sadaka kavramını tam olarak
kavrayamamışlardır. Çocukların cevaplarına genel olarak baktığımızda sadaka
konusunda bilgi sahibi oldukları görülmektedir.

Çocukların her biri ifade yetenekleri doğrultusunda, yaptığı iyilikleri bizimle


paylaşabilmişlerdir. Sadece bir çocuk iyilik yapmadığını belirtmiştir. Çocukların
iyilik davranışları ile ilgili cevaplarını incelediğimizde, bu davranışlarının iyiliğin
maddî ve manevî olarak iki yönünü de kapsadığını görürüz. Tüm çocukların bu
iyilikler sonucundaki hislerinin olumlu olması sevindiricidir.
158

3.8.6. ETKİNLİK- 6: YARDIMLAŞMA KUMBARASI ETKİNLİĞİ

KONUNUN BAŞLIĞI MERHAMET EĞİTİMİ

KONUNUN İÇERİĞİ YARDIMLAŞMA KUMBARASI ETKİNLİĞİ

SÜRE 1 Ders Saati


YÖNTEM VE
Sanat Etkinliği, Soru-Cevap
TEKNİKLER
KULLANILAN
Tercihe göre kumbara yapımı için gerekli malzemeler
MATERYALLER
AMAÇ Çevresindeki insanlara yardım ederek onlara sevgi ve
merhamet göstermeyi öğrenir.

ETKİNLİĞİN İŞLENİŞİ:

Derse hazırlık aşamasında çocuklardan evde aileleriyle birlikte yardımlaşma


kumbarası hazırlamaları istenir. Bir hafta boyunca kendi harçlıklarından ve
ailelerinin de desteğiyle kumbarada para biriktirmeleri istenir. Sonrasında
kumbaralarını kursa getirmeleri söylenir. Tüm çocukların kumbaralarındaki paralar
birleştirilir, ihtiyacı olan bir komşuya çocuklarla birlikte gidilip bu yardımı onlara
ulaştırmaları sağlanır.
159

ETKİNLİĞİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Çocuklara etkinlik sonunda yönelttiğimiz sorular şu şekildedir:

“Kumbaranda biriktirdiklerini ihtiyacı olanlara verince ne hissettin?”

“Yardımlaşma ile ilgili daha önce yaptığın bir davranışı bizimle paylaşır
mısın?

“Başkalarına yardım etmek bize ne kazandırır?”

Bu sorulara çocukların verdikleri cevaplar şöyledir:

İclal, ( 6 yaşında)

“Kumbaramdakileri verince iyilik hissettim. Yani herkesin beni sevdiğini


hissettim.”

“Bayramda harçlık toplayınca dükkanımızın kasasına koydum. Böylece


annemgile yardım ettim. Mesela arkadaşımla oyun oynarken elbiselerimi bazen ona
giydiriyorum.”
160

“Yardım edince herkes sevinir, mutlu olur. Allah bizi sever, Peygamberimiz
sever, babaannem sever.

İclal, hislerini iyilik olarak tanımlamış, bu hissini de herkes tarafından


sevileceği duygusuyla bağdaştırarak ifade etmiştir. Yardımlaşma davranışlarına
yaşamından örnekler verebilmiştir. Bu davranışları sonucunda da Allah’ın,
peygamberimizin ve babaannesinin kendisini seveceğini düşünmektedir.

Ertuğrul, ( 6 yaşında)

“Biriktirince çok iyi hissettim. İyilik yaptığımı hissettim.”

“Abimle para biriktirip abimin okuluna gönderdik.”

“Yardım ettiğimizde hediyeler kazanırız, harçlık kazanırız.”

Ertuğrul da yardımlaşma davranışını bizimle paylaşmıştır. Yöneltilen son


soruya verdiği cevaptan, yardım davranışları sonucundaki kazanımların maddi
boyutunu düşündüğü görülmektedir.

Beyza, ( 5 yaşında)

“Güzel hissettim. Keşke kumbaramı da verseydim diye düşünmüştüm.”

“Arkadaşlarıma çok yardım ediyorum. Mutfak eşyalarını yanlış diziyordu,


onları düzelttim. Anneannemin bacakları ağrıyordu. Babama muz almasını
söylemiştim anneanneme iyi gelir diye.”

“Yardım etmek bize güç kazandırır. Allah bizi sever, Peygamberimiz sever.”

Beyza, yardım davranışı sonucundaki hislerini güzel olarak tanımlamış, daha


fazlasını yapmak istediğini ifade etmiştir. Yardım davranışlarına yaşamından
örnekler verebilmiştir. Yaptığı bu davranışların kendisine neler kazandıracağının
farkındadır.

Ahmet, ( 5 yaşında)

“Kumbaramdakileri verince iyilik yaptığımı hissettim.”

“Annemle birlikte yaşlı teyzenin pazar arabasını evine kadar götürdüm.”

“Başkalarına yardım etmek bize iyilik kazandırır.”


161

Ahmet’in cevaplarını incelediğimizde yardımlaşma davranışlarını iyilik


kavramı ile bağdaştırarak açıklamıştır. Yardım davranışına örnek verebilmiştir.

Sait, ( 6 yaşında)

“Biriktirdiklerimi verince çok iyi hissettim. Annem o zaman bana istediğim


yemekleri yaptı, ben paralarımı verdiğim için.”

“Kıyafeti yırtık birisi vardı. Ona para verdim kendisine kıyafet alsın diye.”

“Yardım etmek bize iyilik kazandırır, mutluluk kazandırır, her şeyi


kazandırır.”

Sait, hislerini iyi olarak tanımladığı, yardım davranışlarına hayatından örnek


verdiği görülmektedir. Yardım ettiği için elde edeceği kazanımların farkındadır.

Ahmet Efe, ( 6 yaşında)

“Birikince güzel hissettim, mutlu hissettim.”

“Anneme yardım ediyorum evi temizlerken. Babama su getiriyorum. Anneme


masaj yapıyorum. O çok yoruluyor ya ondan.”

“Başkalarına yardım edince güzellik kazanırız.”

Ahmet Efe, hislerini güzel, mutlu olarak ifade etmiştir. Yardım davranışlarını
hayatında yeri olduğu gözlemlenmektedir.

Mevlüt, ( 6 yaşında)

“Çok güzel, verince kendimi çok iyi hissettim.”

“Annem yemek hazırlarken hep ona yardım ediyorum.”

“Yardım etmek bize güç kazandırır.”

“Mevlüt de yaptığı yardım davranışı sonucunda güzel hisler içindedir ve


kazanımlarının farkındadır.

Nevzat, ( 5 yaşında)

“Kumbaramdakileri verince mutlu hissettim. Onlar kıyafet alacak diye çok


sevindim.”
162

“Anneme sofrayı kurarken yardım ediyorum. Altıma sandalye koyup çorba


karıştırıyorum.”

“Bize ne kazandırdığını bilmiyorum.”

Nevzat, hislerini sebep sonuç ilişkisiyle bağlantı kurarak açıklamıştır. Yardım


davranışına yaşamından örnek verebilmiştir. Fakat bu davranışlarının kazanımlarını
ifade edemediği görülmektedir.

Belinay, ( 6 yaşında)

“Mutlu oldum.”

“Yapmadım.”

“Yardım etmek herkesin sevgisini kazandırır.”

Belinay’ın diğer arkadaşlarından farklı olarak, yardım davranışı yapmadığını


ifade etmesi dikkat çekicidir. Fakat yardım davranışının kazanımının kısmen
farkında olduğunu söyleyebiliriz.

Eslem Rana, ( 5 yaşında)

“Olmayanlara verince kendimi iyi kalpli gibi hissettim.”

“Arkadaşlarıma yardım ediyorum. Onlar kalemini bulamayınca onlara arayıp


buluyorum.”

“İyilik kazandırır. İyiliğe sebep olan onu yapan gibidir.”

Eslem Rana’nın hislerini ifade etme ve yardım davranışına örnek verme


konusunda yeterli algıya sahip olduğu görülmektedir. Yardım davranışı sonucundaki
kazanımını, öğrendikleri ile bağdaşım kurarak iyilik olarak açıklamıştır.

Esma, ( 4 yaşında)

“Mutlu hissettim.”

“Yaşlı nineye yardım ettim.”

“Yardım etmek bize iyilik, güzellik kazandırır.”

Esma’nın da yardım davranışına yaşamından örnek verme ve hislerini ifade


etme konusunda yeterli olduğu görülmektedir.
163

Fatma Zehra, ( 6 yaşında)

“İhtiyacı olanlara verince iyi hissettim.”

“Anneme yemek hazırlarken yardım ettim.”

“Başkalarına yardım etmek bize sadaka kazandırır.”

Fatma Zehra, yaşamından yardım davranışına örnek verebilmiştir. Bu


davranışların kazanımını ifade ederken sadaka konusu ile ilişkilendirmesi, algıda bir
karmaşıklığın olduğuna işaret etmektedir.

Hatice, ( 6 yaşında)

“Onları verince güzel hissettim.”

“Arkadaşımın oyuncağı yoktu, ona araba ve bebek verdim. Başka bir


arkadaşıma kıyafet verdim.”

“Yardım etmek bize para kazandırır.”

Hatice’nin yardım davranışlarının hayatında yeri olduğu görülmektedir. Diğer


çocuklardan farklı olarak, yardım etmenin kendisine para kazandıracağını
düşünmektedir.

Emine Yağmur, ( 5 yaşında)

“Onları verince az üzüldüm, az sevindim. Paralarım gitti üzüldüm, gitti diye


sevindim.”

“Yapmadım.”

“Başkasına verirsek o da belki bize verebilir.”

Emine Yağmur, başkalarına yardım edince hem üzüldüğünü, hem de


sevindiğini ifade etmektedir. Yardım davranışına da yaşamından örnek verememiştir.
Yardımlaşma değerinin Emine Yağmur’un yaşamında tam olarak yerleşmediği
gözlemlenmektedir.

Tülay, ( 5 yaşında)

“İhtiyacı olanlara verince çok güzel hissettim, iyi hissettim.”


164

“Yaşlı nineye dolmuş parası vermiştim. Çünkü parası olmadığı için dolmuş
onu almamıştı.”

“Başkalarına yardım etmek bize merhamet kazandırır.”

Tülay’ın yaşamında yardımlaşma değerinin yer ettiği görülmektedir. Yardım


davranışlarının kazanımını merhametle ilişkilendirerek açıklaması dikkat çeken bir
ifadedir.

Zeynep, ( 6 yaşında)

“Onlara para verdiğim için mutlu oldum, sevindim. Çünkü onların mutlu
olmasını çok isterim.”

“Para verdim. Parasız olanlara su veriyorum.”

“Yardım etmek bize her şeyi kazandırır.”

Zeynep, hislerini yardım ettiği kişilerin hisleriyle bağdaşım kurarak


açıklamıştır. Yardımlaşmanın maddî boyutu üzerinden örnek vermiştir.

Selahattin Eren, ( 5 yaşında)

“Onları verince güzel hissettim mutlu oldum.”

“Teyzenin elinden tuttum, kaldırdım. Teyzeye para verdim. Teyzenin telefonu


çaldı, o duymadı. Ona telefonu verdim.”

“Yardım edince iyilik yapmış oluruz. Allah bizi sever.”

Selahattin Eren, yaptığı yardım sonucundaki hislerini olumlu olarak ifade


etmiştir. Yardımlaşmanın hayatında bir yeri söz konusudur. Yardım davranışı
sonucundaki kazanımlarının farkındadır.

Muhammed, ( 4 yaşında)

“Onları verince beni seviyorlar diye hissettim. Çünkü onlar eve gidince
annelerine söylediler. Muhammed verdi diye.”

“Çocuklar geliyor, oyuncak istiyorlar. Onlara veriyorum. Onlar da beni


seviyorlar.”

“Başkalarına yardım edince Muhammed bize para verdi derler.”


165

Muhammed de yardım davranışlarına yaşamından örnekler verebilmiştir.


Yardım davranışı sonucundaki hislerini ve kazanımlarını karşıdakilerin ne
düşünecekleriyle bağdaşım kurarak açıklaması dikkat çekicidir.

Yukarıda, 4-6 yaş dönemindeki çocuklarla birlikte yapılan yardımlaşma


kumbarası etkinliği sonunda, etkinlikle ilgili bazı sorular çocuklara yöneltilmiş ve
çocukların verdikleri cevaplar yorum yapılmadan ifade edilmiştir. Sadece 1 çocuk
dışındaki tüm çocuklar, kumbaralarında para biriktirip bu paraları ihtiyacı olanlara
vererek yaptıkları yardım davranışı sonucundaki hislerini iyi, güzel, mutlu olarak
ifade etmişlerdir. 1 çocuk, ise hem olumlu hem olumsuz hisler içinde olduğunu
belirmiştir. Bu çocuğa yardımlaşma, paylaşma davranışları üzerinde daha çok
durulması gerektiği, ulaşılan sonuçlar arasındadır.

Çocuklardan yaptıkları bir yardım davranışını paylaşmalarını istediğimizde


ise, 2 çocuk dışındaki tüm çocuklar yaptıkları davranışları bizimle paylaşmışlardır.
Bu örnekler içerisinde hem maddî hem de manevî yardımların yer aldığı
görülmektedir. 2 çocuğun ise yardım davranışlarına yaşamından örnek veremediğini
gözlemledik. Bu durum bize, çocukların kişiliği ve aileden aldıkları eğitimin bu
değerin yerleşmesinde önemli birer etken olduğunu göstermektedir.

Başkalarına yardım etmeleri sonucunda elde ettikleri kazanımları bazı


çocuklar Allah’ın, Peygamber’in, insanların, arkadaşlarının sevgisini kazanmak
olarak ifade ederken; bazı çocuklar ise iyilik, güzellik, merhamet, güç, para, hediye,
harçlık kazanmak olarak ifade etmişlerdir. Verilen cevaplar, çocukların algı
seviyelerine ve bakış açılarına göre çeşitlilik göstermektedir.
166

SONUÇ VE ÖNERİLER

4-6 yaş dönemini kapsayan okul öncesi dönem, gelişim açısından önemli
farklılıkları içinde barındıran bir dönemdir. Çocuk, bu dönemin sonunda birçok
alanda gelişme göstererek toplum içerisinde varlığını hissettirmeye başlamıştır. Artık
sosyal ortamlarda etkin bir birey olarak rol almaktadır. Söz konusu dönemde
çocuğun fiziksel, zihinsel, duygusal gelişiminin yanında dini ve ahlâkî gelişiminin de
desteklenmesi büyük öneme sahiptir.

Bu dönemde çocuğa verilecek olan eğitimde esas olan, ona bilgi yüklemek
değil, istenilen yönde davranış geliştirme ve bu davranışları kalıcı hale getirmeyi
amaçlamaktır. Fakat bu yaşlarda çocuklarını Kur’an Kursları gibi okul öncesi dini
eğitim kurumuna gönderen velilerin çocuğunun Kur’an-ı Kerim okuma, dua ve
sureleri ezberleme amacıyla bu tür yerlere gönderdiklerini gözlemledik. Onların bu
istekleri de çocuk üzerinde baskı oluşturduğu için, çocuklar diğer etkinliklere
odaklanamamaktadır. Zamanla Kur’an-ı Kerim okumada, dua ve sure ezberinde
ilerleme sağladıkları halde, bu tür zorlamalar ileriki zamanlarda çocuğun isteksiz ve
ilgisiz tavır içinde olmasına sebep olmaktadır. Bu durumların önüne geçmek için
önce aileler bilinçlendirilmeli, eğitimin asıl amacı onlara anlatılmalıdır. Nitekim
çocuğun kavrama kabiliyetinin yüksek olduğu bu yaş dönemini güzel
değerlendirmek gerekir. Çocuğa tüm hayatına etki edecek sevgi, merhamet, hoşgörü,
yardımlaşma, paylaşma gibi değerlerin kazandırılması amaçlanmalıdır.

Araştırmamız çerçevesinde 4-6 yaş döneminde çocuklara merhamet değerinin


kazandırılması amaçlanmış ve bu doğrultuda etkinlikler yapılmıştır. Etkinlikler
sonunda çocuklarla yaptığımız görüşmelerden yola çıkarak elde ettiğimiz sonuç ve
çıkarımlar şu şekildedir:

Soru yönelttiğimiz çocukların algı seviyelerinin birbirinden farklı olduğunu


gözlemledik. Bu farklılığın oluşmasındaki birinci etken, yaş unsurudur. 6 yaş
çocuğunun kelime hazinesi ve kendisini ifade yeteneği, diğer çocuklara göre daha
ileri seviyede olduğu için sorularımızı rahat bir şekilde cevaplayabilmişlerdir. 4 yaş
çocuklarının verdikleri cevapların ise diğerlerine göre daha kısa ve öz cevaplar
olduğunu, duygularını ifade etmekte zorlandıklarını gözlemledik. Bu noktada
167

diyebiliriz ki, her yaş bir gelişim basamağıdır. 4 yaşında iken gerekli gelişimi
sağlayan çocuk bir sonraki 5 yaş dönemine geçmiş, onda da gerekli ortamlar
sağlanarak yaşına uygun gelişimi gerçekleştirebilmişse, 6 yaş döneminde
yaşıtlarından daha ileri seviyede olmaktadır. Fakat her yaşta olması gereken gelişimi
gerçekleştiremeyen çocuk, yaşıtlarını hep geriden takip etmektedir. Dolayısıyla
çocukluk döneminin her yaşı ayrı bir öneme sahiptir ve telafisi zordur.

Çocuklarla görüşmelerimizden anlıyoruz ki, aile ve çevresinden edindiği


bilgilerin ve gözlemlerinin çocukların algısı üzerinde etkili olan unsurlardan birisidir.
Çünkü cevapları incelediğimizde, aynı yaş grubundan olup, aynı ortamda aynı
eğitimi alan iki çocuğun, aynı soruya farklı cevaplar verebildiğini gözlemledik.
Bazen çocuğun, yaşından beklenmeyen ve sınıf ortamında da hiç yer vermediğimiz
cevaplar verdiğini gözlemledik. Bu da çocuğun yetiştiği ortamın çocuk üzerindeki
etkisi ile açıklanabilir. Nitekim ailenin eğitim seviyesi ve çocukla iletişiminin
kalitesi, çocuğun algı dünyasını doğrudan etkilemektedir. Bunun yanında çocuğun
vakit geçirdiği arkadaşları ve eğitim aldığı öğretmenleri de çocuğu etkileyen
unsurlardandır. Tüm bu etkiler bu yaşlardaki çocukların, çevresinden gelen her türlü
yönlendirmeye açık bir yapıda olduklarının göstergesidir.

Çocukların cevaplarını etkileyen bir diğer unsur, çocukların cevap verirken o


an içinde bulundukları ruh halidir. Görüşmelerimizde bazen bir çocuk sorulara istekli
ve uzun açıklamalı cevaplar verirken, aynı çocuk bir diğer etkinlik sonundaki
sorulara cevap vermek istememekte veya kısa cevaplarla soruları geçiştirmektedir.
Bu durum, bu yaş dönemi çocuklarda genel-geçer sonuçlara varmamızı
zorlaştırmaktadır. Hatta bazı durumlarda çocukların, sorduğumuz sorularla alakası
olmayan konularda cevap verdiklerini gözlemledik. Bu cevapları da çocukların hayal
dünyalarının genişliğiyle bağlantı kurarak açıklayabiliriz.

Araştırmamızda tesbit ettiğimiz bir diğer husus, 4-6 yaş aralığındaki


çocuklardan, öğrendikleri kavramların tanımını yapmaları beklenemeyeceği
gerçeğidir. Örneğin merhamet kavramı üzerinde pek çok etkinlik yapmış olmamıza
ve çocukların merhametli olmak için neler yapmamız gerektiğini ifade edebiliyor
olmalarına rağmen, merhametin tanımını yapamadıklarını gözlemledik. Çünkü bu
168

yaştaki çocuklar, kavramlar hakkında açıklamalar yapabilir fakat bizim


bekleyeceğimiz şekilde tanımını yapamazlar.

Araştırmamız çerçevesinde, eğitim dönemi boyunca çocuklarla


gerçekleştirdiğimiz merhamet etkinliklerinin, çocukların eğitim aldıktan sonraki
davranışları üzerinde etkili olduğunu gözlemledik. Anneler, çocuklarının artık
çiçekleri koparmadıklarını, çevresindeki hayvanlara merhamet davranışlarında
bulunma isteği içinde olduklarını, anneanne, babaanne ve dedeleri için hep bir şeyler
yapmaya çalıştıklarını, çevresine karşı artık daha duyarlı olduklarını ifade ettiler.
Aynı zamanda sınıf ortamında birbirleriyle olan ilişkilerde daha az şiddete
başvurduklarını gözlemledik. Fakat örneklik olmaları konusunda ailelerle ayrıca bir
çalışma yapmadık. Ailelerle ilgili yol gösterici çalışmaların yapılması, çocuklarda
ulaşılmak istenen hedef davranışların gerçekleşmesinde tam anlamıyla başarı
kazanılabilmesini sağlayacaktır. Çünkü çocuklar üzerinde etkili olan model olma
yaklaşımını, hem öğretmenlerin hem de başta anne-baba olmak üzere çevresinde
etkileşim içinde olduğu tüm insanların benimsemesi gerekir.

Çocuğa sevgi ve şefkatle yaklaşmanın, hata yaptığında bile hoşgörülü bir


tavır içerisinde olmanın çocuk üzerinde son derece etkili bir yöntem olduğunu ifade
etmek mümkündür. Çocuk, gördüğü bu yaklaşımın olumlu etkisini o anda
gösteremese de daha sonraki bir zamanda yanlışının farkında olduğunu ifade
edebilmektedir. Tüm eğitim alanlarında olduğu gibi merhamet eğitiminin de çocuk
üzerinde etkili olması, çocuğun sevgisini kazanmaya bağlıdır. Çocuk sevgiyi tattıkça
sevmeyi, merhamet gördükçe de merhamet göstermeyi öğrenecektir. Anne baba ve
eğitimcilerin bu gerçeği gözden kaçırmamaları gerekmektedir.

Araştırmalarımız sırasında, çocuğun karakter oluşumu açısından son derece


önemli olan 4-6 yaş dönemini kapsayan yeterli çalışmanın olmadığını gözlemledik.
Özellikle değerler konusunda okul öncesi döneme yönelik kapsamlı çalışmaların
yapılması, alana katkı sağlaması açısından bir zorunluluktur.

Okul öncesi dönemi kapsayan kurumlarda uygulanacak din ve ahlâk


eğitimine yönelik program örnekleri hazırlanmalı ve bu programları değerlendirme
ve geliştirme çalışmaları yapılmalıdır. Hazırlanan programların çocukların gelişimine
169

uygunluğu, çocuklar üzerindeki etkisi üzerine araştırmalar yapılmalı ve elde edilen


sonuçlar doğrultusunda programlar geliştirilmelidir. Hazırlanan programların
uygulanması hususunda okul-aile işbirliği sağlanmalıdır.

Okul öncesi dönemde din ve ahlâk eğitiminde kullanılabilecek, çocuğun


gelişim özelliklerine uygun etkinlikler ve materyaller geliştirilmelidir. Sözlü öğretim,
oyun, taklit, öz bakım, pratik beceri, bireysel yetenek ve sanatsal kabiliyet geliştirme
etkinliklerinin tümü, çocuğu diğer gelişim alanlarıyla birlikte dini ve ahlaki
gelişimlerini de hedefleyen nitelikte olmalıdır. Çocuğun üzerinde etki alanı daha
yüksek olan masal, hikâye, çizgi film gibi faaliyetlerden faydalanılmalıdır. Aynı
zamanda çocuğun din ve ahlak gelişimine katkısı olabilecek, içerisinde dini ve ahlaki
unsurlar taşıyan oyuncaklar üretilmelidir. Böylece çocukların bu alandaki ilgileri
olumlu şekilde yönlendirilmiş olur. Çocuklara kazandırılmak istenen hedef
davranışlar, eğlenceli, oyun atmosferi içerisinde ve zenginleştirilmiş bir şekilde
sunulmuş olur.
170

KAYNAKÇA

ADLER, Alfred, İnsan Tanıma Sanatı, Çev. Şelale Başar, İstanbul, Dergâh
Yay., 1997.

ARSLANOĞLU, İbrahim, Bilimsel Yöntem ve Araştırma Teknikleri, 1.b.,


Ankara, Gazi Kitabevi, 2016.

ATİK, Aslıhan, “Dini Gelişim Kuramlarına Din Eğitimi Bağlamında Genel


Bir Bakış”, İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, Cilt: 4, Sayı: 3, 2015.

AVCI, Seyit, Yaratılana Şefkat ve Merhamet, 1.b., İstanbul, Erkam Yay.,


2006.

AY, Mehmet Emin, Ailede ve Okulda İdeal Din Eğitimi, 7.b., İstanbul, TFM
Yay., 1997.

AY, Mehmet Emin, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım, 20.b., İstanbul,


Timaş Yay., 2005.

AYDIN, Betül, Çocuk ve Ergen Psikolojisi, 5.b., Ankara, Nobel Akademik


Yay., 2015.

AYDIN, Mehmet Zeki, “Aile ve Çocuk Eğitiminde Öncelikli İlkeler”, Çocuk


ve Çocukluk Deneme Kitabı Dünyadan Büyüktür Çocuk, İstanbul, Çocuk Vakfı Yay.,
2011.

BEE, Helen ve Denise Boyd, Çocuk Gelişim Psikolojisi, 1.b, Çev. Okhan
Gündüz, İstanbul, Kaknüs Yay., 2009.

BİBERCİ, Fatmanur, 2-7 Yaş Arası Çocuklarda Sevgi ve Merhamet


Değerlerinin Hadisler Işığında Öğretimi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya, 2010.

BİLGİLİ, Fatih Menderes, Çocuğun Din Eğitimi ve Karşılaşılan Güçlükler,


1.b., İstanbul, Beyan Yay., 2005.

BİLGİN, Beyza, İslam ve Çocuk, 3.b., Ankara, DİB Yay., 1991.

BİRIŞIK, Abdülhamit, TDV İslam Ansiklopedisi, TDV Yay., İstanbul, 1994.


171

BUHÂRÎ, Muhammed B. İsmail Ebu Abdillah, el- Camiu’s-Sahih, thk.


Mustafa Dibü’l Beğâ, 3. b., Beyrut, Daru İbni Kesir, 1987.

Büyük Türkçe Sözlük, Ankara, TDK Yay., 2009.

CİHANDİDE, Zeynep Nezahat, Okul Öncesi Din ve Ahlak Eğitimi, 2.b.,


İstanbul, Dem Yay., 2014.

CİRHİNLİOĞLU, Fatma Gül, Çocuk Gelişimi ve Ruh Sağlığı, 2.b., Ankara,


Nobel Yay., 2010.

ÇAĞIRICI, Mustafa, Diyanet İslam Ansiklopedisi, İstanbul, TDV, 2009.

ÇALIŞIR, Duygu, Cinsel Eğitim Çocukluktan Ergenliğe, 1.b., İstanbul,


Profil Yay., 2011.

ÇAMDİBİ, Hasan Mahmut, Güzel Ahlâk ve İnsan İlişkileri, 2.b., İstanbul,


Çamlıca Yay., 2014.

ÇANKIRILI, Ali, Çocuğun Manevi Eğitimi, 4.b., İstanbul, Zafer Yay., 2009.

ÇAPLI, Orhan, Çocukların Gençlerin Eğitimi, 4.b., Ankara, Bilgi Yay.,


1993.

ÇOBAN, Mustafa, Okul Öncesi (3-6 Yaş) Din ve Ahlâk Eğitimi, 1.b., Konya,
Hüner Yay., 2016.

DEVELLİOĞLU, Ferit, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügat, Doğuş


Matbaası, Ankara, 1970.

DİB Komisyon, Hz. Peygamber ve Merhamet Eğitimi, 1.b., Ankara, DİB


Yay., 2011.

Dini Kavramlar Sözlüğü, Ankara, DİB Yay., 2007.

Diyanet İslam Ansiklopedisi, İstanbul, TDV Yay., 1994.

DODURGALI, Abdurrahman, Ailede Din Eğitimi, 3.b., İstanbul, Timaş


Yay., 2010.

EBU DAVUD, Süleyman B. Eşas Es-Sicistânî El-Ezdî, Sünen-i Ebi Davud,


thk. Muhammed Muhyiddin Abdulhamid, Beyrut: Daru’l Fikr, t.y.
172

ERTUĞRUL, Halit, Ailede ve Okulda Çocuk Eğitimi, 26.b., İstanbul, Nesil


Yay., 2005.

FERSAHOĞLU, Yaşar ve Mehmet Akif Demir, Din Eğitim ve Öğretiminde


Duygu Eğitimi, 3.b., İstanbul, Çamlıca Yay., 2014.

FİDAN, Ahmet ve diğerleri, Örnekleriyle Türkçe Sözlük, MEB Yay., Ankara,


1996.

GANDER, Mary J. Ve Harry W. Gardiner, Çocuk ve Ergen Gelişimi, 4.b.,


Çev. Ali Dönmez, Nermin Çelen, Bekir Onur, Ankara, İmge Kitabevi Yay., 2001.

GAZALİ, Ebu Hâmid Muhammed B. Muhammed, İhya-i Ulumi’d-Din, C. I-


VI, (Çev.: A. Arslan), Arslan Yayınları, İstanbul 1979.

HAZAR, Muhsin, Oyunla Eğitim, 1.b., Ankara, Tutibay Yay., 1996.

HÖKELEKLİ, Hayati, Din Psikolojisi, 2.b., Ankara, TDV Yay., 1993.

HÖKELEKLİ, Hayati, “Bir Değer: Merhamet”, Dem Dergi, Yıl:1, Sayı:4,


2007. (78-82)

HÖKELEKLİ, Hayati, Psikoloji, Din ve Eğitim Yönüyle İnsanî Değerler,


1.b., İstanbul, Dem Yay., 2013.

İBN HACER, Ahmed B. Ali El-Askalâni, Fethu’l-Bârî, Kahire, 1988.

İBN HANBEL, Ahmed Ebu Abdillah Eş-Şeybânî, Müsned, Kahire:


Müessetü Kurtuba, t.y.

İBN MACE, Muhammed B. Yezid Ebu Abdillah El-Kazvinî, Sünen-i İbn


Mace, thk. Muhammed Fuad Abdulbaki, Beyrut: Daru’l Fikr, t.y.

İLDEŞ, Mehmet Fatih, “İsâr: Ben(lik) Değil Önce Sen”, Diyanet Aylık Dergi,
S: 285, Eylül 2014.

KANDEMİR, M. Yaşar, Örneklerle İslam Ahlâkı, İstanbul, Nesil Yay.,


2003.

KARABULUT, Osman, İslâm’da Çocuk Terbiyesi,4.b., Konya, Uysal


Kitabevi, 1993.
173

KARACA, Faruk, Dinî Gelişim Teorileri, 1.b.,İstanbul, DEM Yay., 2007,

KARACOŞKUN, M. Doğan, “Okul Öncesi Dönem Çocuklarında Dua”,


Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt IX / 1.

KARGI, Eda, Erken Çocukluk Döneminde Gelişim, 1.b., Ankara, Pegem


Akademi Yay., 2012.

KOÇ, Bozkurt, “Gelişim Dönemleri ve Dini Hayat”, Tabula Rasa Dergisi,


Yıl: 2, Sayı: 5, Mayıs – Ağustos 2002.

KONUK, Yurdagül, Okul Öncesi Çocuklarda Dini Duygunun Gelişimi ve


Eğitimi, 1.b., Ankara, TDV Yay., 1994.

KÖYLÜ, Mustafa, “Çocukluk Dönemi Dini İnanç Gelişimi ve Din Eğitimi”,


AÜİFD, XlV(2004), S:II.

Kur’an-ı Kerim Meâli, 2.b., Ankara, DİB Yay., 2006.

Kutlu Doğum Haftası “Hz. Peygamber ve Merhamet Eğitimi” Sempozyumu


(15-17 Nisan 2011), 1.b., Ankara, DİB Yay., 2014.

MÜSLİM, İbni Haccâc Ebu’l Hüseyin El-Kuşeyrî, Sahih-i Müslim, thk.


Muhammed Fuad Abdulbaki, Beyrut: Daru İhyâi’t Türâsi’l Arabî, t.y.

OKUMUŞLAR, Muhiddin, Fıtrattan Dine, 1.b., Konya, Yediveren Kitap,


2002.

OSMANOĞLU, Cemil, Basamak Teorileri Açısından Dini Gelişim, İnanç


Gelişimi ve Eğitimi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, Marmara
Üniversitesi, 2007.

ORUÇ, Cemil, “Erken Çocukluk Dönemi Dini Gelişim Teorileri Bağlamında


Din Eğitimi”, Turkısh Studies, International Periodical For The Languages,
Literature and History of Turkish or Turkic, Volume 8/8 Summer 2013, p. 971-987,
Ankara-Turkey.

ÖCAL, Mustafa, Din Eğitimi ve Öğretiminde Metotlar, Ankara, TDV Yay.,


2003.
174

ÖCAL, Mustafa, “Okulöncesi ve İlköğretim Çağı Çocuklarının Allah


Tasavvurları Üzerine Bir Araştırma”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi,
Cilt: 13, Sayı: 2, 2004.

ÖNCÜL, Remzi, Eğitim ve Eğitim Bilimleri Sözlüğü, 1.b., İstanbul, MEB


Yay., 2000.

ÖZYILMAZ, Ömer, Çocukluk ve Gençlik Çağında İslamî Eğitim ve


Psikolojik Temelleri, 1.b., İstanbul, Pınar Yay., 2003.

PAZARLI, Osman, Din Psikolojisi, 3.b., İstanbul, Remzi Kitabevi, 1982.

PEKER, Hüseyin, Din Psikolojisi, 2.b., İstanbul, Çamlıca Yay, 2003.

SAKARYA, Sami, Kur’an-ı Kerim’de Zikredilen Rahmet Tecellileri,


Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, 2017.

SAYAR, Kemal, Merhamet-Kalbe Dönüş İçin Son Çağrı, 2.b., İstanbul,


Timaş Yay., 2008.

SELÇUK, Mualla, Çocuğun Eğitiminde Dini Motifler, 2.b., Ankara, TDV


Yay., 1991.

SEYİDOĞLU, Halil, Bilimsel Araştırma ve Yazma El Kitabı, 9.b., İstanbul,


Güzem Can Yay., 2003.

SCHOPENHAUER, Arthur, Merhamet, Çev. Zekai Kocatürk, 1.b., İstanbul,


Dergâh Yay., 2007.

SUYÛTÎ, Celâlüddin, El-Camiu’s-Sağîr, Dımeşk, 1996.

ŞAHİNLER, Necmettin, Son Merhamet Çağrısı, 1.b., İstanbul, İnsan Yay.,


2014.

ŞEN, Rahime Beder, “Ailede Anne ve Baba Rolleri”, Diyanet Aylık Dergi,
S:195, 2007.

ŞENTÜRK, Habil, “Din Duygusu, Din Şuuru ve Şahsiyet Gelişmesi”, Din


Öğretimi Dergisi, S:10, Ankara, 1987.

ŞİMŞEK, Eyüp, “Çocukluk Dönemi Dini Gelişim Özellikleri ve Din


Eğitimi”, Din Bilimleri Araştırması Dergisi, Sayı:1, IV(2004).
175

TARHAN, Nevzat, Duyguların Dili, 7.b., İstanbul, Timaş Yay., 2008.

TARHAN, Nevzat, Toplum Psikolojisi, 2.b., İstanbul, Timaş Yay., 2010.

TAVUKÇUOĞLU, Mustafa, “Okulöncesi Çocuğun Eğitiminde Din


Duygusu ve Din Eğitimi”, Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S:14, (51-
64).

TİRMİZÎ, Muhammed B. İsa Ebu İsa Es-Sülemî, Sünen-i Tirmizî, thk.


Ahmed Muhammed Şakir ve diğerleri, Beyrut: Daru İhyâi’t Türasi’l Arabî, t.y.

TONGAR, Hatice Kübra, Fıtrat Pedagojisi, 10.b., İstanbul, Hayykitap, 2017.

TOPÇU, Nurettin, Ahlâk, 1.b., İstanbul, Dergâh Yay., 2005.

TOPÇU, Nurettin, Yarınki Türkiye, 7.b., İstanbul, Dergâh Yay., 2010.

TOPÇU, Nurettin, İslam ve İnsan/Mevlana ve Tasavvuf, 4.b., İstanbul,


Dergâh Yay., 2005.

TRAWICK-SMITH, Jeffrey, Erken Çocukluk Döneminde Gelişim, 5.b.,


Çev. Ed. Berrin Akman, Ankara, Nobel Akademik Yay., 2014.

YAPICI, Mehmet Ve Şenay Yapıcı, Eğitim Psikolojisi, 2.b., Ankara, Anı


Yay., 2010.

YAVUZ, Kerim, Çocukta Dini Duygu ve Düşüncenin Gelişmesi, 1.b.,


Ankara, DİB Yay., 1983.

YAVUZER, Haluk, Çocuk Psikolojisi, 40.b., İstanbul, Remzi Kitabevi, 1990.

YAZIR, Elmalılı M. Hamdi, Hak Dini Kur’an Dili, İstanbul, Eser Kitabevi,
1992.

YILDIRIM, Ali ve Hasan Şimşek, Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma


Yöntemleri, 6.b., Ankara, Seçkin Yay., 2008.

YÖRÜKOĞLU, Atalay, Çocuk Ruh Sağlığı, 25.b.,İstanbul, Özgür Yay.,


2002.

YÖRÜKOĞLU, Atalay, Gençlik Çağı, 10.b., İstanbul, Özgür Yay., 1998.


176

You might also like