T.C. Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe Ve Din Bilimleri Anabilim Dali Din Eğitimi Bilim Dali
T.C. Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe Ve Din Bilimleri Anabilim Dali Din Eğitimi Bilim Dali
T.C. Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe Ve Din Bilimleri Anabilim Dali Din Eğitimi Bilim Dali
Tuba GÜL
Danışman
Konya-2019
T.C.
NECMETTİN ERBAKAN ÜNİVERSİTESİ
Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü
ÖZET
Numarası 118102081005
Çocuğun karakter oluşumu ve gelişiminde 4-6 yaş döneminin özel bir yeri vardır. Bu
dönemde çocuğa verilmesi planlanan eğitimin çocuğun fiziksel, dil, bilişsel, duygusal ve
dini gelişim özelliklerine uygun olması gereklidir. Tüm değerlerde olduğu gibi merhamet
değeri de bu dönemde korunması ve geliştirilmesi gereken duygulardandır. Bu çalışmada,
çocuğun katılımı ve eğlenmesi sağlanarak, 4-6 yaş dönemindeki çocuklara merhamet
eğitiminin nasıl verilebileceği ele alınmıştır. Bu çalışma üç bölümden oluşmaktadır.
Birinci bölümde; 4-6 yaş çocuklarının gelişim özellikleri incelenmiş, merhamet kavramı
kapsamlı bir şekilde ele alınmıştır. Merhametin tanımı, kaynağı ve merhametle ilişkisi olan
değerler ayrıntılı bir şekilde açıklanmıştır. İkinci bölümde; araştırmanın yöntemine yer
verilmiştir. Burada araştırmanın modeli, evren ve çalışma grubu, veri toplama aracı veri ve
veri toplama süreci kısaca anlatılmıştır. Araştırmanın önemli kısmını ihtiva eden üçüncü
bölümde 4-6 yaş dönemindeki çocuklara merhamet eğitiminin nasıl verilebileceği
konusunda bir çerçeve oluşturulmuş ve merhamet eğitimi üzerine çocuklarla yapılan
etkinlik örneklerine yer verilmiştir. Aynı zamanda her etkinlik sonunda çocuklara sorulan
sorular ve verdikleri cevaplara yer verilmiş, bu cevaplara yönelik yorumlar yapılmıştır.
Yapılan etkinliklerin, çocuklarda merhamet kavramının gelişmesine katkıda bulunduğu ve
merhamet davranışları gösterme konusunda onları desteklediği görülmüştür.
Anahtar Kelimeler: Değerler eğitimi, 4-6 yaş dönemi, Merhamet, Merhamet Eğitimi.
T.C.
NECMETTİN ERBAKAN ÜNİVERSİTESİ
Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü
ABSTRACT
Title of the
Education of Compassion for 4-6 Years Children
Thesis/Dissertation
4-6 years of age has a special place in the formation and development of the child’s
character. The education planned to be given to the child in this period should be in
accordance with the physical, language, cognitive, emotional and religious development
characteristics of the child. As in all values, the value of compassion is one of the feelings
that protect and develop in this period. In thıs study is discussed, how to provide
compassion education to children in the age of 4-6 years by providing child participation
and entertainment. This study consists of three parts. In the first part; the developmental
characteristics of 4-6 years old children were examined and the concept of compassion was
comprehensively discussed. The definition or compassion, its source and the values
associated with compassion are explained in detail. In the second part; the method of the
research is adressed. Here, the research model, universe and working group, data
collection tool and data collection process are briefly explained. In the third part, which
contains the important part of the study, a framework has been established on how
compassion education can be given to children in the age of 4-6 years and examples of
activities with children on compassion education are adressed. At the same time, at the end
of each activity, questions and answers were given to the children and comments were
made. It was seen that the activities contributed to the development of the concept of
compassion in children and supported them in showing compassion behaviors.
ÖNSÖZ
Tuba GÜL
Konya, 2019
iii
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ .................................................................................................................................................... i
GİRİŞ ...................................................................................................................................................... 1
5. Araştırmanın Önemi........................................................................................................................ 4
3.8. Merhamet Değeri İle İlgili Yapılan Etkinlik Örnekleri ............................................................ 113
KISALTMALAR
GİRİŞ
1. Araştırmanın Konusu
Genel eğitimin içinde önemli bir yeri olan ve giderek önemi artan okul öncesi
eğitimin insanın eğitim hayatında önemli bir yeri vardır. Yapılan araştırmalar, okul
öncesi dönemde kazanılan tecrübelerin, bireyin sağlıklı bir kişilik yapısı
oluşturmasında, yeteneklerini en verimli şekilde geliştirebilmesinde, inanç ve değer
yargılarının şekillenmesinde ve toplumda sorumluluk sahibi olabilmesinde etkili
olduğunu göstermiştir.1 Bu nedenle okul öncesi yıllarda çocukların bilinçli ve doğru
bir şekilde desteklenmesi ve yönlendirilmesi son derece önemlidir.
1
Zeynep Nezahat Cihandide, Okul Öncesi Din ve Ahlâk Eğitimi, 2.b., İstanbul, Dem Yay., 2014, s.
15.
2
Hayati Hökelekli, “Gökyüzünden Yeryüzüne Yayılan Bir Değer: Merhamet ve Eğitimi", Diyanet
Aylık Dergi, S:244, 2011, (13-17), s. 13.
2
Eğitimin her alanında olduğu gibi merhamet eğitimi ile ilgili çalışmaların da
istenilen sonuca ulaşabilmesi için belirli aşamalardan geçmesi gerekir.
Araştırmamızda 4-6 yaş aralığındaki çocuklarda merhamet eğitiminin nasıl olması
gerektiği, uygulanacak rehber ilkeler gibi konularda bilgiler vererek bizi sonuca
götürecek yöntemleri irdelemeye çalıştık. Bu dönemdeki çocukların eğitimine etki
eden faktörler üzerinde durarak bu yönde yol gösterici tespitlerde bulunduk.
2. Araştırmanın Problemi
4. Araştırmanın Amacı
3
Fatih Menderes Bilgili, Çocuğun Din Eğitimi ve Karşılaşılan Güçlükler, 1.b., İstanbul, Beyan Yay.,
2005, s. 15-16.
4
5. Araştırmanın Önemi
Merhamet, temel bir ahlâkî kavram olarak diğer din ve kültürlerde de vardır
ve insanın temel niteliklerinden biridir. İnsanların bulunduğu her yerde merhamet de
olmalıdır. Çünkü insanın yaratıcısı merhametlidir ve insandan da öyle olmasını
istemektedir.4 Bu derece öneme sahip olan merhametin hayatın her alanından
çekilmeye başladığına ve bunun yerini öfke, şiddet, zorbalık gibi olumsuz duyguların
aldığına şahit olmaktayız. Tüm bu olumsuzluklar ise merhamet eğitiminin
eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Bu eksikliği onarmak adına en büyük merhamet
4
Ömer Faruk Harman, “Diğer Din ve Kültürlerde Ortak Ahlâkî Bir Kavram Olarak Merhamet”,
Kutlu Doğum Haftası “Hz. Peygamber ve Merhamet Eğitimi” Sempozyumu (15-17 Nisan 2011),
Ankara, DİB Yay., 2014, s. 241.
5
6. Araştırmanın Kapsamı
7. İlgili Çalışmalar
5
Haluk Yavuzer, Çocuk Psikolojisi, 40.b., İstanbul, Remzi Kitabevi, 1990, s. 24.
6
Jeffrey Trawick-Smith, Erken Çocukluk Döneminde Gelişim, 5.b., Çev. Ed. Berrin Akman, Ankara,
Nobel Akademik Yay., 2014, s. 5.
7
Yaşar Fersahoğlu, Mehmed Akif Demir, Din Eğitim ve Öğretiminde Duygu Eğitimi, 3.b., İstanbul,
Çamlıca Yay., 2014, s. 41.
8
Remzi Öncül, Eğitim ve Eğitim Bilimleri Sözlüğü, 1.b., İstanbul, MEB Yay., 2000, s. 482.
8
1- Genel olarak gelişim; canlı cansız varlıklarla birey ve toplumdaki her tür
değişme, ilerleme ve bunların sonuçlarını kapsar.
9
Yavuzer, a.g.e., s. 25-26.
9
sağlıklı bir gelişme gösteren çocuklar, oyun ve spor faaliyetlerinde akranlarıyla eşit
koşullarda yarışırlar. İyi gelişmemiş çocuklarsa, bu yarışmalarda elverişsiz durumu
nedeniyle geri kalır ve gruptan atılır.10
1.1.2.1.1. Kalıtım
10
Yavuzer, a.g.e., s. 30-31.
11
Yavuzer, a.g.e., s. 31.
12
Fatma Gül Cirhinlioğlu, Çocuk Gelişimi ve Ruh Sağlığı, 2.b., Ankara, Nobel Yay., 2010 , s. 6.
13
Yavuzer, a.g.e., s. 32.
14
Cirhinlioğlu, a.g.e., s. 7.
10
15
Cirhinlioğlu, a.g.e., s. 7.
16
Cirhinlioğlu, a.g.e., s. 7-8.
17
Cirhinlioğlu, a.g.e., s. 57.
18
Yavuzer, a.g.e., s. 39.
19
Mustafa Çoban, Okul Öncesi (3-6 Yaş) Din ve Ahlâk Eğitimi, 1.b., Konya, Hüner Yay., 2016, s. 81.
11
Dil gelişimine yatkın ve konuşulanları anlayacak bir biyolojik yapı ile doğan
çocuklar, bebeklik döneminde sesleri ve sözcükleri anlamayı öğrenirler, daha ileri
yıllarda sesleri ve sözcükleri aktif bir şekilde kullanırlar ve öğrendikleri
sesleri/sözcükleri konuşma/yazma alanına aktarırlar. Bu yolla da iletişim kurmayı
öğrenirler. Kısacası, insanoğlunun iletişim kurma aracı olan dil kendiliğinden ortaya
çıkar ve doğal süreçler sayesinde öğrenilir22 ve çocuğun çevresiyle etkileşimi
doğrultusunda gelişir.
1. Hemen hemen bütün konuşma seslerini öğrenirler. Dilleri daha temiz hâle
gelir. Telaffuz, akıcılık ve tonlaması daha da ilerler. Bu dil gelişimi alanları
“fonoloji/ses bilimi” olarak tanımlanır.
20
Yavuzer, a.g.e., s. 40.
21
Helen Bee ve Denise Boyd, Çocuk Gelişim Psikolojisi, 1.b, Çev. Okhan Gündüz, İstanbul, Kaknüs
Yay., 2009, s. 369.
22
Cirhinlioğlu, a.g.e., s. 21-22.
23
Trawick-Smith, a.g.e., s. 267.
12
Bu dönemde çocuklarda zihinsel gelişme, dil gelişiminden daha hızlı bir seyir
izlediği için, aklından geçenleri anlatacak yeterli kelime bulmakta zorlanır. Özellikle
heyecanlı olduğu ve korktuğu zamanlarda hızlı düşünür. Düşüncelerini aynı hızda
anlatamaz. Bu konuda bilinçli olmayan büyükler ise çocuğa kekelememesini söyler.
Bu da çocuk üzerindeki baskıyı arttırır. Çocuk konuşmaktan vazgeçer veya kekeler.24
İşte bu olay çocuğun, çevresinden aldığı olumsuz tepki nedeniyle özelde dil
gelişiminin, genelde ise çocuğun gelişiminin olumsuz yönde etkilenmesine örnektir.
Piaget’ye göre okul öncesi yılları bilişsel gelişimde bir geçiş dönemidir
(1952). Küçük çocuklar kademeli olarak bebeklik döneminin somut dünyaya bağlı
erken düşünce süreçlerini geride bırakırlar. Bu dönemde gözlerinin önünde olmayan
nesneler veya insanların ötesinde düşünebilir ve göremedikleri, duyamadıkları,
dokunamadıkları ve üzerlerinde etkide bulunamadıkları şeyler hakkında
derinlemesine düşünebilirler. Etraflarında olmayan nesneleri ve insanları hayal
24
Ali Çankırılı, Çocuğun Manevi Eğitimi, 4.b., İstanbul, Zafer Yay., 2009, s. 12-13.
25
Cirhinlioğlu, a.g.e., s. 81.
26
Cirhinlioğlu, a.g.e., s. 81.
13
Bununla beraber Piaget’ye göre okul öncesi dönemi çocukları yetişkinler gibi
mantık yürütemezler. Çocukların akıl yürütmeleri birçok zihinsel sınırlılık tarafından
engellenmiş durumdadır. Gördükleri, duydukları ve dokundukları şeyler problem
çözmelerini engelleyebilmektedir.28
Piaget (1952) işlem öncesi düşünce olarak adlandırdığı okul öncesi dönemi
çocuklarının düşüncelerinin mükemmel bir tanımlamasını yapmıştır. Piaget, bu yaş
çocukları ile yetişkinlerin düşünme biçimleri arasında bazı temel farklılıklar
olduğunu bulmuştur. Bu farklılıklar şöyle özetlenmiştir:29
Algı Temelli Düşünme: Bir çocuk her birinde 10 mango çekirdeği bulunan
iki kaseyi görür. Kaselerin birinde çekirdekler arasındaki mesafe daha geniştir.
Çocuk bu kasede daha çok çekirdek olduğunu söyler.
Tek Boyutlu Düşünme: Bir duvar inşa eden baba kızına büyük kare bir taş
bulmasını söyler. Çocuk gider ve küçük bir tane ile döner. “Çok küçük” der babası.
“Büyük bir kareye ihtiyacım var”. Çocuk gider ve bu kez kocaman yuvarlak bir taşla
döner.
Özelden Özele Akıl Yürütme: Bir çocuk kardeşini iterek elindeki oyuncak
bebeği alır. Bebekle oynarken burnunu çekmeye başlar. Birden kızgın bir şekilde
annesi gelir. Bebeği elinden alır ve kardeşine verir. Çocuk burnunu çektiği için
cezalandırıldığına inanır.
27
Trawick-Smith, a.g.e., s. 227.
28
Trawick-Smith, a.g.e., s. 228.
29
Trawick-Smith, a.g.e., s. 228-229.
14
Benmerkezcilik: Yeni bir çift ayakkabı giyen bir çocuk aynı çift
ayakkabılardan giyen bir başka çocuk görür. Bunun üzerine çok sinirlenir.
Ayaklarındaki ayakkabıları görüyor olmasına rağmen diğer çocuğun ayakkabılarını
göstererek “O ayakkabılar benim” diye ağlar. Çünkü çocuk, olayları kendi bakış
açısından değerlendirmektedir.
30
Bee ve Denise Boyd, a.g.e., s. 326.
31
Mehmet Yapıcı ve Şenay Yapıcı, Eğitim Psikolojisi, 2.b., Ankara, Anı Yay., 2010, s. 166.
15
32
Yavuzer, a.g.e., s. 43.
33
Eda Kargı, Erken Çocukluk Döneminde Gelişim, 1.b., Ankara, Pegem Akademi Yay., 2012, s. 48
34
Cirhinlioğlu, a.g.e., s. 123-124.
35
Çoban, a.g.e., s. 112.
16
1.1.5.4.1. Aile
Aile, çocuğun ilk sosyal ortamıdır. Aynı zamanda aile, içinde bulunulan
toplumun küçük bir örneğini içermektedir. Bu nedenle aile değişkenleri çocuğun
sosyalleşmesinde önemli unsurlardır.38 Aile, iç içe ilişkilerin en sık ve kuvvetli
olarak yaşandığı bir kurumdur. Hiçbir sosyal topluluğun fertleri arasındaki ilişkiler,
aile fertlerindeki kadar içten ve samimi değildir.39
36
Çankırılı, a.g.e., s. 38.
37
Yavuzer, a.g.e., s. 41.
38
Kargı, a.g.e., s. 63.
39
Halit Ertuğrul, Ailede ve Okulda Çocuk Eğitimi, 26.b., İstanbul, Nesil Yay., 2005, s. 15.
40
Betül Aydın, Çocuk ve Ergen Psikolojisi, 5.b., Ankara, Nobel Akademik Yay., 2015, s. 88.
41
Yavuzer, a.g.e., s. 135.
17
Aile, grup içinde dengeli bir birey olabilmesi için çocuğa güven duygusu
aşılar.
1.1.5.4.2. Kardeşler
Kardeş ilişkileri hayat boyu devam eden ilişkilerden biridir. Ayrıca aile
içindeki diğer ilişkilerden oldukça farklıdır. Bu farklılığın sebeplerinden biri, kardeş
ilişkilerinin yapısında gizlidir.43 Kardeş ilişkileri önemli bir yatay ilişki tipidir.44
Çocukla kardeşleri arasındaki ilişki yaşam boyu devam eder. Kardeşler bazı
durumlarda çocuk üzerinde yetişkinlerden daha fazla etkili olabilmektedir.
42
Bee ve Denise Boyd, a.g.e., s. 875.
43
Kargı, a.g.e., s. 66.
44
Bee ve Denise Boyd, a.g.e., s. 634.
18
1.1.5.4.3. Akranlar
45
Trawick-Smith, a.g.e., s. 319.
46
Mary J. Gander ve Harry W. Gardiner, Çocuk ve Ergen Gelişimi, 4.b., Çev. Ali Dönmez, Nermin
Çelen, Bekir Onur, Ankara, İmge Kitabevi Yay., 2001, s. 289.
47
Bee ve Denise Boyd, a.g.e., s.620.
19
1.1.5.4.4. Cinsiyet
48
Orhan Çaplı, Çocukların Gençlerin Eğitimi, 4.b., Ankara, Bilgi Yay., 1993, s. 141.
49
Jeffrey Trawick-Smith, a.g.e., s. 299-304.
50
Kargı, a.g.e., s. 67-68.
20
dedikodu yapma, yalan söyleme, kışkırtma vb.), erkek çocukları ise fiziksel
saldırganlığa (vurma, itme, çimdikleme vb.) daha sık başvurabilmektedir.51
Genel olarak ise Türk toplumunda kız çocuklarının erkek çocuklara göre daha
itaatkâr, uysal, uyumlu ve sessiz olması beklenmektedir. Erkek çocuklarının
hareketli, girişken olması takdir edilirken, kız çocuklarındaki bu davranışlar erkek
çocuklarda olduğu kadar desteklenmeyebilmektedir. Cinsiyetlere göre şekillenen bu
beklentiler, doğrudan ve dolaylı olarak anne-baba tutumlarına ve disipline yön
vermektedir.52
1.1.5.4.5. Yaş
51
Kargı, a.g.e., s. 68.
52
Kargı, a.g.e., s. 68.
53
Kargı, a.g.e., s. 69.
54
Atalay Yörükoğlu, Gençlik Çağı, 10.b., İstanbul, Özgür Yay., 1998, s. 73.
55
Buhari, Edeb, 48.
21
56
Halit Ertuğrul, a.g.e., s. 96-97.
57
Yavuzer, a.g.e., s. 178.
58
Beyza Bilgin, İslam ve Çocuk, 3.b., Ankara, DİB Yay., 1997, s. 148.
59
Muhsin Hazar, Oyunla Eğitim, 1.b., Ankara, Tutibay Yay., 1996, s. 14.
22
1.1.5.4.7.1. Televizyon
60
Eda Kargı, a.g.e., s. 70.
61
Eda Kargı, a.g.e., s. 70-71.
62
Bilgili, a.g.e., s. 165.
63
Yavuzer, a.g.e , s. 222.
64
Bilgili, a.g.e., s. 166.
23
1.1.5.4.7.2. Bilgisayar
Çocuğun ilgisini çektiği sürece, bilgisayar, özgür bir öğretmen işlevi görür.
Öğrencinin okulda başaramadığı dersleri, kendi kendine başarabilmesine olanak
sağlar. Böylelikle öğretmenin önyargılı davranarak çocuğu olumsuz etkileme riski de
ortadan kalkmış olur.
Tüm bunlara karşın, kullanımı belirli bir süreyi aştığı takdirde, bilgisayar
çocuğu olumsuz şekilde de etkileyebilir. Bu olumsuzlukları şu şekilde özetlemek
mümkündür:67
65
Yavuzer, a.g.e., s. 219.
66
Haluk Yavuzer, a.g.e., s. 219-220.
67
Yavuzer, a.g.e., s. 220.
24
Kaliteli bir kurumda yapılan okul öncesi eğitim çocuğun zihinsel, sosyal,
fiziksel, dil ve duygusal gelişimine katkı sağlamaktadır. Sınırlı ev ortamından çıkıp,
68
Abdurrahman Dodurgalı, Ailede Din Eğitimi, 3.b., İstanbul, Timaş Yay., 2010, s. 138.
69
Kargı, a.g.e., s. 72.
25
daha geniş bir sosyal çevreye giren çocuk grup içinde yaşamayı ve onun gereklerini
yerine getirmeyi öğrenecektir. Çocuk diğer çocuklarla birlikte yemek yemek,
uyumak, oynamak, sırasını beklemek gibi toplumsal kuralları öğrenir. Grup içinde
yaşama çocuğa düşüncelerini dile getirme, başkalarına iletebilme fırsatı sunar.
Böylece, çocuk daha girişken, uyumlu ve sosyal etkinliklerde daha başarılı olur.
Çocuk hem kendi hakkını korumayı hem de başkalarının hak ve özgürlüklerinin
olduğunu öğrenir. Yardımlaşma, paylaşma ve işbirliği gibi sosyal becerileri gelişir.
Okul öncesi eğitim kurumları, çocuğa amacına uygun olarak planlanmış oyun
ortamları ve zengin uyarıcılarla karşılaşma imkânı sunar. Böylece, çocuk istediği
faaliyeti seçerek tercih yapma, karar alma fırsatı bulur. Sorumluluk duyguları gelişir.
Çocuk kendini ve akranlarını tanımaya başlar. Kibar, saygılı, dürüst olmak vb.
ahlâki, kültürel ve insani değerleri öğrenir.70
Cinsel kimliğin çekirdeği yaşamın ilk bir buçuk-iki yılında, genel olarak
cinsel kimlik duygusu ise ilk dört yılda gerçekleşir. Çoğunlukla çocuklar iki-üç yaş
civarında kız erkek ayrılığını anlarlar ve kendilerinin de kız veya erkek olduğunu
bilirler. Daha sonra ise, dış görünüşten başka cinsel yapıyı öğrenirler. Bu yaşlarda
çocuklar soru ve davranışlarıyla cinsel konulara ilgilerini belli ederler. Cinsel
konulara gösterilen bu ilgi en yoğun olarak okul öncesi çağda kendini gösterir.73
70
Cirhinlioğlu, a.g.e., s. 193.
71
Duygu Çalışır, Cinsel Eğitim Çocukluktan Ergenliğe, 1.b., İstanbul, Profil Yay., 2011, s. 25.
72
Gander ve Harry W. Gardiner, a.g.e., s. 297.
73
Cirhinlioğlu, a.g.e., s. 151.
26
Uygun bir cinsel kimlik gelişebilmesi için her şeyden önce uygun bir
biyolojik gelişim gereklidir. Doğuşta çocukların cinsiyet organlarının normal yapısal
özellikler göstermesi, hormonlarının da bu cinsiyete uygun biçimde salgılanması
önemlidir. Çocukların yapılarında var olan ve normal özellikler gösteren bu cinsel
donanımları doğrultusundaki gelişimleri kendi cinsine uygun olarak desteklenirse,
kız ya da erkek kimliği sağlıklı olarak gelişecektir.74
Kız çocuk ile annesi, erkek çocukla babası arasındaki ilişki ne denli yakın ve
olumlu ise özdeşim o denli kolaylaşır. Ayrıca kız çocuk babasına kendini sevdirmek
için annesine benzemeye çalışır. Kız çocuk yalnız annesinden değil, babasından da
etkilenerek, onun beğenisini kazanmak için kendi kız kimliğini geliştirir. Aynı
biçimde anne de oğluna, erkekliğini geliştirmede destek olur.76
74
Cirhinlioğlu, a.g.e., s. 151.
75
Çalışır, a.g.e., s. 26-27.
76
Atalay Yörükoğlu, Çocuk Ruh Sağlığı, 25.b.,İstanbul, Özgür Yay., 2002, s. 238.
77
Cirhinlioğlu, a.g.e., s. 152.
27
Din, insanın insanüstü bir kudret karsısındaki ihtiyaç, istek, sığınma, inanç,
duygu, ilham, dua ve tapma gibi çok çeşitli tezahürlerinin ve iç yaşayışlarının
78
Çalışır, a.g.e., s. 18.
79
Mustafa Çoban, a.g.e., s. 75; İbn Meskeveyh, Tehzîbu’l-Ahlâk, Çev. Abdülkadir Şener, İsmet
Kayaoğlu, Cihat Tunç, Büyüyen Ay Yay., İstanbul, 2013, s. 74.
80
Mustafa Tavukçuoğlu, “Okulöncesi Çocuğun Eğitiminde Din Duygusu ve Din Eğitimi”, Selçuk
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S:14, (51-64.), s. 54.
28
bütünüdür.81 Diğer bir tanımıyla din, bir olgu olarak egemenlik sahibi tarafından
belirlenen kurallar bütünü, bu egemenliğe boyun eğen bireyler açısından ise insanın
yaşam tarzıdır.82
İnsan da diğer canlılar gibi hazır bulduğu bir kâinat içerisinde hayatını
sürdürmek ile karşı karşıyadır. Fakat insanı diğer canlılardan farklı kılan şey
kendisinin bu kâinat içerisindeki konumunu, varoluşunun sebebini ve buna benzer
varlığı ile ilgili birçok konuyu merak etmesidir. Düşünen insan kâinata en muktedir
başlangıcının veya nihayete ermesinin kendisinin dışındaki bir güç tarafından tayin
edildiğini görecektir. Bütün bu düşünceler insanı kendi realitesini aşan, ona yön
veren ve ölümlü olmayan yüce bir kuvveti düşünmeye sevk edecektir.83 Din konusu
insan yaşamında tam da bu noktada devreye girecektir.
Genetik Teori
Psikanalitik Teoriler
Kirkpatrick ve Bağlanma Teorisi
Jung ve Bireyleşme Teorisi
Ömür Boyu Gelişim Teorileri
Bütünsel Yaklaşımlar
Evre Teorileri
81
Habil Şentürk, “Din Duygusu Din Şuuru ve Şahsiyet Gelişmesi”, Din Öğretimi Dergisi, S:10,
Ankara, 1987, s. 37-38.
82
Muhiddin Okumuşlar, Fıtrattan Dine, 1.b., Konya, Yediveren Kitap, 2002, s.42; Mevdudi,
Tefhimu’l Kur’an, s.102.
83
Yurdagül Konuk, Okul Öncesi Çocuklarda Dini Duygunun Gelişimi ve Eğitimi, 1.b., Ankara, TDV
Yay., 1994, s. 8.
84
Aslıhan Atik, “Dini Gelişim Kuramlarına Din Eğitimi Bağlamında Genel Bir Bakış”, İnsan ve
Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, Cilt: 4, Sayı: 3, 2015, ss. 734-735; Cemil Osmanoğlu,
Basamak Teorileri Açısından Dini Gelişim, İnanç Gelişimi ve Eğitimi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, İstanbul: Marmara Üniversitesi, 2007.
29
dini gelişimde kalıtımın etkili olduğunu söylerken bazıları ise dini gelişimde
çevrenin etkisinin fazla olduğunu ifade etmektedirler. Bu teoride temel olarak;
insanın fıtratında dindarlaşma yeteneğinin olup olmadığı, böyle bir yetenek varsa bu
yeteneğin zamana bağlı olarak kendiliğinden mi yoksa var olan potansiyelin ancak
eğitimle mi geliştiği tartışılır. Psikologların birçoğu dini gelişimde genetik faktörlerin
etkili olduğunu kabul etmekle birlikte bunun derecesi hakkında birbirlerinden
ayrılmaktadırlar.85 Araştırmamızın ilgili bölümlerinde bu konuya ayrıntılı olarak yer
vermeye çalıştık.
Dini gelişim konusunda ileri sürülen teorik yaklaşımların önemli bir kısmı,
psikanalitik perspektiften gelmiştir.86 Psikanalizin kurucusu olan Freud’un müstakil
bir dini gelişim teorisi yoktur. Din hakkındaki görüşleri dindarlar üzerinde yaptığı
gözlemlere veya dindarların katıldığı tecrübî çalışmalara dayanmayan Freud,
genellikle dini indirgemeci bir yaklaşımla ele almıştır. Tanrının yüceltilmiş bir
babadan başka bir şey olmadığını savunmuştur. Özetle Freud dinin, düşmanca ve
kontrolü mümkün olmayan bir dünyada kendini aciz bir varlık olarak hisseden
insanın bu algıya vermiş olduğu bir tepki olduğunu öne sürerek, dinin kökeninde
korku, güvenlik ve rahatlık ihtiyacı olduğunu iddia etmiştir. Ona göre çocukluk
dönemlerinde her şeye gücü yeten baba figürünün korumasına can atan insanlar, bu
yüzden aynı imajda Tanrı yaratmışlardır.87 Bu yaklaşıma göre din, insanın korku,
çaresizlik ve acizlik durumlarında başvurduğu, sığındığı bir yanılsama olarak
görülür.88
85
Atik, a.g.m., s. 735.
86
Faruk Karaca, Dinî Gelişim Teorileri, 1.b.,İstanbul, DEM Yay., 2007, s. 89.
87
Karaca, a.g.e., s. 97.
88
Atik, a.g.m., s. 735.
30
Ömür Boyu Gelişim Teorileri, dini gelişimi açıklarken oldukça farklı gelişim
aşamaları ileri sürmüşlerdir. Çoğunun ortak özelliği ise dini gelişimi belirli bir yaşla
sınırlandırmamaları ve dini gelişimi dışa bağlı inançtan özerkliğe doğru bir gelişim
olarak değerlendirmeleridir. Her biri, dini gelişimle ilgili farklı sorulara cevap veren
bu modellerin tamamının bir teoride birleştirilip birleştirilmeyeceği ise tartışma
konusudur.91 Ömür boyu gelişim teorilerinden en belli başlıları; Fowler’ın İnanç
Gelişim Teorisi, Oser ve Gümünder’in Dini Yargı Gelişim Teorisi ve Meadow ve
Kahoe’ın teorileridir.92
89
Karaca, a.g.e., s. 173, 183.
90
Atik, a.g.m., s.736.
91
Karaca, a.g.e., s. 188.
92
Atik, a.g.m., s. 736.
31
gelişim evrelerinin düşük aşamalarında birey, A veya B’nin her ikisinin aynı anda
doğru olabileceğini düşünemediğinden, bunlardan ikisinden birinin doğru olduğu
şeklinde düşünmektedir. Orta aşamada ise A ve B’nin aynı anda doğru olma
ihtimaline müsaade edilmektedir. En yüksek aşamada ise, A ve B’nin aynı anda
doğruluğuna izin verilmekte veya öyle olması gerektiğine inanılmaktadır. Bu
aşamada bireyler, birbirinden farklı olan şeyleri birleştiren veya birini alıp diğerini
dışlayan genelleştirilmiş bir teoriyle de ilgilenebilmektedir.93
93
Karaca, a.g.e., s. 219-220.
94
Atik, a.g.m., s. 738.
95
Atik, a.g.m., s. 741.
32
Duygu, içinde haz ve elem unsuru bulunan her çeşit ruhsal olaylardır. 97 Dini
duygu, ilahi bir kuvvetin varlığından kaynaklanan düşünce, tasavvur ve hareketlerin
insanda uyandırdığı duygudur.98 Diğer deyişle din duygusu, insanın kutsal tanıdığı
varlık karşısında duygulanması ve duyarlığıdır.99
Din duygusu tek bir duygu şekli olmayıp dini konular karşısında bireyde
beliren duyguların genel adıdır.100 Tek bir duygu türünü merkeze alarak yapılan
tanımlar da yeterli olmamaktadır. İçinde birçok duygu bileşimini taşıyabilecek bir
karakterde olan dinde bağlanma, saygı, tevekkül, korku, varlığın manasını merak
etme, emniyet, korunma gibi pek çok duyguyu bir anda saymak mümkündür.101 Tüm
bunlardan hareketle diyebiliriz ki din duygusu, sonlu olduğunu fark eden insanın
kendisini yaratan sonsuz yüce kuvvete yönelmesi, varlığına iman etmesi, güvenmesi,
sığınması ve teslim olması ile sonuçlanan, insana yaşadığı dünyada bulamadığı
emniyet ve güveni veren duygular bütünüdür.102 Böylece dinî duygu insan yaşamı
için gerekli olan birçok duyguyu kapsayıcı niteliktedir. Bu duygular ne ölçüde
gelişmişse, din duygusu da o oranda açığa çıkar ve gelişir.
Batıda yapılan araştırmalarda çocuğun dine karşı yabancı olduğu, ona dini
bilgiler öğretilmesinin yanlış olacağı ve ancak 12-13 yaşlarından sonra, çocuk
istediği zaman ona dinden bahsetmek gerektiği görüşünün tesirinde kalınmıştır.
Ancak son zamanlarda bazı batılı psikologlar tarafsız ve önyargıdan uzak bir şekilde
yaptıkları araştırmalar sonucunda dinin, çocuğun ruhuna seslendiği ve onun psişik
yapısına uygun düşeceği görüşünde birleşmişlerdir. Gemilli ise çocuktaki dini
96
Cemil Oruç, “Erken Çocukluk Dönemi Dini Gelişim Teorileri Bağlamında Din Eğitimi”, Turkısh
Studies, International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic,
Volume 8/8 Summer 2013, p. 971-987, Ankara-Turkey, s. 983.
97
Osman Pazarlı, Din Psikolojisi, 3.b., İstanbul, Remzi Kitabevi, 1982, s. 92.
98
Hüseyin Peker, Din Psikolojisi, 2.b., İstanbul, Çamlıca Yay, 2003, s. 105.
99
Pazarlı, a.g.e., s. 94.
100
Hayati Hökelekli, Din Psikolojisi, 2.b., Ankara, TDV Yay., 1993, s.138
101
Konuk, a.g.e., s.12.
102
Çankırılı, a.g.e., s. 95.
33
duyguyu insiyaki bir temayül olarak görmekte ve dört yaşından küçüklerde bile,
öğrenme ve taklitten ayrı bir dini tutumun varlığına inanmaktadır.103
103
Ay, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım, s. 71-72.
104
Tavukçuoğlu, a.g.m., s. 52-53.
105
Buhari, Cenaiz,79; Müslim, Kader, 25.
106
Mehmet Emin Ay, Ailede ve Okulda İdeal Din Eğitimi, 7.b., İstanbul, TFM Yay., s. 31.
34
107
Okumuşlar, a.g.e., s. 35.
108
Ay, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım, s. 75-76.
109
Rum Sûresi, 43/30.
110
Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Dinî Kur’an Dili, Cilt: 6, İstanbul, Eser Kitabevi, 1992, s. 3822-
3824.
111
Hayati Hökelekli, a.g.e., s.138-139.
112
Mustafa Öcal, Din Eğitimi ve Öğretiminde Metotlar, Ankara, TDV Yay., 2003, s. 71.
35
113
Dodurgalı, a.g.e., s. 173.
114
Yurdagül Konuk, a.g.e., s. 14.
115
Cihandide, a.g.e., s. 63-64.
116
Walter Houston Clark, “Çocukluk Dönemi Dini”, Çev. Neda Armaner, AÜİFD, Ankara, 1981,
C:24, s. 178.
36
korkularını giderici sığınak olarak gördüğü anne babasının bazı durumlarda yetersiz
kaldığını hissedince, tüm ihtiyacını giderebilecek ve onu rahatlatacak yüce bir varlığa
sığınma ve bağlanma ihtiyacı duymaya başlar.117 Çocuğun anne babaya bağlanma
ihtiyacı onu, Allah’a yönelmeye sevk eder.
Çocukta dinî yönde bir istek, duygu ve düşünce oluşursa, kendisinin güvenip
inanabileceği Allah’ı arayış başlamaktadır.118 Buradan hareketle denilebilir ki
himaye altında bulunma duygusu, Allah’a inanma ve bağlanma duygusunun temelini
oluşturur. Bu sebeple, bu duygunun tatmini dinî gelişim açısından oldukça önemlidir.
117
Ay, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım, s. 48.
118
Cihandide, a.g.e., s. 63-64.
119
Hökelekli, a.g.e., s.254-256.
120
Kerim Yavuz, Çocukta Dini Duygu ve Düşüncenin Gelişmesi, 1.b., Ankara, DİB Yay., 1983, s. 84.
121
Gazalî, İhyâu Ulûmid-Din, İstanbul, 1321, II, s. 72.
37
122
Peker, a.g.e., s. 165.
123
Bozkurt Koç, “Gelişim Dönemleri ve Dini Hayat”, Tabula Rasa Dergisi, Yıl: 2, Sayı: 5, Mayıs -
Ağustos 2002, s. 5-6.
124
Çoban, a.g.e., s. 246.
125
Tavukçuoğlu, a.g.m., s. 245.
126
Bilgili, a.g.e., s. 138-139.
38
Okul öncesi dönemde çocuk sosyal birey olmayı öğrenirken aynı zamanda
özdeşim yapacağı bir modele ihtiyaç duyar. Kişilik oluşumu için gerekli olan bu
özdeşim, genelde aile içindeki bir üye ile gerçekleşir. Çocuk pek çok şeyi özdeşim
yaptığı büyüklerinin davranışlarına bakarak ve taklit ederek öğrendiği gibi, faydalı-
zararlı, iyi-kötü ve doğru-yanlışı da onları izleyerek öğrenir.127 Çocuğun özdeşim
yapacağı kişilerin de sergiledikleri davranışlar bu açıdan önemlidir.
Özetle, dini gelişim açısından çocukluk dönemi dinamik bir zaman dilimidir.
Çocukların inanılmaz derecede yetişkinleri taklit etme kabiliyetleri vardır ve bu
açıdan başta ebeveyn ve diğer aile büyükleri olmak üzere, dini kurumlar taklit için
uygun modeller oluşturabilir. Elbette çocuğun yetişkinleri taklit etmesi önemlidir,
ancak bundan daha da önemlisi, çocuğun kendi dini tecrübe ve yaşantısıdır.128
Çocuk beş veya altı yaşından itibaren (bazı kaynaklarda üç-dört yaşları
civarında diye geçmektedir)130 kendi kendine, doğal olayların özellikleri ve
nesnelerin başlangıcı hakkında sorular sorar.131 Her konuda olduğu gibi, dini konular
da bir takım sorular sorar, bilgi edinmeye çalışır.132 Çocukluk döneminin en renkli ve
en önemli evresidir. Bu evrede çocuk çokça soru sorar. Etrafındaki her şeyi anlamak
ister. Bitmez tükenmez bir öğrenme arzusu göstermektedir.133 Çocuktaki bu anlama
isteği ve merak duygusu, nesneleri, olayları, bütün yaşadığı dış çevreyi anlamak,
mahiyetlerini kavramak, ilk ve asıl sebebe nüfuz etmek için gösterilen çabalar ve
şuur dışı arayışlar, çocuğun sonsuzluğa yönelik boyutunu ortaya koyar. Sonsuzluğa
127
Çoban, a.g.e., s. 245.
128
Mustafa Köylü, “Çocukluk Dönemi Dini İnanç Gelişimi ve Din Eğitimi”, AÜİFD, XlV(2004), S:II,
s. 140.
129
Dodurgalı, a.g.e., s. 222-223.
130
Ömer Özyılmaz, Çocukluk ve Gençlik Çağında İslamî Eğitim ve Psikolojik Temelleri, 1.b.,
İstanbul, Pınar Yay., 2003, s. 98.
131
Koç, a.g.m., s. 155.
132
Hökelekli,a.g.e., s. 254–256.
133
Şimşek, a.g.m., s. 209.
39
karşı duyulan bu özlem, çocuktaki dini inancın ve Allah‘ı arayışının bir başka
hareket noktası olarak görülmektedir.134
Şu hususa dikkat etmek gerekir ki, aslında soru sorma çağı her çocuğun
yaşadığı bir çağdır. Fakat bu süreç, bazı çocuklarda çok net bir şekilde belirirken,
bazılarında bu kadar fark edilemeyebilir. Çocuk bu dönemde sert tutum ve
davranışlarla karşılaşmışsa artık çocukta soru sorma gücü kalmaz. Şayet o dönemi
rahat bir şekilde geçirirse, soru sorma çağında cıvıl cıvıl olur. Her şey hakkında bilgi
sahibi olmak ister, çok soru sorar ve çok konuşur.135 Bu dönemde çocuğa karşı
takınılan tutum ve davranışlar, onun kişiliğini ve gelişimini önemli ölçüde
etkilemektedir.
1.1.7.4.5. Benmerkezcilik
134
Yavuz, a.g.e., s. 115.
135
Özyılmaz, a.g.e., s. 98-99.
136
Cihandide, a.g.e. , s. 188.
137
Tavukçuoğlu, a.g.m., s. 56.
138
Çoban, a.g.e., s. 225-226.
40
139
Dodurgalı, a.g.e., s. 286.
140
Bilgili, a.g.e., s. 88.
141
Cihandide, a.g.e., s. 197.
142
Çankırılı, a.g.e., s. 13.
143
Çankırılı, a.g.e., s. 117.
144
Ay, a.g.e., s. 63.
41
1. Akıl yolu
2. Gözlem
3. Eğitim ve Öğretim
Deneysel psikoloji, okul çağına kadar çocukta sanatsal (artifact) bir düşünce
biçimi olduğunu ileri sürmektedir. Buna göre çocuk, gördüğü her şeyin insan eliyle
yapıldığını; güneş, ay, yıldızlar, denizler, dağlar ve nehirler gibi zor şeylerin de daha
güçlü ve daha büyük bir insan tarafından yapıldığını düşünmektedir. Çocuktaki bu
düşüncesi ileride, soyut zekânın gelişmesi ile birlikte, “Allah, yoktan var eden, her
145
Özyılmaz, a.g.e., s. 102.
146
Mualla Selçuk, Çocuğun Eğitiminde Dini Motifler, 2.b., Ankara, TDV Yay., 1991, s. 70.
147
Çoban, a.g.e., s. 133; Kerim Yavuz, Din Eğitimi Dersleri, s. 5.
148
Ay, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım, s. 69; Bilgili, a.g.e., s. 80.
42
şeyi bilen, her şeye gücü yeten, kâinatın tek sahibidir” inancını kolay kabul etmesini
sağlamaktadır. Deneysel psikolojinin kurucusu Piaget’e göre bir çocuğa Allah inancı
verilmese bile, bu sanatsal düşünce yeteneği sayesinde kâinatın bir yaratıcısı ve
yöneticisi olduğunu kolayca bulabilecektir.149 Aynı şekilde Jacquin, içinde yaşadığı
çevre onun zihnine çok güçlü bir Allah fikrini yerleştirmese bile çocuğun, bu
artifisialist düşüncesiyle her şeyin bir yaratıcısı olduğunun farkına varacağını ifade
etmektedir.150
“Allah nasıl bir varlıktır?” sorusuna ise çocuklar: “Allah çok büyüktür”,
“Yüksektedir”, “Kocamandır”, “Çok güçlüdür”, “Bembeyazdır” cevaplarını
vermişlerdir. Nitekim çocuk, Allah’ı bütün soyutluğuyla kavrayamaz. O halde
çocuğa Allah’ı tanıtmak için O’nun zâtını değil yarattıklarını düşünmeyi öğretmek
gerekmektedir. İslam itikâdı bu yöndedir.151 Hatta denilebilir ki, Allah’a inanma ile
ilgili eğitimin başlangıç noktası, çocuğu bu türlü tasavvurlardan kurtarmak olmalıdır.
Çünkü Hz. Lokman’ın çocuğuna öğütlerinde olduğu gibi, Allah kavramı ile ilgili
olarak yapılacak ilk çalışma, Allah’a şirk koşmasının önüne geçmektir.152
Dolayısıyla çocuktaki Allah tasavvurunun oluşumunda bu örnek bize yol gösterici
olmalıdır.
149
Çankırılı, a.g.e., s. 103.
150
Ay, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım, s. 66; Guy Jacquin, Çocuk Psikolojisinin Ana Çizgileri,
Çev. M. Toprak, s. 78.
151
Özyılmaz, a.g.e., s. 100-101.
152
Dodurgalı, a.g.e., s. 301.
43
153
İbn Hacer el-Askalânî, Fethu’l-Barî, 13/383.
154
Özyılmaz, a.g.e., s. 101.
155
Bilgin, a.g.e., s. 153.
156
Mustafa Öcal, “Okulöncesi ve İlköğretim Çağı Çocuklarının Allah Tasavvurları Üzerine Bir
Araştırma”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: 13, Sayı: 2, 2004, ss. 64-65.
157
Çankırılı, a.g.e., s. 11.
44
158
Öcal, a.g.e., s. 60.
159
Dodurgalı, a.g.e., s. 295.
160
Çoban, a.g.e., s. 142; C. Gotthilf Salzman, Nerede Hata Yaptık, Çev. Zeki Karakaya, s. 73.
161
En’am Suresi 6/76-78.
162
Konuk, a.g.e., s. 77.
163
Ay, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım, s. 174.
164
Cihandide, a.g.e., s. 189.
45
yanlış davranışları hemen cezalandırmayıp, tövbe edebilmesi için zaman tanıdığı, iyi
ve beğenilen davranışları kat kat mükâfatlar verdiği anlatılmalıdır.165 Çocuklarla
birlikte yapılan geziler, izlenen belgeseller, Allah’ın eserlerini çocuklara tanıtmak
açısından fırsat olarak değerlendirilmelidir.
165
Ay, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım , s. 169; Halis Ayhan, Din Eğitimi, s. 112-113.
166
Köylü, a.g.m., s. 145-151.
167
Çankırılı, a.g.e., s. 104.
46
168
Çankırılı, a.g.e., s. 105.
169
Konuk, a.g.e., s. 71.
170
Kuran Kursları 4-6 Yaş Öğretici Kitabı-2, 5.b., İzmir, DİB Yay., 2018, s. 73.
47
“Allah” diyerek fısıldayıp şöyle sorulur: “Sesimi görebiliyor musun?” “Hayır” diyen
çocuğa, “Sesimizi göremiyoruz diye bu, sesimizin yok olduğu anlamına gelmez”
cevabı verilir. Daha sonra parfüm sıkar ve çocuğa: “Parfümün kokusunu görebiliyor
musunuz?” diye sorulur. “Hayır” cevabını veren çocuğa, “Kokuyu göremiyoruz diye
bu, kokunun var olmadığı anlamına gelmez” cevabı verilir.
Son olarak çocuğa önemli bir soru soracağımız söylenir ve şöyle sorulur:
“Biz Allah’ı görebiliyor muyuz?” Çocuğun “hayır” cevabından sonra “Şekeri de,
nefesimizi de, parfümü de görmedik ama onların var olduğunu biliyoruz. Allah’ı da
göremiyoruz ama bizim görmememiz O’nun var olmadığı anlamına gelmez. Allah
vardır ve birdir. Fakat biz duyu organlarımızla O’nu algılayamıyoruz.” şeklinde
çocuğun anlayabileceği şekilde açıklama yapılır. Böylece çocuğun tüm duyu
organlarına hitap ederek, soyut olduğu için tam kavrayamadığı bu konu,
somutlaştırarak ve onu düşünmeye sevk ederek açıklanmış olur.
Birinci Evre (5–7 Yaş): Bu evrede çocukların belli belirsiz ve yüzeysel bir
dua anlayışları vardır. Allah ile iletişimlerinin farkında olmasına rağmen dua,
içerikleri anlaşılmadan formüle edilmiş bir şekilde okunmaktadır. Yani duaların
manasını anlamamaktadırlar. Bu evredeki çocuklar duanın belli aralıklarla bir plana
göre yapıldığına inanırlar. Dualarının içeriği daha çok kişisel yani maddi isteklerdir.
Maddi doyumlarının tatmini oluşturur. Allah’la her konuda konuşulabileceğini
düşünürler.
171
TDV İslam Ansiklopedisi, c. 19, TDV Yay., İstanbul, 1994, s. 529.
172
Çoban, a.g.e., s. 154.
173
Konuk, a.g.e., s.18.
48
İkinci Evre (7–9 Yaş): Bu evredeki çocuk duayı hala bir faaliyet olarak
düşünmektedir. Duaların içeriği değişmiştir. Allah‘tan bir şey istemek yerine şükran
duyma almıştır. Bu evredeki çocukların istekleri daha mantıkidir.
Üçüncü Evre (9–12 Yaş): Bu evrede dua Allah ile arasında hakiki bir
iletişimdir. Duanın her dine özgü yapılış tarzı olduğunu fark eder. İnanç sistemlerinin
yalnızca bir parçası olduğunu düşünür.
174
Cihandide, a.g.e., s. 73.
175
M. Doğan Karacoşkun, “Okul Öncesi Dönem Çocuklarında Dua”, Cumhuriyet Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt IX / 1, s. 103–104.
176
Ay, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım, s. 171.
49
şeylerin somut varlıklar olduğu görülmektedir. Çocuklar dua ettiklerinde sanki çok
iyi tanıdıkları bir varlıkla konuşmaktadırlar. Verdikleri cevaplardan, dua ederken çok
samimi oldukları gözlemlenmektedir. Her zaman dua edebileceğimizi belirten
çocuklar olmakla birlikte, çocukların genelinin dua denince, günlük yaşamda
yaptığımız dualar aklına gelmektedir. Bu da yine verdikleri cevapların öğrendikleri
doğrultusunda şekillendiğini bize göstermektedir.
Okul öncesi dönemde çocuk dua etmekten hoşlanır, dua etme isteği çok
kuvvetlidir, yetişkinin okuduğu duayı tekrar edebilir, ezberleyebilir fakat anlamını
henüz çözemezler. Araştırmacılar, okul öncesi çocuklarında dua anlayışını “müphem
ve belirsiz anlayış basamağı” olarak yorumlamışlardır. Okul öncesi çocuklar “dua”
kavramının mahiyetini tam anlayamazlarsa da dua ve ibadetlere karşı çok ilgilidirler.
Araştırıcılar sağlıklı bir din öğretimi ile dua kavramının gelişimi arasındaki olumlu
ilişkiye de dikkat çekmişlerdir.177 Bu dönemde çocuğun dua ile ilgili çok şey
bilmesine ihtiyaç yoktur. Dua eğitimi açısından çocuk lisanı ve samimiyeti ile
çocukça yapacağı dualar önemlidir.178
Dua okul öncesi çocuğun eğitiminde önemli bir yer tutar. Çocuğun duayı her
konuda ve her istediğinde Allah’a yönelmesi olarak öğrenmesi sağlanmalıdır. Bu
yaştaki çocuklara kalıp kısa duaların yanında kendi cümleleri ile dua etmesi
öğretilmelidir. Çocuğun küçük yaştan itibaren Allah’a yönelip bağlanması, O’nu
yanında hissetmesi ve kendisini güvende ve huzur içinde hissetmesini sağlamak için,
dua etmesi tavsiye edilmeli ve ezberleyebileceği kısa dualar öğretilmelidir. Uykudan
önce çocuğa: “Allah’ım! Beni, annemi, babamı, kardeşlerimi ve bütün müminleri
koru” vb. şekilde dua etmesi tavsiye edilmeli ve böyle yaptığı takdirde, meleklerin
onu sabaha kadar koruyacağı anlatılmalıdır. Bunun çocuk ruhundaki olumlu etkisi
kısa zamanda görülecektir.179
177
Selçuk, a.g.e., s. 74.
178
Çoban, a.g.e., s.159.
179
Ay, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım, s. 171.
50
Merhamet kelimesinin anlamını tam ifade eden Türkçe bir kelime yoktur.
Merhamet kelimesi Türkçe sözlüklerde; “acımak”, “esirgemek” ve “bağışlamak”
kelimeleri ile ifade edilmiştir.180
180
Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügat, Doğuş Matbaası, Ankara, 1970.
181
Mustafa Çağırıcı, Diyanet İslam Ansiklopedisi, İstanbul, TDV Yay., 2009, Cilt: XXIX., s. 184.
182
Ahmet Fidan ve diğerleri, Örnekleriyle Türkçe Sözlük, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, Ankara
1996, c. 3, s. 1947.
51
bizim onu vermekle zaten şifa bulacağımız bir şey. Merhamet aslında ilahî
özümüzün insan ilişkilerindeki bir yansımasından ibarettir.”183
183
Kemal Sayar, Açılış Konferansı, Kutlu Doğum Haftası “Hz. Peygamber ve Merhamet Eğitimi”
Sempozyumu (15-17 Nisan 2011), Ankara, DİB Yay., 2014, s. 30.
184
İsmail Karagöz, “Merhamet Kavramı”, Kutlu Doğum Haftası “Hz. Peygamber ve Merhamet
Eğitimi” Sempozyumu (15-17 Nisan 2011), Ankara, DİB Yay., 2014, s. 49; İbn Fâris, Ebu’l-Hüseyin
Ahmed, Mu’cemü Mekâyîsi’l-Lüğa, II, 498, tahkik, Abdüsselam Muhammed Harun, Dâru’l-Cemîl,
Beyrut, tarih yok, I-VI; Levis Me’luf, el-Müncid fî’l-Lügati ve’l-i’lâm, s. 273,513.
185
M. Müfit Uğur, “Bir Duygu Olarak Merhametten Bir Eylem Olarak Merhamete”, Kutlu Doğum
Haftası “Hz. Peygamber ve Merhamet Eğitimi” Sempozyumu (15-17 Nisan 2011) , Ankara, DİB Yay.,
2014, s. 93-94.
186
Erdinç Ahatlı, “Peygamberler Geleneğinde Rahmet ve Merhamet”, Kutlu Doğum Haftası “Hz.
Peygamber ve Merhamet Eğitimi” Sempozyumu (15-17 Nisan 2011) , Ankara, DİB Yay., 2014, s. 182.
187
Karagöz, a.g.m., s. 85-86.
52
Merhamet başta insan olmak üzere bütün canlı varlıklara ve tabiata gösterilen
acıma duygusu olarak tanımlanabilir. Bu duygu insanın düşüncesine ve
davranışlarına etki ederek onu birtakım eylemlerde bulunmaya yöneltir. Merhametli
insanın en önemli özelliği acıyı fark etmesi ve empati kurabilmesidir. İhtiyaç içinde
olanı görmesi, kalbinin sızlaması ve bu ihtiyacı giderme, yani yardım etme arzusunu
içtenlikle duyarak harekete geçmesidir. Dolayısıyla merhametin, farkına varma,
üzüntü duyma ve eylemde bulunma şeklinde üç aşamasının olduğunu söyleyebiliriz.
Merhametin üçüncü aşaması, daha ziyade güçlü bir merhamet duygusuna, kişilik
yapısına, o anki ruh haline, karşıdaki kişiyle ilgili sahip olunan bilgilere, içinde
bulunulan ortama ve şartlara bağlı olarak ortaya çıkar.188
188
Hüseyin Peker, “Merhamet - İbadet İlişkisi (Namaz, Oruç, Zekât, Kurban)”, Kutlu Doğum Haftası
“Hz. Peygamber ve Merhamet Eğitimi” Sempozyumu (15-17 Nisan 2011), Ankara, DİB Yay., 2014, s.
336.
189
Kemal Sayar, Merhamet - Kalbe Dönüş İçin Son Çağrı, 2.b., İstanbul, Timaş Yay., 2008, s. 50.
53
Şahinler’e göre merhamet, yaratıcı Kudret olan Allah’ın var olan ve var olma
imkânı içinde bulunan bütün yaratılmışları kuşatan sonsuzluk; aynı zamanda Allah
ile insan arasındaki anlamlı diyaloğun mühür karakteridir.191 Bu tanımda merhametin
özellikle yaratıcı boyutuna ağırlık verilmiştir.
190
Hayati Hökelekli,” Bir Değer: Merhamet”, Dem dergi, Yıl: 1, Sayı: 4, 2007, s. 78-82.
191
Necmettin Şahinler, Son Merhamet Çağrısı, 1.b., İstanbul, İnsan Yay., 2014, s. 13-14.
192
Nurettin Topçu, İslam ve İnsan/Mevlana ve Tasavvuf, 4.b., İstanbul, Dergâh Yay., 2005, s. 92-93
193
M. Yaşar Kandemir, Örneklerle İslam Ahlâkı, İstanbul, Nesil Yay., 2003, s. 159.
194
Hökelekli, a.g.m., s. 80.
195
Arthur Schopenhauer, Merhamet, Çev. Zekai Kocatürk,1.b., İstanbul, Dergâh Yay., 2007, s. 53.
54
1.2.1.3.1. Rahmet
Rahmet sözlük anlamı olarak incelik, acıma, şefkat etme, merhamet etme,
affetme ve mağfiret manalarına gelir. Rahmet kökünden gelen terahhüm ve terhîm,
bir kimse için Allah’ın rahmetini dileme demektir. Yine aynı kökten gelen istirham,
rahmet dileme, rahmet isteme manalarına gelir.197
“Anlamı oldukça geniş olan rahmet kelimesinin dilimizde tam olarak karşılığı
yoktur. Bununla beraber Arapçada ifade ettiği manalara yakın olarak “acımak” ve
“esirgemek” gibi kelimelerle izah edilmek istenmişse de, eksiktir. Acımak, derinliği
olmayan sadece insanlarda var olan bir histir. “Allah rahmet sahibidir” dediğimizde,
affeden ihtiyaçları gören, şifa veren gibi manalar hemen zihnimize akar. “Acımak”
kelimesini Allah hakkında kullanmak caiz ise, acıdığı için affeden, acıdığı için
lütfeden, acıdığı için sıhhat veren gibi tamamlayıcı manalar rahmetin içerisinde tabii
olarak vardır. Şu halde rahmeti sadece “acımakla” tercüme etmek kesinlikle doğru
olmaz. Çünkü bu durumda rahmet kelimesinin manasını daraltmış oluruz. Rahmet’i
“esirgemek” kelimesiyle de tercüme etmek doğru değildir. ”Benden onu esirgedin”
ve “Beni esirgemiyorsun” cümlelerinden de anlaşıldığına göre esirgemek
“kıskanmak” ve “korumak” manalarına gelir. Bu sebeple “esirgemek” kelimesi
196
Nevzat Tarhan, “Eğitimde Merhametin Rolü”, Kutlu Doğum Haftası “Hz. Peygamber ve
Merhamet Eğitimi” Sempozyumu (15-17 Nisan 2011) , Ankara, DİB Yay., 2014, s. 315.
197
Abdülhamit Birışık, TDV İslâm Ansiklopedisi, Rahmet md, C: 34, s. 419.
198
Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Dinî Kur’an Dili, Cilt: 1, İstanbul, Eser Kitabevi, 1992, s. 32-33.
55
rahmetin tercümesi olmak şöyle dursun, takdiren tefsiri dahi olamaz.” Bu tefsirden
yola çıkarak Allah’ın rahmeti, kullarına acıması, şefkat etmesi, onlara ihsanda
bulunarak nimetler vermesi anlamına gelir. İnsanların birbirlerine rahmeti ise kalp
yumuşaklığı ve şefkat göstermek şeklinde anlaşılabilir.
Allah açısından rahmet; insanlara her türlü nimetleri ihsan etmek, sıkıntı, bela
ve musibetlerden korumak, kusur ve günahları affetmek, insanlar açısından rahmet;
iyi kalpli, yumuşak davranışlı, şefkatli, iyiliksever, yardımsever, hoşgörülü ve
affedici olmak anlamlarına gelir.
Karagöz, a.g.m., s. 50., Hazin, Ali b. Muhammed, Lübâbü’t-Te’vîl fî Me’âni’t-Tenzîl, II, 569,
200
Kur’an-ı Kerim’de yüzden fazla yerde geçen rahmet kelimesi terim olarak,
Cenâb-ı Hakk’ın kâinattaki bütün canlıları yoktan var etmesi, görüp gözetmesi,
mümin kâfir ayrımı yapmaksızın onları her an sayısız maddî ve manevî nimetlerle
rızıklandırması, yarattıklarına karşı merhametli ve lütufkâr olması, ahirette de
inananların günahlarını bağışlayıp cehennem azabından koruması ve onları ebedî
cennetlerinde sınırsız nimetlere mazhar etmesi manalarına gelmektedir.202
Rahmet kelimesi anlam zenginliğine sahip bir kelime olup; Kur’an’da aslî
manasının dışında farklı ve birbiriyle bağlantılı birçok anlamda kullanılmıştır.
Bunları şu şekilde sıralayabiliriz:203 “Allah’ın lütfu, ihsanı, maddî ve manevî
nimetleri, sevap, mükâfat, cennet ve nimetleri, vahiy, peygamberlik, Kur’an, iman,
islam, yağmur, rızık, afiyet, yardım, Allah’ın Peygamber’e geçmiş ile ilgili bilgiler
vermesi, rikkat, yumuşak kalpli olma, sevgi, şefkat, duanın kabul edilmesi, af ve
mağfiret, suçları bağışlama imkânı, günahtan koruma, ferahlık, rahatlık, sıkıntıdan
kurtulma, imanda sebat ettirme, Allah’ın müminleri kâfirlerin şerrinden kurtarması,
cehennem azabından kurtuluş”. Tüm bu manaları örnekleriyle beraber “Kur’an-ı
Kerim’de Merhamet Konusunun İşlenişi” bölümünde ele alınmıştır.
201
Raşit Küçük, “Sevgi Eğitiminde Merhametin Yeri ve Önemi”, Kutlu Doğum Haftası
“Hz.Peygamber ve Merhamet Eğitimi” Sempozyumu (15-17 Nisan 2011), Ankara, DİB Yay., 2014, s.
349.
202
Sami Sakarya, Kur’an-ı Kerim’de Zikredilen Rahmet Tecellileri, Yayınlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, 2017, s. 3.
203
Karagöz, a.g.m., s. 59-60.
204
Ferhat Koca, “Rahmet ve Merhamet Çağrısı Olarak İslam”, Hz. Peygamber ve Merhamet Eğitimi,
Ankara, 1.b., DİB Yay., 2011, s. 67.
57
aracılığıyla bize her işin başında bir rahmet hatırlatması vardır. Şunu da ilave edelim
ki Kur’an-ı Kerim’in savaşmaya izin veren ve müşriklere kesin bir uyarı içerdiği için
besmele ile başlamayan Tevbe Suresinde bile Allah’ın rahmet ve merhameti yanlış
yolda olanları sarmalamaktadır. Zaten surenin sadece adı bile bu gerçeğe atıfta
bulunan yüklü bir anlam taşımaktadır.205
Rahmeti her şeyi kuşatan anlamına gelen Rahman sıfatı, sadece Allah için;
Rahim sıfatı ise Allah’tan başkası için de kullanılabilir. Bundan dolayı Allah,
dünyanın Rahman’ı, ahiretin Rahim’idir, denilir. Çünkü O’nun dünyada lütfu
müminlere ve kâfirlere, ahirette ise sadece müminlere tahsis edilmiştir.206
Yüce Allah, Rahman oluşunun rahmeti kendisine ait iken Rahîm olmasıyla
rahmetinden irade sahiplerine de bir pay vermiştir. Bitkilerin, hayvanların anatomisi
ve uzuvlarının faydalarıyla ilgili ilimlerde Allah’ın Rahman oluşunun nice
inceliklerini görürüz. Ahlâk ilminde, insanların icat ettiği buluşlar, eserler çalışarak
kazanılan işlerde Rahîm sıfatının etkilerini okuruz. Başlangıçta çalışana ve
çalışmayana bakmadan varlık âlemine göndermek ve o şekilde idare etmek Rahman
oluşunun bir rahmetidir. Daha sonra çalışanlara çalıştıkları maksatlarını da ayrıca
bağışlamak Rahîm oluşun bir rahmetidir. Rahman oluşun rahmeti olmasaydı biz
205
Şahinler, a.g.e., s. 15.
206
Ramazan Altıntaş, “Alemlere Rahmet: Hz. Muhammed (AS)”, Hz. Peygamber ve Merhamet
Eğitimi, DİB Yay., 2001, s. 27; Râgıb el-İsfehânî, el-Müfredat, İstanbul, 1968, s.279.
207
Koca, a.g.m., s. 68; Muhammed A’lâ b. Ali et-Tehânevî, Keşşafu Istılâhâti’l-fünûn, Beyrut ts.,
Dâru Sadr, II, 588.
58
Rahim kelimesi ra-hi-me fiil kökünden türetilmiş bir isimdir ve her ne kadar
anne rahmi anlamına gelse de kelimenin kök anlamı olan rahmet-merhametle ilintisi
bulunmaktadır. Başka bir kelime yerine rahim kelimesinin seçimi, engin bir
merhamet eseri olarak yaratılan insanın dünyaya gelirken merhamet düzeyi yüksek
bir varlık olan anneye teslim edilmesi ve bu süreci de merhameti simgeleyen rahim
içinde tamamlamasına işaret etmektedir. Rahîm kelimesinin merhamet ile ilişkisini,
“Rahîm, Rahman isminden türetilmiştir. Onun hakkını kim korursa (sıla ve iyilik
ederse), Allah ona ihsan eder. Kim de onun hakkını korumazsa (sıla ve iyilik
etmezse), Allah ondan ihsanını keser”210hadisi de açıkça ortaya koymaktadır.211
Rahim kelimesi, anne rahminden hareketle kan bağını ifade eden “akrabalık”
anlamında da kullanılmaktadır. Bu kelimeden türeyen “sıla-i rahim” akrabaları
ziyaret etme, onlarla ilişkiyi devam ettirme anlamlarında kullanılmaktadır. Ancak
tamlamayı tam olarak Türkçeye çevirdiğimizde “rahmi bağlamak” anlamı karşımıza
208
Karagöz, a.g.m., s. 73-74.
209
Pekcan, a.g.m., s. 70-71.
210
Ebû Dâvûd, Zekât, 45; Tirmizi, Birr ve Sıla, 16.
211
Muhiddin Okumuşlar, “Merhametin Kaynağı: Vehbî mi Kesbî mi?”, Kutlu Doğum Haftası “Hz.
Peygamber ve Merhamet Eğitimi” Sempozyumu (15-17 Nisan 2011), Ankara, DİB Yay., 2014, s. 144.
59
Merhametin dinî ve ahlâkî değerler sahasında özel bir yeri vardır. Yüce
Allah’ın doksan dokuz ismi içinde besmele ile iki rahmet sıfatını öne çıkarması,
akabinde Fatiha Suresinde yine aynı iki rahmet sıfatını zikretmesi, insanoğluna
Allah’tan sonra en merhametli varlığın; annenin bebeğini taşıdığı yere rahim
denmesi merhamet kavramının önemini belirtmesi açısından dikkate değerdir. Bu da
bize Allah’ın varlıkla ilişkisinin merhamet üzere kurulduğunu, insanların da
birbirleriyle ve diğer varlıklarla ilişkisinin yine merhamet üzere kurulması
gerektiğini göstermektedir.
Dinde ve genel olarak terbiyede iki kaynak üzerinde durmak gerekir: Biri
yaradılış, diğeri edinme (kesb). Yaratılış Allah’tandır. Onda insanın kendisinin
katkısı yoktur. Yaratılış iyiye ve yararlıya doğru bir eğilim, bir kuvvet taşır. Edinme
ise, insanı etkileyen iç ve dış şartlarla değişen duygulara, heyecanlara ve zihin
faaliyetlerine bağlı olduğu için, yaratılışa aykırı eğilimlere de yönelebilir.213
Dolayısıyla insan duygu ve davranışlarının kaynağının, fıtrî veya kesbî yönü
olabileceği gibi, her ikisinin de birlikte olabileceği ifade edilebilir.
212
Okumuşlar, a.g.m., s. 150.
213
Bilgin, a.g.e., s. 25-26.
60
topluluk için alınacak dersler vardır.”214 Bu ayette Allah’ın insanın içine merhamet
duygusunu yerleştirdiği ve bu duygunun Allah’ın delillerinden olduğu
vurgulanmaktadır.
214
Rum Suresi, 30/21.
215
Buhari, “Edeb” 19.
216
Buhari, “Edeb” 13, Tirmizi “Birr” 16.
217
Sula, a.g.m., s. 121.
218
Okumuşlar, a.g.e., s. 39.
219
Muhiddin Okumuşlar, a.g.m., s. 144.
220
Muhiddin Okumuşlar, a.g.m., s. 143.
61
merhamet, aynı zamanda farkında olmadan, benimsediği ilk duygudur. 221 Dolayısıyla
çocuğun, henüz anne karnındayken bu duyguyla tanışması dikkate değer bir
gerçekliktir.
Sonuç olarak tüm varlıkları rahmetinin eseri olarak yaratan Allah, Rahman
ismiyle yarattığı her varlığın doğasına merhamet duygusu yerleştirmiştir. Bu yönüyle
merhamet vehbî kabul edilebilirken insanın merhamet davranışlarını öğrenmeden
merhametli davranması mümkün olmadığı için kesbî kabul edilmelidir. Daha açık bir
ifadeyle merhamet hem vehbî hem de kesbî yönü olan bir duygu ve davranış
biçimleri dizgesidir.224 Yaratılışta var olan bu duygunun çocuğun hayatında
yerleşmesi ve gelişmesi için, anne baba ve eğitimciler tarafından öğretilmesi ve
eğitilmesi gerekmektedir.
221
Oğuzhan Tan, Öğrenilmiş Merhametsizlik, Hz. Peygamber ve Merhamet Eğitimi, Ankara, 1.b.,
DİB Yay., 2011, s. 27.
222
Nurettin Topçu, Yarınki Türkiye, İstanbul, 7.b., Dergah Yay., 2010, s. 47.
223
Okumuşlar, a.g.m., s. 145-146.
224
Okumuşlar, a.g.m., s. 151.
62
225
Nurettin Topçu, Ahlâk, İstanbul, 1.b., Dergâh Yay., 2005, s. 95.
226
Topçu, Ahlâk, s. 95.
227
Büyük Türkçe Sözlük, “Adalet”, Ankara, TDK Yay., 2009, s. 35.
228
Dinî Kavramlar Sözlüğü, “Adalet” , Ankara, DİB Yay., 2007.
229
Fersahoğlu, Mehmed Akif Demir, a.g.e., s. 98.
63
230
Topçu, Ahlâk, s. 96-97.
231
Sayar, a.g.e., s. 71.
232
Arthur Schopenhauer, a.g.e., s. 82-83.
233
Kandemir, a.g.e., s. 159-160.
64
başka bir kişinin ya da başka bir grubun özelliklerini kabullenerek onunla ilişki
kurmak anlamını taşımaktadır. Sosyolojideki empati ise; toplumsal, kültürel, sosyal
anlamda alt kültür grubunda bulunan insanların benzerliklerini kabul edip onunla
iletişim kurmayı başarmasıdır.234
Nurettin Topçu’ya göre empati merhamet ile eşdeğer bir duygu değildir.
Kendimizi acınan varlığın yerine koyarak böyle bir karşılaştırmadan ortaya çıkan
sonuç biraz da bencilcedir. Çünkü empatinin etkisi kendimizin acınası o hale
gelebilme düşüncesidir. Kendimiz için duyduğumuz korkunun değişik bir
yüzüdür.236 Fakat merhamet ve empatinin tanımlarını değerlendirdiğimizde bu
düşüncenin doğru olduğunu kabul edemeyiz. Çünkü merhamet kelimesi kavram
olarak başkalarının duygularını dikkate almak ve onu anlamaya çalışmak, onun istek
ve ihtiyaçlarını göz önüne almak ve sonuçta onu incitmemeye çalışmak 237 anlamına
gelmektedir. Bu tanımdan hareketle merhamet ve empatinin eşanlamlı iki kavram
olduğunu söyleyebiliriz.
234
Tarhan, a.g.m., s. 319-320.
235
Tarhan, a.g.m., s. 323.
236
Topçu, Yarınki Türkiye, s. 47.
237
Tarhan, a.g.m., s. 319.
65
Çocukta empati, doğal eğilim olarak vardır. Bir insan empati yapamıyorsa, bu
konudaki yetenekleri gelişmemiş, körelmiştir. Empati genetik olarak kodlanmıştır,
doğuştan var olan bir eğilimdir; yetenek değildir. Eğilim beslenirse güçlenir, beceri
haline gelir, beslenmezse yok olur gider. Bu nedenle empati duygusunu çocuklukta
beslemek gerekir.238
238
Nevzat Tarhan, Toplum Psikolojisi, 2.b., İstanbul, Timaş Yay., 2010, s. 212.
239
Hayati Hökelekli, Psikoloji, Din ve Eğitim Yönüyle İnsanî Değerler, 1.b., İstanbul, Dem Yay.,
2013, s. 199.
240
Seyit Avcı, Yaratılana Şefkat ve Merhamet, 1.b., İstanbul, Erkam Yay., 2006, s. 16; Beyhakî,
Şuabü’l-İman (nşr. Muhammed es-Saîd), c. VI, s. 264.
66
İsar, bir şeyi veya bir kimseyi diğerine üstün tutma, tercih etme manasına
gelir. İmanın doğurduğu isar, terim olarak; bir kimsenin, kendisi ihtiyaç içinde
bulunsa bile sahip olduğu imkânları başkalarının ihtiyacını karşılamak üzere
kullanması, başkalarının yararı için fedakârlıkta bulunması demektir. Bir başka
deyişle, kişinin başkasının yarar ve çıkarını kendi çıkarına tercih etmesi veya bir
zarardan öncelikle onu koruması anlamına gelir.243
Kur’an’da 6 yerde geçen isar, kelime anlamıyla bir şeyi diğerine tercih
etmektir. Kur’an düşüncesinin temel kavramlarından biri olarak ve terminolojik
manada isar ise Haşr Suresi’nin 9. ayetinde geçer ve tanımı bizzat bu ayet tarafından
verilir. Ayette şöyle buyurulmuştur: “Ensar, kendileri ihtiyaç içinde oldukları halde
muhacirleri öz nefislerine tercih etmişlerdir.”244 Buna göre isar, maddî ve ruhî
alanlarda diğer insanları kendi nefsine tercih etmektir. Kur’an merhametin en ileri
boyutunu ifade eden isarı, Hicret’i anlatırken gündeme getirmekte ve onu ensarın
muhacirlere gösterdikleri fedakârlığın adı olarak anmaktadır. Yine aynı ayete göre
isar, insanın doymazlık ve cimrilikten kurtulmuşluğunun en mükemmel belirişi ve
peygamberlerin ahlâkî varlıklarının özüdür.245 Peygamberler de ümmetlerini kendi
nefislerine tercih ederek bizlere örnek olmuşlardır.
241
Uğur, a.g.m., s. 94-95.
242
Hökelekli, a.g.m., s. 79.
243
Mehmet Fatih İldeş, “İsâr: Ben(lik) Değil Önce Sen”, Diyanet Aylık Dergi, Eylül 2014, sayı: 285,
s. 13.
244
Haşr Suresi, 59/9.
245
Şahinler, a.g.e., s. 93.
67
246
İldeş, a.g.m., s.15.
247
Buharî, Edeb, 27; Müslim, Birr, 66.
248
Şahinler, a.g.e., s. 27-28.
249
Beled Suresi, 90/17-18.
68
Kur’an-ı Kerim’de rahmet kelimesi 114 yerde geçerken, 260 ayette Allah’ın
Rahman ve Rahim isimleriyle aynı kökten gelen çeşitli isim ve fiiller yer almakta, bu
ayetlerin büyük kısmında Cenab-ı Hakk’ın müminlere, genel olarak insanlara ve
diğer varlıklara yönelik lütuf ve ihsanlarından söz edilmektedir.250 Dolayısıyla
rahmet kelimesi; Allah’ın kullarına lütfu, ihsanı, nimet vermesi ve onlara hayır ve
iyilik ulaştırması anlamlarında kullanılmıştır. Rahmet kavramının Kur’an’da hangi
manalarda kullanıldığına, çalışmamızın “Rahmet” başlıklı bölümünde geniş olarak
yer verilmiştir.
250
Fatmanur Biberci, 2–7 Yaş Arası Çocuklarda Sevgi ve Merhamet Değerlerinin Hadisler Işığında
Öğretimi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya,
2010, s. 79.
251
En’am Suresi, 6/54.
252
Nur Suresi, 24/14.
253
Nur Suresi, 24/20.
254
Nahl Suresi, 16/89.
69
(Kur’an), elbette müminler için bir hidayet ve bir rahmettir.”255 “Sen, bu kitabın sana
verileceğini ummuyordun. Ancak o, Rabbinden bir rahmet olarak sana verildi. Öyle
ise kâfirlere sakın arka çıkma.”256
255
Neml Suresi, 27/77.
256
Kasas Suresi, 28/86.
257
Enbiya Suresi, 21/107.
258
Tevbe Suresi, 9/128.
259
Âl-i İmran Suresi, 21/107.
260
Fetih Suresi, 48/29.
261
Şahinler, a.g.e., s.33.
70
Kur’an-ı Kerim, aile yuvasını iki önemli duygu üzerine inşa etmiştir: Sevgi ve
merhamet. Nitekim konuyla ilgili olarak Kur’an’da şu ifadeler geçmektedir: “
Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda
bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin)
delillerindendir.”263 Sevgi ve merhamet duyguları ailede huzurun kaynağıdır ve bu
ilkeler rahmetin kaynağı olan Rabbimizin ayetlerindendir.
262
İsra Suresi, 17/24.
263
Rum Suresi, 30/21.
264
Koca, a.g.e., s. 67.
71
Aynı konuyla ilgili bir diğer hadiste şöyle buyurulur: “Cenâb-ı Hak rahmetini
yüz parçaya ayırdı; bunun doksan dokuzunu kendi yanında tuttu, bir cüz’ünü de
yeryüzüne indirdi. İşte bu bir cüz rahmet sebebiyle yaratıklar birbirine merhamet
ederler.”267 Hadisten Yüce Allah’ın merhamet duygusunu sadece insanlara değil, tüm
yarattıklarına bahşettiğini anlaşılmaktadır. Ayrıca bu hadis-i şeriften Allah’ın
rahmetinin büyüklüğü müşahede edilmektedir.
Hz. Peygamberi, torunu Hasan’ı öperken gören bir kişi “benim on çocuğum
var ama şimdiye kadar hiçbirini öpmedim” deyince Hz. Peygamber, “Merhamet
etmeyen merhamet görmez” buyurmuştur.268 “Onlara merhametle sevgiyle
davranmazsan o çocuklar sevgiyi merhameti öğrenemez ve sen de dâhil olmak üzere
hiç kimseye merhamet gösteremezler” demek istemiştir.269 Hadis bu şekilde de
anlaşılmaktadır fakat burada özellikle belirtilmek istenen, Rahman’ın merhametini
hak etmenin, yaratılışımızda var olan bu merhameti tüm yaratılmışlara
yansıtmamızla bağlantılı olduğudur. Allah’ın rahmetine layık olmak isteyen kimse
merhameti elden bırakmamalıdır. Nitekim “Allah merhametli olanlara rahmetle
muamelede bulunur. Öyleyse sizler yeryüzündekilere karşı merhametli olun ki,
265
Küçük, a.g.m., s. 351.
266
Buharî, Edeb, 13; Tirmizî, Birr, 16.
267
Buharî, Edeb, 19; Müslim, Tevbe 17.
268
Buhari, Edeb, 18; Müslim, Fedâil, 65.
269
Tan, a.g.m., s. 28.
72
İbn Mes’ud’dan gelen bir rivayette merhametli olmanın, kâmil imanın rüknü
sayıldığını görmekteyiz. Bir gün Peygamber Efendimiz ashabına: “Merhametli
olmadıkça iman etmiş sayılmazsınız.” buyurmuşlardı. Ashâb-ı kirâm: ”Bizler
merhametli insanlarız.” dediler. Bunun üzerine Allah Rasûlü: “ Bu (dediğiniz)
merhamet, birinizin kendi arkadaşına gösterdiği merhamet değildir. Şüphesiz (benim
kastettiğim) merhamet, bütün insanlara ve her şeye karşı merhametli olmaktır.”
buyurdular.271 Bu hadis-i şerif, mahlûkata merhametli olmanın önemini açıkça
ortaya koyması bakımından dikkate değerdir.
270
Tirmizi, Birr, 16.
271
Pekcan, a.g.m., s. 73; Heysemî, VIII, 187.
272
Müslim, Cennet, 63.
73
273
Buhari, Edeb, 27; Müslim, Birr, 66.
274
Tirmizi, Birr, 15.
275
Ebû Dâvud Edeb, 58; Tirmizi, Birr, 16.
276
Özpınar, a.g.m., s. 222.
74
Nevzat 5
Belinay 6
Eslem Rana 5
Esma 4
Fatma Zehra 6
Hatice 6
Emine Yağmur 5
Tülay 5
Zeynep 6
Selahattin Eren 5
Muhammed 4
Tablo-1: Araştırmanın evrenini oluşturan çocukların yaşlarının listesi
277
İbrahim Arslanoğlu, Bilimsel Yöntem ve Araştırma Teknikleri, 1.b., Ankara, Gazi Kitabevi, 2016, s.
100.
278
Halil Seyidoğlu, Bilimsel Araştırma ve Yazma El Kitabı, 9.b., İstanbul, Güzem Can Yay., 2003, s.
37.
76
Ali Yıldırım ve Hasan Şimşek, Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma Yöntemleri, 6.b., Ankara, Seçkin
279
280
Recai Doğan, “Merhamet Eğitimi’ (Neliği) Üzerine Bazı Düşünceler”, Kutlu Doğum Haftası “Hz.
Peygamber ve Merhamet Eğitimi” Sempozyumu (15-17 Nisan 2011), Ankara, DİB Yay., 2014, s. 101-
102.
281
Mehmet Görmez, “İşgal Altındaki Kalpler ve Merhamet Eğitimi”, Hz. Peygamber ve Merhamet
Eğitimi, 1.b., Ankara, DİB Yay., 2011, s. 15.
78
282
Doğan, a.g.m., s. 106-107.
283
Doğan, a.g.m., s. 102.
79
İnsanın sosyal bir varlık konumuna geçişinde rol oynayan etkenlerden biri de
toplumun sahip olduğu değerleri bireye aktarmasıdır. Bu değerler içinde merhametin
önemli bir yeri vardır. Tarihsel olarak incelendiğinde merhametin, toplumun sahip
olduğu medeniyet tasavvurunun oluşturulmasında ve toplumsal ilişkilerinde merkezi
bir öneme sahip olduğu görülecektir. Merhamet, bireyin sosyalleşmesinde önemli bir
değişkendir. Dolayısıyla merhamet eğitimi sosyal ve kültürel temelleri olan bir
eğitimi ifade eder.286
284
Doğan, a.g.m., s. 102-103.
285
Doğan, a.g.m., s. 103.
286
Doğan, a.g.m., s. 103-104.
80
287
Doğan, a.g.m., s. 104.
288
Doğan, a.g.m., s. 108.
289
Sayar, a.g.m., s. 36.
81
Bir kişinin merhamet eğitimine ve merhametin bir ahlâk olarak yer etmesine
ilk önce kendi nefsine karşı merhametli, şefkatli ve nezaketli olmasıyla başlamak
gerekir. Kendisine merhameti olmayanın, başkasına şefkat göstermesi beklenmez.
Kişinin nefsine karşı merhametinin en güzel tezahürü, onu şirk, küfür, isyan, günah,
zulüm gibi helak edici tehlikelerden uzak tutması; iman, islam, güzel ahlâk, amel,
başkalarına yardım gibi güzel vasıflarla mücehhez kılmasıdır.291
290
Doğan, a.g.m., s. 109.
291
Özpınar, a.g.m., s. 207-208.
292
Tan, a.g.m., s. 37.
82
293
Buharî, Edeb, 27; Müslim, Birr, 66.
294
Ebu Davud, Taharet,4.
83
Allah Resulü hicret esnasında Hz. Ebû Bekir ile birlikte Medine’ye doğru yol
alırken Kureyş’in başlarına ödül olarak koyduğu yüz deveye tamah eden Surâka
onları yakalamak istemiş ama her teşebbüsünde atının ayakları kuma gömülmüştü.
Bu işte ilahî bir koruma olduğunu anlayan Surâka Hz. Peygamber’den bir emân
mektubu alarak çekip gitti. Yıllar sonra Surâka Mekke’nin fethinin ardından İslam’ın
zaferini görüp Müslüman oldu ve Efendimizin kendisine verdiği emânla birlikte
O’nun (SAV) yanına geldi. Allah Resulü, hicrette Surâkâ’nın canına kastetmiş
olmasından bahis bile açmadı ve engin merhametiyle, gönülleri meftûn eden
şefkatiyle Surâkâ’nın kalbini fethetti.297
295
Müslim, İman, 346.
296
Buharî, Tevhid, 36; Müslim, İman, 326-327.
297
Ahatlı, a.g.m., s. 184.
84
de yanağının sarılması, diş etine kılıç saplanması gibi acılara maruz kalmıştır. Fakat
tüm bunlara rağmen, sığındığı dağın yamacında ellerini kaldırır ve bütün bunlara
neden olan Mekkeli müşrikler hakkında “Allah’ım! Benim halkımı bağışla! Çünkü
onlar bilmiyorlar”298 diye dua ederek bizlere merhametin en yüksek derecesini
göstermiştir.
Bir gün hutbede iken Allah Rasulü, konuşmasını kesti, aşağıya indi. Herkes
ne oluyor diye bakarken, o torunları Hasan ve Hüseyin’i alıp yukarıya çıkarttı ve
yanına oturttu. Bütün ashabına engin merhametinin örnekliğini sunarak dedi ki: “Şu
298
Buhârî, İstitâbetü’l-mürteddîn, 5; Müslim, Cihâd, 105.
299
Buhârî, Bed’ü’l-halk, 7; Müslim, Cihad, 111.
300
Câmiû’s-sağîr, 2/2285.
301
Şahinler, a.g.e., s. 71.
302
Tirmizî, Birr ve Sıla, 12.
85
Hz. Peygamber, toplumun önemli bir kesimini teşkil eden kadınlara şefkat ve
merhametle muamele etmiş, müslümanlara da bunu tavsiye etmiştir. Nitekim bir
hadisinde: “Kadınlara iyi davranmanızı tavsiye ediyorum; vasiyetimi tutunuz. Zira
kadınlar kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Kaburga kemiğinin en eğri yeri üst
303
Tirmizî, Menâkıb, 30.
304
Buhârî, Cenâiz, 44.
305
Buhârî, Edeb, 22.
306
Buhârî, Cenâiz, 79; Ebû Dâvud, Cenâiz, 5.
86
tarafıdır. Eğri kemiği doğrultmaya kalkarsan kırarsın. Kendi hâline bırakırsan, yine
eğri kalır. Öyleyse kadınlar hakkındaki tavsiyemi tutunuz”307 buyurarak,
yaratılışlarını dikkate alan bir anlayışla onlara merhametli davranmayı, kusurlarına
tahammül edip sabır göstermeyi tavsiye etmiştir.
307
Buhârî, Nikâh, 80; Müslim, Radâ, 60; Tirmizî, Talak ve Lian, 12.
308
İbn Mâce, Nikâh, 50.
309
Tirmizî, Birr ve Sıla, 70.
310
Müslim, Hac, 147. Ebû Dâvud, Menâsik, 56.
311
Özpınar, a.g.m., s. 211.
312
Buhârî, Edeb, 111,116; Müslim, Fedâil,72,73.
313
Özpınar, a.g.m., s. 212.
87
314
İbn-i Mâce, Edeb, 6.
315
Buhârî, Edeb, 24; Talak,14.
316
Tirmîzî, Birr, 14/1917.
317
Müslim, Cuma, 43; İbn Mâce, Mukaddime, 7.
318
İbn Hanbel, Müsned, V, 250.
319
Özpınar, a.g.m., s. 215.
320
İbn Hanbel, Müsned, II, 263, 387.
88
321
Tirmîzî, Birr ve Sıla, 44.
322
Özpınar, a.g.m., s. 215.
323
Buhârî, Şürb,9; Müslim, Selâm, 153.
324
Buhârî, Enbiya,54; Müslim, Birr, 135.
325
Müslim, Libas, 107.
89
326
Ebû Dâvûd, Cihâd, 44/2549.
327
Buhârî, El-Edebü’l-Müfred, 139.
328
Ebû Dâvûd, Cihad, 112.
329
Buhârî, Zebaih ve’s-Sayd,25; İbn Mâce, Zebâih, 10.
330
Buhârî, El-Edebü’l-Müfred, 139.
331
Ebû Dâvûd, Cihad, 51.
332
Özpınar, a.g.m., s. 220.
333
Özpınar, a.g.m., s. 219.
334
Müslim, Müsakat,7.
90
3.5.1. Aile
335
Buhârî, Mezâlim, 23; İbn Mâce, Edeb, 8.
336
Buhârî, Vudû, 68.
337
Özpınar, a.g.m., s. 220-221.
338
Buhârî, cihad, 71; Müslim, Fadâil, 11; Hac, 504.
339
Buhârî, Menâkıb, 25; Tirmîzî, Menâkıb, 6.
91
Eğitimin en iyi gerçekleştirileceği yer ailedir. Birey, ilk dinî ve ahlâkî bilgi ve
tutumları ailesinden öğrenir ve öğrenmeler kolay söküp atılamayacak kadar derin bir
şekilde yerleşir. Günlük hayatta “huy” dediğimiz karakter vasıflarının pek çoğunun
temeli çocuklukta aile vasıtasıyla atılır. Çocuk sadece insanlarla değil, yüce
yaratıcıyla ve eşya ile olan ilişkilerinin esasını da burada öğrenir. Cömertlik,
cimrilik, temizlik, düzenlilik, sosyallik, merhamet, kıskançlık, paylaşma, doğruluk
gibi değer ve alışkanlıkların kazanılması hep çocukluktaki eğitime bağlıdır.342
Çocuğun ileride nasıl bir kişiliğe sahip olacağı, büyük oranda küçük yaşlarda aldığı
terbiyeye bağlıdır. Kısacası aile, çocuk eğitiminde her zaman ilk sıradaki önemini
korumaktadır.
Ailenin önemini daha iyi açıklamak üzere fıtrat hadisini tekrar hatırlamakta
yarar görüyoruz. Peygamberimiz (SAV) şöyle buyuruyor: “Her çocuk İslam fıtratı
üzere (Allah’a inanamaya ve İslam dinini kabule eğilimli olarak) doğar. Sonra anne
ve babası onu Yahudi, Mecusi veya putperest yapar. Eğer anne ve babası Müslüman
iseler, çocuk da Müslüman olur.”343 Çünkü burada, aile müessesinin etkisi açık bir
şekilde ortaya konulmakta ve ailenin çocuk üzerinde, onu İslam dinini kabullenmeye
yatkın bir şekilde yaratılmış olmasına rağmen, Hristiyanlaştıracak, Yahudileştirecek
kadar söz sahibi olduğu vurgulanmaktadır.344
340
Rahime Beder Şen, “Ailede Anne ve Baba Rolleri”, Diyanet Aylık Dergi, S. 195, Yıl:2007, s. 39.
341
Bilgili, a.g.e., s. 125.
342
Mehmet Zeki Aydın, “Aile ve Çocuk Eğitiminde Öncelikli İlkeler”, Çocuk ve Çocukluk Deneme
Kitabı Dünyadan Büyüktür Çocuk, İstanbul, Çocuk Vakfı Yay., 2011, s. 257-258.
343
Buharî, Cenâiz,79; Müslim, Kader, 25.
344
Ay, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım, s. 119-120.
92
345
Ay, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım, 20.b., İstanbul, Timaş Yay., 2005, s. 127; Jean Jacques
Rousseau, Emil Yahut Terbiyeye Dair, s. 258.
346
Sayar, a.g.m., s. 36.
93
Aile içinde, çocuk eğitiminde ilk sırayı anne almaktadır. Çünkü çocuk
yetiştirilmesinde annelik içgüdüsünden dolayı kadın, erkekten daha elverişlidir.
Çocuğun eğitiminde en önemli görevin annelere ait olduğu hususunda Rousseau
şöyle demektedir: “Birinci ve en mühim terbiyenin kadınlara ait olduğu su götürmez.
Eğer tabiatın Hâlikı bu terbiyeyi erkeklere tahsis etseydi, onlara çocukları beslemek
için süt de ihsan ederdi.”348 Nitekim çocuk merhamet duygusunu ilk önce annesinin
karnında tatmakta, daha sonra yine annesinin şefkatli kucağında merhameti
hissetmektedir. Şunu da belirtelim ki, çocuğun şahsiyet gelişiminde ve merhamet
gibi duyguların kazanılmasında rol model olması sebebiyle baba da büyük önem
taşır. Bu yüzden baba da bu konuda üzerine düşen görevi yerine getirmeli ve anneye
destek olmalıdır.
347
Uğur, a.g.m., s. 92-93.
348
Ay, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım, s. 127; Muhammed Kutub, Kur’an Araştırmaları, I. c.,
s.38.
349
Çoban, a.g.e., s. 187.
350
Rum Suresi, 30/21.
94
Çocuk, hayatının ilk yıllarında sadece aile bireyleri değil, çevresindeki diğer
insanlarla da iletişim kurar ve onları gözlemler. Bu nedenle yakın çevresindeki
insanların çocuğa yaklaşımları ve çocukla geçirdikleri sürenin uzunluğu, çocuğun
merhamet değerini öğrenmesi açısından en az ailesi kadar etkili olabilir.
351
Çoban, a.g.e., s. 90.
352
Buhari, Enbiya, 50; Müslim, Tövbe, 46; İbn Mâce, Diyât, 2.
353
Bilgili, a.g.e., s. 122-123.
95
kaynaklanır ve algı, duygu ve eylem yönünden birlikteliği ve bir arada olma isteğini
gerektirir. Çocuk başkasının üzüntüsünü kavrayabilmeli, olayı kendi duygularıyla
tartabilmeli ve bu duygularını söz ve eylemi ile dile getirebilmelidir. İşte bütün
bunları çocuğa arkadaşlık kazandırır. Yoksa çocuk sadece kendisi ile ilgilenen, kendi
derdi ile dertlenen bir kişilik oluşturacak, başkasına ağlayacak veya onun başarılarına
sevinecek bir hali olmayacaktır.354 Bu nedenle çocuğun merhamet duygusunun
gelişmesi yönünde arkadaşları oldukça etkilidir.
354
Dodurgalı, a.g.e., s. 214.
355
Dodurgalı, a.g.e., s. 138.
356
Cihandide, a.g.e., s. 88.
96
357
Mehmet Zeki Aydın, a.g.m., s. 259-260.
358
Osman Karabulut, İslâm’da Çocuk Terbiyesi, 4.b., Konya, Uysal Kitabevi, 1993, s. 77-78.
97
yaşayarak etkilemenin önemine dikkat çeker. Nitekim Yüce Allah, Bakara Suresinde
bu gerçeğe şöyle temas etmektedir: “Siz Kitab’ı (Tevrat’ı) okuyup durduğunuz halde,
kendinizi unutup başkalarına iyiliği mi emrediyorsunuz? (Yaptığınızın çirkinliğini)
anlamıyor musunuz?”359 Başka bir ayet-i kerimede ise şöyle buyurulmaktadır:
“Ailene namazı emret ve kendin de ona devam et.”360 Ayetlerden hareketle; kişinin
yapılmasını istediği davranışı, önce kendisi yaparak örnek olması gerektiği sonucu
çıkarılmaktadır.
— “Bir hurma verecektim.” diye cevap verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber
anneme şunu söyledi:
— “Eğer çocuğa bir şey vermeseydin senin hakkında, ‘Bir yalan söyledi’ diye
yazılacaktı”361
Burada eğer anne, bir şey vermek üzere çocuğuna söz verip sonra da verdiği
sözü yerine getirmezse çocuk da aynı şekilde davranarak çevresindekileri
aldatacaktır. Çünkü çocuk, yapılan davranışın doğruluğunu veya yanlışlığını
sorgulamadan aynen taklit eder. Bu bağlamda anne, baba ve çocuğun üzerinde etki
eden diğer bireylerin, çocuklar tarafından takipte olduklarının bilinciyle dikkatli
davranmaları gerekir. Zira çocuk terbiyesinde öğretebilmenin yolu anlatmaktan
değil, yaşamaktan geçer. Anne baba ve eğitimciler çocuğa kazandırmak istedikleri
359
Bakara Suresi, 2/44.
360
Tâhâ Suresi, 20/132.
361
Ebû Davud, Edeb, 80.
98
olumlu hasletlerin anlatıcısı değil, yaşayıcısı olur. Öğütlerini kal diliyle değil, hal
diliyle vermeye çalışır.362
İmam Gazalî363 hazretleri ile bal yiyen çocuk hadisesi, yaşayarak eğitmenin
tesiri bakımından bize ışık tutmaktadır. Menkıbe odur ki;364 bir baba oğlunun
gereğinden fazla bal yemesinden şikâyetçidir. Zira artık bu durum bir hastalığa
dönüşmüştür. Çocuğunu bu alışkanlıktan kurtarmak için İmam Gazalî hazretlerinin
yolunu tutar. Amacı, Hazretin, çocuğu için nasihatte bulunmasını istemektir.
Baba ve oğlu İmam Gazalî’n huzuruna çıkarlar ve dertlerini arz ederler. Allah
dostu, önce çocuğa sonra babasına uzun uzun bakar ve 40 gün sonra huzura
gelmelerini söyler. Çocuk için tesirli duayı 40 gün sonra yapacağını da sözlerine
ekler.
Aradan 40 gün geçer. Baba, İmam hazretlerinin edeceği duayı merak ederek
oğlunu kaptığı gibi huzura kabulünü arz eder. İmam Gazalî önce babaya sonra
çocuğa baktıktan sonra; “Oğul, bal yemeyi bırak” der. İmamın bu cümlesi babayı şok
etmiştir. Nitekim bu cümleyi söylemesi için mi 40 gün beklemişlerdir? Merakına
yenik düşen baba İmam Gazalî’ye bekledikleri 40 günün hikmetini sorar:
İmam Gazalî, bu sorunun cevabını asırlara örnek olacak bir levha misali
bizlere miras bırakır:
“40 gün önce bal yemiştim. Bal yediğim halde çocuğa bal yeme deseydim
tesirli olmazdı. Balın vücudumdan atılması için 40 gün istedim. Bu sürede hiç bal
yemedim. Böylelikle çocuğa bal yememesini tavsiye edebildim.” İmam Gazalî’nin
bu hassasiyeti, babasının her türlü uğraşına rağmen baldan vazgeçiremediği
çocuğunda tesirli olmuş, İmam’ın tek bir cümlesiyle küçük çocuk bal yemekten
vazgeçmiştir.
362
Hatice Kübra Tongar, Fıtrat Pedagojisi, 10.b., İstanbul, Hayykitap, 2017, s. 23.
363
Tongar’ın eserinde bu isim “İmam Gazali” şeklinde geçmektedir. Fakat pek çok yerde, anonim
kaynaklarda “İmam Azam Ebu Hanife” olarak geçmektedir.
364
Tongar, a.g.e., s. 35-36.
99
Bir anne çocuğunu giydirip okula hazırlarken şöyle diyordu: “Sakın pis
çocuklarla arkadaşlık yapma. Unutma, sen kültürlü ve eğitimli bir ailenin
çocuğusun.” Bir gün kapının zili çaldı. Çocuk koşarak kapıyı açtı. Kapıda yaşlı bir
kadın duruyordu. “Açım. Allah rızası için bir ekmek parası” diye yalvardı. Çocuk
geriye döndü. “Anne, dedi, yaşlı bir teyze ekmek parası istiyor.” Kadın sinirle kapıya
yöneldi. “Dış kapıdaki ‘dilenciler giremez’ yazısını okumadın mı? Çabuk, polis
çağırmadan git! Kim bilir bankada kaç milyar paran vardır” diye bağırdı. Yaşlı kadın
inleyerek: “Allah’tan kork, ben yaşlı, hasta ve fakir bir insanım…” dedi. Fakat daha
sözünü bitirmeden evin hanımı kapıyı yaşlı kadının yüzüne kapattı. Çocuk annesinin
yaşlı kadına karşı gösterdiği davranışa üzülmüştü. Ancak bir taraftan da düşünmeden
edemiyordu: “Ya annemin dediği gibi kadının bankada çok parası varsa?..” Bu
hikâyeyi “Çocuğu Eğitmenin Kötü Yolları” isimli kitabında anlatan C.G. Salzmann
diyor ki: “Bu çocuk zamanla büyüyüp anne oldu. Onu bir fakire yardım ederken hiç
gören olmadı.”365 Nitekim çocuğun bu duygudan yoksun yetişmesinde, annesini
örnek almasının etkili olduğunu söyleyebiliriz.
Bir insanı anlayabilmek için onun birlikte yaşadığı insanlara karşı tutumunun
incelenmesi gerektiğini söyleyen Alfred Adler, ilk çocukluk dönemine dikkat çeker.
Ona göre yetişkinlikte görülen bazı davranışlar çocukluktaki izlenimlerin bir
yansımasıdır. Bu sebeple küçüklükte oluşan şahsiyet ve karakterin daha sonraki
365
Çankırılı, a.g.e., s. 90.
366
Hasan Mahmut Çamdibi, Güzel Ahlâk ve İnsan İlişkileri, 2.b., İstanbul, Çamlıca Yay., 2014, s. 13-
14.
100
367
Alfred Adler, İnsan Tanıma Sanatı, Çev. Şelale Başar, İstanbul, Dergâh Yay, 1997, s. 13-16.
368
Bilgili, a.g.e., s. 70.
369
Doğan, a.g.m., s. 110.
101
Model olma konusunda çocuğa etki eden bireylerin dikkat etmeleri gereken
nokta, çocuğa kazandırmak istedikleri davranış hususunda sürekli telkinde bulunmak
yerine, kendileri bu davranışı çocuğun önünde yaparak farkındalık oluşturmalarıdır.
Örneğin anne ve baba birbirlerine ve büyüklerine karşı saygı ile, küçüklerine de her
zaman merhametli davrandığında çocuk bunu hafızasına kaydedecek ve kendi
dünyasında taklit edecektir. Tam tersine yalan söyleyen, sözünde durmayan, saygı ve
sevgi göstermeyen anne ve babanın çocuğundan bu davranışları beklemesi, çocukta
çelişki meydana getirir ve olumlu yönde tesir etmez. Bu sebeple aile fertlerine ve
eğitimcilere, yaşayarak eğitme hususunda önemli görevler düştüğü görülmektedir.
Sağlıklı bir eğitim faaliyeti için çocuktaki gelişim sürecinin, ayrıntıları ile
birlikte ne olduğu ve nasıl cereyan ettiği, gelişmeyi etkileyen faktörlerin, gelişmenin
çeşitleri ve ferdî farklılıkların bilinmesi gerekmektedir.370 Çünkü çocuk, içinde
bulunduğu gelişim döneminin özelliklerini yaşar. Her dönemin ilgi ve ihtiyaçları
birbirinden farklıdır. Anne, baba ve eğitimcilerin bu farklılıkları göz önünde
bulundurmaları oldukça önemlidir. Nasıl ki, çiftçi toprağını, heykeltraş işlediği
mermerin cinsini ve özelliğini tanımak zorundaysa, eğitimciler de çocuğu her
yönüyle; bütün karışıklığı ve sadeliğiyle tanımak mecburiyetindedir.371 Bu öneme
binaen biz de çalışmamızın en başında, hedef kitlemiz olan 4, 5 ve 6 yaş
dönemindeki çocukların gelişim özelliklerine yer verdik.
370
Fersahoğlu, Mehmed Akif Demir, a.g.e., s. 39.
371
Ay, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım, s. 26; Guy Jacquin, Çocuk Psikolojisinin Ana Çizgileri,
Çev. M. Toprak, İstanbul, 1976, s. 19.
372
Ay, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım, s. 25; J. Jacques Rousseau, Emil, Çev. H. Ülken, A.
Ülgener, S. Güzey, İstanbul, 1966, s. 243,
102
Eğitimde çocuğa görelik ilkesini daha iyi anlamak açısından, okul öncesi
dönemdeki çocuğun namazı anlayış biçimini değerlendirelim. Çocuk, namazı âdeta
bir oyun gibi algılar. Namaz kılan birisini gördüğünde, gelip önüne yatar, sırtına
çıkar. Tüm bu çabaları dikkat çekmek içindir. Büyüdükçe, namaz kılanın önünden
geçmemeyi öğrenir ve buna dikkat eder. Namaz kılan büyüklerini taklit etmeye
başlar, onların yanında namaza durur. Sıkılınca başka şeyle ilgilenir, sonra yine gelip
namaza devam eder. Bu yaştaki çocuklara yetişkinler gibi namaz kılmayı öğretmeye
çalışmak anlamsız olacaktır. Hatta bu yaklaşım, çocuğu bu ilgisinden ve merakından
soğutmaya kadar götürebilir.
373
Câmiû’s-sağîr, 8975.
374
Çankırılı, a.g.e., s. 10-11.
375
Dodurgalı, a.g.e., s. 90-91; C. Savard, Çağdaş Pedagojiden Seçmeler, s. 65.
376
Dodurgalı, a.g.e., s. 225.
103
küçük bir erkek çocuğu arkadaşına bisiklete binmeyi öğretirken, bir kız çocuğu ise
üzülen arkadaşını teselli etmeye çalışması bunun göstergesi sayılabilir. Aslında her
ikisinin davranışı kendi kimliklerinin bir gereğidir.377
Sevgi, herhangi bir şeye, bir kişiye, bir objeye karşı ilgi ve bağlılık
göstermeye yönelten hoşlanma duygusudur. Merhametin temelinde de sevgi vardır.
Sevgi tüm olumlu, güzel davranışlarda insanı harekete geçiren bir kaynaktır. Sevgi
insanı sevdiğine yaklaştırır. İnsanın yardımlaşma, dayanışma ve merhamet
duygularını artırır. İnsan sevdiğini şefkatle, merhametle sarar, korur. Onun acısını
dindirme, ihtiyacını giderme çabası içinde olur.378 Sevgi, kişinin bütünlüğünü,
bireyselliğini yitirmeden diğer insanlar ve varlıklarla birleşmesidir. Sevgi sayesinde
insan kendi yalnızlığından kurtulur ve diğer insanlarla eşit iletişime geçer, birlik ve
bütünlük tecrübesini yaşar.379
Çocuğun, dünyaya gözünü açtığı andan itibaren en çok muhtaç olduğu şey
sevgidir. Çünkü onun maddî beslenmesinde anne sütü ne kadar gerekliyse, manevî
beslenmesinde de sevgi o kadar önemlidir. Özellikle Allah-kul ilişkisi açısından
sevginin yeri oldukça önemlidir.380 Aynı doğrultuda anne baba ve eğitimci ile çocuk
arasındaki ilişkinin temeli de sevgiye dayanmalıdır. Sevgiden çok korku üzerine
kurulan bir eğitim, beklenen sonuçlara ulaşmamıza engeldir.
377
Nevzat Tarhan, Duyguların Dili, 7.b., İstanbul, Timaş Yay., 2008, s. 100.
378
Peker, a.g.m., s. 337.
379
Hökelekli, Psikoloji, Din ve Eğitim Yönüyle İnsanî Değerler, s. 15.
380
Fersahoğlu, Akif Demir, a.g.e., s. 76.
381
Dodurgalı, a.g.e., s. 50.
382
Dodurgalı, a.g.e., s. 53.
104
Sevgi kaynağı olan anne figürü bir, en fazla iki kişi olmalıdır.
Sevgide miktar değil, tutumun kalitesi önemlidir.
383
Fersahoğlu, Akif Demir, a.g.e., s. 76.
384
Rum Suresi, 30/21.
385
Hud Suresi, 11/42; Yusuf Suresi, 12/5; Lokman Suresi, 31/13, 16, 17; Saffât Suresi, 37/102; Yusuf
Suresi, 12/4,100; Meryem Suresi, 19/42, 43, 44, 45.
386
İbn Mâce, Ticârât, 67.
387
Müslim, Sahih, İman, 93.
105
etmiştir. Ebu Umeyr ismindeki çocuğa rastladığında serçesini sorar; 388 Yahudi bir
çocuk hastalandığında onu ziyarete gider;389 çocukların yanından geçerken selam
verirdi.390
Çocuğa şefkat, onun başına hoş olmayan bir durumun gelmesini önlemeye
çalışmak, böyle bir durumla karşılaştığı zaman, bertaraf edebilmesi için ona yardım
etmek392, hoşgörü ve anlayışla onu rahatlatmaktır. Anne babanın ve eğitimcilerin,
çocuğun en iyi şekilde yetişmesi için çaba gösterip onu kötülüklerden koruma isteği,
şefkat faziletinin yansımalarıdır.
388
Buhari, Ezan, 65; Müslim, Salât, 192.
389
Buhari, Edeb, 81.
390
Buhari, Merdâ, 11.
391
Buharî, El-Edebü’l-Müfred, I, 53-54.
392
Dodurgalı, a.g.e., s. 53.
393
Ay, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım, s. 175.
394
Bilgili, a.g.e., s. 134-135.
395
Çoban, a.g.e., s. 233; Hasan Mahmut Çamdibi, Aile İçi İlişkiler ve Aile Rehberliği, s.132.
396
Dodurgalı, a.g.e., s. 50.
106
etkilediği gibi, onun zekâsını, gözlem yeteneğini dahi etkilemektedir. Anne babaların
ve eğitimcilerin bu önemli gerçeği göz önünde bulundurmaları gerekmektedir.
397
Muhammet Şevki Aydın, “Eğitimde Bir Motivasyon Aracı Olarak Merhamet”, Kutlu Doğum
Haftası “Hz. Peygamber ve Merhamet Eğitimi” Sempozyumu (15-17 Nisan 2011), Ankara, DİB Yay.,
2014, s. 305-306.
398
Hökelekli, Psikoloji, Din ve Eğitim Yönüyle İnsanî Değerler, s. 315-316.
107
Yaratılışının bir gereği olarak insan güler yüz ve tatlı dille, ruhunu okşayan
davranışlara muhatap olmaktan hoşlanır. Bundan dolayı Kur’an-ı Kerim’de insanın
bu yönüne hitap eden, onu rencide etmeyen ve kişiliğini koruyan bir hitap tarzını
kullanmaya son derece özen geçmiştir, bu tutumu da eğitimcilere tavsiye etmiştir.399
Nitekim “Kullarıma söyle, sözün en güzelini söylesinler. Sonra şeytan aralarını
bozar”400 ayet-i kerimesi bu gerçeğe dikkat çekmektedir. Yine “Allah’ın rahmetinden
dolayı ey Muhammed, sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı kalpli
olsaydın, şüphesiz etrafından dağılıp giderlerdi. Onları affet, onlar için Allah’tan af
dile, işleri onlarla istişare et”401 ayet-i kerimesinde Peygamberimizin görevini
yapabilmesinin ancak yumuşaklıkla mümkün olduğu açıklanır. Bu ayetlerden
hareketle diyebiliriz ki, hoşgörü Kur’an’ın temel eğitim ilkelerinden birisidir.
Çocuk kabul edilmek ve onaylanmak ister. Eğer aile ortamı ona kendi
benliğini tanımlama özgürlüğü veriyorsa, sağlıklı bir biçimde olgunlaşma yolunda
gelişir. Anne babanın hoşgörüsünün normal bir düzeyde gerçekleşmesi, çocuğun
kendine güvenen, girişimci, toplumsal bir birey olmasına yardım eder.402
Burada dikkat edilmesi gereken önemli husus, her halükârda yumuşak
davranış gösterebilmenin kolay bir şey olmadığıdır. Çünkü bu tip bir davranışı
Rasulullah bile ancak Allah’ın rahmeti sebebi ile göstermiştir. Bu ibarenin ayette
zikredilmesi, insanın zaaflarından dolayı tatbikatta güçlük çekeceğini ihtar içindir.
İnsan bunun da eğitimini yapmalıdır. Bu davranışları alışkanlık haline getirmeye
çalışmalıdır.403
Peygamberimizin uygulamalarının temelinde de hoşgörünün olduğu
görülmektedir. Hz. Peygamber daima güler yüzlü idi. Etrafındaki insanlara ve aile
fertlerine karşı davranışlarında daima yumuşak huylu olmuş ve tatlı bir dil
kullanmıştır. Henüz 10 yaşında iken Hz. Peygamber’in hizmetine verilen ve onun
terbiyesinde yetişme faziletine nail olan Enes b. Malik, Peygamberimize 10 yıl
hizmet ettiğini ve O’nun kendisine hiçbir zaman “Niçin böyle yaptın?” veya yerine
399
Dodurgalı, a.g.e., s. 55-56.
400
İsra Suresi, 17/53.
401
Âl-i İmran Suresi, 3/159.
402
Halit Ertuğrul, a.g.e., s. 24.
403
Dodurgalı, a.g.e., s. 61-62.
108
404
Müslim, Fedâil, 52.
405
Fussilet Suresi, 41/34-35.
406
Dodurgalı, a.g.e., s. 62-63.
407
Çankırılı, a.g.e., s. 15.
109
3.7.1. Özsaygı
408
Bilgili, a.g.e., s. 142.
409
Çoban, a.g.e., s. 204.
410
Hökelekli, Psikoloji, Din ve Eğitim Yönüyle İnsanî Değerler, s. 218.
411
Hökelekli, Psikoloji, Din ve Eğitim Yönüyle İnsanî Değerler, s. 217.
412
Doğan, a.g.m., s. 109.
110
413
Hökelekli, Psikoloji, Din ve Eğitim Yönüyle İnsanî Değerler, s. 297.
414
A’raf Suresi, 7/199-200.
415
Hökelekli, Psikoloji, Din ve Eğitim Yönüyle İnsanî Değerler, s. 311-312.
111
3.7.3. Cesaret
416
Sayar, a.g.e., s. 62-63.
417
Hökelekli, Psikoloji, Din ve Eğitim Yönüyle İnsanî Değerler, s. 104.
418
Hökelekli, Psikoloji, Din ve Eğitim Yönüyle İnsanî Değerler, s. 110
419
Hökelekli, Psikoloji, Din ve Eğitim Yönüyle İnsanî Değerler, s. 111.
420
Doğan, a.g.m., s. 109.
112
3.7.4. Öfke
421
Doğan, a.g.m., s. 109.
422
Schopenhauer, a.g.e., s. 110.
423
Ahmet Keleş, “Sevgi ve Merhamet Erdemi”, Hz. Peygamber ve Merhamet Eğitimi, Ankara, 1.b.,
DİB Yay., 2011, s. 44.
113
KONUNUN
MERHAMET EĞİTİMİ
BAŞLIĞI
KONUNUN
RAHMAN OLAN ALLAH HİKÂYESİ
İÇERİĞİ
SÜRE 1 Ders Saati
YÖNTEM VE
Anlatım, Soru-Cevap
TEKNİKLER
KULLANILAN
Hikâye Metni, EK-1, EK-2, EK-3, EK-4, EK-5
MATERYALLER
AMAÇ Allah'ın tüm varlıkları sevip onlara merhamet ettiğinin farkına
varır. Çevresindeki varlıklara merhamet gösterir.
ETKİNLİĞİN İŞLENİŞİ
Annesi ise:
424
4-6 Yaş grubu Kur’an Kursları Öğretici Kitabı, 6.b., DİB Yay., 2018, s. 88-99.
114
Çitlerle çevrili bir alanda anne at, yavrusunu emziriyordu. Ona zarar
vermemek için ise bir ayağını havaya kaldırmıştı. ( EK-2)
Biraz ileride ise civcivlerini arkasına almış bir tavuk, kocaman bir köpeğin
karşısında tüylerini kabartarak durmuş, onları korumaya çalışıyordu. (EK-3)
Minik serçe ve annesi çiftlikten ayrılırken yol üstünde anne bir kanguru
gördüler. Yavrusunu tehlikelerden uzak tutmak için onu kesesinde taşıyordu. (EK-4)
Daha sonra çocukların neşe içinde oyunlar oynadıkları bir parka geldiler.
Küçük bir çocuk düştüğü için ağlıyordu. Annesi koşarak yanına geldi ve acıyan
yerini öptü. Ardından da şefkatle başını okşadı. Artık çocuk ağlamıyordu. (EK-5)
– İşte yavrum, Rahman olan Allah bütün canlıları rahmet ve merhameti ile
kuşatmış, onların da kalbine sevgi, iyilik ve merhamet duygularını yerleştirmiştir. O,
bütün varlıkların birbirine karşı sevgiyle ve merhametle yaklaşmalarını ister. Tıpkı
kendisinin de onlara yaklaştığı gibi, der.
ETKİNLİĞİN DEĞERLENDİRİLMESİ
İclal, ( 6 yaşında)
“Kendimi çok güzel hissediyorum. Ben annemin elinden tutunca her şey çok
güzel oluyor.”
Ertuğrul, ( 6 yaşında)
Beyza, ( 5 yaşında)
“Mutlu hissediyorum.”
Ahmet; ( 5 yaşında)
“Bir keresinde düştüm, annem orayı öptü, hemen geçti. Ben de sevindim.”
Sait, ( 6 yaşında)
“Güzel hissediyorum.”
“Anneme, abime”
Mevlüt, ( 6 yaşında)
120
“At yavrusunu emzirirken bir şey olmasın diye ayağını kaldırıyordu. Bir tane
çocuk düşmüştü, annesi koşup yara bandı yapıştırmıştı. Bir tane tavuk, kanadıyla
yavrularının olduğu yeri kapatıyordu. Köpekler zarar vermesin diye.”
“Kardeşim düşecekken onu tutuyorum. Bizim bir tane kuşumuz var. Ekmeği
çok seviyor, ona ekmek veriyorum.”
Nevzat, ( 5 yaşında)
“Mutlu hissediyorum.”
Belinay, ( 6 yaşında)
“Babaanneme, babama”
Esma, ( 4 yaşında)
“İyi hissediyorum.”
Hatice, ( 6 yaşında)
Tülay, ( 5 yaşında)
Zeynep, ( 6 yaşında)
“Güzel hissediyorum.”
“Mutlu hissediyorum.”
Muhammed, ( 4 yaşında)
“İyi hissediyorum. Annemle babam beni bir yere götürüyor, o zaman mutlu
oluyorum.”
Yukarıda, çocuklara anlatılan “Rahman Olan Allah Hikâyesi” ile ilgili sorular
4-6 yaş aralığındaki çocuklara sorulmuş ve verdikleri cevaplar herhangi bir
değişiklik yapılmadan aktarılmıştır. Çocukların cevaplarına genel olarak
baktığımızda, tüm çocukların hikâyedeki merhamet örneklerini kendi ifadeleriyle,
benzer şekillerde anlatabildikleri görülmektedir. Kendilerine merhametle
davranıldığındaki hislerini “iyi, güzel, mutlu hissediyorum” şeklinde ifade
etmişlerdir. Çocuklardan sadece bir tanesinin hiçbir şey hissetmediğini ifade etmiştir.
Merhamet gösterdikleri kişileri sorduğumuzda, hepsinin hayatından örnekler
verebilmesi sevindiricidir.
124
KONUNUN
MERHAMET EĞİTİMİ
BAŞLIĞI
KONUNUN
MERHAMET KONULU BOYAMA SAYFASI ÖRNEKLERİ
İÇERİĞİ
SÜRE 1 Ders Saati
YÖNTEM VE
Bireysel Çalışma, Anlatım, Soru-Cevap
TEKNİKLER
KULLANILAN
MATERYALLE Boyama Sayfası, Boya kalemleri
R
AMAÇ Çevresindeki varlıklara merhamet gösterir. Merhamet
göstermenin Allah’ın sevdiği davranışlardan olduğunun farkına
varır.
ETKİNLİĞİN İŞLENİŞİ
425
Amine Kevser Karaca, Ayşe Yıldız Yıldırım, 40 Hadis Boyama Kitabı, 2.b., DİB Yay., 2018, s. 18.
125
RESİM-1
RESİM-2
126
ETKİNLİĞİN DEĞERLENDİRİLMESİ
İclal, ( 6 yaşında)
“Bir keresinde yavru kedi bulduk, onu temizledik ve ona süt verdik.”
Ertuğrul, ( 6 yaşında)
“Bir nine sebze almaya gitmişler, torunuyla pazardan sebze almışlar, eve
gidiyorlar.”
“Bir çocuk kuşlara yem veriyor. Bir kuş yem istiyor, çocuk da kutuya yem
dolduruyor. Kar yağıyor, ağaçlar çiçek açıyor.”
Beyza, ( 5 yaşında)
“Bir tane çocuk teyzeye yardım ediyor. Teyzeye ağırlık olduğu için eşyasını
taşıyor.”
“Kız çocuk civcive yem veriyor. Erkek çocuk daldaki kuşa yemi uzatıyor.”
“Var. Bir keresinde bir kediye ekmek vermiştim. Bir kere de küçük bir ağaç
gördüm, uzamamıştı. Ona kendi suyumdan döktüm.”
Ahmet; ( 5 yaşında)
“Bir tane kuşlar var, çocuklar kuşlara yem veriyor. Kar yağıyor, kuşlar
karınlarını doyurup başka bir ülkeye gidiyorlar.”
Sait, ( 6 yaşında)
“Yaşlı nine ve çocuk görüyorum. Çocuk, yaşlı nineye yardım ediyor. Onun
patateslerini ya da yemeklerini evine kadar taşıyor.”
Mevlüt, ( 6 yaşında)
“Bir tane çocuk kuşa ekmek veriyor. Bir tane çocuk da yerdeki kuşlara yemek
veriyor.”
Nevzat, ( 5 yaşında)
Belinay, ( 6 yaşında)
“Çocuk kuşa yem veriyor. Bir tane kız da civcivlere yem veriyor.”
“Bir keresinde pikniğe gitmiştik. İki tane köpeğe etin kemiğini vermiştik.”
129
“Ben de bir keresinde kuşlara yem verdim, bir kediye süt verdim, bir de
köpeğe kemik verdim.”
Esma, ( 4 yaşında)
“Çocuk kuşa yemek veriyor. Bir tane daha çocuk da kuşa yemekleri atıyor.”
“Evet var. Ata yem verdim. Horoza, civcivlere, ördeklere yemek verdim.”
Hatice, ( 6 yaşında)
“Üç tane civciv var, iki tane çocuk. Bir tanesi dondurma kabıyla kuşlara yem
veriyor. Diğeri de oradan yem alıp diğer kuşlara veriyor.”
“Çocuklar kuş evi yapıyorlar, kuşu çağırıyorlar. Diğer çocuk da kuşlara yem
veriyor.”
Tülay, ( 5 yaşında)
“Nine torunuyla pazara gidiyor, bir şeyler konuşuyorlar, bir şeyler almışlar.”
Zeynep, ( 6 yaşında)
“Bir tane çocuk, teyzenin elindeki eşyaları zor taşıyor diye ona yardım ediyor,
teyze de çok seviniyor.”
“Çocuk, civcivlere yem atıyor. Bir tane çocuk da kuşların yuvasına yem
atıyor, kuş ve civcivler de seviniyor.”
131
“Benim kedim olsaydı, ona çok iyi bakardım. Teyzemin kuşuna yem
veriyorum.”
“Yaşlı nine, bir tane de çocuk görüyorum. Çocuk nineye yardım ediyor,
poşetlerini taşıyor. Nine de ona bakıyor.”
“Kuşa yem veriyor birisi. Bir çocuk da oradaki kutuya atla diyor, ben de seni
tutayım diyor kuşa.”
Muhammed, ( 4 yaşında)
“Bir kuş var. Bir kız kuşları besliyor, sonra onlar da yiyor. Sonra kuşlar
gitmişler, geri gelmişler. Sonra yine yemek veriyor.”
KONUNUN
MERHAMET EĞİTİMİ
BAŞLIĞI
KONUNUN
KUŞ YEMİ RULOSU ETKİNLİĞİ
İÇERİĞİ
SÜRE 1 Ders Saati
YÖNTEM VE
Gösterip Yaptırma
TEKNİKLER
KULLANILAN Tuvalet Kağıdı Rulosu, Pekmez ya da Bal, Kuş Yemi ya da
MATERYALLER Buğday, İp, Delgeç, Fırça
AMAÇ Hayvanlara sevgi ve merhametle davranmanın önemini kavrar.
Çevresindeki canlılara karşı duyarlı olmayı öğrenir.
ETKİNLİĞİN İŞLENİŞİ
Öncelikle tuvalet kağıdı rulosu iki yerinden delgeç ile delinir ve ip bağlanır.
Daha sonra fırça yardımı ile rulo, pekmez veya balla kaplanır. Rulo, kuş yemi içinde
yuvarlanır ve her yerini kaplaması sağlanır. Kuruması beklenir. Kuruduktan sonra ip
kısmından dala asılır.
134
ETKİNLİĞİN DEĞERLENDİRİLMESİ
İclal, ( 6 yaşında)
Ertuğrul, ( 6 yaşında)
135
Beyza, ( 5 yaşında)
Ahmet; ( 5 yaşında)
Sait, ( 6 yaşında)
“İyilik yapınca kendimi çok iyi hissettim, mutlu hissettim. Kuşlar mutlu
olduğunda kendimi çok iyi hissettim.”
Sait, kuşlara yaptığı iyilik sonucundaki hislerini tam olarak ifade edebilmiştir.
Başka hayvanlardan da örnekler vererek konuyu çeşitlendirebilmiştir. Hayvanlara
merhamet konusunda kazanım gerçekleştirdiğini ifade edebiliriz.
Mevlüt, ( 6 yaşında)
Nevzat, ( 5 yaşında)
137
“Mutlu hissettim. Bir daha yapmak istedim. Annemle kuş yemi alıp tekrar
yapacağız. Kuşlar hepsini yemişler. Bir tane de bırakmamışlar.”
Belinay, ( 6 yaşında)
“Kediye ekmek verebiliriz. Bir keresinde yolda küçücük bir köpek gördüm.
Onu kucağıma alarak yoldan çektim.”
Eslem Rana’nın kuşlara iyilik yaptığı için onlarla arasında bağ kurduğunu
gözlemlemekteyiz. Bu da konuyu özümsediğinin bir göstergesi sayılabilir.
Hayvanlara merhamet davranışlarını da çeşitlendirerek bize aktarabilmiştir.
Esma, ( 4 yaşında)
138
Hatice, ( 6 yaşında)
Tülay, ( 5 yaşında)
“Ben kedilere iyilik yaparım. Kedilere ekmek ve süt veriyorum. Bir keresinde
biz aç kuş gördük. Babam tahta kesti, ben boyadım. Kuş evi yaptık. Yapraklardan
yatak yaptım, onları her gün besledim.”
Tülay, merhametin mahiyeti hakkında genel bir algıya sahip olmakla birlikte
merhametin hayatında da yeri söz konusudur. Verdiği örneklerden hareketle,
merhamet davranışlarında içtenlik ve süreklilik olduğunu ifade edebiliriz.
Zeynep, ( 6 yaşında)
Muhammed, ( 4 yaşında)
Yukarıda, 4-6 yaş dönemindeki çocuklarla birlikte yapılan kuş yemi etkinliği
sonunda, etkinlikle ilgili bazı sorular çocuklara yöneltilmiş ve çocukların verdikleri
cevaplar yorum yapılmadan aktarılmıştır. Çocukların genel olarak hayvanlara
merhamet konusunu kavradıkları görülmektedir. “Başka kimlere merhametli
olmalıyız?” sorusuyla da merhamet kavramının pekiştirilmesi amaçlanmıştır.
KONUNUN
MERHAMET EĞİTİMİ
BAŞLIĞI
KONUNUN
YAŞLILARA MERHAMET DRAMASI
İÇERİĞİ
SÜRE 1 Ders Saati
YÖNTEM VE
Drama, Anlatım, Soru-Cevap
TEKNİKLER
KULLANILAN
Tercih Edilen Yaşlı Kıyafetleri ve Malzemeleri
MATERYALLER
AMAÇ Yaşlıların bize ihtiyaçlarının olduğunu kavrar. Onlara karşı
sevgi ve merhametle davranmayı öğrenir.
ETKİNLİĞİN İŞLENİŞİ:
ETKİNLİĞİN DEĞERLENDİRİLMESİ
“Merhamet ne demektir?”
İclal, ( 6 yaşında)
“Çok güzel bir şey hissettim. Mesela sanki gerçekten yaşlanmışım. Yaşlı
olunca her şeyi biliyormuşum gibi hissettim.”
“Yaşlı olmak kolay hiç de zor değil. Çok güzel bir şey.”
Ertuğrul, ( 6 yaşında)
“Yaşlı olmak zordu çünkü çok yavaş yürüyoruz, çok yavaş gidiyoruz
gideceğimiz yere.”
Beyza, ( 5 yaşında)
“Gerçek yaşlı olduğumu hissettim. O kadar çok yaşlıyım ki belim şişmiş gibi
hissettim.”
Ahmet, ( 5 yaşında)
“Onlara yardımcı oluyorum. Mesela yaşlı bir teyzenin pazar arabasını evine
götürdük annemle birlikte.”
Sait, ( 6 yaşında)
“Yaşlı oldukları için, onları çok sevdiğim için, bütün dünyadaki yaşlılara
yardım etmek istiyorum ve onlara yardım edince kendimi iyi hissediyorum.”
“Yaşlı olmak çok zor. Daha kendim büyüyecem, çocuklarım olacak, onlar
büyüyecek ve ben çok yaşlı olacam.”
“Ben yaşlılara yardım etmiyorum. Yardım edecek yaşlı yok ki. Yardım
istemiyorlar.”
Mevlüt, ( 6 yaşında)
Nevzat, ( 5 yaşında)
“Aynı dede gibi oldum. Çok mutlu oldum. Kendime de çok güldüm, çok
komiktim.”
Belinay, ( 6 yaşında)
Esma, ( 4 yaşında)
Hatice, ( 6 yaşında)
“Yaşlı olmak zor. Öleceksin çünkü. Bence çocuk olmak daha kolay.”
Tülay, ( 5 yaşında)
“Evet, yardımcı oluyorum. Bir yaşlı yolda parasını düşürmüş, ona hemen
parasını geri verdim. Çünkü yaşlılara iyilik yapıyorum.”
Zeynep, ( 6 yaşında)
“Evet zor.”
“İyi hissederim”
Muhammed, ( 4 yaşında)
ETKİNLİĞİN İŞLENİŞİ:
ETKİNLİĞİN DEĞERLENDİRİLMESİ
“Sadaka ne demektir? “
İclal, ( 6 yaşında)
Ertuğrul, ( 6 yaşında)
“İyilik yapınca çok mutlu oldum, onlar da mutlu oldu. Çünkü iyilik yapmak
güzel bir şeydir.”
Beyza, ( 5 yaşında)
“Yaptım. Ayşe Berra arkadaşım hep ses yapıyordu, ben de onu uyardım,
arkadaşlarımın başı rahatladı. Bazı arkadaşlarımın kağıtları yoktu, onlara kağıt
verdim. Çok güzel kırmızı eteğimi elbisesi olmayan bir çocuğa verdim.”
Ahmet, ( 5 yaşında)
“Evet, yaptım. Biz taşınırken eşya taşımada babamgile yardım ettim. Anneme
su getirdim. Ertuğrul arkadaşıma boyama yaparken yardım ettim. Musa diye bir
arkadaşım vardı, ona küçülen kıyafetlerimi verdim.”
Sait, ( 6 yaşında)
“İyilik yapınca çok iyi hissettim kendimi, mutlu hissettim. Çünkü Allah bizi
seveceği için.”
Mevlüt, ( 6 yaşında)
“Yaptım, evet. Sadaka kutumuz için küçülen kıyafetlerimi getirdim. Bir tane
gömleğim küçülmüştü, onu arkadaşımın kardeşine verdim.”
Nevzat, ( 5 yaşında)
Belinay, ( 6 yaşında)
“İyilik yapınca Allah beni sevdi, onu hissettim. Peygamber Efendimizin beni
sevmesini hissettim. Onlar bana yüce şeyler verecek gibi hissettim.”
Esma, ( 4 yaşında)
Hatice, ( 6 yaşında)
“Gülümsemek sadakadır.”
Tülay, ( 5 yaşında)
“Yaptım. Mesela bir amca dolmuşta para düşürmüştü, ona verdim. Yaşlı
ninenin ayakkabısı yoktu, ona pazardan ayakkabı alıp verdik. Bir amcanın ceketi
yoktu, babamın ceketlerinden ona verdik.”
Zeynep, ( 6 yaşında)
Muhammed, ( 4 yaşında)
Yukarıda sadaka kutusu etkinliği ile ilgili sorular 4-6 yaş aralığındaki
çocuklara sorulmuş ve verdikleri cevaplar herhangi bir değişiklik yapılmadan
yazılmıştır. Sadakanın ne demek olduğunu sorduğumuzda; 18 çocuktan 7 çocuk
sadakayı yardım etmek ve iyilik olarak, 2 çocuk parası olmayanlara para vermek
olarak, 2 çocuk sure ve hadis öğrenmek olarak tanımlamıştır. Çocuklardan biri
sadakayı birilerine eşyalarımızı vermek olarak, biri kumbara ve iyilik olarak, biri
paylaşmak olarak, biri gülümsemek olarak, biri de merhamet olarak tanımlayarak
farklı cevaplar vermişlerdir. 2 çocuk ise sadaka kavramını tam olarak
kavrayamamışlardır. Çocukların cevaplarına genel olarak baktığımızda sadaka
konusunda bilgi sahibi oldukları görülmektedir.
ETKİNLİĞİN İŞLENİŞİ:
ETKİNLİĞİN DEĞERLENDİRİLMESİ
“Yardımlaşma ile ilgili daha önce yaptığın bir davranışı bizimle paylaşır
mısın?
İclal, ( 6 yaşında)
“Yardım edince herkes sevinir, mutlu olur. Allah bizi sever, Peygamberimiz
sever, babaannem sever.
Ertuğrul, ( 6 yaşında)
Beyza, ( 5 yaşında)
“Yardım etmek bize güç kazandırır. Allah bizi sever, Peygamberimiz sever.”
Ahmet, ( 5 yaşında)
Sait, ( 6 yaşında)
“Kıyafeti yırtık birisi vardı. Ona para verdim kendisine kıyafet alsın diye.”
Ahmet Efe, hislerini güzel, mutlu olarak ifade etmiştir. Yardım davranışlarını
hayatında yeri olduğu gözlemlenmektedir.
Mevlüt, ( 6 yaşında)
Nevzat, ( 5 yaşında)
Belinay, ( 6 yaşında)
“Mutlu oldum.”
“Yapmadım.”
Esma, ( 4 yaşında)
“Mutlu hissettim.”
Hatice, ( 6 yaşında)
“Yapmadım.”
Tülay, ( 5 yaşında)
“Yaşlı nineye dolmuş parası vermiştim. Çünkü parası olmadığı için dolmuş
onu almamıştı.”
Zeynep, ( 6 yaşında)
“Onlara para verdiğim için mutlu oldum, sevindim. Çünkü onların mutlu
olmasını çok isterim.”
Muhammed, ( 4 yaşında)
“Onları verince beni seviyorlar diye hissettim. Çünkü onlar eve gidince
annelerine söylediler. Muhammed verdi diye.”
SONUÇ VE ÖNERİLER
4-6 yaş dönemini kapsayan okul öncesi dönem, gelişim açısından önemli
farklılıkları içinde barındıran bir dönemdir. Çocuk, bu dönemin sonunda birçok
alanda gelişme göstererek toplum içerisinde varlığını hissettirmeye başlamıştır. Artık
sosyal ortamlarda etkin bir birey olarak rol almaktadır. Söz konusu dönemde
çocuğun fiziksel, zihinsel, duygusal gelişiminin yanında dini ve ahlâkî gelişiminin de
desteklenmesi büyük öneme sahiptir.
Bu dönemde çocuğa verilecek olan eğitimde esas olan, ona bilgi yüklemek
değil, istenilen yönde davranış geliştirme ve bu davranışları kalıcı hale getirmeyi
amaçlamaktır. Fakat bu yaşlarda çocuklarını Kur’an Kursları gibi okul öncesi dini
eğitim kurumuna gönderen velilerin çocuğunun Kur’an-ı Kerim okuma, dua ve
sureleri ezberleme amacıyla bu tür yerlere gönderdiklerini gözlemledik. Onların bu
istekleri de çocuk üzerinde baskı oluşturduğu için, çocuklar diğer etkinliklere
odaklanamamaktadır. Zamanla Kur’an-ı Kerim okumada, dua ve sure ezberinde
ilerleme sağladıkları halde, bu tür zorlamalar ileriki zamanlarda çocuğun isteksiz ve
ilgisiz tavır içinde olmasına sebep olmaktadır. Bu durumların önüne geçmek için
önce aileler bilinçlendirilmeli, eğitimin asıl amacı onlara anlatılmalıdır. Nitekim
çocuğun kavrama kabiliyetinin yüksek olduğu bu yaş dönemini güzel
değerlendirmek gerekir. Çocuğa tüm hayatına etki edecek sevgi, merhamet, hoşgörü,
yardımlaşma, paylaşma gibi değerlerin kazandırılması amaçlanmalıdır.
diyebiliriz ki, her yaş bir gelişim basamağıdır. 4 yaşında iken gerekli gelişimi
sağlayan çocuk bir sonraki 5 yaş dönemine geçmiş, onda da gerekli ortamlar
sağlanarak yaşına uygun gelişimi gerçekleştirebilmişse, 6 yaş döneminde
yaşıtlarından daha ileri seviyede olmaktadır. Fakat her yaşta olması gereken gelişimi
gerçekleştiremeyen çocuk, yaşıtlarını hep geriden takip etmektedir. Dolayısıyla
çocukluk döneminin her yaşı ayrı bir öneme sahiptir ve telafisi zordur.
KAYNAKÇA
ADLER, Alfred, İnsan Tanıma Sanatı, Çev. Şelale Başar, İstanbul, Dergâh
Yay., 1997.
AY, Mehmet Emin, Ailede ve Okulda İdeal Din Eğitimi, 7.b., İstanbul, TFM
Yay., 1997.
BEE, Helen ve Denise Boyd, Çocuk Gelişim Psikolojisi, 1.b, Çev. Okhan
Gündüz, İstanbul, Kaknüs Yay., 2009.
ÇANKIRILI, Ali, Çocuğun Manevi Eğitimi, 4.b., İstanbul, Zafer Yay., 2009.
ÇOBAN, Mustafa, Okul Öncesi (3-6 Yaş) Din ve Ahlâk Eğitimi, 1.b., Konya,
Hüner Yay., 2016.
İLDEŞ, Mehmet Fatih, “İsâr: Ben(lik) Değil Önce Sen”, Diyanet Aylık Dergi,
S: 285, Eylül 2014.
ŞEN, Rahime Beder, “Ailede Anne ve Baba Rolleri”, Diyanet Aylık Dergi,
S:195, 2007.
YAZIR, Elmalılı M. Hamdi, Hak Dini Kur’an Dili, İstanbul, Eser Kitabevi,
1992.