Papers by Elif Türkislamoğlu
Hacettepe Üniversitesi - Cumhuriyet Tarihi Araştırmaları Dergisi, 2023
Sanat ve onun bir dalı olarak edebiyat, üretildiği zamanın ve mekânın izlerini
içinde barındırır.... more Sanat ve onun bir dalı olarak edebiyat, üretildiği zamanın ve mekânın izlerini
içinde barındırır. Bu çerçevede Türk edebiyatına Batılılaşma hareketi ile birlikte
yeni bir edebi tür olarak giren roman, aynı zamanda bu hareketin tarihinin
incelenmesi bakımından başvurulacak bir kaynak olarak da
değerlendirilmektedir. Esasen, Batı edebiyatından aktarılan romanın kendisi de
Avrupa’da Aydınlanma ve Sanayi Devrimleri ile kapitalistleşmenin sonucu
ortaya çıkan burjuva toplumunun sanatsal bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır.
Dolayısıyla toplumsal ve siyasi değişimlerle yakın ilgisinden ötürü, elbette
sınırlılıklarıyla birlikte, romanın bir tür tarihsel belge özelliğine sahip olduğu
söylenebilir. Türkiye açısından Tanzimat Dönemi ile birlikte çağdaş Türk düşüncesinin öncelikle edebi çevrelerde geliştiği ve şekillenmeye başladığı
düşünüldüğünde romanın önemi iyice artar; çünkü roman aynı zamanda, gazete ile birlikte, Türk aydını için siyasi ve toplumsal görüşlerini kamuoyuna aktarmanın bir yolu olagelmiştir. Bu hususlar ışığında bu çalışmada, Türk romanı ve Batılılaşma tarihi arasındaki ilişki üzerinde bir değerlendirme yapılması amaçlanmaktadır. Bunun için öncelikle romanın Batı edebiyatında ortaya çıkışının tarihsel arka planının bir tablosu çizilmeye çalışılmıştır. Ardından Türkiye’de Tanzimat sonrası yeni bir edebi tür olarak ortaya çıkan romanın Türk aydını açısından toplumsal ve siyasi izlenimlerini yansıtmak için bir yol olarak değerlendirilmesi meselesi ele alınmıştır. Son olarak, Ahmet Mithat Efendi ile başlayıp Ahmet Hamdi Tanpınar’a kadar olan çizgide belli başlı birtakım örnekleri çerçevesinde Batılılaşma süreciyle Türk romanı arasındaki ilişki üzerinde durulmuştur.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Atatürk Yolu, 2022
Türkiye ve İran’ın 20. yüzyılın ilk yarısındaki modernleşme ve ulus devlet kurma çabaları birbiri... more Türkiye ve İran’ın 20. yüzyılın ilk yarısındaki modernleşme ve ulus devlet kurma çabaları birbirine yakın bir görünüm arz etmektedir. Şah Rıza Pehlevi’nin yönetimindeki İran, Atatürk yönetimindeki Türkiye Cumhuriyeti’ni bu çabada önemli bir model olarak benimsemiş ve takip etmeye çalışmıştır. Ancak İran’dan farklı olarak yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin arkasında bir yüzyıldan fazla süredir devam eden bir modernleşme birikimi söz konusudur. İki ülke arasındaki bu fark sadece modernleşme hareketinin hızını ve kalıcılığını değil, ulus devletin inşası süreçlerini ve sonuçlarını da etkilemiştir. Bu makalede 20. yüzyılın başlarında İran’ı modern bir ulus devlet yapma çabasındaki Rıza Pehlevi yönetiminde söz konusu çaba kapsamında atılan adımlar ile bunlar üzerinde Türkiye’de Atatürk’ün liderliğindeki devrimlerin izlerini ortaya koymak amaçlanmıştır. Bu doğrultuda öncelikle ilk İran ve Türkiye’nin modernleşme geçmişleri ele alınmıştır. Ardından İran’da 1920-40 yılları arasında gerçekleştirilmeye çalışılan ulus-devlet kurma süreci ile bu süreçte Türkiye’deki ulus devlet kurma süreci arasındaki benzerlikler yahut farklılıklar üzerinde durulmuştur. Son olarak Atatürk’ü örnek alan Rıza Şah’ın başardıklarının yahut başaramadıklarının bir değerlendirmesi yapılmaya çalışılmıştır.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Tarih Araştırmaları Dergisi, 2022
Türk düşünce dünyasının önemli yayın hareketlerinden biri olarak 1932-1934 yılları arasında faali... more Türk düşünce dünyasının önemli yayın hareketlerinden biri olarak 1932-1934 yılları arasında faaliyetlerini sürdürmüş olan Kadro dergisi yazarları ile hem Türkçülük hem de Türkiye’de liberalizmin öncü isimlerinden biri olan Ahmet Ağaoğlu arasında gazete yazıları üzerinden yapılan tartışmalar genç Cumhuriyet’in kalkınmasının hangi ilkeler etrafında olması gerektiği üzerine dikkate değer bir fikri mücadele niteliğindedir. Tartışma esas olarak Şevket Süreyya Aydemir’in 1932’de yayımlanan ve Kadro hareketine zemin teşkil eden düşüncelerinin yer aldığı İnkılâp ve Kadro (1932) kitabına ilişkin olarak Ahmet Ağaoğlu’nun Cumhuriyet gazetesinde yaptığı yorumları üzerine başlamıştır. Bu yazılara karşılık olarak yine aynı gazetede Şevket Süreyya Aydemir’in cevabi yazıları yayımlanmıştır. Sonrasında iki düşünürün yeniden cevap vermesiyle devam eden tartışmaya Yakup Kadri Karaosmanoğlu da 1933 yılı başlarında Vakit gazetesinde yazılarıyla dahil olmuştur. Bu çalışmada Ahmet Ağaoğlu ve Kadrocular arasındaki tartışmanın düşünsel yönleri üzerinde durulmaya çalışılacaktır. Böylelikle Cumhuriyet’in kuruluşunun onuncu yılına doğru meydana gelen tartışma çerçevesinde Türk inkılabının nasıl yol alması gerektiği, özellikle toplumsal ve ekonomik kalkınmanın hangi ilkeler etrafında gerçekleştirilmesi konularında devrin önde gelen iki farklı düşünce odağının yaklaşımlarına ilişkin bir çıkarsama yapılması amaçlanmıştır. Bu doğrultuda önce Kadro hareketi ve Ahmet Ağaoğlu hakkında kısaca bilgi verilmiş, ardından gazete yazılarına ve Kadro dergisine yansıyan tartışma metinleri ele alınmıştır.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 2021
Türk düşüncesinde 1960'lı yıllarda Fransız düşünür Roger Garaudy'ye ait Sosyalizm ve İslamiyet ba... more Türk düşüncesinde 1960'lı yıllarda Fransız düşünür Roger Garaudy'ye ait Sosyalizm ve İslamiyet başlıklı kitabın Yön dergisi yazarlarından Doğan Avcıoğlu ve E. Tüfekçi (Mihri Belli) tarafından Türkçe'ye çevrilmesiyle bir tartışma başlamıştır. Söz konusu tartışmanın ekseni sosyalizmin İslam dini açısından uygun bir toplumsal düzen olup olmadığı üzerinedir. İslam dini ile bir toplumsal düzen kuramı olarak sosyalizmi bağdaştırma fikrinin geçmişi esasen İslam dünyasında 20. yüzyılın başlarına kadar uzanmaktadır. Türkiye'de de sosyalist hareketin ilk ortaya çıkışıyla birlikte İslamiyet'in çeşitli unsurları sosyalizme bir dayanak olarak öne sürülmüştür. Yön dergisindeki tartışmalar ise esas olarak bu fikri savunan E. Tüfekçi ile İslamiyet'in öne sürüldüğü gibi sosyalizme yatkın bir din olmadığını savunan Niyazi Berkes arasında gelişmiştir. Tartışma daha sonra Yön dışındaki çevrelerde de devam etmiştir. Bu çalışmada, Yön dergisinde sosyalizm ve İslamiyet üzerine 1965-1966 yılları arasında ortaya çıkan tartışma temel alınarak, söz konusu fikrin gerek Türk düşüncesindeki gerekse Türkiye dışındaki İslam düşüncesindeki yansımaları tarihsel bir perspektif içinde bir değerlendirmesinin yapılması amaçlanmaktadır.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
İstanbul İktisat Dergisi, 2021
Sabri F. Ülgener (1911-1983), Türk düşünce tarihinde iktisat biliminden yola çıkıp Osmanlı-Türk t... more Sabri F. Ülgener (1911-1983), Türk düşünce tarihinde iktisat biliminden yola çıkıp Osmanlı-Türk tarihi çerçevesinde zihniyet unsuru üzerinden kültür ve din sosyolojisi çalışmalarına yönelmiş sıra dışı aydınlardan biri olarak göze çarpar. Ülgener’i Türk düşüncesinde öne çıkaran husus, Alman düşünürler Werner Sombart ve Max Weber’in kapitalizm, zihniyet ve din arasında kurdukları bağdan esinlenerek Osmanlı İmparatorluğu’nun neden kapitalistleşemediği sorusunun peşine düşmüştür. Bu doğrultuda İmparatorluğun güçlü olduğu klasik devrini, Batı’da ise kapitalizmin belirmeye başladığı Ortaçağ’ın sonlarını tarihsel bir zemin olarak almış, iktisat ahlâkı ve zihniyeti unsurları üzerinden söz konusu sorusunu cevaplamaya çalışmıştır. Ülgener bu sorusunu cevaplamaya çalışırken hem Ortaçağ Osmanlı toplumunun iktisadi ahlakını ve zihniyetinin bir tahlilini yapmış hem de bir yerde din sosyoloji incelemesinde bulunmuştur. Bu makalede, öncelikle kısaca bir düşünür olarak Sabri F. Ülgener’in portresi çizilmeye çalışılmış, ardından düşünce dünyasından ve onu besleyen kaynaklardan yola çıkarak “Osmanlı İmparatorluğu neden kapitalistleşemedi?” sorusunun peşinde İmparatorluğun toplumsal ve ekonomik yapısını ele alış biçiminin bir tahlilinin yapılması amaçlanmıştır.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Erdem Dergisi, 2021
Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun 1930’lu yıllardan 1950’lere kadar olan dönemi işleyen Panorama roma... more Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun 1930’lu yıllardan 1950’lere kadar olan dönemi işleyen Panorama romanı; Atatürk inkılâplarının halk üzerindeki etkisi, toplumda yer edinip edinemediği üzerine eleştirel bir değerlendirme yapmak amacıyla yazılmış görünmektedir. Kurtuluş Savaşı yıllarından beri Atatürk’ün yakın çevresinde yer alan Yakup Kadri, Cumhuriyet’in ve Atatürk inkılaplarının edebiyat alanında önde gelen savunucularından biri olmuştur. Ancak yazarın, Cumhuriyet’e ve inkılaplara yaklaşımı sorgusuz bir övme edebiyatı şeklinde olmamıştır. Mustafa Kemal Atatürk’ü ayrı bir yerde tutmakla birlikte Yakup Kadri, onun inkılaplarının uygulanışını, halka yansımalarını daha 1930’ların başından itibaren eleştirir görünmektedir. Nitekim o tarihlerde yayımlanan Ankara (1934) romanının ikinci bölümü Panorama’nın öncüsü gibidir. Aynı zamanda Yakup Kadri’nin Cumhuriyet’in onuncu yılı vesilesiyle yazdığı, ancak yayımlamadığı “Büyük İnkılâp ve Küçük Politika” başlıklı makalesi de yazarın dönemin siyasi ve toplumsal gelişmelerine karşı eleştirel yaklaşımının bir ifadesi olarak değerlendirilmektedir. Yakup Kadri’nin, Atatürk’ün “büyük inkılâp”ının Cumhuriyet Halk Partisi ve devlet bürokrasisi içindeki birtakım “küçük politika”lara kurban edildiği şeklinde özetlenebilecek düşüncelerinin yer aldığı bu makale, Panorama romanının alt metni gibidir. Bu makalede de Panorama romanının, yazarın “Büyük İnkılâp ve Küçük Politika” makalesi başta olmak üzere anı kitapları eşliğinde bir tahlilinin yapılması amaçlanmaktadır.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Atatürk Yolu, 2020
Türkiye’nin Birinci Dünya Savaşı sonrası başlayan işgallere ve barış için dayatılan
Sevres Anlaş... more Türkiye’nin Birinci Dünya Savaşı sonrası başlayan işgallere ve barış için dayatılan
Sevres Anlaşması’na karşı verdiği bağımsızlık mücadelesini yürüten kadro, bunun
anti-emperyalist bir hareket olduğu hususunu Kurtuluş Savaşı sırasında sıklıkla
vurgulamıştır. Türk düşüncesinde ilk olarak 1930’lu yıllarda Kadro dergisi Kurtuluş
Savaşı’nın niteliğine ilişkin tezleri gündeme getirmiştir. Savaşın niteliğine ilişkin
tartışmaların yeniden konu edinilmesi ise 1960’lı yıllarda olmuştur. Söz konusu
yıllarda dünyada ve Türkiye’de sol düşüncenin yükselişe geçmesinin de etkisiyle
emperyalizm meselesi incelemelere konu olmuştur. Özellikle 1960’ların ilk yarısında
Yön dergisi çevresinde yer alan Kemalist çizgideki düşünürler Kurtuluş Savaşı’nın
Batılı emperyalist güçlere karşı verilmiş bir mücadele olduğunu savunurken, solun
içinden Kemal Tahir ve İdris Küçükömer gibi isimler ise bu görüşe karşı
çıkmışlardır. Bu çalışmada, öncelikle emperyalizme ilişkin tarihsel perspektifte
kavramsal bir açıklama yapılmaya çalışılmıştır. Ardından Kurtuluş Savaşı
yıllarından başlayarak savaşın anti-emperyalist niteliğine ilişkin öne sürülen tezler
ve itirazların, özellikle bu tartışmayı 1960’lı yıllarda ele alan Niyazi Berkes, Doğan
Avcıoğlu, Kemal Tahir ve İdris Küçükömer gibi düşünürlerin görüşleri üzerinden
bir incelemesinin yapılması amaçlanmıştır.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
YA/DA MEB Dergisi, 2020
Yakup Kadri Karaosmanoğlu (1889-1974) Türk edebiyatının II. Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e uzanan sü... more Yakup Kadri Karaosmanoğlu (1889-1974) Türk edebiyatının II. Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e uzanan sürecinde şiir, roman, deneme, tiyatro, anı ve roman gibi çeşitli türlerde eserler vermiş üretken kalemlerinden biridir. Üstelik sadece edebiyatçı değil; aynı zamanda gazeteci, siyasetçi ve diplomat kimliklerini de bir arada taşımıştır.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
YA/DA MEB Dergisi, 2020
Türk düşüncesinin sıra dışı isimlerinden biridir Cemil Meriç. Sıra dışılığı düşüncelerinde birbir... more Türk düşüncesinin sıra dışı isimlerinden biridir Cemil Meriç. Sıra dışılığı düşüncelerinde birbirinden farklı ve zıt birçok unsuru bir araya getirmesi ve aynı anda savunmasından, Jurnal adıyla tuttuğu günlüklerinde başka topluluklara seslendiği eserlerinde başka konuşmasındandır. Bu nedenle tezatların adamıdır.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Hece - Tanpınar Özel Sayısı (2) , 2016
Tanpınar Özel Sayısında Orhan Okay ile Tanpınar Üzerine Yapılan Söyleşi
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
R&S - Research Studies Anatolia Journal, 2019
Atatürk devrimleri Türk düşünce hayatında özellikle 1960’lı yıllardan itibaren sıklıkla gündeme g... more Atatürk devrimleri Türk düşünce hayatında özellikle 1960’lı yıllardan itibaren sıklıkla gündeme gelen bir tartışma konusu olmuştur. Devrimlerin görüntüye yönelik olduğu ve Doğulu bir toplumu dönüştürmeye yetersiz kaldığı konusunda yoğunlaşan bu tartışmalara Türk düşününün önde gelen iki ismi, Niyazi Berkes ve Şerif Mardin farklı bir bakış açısıyla yaklaşmışlardır. Mardin ve Berkes’in Atatürk devrimlerine bakışlarında, söz konusu süreci bir zihniyet değiştirme meselesi olarak gördükleri anlaşılmaktadır. Bu doğrultuda Şerif Mardin, Atatürk devrimlerini Müslüman bir Doğulu toplumda geleneksel cemaat yapısından bireye ve akla dayanan Batılı toplum yapısına geçiş çabası olarak değerlendirir. Berkes ise devrimleri, toplumun yönünü Doğu yörüngesinden Batı yörüngesine çevirebilecek bir hareket olarak görür. Bu makalede Mardin ve Berkes’in Atatürk devrimlerini niçin bir zihniyet dönüşümü çabası olarak gördükleri konusu birey, toplum ve gelenek unsurları çerçevesinde tartışılmakta ve bu yaklaşımın devrim sürecini anlamak açısından Türk düşünce hayatındaki farklılığı vurgulanmaktadır.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Yeni Türk Edebiyatı Araştırmaları, 2018
Attila İlhan’ın 1908-1960 arası dönemin olaylarını anlatmak üzere yazdığı “Aynanın İçindekiler” d... more Attila İlhan’ın 1908-1960 arası dönemin olaylarını anlatmak üzere yazdığı “Aynanın İçindekiler” dizisindeki beş roman, aynı zamanda Türk düşünce hayatının da önemli metinleri arasında yer alır. Bir edebi tür olarak Batı toplumlarında ortaya çıktığından beri roman, toplumu, bireyi ve bunlar arasındaki ilişkileri anlatmak için başlıca yollardan biri olmuştur. Türk edebiyat hayatına Tanzimat ile birlikte giren bu tür, Türk düşünce hayatının da temel kaynaklarından biridir. Hatta Türk düşününde roman, çoğu zaman akademik metinlerin önüne geçerek toplumun, yakın dönem tarihi olayların daha geniş bir açıdan ele alındığı bir mecra haline gelmiştir. Bu bakımdan Türk düşünce tarihinin önde gelen isimleri aynı zamanda romancılar olması şaşırtıcı değildir. Bu çalışmada hem“Aynanın İçindekiler” dizisinde anlatılan Türkiye’nin yakın geçmişine dair olaylar ve düşünceler hem de Attila İlhan’ın bunları ele alışı, yazarın toplumsal ve siyasi meselelere bakışı ile bu konularda değerlendirmeler yapan diğer düşünürlerin görüşleri ışığında irdelenmektedir. Böylelikle İlhan’ın düşün dünyasının genel bir tablosunun ortaya konması amaçlanmaktadır.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Book by Elif Türkislamoğlu
Sözün Tarihi-Tarihin Sözü: Edebiyat ve Tarih İlişkisi, 2022
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Siyasal ve Entelektüel Tarihimizden Portreler, 2021
Baskı ve cilt İnkılap Kitabevi Baskı Tesisleri Çobançeşme Mah. Altay Sk. No: 8 Yenibosna BAHÇELİE... more Baskı ve cilt İnkılap Kitabevi Baskı Tesisleri Çobançeşme Mah. Altay Sk. No: 8 Yenibosna BAHÇELİEVLER-İSTANBUL +90 (212) 496 11 11 Sertifika no: 44066 © Yayın hakları Tarihçi Kitabevi'ne aittir. Bu eserin bütün hakları saklıdır. Yayınevinden yazılı izin alınmadan kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz, hiçbir şekilde kopya edilemez, çoğaltılamaz ve yayınlanamaz.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Doğu Kitabevi, 2021
“Türkiye’nin Batılılaşma Tarihine İki Farklı Bakış: Niyazi Berkes/Cemil Meriç başlıklı bu çalışma... more “Türkiye’nin Batılılaşma Tarihine İki Farklı Bakış: Niyazi Berkes/Cemil Meriç başlıklı bu çalışma da, Kemalist düşüncedeki Berkes ile muhafazakâr düşüncedeki Meriç’in Batılılaşma sürecine nasıl baktıkları, yaklaşımlarındaki çakışan ve çatışan yanların neler olduğu sorunsalından hareketle, Batılılaşma süreci ve buna ilişkin Türk düşünce hayatındaki başlıca tartışma konuları üzerine eğilmeyi amaçlamaktadır...
Bu çalışmada Türkiye’nin Batılılaşma tarihine ilişkin olarak Berkes ve Meriç’in görüşleri üzerinden, Türk düşüncesinde Kemalist ve muhafazakâr bakış açılarından yapılan tartışmalar ile ele alınan konuların bir tablosu çizilmeye çalışılmıştır. Berkes ve Meriç gibi temelde Batılılaşma üzerine odaklanmış olsalar da, süreci başka başka yönlerden ele alan iki düşünürün seçilmesi bu tablonun çizilmesine olanak sağlamıştır...
Netice itibarıyla Türkiye’nin Batılılaşma tarihini anlayabilmek ve sorgulamak için de, Niyazi Berkes’in, Cemil Meriç’in eserlerini okumanın yerinde ve öğretici bir tercih olacağı düşünülmektedir.”
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Türk Düşünce Dünyasında Tanpınar, 2015
Türkiye Tanzimat Fermanı ile Batılı düşünce akımlarının etkisine girmiş ve bunun ilk yansımaları ... more Türkiye Tanzimat Fermanı ile Batılı düşünce akımlarının etkisine girmiş ve bunun ilk yansımaları edebiyatta olmuştur. Özellikle de Türk romanı, Cumhuriyet’in kurulmasından sonra da uzun bir süre Türkiye’de siyasi ve toplumsal meselelerini tartışmanın yeri olmuştur.
Ahmet Hamdi Tanpınar da Türk siyasi düşünce hayatında romanlarıyla önemli bir yer edinmiştir. Türkiye’nin 1839’dan beri geçirdiği Batılılaşma süreci üzerine düşünmüş, bu süreci bir medeniyet değiştirme meselesi olarak görmüştür. Medeniyet değiştirmesinin toplumda ve bireyde yarattığı ikilikleri, bunalımları romanlarında işlemiştir.
Hayatı boyunca II. Abdülhamit saltanatından, 27 Mayıs 1960 darbesine kadar Türkiye’nin siyasi tarihindeki birçok olaya tanıklık eden Ahmet Hamdi, Türk düşünce hayatında kültürel muhafazakârlığın öncülerinden Yahya Kemal’in öğrencisidir. Tanpınar, onun fikirlerinden, tarih ve kültür anlayışından, Bergson felsefesine olan yakınlığından etkilenmiştir.
Tanpınar, eserlerinde kullandığı dil, Batılılaşma meselesine yaşadığı dönemin resmi ideolojisinden farklı yaklaşımı ve Osmanlı geçmişine yaptığı vurgularla hocası Yahya Kemal’in izinde bir muhafazakâr düşünce adamı olarak kabul görmüştür. Hayatta olduğu süre içinde eserleri, biraz da bu algı nedeniyle, fazla ilgi görmemiştir. Fakat ölümünden sonra, özellikle Türkiye’nin değişen düşünce iklimiyle, Ahmet Hamdi Tanpınar ismi yeniden gündeme gelmiş, eserleri tekrar basılmaya başlanmıştır.
1970’lerden 2000’li yıllara uzanan süreçte Türk siyasi düşünce hayatında Batılılaşma, modernleşme, muhafazakârlık gibi tartışmalarda Ahmet Hamdi bir başvuru kaynağı olmuş, adeta yeniden keşfedilmiştir. Bu tartışmaların neticesinde Tanpınar’la ilgili muhafazakârlık algısı da sorgulanmaya başlanmıştır.
Ahmet Hamdi Tanpınar, Türk siyasi düşünce hayatında hem Doğu, hem de Batı medeniyetine dair zengin bilgi birikimine sahip, ülkenin sorunlarına faklı bir gözle bakabilmeyi başarabilmiş nadir isimlerden biridir. Bu sebeple Türkiye’nin Tanzimat’tan itibaren yaşadığı toplumsal, siyasi ve kültürel meseleleri anlamak bakımından Ahmet Hamdi Tanpınar’ı tanımak, onun eserlerini okumak önemlidir.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Books by Elif Türkislamoğlu
SİYASAL VE ENTELEKTÜEL TARİHİMİZDEN PORTRELER, 2021
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Conference Presentations by Elif Türkislamoğlu
Türkiye İktisat Kongresi 2023- Bildiriler Kitabı
1923 yılının tam bugünlerinde düzenlenen İzmir İktisat Kongresi, Türkiye'nin Kurtuluş Savaşı ile ... more 1923 yılının tam bugünlerinde düzenlenen İzmir İktisat Kongresi, Türkiye'nin Kurtuluş Savaşı ile kazandığı askeri zaferini Lozan Barış Görüşmeleri'nde siyasi ve ekonomik olarak da sağlamak konusunda kararlılığını göstermek yönünde atılmış bir adımdı.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Türkiye İktisat Kongresi 2023- Bildiriler Kitabı, 2024
İzmir İktisat Kongresi'nin 100. Yılı dolayısıyla 19-23 Temmuz 2023 tarihleri arasında Türk Tarih ... more İzmir İktisat Kongresi'nin 100. Yılı dolayısıyla 19-23 Temmuz 2023 tarihleri arasında Türk Tarih Kurumu tarafından düzenlenen kongrenin bildiri kitabı
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Uploads
Papers by Elif Türkislamoğlu
içinde barındırır. Bu çerçevede Türk edebiyatına Batılılaşma hareketi ile birlikte
yeni bir edebi tür olarak giren roman, aynı zamanda bu hareketin tarihinin
incelenmesi bakımından başvurulacak bir kaynak olarak da
değerlendirilmektedir. Esasen, Batı edebiyatından aktarılan romanın kendisi de
Avrupa’da Aydınlanma ve Sanayi Devrimleri ile kapitalistleşmenin sonucu
ortaya çıkan burjuva toplumunun sanatsal bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır.
Dolayısıyla toplumsal ve siyasi değişimlerle yakın ilgisinden ötürü, elbette
sınırlılıklarıyla birlikte, romanın bir tür tarihsel belge özelliğine sahip olduğu
söylenebilir. Türkiye açısından Tanzimat Dönemi ile birlikte çağdaş Türk düşüncesinin öncelikle edebi çevrelerde geliştiği ve şekillenmeye başladığı
düşünüldüğünde romanın önemi iyice artar; çünkü roman aynı zamanda, gazete ile birlikte, Türk aydını için siyasi ve toplumsal görüşlerini kamuoyuna aktarmanın bir yolu olagelmiştir. Bu hususlar ışığında bu çalışmada, Türk romanı ve Batılılaşma tarihi arasındaki ilişki üzerinde bir değerlendirme yapılması amaçlanmaktadır. Bunun için öncelikle romanın Batı edebiyatında ortaya çıkışının tarihsel arka planının bir tablosu çizilmeye çalışılmıştır. Ardından Türkiye’de Tanzimat sonrası yeni bir edebi tür olarak ortaya çıkan romanın Türk aydını açısından toplumsal ve siyasi izlenimlerini yansıtmak için bir yol olarak değerlendirilmesi meselesi ele alınmıştır. Son olarak, Ahmet Mithat Efendi ile başlayıp Ahmet Hamdi Tanpınar’a kadar olan çizgide belli başlı birtakım örnekleri çerçevesinde Batılılaşma süreciyle Türk romanı arasındaki ilişki üzerinde durulmuştur.
Sevres Anlaşması’na karşı verdiği bağımsızlık mücadelesini yürüten kadro, bunun
anti-emperyalist bir hareket olduğu hususunu Kurtuluş Savaşı sırasında sıklıkla
vurgulamıştır. Türk düşüncesinde ilk olarak 1930’lu yıllarda Kadro dergisi Kurtuluş
Savaşı’nın niteliğine ilişkin tezleri gündeme getirmiştir. Savaşın niteliğine ilişkin
tartışmaların yeniden konu edinilmesi ise 1960’lı yıllarda olmuştur. Söz konusu
yıllarda dünyada ve Türkiye’de sol düşüncenin yükselişe geçmesinin de etkisiyle
emperyalizm meselesi incelemelere konu olmuştur. Özellikle 1960’ların ilk yarısında
Yön dergisi çevresinde yer alan Kemalist çizgideki düşünürler Kurtuluş Savaşı’nın
Batılı emperyalist güçlere karşı verilmiş bir mücadele olduğunu savunurken, solun
içinden Kemal Tahir ve İdris Küçükömer gibi isimler ise bu görüşe karşı
çıkmışlardır. Bu çalışmada, öncelikle emperyalizme ilişkin tarihsel perspektifte
kavramsal bir açıklama yapılmaya çalışılmıştır. Ardından Kurtuluş Savaşı
yıllarından başlayarak savaşın anti-emperyalist niteliğine ilişkin öne sürülen tezler
ve itirazların, özellikle bu tartışmayı 1960’lı yıllarda ele alan Niyazi Berkes, Doğan
Avcıoğlu, Kemal Tahir ve İdris Küçükömer gibi düşünürlerin görüşleri üzerinden
bir incelemesinin yapılması amaçlanmıştır.
Book by Elif Türkislamoğlu
Bu çalışmada Türkiye’nin Batılılaşma tarihine ilişkin olarak Berkes ve Meriç’in görüşleri üzerinden, Türk düşüncesinde Kemalist ve muhafazakâr bakış açılarından yapılan tartışmalar ile ele alınan konuların bir tablosu çizilmeye çalışılmıştır. Berkes ve Meriç gibi temelde Batılılaşma üzerine odaklanmış olsalar da, süreci başka başka yönlerden ele alan iki düşünürün seçilmesi bu tablonun çizilmesine olanak sağlamıştır...
Netice itibarıyla Türkiye’nin Batılılaşma tarihini anlayabilmek ve sorgulamak için de, Niyazi Berkes’in, Cemil Meriç’in eserlerini okumanın yerinde ve öğretici bir tercih olacağı düşünülmektedir.”
Ahmet Hamdi Tanpınar da Türk siyasi düşünce hayatında romanlarıyla önemli bir yer edinmiştir. Türkiye’nin 1839’dan beri geçirdiği Batılılaşma süreci üzerine düşünmüş, bu süreci bir medeniyet değiştirme meselesi olarak görmüştür. Medeniyet değiştirmesinin toplumda ve bireyde yarattığı ikilikleri, bunalımları romanlarında işlemiştir.
Hayatı boyunca II. Abdülhamit saltanatından, 27 Mayıs 1960 darbesine kadar Türkiye’nin siyasi tarihindeki birçok olaya tanıklık eden Ahmet Hamdi, Türk düşünce hayatında kültürel muhafazakârlığın öncülerinden Yahya Kemal’in öğrencisidir. Tanpınar, onun fikirlerinden, tarih ve kültür anlayışından, Bergson felsefesine olan yakınlığından etkilenmiştir.
Tanpınar, eserlerinde kullandığı dil, Batılılaşma meselesine yaşadığı dönemin resmi ideolojisinden farklı yaklaşımı ve Osmanlı geçmişine yaptığı vurgularla hocası Yahya Kemal’in izinde bir muhafazakâr düşünce adamı olarak kabul görmüştür. Hayatta olduğu süre içinde eserleri, biraz da bu algı nedeniyle, fazla ilgi görmemiştir. Fakat ölümünden sonra, özellikle Türkiye’nin değişen düşünce iklimiyle, Ahmet Hamdi Tanpınar ismi yeniden gündeme gelmiş, eserleri tekrar basılmaya başlanmıştır.
1970’lerden 2000’li yıllara uzanan süreçte Türk siyasi düşünce hayatında Batılılaşma, modernleşme, muhafazakârlık gibi tartışmalarda Ahmet Hamdi bir başvuru kaynağı olmuş, adeta yeniden keşfedilmiştir. Bu tartışmaların neticesinde Tanpınar’la ilgili muhafazakârlık algısı da sorgulanmaya başlanmıştır.
Ahmet Hamdi Tanpınar, Türk siyasi düşünce hayatında hem Doğu, hem de Batı medeniyetine dair zengin bilgi birikimine sahip, ülkenin sorunlarına faklı bir gözle bakabilmeyi başarabilmiş nadir isimlerden biridir. Bu sebeple Türkiye’nin Tanzimat’tan itibaren yaşadığı toplumsal, siyasi ve kültürel meseleleri anlamak bakımından Ahmet Hamdi Tanpınar’ı tanımak, onun eserlerini okumak önemlidir.
Books by Elif Türkislamoğlu
Conference Presentations by Elif Türkislamoğlu
içinde barındırır. Bu çerçevede Türk edebiyatına Batılılaşma hareketi ile birlikte
yeni bir edebi tür olarak giren roman, aynı zamanda bu hareketin tarihinin
incelenmesi bakımından başvurulacak bir kaynak olarak da
değerlendirilmektedir. Esasen, Batı edebiyatından aktarılan romanın kendisi de
Avrupa’da Aydınlanma ve Sanayi Devrimleri ile kapitalistleşmenin sonucu
ortaya çıkan burjuva toplumunun sanatsal bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır.
Dolayısıyla toplumsal ve siyasi değişimlerle yakın ilgisinden ötürü, elbette
sınırlılıklarıyla birlikte, romanın bir tür tarihsel belge özelliğine sahip olduğu
söylenebilir. Türkiye açısından Tanzimat Dönemi ile birlikte çağdaş Türk düşüncesinin öncelikle edebi çevrelerde geliştiği ve şekillenmeye başladığı
düşünüldüğünde romanın önemi iyice artar; çünkü roman aynı zamanda, gazete ile birlikte, Türk aydını için siyasi ve toplumsal görüşlerini kamuoyuna aktarmanın bir yolu olagelmiştir. Bu hususlar ışığında bu çalışmada, Türk romanı ve Batılılaşma tarihi arasındaki ilişki üzerinde bir değerlendirme yapılması amaçlanmaktadır. Bunun için öncelikle romanın Batı edebiyatında ortaya çıkışının tarihsel arka planının bir tablosu çizilmeye çalışılmıştır. Ardından Türkiye’de Tanzimat sonrası yeni bir edebi tür olarak ortaya çıkan romanın Türk aydını açısından toplumsal ve siyasi izlenimlerini yansıtmak için bir yol olarak değerlendirilmesi meselesi ele alınmıştır. Son olarak, Ahmet Mithat Efendi ile başlayıp Ahmet Hamdi Tanpınar’a kadar olan çizgide belli başlı birtakım örnekleri çerçevesinde Batılılaşma süreciyle Türk romanı arasındaki ilişki üzerinde durulmuştur.
Sevres Anlaşması’na karşı verdiği bağımsızlık mücadelesini yürüten kadro, bunun
anti-emperyalist bir hareket olduğu hususunu Kurtuluş Savaşı sırasında sıklıkla
vurgulamıştır. Türk düşüncesinde ilk olarak 1930’lu yıllarda Kadro dergisi Kurtuluş
Savaşı’nın niteliğine ilişkin tezleri gündeme getirmiştir. Savaşın niteliğine ilişkin
tartışmaların yeniden konu edinilmesi ise 1960’lı yıllarda olmuştur. Söz konusu
yıllarda dünyada ve Türkiye’de sol düşüncenin yükselişe geçmesinin de etkisiyle
emperyalizm meselesi incelemelere konu olmuştur. Özellikle 1960’ların ilk yarısında
Yön dergisi çevresinde yer alan Kemalist çizgideki düşünürler Kurtuluş Savaşı’nın
Batılı emperyalist güçlere karşı verilmiş bir mücadele olduğunu savunurken, solun
içinden Kemal Tahir ve İdris Küçükömer gibi isimler ise bu görüşe karşı
çıkmışlardır. Bu çalışmada, öncelikle emperyalizme ilişkin tarihsel perspektifte
kavramsal bir açıklama yapılmaya çalışılmıştır. Ardından Kurtuluş Savaşı
yıllarından başlayarak savaşın anti-emperyalist niteliğine ilişkin öne sürülen tezler
ve itirazların, özellikle bu tartışmayı 1960’lı yıllarda ele alan Niyazi Berkes, Doğan
Avcıoğlu, Kemal Tahir ve İdris Küçükömer gibi düşünürlerin görüşleri üzerinden
bir incelemesinin yapılması amaçlanmıştır.
Bu çalışmada Türkiye’nin Batılılaşma tarihine ilişkin olarak Berkes ve Meriç’in görüşleri üzerinden, Türk düşüncesinde Kemalist ve muhafazakâr bakış açılarından yapılan tartışmalar ile ele alınan konuların bir tablosu çizilmeye çalışılmıştır. Berkes ve Meriç gibi temelde Batılılaşma üzerine odaklanmış olsalar da, süreci başka başka yönlerden ele alan iki düşünürün seçilmesi bu tablonun çizilmesine olanak sağlamıştır...
Netice itibarıyla Türkiye’nin Batılılaşma tarihini anlayabilmek ve sorgulamak için de, Niyazi Berkes’in, Cemil Meriç’in eserlerini okumanın yerinde ve öğretici bir tercih olacağı düşünülmektedir.”
Ahmet Hamdi Tanpınar da Türk siyasi düşünce hayatında romanlarıyla önemli bir yer edinmiştir. Türkiye’nin 1839’dan beri geçirdiği Batılılaşma süreci üzerine düşünmüş, bu süreci bir medeniyet değiştirme meselesi olarak görmüştür. Medeniyet değiştirmesinin toplumda ve bireyde yarattığı ikilikleri, bunalımları romanlarında işlemiştir.
Hayatı boyunca II. Abdülhamit saltanatından, 27 Mayıs 1960 darbesine kadar Türkiye’nin siyasi tarihindeki birçok olaya tanıklık eden Ahmet Hamdi, Türk düşünce hayatında kültürel muhafazakârlığın öncülerinden Yahya Kemal’in öğrencisidir. Tanpınar, onun fikirlerinden, tarih ve kültür anlayışından, Bergson felsefesine olan yakınlığından etkilenmiştir.
Tanpınar, eserlerinde kullandığı dil, Batılılaşma meselesine yaşadığı dönemin resmi ideolojisinden farklı yaklaşımı ve Osmanlı geçmişine yaptığı vurgularla hocası Yahya Kemal’in izinde bir muhafazakâr düşünce adamı olarak kabul görmüştür. Hayatta olduğu süre içinde eserleri, biraz da bu algı nedeniyle, fazla ilgi görmemiştir. Fakat ölümünden sonra, özellikle Türkiye’nin değişen düşünce iklimiyle, Ahmet Hamdi Tanpınar ismi yeniden gündeme gelmiş, eserleri tekrar basılmaya başlanmıştır.
1970’lerden 2000’li yıllara uzanan süreçte Türk siyasi düşünce hayatında Batılılaşma, modernleşme, muhafazakârlık gibi tartışmalarda Ahmet Hamdi bir başvuru kaynağı olmuş, adeta yeniden keşfedilmiştir. Bu tartışmaların neticesinde Tanpınar’la ilgili muhafazakârlık algısı da sorgulanmaya başlanmıştır.
Ahmet Hamdi Tanpınar, Türk siyasi düşünce hayatında hem Doğu, hem de Batı medeniyetine dair zengin bilgi birikimine sahip, ülkenin sorunlarına faklı bir gözle bakabilmeyi başarabilmiş nadir isimlerden biridir. Bu sebeple Türkiye’nin Tanzimat’tan itibaren yaşadığı toplumsal, siyasi ve kültürel meseleleri anlamak bakımından Ahmet Hamdi Tanpınar’ı tanımak, onun eserlerini okumak önemlidir.