Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2024
Mâverâünnehir bölgesinin şehirlerinden biri olan Semerkant, İslam ilimleri için
kıymetli âlimler... more Mâverâünnehir bölgesinin şehirlerinden biri olan Semerkant, İslam ilimleri için kıymetli âlimlerin yetiştiği ve eserlerin yazıldığı bir bölge olarak önemini korumuştur. Bu çalışmada, hicrî dördüncü asırda Semerkant’ta yetişmiş fakihlerin hayatları, fıkıh eserleri, hocaları, öğrencileri ve bölgenin fıkıh mirasına katkısı ele alınmaktadır. Hicrî dördüncü asırda Semerkant’ta fıkıh ilmine hizmet eden fakihlerin tespitinde Semerkant şehrinde doğmuş olanların yanında, başka şehirde doğmuş olmakla birlikte hayatının bir döneminde Semerkant’ta bulunmuş fakihlere de yer verilmiştir. Araştırma konusu dördüncü asırla sınırlandırıldığından doğum tarihi dördüncü yüzyılın sonunda olup hayatının büyük kısmını beşinci yüzyılda yaşayan fakihlere makalede yer verilmemiştir. Makalede, Semerkant şehrinin yönetim şekli, yaşantı tarzı, ilim ve kültür hayatı hakkında bilgiler verildikten sonra bu asırda yaşadığı tespit edilebilen fakihlerin hayatı ele alınmıştır. Değerlendirme ve sonuç başlığında ise Semerkant’ta mevcut olan fıkıh mezhepleri, bölgedeki fakihlerin yaptıkları hizmetler, eserleri ve etkileriyle öne çıkan fakihler ve Semerkant’ın fıkıh ilmi açısından İslam dünyasındaki konumu değerlendirilmiştir.
İctihad, müctehidin fıkhî bir meselede metodolojik esaslar çerçevesinde
elinden gelen tüm gayret... more İctihad, müctehidin fıkhî bir meselede metodolojik esaslar çerçevesinde elinden gelen tüm gayretini ortaya koymasıdır. Fetva ise, fıkhî konularda sorulan sorulara ilişkin yapılan açıklamalardır. Dolayısıyla fetva ile ictihad arasında fıkhî bir bilginin beyan edilmesi bakımından benzer yanlar olmakla birlikte her iki ilmî faaliyeti birbirinden ayıran bazı farklar da bulunmaktadır. Bu farklılık sebebiyle her ictihad Müslümanın hayatında tatbik edeceği bir fetva niteliğini haiz değildir. İctihad ehliyetine sahip olmayan bir fakihin, klasik dönem ictihadlarından istifade ederek fetva verirken dikkat etmesi gereken hususlar bulunmaktadır. Ortaya konulmuş olan ictihadlardan istifade ederken dikkat edilmesi gereken en önemli husus, tarihî vasıf taşıyan ile her zaman istifade edilecek ictihadların doğru bir şekilde ayırt edilmesidir. Fakihlerin kendi yaşadıkları zaman ve şartlar bağlamında beyan ettikleri ve tarihî ictihad olarak nitelenebilecek birçok mevzu bulunmaktadır. Bütün bu vasıftaki ictihadları bir makale çerçevesinde ortaya koyma imkânı bulunmadığından bu çalışmada fıkıh kitaplarından seçilen ictihadlar çerçevesinde konu ele alınmıştır. Uluslararası ilişkilerden aile hukukuna kadar fıkhın özellikle muamelat sahasına giren konularında pek çok tarihî vasıflı ictihad bulunmaktadır. Günümüzde uluslararası ilişkiler oldukça farklılaşmıştır. Dünyayı yeniden tanımlayıp fıkhî hükümleri buna göre ortaya koyma büyük önem arz etmektedir. Değişen sosyal yapıda mürûetin tespitinde yeni bakış açısına ihtiyaç duyulmaktadır. Kadınların sosyal konumu ve cemiyet hayatına iştiraki bakımından geçen süreçte tüm dünyada büyük değişiklikler yaşanmış ve kadın hayatın pek çok alanında yer almaya başlamıştır. Evlenmede asgari yaş sınırı bakımından geçmişe nazaran daha ileri yaşlarda evlenme tabiî hale gelmiştir. Aynı inanca sahip olanların -başka kayıt ve şartlar olmaksızın- vatandaşlık elde edeceği yaklaşımıyla hareket etmek neredeyse imkânsız bir hale dönüşmüştür. Fakihlerin gayri müslim vatandaşların haklarına ilişkin görüşlerinin küreselleşen dünya yapısında yeni bir bakış açısı ile ele alınması gerekli hale gelmiştir. Maden mülkiyeti konusunda özel mülk sahiplerine yetki veren görüşlerin tatbiki, devletin güvenliği ve kamu yararı bakımından sakıncalı olabilmektedir. Definelere dair hükümlere kamu yararı açısından yeniden bakma ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Makalede, bahsi geçen bu konulara dair ictihadların niçin tarihî vasıf taşıdığı ve günümüzde konunun hangi çerçevede ele alınması gerektiği ifade edilmiştir.
İntihal Taraması/Plagiarism Detection: Bu makale, en az iki hakem tarafından incelendi ve intihal... more İntihal Taraması/Plagiarism Detection: Bu makale, en az iki hakem tarafından incelendi ve intihal içermediği teyit edildi/This article has been reviewed by at least two referees and scanned via a plagiarism software. Etik Beyan/Ethical Statement: Bu çalışmanın hazırlanma sürecinde bilimsel ve etik ilkelere uyulduğu ve yararlanılan tüm çalışmaların kaynakçada belirtildiği beyan olunur/It is declared that scientific and ethical principles have been followed while carrying out and writing this study and that all the sources used have been properly cited (Ahmet Özdemir)
Günümüze Yansımalarıyla Hz. Peygamber’in Muasırlarıyla Münasebetleri-1, İsav Ulusal Sempozyum Ensar Yayınları, 2018
Muhacir kelimesinin sözlük anlarp.ı, bir yerden başka yere. göç eden kimse demektir. 1 Terim anla... more Muhacir kelimesinin sözlük anlarp.ı, bir yerden başka yere. göç eden kimse demektir. 1 Terim anlami ise, Mekke'de müşriklerin baskı ve tehditleri altında kaldıkları için kendi yurtlarından çıkıp başka yerlerde bayatını sürdürme durumunda kalan Müslümanlardır. İlk hicret az sayıda Müslümanın Habeşistan'a hicr1 beşinci ye altıncı yıllarda yaptıkları hicrettir. 2 Büyük ve kapsamlı hicret ise Medine'ye yapılan hicrettir. 3 • Muhacir denildiğinde özellikle Mek.ke'den hicret edenler anlaşılmakla birlikte, Rasfilüllah'ın tatbikatında hicretin sadece iy!ekkelilere has bir özellik o1madığı anlaşılmaktadır. Medine dışında oturup da İslam dinine giren bütün Müslümanlar Mekke'nin fethine kadar geçen süre içinde kendi yurtlai-ını bırakıp Medine'ye yerleş mekle mükellef o1muşlardır. 4
Kâğıt paralar ülkelerin ekonomik yapısına bağlı olarak ciddi oranlarda maddi kayıplara sebep olab... more Kâğıt paralar ülkelerin ekonomik yapısına bağlı olarak ciddi oranlarda maddi kayıplara sebep olabilmektedir. Sürekli yüksek enflasyon oranlarının yaşandığı ülkelerin milli paraları günden güne değer kaybı yaşamaktadır. Bu çalışmada, kâğıt paranın değer kaybından kaynaklanan maddi zararlara selem akdini esas alan bir çözüm önerisi sunulmaktadır. Selem yatırım sistemi olarak tanımlanan bu öneride fertler bazı malları satın almak üzere parasını önceden ödemekte ve belirli bir vade sonunda bu malları teslim almaktadırlar. Akdi yapan tarafların ihtilafa düşmemeleri için malların vasfı, türü, miktarı, değeri, teslim süresi ve teslim şartları akdin kurulma aşamasında belirli hale getirilmektedir. Selem akdini fertlerin kendi aralarında yapmalarında bir sakınca bulunmamakla birlikte bu çalışmada önerilen sistemde satın alınan mal miktarının fazla olması ve uzun yıllara dayanan teslim sürelerinin olabilmesi sebebiyle şahıslar ile devlet arasında kurulması önerilmektedir. Selem yatırım sistemi, müşteri ve satıcı için birçok faydalar ihtiva etmektedir. İstihdama katkı sağlaması, paranın piyasaya arzını temin etmesi sebebi ile toplumun iktisadî hayatı için de önemli yararlar barındırmaktadır.
İslâm dünyasında savaş ve çatışma ortamının hüküm sürdüğü günümüzde, bu gidişatın İslâm'ın toplum... more İslâm dünyasında savaş ve çatışma ortamının hüküm sürdüğü günümüzde, bu gidişatın İslâm'ın toplumları ulaştırmak istediği hedeften çok uzak olduğu açıktır. Farklı ırk ve milletlere mensup olan Müslümanların din kardeşliği ilkesinden hareketle dayanışma ve işbirliği içinde bulunmaları, bugün için dünya nüfusunun dörtte birlik kısmının huzur ve güven içinde yaşamasını sağlayacaktır. Hilafet kavramının amacından saptırılarak kullanılması, uluslararası güçlerin faaliyetleri, kendisine yakın olan zümrenin faydasını gözeten idareciler, grup ve mezhep taassubu, farklı düşüncede olanları tekfir etme, asabiyete dayanan kavmiyetçilik, dinî duyarlılıktan uzaklaşma, birlik-beraberlik içinde olmanın önemini kavrayamama İslâm dünyasındaki ayrılık ve kutuplaşmaların başlıca sebepleri olarak sayılabilir. Tebliğde, İslâm devletlerinin birbirleri ile olan ilişkilerinde çatışma ve ayrılık doğuran mevcut problemlerin sebepleri ayrı ayrı tahlil edilip fıkhî ilkeler çerçevesinde çözüm önerileri sunulmaktadır. İslâm devletleri arasında çatışma ve kutuplaşmanın ortadan kaldırılıp işbirliğinin sağlanabilmesi için öncelikle bu birlikteliğe mâni olan etkenlerin ortadan kaldırılması gerekmektedir. Sırf kendi çıkarını esas alan uluslararası güçlerin Müslümanlar arasında fitneye sebep olan faaliyetlerine karşı tedbirli olmak, yöneticilerin seçiminde ehliyeti esas almak, bağnazlıktan uzak durmak ve kardeşlik hukukuna dair ilkeleri esas almak gerekmektedir. Ülkeler arasında çıkabilecek anlaşmazlıkların büyümeden çözülebilmesi için tarafsız ve güvenilir hakem heyetleri kurmak, İslâm devletleri arasındaki işbirliği ve dayanışmayı artıracaktır. İletişim teknolojisinden yararlanarak sağlam bilgi, ulaşım ve haberleşme ağı kurmak, 126 Günümüz İslâm Dünyasında Meseleler ve Çözüm Yolları halkın bilinçlenmesi için halk eğitimine özen göstermek de bu hususta alınabilecek tedbirlerdendir.
Karabük Üniversitesi Uluslararası Geçmişten Günümüze Dini, İlmi ve Kültürel Hayat Sempozyumu, 2019
Ahmet Hilmi Efendi, Osmanlı Devletinin son döneminde yaşamış önemli fıkıh âlimlerindendir. Ahmet ... more Ahmet Hilmi Efendi, Osmanlı Devletinin son döneminde yaşamış önemli fıkıh âlimlerindendir. Ahmet Hilmi Efendi'nin çocukluk ve gençlik dönemine ait bilgiler hâlihazırda oldukça sınırlıdır. Kastamonuludur. Mesleki hayatında muallimlik, Dîvân-ı Ahkâm-ı Adliyye âzalığı, Mahkeme-i Temyîz reisliği, Anadolu kazaskerliği gibi birçok önemli görevler üstlenmiş ve payeler elde etmiştir. Ahmet Hilmi Efendi özellikle de fıkıh ilmindeki derin ilmiyle tanınmıştır. Fıkıh tarihinde çok önemli yeri bulunan Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye'nin hazırlanmasına iştirak etmiştir. Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye hazırlama heyeti başkanı olan Ahmet Cevdet Paşa, Ahmet Hilmi Efendi'nin fıkıh bilgisini her zaman takdir etmiştir. Toplam on altı bölüm (kitap) olarak hazırlanan Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye'nin bütün bölümlerinin telifinde Ahmet Hilmi Efendi yer almıştır. Fıkıh ilmindeki ihtisası sebebiyle Mecelle'nin tedvininde Ahmet Cevdet Paşa'nın en çok istişare ettiği kimse Ahmet Hilmi Efendi olmuştur. Yanya Valiliğine atandığında heyet ile irtibatını Ahmet Hilmi Efendi ile mektuplaşarak devam ettirmiştir. Ahmet Hilmi Efendi 6 Zilhicce 1305 (miladi: 1888) tarihinde vefat etmiş ve İstanbul'da Fâtih Camiî hazîresine defnedilmiştir.
II. Uluslararası Şeyh Şa’bân-ı Veli Sempozyumu Kastamonu, 2014
Derlesinin ismi İbrahim, derlesinin babasının ismi Mehİneddir. Hıfzını ve Rüşdiye tahsilini Kasta... more Derlesinin ismi İbrahim, derlesinin babasının ismi Mehİneddir. Hıfzını ve Rüşdiye tahsilini Kastamonu'da yaptı. İstanbul'a geldiği ilk yıllarda Ramazan aylannda Tek:irdağ'a gitti. Fındık Hafız lakabıyla ma'ruf bir kişinin talebesi olan Tokatlı Hoca Osman Efendi'den kıraat eğitimi aldı. Ders arkadaşları arasında Hafız Sadık, Hafız İdris, Hafız Hasan, Hafız Abdurrahman, Hafız Sami ve Hafız Hilmi Efendiler vardır. 501 Kastamonu'da Nfunaniye Medresesi müdertisi Ahmed b. Süleyman Efendi'den 12 Rebiülevvel 1330 tarihinde icazet belgesini aldı. Diyanet İşleri Başkanlığı müşavere heyeti 22/8/1944 tarihli kararı ile Hafız Ömer Aköz'e Kastamonu müderrislerinden Ahmed b. Süleyman tarafından 1330 hicri yılında verilen icazetname ilmi silsile ve senetleri itibariyle usulüne uygun bulunmuş, bu icazetname ile yüksek öğrenimini tamamlamış sayılarak tayin ve terfi de esas olarak kabul etmiştir. 502 Hafız Ömer Aköz, İstanbul'a gittikten sonra 27 Zilhicce 1331'de (27 Kasım 1913) Debbağ Yfınus Camii imam-hatibi Hasan Sabri Efendi'den aşere takrib ve İbnü'l-Cezeri'nin Tayyibetü'n-Neşr'ini okuduğuna dair icazetnamesini aldı. Kastamonu'ya döndüğünde müderris Kırkbeşzade'nin derslerine devam etti. 503
IV. Uluslararası Şeyh Şa’ban-ı Veli Sempozyumu, 2017
İftâ usulü kavramı, karşılaşılan fıkhî bir meseleye fetva verirken uyulması gereken ilke ve metod... more İftâ usulü kavramı, karşılaşılan fıkhî bir meseleye fetva verirken uyulması gereken ilke ve metodolojiyi ifade etmektedir. Fetva vermenin ciddiyet ve mesuliyet gerektiren bir çaba olması belirli kurallarının olmasını gerekli kılmaktadır. Fıkıh kitaplarını incelediğimizde Hanefî, Malikî, Şâfiî ve Hanbelî mezheplerinde mukallidlerin uymaları gereken iftâ usulünün her mezhebin kendi sistematiğine ve oluşum sürecine bağlı bir şekilde tespit edildiği görülmektedir. Hanefî mezhebi son dönem fakihlerinden olan Muhammed Emin b. Ömer İbn Âbidîn (1252/1836) Şerhu Ukûdü Resmi'l-Müfti adlı risalesinde Hanefîlerde uyulması gereken iftâ usulü konusunu ele almıştır. Bu eserde ictihad seviyesinde olmayan bir fakihin fetva verirken dikkat etmesi gereken ilkeler ve esaslar özlü bir şekilde sunulmuştur. Bu risale incelendiğinde genel kabul görmüş ve herkes tarafından kabul edilen ilkelerin yanında; tenkit, tartışma ve müzakereye açık yaklaşımların da olduğu görülmektedir. Bu tebliğde; Şerhu Ukûdü Resmi'l-Müfti adlı risale esas alınarak iftâ usulünde olması gereken ilkelerin tespiti ve isabetli görülmeyen görüşlerin tenkidinin yanında iftâ usulüne dair şahsî kanaatimizin temellendirilmesi hedeflenmektedir.
III. Uluslararası Şeyh Şa’bân-ı Veli Sempozyumu Truva Yayınları, , 2016
Osmanlı Devletinin son döneminde yetişmiş fıkıh usulü âlimlerinden Büyük Ali Haydar Efendi, Kısme... more Osmanlı Devletinin son döneminde yetişmiş fıkıh usulü âlimlerinden Büyük Ali Haydar Efendi, Kısmet-i Askeriye Mahkemesi kâtiplerinden Kastamonu doğumlu Rumeli (Pirlepe) eşrafından Mehmed Numan Efendi'nin oğludur. Halvetiyye tarikatına mensup mutasavvıf Muhammed Nasûhî Üsküdarî'nin soyundan geldiği için Nasûhizâde diye isimlendirilmiştir. Muallimhane-i Nüvvab'da ve İstanbul Hukuk Mektebinde verdiği Miras Hukuku, Mecelle ve Fıkıh Usulü dersleri ile önemli ilmî hizmetlerde bulunan Ali Haydar Efendi; Kâdılık, Dîvân-ı Temyiz Başkanlığı, Meclis-i Kebîr-i Maârif Başkanlığı, Anadolu Kazaskerliği, Şarkî Rumeli Cemaat-ı İslamiyye Nâzırlığı gibi önemli birçok idarî görevlerde de bulunmuştur. Ali Haydar Efendi'nin Usul-i Fıkıh Dersleri kitabını önemli kılan hususlardan birisi Osmanlı Türkçesi ile hazırlanmış ilk eserlerden olmasıdır. Eser, müellif tarafından bir kitap formatında hazırlanmayıp, usul-i fıkıh derslerindeki takrirlerinin öğrencisi tarafından derlenmesi ile meydana gelmiştir. Kitapta Hanefi mezhebinin usul yaklaşımları esas alınmakta; bir kavram açıklanırken, tanım dışında kalması gereken unsurların ayıklanmasına ayrı bir özen gösterilmektedir. Konuların anlatımında soru-cevap yöntemine başvurulmakta, kitapta nadiren de olsa konu ile ilgili hikâye ve şiirlere rastlanmaktadır. Zaman zaman "Geçen derste söylediğimiz" gibi denilerek önceki konularla yeni anlatılan konular arasında bağlantı kurulmaktadır. Eser, fıkıh usulü alanında yapılacak çalışmalarda yararlanılabilecek bir kaynak niteliği taşımaktadır.
Kastamonu Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2017
Yaşadığımız çağda gelişen bilim ve teknoloji insanlara geçmişte olanla kıyaslanamayacak ölçüde fı... more Yaşadığımız çağda gelişen bilim ve teknoloji insanlara geçmişte olanla kıyaslanamayacak ölçüde fıtrî yapı üzerinde tasarruf edebilme imkânı sunmaktadır. Bu gelişmeler fıtrî yapı üzerindeki müdahalelerin meşruiyet sınırlarının çizilmesine yardım edecek temel ilkelerin tespit edilmesinin önemini göstermektedir. Naslarda fıtrata müdahale konularında uyulması gereken ilke ve kurallar beyan edilmiştir. Çalışmada fıtrî yapıya müdahale kapsamında çizilen sınırlar tespit edilmeye çalışılmıştır. Yeryüzünü imar etmek insanoğlunun bir vazifesi olmakla birlikte, bu faaliyetlerinde fesat ve bozguna sebep olmamak, mevcut ekolojik dengeyi tahrip etmemek, yaratılıştan gelen farklılıkları tabiî olarak görmek, üremeye ve neslin devamına zarar vermemek, zarurî ve ihtiyaca dayalı maslahatların yanında tahsinî maslahat taleplerini de meşru kabul etmek başlıca gözetilmesi gereken ilkelerdendir.
Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2013
Doğu Akdeniz'in kavşak noktasında bulunan Kıbrıs, tarih boyunca pek çok medeniyete ve topluma ev ... more Doğu Akdeniz'in kavşak noktasında bulunan Kıbrıs, tarih boyunca pek çok medeniyete ve topluma ev sahipliği yapmış bir adadır. Bu bağlamda günümüze kadar her alanda önemini kaybetmeyen bir kara parçası olmayı başarmıştır. Kıbrıs, dinler açısından da stratejik ehemmiyete sahip bir merkezdir. Zira çok eski çağlardan itibaren yerel inanışlar, Yahudilik ve bilhassa Hıristiyanlık bakımından kayda değer bir özelliğe sahiptir. Nitekim ilk dönemlerde Hıristiyanlığın Avrupa kıtasına yayılmasında ve Hıristiyan teolojisinin oluşturulmasında Kıbrıs menşeli Hıristiyan ilahiyatçılar etkin rol üstlenmişlerdir. Bu çerçevede Kıbrıs adasında Hıristiyan dini ve Hıristiyan toplumlar iki bin yıllık bir geçmişe sahiptirler.
Avrasya Sosyal ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi, 2017
Bu çalışmada umre yolculuğuna çıkanların elde edecekleri kazanımların tespit edilmesi hedeflenmiş... more Bu çalışmada umre yolculuğuna çıkanların elde edecekleri kazanımların tespit edilmesi hedeflenmiştir. Umre, ihramlı olarak tavaf ve sa'y yapmak daha sonra tıraş olup ihramdan çıkmaktır. Yeterli imkânı olanların ömürlerinde bir defa umre ibadetini yapmaları gerekir. Umre için özel bir zaman dilimi yoktur. Yılın her hangi bir günü umre yapılabilir. Umre ibadetinin kazanımları ve fazileti çoktur. Hz. Peygamber (s.a.v) bir hadisinde edâ edilen bir umrenin diğer umreye kadar yapılan günahlara keffâret olacağını haber vermiştir. Umre yolculuğuna çıkan kişi; kutlu beldeler olan Mekke ve Medine'de ikâmet etme bahtiyarlığına ermekte, mikat yerinde umre yapmaya niyet edip ihrama girmektedir. Kâbe'nin etrafında yedi defa dönülmesine tavaf denilmektedir. Tavaf, hataların silinip sevapların kazanılmasına vesiledir. Umre yolcusu, diğer mescitlerde kılınan namazdan çok daha fazla sevap kazandıran Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevî'de namaz kılma imkânına kavuşmakta, âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Peygamber'in kabrini ziyaret etme şerefine ulaşmaktadır. Bütün bu kazanımlar umre ibadetinin önemini açık bir şekilde göstermektedir.
Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, 2013
Legal capacity (ahliyyah) is the ability to acquire rights and exercise them and to accept duties... more Legal capacity (ahliyyah) is the ability to acquire rights and exercise them and to accept duties and perform them. Legal capacity is divided into two types. Capacity to receive or inhere rights and obligations, referred to as ahliyyah al-wujūb (the capacity for acquisition), and capacity for the active exercise of rights and obligations, which is referred to as ahliyyah al-adā' (the capacity for execution or performance of duties). Every person is endowed with legal capacity of kind or another. The capacity for acquisition is the ability of the individual to receive rights and obligations on a limited scale. The capacity for execution, enables to fulfil rights and obligations to effect valid acts and transactions and full responsibility toward God and his fellow human beings. The causes affecting capacity are found in those factors that prevent capacity for acquisition and capacity for execution from taking full effect. The existence of these factors may result in the total absence of capacity or in deficient or incomplete capacity. Natural causes of defective capacity: childhood, insanity, dementia, forgetfulness, sleep, unconsciousness, slavery, death-illness, menstruation, puerperium, death. Forgetfulness, is status in which a person is not very careful about things though he has full knowledge of them, as distinguished from sleep and fainting in which such knowledge is lacking.
Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2010
Çalışmamızda bazı örneklerine rastlanacak olan ifadelerden birisi de "Rukye-i Sâliha veya Sahîha"... more Çalışmamızda bazı örneklerine rastlanacak olan ifadelerden birisi de "Rukye-i Sâliha veya Sahîha"dır. Bu terkipten anlaşılması gereken hususun ne olduğu merak edilirse, câhiliyye rukyesinin şiddetle yasaklandığı, Peygamber'e arz edilenlerin titizlikle kontrol edildiği göz önüne alınırsa, sözü edilen ibâreden "Rukye-i Şer'iyye" yani Resûlullah'ın izin verdiği türden bir uygulamanın kastedildiğini zannediyoruz.
The Journal of Academic Social Science (Asos Journal), 2018
and Nesef cities, has been a field of learning since the 9th century and has been a very valuable... more and Nesef cities, has been a field of learning since the 9th century and has been a very valuable scholar in every field of Islamic science. Nasaf City is a city between Ceyhun and Samarkant on the road connecting Buhara to Balkh. There are seven lawyers trained in this area. In this study, after briefly giving information about the life of these jurists, the works will be tried to be determined through the works and students and the effects on later generations. Fiqh heritage is fundamental common values. Hanefi has been enriched and developed with the contribution of different regions since its foundation in the Iraqi-Kufa cities. Investigation of the juridicals grown in a region of Turkestan geography in terms of their effects for the following centuries; ıt is expected that it will be beneficial to show mutual interaction, to expose the efforts and efforts shown for the formation of the legacy of fiqh, and to provide model role models-in terms of study and usefulness-for the newly grown generation.
Turizm sektöründe faaliyet göstermekte olan; otel, pansiyon ve tatil köyü gibi tesislerin helâl s... more Turizm sektöründe faaliyet göstermekte olan; otel, pansiyon ve tatil köyü gibi tesislerin helâl sertifikası almaları için uymaları gereken kurallar bulunmaktadır. Bu kurallar fıkıh ilmi çerçevesinde incelendiğinde, bir kısmının zarurî olarak sağlanmasının gerekli olduğu, bir kısmının ise tavsiye nitelikli olduğu görülmektedir. Zorunlu olarak uyulması gereken kurallara örnek olarak otel içerisinde bayan ve erkek kullanımına ayrı ayrı tahsis edilmiş havuzların bulunması, lokanta hizmetlerinde haram ürünlerin kullanılmaması, namaz ibadeti için mekân tahsis edilmesi gösterilebilir. Otel içindeki etkinliklerin namaz saatlerine göre ayarlanması, kıble yönünün belirtilmesi, odalarda Kur'an-ı Kerim bulunmasını ise mecburî olmayıp fıkhen tavsiye niteliği taşıyan uygulamalara örnek olarak gösterilebilir. Helâl otel sertifikasında ikili bir ayırıma gidilerek asgarî şartları taşıyan helâl oteller ile azamî hassasiyeti ilke edinen oteller şeklinde iki farklı kategori oluşturmak mümkündür. Müşteri hedef kitlesi olarak sadece İslam ülkelerini ve dinî duyarlılığı olanları belirleyen oteller tüm kuralları yerine getirerek "Sarı Helâl Otel Sertifikası" alırken; müşteri hedef kitlesini daha geniş tutanlar, dinî duyarlılığı ön planda olanların da otellerinde hizmet almasını sağlamak amacıyla "Mavi Helâl Otel Sertifikası" almayı tercih edebilirler. Bu çalışmada, helâl otel standartları için beyan edilen ilkeler fıkıh ilmi çerçevesinde değerlendirilerek uyulması mecbur kurallar ile, tavsiye edilen kurallar şeklinde ikili bir tasnif sistemi geliştirilmesi hedeflenmektedir. Burada elde edilen sonuçların uygulamaya geçirilmesi ile, iki farklı helâl otel standardı geliştirilip helâl turizm pazarının büyümesine katkı sağlamak mümkün olabilecektir.
Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2024
Mâverâünnehir bölgesinin şehirlerinden biri olan Semerkant, İslam ilimleri için
kıymetli âlimler... more Mâverâünnehir bölgesinin şehirlerinden biri olan Semerkant, İslam ilimleri için kıymetli âlimlerin yetiştiği ve eserlerin yazıldığı bir bölge olarak önemini korumuştur. Bu çalışmada, hicrî dördüncü asırda Semerkant’ta yetişmiş fakihlerin hayatları, fıkıh eserleri, hocaları, öğrencileri ve bölgenin fıkıh mirasına katkısı ele alınmaktadır. Hicrî dördüncü asırda Semerkant’ta fıkıh ilmine hizmet eden fakihlerin tespitinde Semerkant şehrinde doğmuş olanların yanında, başka şehirde doğmuş olmakla birlikte hayatının bir döneminde Semerkant’ta bulunmuş fakihlere de yer verilmiştir. Araştırma konusu dördüncü asırla sınırlandırıldığından doğum tarihi dördüncü yüzyılın sonunda olup hayatının büyük kısmını beşinci yüzyılda yaşayan fakihlere makalede yer verilmemiştir. Makalede, Semerkant şehrinin yönetim şekli, yaşantı tarzı, ilim ve kültür hayatı hakkında bilgiler verildikten sonra bu asırda yaşadığı tespit edilebilen fakihlerin hayatı ele alınmıştır. Değerlendirme ve sonuç başlığında ise Semerkant’ta mevcut olan fıkıh mezhepleri, bölgedeki fakihlerin yaptıkları hizmetler, eserleri ve etkileriyle öne çıkan fakihler ve Semerkant’ın fıkıh ilmi açısından İslam dünyasındaki konumu değerlendirilmiştir.
İctihad, müctehidin fıkhî bir meselede metodolojik esaslar çerçevesinde
elinden gelen tüm gayret... more İctihad, müctehidin fıkhî bir meselede metodolojik esaslar çerçevesinde elinden gelen tüm gayretini ortaya koymasıdır. Fetva ise, fıkhî konularda sorulan sorulara ilişkin yapılan açıklamalardır. Dolayısıyla fetva ile ictihad arasında fıkhî bir bilginin beyan edilmesi bakımından benzer yanlar olmakla birlikte her iki ilmî faaliyeti birbirinden ayıran bazı farklar da bulunmaktadır. Bu farklılık sebebiyle her ictihad Müslümanın hayatında tatbik edeceği bir fetva niteliğini haiz değildir. İctihad ehliyetine sahip olmayan bir fakihin, klasik dönem ictihadlarından istifade ederek fetva verirken dikkat etmesi gereken hususlar bulunmaktadır. Ortaya konulmuş olan ictihadlardan istifade ederken dikkat edilmesi gereken en önemli husus, tarihî vasıf taşıyan ile her zaman istifade edilecek ictihadların doğru bir şekilde ayırt edilmesidir. Fakihlerin kendi yaşadıkları zaman ve şartlar bağlamında beyan ettikleri ve tarihî ictihad olarak nitelenebilecek birçok mevzu bulunmaktadır. Bütün bu vasıftaki ictihadları bir makale çerçevesinde ortaya koyma imkânı bulunmadığından bu çalışmada fıkıh kitaplarından seçilen ictihadlar çerçevesinde konu ele alınmıştır. Uluslararası ilişkilerden aile hukukuna kadar fıkhın özellikle muamelat sahasına giren konularında pek çok tarihî vasıflı ictihad bulunmaktadır. Günümüzde uluslararası ilişkiler oldukça farklılaşmıştır. Dünyayı yeniden tanımlayıp fıkhî hükümleri buna göre ortaya koyma büyük önem arz etmektedir. Değişen sosyal yapıda mürûetin tespitinde yeni bakış açısına ihtiyaç duyulmaktadır. Kadınların sosyal konumu ve cemiyet hayatına iştiraki bakımından geçen süreçte tüm dünyada büyük değişiklikler yaşanmış ve kadın hayatın pek çok alanında yer almaya başlamıştır. Evlenmede asgari yaş sınırı bakımından geçmişe nazaran daha ileri yaşlarda evlenme tabiî hale gelmiştir. Aynı inanca sahip olanların -başka kayıt ve şartlar olmaksızın- vatandaşlık elde edeceği yaklaşımıyla hareket etmek neredeyse imkânsız bir hale dönüşmüştür. Fakihlerin gayri müslim vatandaşların haklarına ilişkin görüşlerinin küreselleşen dünya yapısında yeni bir bakış açısı ile ele alınması gerekli hale gelmiştir. Maden mülkiyeti konusunda özel mülk sahiplerine yetki veren görüşlerin tatbiki, devletin güvenliği ve kamu yararı bakımından sakıncalı olabilmektedir. Definelere dair hükümlere kamu yararı açısından yeniden bakma ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Makalede, bahsi geçen bu konulara dair ictihadların niçin tarihî vasıf taşıdığı ve günümüzde konunun hangi çerçevede ele alınması gerektiği ifade edilmiştir.
İntihal Taraması/Plagiarism Detection: Bu makale, en az iki hakem tarafından incelendi ve intihal... more İntihal Taraması/Plagiarism Detection: Bu makale, en az iki hakem tarafından incelendi ve intihal içermediği teyit edildi/This article has been reviewed by at least two referees and scanned via a plagiarism software. Etik Beyan/Ethical Statement: Bu çalışmanın hazırlanma sürecinde bilimsel ve etik ilkelere uyulduğu ve yararlanılan tüm çalışmaların kaynakçada belirtildiği beyan olunur/It is declared that scientific and ethical principles have been followed while carrying out and writing this study and that all the sources used have been properly cited (Ahmet Özdemir)
Günümüze Yansımalarıyla Hz. Peygamber’in Muasırlarıyla Münasebetleri-1, İsav Ulusal Sempozyum Ensar Yayınları, 2018
Muhacir kelimesinin sözlük anlarp.ı, bir yerden başka yere. göç eden kimse demektir. 1 Terim anla... more Muhacir kelimesinin sözlük anlarp.ı, bir yerden başka yere. göç eden kimse demektir. 1 Terim anlami ise, Mekke'de müşriklerin baskı ve tehditleri altında kaldıkları için kendi yurtlarından çıkıp başka yerlerde bayatını sürdürme durumunda kalan Müslümanlardır. İlk hicret az sayıda Müslümanın Habeşistan'a hicr1 beşinci ye altıncı yıllarda yaptıkları hicrettir. 2 Büyük ve kapsamlı hicret ise Medine'ye yapılan hicrettir. 3 • Muhacir denildiğinde özellikle Mek.ke'den hicret edenler anlaşılmakla birlikte, Rasfilüllah'ın tatbikatında hicretin sadece iy!ekkelilere has bir özellik o1madığı anlaşılmaktadır. Medine dışında oturup da İslam dinine giren bütün Müslümanlar Mekke'nin fethine kadar geçen süre içinde kendi yurtlai-ını bırakıp Medine'ye yerleş mekle mükellef o1muşlardır. 4
Kâğıt paralar ülkelerin ekonomik yapısına bağlı olarak ciddi oranlarda maddi kayıplara sebep olab... more Kâğıt paralar ülkelerin ekonomik yapısına bağlı olarak ciddi oranlarda maddi kayıplara sebep olabilmektedir. Sürekli yüksek enflasyon oranlarının yaşandığı ülkelerin milli paraları günden güne değer kaybı yaşamaktadır. Bu çalışmada, kâğıt paranın değer kaybından kaynaklanan maddi zararlara selem akdini esas alan bir çözüm önerisi sunulmaktadır. Selem yatırım sistemi olarak tanımlanan bu öneride fertler bazı malları satın almak üzere parasını önceden ödemekte ve belirli bir vade sonunda bu malları teslim almaktadırlar. Akdi yapan tarafların ihtilafa düşmemeleri için malların vasfı, türü, miktarı, değeri, teslim süresi ve teslim şartları akdin kurulma aşamasında belirli hale getirilmektedir. Selem akdini fertlerin kendi aralarında yapmalarında bir sakınca bulunmamakla birlikte bu çalışmada önerilen sistemde satın alınan mal miktarının fazla olması ve uzun yıllara dayanan teslim sürelerinin olabilmesi sebebiyle şahıslar ile devlet arasında kurulması önerilmektedir. Selem yatırım sistemi, müşteri ve satıcı için birçok faydalar ihtiva etmektedir. İstihdama katkı sağlaması, paranın piyasaya arzını temin etmesi sebebi ile toplumun iktisadî hayatı için de önemli yararlar barındırmaktadır.
İslâm dünyasında savaş ve çatışma ortamının hüküm sürdüğü günümüzde, bu gidişatın İslâm'ın toplum... more İslâm dünyasında savaş ve çatışma ortamının hüküm sürdüğü günümüzde, bu gidişatın İslâm'ın toplumları ulaştırmak istediği hedeften çok uzak olduğu açıktır. Farklı ırk ve milletlere mensup olan Müslümanların din kardeşliği ilkesinden hareketle dayanışma ve işbirliği içinde bulunmaları, bugün için dünya nüfusunun dörtte birlik kısmının huzur ve güven içinde yaşamasını sağlayacaktır. Hilafet kavramının amacından saptırılarak kullanılması, uluslararası güçlerin faaliyetleri, kendisine yakın olan zümrenin faydasını gözeten idareciler, grup ve mezhep taassubu, farklı düşüncede olanları tekfir etme, asabiyete dayanan kavmiyetçilik, dinî duyarlılıktan uzaklaşma, birlik-beraberlik içinde olmanın önemini kavrayamama İslâm dünyasındaki ayrılık ve kutuplaşmaların başlıca sebepleri olarak sayılabilir. Tebliğde, İslâm devletlerinin birbirleri ile olan ilişkilerinde çatışma ve ayrılık doğuran mevcut problemlerin sebepleri ayrı ayrı tahlil edilip fıkhî ilkeler çerçevesinde çözüm önerileri sunulmaktadır. İslâm devletleri arasında çatışma ve kutuplaşmanın ortadan kaldırılıp işbirliğinin sağlanabilmesi için öncelikle bu birlikteliğe mâni olan etkenlerin ortadan kaldırılması gerekmektedir. Sırf kendi çıkarını esas alan uluslararası güçlerin Müslümanlar arasında fitneye sebep olan faaliyetlerine karşı tedbirli olmak, yöneticilerin seçiminde ehliyeti esas almak, bağnazlıktan uzak durmak ve kardeşlik hukukuna dair ilkeleri esas almak gerekmektedir. Ülkeler arasında çıkabilecek anlaşmazlıkların büyümeden çözülebilmesi için tarafsız ve güvenilir hakem heyetleri kurmak, İslâm devletleri arasındaki işbirliği ve dayanışmayı artıracaktır. İletişim teknolojisinden yararlanarak sağlam bilgi, ulaşım ve haberleşme ağı kurmak, 126 Günümüz İslâm Dünyasında Meseleler ve Çözüm Yolları halkın bilinçlenmesi için halk eğitimine özen göstermek de bu hususta alınabilecek tedbirlerdendir.
Karabük Üniversitesi Uluslararası Geçmişten Günümüze Dini, İlmi ve Kültürel Hayat Sempozyumu, 2019
Ahmet Hilmi Efendi, Osmanlı Devletinin son döneminde yaşamış önemli fıkıh âlimlerindendir. Ahmet ... more Ahmet Hilmi Efendi, Osmanlı Devletinin son döneminde yaşamış önemli fıkıh âlimlerindendir. Ahmet Hilmi Efendi'nin çocukluk ve gençlik dönemine ait bilgiler hâlihazırda oldukça sınırlıdır. Kastamonuludur. Mesleki hayatında muallimlik, Dîvân-ı Ahkâm-ı Adliyye âzalığı, Mahkeme-i Temyîz reisliği, Anadolu kazaskerliği gibi birçok önemli görevler üstlenmiş ve payeler elde etmiştir. Ahmet Hilmi Efendi özellikle de fıkıh ilmindeki derin ilmiyle tanınmıştır. Fıkıh tarihinde çok önemli yeri bulunan Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye'nin hazırlanmasına iştirak etmiştir. Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye hazırlama heyeti başkanı olan Ahmet Cevdet Paşa, Ahmet Hilmi Efendi'nin fıkıh bilgisini her zaman takdir etmiştir. Toplam on altı bölüm (kitap) olarak hazırlanan Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye'nin bütün bölümlerinin telifinde Ahmet Hilmi Efendi yer almıştır. Fıkıh ilmindeki ihtisası sebebiyle Mecelle'nin tedvininde Ahmet Cevdet Paşa'nın en çok istişare ettiği kimse Ahmet Hilmi Efendi olmuştur. Yanya Valiliğine atandığında heyet ile irtibatını Ahmet Hilmi Efendi ile mektuplaşarak devam ettirmiştir. Ahmet Hilmi Efendi 6 Zilhicce 1305 (miladi: 1888) tarihinde vefat etmiş ve İstanbul'da Fâtih Camiî hazîresine defnedilmiştir.
II. Uluslararası Şeyh Şa’bân-ı Veli Sempozyumu Kastamonu, 2014
Derlesinin ismi İbrahim, derlesinin babasının ismi Mehİneddir. Hıfzını ve Rüşdiye tahsilini Kasta... more Derlesinin ismi İbrahim, derlesinin babasının ismi Mehİneddir. Hıfzını ve Rüşdiye tahsilini Kastamonu'da yaptı. İstanbul'a geldiği ilk yıllarda Ramazan aylannda Tek:irdağ'a gitti. Fındık Hafız lakabıyla ma'ruf bir kişinin talebesi olan Tokatlı Hoca Osman Efendi'den kıraat eğitimi aldı. Ders arkadaşları arasında Hafız Sadık, Hafız İdris, Hafız Hasan, Hafız Abdurrahman, Hafız Sami ve Hafız Hilmi Efendiler vardır. 501 Kastamonu'da Nfunaniye Medresesi müdertisi Ahmed b. Süleyman Efendi'den 12 Rebiülevvel 1330 tarihinde icazet belgesini aldı. Diyanet İşleri Başkanlığı müşavere heyeti 22/8/1944 tarihli kararı ile Hafız Ömer Aköz'e Kastamonu müderrislerinden Ahmed b. Süleyman tarafından 1330 hicri yılında verilen icazetname ilmi silsile ve senetleri itibariyle usulüne uygun bulunmuş, bu icazetname ile yüksek öğrenimini tamamlamış sayılarak tayin ve terfi de esas olarak kabul etmiştir. 502 Hafız Ömer Aköz, İstanbul'a gittikten sonra 27 Zilhicce 1331'de (27 Kasım 1913) Debbağ Yfınus Camii imam-hatibi Hasan Sabri Efendi'den aşere takrib ve İbnü'l-Cezeri'nin Tayyibetü'n-Neşr'ini okuduğuna dair icazetnamesini aldı. Kastamonu'ya döndüğünde müderris Kırkbeşzade'nin derslerine devam etti. 503
IV. Uluslararası Şeyh Şa’ban-ı Veli Sempozyumu, 2017
İftâ usulü kavramı, karşılaşılan fıkhî bir meseleye fetva verirken uyulması gereken ilke ve metod... more İftâ usulü kavramı, karşılaşılan fıkhî bir meseleye fetva verirken uyulması gereken ilke ve metodolojiyi ifade etmektedir. Fetva vermenin ciddiyet ve mesuliyet gerektiren bir çaba olması belirli kurallarının olmasını gerekli kılmaktadır. Fıkıh kitaplarını incelediğimizde Hanefî, Malikî, Şâfiî ve Hanbelî mezheplerinde mukallidlerin uymaları gereken iftâ usulünün her mezhebin kendi sistematiğine ve oluşum sürecine bağlı bir şekilde tespit edildiği görülmektedir. Hanefî mezhebi son dönem fakihlerinden olan Muhammed Emin b. Ömer İbn Âbidîn (1252/1836) Şerhu Ukûdü Resmi'l-Müfti adlı risalesinde Hanefîlerde uyulması gereken iftâ usulü konusunu ele almıştır. Bu eserde ictihad seviyesinde olmayan bir fakihin fetva verirken dikkat etmesi gereken ilkeler ve esaslar özlü bir şekilde sunulmuştur. Bu risale incelendiğinde genel kabul görmüş ve herkes tarafından kabul edilen ilkelerin yanında; tenkit, tartışma ve müzakereye açık yaklaşımların da olduğu görülmektedir. Bu tebliğde; Şerhu Ukûdü Resmi'l-Müfti adlı risale esas alınarak iftâ usulünde olması gereken ilkelerin tespiti ve isabetli görülmeyen görüşlerin tenkidinin yanında iftâ usulüne dair şahsî kanaatimizin temellendirilmesi hedeflenmektedir.
III. Uluslararası Şeyh Şa’bân-ı Veli Sempozyumu Truva Yayınları, , 2016
Osmanlı Devletinin son döneminde yetişmiş fıkıh usulü âlimlerinden Büyük Ali Haydar Efendi, Kısme... more Osmanlı Devletinin son döneminde yetişmiş fıkıh usulü âlimlerinden Büyük Ali Haydar Efendi, Kısmet-i Askeriye Mahkemesi kâtiplerinden Kastamonu doğumlu Rumeli (Pirlepe) eşrafından Mehmed Numan Efendi'nin oğludur. Halvetiyye tarikatına mensup mutasavvıf Muhammed Nasûhî Üsküdarî'nin soyundan geldiği için Nasûhizâde diye isimlendirilmiştir. Muallimhane-i Nüvvab'da ve İstanbul Hukuk Mektebinde verdiği Miras Hukuku, Mecelle ve Fıkıh Usulü dersleri ile önemli ilmî hizmetlerde bulunan Ali Haydar Efendi; Kâdılık, Dîvân-ı Temyiz Başkanlığı, Meclis-i Kebîr-i Maârif Başkanlığı, Anadolu Kazaskerliği, Şarkî Rumeli Cemaat-ı İslamiyye Nâzırlığı gibi önemli birçok idarî görevlerde de bulunmuştur. Ali Haydar Efendi'nin Usul-i Fıkıh Dersleri kitabını önemli kılan hususlardan birisi Osmanlı Türkçesi ile hazırlanmış ilk eserlerden olmasıdır. Eser, müellif tarafından bir kitap formatında hazırlanmayıp, usul-i fıkıh derslerindeki takrirlerinin öğrencisi tarafından derlenmesi ile meydana gelmiştir. Kitapta Hanefi mezhebinin usul yaklaşımları esas alınmakta; bir kavram açıklanırken, tanım dışında kalması gereken unsurların ayıklanmasına ayrı bir özen gösterilmektedir. Konuların anlatımında soru-cevap yöntemine başvurulmakta, kitapta nadiren de olsa konu ile ilgili hikâye ve şiirlere rastlanmaktadır. Zaman zaman "Geçen derste söylediğimiz" gibi denilerek önceki konularla yeni anlatılan konular arasında bağlantı kurulmaktadır. Eser, fıkıh usulü alanında yapılacak çalışmalarda yararlanılabilecek bir kaynak niteliği taşımaktadır.
Kastamonu Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2017
Yaşadığımız çağda gelişen bilim ve teknoloji insanlara geçmişte olanla kıyaslanamayacak ölçüde fı... more Yaşadığımız çağda gelişen bilim ve teknoloji insanlara geçmişte olanla kıyaslanamayacak ölçüde fıtrî yapı üzerinde tasarruf edebilme imkânı sunmaktadır. Bu gelişmeler fıtrî yapı üzerindeki müdahalelerin meşruiyet sınırlarının çizilmesine yardım edecek temel ilkelerin tespit edilmesinin önemini göstermektedir. Naslarda fıtrata müdahale konularında uyulması gereken ilke ve kurallar beyan edilmiştir. Çalışmada fıtrî yapıya müdahale kapsamında çizilen sınırlar tespit edilmeye çalışılmıştır. Yeryüzünü imar etmek insanoğlunun bir vazifesi olmakla birlikte, bu faaliyetlerinde fesat ve bozguna sebep olmamak, mevcut ekolojik dengeyi tahrip etmemek, yaratılıştan gelen farklılıkları tabiî olarak görmek, üremeye ve neslin devamına zarar vermemek, zarurî ve ihtiyaca dayalı maslahatların yanında tahsinî maslahat taleplerini de meşru kabul etmek başlıca gözetilmesi gereken ilkelerdendir.
Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2013
Doğu Akdeniz'in kavşak noktasında bulunan Kıbrıs, tarih boyunca pek çok medeniyete ve topluma ev ... more Doğu Akdeniz'in kavşak noktasında bulunan Kıbrıs, tarih boyunca pek çok medeniyete ve topluma ev sahipliği yapmış bir adadır. Bu bağlamda günümüze kadar her alanda önemini kaybetmeyen bir kara parçası olmayı başarmıştır. Kıbrıs, dinler açısından da stratejik ehemmiyete sahip bir merkezdir. Zira çok eski çağlardan itibaren yerel inanışlar, Yahudilik ve bilhassa Hıristiyanlık bakımından kayda değer bir özelliğe sahiptir. Nitekim ilk dönemlerde Hıristiyanlığın Avrupa kıtasına yayılmasında ve Hıristiyan teolojisinin oluşturulmasında Kıbrıs menşeli Hıristiyan ilahiyatçılar etkin rol üstlenmişlerdir. Bu çerçevede Kıbrıs adasında Hıristiyan dini ve Hıristiyan toplumlar iki bin yıllık bir geçmişe sahiptirler.
Avrasya Sosyal ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi, 2017
Bu çalışmada umre yolculuğuna çıkanların elde edecekleri kazanımların tespit edilmesi hedeflenmiş... more Bu çalışmada umre yolculuğuna çıkanların elde edecekleri kazanımların tespit edilmesi hedeflenmiştir. Umre, ihramlı olarak tavaf ve sa'y yapmak daha sonra tıraş olup ihramdan çıkmaktır. Yeterli imkânı olanların ömürlerinde bir defa umre ibadetini yapmaları gerekir. Umre için özel bir zaman dilimi yoktur. Yılın her hangi bir günü umre yapılabilir. Umre ibadetinin kazanımları ve fazileti çoktur. Hz. Peygamber (s.a.v) bir hadisinde edâ edilen bir umrenin diğer umreye kadar yapılan günahlara keffâret olacağını haber vermiştir. Umre yolculuğuna çıkan kişi; kutlu beldeler olan Mekke ve Medine'de ikâmet etme bahtiyarlığına ermekte, mikat yerinde umre yapmaya niyet edip ihrama girmektedir. Kâbe'nin etrafında yedi defa dönülmesine tavaf denilmektedir. Tavaf, hataların silinip sevapların kazanılmasına vesiledir. Umre yolcusu, diğer mescitlerde kılınan namazdan çok daha fazla sevap kazandıran Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevî'de namaz kılma imkânına kavuşmakta, âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Peygamber'in kabrini ziyaret etme şerefine ulaşmaktadır. Bütün bu kazanımlar umre ibadetinin önemini açık bir şekilde göstermektedir.
Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, 2013
Legal capacity (ahliyyah) is the ability to acquire rights and exercise them and to accept duties... more Legal capacity (ahliyyah) is the ability to acquire rights and exercise them and to accept duties and perform them. Legal capacity is divided into two types. Capacity to receive or inhere rights and obligations, referred to as ahliyyah al-wujūb (the capacity for acquisition), and capacity for the active exercise of rights and obligations, which is referred to as ahliyyah al-adā' (the capacity for execution or performance of duties). Every person is endowed with legal capacity of kind or another. The capacity for acquisition is the ability of the individual to receive rights and obligations on a limited scale. The capacity for execution, enables to fulfil rights and obligations to effect valid acts and transactions and full responsibility toward God and his fellow human beings. The causes affecting capacity are found in those factors that prevent capacity for acquisition and capacity for execution from taking full effect. The existence of these factors may result in the total absence of capacity or in deficient or incomplete capacity. Natural causes of defective capacity: childhood, insanity, dementia, forgetfulness, sleep, unconsciousness, slavery, death-illness, menstruation, puerperium, death. Forgetfulness, is status in which a person is not very careful about things though he has full knowledge of them, as distinguished from sleep and fainting in which such knowledge is lacking.
Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2010
Çalışmamızda bazı örneklerine rastlanacak olan ifadelerden birisi de "Rukye-i Sâliha veya Sahîha"... more Çalışmamızda bazı örneklerine rastlanacak olan ifadelerden birisi de "Rukye-i Sâliha veya Sahîha"dır. Bu terkipten anlaşılması gereken hususun ne olduğu merak edilirse, câhiliyye rukyesinin şiddetle yasaklandığı, Peygamber'e arz edilenlerin titizlikle kontrol edildiği göz önüne alınırsa, sözü edilen ibâreden "Rukye-i Şer'iyye" yani Resûlullah'ın izin verdiği türden bir uygulamanın kastedildiğini zannediyoruz.
The Journal of Academic Social Science (Asos Journal), 2018
and Nesef cities, has been a field of learning since the 9th century and has been a very valuable... more and Nesef cities, has been a field of learning since the 9th century and has been a very valuable scholar in every field of Islamic science. Nasaf City is a city between Ceyhun and Samarkant on the road connecting Buhara to Balkh. There are seven lawyers trained in this area. In this study, after briefly giving information about the life of these jurists, the works will be tried to be determined through the works and students and the effects on later generations. Fiqh heritage is fundamental common values. Hanefi has been enriched and developed with the contribution of different regions since its foundation in the Iraqi-Kufa cities. Investigation of the juridicals grown in a region of Turkestan geography in terms of their effects for the following centuries; ıt is expected that it will be beneficial to show mutual interaction, to expose the efforts and efforts shown for the formation of the legacy of fiqh, and to provide model role models-in terms of study and usefulness-for the newly grown generation.
Turizm sektöründe faaliyet göstermekte olan; otel, pansiyon ve tatil köyü gibi tesislerin helâl s... more Turizm sektöründe faaliyet göstermekte olan; otel, pansiyon ve tatil köyü gibi tesislerin helâl sertifikası almaları için uymaları gereken kurallar bulunmaktadır. Bu kurallar fıkıh ilmi çerçevesinde incelendiğinde, bir kısmının zarurî olarak sağlanmasının gerekli olduğu, bir kısmının ise tavsiye nitelikli olduğu görülmektedir. Zorunlu olarak uyulması gereken kurallara örnek olarak otel içerisinde bayan ve erkek kullanımına ayrı ayrı tahsis edilmiş havuzların bulunması, lokanta hizmetlerinde haram ürünlerin kullanılmaması, namaz ibadeti için mekân tahsis edilmesi gösterilebilir. Otel içindeki etkinliklerin namaz saatlerine göre ayarlanması, kıble yönünün belirtilmesi, odalarda Kur'an-ı Kerim bulunmasını ise mecburî olmayıp fıkhen tavsiye niteliği taşıyan uygulamalara örnek olarak gösterilebilir. Helâl otel sertifikasında ikili bir ayırıma gidilerek asgarî şartları taşıyan helâl oteller ile azamî hassasiyeti ilke edinen oteller şeklinde iki farklı kategori oluşturmak mümkündür. Müşteri hedef kitlesi olarak sadece İslam ülkelerini ve dinî duyarlılığı olanları belirleyen oteller tüm kuralları yerine getirerek "Sarı Helâl Otel Sertifikası" alırken; müşteri hedef kitlesini daha geniş tutanlar, dinî duyarlılığı ön planda olanların da otellerinde hizmet almasını sağlamak amacıyla "Mavi Helâl Otel Sertifikası" almayı tercih edebilirler. Bu çalışmada, helâl otel standartları için beyan edilen ilkeler fıkıh ilmi çerçevesinde değerlendirilerek uyulması mecbur kurallar ile, tavsiye edilen kurallar şeklinde ikili bir tasnif sistemi geliştirilmesi hedeflenmektedir. Burada elde edilen sonuçların uygulamaya geçirilmesi ile, iki farklı helâl otel standardı geliştirilip helâl turizm pazarının büyümesine katkı sağlamak mümkün olabilecektir.
1. İbadetlerin geçerli olması için taşıması gereken şartlar nelerdir? Araştırınız. 2. İbadetlerin... more 1. İbadetlerin geçerli olması için taşıması gereken şartlar nelerdir? Araştırınız. 2. İbadetlerin fert ve toplum hayatındaki faydalarına yönelik gözlemlerinizi arkadaşlarınızla paylaşınız. 3. Hac ibadetini yapan bir kişi ile görüşme yaparak edindiğiniz izlenimleri not ediniz. 4. Kurbanlık hayvanlarda bulunması gereken özellikleri araştırınız. 5. Sadaka, nisap, ihram, tevbe ve salih amel kavramlarının anlamlarını araştırınız. HAZIRLIK ÇALIŞMALARI İbadet: a-Mükelleften yapılması istenen ve şeklî yönü ön planda olan davranışları yapmak b-Allah'ın rızasını kazanmak için fert ve toplum yararına yapılan faydalı ve hayırlı davranışlarda bulunmak c-Günah olan eylemlerden Allah 'ın (c.c) o husustaki yasağına karşı gelmeme düşüncesiyle uzak durmak YORUMLAYALIM "Ben, cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım" Zâriyât suresi, 56. ayet. Yukarıdaki ayette ibadetin hangi yönüne işaret edilmektedir? BİLGİ KUTUSU
Rahman ve rahim Allah Teâlâ'ya sonsuz hamd ve senâlar olsun. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz... more Rahman ve rahim Allah Teâlâ'ya sonsuz hamd ve senâlar olsun. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed'e (s.) onun âline ve ashabına salat ve selam olsun. Bilindiği üzere fıkıh, kulun yüce yaratıcıya karşı sorumluluklarını ve görevlerini açıklamanın yanında, insanların birbirleri ile ilişkilerinde uymaları gereken kuralları da ele alan bir ilim dalıdır. Bu sebeple, Müslümanlar her zaman fıkıh ilmine ihtiyaç duymaktadırlar.
Âlemlerin Rabbi olan Allah Teala'ya (c.c) hamd, İslâm'ın çağrısını bize tebliğ eden Hz. Muhammed'... more Âlemlerin Rabbi olan Allah Teala'ya (c.c) hamd, İslâm'ın çağrısını bize tebliğ eden Hz. Muhammed'e (s.a) ve O'nun âline, ashabına salat ve selam olsun. İmam Hatip Lisesinde öğrenci iken, okuldaki hocalarımızın kendisinden övgü ile bahsetmesi sebebiyle daha tanışmadan sevdiğim, tanıştıktan sonra bilgisi, tevazusu ve İslâmî gayreti ile kendime örnek bir şahsiyet olarak kabul ettiğim, hayatını İslâm dinine hizmete vakfeden, Türkiye'de İslâm hukuku eğitiminin gelişmesinde, ilerlemesinde önemli katkıları olan ve Müslümanların problemlerine çözümler sunan hocaların hocası Prof. Dr. Hayreddin KARAMAN'ın, fikirlerinin ve olaylara bakış açısının tespitinde katkı olması amacıyla 5 yıl süreyle ders esnasında tutmuş olduğum notların neşredilmesinin faydalı olacağını düşündüm. Bu hususu kendisine danıştığımda olumlu kanaat beyan etmesi üzerine, çalışma kitap olarak basılmaya karar verilmiştir. Burada bulunan ilkeler Prof. Dr. Hayreddin KARAMAN'ın Marmara İlâhiyat Fakültesinde 1995-2000 yılları arasında " Fıkıh Problemleri " , " Din-Devlet İlişkileri " ve " Fıkhu's-Sîre " dersleri esnasında tutulan notlardan oluşmaktadır. İlk bölümde belirli bir konu sınırlaması yapılmaksızın fıkıh, siyaset, öğüt, tebliğ metodu gibi çeşitli sahalara ilişkin yaklaşım ve yorumlar; ikinci bölümde borsa, toplum hayatında kadın, sigorta, iftâ usulü tarihi, şirketler ve din-devlet ilişkileri konuları yer almaktadır. Gayret bizden, muvaffâkiyet Allah'tandır. İçerenköy 2012
Akademik Platform İslami Araştırmaları Dergisi Apjir, 2023
Fıkıh ilmi muhteva itibariyle oldukça geniş çerçeveye sahip bir ilim dalıdır. Bu sebeple fıkıh il... more Fıkıh ilmi muhteva itibariyle oldukça geniş çerçeveye sahip bir ilim dalıdır. Bu sebeple fıkıh ilmine giriş mahiyetinde pek çok eser telif edilmiştir. Bu eserlerden, temel seviyede fıkıh ilmi hakkında bilgi sahibi olmak isteyenler yararlandığı gibi İlahiyat Fakülteleri ve İslami İlimler Fakülteleri müfredat programında yer alan İslam Hukukuna Giriş dersinde kaynak eser olarak da istifade edilmektedir. Türkçe yazılmış İslam Hukukuna Giriş kitaplarının öncelikli hedefinin lisans eğitimi gören öğrenciler olduğunu söylemek mümkündür. İslam Hukukuna Giriş ismi ile yayınlanan kitaplar incelendiğinde konu içeriklerinin farklı olduğu görülmektedir. Muhtevasını değerlendirdiğimiz Prof. Dr. Saffet Köse’nin İslam Hukukuna Giriş kitabı başlangıç seviyesinde fıkhî meselelere aşına olmak isteyenler için oldukça yararlı bilgileri sunmaktadır. Bununla birlikte İslam Hukukuna Giriş dersi için kaynak olması bakımından bu kitap değerlendirildiğinde, ders müfredatlarında tekrara düşmeye sebep olan konuların (hüküm, ehliyet, maslahat, şeri deliller) olduğu görülmektedir. İslam Hukukuna Giriş kitabının değerlendirmesi yapıldıktan sonra Lisans eğitimi müfredatında yer alan İslam Hukukuna Giriş Dersine kaynaklık teşkil edecek kitaplar için muhteva önerisi sunulmuştur.
Uploads
Papers by Ahmet Özdemir
kıymetli âlimlerin yetiştiği ve eserlerin yazıldığı bir bölge olarak önemini
korumuştur. Bu çalışmada, hicrî dördüncü asırda Semerkant’ta yetişmiş fakihlerin
hayatları, fıkıh eserleri, hocaları, öğrencileri ve bölgenin fıkıh mirasına katkısı ele
alınmaktadır. Hicrî dördüncü asırda Semerkant’ta fıkıh ilmine hizmet eden
fakihlerin tespitinde Semerkant şehrinde doğmuş olanların yanında, başka şehirde
doğmuş olmakla birlikte hayatının bir döneminde Semerkant’ta bulunmuş
fakihlere de yer verilmiştir. Araştırma konusu dördüncü asırla
sınırlandırıldığından doğum tarihi dördüncü yüzyılın sonunda olup hayatının
büyük kısmını beşinci yüzyılda yaşayan fakihlere makalede yer verilmemiştir.
Makalede, Semerkant şehrinin yönetim şekli, yaşantı tarzı, ilim ve kültür hayatı
hakkında bilgiler verildikten sonra bu asırda yaşadığı tespit edilebilen fakihlerin
hayatı ele alınmıştır. Değerlendirme ve sonuç başlığında ise Semerkant’ta mevcut
olan fıkıh mezhepleri, bölgedeki fakihlerin yaptıkları hizmetler, eserleri ve
etkileriyle öne çıkan fakihler ve Semerkant’ın fıkıh ilmi açısından İslam
dünyasındaki konumu değerlendirilmiştir.
elinden gelen tüm gayretini ortaya koymasıdır. Fetva ise, fıkhî konularda sorulan sorulara ilişkin yapılan açıklamalardır. Dolayısıyla fetva ile ictihad arasında fıkhî bir bilginin beyan edilmesi bakımından benzer yanlar olmakla birlikte her iki ilmî faaliyeti birbirinden ayıran bazı farklar da bulunmaktadır. Bu farklılık sebebiyle her ictihad Müslümanın hayatında tatbik edeceği bir fetva niteliğini haiz değildir. İctihad ehliyetine sahip olmayan bir fakihin, klasik dönem ictihadlarından istifade ederek fetva verirken dikkat etmesi gereken hususlar bulunmaktadır. Ortaya konulmuş olan ictihadlardan istifade ederken dikkat edilmesi gereken en önemli husus, tarihî vasıf taşıyan ile her zaman istifade edilecek ictihadların doğru bir şekilde ayırt edilmesidir. Fakihlerin kendi yaşadıkları zaman ve şartlar bağlamında beyan ettikleri ve tarihî ictihad olarak nitelenebilecek birçok mevzu bulunmaktadır. Bütün bu vasıftaki ictihadları bir makale çerçevesinde ortaya koyma imkânı bulunmadığından bu çalışmada fıkıh kitaplarından seçilen ictihadlar çerçevesinde konu ele alınmıştır. Uluslararası ilişkilerden aile hukukuna kadar fıkhın özellikle muamelat sahasına giren konularında pek çok tarihî vasıflı ictihad bulunmaktadır. Günümüzde uluslararası ilişkiler oldukça farklılaşmıştır. Dünyayı yeniden tanımlayıp fıkhî hükümleri buna göre ortaya koyma büyük önem arz
etmektedir. Değişen sosyal yapıda mürûetin tespitinde yeni bakış açısına ihtiyaç duyulmaktadır. Kadınların sosyal konumu ve cemiyet hayatına iştiraki bakımından geçen süreçte tüm dünyada büyük değişiklikler yaşanmış ve kadın hayatın pek çok alanında yer almaya başlamıştır. Evlenmede asgari yaş sınırı bakımından geçmişe nazaran daha ileri yaşlarda evlenme tabiî hale gelmiştir. Aynı inanca sahip olanların -başka kayıt ve şartlar olmaksızın- vatandaşlık elde edeceği yaklaşımıyla hareket etmek neredeyse imkânsız bir hale dönüşmüştür. Fakihlerin gayri müslim vatandaşların haklarına ilişkin görüşlerinin küreselleşen dünya yapısında yeni bir bakış açısı ile ele alınması gerekli hale gelmiştir. Maden mülkiyeti konusunda özel mülk sahiplerine yetki veren görüşlerin tatbiki, devletin güvenliği ve kamu yararı bakımından sakıncalı olabilmektedir. Definelere dair hükümlere kamu yararı açısından yeniden bakma ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Makalede, bahsi geçen bu konulara dair ictihadların niçin tarihî vasıf taşıdığı ve günümüzde konunun hangi çerçevede ele alınması gerektiği ifade edilmiştir.
kıymetli âlimlerin yetiştiği ve eserlerin yazıldığı bir bölge olarak önemini
korumuştur. Bu çalışmada, hicrî dördüncü asırda Semerkant’ta yetişmiş fakihlerin
hayatları, fıkıh eserleri, hocaları, öğrencileri ve bölgenin fıkıh mirasına katkısı ele
alınmaktadır. Hicrî dördüncü asırda Semerkant’ta fıkıh ilmine hizmet eden
fakihlerin tespitinde Semerkant şehrinde doğmuş olanların yanında, başka şehirde
doğmuş olmakla birlikte hayatının bir döneminde Semerkant’ta bulunmuş
fakihlere de yer verilmiştir. Araştırma konusu dördüncü asırla
sınırlandırıldığından doğum tarihi dördüncü yüzyılın sonunda olup hayatının
büyük kısmını beşinci yüzyılda yaşayan fakihlere makalede yer verilmemiştir.
Makalede, Semerkant şehrinin yönetim şekli, yaşantı tarzı, ilim ve kültür hayatı
hakkında bilgiler verildikten sonra bu asırda yaşadığı tespit edilebilen fakihlerin
hayatı ele alınmıştır. Değerlendirme ve sonuç başlığında ise Semerkant’ta mevcut
olan fıkıh mezhepleri, bölgedeki fakihlerin yaptıkları hizmetler, eserleri ve
etkileriyle öne çıkan fakihler ve Semerkant’ın fıkıh ilmi açısından İslam
dünyasındaki konumu değerlendirilmiştir.
elinden gelen tüm gayretini ortaya koymasıdır. Fetva ise, fıkhî konularda sorulan sorulara ilişkin yapılan açıklamalardır. Dolayısıyla fetva ile ictihad arasında fıkhî bir bilginin beyan edilmesi bakımından benzer yanlar olmakla birlikte her iki ilmî faaliyeti birbirinden ayıran bazı farklar da bulunmaktadır. Bu farklılık sebebiyle her ictihad Müslümanın hayatında tatbik edeceği bir fetva niteliğini haiz değildir. İctihad ehliyetine sahip olmayan bir fakihin, klasik dönem ictihadlarından istifade ederek fetva verirken dikkat etmesi gereken hususlar bulunmaktadır. Ortaya konulmuş olan ictihadlardan istifade ederken dikkat edilmesi gereken en önemli husus, tarihî vasıf taşıyan ile her zaman istifade edilecek ictihadların doğru bir şekilde ayırt edilmesidir. Fakihlerin kendi yaşadıkları zaman ve şartlar bağlamında beyan ettikleri ve tarihî ictihad olarak nitelenebilecek birçok mevzu bulunmaktadır. Bütün bu vasıftaki ictihadları bir makale çerçevesinde ortaya koyma imkânı bulunmadığından bu çalışmada fıkıh kitaplarından seçilen ictihadlar çerçevesinde konu ele alınmıştır. Uluslararası ilişkilerden aile hukukuna kadar fıkhın özellikle muamelat sahasına giren konularında pek çok tarihî vasıflı ictihad bulunmaktadır. Günümüzde uluslararası ilişkiler oldukça farklılaşmıştır. Dünyayı yeniden tanımlayıp fıkhî hükümleri buna göre ortaya koyma büyük önem arz
etmektedir. Değişen sosyal yapıda mürûetin tespitinde yeni bakış açısına ihtiyaç duyulmaktadır. Kadınların sosyal konumu ve cemiyet hayatına iştiraki bakımından geçen süreçte tüm dünyada büyük değişiklikler yaşanmış ve kadın hayatın pek çok alanında yer almaya başlamıştır. Evlenmede asgari yaş sınırı bakımından geçmişe nazaran daha ileri yaşlarda evlenme tabiî hale gelmiştir. Aynı inanca sahip olanların -başka kayıt ve şartlar olmaksızın- vatandaşlık elde edeceği yaklaşımıyla hareket etmek neredeyse imkânsız bir hale dönüşmüştür. Fakihlerin gayri müslim vatandaşların haklarına ilişkin görüşlerinin küreselleşen dünya yapısında yeni bir bakış açısı ile ele alınması gerekli hale gelmiştir. Maden mülkiyeti konusunda özel mülk sahiplerine yetki veren görüşlerin tatbiki, devletin güvenliği ve kamu yararı bakımından sakıncalı olabilmektedir. Definelere dair hükümlere kamu yararı açısından yeniden bakma ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Makalede, bahsi geçen bu konulara dair ictihadların niçin tarihî vasıf taşıdığı ve günümüzde konunun hangi çerçevede ele alınması gerektiği ifade edilmiştir.