Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2019, Yeni Türkiye Dergisi
…
12 pages
1 file
İnsanoğlunun yemek içmek gibi doğal fizyolojik ihtiyaçlarından biri de dışkılama zorunluluğudur. İnsanın bu doğal durumu için bir yapı oluşturması ve bu yapının dilde bir gösterge ile karşılanması söz konusudur. Günümüzde bu yapı tuvalet sözcüğü ile yaygın bir kullanım alanına sahiptir. Ancak tuvalet, Fransızca kökenli bir sözcüktür. Türkçe gibi köklü bir dilin insanoğlunun en temel ihtiyaçlarından biriyle ilgili olan bu duruma karşılık bir sözcük üretmemiş olması imkânsızdır. Pek bilinmese de aslında Türk dili, Uygur Türkçesi’nden itibaren neredeyse her tarihi döneminde yeni bir sözcük veya bir ad takımı üreterek tuvalet kavramını karşılamış ve her alanda olduğu gibi burada da adlandırmadaki zenginliğini ortaya koymuştur. Türk dilinin özellikle ilk islamî eserlerinde gördüğümüz farklı adlandırmalar, tarihî metinlerde gizli kalmış ve ne yazık ki günümüzde dil kullanıcılarının tercihi, yabancı kökenli tuvalet, lavabo, wc gibi sözcüklerden yana olmuştur. Biz, bu çalışmamız ile Türk dilinin insanoğlunun bu en temel insanî durumuyla ilgili ürettiği zengin söz varlığını ortaya koyup Türk dilinin dikkat çekici sayıda sözcüğe sahip olduğunu tespit ederek unutulmuş veya göz ardı edilmiş bu sözcüklerin tarihî dönem metinlerindeki görünümünü araştırmacıların dikkatine sunmayı amaçlıyoruz.
TOPLUMSAL CİNSİYET BAĞLAMINDA İLK TÜRK İSLAM ESERLERİ, 2023
ÖNSÖZ Elinizdeki çalışma, Türk’ün İslam ile müşerref olma, İslam’ın Türklükle hudutlar aşma asrının, Türk İslam medeniyetinin temellerinin atıldığı, Türk’ün ata topraklarının en mühim ve aşılmaz dört eseri, Türk İslam’ın ilk mahsulleri “Dîvânu Lügâti’t-Türk, Kutadgu Bilig, Atebetü’l-Hakâyık ve Dîvân-ı Hikmet”i toplumsal cinsiyet perspektifinden konu edindi. Giriş kısmında çalışmaya konu olan “toplumsal cinsiyet” kavramı, geniş kuramsal çerçevesi ilgili alanın araştırmacılarına bırakılarak, genel hatları ile ele alındı. Türk milletinin İslamiyet ile tanış olma sürecinin yerli ve yabancı bilim adamlarından hareketle aktarıldığı bölümde, ayrıca söz konusu yapıtlar hakkında bilgiler sunuldu. Kadın Kitabı’nda, Türk İslam’ın kadına bakışı merkezde tutulmak suretiyle, yer yer mitolojik dönemden modern çağlara kadar Türk’ün; kadına, kadınla ilgili olana ve kadınlığa bakışı, bebeklikten çocukluğa, genç kızlıktan cariyeliğe, kadınlıktan anneliği ve akabinde nineliğine kadar irdelendi. Kadın ve Erkek Kitabı’nın hemen tamamında ise cinsiyet tarafsızlığını yansıtan sözcükler, kadın ve erkeği birlikte ilgilendiren giyim kuşam, evlilik, mahremiyet, argo, akraba ve miras gibi konular, benzeyen ve ayrışan noktaları ile dikkatlere sunuldu. Erkek Kitabı’nda salt erkeği alakadar eden, toplumsal cinsiyeti ve rollerini gözler önüne serebilecek bir usul takip edilerek, Türk İslam’ın erkek olana, erkekliğe bakışı kronolojik olarak; erkek çocuk, genç erkek, köle, baba ve dede sıralaması ile ele alındı. Önceki bölümlerde geçen hususları yinelememe adına, bazı bahisler atlandığından söz konusu kısım daha kısa tutuldu. Sonuç kısmında ise, eserin genelinde hedeflediğimiz ilke gereği, P. N. Boratav’ın sosyoloji ve halkbilimi münasebeti bahsinden ilhamla, Türk milletinin İslam olma sürecinin ilk Türk İslam edebiyatı mahsullerinden elde edilen neticeleri, bir sosyolog titizliğinde ilmî bir mercekle göz önüne alıp, bireysel değil toplum bilimsel neticeler elde edilip sunulmaya çalışıldı. Bölümün sonunda, hususen Türkoloji öğrencilerine katkı sağlayacağını düşündüğümüz zikredilen Eserlerin Tıpkı Basımlarından Örnekler verildi. Çalışmanın bitiş arifesinde yaşadığımız depremin, gönüllerimizde ve öz ocaklarımızda açtığı yarıklar henüz onulmamışken, takdir edilir ki bir önsöz yazmak, satırların yazarı için ağır bir yüktür. Deprem bölgesinde yazmayı değil sükûtu tercih ettiğimiz, sözün anlamını yitirdiği, sözcüklerin değil, her an nefesimizin boğazımıza düğümlendiği, ağlamanın bir nimet olduğunu düşündüren şu günlerde, bizlere emeği geçen, mensubu olmaktan iftihar ettiğim yüce Türk milletine teşekkürlerimi arz ederim.
Cemel vak'ası İslam alemini sarsan ve bugün hala daha etkisi süren, tartışılan mühim bir hadisedir. İslam tarihinde vuku bulan Cemel vak'ası bir kaos ürünüdür. İslam aleminin gidişatına yön veren bu olay ile ilgili ülkemizde hassaten yapılmış çalışmalar hayli azdır. Bu makalede; Hilafet kavramı, Hz. Osman(r.a.)'ın halifeliği ve şehadeti, Hz. Ali(r.a.)'nin Halifeliği ve zor durumu ve Cemel Ashabı'nın oluşumu anlatılacaktır. Makaledeki amacımız bazı durumları örtmek, kişileri suçlamak veya tarafgirlik değildir. İnancımızın da gereği gibi meydana gelen olayı "Emrolunduğu gibi dosdoğru" bir şekilde ifade etmektir.
A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, 2002
Çok yönlü bir bilim adamı olan Ahmet Cevdet Paşa'nın "Tarih-i Cevdet" adlı eseri, ciddi tarih kaynaklarımızdan biridir. Cevdet Paşa, bu eserinde Vehhabilik ve Dürzilikle ilgili ciddi bilgiler vermiştir. Bu çalışmada ise, sadece Vehhdbilik üzerinde durulmuştur. Cevdet Paşa, Vehhabiliğin ilk çıkışından itibaren Abdullah b. Suud'un İstanbul'daki idamı ile biten birinci dönemi ile ilgili bilgiler aktarır ve yorumlar yapar. O, tarihi bilgiler yanında Vehhabi zihniyeti ve inançları ile ilgili de bilgi sunar. Ona göre Vehhabilik, tarihteki Haricilerin adeta bir uzantısıdır.
In Turkish literature, the first relevant study with cuneiform is Asuri ve Keldanilere Mahsus Hatt-ı Mıhi Hakkında Malumat-ı Mücmele. We think that, the study based on the works of the scientists who conducted studies in this field in Europe. In 1894, it was printed in Kirkor’s Kasbar Printing Press and its author is Karabet Basmacıyan who was Armenian. The book consists of 27 pages and is written as a small tractate. We have prepared this study because it belongs to our science and publishing literature, we avoid to forgetting it and we have regained in this study. Reproductions of this work is made by Hard Press Publishing in 2013. The study is scanned with Optical Character Recognition method and was published. Firstly, the study was transferred to the Latin alphabet by us. Secondly, we have translated it into today Turkey Turkish ve we have completed our study.
TARİH KÜLTÜR DERGİSİ, 2020
Profesör İlhan Özkeçeci: “Yaylı tanburun tutuluşu ile ilgi- li ergonomik problemleri, Rebab’ın sabit ses ve volüm gibi zorlukları Tarab’da giderilerek başarılı bir tutuş ve icra imkanı ortaya çıktı. Uzun yıllar lokal bir mevkide kalan bu saz 2013’ten sonra Yıldız Teknik Üniversitesi’ndeki teknik desteklerle tescil imkanına kavuştu.”
barları tehlikeli sonuçları beraberinde getirmiştir. İslâm'ın özüne vakıf olmaya çalışanlar bir yana dünyevî menfaatlerinden kopamayan Tulekâ'dan bazı kimselerin fitne dönemiyle yaşanan radikal değişimde etkisi olduğu muhakkaktır. Özellikle Hulefâ-yi Râşidîn döneminde askerî ve idarî işlerde bu sınıfın tecrübelerinden faydalanılmasının devlet mekanizmasındaki olumlu olumsuz tesirleri ortaya koyulabilmelidir. Bu sayede İslâm devletinin iç dinamiklerinde "Tulekâ" sınıfının rolü anlaşılmış olacaktır. Bu ilmî çalışmanın biraraya getirilmesi, planlama, yönlendirme, bilgilerin analizi, metnin tashihi ve hazırlama sürecinin tüm safhalarında önemli katkıları bulunan saygıdeğer hocam Prof. Dr. Şaban Öz'e; değerli görüşleriyle yol gösteren, katkıda bulunan Doç. Dr. Feyza Betül Köse ve Doç. Dr. Ömer Sabuncu hocalarıma, sabrını ve desteğini eksik etmeyen kıymetli aileme şükranlarımı arz ederim. Bu çalışmanın yayımlanmasına imkan tanıyan SAMER Yayınlarına teşekkür ederim. Hatice Kübra Bakır Gaziantep-2021 − GİRİŞ − ~ 9 ~ İslâm'ın Mekke döneminde Kureyş'in ortaya koyduğu ciddi tavrın, şiddetli tepkinin Müslümanlar nezdinde acı sonuçları olmuştur. Fetih gerçekleşinceye kadar Müslümanlarla çatışmaya devam eden Mekkeliler'in, fetihten sonra Hz. Muhammed'in "Siz Tulekâsınız!" ifadesiyle yeni bir statü kazandıkları bilinmektedir. Mekke'nin fethi, Tulekâ'nın tarih sahnesine çıkışında önemli bir gelişmedir. Bu sınıfın esir edilmeden serbest bırakılmaları, mal ve mülklerine el konulmaması Hz. Peygamber'in devlet başkanı sıfatıyla uyguladığı bir tasarruftur. Müslümanlar ve Mekkeliler arasında sona eren bu gerilimin İslâm'a ihtida edenlerin sayısını arttırdığını ifade edebiliriz. Gönüllü ya da gönülsüz Müslüman olan bu kimselere suçlayıcı tavırlardan uzak, nebevî ahlakın gereği affedici ve hoşgörülü bir tutum sergilenmiştir. Müellefe-i Kulûb'la irtibatlandırdığımız Tulekâ'ya Hz. Peygamber müsamaha göstermiş, bağışlarda bulunmuştur. Çeşitli görevler vermek suretiyle İslâm'a kalplerini ısındırmaya çalışmıştır. Hz. Ebû Bekir'in de bu anlayışla devam ettiği ancak Halife Ömer zamanında bu hükmün kaldırılarak sahabe icmâı oluştuğu bildirilmektedir. Tulekâ bahsi geçen dönemlerde devlet mekanizmasındaki karar mercilerinden olmasada valilik, kumandanlık, zekât âmilliği ve kâtiplik gibi görevlerde bulunmuşlardır. Ancak Hz. Osman dö-− İslâm Tarihinin İlk Döneminde Tulekâ − ~ 10 ~ nemi itibariyle yönetimi Ümeyye ailesinin tekeline aldıklarını görmekteyiz. İslâm dünyasındaki fitne ve karışıklıkların ortaya çıkmasında Tulekâ'nın etkisini Emevî-Hâşimî çekişmesiyle de ilişkilendirebiliyoruz. Hz. Ali ve Muâviye çatışmasında ise Tulekâ hitabının söylemlerle öne çıktığını ifade edebiliriz. Mekke'nin fethi ve sonrasında "Tulekâ" olarak anılan birtakım şahsiyetlerin İslâm'ı kabulleri, Hz. Peygamber'den Emevîlerin iktidarına kadar olan dönemde siyasî, dinî, sosyal ve ekonomik yaşayışlarını araştırmamızda ele almaya çalıştık. Konumuzla ilgili müstakil bir çalışma bulunmayıp klasik dönem İslâm Tarihi ve Siyer, Lügat, Tabakat, Tefsir, Hadis ve Fıkıh kaynaklarındaki rivayetleri biraraya getirmek suretiyle fetih sonrası İslâm dünyasındaki gelişmeleri "Tulekâ" denilen şahsiyetler özelinde değerlendirdik. Araştırmanın Yöntem ve Kaynakları Çalışmamız bir giriş ve iki bölümden oluşmakta olup birinci bölümde "Tulekâ" kavramının anlamını, tarih sahnesine çıkışını konu edinerek Tulekâ ile esir arasındaki farklara değindik. Aynı bölümde Resulullah ve Müslümanlarla irtibatları gözönünde bulundurulan Tulekâ'dan olup öne çıkmış, Tulekâ'nın rollerini müşahhas kılabileceğimiz dokuz isme yer verdik. Konu edilen bu isimlerin Müslüman olmadan önce ve sonraki yaşantılarına dair çok sayıda rivayete ulaşabilmemiz bu sınıfa dair değerlendirme yapabilmede büyük kolaylık sağlamıştır. Kureyş'in Benî Abdüşems, Benî Cumah, Benî Mahzûm gibi çeşitli kollarından öne çıkan bu dokuz şahsı "Tulekâ Kabul Edilenlerden Bazı Şahsiyetler" başlığı altında ele almak suretiyle tepkilerini, tavırlarını, İslâm'ı kabullenişlerini ortaya koyduk. Haklarında ayrıntılı araştırmalar yapsak da biyografilerini kısa tutarak konumuzla ilgili iktibaslar yaptık. Bu isimlere, ilk dönem kaynaklar başta olmak üzere mevcut veriler ışığında değindik. Çalışmamızın birinci bölümü sonunda ismi geçen Tulekâ'dan diğer kimselerle birlikte haklarında genel bir değerlendirmede bu-− Hatice Kübra Bakır − ~ 11 ~ lunduk. Araştırma sürecinde ismi sıklıkla geçen şahsiyetler yanında, İbn Sa'd'ın Tabakât'ındaki sıralandırmadan hareketle Tulekâ'dan isimlere çalışmamızın sonunda tablo biçiminde yer verdik. Tabakât dışındaki kaynaklardan bulduğumuz Tulekâ'dan isimleri de dipnotta belirttik. 1 "Tulekâ" kavramının Mekke'nin fethi, Huneyn Savaşı ve sonrasında yaşananlarla ilgili olduğu kadar Müellefe-i Kulûb, Kureyş, Emevî-Hâşimi aileleriyle irtibatlı olduğunu da ifade etmemiz gerekir. Araştırmamızın ilgili bölümlerinde yer vermek suretiyle Tulekâ sınıfıyla olan bağlantılarına dikkat çekmeye çalıştık. İkinci bölümde Hz. Peygamber, Hulefâ-yi Râşidîn ve İlk Dönem Emevîlerde Tulekâ'nın yönetim, idarî, iktisâdi, sosyal ve dinî hayattaki rollerine temas ettik. Rivayetleri ilgili başlıklar altında sıralayarak bu sınıfın aktif siyaset, sosyal yaşam, dinî dönüşümlerini genel hatlarıyla sunduk. Doğrudan anlatım yoluyla sunduğumuz olaylar üzerinde farklı fikir ve mülahazalar varsa yer vermeye çalıştık. Hz. Peygamber, Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman dönemine ilişkin çok sayıda nakle ulaşsakda çalışmamızla doğrudan irtibatlı bilgileri paylaşarak değerlendirmelerde bulunduk. Hz. Ali ve ilk dönem Emevîlere ilişkin dönemin savaşları, iç ayaklanmaları, fitneleriyle ilgili siyâsî anlamda eser, çalışma, tespit, yorum çok sayıda olsa da sosyal, iktisâdi ve dinî yaşantıyla irtibatlandırabileceğimiz farklı içeriklere ulaşamadık. Bu hususta Tulekâ hakkındaki bilgileri ayırt edip kritik yapabilmemiz oldukça zor olduğundan detaylı bir değerlendirme de bulunamadık. Muâviye b. Ebî Süfyân'a ilk bölümde müstakil bir başlıkla yer vermesek de "İlk Dönem Emevîlerde Tulekâ" başlığı altında ilgili malumatları sıraladık.
Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, 2013
Edebi tenkit, kısaca edebi eserlerin tahlil edilerek ilim ve sanat yönünden değerlendirilmesi olarak tanımlanabilir. Arap edebiyatının Cahiliye döneminde ilmi ve sanatsal ilkelere dayalı bir tür edebi tenkitten söz etmek mümkün değildir. İslami dönemde ise başta Hz. Peygamber olmak üzere Hz. Ebu Bekr, Hz. Ömer, Hz. Ali, Hassân b. Sâbit ve el-Hutay'e hem şiir hem de şairler hakkında bir takım değerlendirmelerde bulunmuşlardır. Onların bu değerlendirmeleri edebi tenkidin islami dönemdeki ilk örneklerini oluşturmaktadır. Bu çalışmada, Hz. Peygamber ve ashabının şiir ve şairler hakkındaki bu değerlendirmelerinden örneklere yer verilerek izah edilecektir.
2019
THE PLACE OF THE NOTION TAWAKKUL IN SUFISTIC COURSE IN QUT AL-QULUB OF ABÛ TÂLİB AL MAKKÎ
al-ibar publishing, 2018
The two words “Wilayah” and “Wali” in the Turkish language, are both taken from the Arabic language, and their equivalents from the Arabic terms and terms are many in the Turkish language and they took their place in the Turkish dictionary for centuries. These two terms are derived from one root. They are launched as terms in law, politics, and administration, depending on the relationship of these fields to Islamic jurisprudence. They were mentioned in many areas of the Qur’an and Sunnah .. But these two words have been given very distorted meanings in the Turkish language. And this is inspired by the mystical thought that is the soul and basis of the religion Müslümanlık. The meanings of the two terms (wali and wilayah) have been profoundly distorted, cutting their original relationship with the Qur’an and Sunnah. In this article I have focused on this distortion point. I indicated that there is no similarity between its use in Islam and its use in the religion Müslümanlık.
2019
İmam Mâtürîdî’nin Te’vîlâtü’l-Kur’ân adlı tefsiri, bir tefsir kitabı olmasının yanısıra pek çok ilim dalı için önemli bir kaynak niteliğindedir. Yaşadığı bölge kelamî ve felsefi açıdan ciddi bir hareketliliğe sahip olduğu için Mâtürîdî, Mâverâünnehir’de ortaya çıkan akımlarla mücadele etmiş ve bunların fikirlerine hem Kitâbü’t-Tevhîdi’nde hem Te’vîlatı’nda yer vermiştir. O, aynı şekilde hem tefsir ilmini şekillendirecek görüşleriyle hem de tefsir tarihinde önemli yere sahip olan şahısların ayet açıklamalarını tefsirinde günümüze taşımasıyla ilim tarihine katkılarda bulunmuştur. Tefsirinde yer verdiği kişilerden bir kısmı önemli pek çok âlim tarafından çeşitli nedenlerle makbul görülmemiş şahıslardır. Onların bu âlimlere yönelik kanaatleri belirli alanlarda olmasına rağmen bu olumsuz kanaat onlara karşı daha geniş alanlara taşınmış ve görüşlerine ehemmiyet verilmemiştir. Ancak Mâtürîdî, ilmi bir hassasiyet gereği bunlara itibar etmeden tefsir alanında onların hakkını teslim etmiş ve onların tefsir yaklaşımlarını eserine almıştır. Böylece bu şahısların tefsirleri bizlere kadar ulaşabilmiştir. Bunlardan bir kaçı Mutezili âlim Ebu Bekir el-Asam (ö. 200/816), tarihçi ve nesep âlimi Muhammed b. Sâib el-Kelbî (146/763) ve büyük müfessir Mukâtil b. Süleyman’dır (146/767). Tefsirde kendisinden önceki görüşleri toplayıp nakletmesi açısından Maverdi, en- Nüket ve’l-Uyûn’da kaydadeğer bir çaba ortaya koymuştur. Ondan önce yaşayan Mâtürîdî ise onun bu tarzını çok daha önce gerçekleştirmiş ve ayetlerle ilgili farklı yorumları günümüze taşımıştır. Ancak Mâtürîdî’nin bu yönüne araştırmalarda yeteri kadar dikkat çekilmemiştir. Bu itibarla Mâtürîdî, bahsettiğimiz açıdan bir mecmua olma niteliği kazanarak ilim dünyasını zenginleştirmiştir. Zikrettiğimiz hususlar bildiğimiz kadarı ile daha önce bir araştırmada ele alınmamıştır. Bu nedenle bu bildirimiz bu konu üzerine olacaktır. Araştırma daha çok Mâtürîdî’nin tefsiri özelinde yapılacaktır. Fakat yeri geldikçe Kitâbü’t-Tevhîd adlı eserine de müracaat edilecektir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Jurnal Ilmiah dan Teknologi Kedokteran Gigi
Advances in Applied Clifford Algebras, 2015
Medicine, 2015
Ardeola, 2008
26th International Conference on Optical Fiber Sensors, 2018
China Perspectives, 2003
Frontiers in Molecular Neuroscience, 2019
Journal of Dental Education, 2011
Social Science Research Network, 2012
Hemodialysis international. International Symposium on Home Hemodialysis, 2016