Beykent University
Architecture
Mübadele sonrası boşalan/boşaltılan köyler içerisinde en bilineni olan Kayaköy’de, coğrafyayı deneyimlemek üzere uluslararası bir çalıştay düzenlendi. Öğrenci grupları, günışığının, rüzgârın, manzaranın deneyim mekânlarını keşfetmişler;... more
Mübadele sonrası boşalan/boşaltılan köyler içerisinde en bilineni olan Kayaköy’de, coğrafyayı deneyimlemek üzere uluslararası bir çalıştay düzenlendi. Öğrenci grupları, günışığının, rüzgârın, manzaranın deneyim mekânlarını keşfetmişler; rüzgârın yön ve yoğunluğuna göre
yapıların yerleşim izini sürmüşler, köyde günışığının deneyimlenmesi için bir gezi yolu önermişler ve olası bakı noktalarını çıkarmışlardır.
yapıların yerleşim izini sürmüşler, köyde günışığının deneyimlenmesi için bir gezi yolu önermişler ve olası bakı noktalarını çıkarmışlardır.
Mimarlık eğitim alanı ve mimarlık pratiği arasındaki görünürdeki fark son yüzyılda eğitim alanında yenilikçi düşüncelerin üretilmesi lehine daha da artmıştır. 20. YY başında eğitim alanı, mimari pratik ile paralel atılımlarda bulunarak... more
Mimarlık eğitim alanı ve mimarlık pratiği arasındaki görünürdeki fark son yüzyılda eğitim alanında yenilikçi düşüncelerin üretilmesi lehine daha da artmıştır. 20. YY başında eğitim alanı, mimari pratik ile paralel atılımlarda bulunarak mimarlık disiplinin içeriğini değiştirmiştir. Mimarlık eğitimi, dönemin mimarları tarafından ilan edilen manifestoların uygulama alanı olmuştur. Hatta gelecekçi ve konstrüktivistlerin yaklaşımları üniversitelerdeki eğitimin dilini değiştirmiştir. 60’lı yıllar pratik alanda kentsel konutu da içeren kentsel ütopyaların üretim yıllarıdır. Son yıllarda küresel ölçekte mimarlık okullarının üretimleri hakkında söylenecek söz çeşitlilikleridir. Kimi okullar yarının konutuna odaklanırken kimi okullar pratik üretime yanıt veren bir içerik ile eğitimlerine devam edegelmektedirler.
Ülkemizdeki güncel mimarlık eğitimi alanında yapılan çalışmaların pratik alanla paralel gittiğini söylemek zordur. Eğitim alanında yapılan çalışmalarda mimarlık disiplininde öncü, yenilikçi ve değişimi sorgulayan yaklaşımlar görülmektedir. Oysa bu çalışmaların pratik alana yansımalarına çok nadir rastlanmaktadır. Ülkemizdeki konut üretimi süreçlerinin genel geçer yapısı, yenilikçi program ve yeni yaşama biçimi önerilerini, daha tartışamadan engellemektedir. İmar mevzuatlarının katılığı, konut üretim aktörlerinin çeşitlenememesi, konut alanlarının yapılaşma sınırlarının işveren kimliğine ve işveren kar talebine göre biçimlenmesi, konut kullanıcısının kurgusal özneler olarak düşünülmesi sonucu tasarımların tek tipleşmesi gibi konular problemin temel unsurları olarak belirmektedir. Pratik alanda yaşanan bu durumların eleştirisi ancak mimarlık eğitim alanında yapılabilmektedir. Bu durum eğitim disiplini içinde, pratik alanda üretimin en yoğun gerçekleştirildiği konut üretimini irdelemeye itmektedir.
Eğitim alanında, konutun sıradan bir program olarak tartışılmasını eleştirmekteyiz. Hatta pratik alanda yapılan yanlış konut uygulamaları, eğitimde konut tasarımı tartışmalarının odağına yerleşmekte ve yeni bakışların doğmasını tetiklemektedir. Bu çalışma, eğitim alanında kentli konutun, yeni bir sosyal yaşam örüntüsü sunabilme olasılığını araştırmıştır. Kentli konutun, izole konut adacıklarından oluşan örüntüsü karşısında durarak, konutun kamusallaşma sınırlarını ve kullanıcı çeşitliliği bağlamında yeni program senaryolarını tartışmıştır. Güncel kentsel dönüşüm projeleri soylulaştırma, yoğunluk artımı, depreme dayanıklılık ve kimi pazarlama amaçlı sloganlaşan kavramlar bağlamında tartışılmakta, mekânların kalıcılığına karşın kullanıcının geçiciliği, özel alanlar ve kamusal alanların yeni düzenlerinin kavramsal biçimleri göz ardı edilmektedir. Bu atölye kurgusu, konvansiyonel bakış içinde yer alan kentli konutun/toplu konutun kamusallığının sınırlarını, yeni program örgütlenmeleri aracılığıyla, yeniden düşünme üzerinedir. Tartışılan genel kavramlar kent konutu, konutun kamusallığa açılımı ve yeni konut programı örgütlenmeleri olarak belirtilebilir. Bunun yanı sıra konut, kamusallık derecesine göre yeniden ele alınırken “olay” kavramı, bu yeni bakış açısının odağındadır. Tasarım süreçleri, kavramın tanımları olan farklı bir mekânın olanaklılığını yaratan anlar (Foucault, 1997); kişinin mekânı sorgulayıp yeniden anlamlandırmasını sağlayan keşifler (Derrida, 1997); beklenmedik eylemlere işaret eden durumlar (Tschumi, 1994) gibi mekânsal karşılıkları olan tartışmalarla ilerlemiştir. Ayrıca geçicilik, akışkanlık, tipoloji yerine topoloji, gözeneklilik, çok katmanlılık ve uyumluluk gibi alt kavramlar da mekân üretiminde ve mimari programın geliştirilmesinde aracılık eden başlıklar olmuştur.
Anahtar Kelimeler: Konut ve Kamusallık, Olay Mekân, Konut ve Esneklik, Gözeneklilik, Akışkanlık
Ülkemizdeki güncel mimarlık eğitimi alanında yapılan çalışmaların pratik alanla paralel gittiğini söylemek zordur. Eğitim alanında yapılan çalışmalarda mimarlık disiplininde öncü, yenilikçi ve değişimi sorgulayan yaklaşımlar görülmektedir. Oysa bu çalışmaların pratik alana yansımalarına çok nadir rastlanmaktadır. Ülkemizdeki konut üretimi süreçlerinin genel geçer yapısı, yenilikçi program ve yeni yaşama biçimi önerilerini, daha tartışamadan engellemektedir. İmar mevzuatlarının katılığı, konut üretim aktörlerinin çeşitlenememesi, konut alanlarının yapılaşma sınırlarının işveren kimliğine ve işveren kar talebine göre biçimlenmesi, konut kullanıcısının kurgusal özneler olarak düşünülmesi sonucu tasarımların tek tipleşmesi gibi konular problemin temel unsurları olarak belirmektedir. Pratik alanda yaşanan bu durumların eleştirisi ancak mimarlık eğitim alanında yapılabilmektedir. Bu durum eğitim disiplini içinde, pratik alanda üretimin en yoğun gerçekleştirildiği konut üretimini irdelemeye itmektedir.
Eğitim alanında, konutun sıradan bir program olarak tartışılmasını eleştirmekteyiz. Hatta pratik alanda yapılan yanlış konut uygulamaları, eğitimde konut tasarımı tartışmalarının odağına yerleşmekte ve yeni bakışların doğmasını tetiklemektedir. Bu çalışma, eğitim alanında kentli konutun, yeni bir sosyal yaşam örüntüsü sunabilme olasılığını araştırmıştır. Kentli konutun, izole konut adacıklarından oluşan örüntüsü karşısında durarak, konutun kamusallaşma sınırlarını ve kullanıcı çeşitliliği bağlamında yeni program senaryolarını tartışmıştır. Güncel kentsel dönüşüm projeleri soylulaştırma, yoğunluk artımı, depreme dayanıklılık ve kimi pazarlama amaçlı sloganlaşan kavramlar bağlamında tartışılmakta, mekânların kalıcılığına karşın kullanıcının geçiciliği, özel alanlar ve kamusal alanların yeni düzenlerinin kavramsal biçimleri göz ardı edilmektedir. Bu atölye kurgusu, konvansiyonel bakış içinde yer alan kentli konutun/toplu konutun kamusallığının sınırlarını, yeni program örgütlenmeleri aracılığıyla, yeniden düşünme üzerinedir. Tartışılan genel kavramlar kent konutu, konutun kamusallığa açılımı ve yeni konut programı örgütlenmeleri olarak belirtilebilir. Bunun yanı sıra konut, kamusallık derecesine göre yeniden ele alınırken “olay” kavramı, bu yeni bakış açısının odağındadır. Tasarım süreçleri, kavramın tanımları olan farklı bir mekânın olanaklılığını yaratan anlar (Foucault, 1997); kişinin mekânı sorgulayıp yeniden anlamlandırmasını sağlayan keşifler (Derrida, 1997); beklenmedik eylemlere işaret eden durumlar (Tschumi, 1994) gibi mekânsal karşılıkları olan tartışmalarla ilerlemiştir. Ayrıca geçicilik, akışkanlık, tipoloji yerine topoloji, gözeneklilik, çok katmanlılık ve uyumluluk gibi alt kavramlar da mekân üretiminde ve mimari programın geliştirilmesinde aracılık eden başlıklar olmuştur.
Anahtar Kelimeler: Konut ve Kamusallık, Olay Mekân, Konut ve Esneklik, Gözeneklilik, Akışkanlık
- by Emine Güney and +2
- •
- Konut, Mimarlık Eğitimi
The purpose of this research is to determine the seasonal agricultural workers' housing problems in Laçin Village in Eskişehir and to reveal the solvability of these problems through an architectural design studio.... more
The purpose of this research is to determine the seasonal agricultural workers' housing problems in Laçin Village in Eskişehir and to reveal the solvability of these problems through an architectural design studio. Design/Methodology/Approach The research includes two methodological sections. The first section consists of a review of the relevant literature to investigate the historical, legal, administrative and architectural issues on the housing problems of the seasonal agricultural workers. The second phase is based on a case study and a design studio process depending on that case study. The research was conducted in Laçin, to identify the characteristics of the housing problem in place. The data was obtained by observing, measuring, drawing, and photographing the existing housing. A survey was prepared and applied to the workers to gather data about the duration and the character of their stay. Findings It was determined that the seasonal agricultural workers in Laçin had some interrelated social, economic, and spatial problems. The duration of the stay excessing 6 months is found to be the main determinant of the life. In the light of these data, the type of housing of seasonal agricultural workers in Laçin was defined as a "new" typology. It is discovered to be neither temporary, nor permanent housing. It is found to be "semi-temporary housing". In the research-based design process, the prominent design concepts for the "semi-temporary housing" type were identified from the local parameters and the existing user preferences. They are set as convenience, flexibility, sustainability, and being low-cost. Research Limitations/Implications The scope of the study is the sheltering problem of seasonal agricultural workers in Turkey. Therefore, it needs specifically to be determined and identified within local parameters. Social/Practical Implications The study makes an existing problem visible through fieldwork and reveals that a social change can be provided by developing a physical design proposal. Originality/Value The fieldwork and design studios are important sources of original knowledge production. The information generated in the field belongs to the place, and this data is articulated and adopted for the nine different design solutions.
Yapilar insanlarin kullanimlari icin yapilmislardir. Kullanilmayan yapilar var olus nedenini yitirmislerdir. Bu nedenle kullanilmayarak terk edilen yapilar, zaman icerisinde harap olma tehlikesi altindadirlar. Teknolojik, sosyal ve... more
Yapilar insanlarin kullanimlari icin yapilmislardir. Kullanilmayan yapilar var olus nedenini yitirmislerdir. Bu nedenle kullanilmayarak terk edilen yapilar, zaman icerisinde harap olma tehlikesi altindadirlar. Teknolojik, sosyal ve kulturel bir takim gelismelerin getirdigi degisimlerin sonucunda guncellestirme yapilmadigi takdirde, bu degisimlere ayak uyduramayan standart alti kalan yapilar yok olma tehlikesiyle karsi karsiya kalmaktadirlar. Toplumsal bellekte yer etmis, kulturel kimligin, mirasin olusmasinda ve surekliliginde, kulturel-tarihi deger tasiyan yapilar yasanan degisimler sonucunda bu yeni kulturel kimlige adapte olabilmek icin degisim yasamak zorunda kalmaktadirlar. Bu degisimde ise kulturel degerlerin korunarak yeniden hayata kazandirilmasinda, yeniden islevlendirme surecine toplumsal degeri dolayisi ile gereken onem verilmelidir.
ö z g e k a r a b o ğ a t a s a r ı m d o s y a s ı
ÖZET İstanbul'un merkezinde eski bir yerleşim bölgesi olan Boğazkesen Caddesi, bir süredir tartışmalı bir dönüşüm süreci geçirmektedir. Cadde sadece mekânsal konumu itibariyle değil, aynı zamanda geçirdiği zor dönüşüm süreci sebebiyle de... more
ÖZET İstanbul'un merkezinde eski bir yerleşim bölgesi olan Boğazkesen Caddesi, bir süredir tartışmalı bir dönüşüm süreci geçirmektedir. Cadde sadece mekânsal konumu itibariyle değil, aynı zamanda geçirdiği zor dönüşüm süreci sebebiyle de kritik bir öneme sahiptir. Bahsedilen süreç bölgenin eski ve yeni sakinleri arasında kurulan ilişki ve özellikle yeni sakinlerin koşullara uyum sürecine dair eleştirileri de beraberinde getirmiştir. Medya organlarına da yansıyan ve eleştirilere konu olan sakinler arasındaki gerginlik, Boğazkesen'in soylulaştırma sürecinin derin bir analiz gerektiren sosyal bir husus olduğunu düşündürmektedir. Bu çalışmada, yeni sakinlerin adaptasyon sürecinin nasıl işlediği ve adaptasyon stratejilerinin neler olduğu incelenmiştir. Araştırma, belirli bir bölge (Boğazkesen Caddesi-Tophane) ve belirli bir topluluk (caddenin yeni sakinleri) olmak üzere iki odak noktasına sahipken, aranan izler bu topluluğun yerel halk ve mevcut yaşam biçimiyle olan ilişkilerine dayanmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, araştırma Boğazkesen'in soylulaştırma sürecini incelemekte ve yeni sakinlerin adaptasyon sürecine odaklanmaktadır. "Soylulaştırma", "uyum" ve "kültürel uyum" kavramları teorik çerçevede tartışılmıştır. Buna ek olarak bölgenin soylulaştırma süreci önce yazılı basından, sonrasında ise soylulaştırma sürecini yaşayan yeni sakinler ile yapılan röportajlar yoluyla gözlemlenerek aktarılmıştır.
" Evrende hem mek nsal hem de zaman olarak süregelen bir döngü var. â Bugüne değin birçok " şey " var oldu, oluyor ve olacak. Tıpkı insanlığın bu bütünün küçük birer parçası oluşu gibi, bugün yaptığımız mimarlık da bu ilişkiler yumağının... more
" Evrende hem mek nsal hem de zaman olarak süregelen bir döngü var. â Bugüne değin birçok " şey " var oldu, oluyor ve olacak. Tıpkı insanlığın bu bütünün küçük birer parçası oluşu gibi, bugün yaptığımız mimarlık da bu ilişkiler yumağının sadece bir bölümünü oluşturur. " 1 Atilla Yücel Mimarlık eğitiminin temelini oluşturan proje stüdyolarında olduğu gibi ona destek ve alternatif olarak işleyen workshoplarda da öğrenci üretimleri ve deneyimi ön plana çıkar. Tasarım eğitimine dair stüdyo sürecindeki ilerleyiş ve işleyiş biçimi, direkt sonuca ulaşmaktan ziyade, fikir üzerine farklı düşünceler üretmeyi, sürekli ilerleyen kademeli bir gelişme durumunu ve en önemlisi ilişkisellik barındıran ağ halinde ilerleyen bir tasarım sürecini (ing. networkism) tarifler. Temel olarak fikir üretmeye odaklanan ve bir problem çözme süreci olarak tanımlanan mimari tasarım eğitimi sırasında tasarım kabiliyetinin edindirilmesinin yanı sıra, ilişkileri kurgulayabilen bir düşünme biçiminin de 2 kazandırılması önem taşır. Schön'e göre proje stüdyolarındaki eğitim deneyimseldir. Öğrencilerin kendi deneyimlerini devreye sokarak ve bir yandan da birbirinden öğrenmesine de olanak sağlayan grup çalışmaları ve workshoplar öğrenciyi ön planda tutması açısından önem taşır. Bu noktada yürütücülerin öğrenciyi salt tasarıma ve sonuç ürüne odaklandırmadan, sonuca arka plan oluşturacak biçimde kurguladığı bir süreç gerekli görülmektedir. Yürütücü tarafından sınırları çizilmiş bir biçimde verilen/istenen tek bir doğru/sonuçtan ziyade, öğrencilerin kurduğu düşünsel altyapı ve problemi okuma biçimleri, kendi deneyimlerini de ortaya koymalarına olanak tanır.
Transparency is an element that establishes indoor space and outer space relationships; and determines the existence and strength of this relationship, as well as the ability to transmit light and contribute to visual interiors. However,... more
Transparency is an element that establishes indoor space and outer space relationships; and determines the existence and strength of this relationship, as well as the ability to transmit light and contribute to visual interiors. However, apart from all these, transparency allows buildings to be an urban element, except the buildings, which require privacy at a higher level, such as housing. While transparent facades used in the houses integrate the building with nature; transparency in public buildings gives the message that everything is clear and it offers the possibility to fuse with other urban elements. For this reason, in the scope of the study, transparency is regarded as a recreating element of public space; and its ability to attach the interior space to urban life is focused on. The theoretical part of the essay is based on the meaning of transparency in terms of architectural and urban space and how transparency is conceptualized in the literature. The meaning of transparency as an element that defines architectural and public space physically, symbolically, and socially and the way in which this meaning takes place in architecture is examined in detail through three main headings based on the research in international literature. These are; literal, phenomenal and experiential. Literal transparency indicates how clear the visual boundary between the interior and the exterior space is, depending on the physical characteristics of the material. Phenomenal transparency is a type of architectural organization rather than the visual qualities of material used on the facade. Briefly, it describes the layered structure of the facade elements, voids and even the form and their existence in a certain harmony without interfering with each other. Finally, experiential transparency is concerned with how easily the user can access the building and how the structure relates to the urban space. In this context, Yapı Kredi Cultural Center in Istiklal Street-Beyoğlu, one of the most important Streets in Istanbul-Turkey, is selected as a case study. This new-to-old project is discussed within the framework of the concepts of " literal, phenomenal and experiential transparency ". The building, which is designed and renovated by Teget Architecture, is located in a street, where social life vitality became increasingly questioning during the recent years. In this context, it is observed that the building will contribute to the public character of the Istiklal Street. It has been observed that transparency has made the building an important component of public space by making street users feel the continuity of the outdoor inside. At this point, the study reveals that public and cultural experiences and urban continuity can be achieved through transparency and it contributes the literature in this respect.
- by aslı uzunkaya and +1
- •
- Architecture, Transparency
This study attempts to reveal how reflective knowledge shapes architectural design. With the premise that design embodies personal knowledge, it proposes an alternative way to decipher this subjective medium. It is predicated on the idea... more
This study attempts to reveal how reflective knowledge shapes architectural design. With the premise that design embodies personal knowledge, it proposes an alternative way to decipher this subjective medium. It is predicated on the idea that architects have lifelong reflections along with in or on a specific action. With an aim to draw attention to this, a revealing map for reflective practice as research based on architects' journals is proposed. The study progresses through the instrument of two core adaptations from literature. Reinterpreting Christopher Frayling's views on design research and the effort to move Bryan Lawson's thoughts on reflection one step further are the pillars of the study. The themes on reflection which are determined in the adaptation phases are traced in the journals of a participant who is both active in practice and academia; and discussed through a map by focusing on their relations. Combining and simultaneously searching practice and research presented the possibility to study reflective processes of architectural design without being its very subject; and to research practice with ability to enlarge or narrow according to time and person. The study contributes to architectural research by shifting the perspective on reflective knowledge that shapes design processes. ARTICLE HISTORY
This study focuses on the physical and perceptual relationship and contact between the dwelling and its immediate surrounding. The aim of this study is to analyze user experi-ence for a re-definition of private and public spaces as well... more
This study focuses on the physical and perceptual relationship and contact between the dwelling and its immediate surrounding. The aim of this study is to analyze user experi-ence for a re-definition of private and public spaces as well as the point of contact of these spaces – the interface. This re-definition requires interdisciplinary interaction, cross-scale thinking and mixed-research method. Thus, in-depth interviews were conducted with 24 participants differing in their age, gender, household size and structure, dwell-ing and settlement typologies. The strategies of adapting themselves for the public ac-tions infiltrating into the private space and of adjusting the dwelling for private actions spreading to the public space were evaluated through decoded interviews and the photo-graphs taken by the participants. Analysis revealed spatial shifts regarding public and private in the dwelling and the immediate surrounding. The findings of the research determine the needs based on user experiences and point out to a new spatial setup re-quired to adjust to these needs. The description of private and public shifts through spatial interfaces draws attention to the fact that architecture and urban planning profes-sions have to cooperate in this intersectional scale for the benefit of the cities and its citizens.