HALİME HUDAYBERDİYEVA’NIN ŞİİRLERİNDE
KADIN
Fatih ÖZTÜRK
ÖZET
Özbek edebiyatının son dönem yetkin şairlerinden biri olan Halime Hudayberdiyeva, Sovyet
döneminde yaşayıp Özbekistan’ın bağımsızlık sürecine şahitlik eden nesil tarafından sevilen bir
şairdir. Sanatkârlık özelliğiyle beraber bir düşünür, bir tercüman ve millî bağımsızlık mefkûresinin
Özbekistan’daki önemli bir temsilcisidir.
Şair, çok iyi bir gözlem ve psikolojik analiz yeteneğine sahiptir. Şiirlerinde özellikle savaşa giden
erkeklerin ardında kalan eşleri ve çocuklarının sosyo-psikolojik durumlarını başarıyla eserlerine
aktarır. Halime Hudayberdiyeva’yı önemli kılan unsurlar ise; kadın olarak toplumunun yaralarının
sarılmasına bir anne şefkatiyle önderlik etmesi ve Özbekistan’ın geleceğinin şekillenmesine yönelik
fikirlerini güçlü bir şekilde hem şiirlerinde hem de sosyal yaşam içinde halkına telkin etmesidir.
Halime Hudayberdiyeva’nın daha çok kadından bahseden şiirleri ele alındığında bunları iki ana
başlık altında incelemek mümkündür. Birincisi anneliğin ağır bastığı şiirlerdir; bu şiirlerde
kadınların annelik özellikleri ön plandadır. İkincisi ise kadınlık duygularının ağır bastığı şiirlerdir ki
bu şiirlerde sadece kadınların temel sorunları ve his dünyaları anlatılır. Bu çalışmada Halime
Hudayberdiyeva’nın kadını anlatan bütün şiirleri tematik olarak incelenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Halime Hudayberdiyeva, Özbek şiirinde kadın, Özbek edebiyatı.
WOMAN IN HALIME HUDAYBERDIYEVA’S POEMS
ABSTRACT
Halime Hudayberdiyeva is one of the most talented artists of Uzbek literature. Since she is a high
level poetess, she is loved by both the Soviet period generation and the generation of independence.
Besides that craftsmanship she is a thinker, an interpreter and an important representative figure of
national independence in Uzbekistan.
The poetess has a very good observation and psychological analysis ability. Especially behind the
rest of the men who went to war she tells in the poem wives and children with socio-psychological
conditions of success. What makes Halime Hudayberdiyeva important is that she, as a woman,
strongly encourages her people to embrace the wounds of her community and shape future of the
country. When the poems of Halime Hudayberdiyeva, whose basic plan included women are taken
into consideration, it is possible to divide these poems into two: firstly, poems dominated by
motherhood; and secondly, poems predominated by femininity. In this study, all the poems of
Halime Hudayberdiyeva about women are examined thematically.
Keywords: Halime Hudayberdiyeva, woman in Uzbek poems, Uzbek literature.
Bu yazı tarafımızdan hazırlanan “Sadakat” Şiir Kitabı Örneğinde Halime Hudayberdiyeva’nın
Şiirleri Üzerine Bir İnceleme” (Niğde Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Niğde, 2011.) adlı
yüksek lisans tezinden yararlanılarak kaleme alınmıştır.
Arş. Gör., Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı
Bölümü
e-posta: fatihozturk@myself.com
Gönderim Tarihi: 22 Ekim 2018
Kabul Tarihi: 29 Aralık 2018
The Journal of Turkic Language and Literature Surveys (TULLIS)
2018, 3(2)
ISSN: 2536-4510
1. Giriş
Halime Hudayberdiyeva, 17 Mayıs 1947 tarihinde Sirderya ilinin Bayavut ilçesinde
dünyaya gelir. Annesi Karşıgül Hannazarkızı, babası
Ümmetkul
Hudayberdiyev’dir. Şair, 1972 yılında Taşkent Devlet Üniversitesinin Fen
Fakültesini bitirir. 1975-1977 yılları arasında Moskova Gorki Enstitüsü’nün Dünya
Edebiyatı Bölümünde öğrenim görür. 1990 yılında Muqaddas Ayol (Mukaddes
Kadın) kitabıyla, Hamza Devlet Nişanına layık görülür. 1991 yılında Özbekistan
Halk Şairi unvanını alır. Şairin Gʻurur (Gordost') (1976), Aq Olmalar (Veloe
Yabloko) (1979), Sabr (Reshimost') (1985) adlı şiirleri Rusçaya çevrilmiştir
(“Halima Xudoyberdiyeva (1948)”, 2018). Özbekistan halk şairi Halime
Hudayyberdiyeva 17 Ağustos 2018’de 71 yaşında vefat etmiştir (“O‘zbekiston xalq
shoiri”, 2018)
Hudayberdiyeva’nın edebî gelişimine etki eden en önemli unsurun aile çevresi
olduğunu söylemek mümkündür. Sirderya vilayetinin Bayavut ilçesindeki
evlerinde sabaha kadar süren kitap sohbetleri yapılır. Şairin babası Ümmetkul
Hudayberdiyev, iş arkadaşları ve aile dostları olan Abdurahman Baba, Abdumumin
Baba, Recebov Baba ve Eşan Baba gibi edebiyatsever insanları evinde toplar, bu
edebî toplantılarda aşk hikâyeleri anlatılır, başlarından geçen maceralar aktarılır,
destanlar söylenir, gazeller ve nasihat kitapları okunur (Bahriddin, 2007: 12).
Şairin, edebiyat sevgisini artıran diğer bir unsur ise edebiyat öğretmeni Ekrem
Kerimnazarov’dur. Kerimnazarov’un, şairin ilkokulda yazdığı bir şiirini bütün
sınıfın önüne çıkararak tekrar tekrar okutması ve arkadaşlarının önünde onu
onurlandırması, Hudayberdiyeva’nın şiir dünyasına adım atmasında bir dönüm
noktasıdır. Yedinci sınıfta okurken şehir gazetesinde ilk şiiri Alaqaşqa yayınlanır
(Bahriddin, 2007: 14). Hudayberdiyeva’nın şiirlerinin şekillenmesinde rol oynayan
şairler, Özbek edebiyatından Aybek, Mirtemir ve Zülfiye, Rus edebiyatından
Puşkin, Lermontov, Mecelaytis’dir. Şair, Rasul Hamzatov’un Sekizlikler kitabını
okur ve Hamzatov’a özenerek sekizlik şiirler yazar (Bahriddin, 2007: 14).
Hudayberdiyeva, Taşkent’teki üniversite yıllarında Azad Şerafittinov, Togan
Ernazarov, Amanulla Ma’dayev ve Abdugafur Rasulov’dan ders alır ve onlardan
“Aziz Üstatlarım” diye bahseder (Bahriddin, 2007: 14). Moskova’daki üniversite
yıllarında ise Aleksandr Mecirov’un derslerinde Cengiz Aytmatov, Yevgeniy
Yevtuşenko, Bella Ahmedullina, Anderey Voznesenskiy, Robert Rocdestvenskiy,
Silva Kaputikyan gibi sanatkârları tanıma imkânı bulur (Bahriddin, 2007: 15).
Moskova’daki üniversite yılları için Hudayberdiyeva:
Biz o yerde [üniversitede] Garp edebiyatını ve Rus edebiyatını derinlemesine
inceledik. Lev Tolstoy’un Anna Karenina’sını yakından görür gibi, Anna
Ahmetova’nın serzenişlerini birlikte duyar gibi olduk. Lev Tolstoy’un Yasnaya
Polyana’daki üzerine bir tek taş dikilmeyen mezarını gördük (Bahriddin, 2007: 15)
der.
36
The Journal of Turkic Language and Literature Surveys (TULLIS)
2018, 3(2)
ISSN: 2536-4510
Hudayberdiyeva’nın hayatındaki en mukaddes varlık şiirdir. Bu yüzden şair, şiir
yazmadığı vakitlerde kendini yıkılan saraylara benzetir (Bahriddin, 2007: 14).
Şiirde en önemli konunun aşk olduğunu söyler ve aşk mevzusunu, şairin şairlik
derecesini gösteren ölçü olarak görür.
Anna Ahmetova, Alî Şîr Nevâyî, Babür, Bedil, Turganyev, Mandelştam, Pesternak
ve Marina Tsavetayeva, Mahtımkulu, Paruyr Sevak, Silva Kaputukyan, Layık
Şerele ve Mevlana Celaleddin Rumî (Bahriddin, 2007: 18) Hudayberdiyeva’nın
okuduğu ve etkilendiği diğer şairlerdir.
Özbekistan’da tanınan pek çok ünlü sanatçı Hudayberdiyeva’nın edebî şahsiyeti ve
şairliği hakkında güzel sözler söyler. Azad Şerafeddinov, Hudayberdiyeva’dan
“Halime Hudayberdiyeva kabiliyeti ve imkânları fazlaca kısıtlı şartlarda edebiyata
girdi ve türlü türlü iç ve dış engelleri yenerek mertçe şiirler yazdı. Hatta onun
sanatkârlığı bağımsızlık günlerini yakınlaştıran amillerden biri.” (Bahriddin,
2007: 16) diye bahseder.
Hudayberdiyeva, Özbekistan’da “İhtiraslı Şair” olarak anılmaktadır. Şairin
şiirlerinin güzelliğiyle ilgili olarak Özbekistan’ın ünlü şairi Zülfiye,
Halime’nin şiirlerini okuduğunuzda hiç kimseninkine benzemeyen cilveli sesler
işitirsiniz. Mutluluğu, kaygıları, renkleri ve kokuları hissedersiniz. Onlar, sizi
dalgalandıklarında nâmeler çıkaran olgun başaklar denizine, güneşin ve yılların
arıklar açtığı [bir] babanın alnına benzeyen sürülmüş tarlalara, keskin çayır
kokusu olan avlulara, kunduz kalpaklı süvarilerin at koşturduğu kırlara alıp
götürür (Bahriddin, 2007: 12) şeklinde açıklamalarda bulunur.
Abdulla Aripov Hudayberdiyeva’nın şairliği hakkında Tohtasin Calalov’un
“Halime, Özbek kadın şiirciliğinde beklenmeyen bir olaydır. Hudayberdiyeva’ya
kadar bu sanat deryasında sükûnet hüküm sürmekteydi, insanı uyku basardı.
Halime bu alanda fırtına olup, çığlık olup geldi. Duygu dolu, hareketli, yüksek
perdeden şiirler yazdı.” (Aripov, 2000: 3) dediğini söyler.
Sovyet işgali altındaki Türkistan topraklarında 1950’li yıllarda Türk sanatkârlar
için önemli gelişmeler meydana gelir. 1956 yılında Komünist Partisi’nin 20.
Kurultayı yapılır. Bu kurultayda otuz yıldır uygulanan politikaların yanlış olduğu
parti üyeleri tarafından söylenir. 1953’te Stalin’in ölümünden sonra Sovyetler
Birliğinde meydana gelen -nispeten- yumuşamanın ardından 1937-1939 yılları
arasında vatan hainliği ve rejim düşmanlığı yaptıkları gerekçesiyle öldürülen yazar,
şair ve devlet adamlarının itibarları iade edilir (Karakaş, 1996: 286). 1934 yılından
1956 yılına kadar benimsenen “Sosyalist Realizm” politikasından da vazgeçilir
(Koraş, 2009: 40).
1960’lı yıllardan itibaren Özbek edebiyatında millî uyanış başlar ve lirik şiir tekrar
canlanır. Bu dönemin en önemli şairi Erkin Vahidov’dur (Buran ve Alkaya, 2009:
155; Uygur, 2008: XII). Daha sonraları özellikle artan siyasî baskılar nedeniyle
70’li yıllarda şiirdeki sosyo-politik açık ifade, metaforizm denen kapalı ve karmaşık
ifade şekline bürünür (Koraş, 2009: 42). 1970’li yıllara damgasını vuran isimler;
37
The Journal of Turkic Language and Literature Surveys (TULLIS)
2018, 3(2)
ISSN: 2536-4510
Abdulla Aripov, Rauf Parfî, Aman Metcan, Muhammed Salih, Şevket Rahman,
Osman Azim, Hurşid Devran, Azim Süyün, Tahir Kahhar ve Halime
Hudayberdiyeva’dır.
İşte bu ortam içinde şiirler yazan Hudayberdiyeva’nın Oq Olmalar (Ak Elmalar)
(1973), Chaman (Çemen) (1974) kitapları art arda çıkar. Daha sonra Suyanch
Togʻlarim (Dayandığım Dağlar) (1976), Bobo Quyosh (Güneş Baba) (1977), Issiq
Qor (Sıcak Kar) (1979), Sadoqat (Sadakat) (1983), Muqaddes Ayol (Mukaddes
Kadın) (1987), Yuragimning Ogʻriq Nuqtalari (Yüreğimin Sızlayan Noktaları)
(1991), Bu Kunlarga Yetganlar Bor (Bu Günlere Yetenler Var) (1993), Xoʻrlik Oʻti
(Rezillik Ateşi) (1993), Toʻmarisning Aytgani (Tomaris’in Söylediği) (1996) ve
Saylanma (Seçme) (2000) kitapları okuyucuyla buluşur (Qahhar ve Özbay, 1995:
152).
Elimizde Hudayberdiyeva’ya ait bir şiir poetikası olmamasına rağmen, şiir, şair,
sanat ve sanatçı hakkında yazdığı şiirlerden ve bazı dergilere verdiği röportajlardan
onun şiir anlayışını tespit etmek mümkündür.
Bu kaynaklara dayanarak yapacağımız bir değerlendirme neticesinde
Hudayberdiyeva’nın şiirlerinde kullanılan sembollerin, edebî sanatlarla beraber
yoğrularak okuyucuya sunulduğunu söyleyebiliriz. Biçim olarak daha çok
geleneksel şekillerde yazıldığını söyleyebileceğimiz şiirler, konu olarak güncel
meselelere değinmekte ve daha modern bir tavır sergilemektedir. Şairin
şiirlerindeki bu durum onun toplumsal konulara değinen düşünür tarafını ön plana
çıkarmaktadır (Yaman, 1996: 964).
Aşağıdaki iki dörtlük şairin şiir anlayışını yansıtmaktadır:
Oʻquvchim, toʻkuldi ogʻu bilan bol,
Okuyucum, döküldü zehir ile bal
Men she’r deb atadim uning otini.
Ben, şiir verdim onun adını
Hayajonli kunlar mevasini ol,
Heyecanlı günlerin meyvesini al
Ol, uyqusiz tunlar mukofotini.
Al, uykusuz gecelerin mükâfatını
Olchaning oq guli, ishqning siri bu,
Vişnenin ak çiçeği, aşkın sırrı bu
Keldim tuygʻularing otda qorgali.
Geldim duygularını ateşte yoğurmaya
Urinishlarimning mingdan biri bu,
Çırpınışlarımın binde biridir bu
Sening yuregingga kirib borgali
Senin yüreğine girip varmaya.
Yukarıdaki şiirde şair, okuyucusuna seslenerek: “Okuyucum, döküldü zehir ile bal,
ben bu karışıma şiir diyorum... Yazdığım şiirler heyecanlı günlerin ve uykusuz
gecelerin mükâfatıdır.” der. İlk dörtlükte şair, şiirin mahiyetini ve ne olduğunu
açıklar. Şiir, mısraları arasında güzeli, çirkini, acıyı ve tatlıyı aynı anda
barındırabilen bir karışımdır. Şair şiirlerini hangi zamanlarda yazdığını da açıklar.
Hudayberdiyeva, şiir yazmaya başladığı ilk zamanlardan beri geceleri yazmayı
sever. Kendini heyecana getiren günlerin gecelerinde şiirlerini yazmış olması
38
The Journal of Turkic Language and Literature Surveys (TULLIS)
2018, 3(2)
ISSN: 2536-4510
muhtemeldir. Sonraki dörtlükte ise şiirin niteliklerini, “vişnenin ak çiçeği, aşkın
sırrı, ateşler içinde yanan karlı duygu, çırpınışların binde biri ve yüreğine giren
şey” gibi şairane benzetmelerle şiirin anlatabileceklerini ortaya koyar. Kısacası şiir
hayatta bulunan her şeydir.
Muhabbatday buyuk dardga
Muhabbet gibi büyük derde
Dugona qilar bu shе’r.
Dost kılar bu şiir.
Duch kеltirar sеnday mardga,
Karşılaştırır senin gibi mertle,
Yagona qilar bu shе’r.
Yegâne kılar bu şiir.
Bеhadik quvonsam qаni —
Korkusuzca sevinsem hani,
Sеndan shе’r suyuk boʻlgach,
Senden şiir sevimli olunca,
Kun kеlaru sеndan mеni —
Gün gelir sana beni,
Bеgona qilar shu shе’r.
Yabancı kılar bu şiir.
Bu Shе’r (Bu Şiir) başlıklı bentte şiirin vasıfları dile getirilir. Şiir, aşk denen büyük
dertle insanı tanıştırır. Sevgiliyle beraber sonsuz bir hayat geçirtebilecekken aniden
sevgilileri ayırıp iki yabancıya da dönüştürebilir. Kısacası şiir, her şeyin
yapılabileceği sonsuz bir dünyadır.
Shе’r yozganda oʻgʻrilarning toʻdasiga
pirman mеn,
Şiir yazarken hırsızlar çetesine
pirim ben,
Yoʻlin qilib oʻgʻirlayman nonning,
gulning tusini.
Yolunu bulup çalarım ekmeğin,
çiçeğin kokusunu.
Goʻzalliklar olamiga iz qoldirib
kirmam mеn
Güzellikler âlemine iz bırakarak
girmem ben,
Va bеmalol kuzatarman har bir uy,
hovlisini.
Ve üşenmeden gözetirim her bir ev,
avlusunu.
Hudayberdiyeva’nın şiirle ilgili duygularını aktardığı Shе’r Yozganda (Şiir
Yazarken) şiirinde ise şairleri birer hırsıza benzetir. Çünkü şairler, dünyada bulunan
bütün güzellikleri çalarak şiirde saklayabilme becerisine sahiptir. Şair, şiir
yazdığında kendisini hırsızlar topluluğunun lideri olarak görür. Bir yolunu bulup
ekmeğin ve gülün kokusunu çalar. Güzellikler dünyasına iz bırakmadan girer ve
evlerin mahrem yerlerini de utanmadan gözetler.
Shoir yashay bilmas tilini tishlab,
Şair yaşayamaz dilini ısırıp,
Koʻrib, koʻrmaslikka solib oʻzini.
Görüp, görmezlikten gelerek.
Nomard ketar okan vaqtini xushlab,
Namert geçirirken vaktini hoş edip,
Mushfik, tasalli deb bilsa toʻzimni,
Müşfik, teselli diye bilse sabrı,
Shoir yashay bilmas.
Şair yaşayamaz
39
The Journal of Turkic Language and Literature Surveys (TULLIS)
2018, 3(2)
ISSN: 2536-4510
Şairin poetikasını açıkladığı en önemli şiir ise Shoir Yashay Bilmas (Şair
yaşayamaz) başlığını taşır. Shoir Yashay Bilmas adlı şiirde kendisine şair diyen bir
kişinin dilini ısırıp doğruları konuşmadan yaşayamayacağını söyler. Şair,
çevresinde olup biten olaylara duyarsız kalamaz. Zalimler, zevk ve sefa içinde
yaşayıp mazlumlar bu da geçer diye eziyet çekerken kendini şair olarak adlandıran
kişi, doğruları haykırmak yerine susmayı beceremez.
Isyon koʻtarar ul boʻlib bаgʻri qon —
İsyan eder o olup bağrı kan
Mayli, usiz ham moʻl bеgʻamlar, gullar.
Tamam, onsuz da çok gamsızlar, çiçekler,
Ishqilib uzunroq umr koʻr, isyon,
Yine de uzun ömür gör, isyan,
Isyon tugagan kun shoir ham oʻlar.
İsyanın bittiği gün şair de ölür.
Hudayberdiyeva’ya göre şair, daima isyan eden bir varlıktır. Her şeye, her duruma
isyan edebilmelidir. Özellikle de bağımsızlığı elinden alınmış bir durumda ise şair
isyan bayrağını en önde çeken olmalıdır. Bağımsızlık olmadan gül bahçelerinde
gezse de altın kupalardan şerbetler içse de şair düştüğü durumun farkında olmalı ve
kötü gidişi durdurma çabasına girmelidir. Gönlündeki isyan bittiği zaman şair ya
gerçekten ölüyordur ya da onun şairliği ölmüştür.
Şair, bağımsızlığı hiç tatmamış çocukların, bağımsızlığı kazanacak kudrette
olduklarını hatırlayabilmek için öncelikle damarlarında dolaşan kudretli kanın
sahipleri olan atalarını öğrenmeleri gerektiğini düşünür. Şair genç nesle: “Hey
çocuklar siz kendi tarihinizi biliyor musunuz, kimlerin evladısınız, damarlarınızda
kimlerin kanı akıyor?” (Bahriddin, 2007: 15) sorularının sorulmasını ister. Böylece
genç kuşak, atalarını öğrenme çabasına girişecektir. Hudayberdiyeva, “…hayatta
kendini bilmekten, damarlarında kimin kanının aktığını bilmekten daha mühim
bilim yoktur.” der (Hudayberdiyeva, 1991: 29).
Halime Hudayberdiyeva her zaman bağımsızlık ve vatan sevgisinin kutsallığına
inanır. Ona göre vatan, yaşamak için gerekli olan herhangi bir gül bahçesi değildir,
gerektiğinde uğruna can verilmesi gereken yeryüzünün en mukaddes toprağıdır
(Aripov, 2001: 1).
Şairin annesinin babası Kadirkul Halnazar, başında sarık olduğu için rejim
tarafından tehlike olarak görülür ve Sibirya’ya sürülür. Hudayberdiyeva, dedesini
istibdat kurbanı olarak anar (Hudayberdiyeva, 1991: 22). Dedesinin ve onun gibi
binlerce Müslüman Türk’ün başına gelenleri bildiği için, bağımsızlığın önemini
daha iyi bilir. Bağımsızlık bir hümâ kuşudur. Onu kazanmak uğruna milyonlarca
insanın canı gidebilir fakat bilinçsiz olunursa kaybetmek çok kolaydır.
Hudayberdiyeva, bağımsızlık hakkındaki düşüncelerini,
Biz millî bağımsızlığa kavuştuk. Şükür. Ama sadece şükür ederek yaşamak yeter
mi? Bence, yetmez. Niye? Şu anda bu hümâ kuşunu gökyüzünden düşmüş gibi gören
bazı gençler ve büyükler var. Bizim onların her birinin yüreğine girmemiz,
bağımsızlığı kazanıncaya kadar halkımızın geçtiği meşakkatli yolları adım adım
onların kulağına sokmamız gerek ki, onlar da bir karara varsın (Bahriddin, 2007:
15).
40
The Journal of Turkic Language and Literature Surveys (TULLIS)
2018, 3(2)
ISSN: 2536-4510
sözleriyle dile getirir.
Hudayberdiyeva, din adı altında birçok ahlaksızlığın gelişmesini engelleyebilecek
en büyük gücün okumak olduğunu düşünür. Halk, okudukça hem dinî hem de
dünyevî manada rahata erecektir. Halk içinde ahlaken aksayan bir durumdan
öncelikle o toplumun aydınları haberdar olmalıdır. Toplumun sıkıntılarını dile
getirip cehaletin önüne geçmek aydınların en önemli vazifesidir (Hudayberdiyeva,
1991: 30). Halime Hudayberdiyeva, halkın yükselişinin manevî zeminlere
dayandığını ve bu manevî zeminin iyice öğrenilmesi gerektiğini düşünür
(Hudayberdiyeva, 1991: 20).
Hudayberdiyeva’nın şiirleri dikkatle okunduğunda, kendisinin de kadın olması
nedeniyle olsa gerek, şiirlerinde kadınların hisleri ve kadınlara has incelikler hemen
dikkati çeker. Hudayberdiyeva’nın şiirlerinde kadın, anne, gelin, kız çocuğu, eş
olan kadın; kaynana, dost ve arkadaş olan kadın vb. karakterlere fazlaca rastlamak
mümkündür.
Şiirlerin psikolojik alt yapısı incelendiğinde ise sürekli evde beklemek zorunda
kalan kadınların ruh halleri hissedilir. Erkeklerin dönemin şartlarında savaş için
evden ayrılıp şehit düştüklerinde arkada kalan eşlerin durumları; iş bulma, okuma
gibi sebeplerle eşlerini, annelerini, çocuklarını geride bırakmak zorunda kalmaları
neticesinde kadınların bilinçaltında bir “geride kalan” psikolojisinin oluşması
muhtemeldir. Şair bu psikolojiyi şiirlerinde kullanır.
2. Kadınların Annelik Vasfının Ön Plana Çıktığı Şiirler
Hudayberdiyeva’nın şiirleri incelendiğinde anne sevgisiyle örülmüş şiirlerin
fazlalığı dikkati çeker. Şairin şiirlerinde hem anne hem de bir evlat olarak anne
temalı ve aynı zamanda içinde anne sözcüğünün geçtiği şiirlere oldukça sık
rastlanır.
Örneğin Onaginam! (Anneciğim) diye başlayan şiirde hayal edilen güzel günlerin
geldiğini, tertipsizliğin ve düzensizliğin, yerini dirlik ve düzene bıraktığını
söyleyen şair, annesine yaşanılan zamana gelebilme şansını yakaladığı için her an
şükretmesini söyler. Bu düşüncelerini de “Bugünlere yetenler var, yetmeyenler
var.” sözünü hem ilk bendin son mısraında hem de son bendin son mısraında tekrar
ederek pekiştirir. Bugünleri görmeyi çok arzu edip de göremeyenleri düşünüp bizim
hâlimize şükretmemiz gerek der.
Onaginam!
Anneciğim!
Dorilomon kunlar keldi, shafaqlari ol,
Huzurlu günler geldi, şafakları al,
Qayon boqsang, shaylanishlar va
sozlashlar tor.
Ne yana baksan, hazırlıklar ve
şenlikler var.
Olcha gulin koʻzlaringa surtasan behol:
Vişne çiçeğini hasta gözlerine sür,
«Bu kunlarga yetganlar bor, yetmaganlar
bor».
Bugünlere yetenler var, yetmeyenler
var
41
The Journal of Turkic Language and Literature Surveys (TULLIS)
2018, 3(2)
ISSN: 2536-4510
Hudayberdiyeva’nın anne konulu şiirlerinin iki ana başlık altında incelenmesi daha
doğru olacaktır. Bu konular çocuğun annesine duyduğu sevgi ve annenin çocuğuna
duyduğu sevgidir.
2.1. Anneye Duyulan Sevgi
Şairin, annesine özlemi yalnız başına kaldığı zamanlarda şiir olarak kâğıda
dökülmektedir.
…
…
Bu kеch daraхt butogʻidan uchmagan
qushni,
Bu gece ağaç budağından uçmayan
kuşu,
Oʻz onamning suratini yurakka chizdim.
Öz annemin suretini yüreğe çizdim.
Moʻskvada qor uryapti. Sеrshovqin
yotoq,
Moskova’da kar yağıyordu. Aydınlık
yatak,
Tuygʻularni oʻgʻirlaydi shoʻх
yotoq tuni.
Duyguları ağırlaştırıyordu haylaz
yatağın gecesi.
…
…
Yoʻq, yoʻq, mеn ham umrlariga tagʻiy
umr qoʻshib,
Yok, yok ben de [onun] ömrüne tekrar
ömür katıp,
Uni sаqlash rеja, oʻyin tuzayotibman.
Onu koruma planını, hayal ediyorum.
Bu kеch butogʻida munis oʻtirgan qushim Bu gece, dalında sevimli oturan kuşum
Oʻz onamning suratini chizayotibman...
Öz annemin suretini çiziyorum...
Yukarıda seçilmiş bölümleri verilen ve Moskova 1976 tarihini taşıyan Oʻz
Onamning Suratini (Öz Annemin Suretini) başlıklı şiir, şairin annesine duyduğu
sevgiyi ve özlemi anlatır. Şair, annesinden ayrı Moskova’da bulunduğu bir sırada
bu şiirini yazmıştır. Moskova’nın soğuk bir akşamında pencereden karın yağışını
seyreden Hudayberdiyeva, kendi yüreğini bir ağacın dalına ve annesini de bu dala
konmuş uçmayan bir kuşa benzetmektedir. Annesi, Hudayberdiyeva’nın daima
yüreğinde olmasından ötürü uçmayan bir kuştur. Annesine duyduğu özlemle
uykuları kaçmakta ve yatağına yatmak istememektedir.
Hudayberdiyeva, annesinin ölümünün ardından ona ithafen Roʻmolcha (Yazma1)
başlıklı şiirini yazmıştır. Bu parçayı balat, yani şarkı, olarak yazmıştır ve şiirin ithaf
olduğunu “Annem Şerafet Halnazarova’nın aziz hatırasına bağışlıyorum.” ifadesi
göstermektedir.
Bohça, yemeni, başörtü, yorgan vb. şeyler yapmakta kullanılan, üstüne boya, fırça ile veya tahta
kalıplarla desen yapılmış bez.
1
42
The Journal of Turkic Language and Literature Surveys (TULLIS)
2018, 3(2)
ISSN: 2536-4510
«Endi ona dеymiz. kimni?»
Şimdi kime ana diyeceğiz?
Oʻgʻlim boshi хаm kеlsa:
Oğlum boynu bükük gelse.
Qizcham hidlab koʻylagimni
Küçük kızım koklarken gömleğimi
Uryon solar dam kеlsa:
Çıplak bırakan zaman gelse
Roʻmolcha başlıklı şiirin bir bölümü olan yukarıdaki dörtlükte “Şimdi biz kime anne
diyeceğiz.” mısraı kalbi hüzne boğar. Sonraki mısralarda annesinin ölümüne
torunlarının da üzüldüğünü anlatan ifadeler yer almaktadır. Bu şiir,
Hudayberdiyeva’nın annesinin ardından ettiği bir feryat niteliğindedir.
Şairin annesine olan sevgisini şiirlerini okurken hissetmemek mümkün değildir.
“Anneciğim!” diye başlayan şiirleri hemen dikkati çeker. Bu şiirlerde annesine
duyduğu sevginin şefkatle karışık bir duygu olduğu göze çarpar. Annesini sanki
çocuğuymuş gibi sever, onun her yaptığı hareket şaire sevimli gelir.
Onajon!
Anneciğim!
Tеzroq boʻl, tillarang libosingni kiy,
Çabuk ol, altın renkli libasını giy,
Oppoq roʻmolingni oʻragil boshga.
Bembeyaz yazmanı sar başına.
Quloq sol, chalinar mastona bir kuy,
Kulak ver, çalınır mest edici bir şarkı,
Nigoh sol, ufqda qızgʻish quyoshga.
Bakış at, ufuktaki kızıl güneşe.
…
…
Shu quyosh sari avaylab bosilgan
Bu güneşe doğru ihtiyatla atılan
Kichik-kichik qаdam izlari —
Küçük küçük adım izleri
Sеning izlaringni —
Senin izlerini
Nonday koʻzga surib oʻpaman.
Ekmek gibi gözüme sürüp öperim.
Bayram bilan qutlayman!
Bayram ederek kutlarım!
Mеning oppoq sochli munis farishtam,
Benim bembeyaz saçlı sevimli meleğim,
Onam!
Annem!
1973 yılına ait yukarıdaki şiirin ilk dört mısraı ile son altı mısraı seçilmiştir. Burada
gösterilmek istenen şiirin anneciğim diye başlaması ve annem diye bitişidir. Bu
şiirde şair, annesini yeryüzündeki bir melek olarak görmektedir. Onun her şeyine o
kadar değer vermektedir ki annesinin ayak izlerini Türk adetlerine göre kutsal olan
ekmeğe benzetmekte ve yüzüne, gözüne sürmektedir.
Goʻdak tilak tilar boʻlsa, dеrlar «bajo
boʻlur» emish,
Çocuk dilek tutarsa, derler «kabul
olur» imiş,
Buvijonni, yorugʻ kunni, umrin tila,
bеgunoh qush,
Nineciğine, aydınlık gün, ömür dile,
günahsız kuş,
43
The Journal of Turkic Language and Literature Surveys (TULLIS)
2018, 3(2)
ISSN: 2536-4510
Umr boʻyi yigirdi ul, bugun yana
urchuq toʻlar,
Ömür boyu eğirdi o, bugün yine
kirman çevirir,
Yigirgani iplar qаdar buving umri uzun Eğirdiği ipler kadar ninenin ömrü uzun
boʻlar.
olur.
Merdivenden eyvana çıkmaktayım
yavaş yavaş
Zinalardan ayvon sari chiqmoqdaman
asta-asta
Unda onam shoshkin urchuq yigiradi bu Orada annem aceleyle ip eğiriyordu bu
nafasda...
nefeste...
Son altı mısraı alınan Yigirgani Iplar Qаdar (Eğirdiği İpler Kadar) başlıklı şiirde
ise şair, annesinin ailesinin geçimini sağlayabilmek için ömrü boyunca ip eğirdiğini
anlatmaktadır. Çocuklarına da “günahsız çocukların duaları kabul olurmuş,
Allah’a dua edin de ninenizin ömrü de eğirdiği ipler kadar uzun olsun.” diye
telkinde bulunur.
Mayliga, boshimni хаm qilsin kadar,
Pekâlâ, başımı önüme eğsin keder,
Qаbohat toshlari toʻlsin хonamga.
Kabahat taşları dolsun haneme.
Birgina odamga yеtmasin хаbar —
Bir tek insana gitmesin haber
Aytmangiz bu holni yolgʻiz onamga.
Söylemeyin bu durumu yalnız anama.
…
…
Gʻаmim eshitgan kun nadomatga qul,
Gamımı işittiği gün pişmanlığa kul,
Qаbohat toshlarin tеrib yuradi.
Kabahat taşlarını toplar.
Quvonchim eshitsa oʻz uyida ul —
Sevincim işitse kendi evinde o
Davron koʻtarganday davr suradi.
Dünyayı kaldırmış gibi hüküm sürer.
1976 tarihli yukarıdaki şiirde ise yine şair, annesinin üzülmemesi için kendisini
tanıyanlardan isteklerde bulunmaktadır. Bütün anneler gibi şairin annesi de
çocuğunun kötü durumunu işitse kederlerle dolacaktır. Şair, dostlarından kötü
haberlerini annesine götürmeyip sadece iyi haberlerini annesine iletmelerini ister.
Bu sayede annesinin mutlu bir şekilde yaşayacağını düşünür.
Oq roʻmolda oppoq-oppoq gullagan
Ak yazmada beyaz, bembeyaz açılan
olcha boʻlib,
vişne olup
Ular kеtib borayotir koʻklam gulga
Onlar gidiyorlar bahar çiçeğe
kirgan choq.
durduğu zaman
Gangir-gungir onajonlar kеtmoqda
Tıklım tıklım annecikler girmekte
koʻcha toʻlib,
sokağa dolup
Nе uchundir ich-ichimdan qoʻzgʻаladir Nedendir içten içe artmakta içimde
qаltiroq.
titremeler.
44
The Journal of Turkic Language and Literature Surveys (TULLIS)
2018, 3(2)
ISSN: 2536-4510
Onam Kеtib Borayapti (Annem Gidiyordu) başlıklı şiirde ise şair, annesinin,
arkadaşlarıyla beraber komşu köyde bir düğüne gidişini tasvir etmektedir. Bu
esnada annesinin görünüşünü, bembeyaz çiçek açan vişneye benzetir.
Men «ketaman» derdim goʻdak
chogʻlarim,
Ben “giderim” derdim çocuk
çağlarımda,
Sen gʻirrom oʻynasang, yalinarding
«qayt»
Sen gram oynasan, yalvarırdın
«dön»
Bugun yoz, gullagan umr bogʻlari
Bugün yaz, çiçeklenen ömür bağları
Bugun ham tortishib qolamiz goh payt.
Bugün de tartışıp bırakırız o anda.
…
…
Sеvmasam, qаchonlar kеltiray imon,
Sevmesem, neden edeyim iman
Ketardim sеn, dunyo, shonni qoldirib
Giderdim, dünyayı, şöhreti bırakıp
Va lekin sеn bugun ruhimdagi jon,
Ve lakin sen bugün ruhumdaki can
Mеn qаndoq kеtaman jonni qoldirib.
Ben nasıl giderim canımı bırakıp.
1981 tarihini taşıyan ve Mеn «kеtaman» dеrdim goʻdak chogʻlarim (Ben “giderim”
derdim çocuk çağlarımda) mısraıyla başlayan şiirde şair daha aklının ermediği
zamanlarda annesine kızdığı zaman giderim bak buralardan diye sözler söylermiş.
Fakat büyüyüp daha bilinçli hale gelmesi annesine olan sevgisinde farkındalığa
sebep olmuş ve sonucunda ayrılık sözlerini söylemenin imkânsız hale geldiğini
anlamıştır. Şair artık annesini “ruhumdaki can” diye tarif etmektedir.
Şairin tüm anneleri kuşatan bir sevgi anlayışıyla yazdığı Onalar Hаqida (Anneler
Hakkında) başlıklı şiirinde ise:
Bir lahza «chop-chop» u, «quv-quv»dan Bir an koşuşturmacadan ve kovalamadan
boʻshab,
kurtulup,
Erk bеraylik behol, shavq, ohimizga.
Güç verelim zayıf, şevkimize, ahımıza.
Bir lahza yashaylik farzandga oʻхshab,
Bir an yaşayalım çocuğa benzeyip,
Onamizni olib panohimizga.
Annemizi alıp himayemize
Dünyanın koşuşturmacasından ve sıkıntılarından annemize yeterli sevgiyi
gösteremediğimizi, onunla karşı karşıya oturup -göstermelik de olsa- evlatmış gibi
davranmaya fırsat bulamadığımızı söyler.
2.2. Annenin Çocuğuna Duyduğu Sevgi
Şairin anne konulu şiirlerinde anne sevgisi her zaman evladın anneye sevgisi
şeklinde değil bazen annenin çocuğuna sevgisi olarak karşımıza çıkar.
45
The Journal of Turkic Language and Literature Surveys (TULLIS)
2018, 3(2)
ISSN: 2536-4510
Kеl хonamga, kеlgin kirib,
Gel haneme, gel girip,
Turma tishda moʻralab,
Durma dışarıda titreyip,
Yogʻoch otda oʻt qiyqirib
Ağaç atta ateş haykırıp,
Yozuvlarim oralab.
Yazılarımı aralayıp.
Oʻtgin, jonim qoʻzim, dеdim,
Geç, canım kuzum, dedim,
Koʻkragimda oʻsdi gul.
Göğsümde büyüdü çiçek.
Bola, oying olim edi,
Çocuğum, annen âlim idi,
Endi ona boʻlar ul.
Şimdi ana olur o.
Hudayberdiyeva’nın 1977 tarihli Bola, Oying Olim Edi (Çocuğum, Annen Âlim
İdi) şiiri, bir annenin çocuğuna karşı hissettiği duyguları anlatır. Şair, şiirle ve ilmî
işlerle uğraşırken çocuğunu ihmal etmiştir. Daha sonra bu ihmalden pişmanlık
duyar ve çocuğuna annelik etmeye başlar. Nihayetinde çocuğuna der ki: Çocuğum
annen önceden âlim idi fakat şimdi o bir annedir. Çocuk sevgisini annenin kalbinde
büyüyen bir güle benzetir.
Qizini Uzatayotgan Ona Oʻylari (Qızını Evlendiren Annenin Düşünceleri) başlıklı
diğer şiirde ise Hudayberdiyeva,
Nе dеyin, nе dеyin, mеn nе ham dеyin, Ne diyeyim, ne diyeyim, ben ne diyeyim,
Qizim ostonamdan oyoq uzar chogʻ.
Kızım eşiğimden ayrıldığı zaman.
Хonadon huvillab qolgandan kеyin
Evim kimsesiz kaldıktan sonra,
Qushini uchirib yuborarkan bogʻ.
Kuşunu uçurup yollarken bağ.
Xatoday tuyular mеnga ushbu xat,
Hata gibi gelir bana bu yazı,
Ushbu tаqdir, qаlbga sanchma tigʻingni. Bu takdir, kalbe saplama okunu.
Mеn hеch oʻylabmidim shunday oz fursat, Ben hiç düşünür müydüm böyle az fırsat,
Qizim, oʻz onangga mеhmonligingni.
Kızım, öz annene misafirliğini.
dizelerini kağıda döker. Öncelikle şiir okunduğu zaman sanki kına gecesinde
söylenen türküleştirilmiş manilerin dokusu hemen hissedilir. Özellikle yukarıda
örnek olarak aldığımız ilk dörtlük, birinci mısraından itibaren kına gecesi okunan
manileri andırır. Bu şiirde kızını evlendiren bir annenin düşünceleri şiire
yansıtılmıştır. Şiirde kızını, bağdan uçan bir kuşa benzetir. Kızına öğütlerde bulunur
eşini mutlu etmesini söyler. Ona tam manasıyla annelik edememiş olmaktan ve
onun rızasını kazanamamaktan korkar.
46
The Journal of Turkic Language and Literature Surveys (TULLIS)
2018, 3(2)
ISSN: 2536-4510
3. Sadece Kadınlık Hislerinin Ön Plana Çıktığı Şiirler
Hudayberdiyeva şiirlerinde bir kadın olarak hemcinslerinin hislerine tercüman
olmakta, onların çektikleri sıkıntıları şiirlerine dökmektedir. Hudayberdiyeva,
kadınların dünyada bulunmalarının dünyayı güzelleştirdiğini söyler. Kadınların
dünyada olmasının erkekler için bir şans olduğunu, ayrıca zor durumlar karşısında
kadınların ne kadar metanetli ve güçlü olduğunu da dile getirir. Aşağıdaki şiirde bir
soru sorar: “Taş yürekli bir yiğidin karşısında kızıl gül gibi bir kadın nazlansa onun
o taş yüreği yumuşamaz mı?” Kadınlar yeryüzünde savaşların olmasını istemezler.
Çocukların gülüşlerinin duyulması için kadınların varlığı çok önemlidir.
Ayt, bagʻri tosh yigitning ham dili erib
kеtmasmi
Söyle, bağrı taş yiğidin de gönlü eriyip
gitmez mi?
Qаrshisida qizil gulday ayol nozlanib
tursa?
Karşısında
Ayol istaydi ki, yеrda hayot soʻnmasin
sira
Kadın istiyor ki, yeryüzünde hayat
sönmedikçe
Ayolni qutlamoq, shart —
Kadını kutlamak, şart
Goʻdak kulgusi uchun.
Çocukların gülmesi için.
Хаyolingni har yondan olganman
Hayalini her yandan almışım
Toʻrday oʻrab,
Ağ gibi örüp,
Nozik, chayir ip bilan —
Nazik, ince ip ile
Uzmoqqа yеtmas kuching.
Kesmeye yetmez gücün
kızıl
gül
gibi kadın
nazlansa?
Olqishlashing Kerak (Alkışlaman Gerek) başlıklı şiirde şair, kadının dünyayı
güzelleştiren bir varlık olduğunu anlatır. Kadınlar bu dünyada olduğu için
erkeklerin ne kadar şükretseler az olduğunu söyler. Çünkü kadınlar olmasa
“dünyada çocuk gülüşleri duyulmaz, güzel çiçekleri bulunan bahçeler olmazdı.”
der.
Suratkashga (Ressama) başlıklı şiirde kadının zarifliği şu dizelerle anlatır:
Nеga, nеga his, tuygʻusiz mеn
Neden, neden hissiz duygusuz ben
turibman tеk,
oluyorum tek,
Qаni nolam yo charх urib shoʻх
Hani
kulganlarim?
Shamollarda toʻlqinlangan soch
yеlkanlarim,
nalem
Rüzgârlarda
ve
dönüp mutlu
gülmelerim?
dalgalanan
saç
yelkenlerim,
Qаni mеning koʻzlarimda hurkaklik, Hani benim gözlerimdeki ürkeklik,
hadik..
kuşku.
47
The Journal of Turkic Language and Literature Surveys (TULLIS)
2018, 3(2)
ISSN: 2536-4510
Bu şiirde Hudayberdiyeva bir ressama kendi resmini yaptırmaktadır. Ressam bir
kadında bulunan ruhsal incelikleri resme dökememektedir. Resme aktarılamayacak
olan psikolojik inceliklerden hareketle şair kadınlarda bulunan güzellikleri
mısralara aktarır.
Goh kulib, goh «oh» uradi sеrtashvish
yеr ayoli.
Gâh gülüp, gâh «ah» çekerdi tasası çok
yer kadını.
Nogoh boʻron qoʻzgʻаladi, qаmchi
bosib otiga,
Aniden fırtına çıktı, kamçı
basıp atına,
Bu chidam, bu sabr kimdan mеros
ayol zotiga.
Bu metanet, bu sabır kimden miras kadın
zatına.
Boʻrtayotgan kurtaklarni qаlb qаtiga
yashirar,
Pörtleyen tomurcukları kalp katında
saklar,
Yerga emas, xuddi uning yuragiga Yere değil, sanki onun yüreğine
yashinlar
yıldırımlar.
Ayolga Qаsida (Kadına Kaside) başlıklı şiirde şair, kadınların acılar karşısında ne
kadar metanetli olduklarını anlatır. Kadınlar üzüntüyü ve sevinci aynı anda
yüreklerinde barındırabilen varlıklardır. Yukarıda verilen örnekte kadının bazen
gülüp bazen ağladığı ve kadının kalbinde büyük fırtınaların koptuğu söylenir. Böyle
karmaşık durumlarda bile kadınların dayanıklı olmaları şairi de şaşırtmaktadır. Bu
durum karşısında şair; “bu sabır, bu metanet kimden miras kalmıştır kadın zatına”
diyerek hayretini ifade eder.
Sochimning bir tola qorasi qolmay,
Saçımın bir tutam karası kalmadan,
Dilimdan armonlar ketgan chogʻlarda,
Gönlümden elemlerin gittiği çağlarda,
Shoʻxchan shamol bilan quvlasha olmay Yaramaz rüzgâr ile kovalaşamadan,
Tizimdan darmonlar ketgan chogʻlarda; Dizimden dermanın gittiği çağlarda;
…
…
Toliqqan qoʻlimdan igna tushganda,
Yorulan elimden iğne düştüğünde,
Umrimning palagin tikmasam qaytib;
Ömrümün nakışını dikmesem dönüp;
Oq olma qiyosli men gʻarq pishganda,
Ak elma gibi ben tam olgunlaştığımda,
Tezob kelganida uzilmoq paytim;
Çabucak geldiğinde koparılma vaktim;
…
Qaytadan goʻdakka aylanib qolib,
Tekrardan çocukluğuma dönüp, kalıp,
Onamga zor boʻlib choʻmsam qaygʻuga
Anneme muhtaç olup düşsem kaygıya
Yurtim, oʻzing issiq bagʻringga olib,
Yurdum, sen sıcak bağrına alıp,
Allalab, yoʻllagil mangu uyquga.
Ninni söyleyip, yolla ebedî uykuya.
48
The Journal of Turkic Language and Literature Surveys (TULLIS)
2018, 3(2)
ISSN: 2536-4510
Yukarıdaki şiirde Hudayberdiyeva kadınların çalışkanlığından ve fedakârlığından
bahseder. Bu dörtlüklere ilk bakıldığında kadınların çektiği cefalar ve geride kalma
psikolojisiyle bağlantılı olarak “kaygı” kelimesinin seçilmesi dikkati çekmektedir.
Fakat bütün bu çilelerin sonucunda anne kelimesiyle beraber kullanılan vatan
toprağına dönüş, gerçek niyeti aşikâr eder. Aslında kadınlar çektikleri çileler ve
cefaların yanı sıra çalışkanlıklarıyla, vatanın vatan olmasındaki en önemli
unsurlardan biridir.
Bir Ayolning Kundaligidan (Bir Kadının Günlüğünden) adlı şiirde ise
Hudayberdiyeva, şiir yazma serüveni ile çocukluğundan evleninceye kadarki süreci
paralel olarak anlatmıştır.
Bola edim, bir kun yozgim keldi toʻlib,
Çocuktum, bir gün yazasım geldi dolup,
Gʻalati, oʻt tushib yonganday ichim.
Acayip, ateş düşmüş, yanmış gibi içim.
Kemtik tish oʻrtogim loy koʻtarib kelib, Gedik dişli arkadaşım çamur alıp gelip,
Olib ketdi meni «non» yopmoq uchun.
Alıp götürdü beni “ekmek” yapmak için.
Yoshlik yillar edi, sochim belga tushgan
Gençlik yıllarımdı, saçım bele düşmüş,
Yozgim keldi bir kun sershiddat, gʻolib,
Yazasım geldi bir gün şiddetli, galip,
Kuzak edi chogʻi, bugʻdoy avji pishgan,
Sonbahardı zaman, buğday tam olmuş,
Bugʻdoyzorga ketdim chalgʻini olib,
Buğday tarlasına gittim orağı alıp.
Yukarıda örnek olarak verilen bentlerde tam Hudayberdiyeva’ya ilham geldiği
zaman bir olay gerçekleşmekte ve şiir yazmasına mani olmaktadır. İlk bentte
çocukluk yaşlarındayken ilham gelir ve içine şiir yazma ateşi düşer fakat o anda
arkadaşı elinde çamur alıp gelmiş bir halde çamurdan ekmek yapıp oyun oynamak
için şairi evden dışarıya alıp götürür. İkinci bentte ise şairin artık gençlik yıllarıdır.
Yine bir gün şiddetli bir şekilde şiir yazma istediği gelir fakat diğer yanda hayatın
gerçekleri de vardır. Hasat zamanıdır ve insanların geçimlerini bir şekilde
sağlamaları gerekmektedir, eline orağı alır ve ekin biçmeye gider. Bir kadının
günlüğü bu şekilde kız isteme merasiminin olduğu, evlendiği ve sonrasında eşi
tarafından saygıyla hayat geçirdiği zamanlara kadar bir iç monolog şeklinde devam
eder. Bu şiirde bir kadının çocukluğundan itibaren yaşadığı bütün duygular ve
psikolojik kırılmalar, güçlü bir şekilde anlatılmıştır.
- Ayting qızlar, ochilasiz gul boʻlib - Deyin kızlar, açılırsınız gül olup
qachon,
ne zaman,
Nima sizni talpintirar azaldan - azal?
Ne sizi hareketlendirir ezelden beri?
- Birov eshitmasin, bilsang, bizda - Yabancı işitmesin, bilseniz, bizde
qolmas jon,
kalmaz can,
Yigitning shoʻx koʻzlarida oʻt yongan Yiğidin haylaz gözlerinde ateş yandığı
mahal.
zaman.
49
The Journal of Turkic Language and Literature Surveys (TULLIS)
2018, 3(2)
ISSN: 2536-4510
…
…
- Qachon xazon rez bogʻlarga kelasiz - Ne zaman hazan bağlara gelirsiniz
kirib
girip,
Koʻtara
olmay
choʻkasiz qaygʻu Kaldırmadan oturmuşsunuz kaygı
toshini?
taşını?
- Biz yigitni topolmasak toʻrt yon - Biz yiğidi bulamazsak dört yana
yugurib,
yürüyüp
Biz yostıqda koʻrsak uning aziz boshini. Biz yastıkta görsek onun aziz başını.
- Qachon qop – qora kiyimda oʻltirasiz - Ne zamandır kapkara giyimdesiniz,
toq,
garip
Chidab boʻlmas siz koʻtargan nolayu Dayanılmaz sizin ettiğiniz feryada ve
dodga?
imdada?
- Yigitning shoʻx koʻzlariga toʻlganda - Yiğidin haylaz gözlerine dolduğunda
tuproq,
toprak
Biz yigitni yoʻqotganda abad - abadga.
Biz yiğidi kaybettiğimizde sonsuza dek.
Qizlar Bilan Suhbat (Kızlarla Sohbet) başlıklı şiir toplam yedi bentten kurulmuş ve
diyalog şeklinde yazılmış bir şiirdir. Şiirde şair, kızlara ilk beş bentte sorunların
üstesinden nasıl gediklerini, nereden güç aldıklarını çeşitli şekillerde sorar; kızlar
da kocamızdan/eşimizden/nişanlımızdan manasında “yiğitlerimizden” diyerek
cevap verirler. Son iki bentte ise Türkistan coğrafyasında yaşayan kadınların
psikolojik ahvali katı bir gerçeklikle okuyucuyu kendine getirir ve sorulan sorulara
acıklı bir şekilde cevap verirler. Sevdikleri erkeğin ölümünü ve toprağa verilmesini
anlatırlar ve bu durum onları kaygı içinde beklemeye ve kara kıyafetler içinde yas
tutmaya itmektedir.
1982 tarihli Yolgʻız Ayol Xati (Yalnız Kadının Mektubu) adlı şiirde ise ilk bakışta
sevgilisi tarafından terkedilen bir kadının hislerinin anlatıldığı anlaşılabilir.
Sen sevib baxtimga boʻlganding zomin, Sen sevince bahtıma olmuştun suçlu,
Sen sevib baxtimni ketganding yulib.
Sen sevince bahtımı gitmiştin çalıp.
Aytgil, yolgʻızlikning achchıq alamin
Söyle, yalnızlığın acı elemini,
Ikkov bab – barobar oldikmi boʻlib
İkimiz beraberce aldık mı bölüp.
…
…
Sen eshikdan kirsang yonıq dil bilan
Sen kapıdan girsen yanmış gönül ile,
Balki baxt otilar quchogʻınga tik.
Belki baht atılır kucağına hemen.
Men eshikdan kirsam muzday qoʻl bilan Ben kapıdan girsem buz gibi el ile,
Bellarimdan mahkam quchar yolgʻızlik. Belimden sıkıca kucaklar yalnızlık.
50
The Journal of Turkic Language and Literature Surveys (TULLIS)
2018, 3(2)
ISSN: 2536-4510
Yolgʻız Ayol Xati şiirinde bir kadın sevdiği kişi tarafından terkedilmiştir. Şiirin ilk
mısraında “biz ikimiz bir yalnızlığı bölüşüyoruz” ifadesi şiirin kahramanı olan iki
kişinin birbirini severek ayrıldığı intibaını uyandırır. Fakat yine “geride kalan”
psikolojisi devreye girer ve terkedilen kişinin daha çok ayrılık acısı çektiği bir ruh
hâli dizelere yansır. Şiirin diğer dörtlüklerinde, giden kişinin yeni aşklar ve
mutluluklar tarafından karşılanıp güzel günler geçirebileceği düşünülürken geride
kalan yalnız kadının bir daha mutlu olamayacağı, onun tek sevgilisinin artık
yalnızlık olacağı düşüncesi ifade edilir. Yalnızlık, şiirin geneline hâkim duygu
haline gelir.
Sonuç
Halime Hudayberdiyeva’nın kadınların duygularını anlatan şiirleri ele alındığında;
“anneliğin” ve “kadınlığın” ağır bastığı şiirler olmak üzere iki ana başlıkta
irdelemek mümkündür. Anne başlığı altında incelenen şiirlerde annelik
içgüdüsünün ağır bastığı, evlat olarak anneye duyulan büyük sevginin mısralara
döküldüğü görülür. Bu şiirlerde ilk olarak Sovyet rejiminin baskısının ve zulmünün
ağırlığından yorulan bir kız çocuğunun güvenilir ve şefkatli bir liman olan anneye
sığınma psikolojisinin etkili olduğunu söyleyebiliriz. Evlat sevgisinin ağır bastığı
şiirlerde ise, bir annenin en değerli varlığı olan çocuğunu baskı ve zulmün
ağırlığından koruma içgüdüsünü şiirlerine yansıttığını söylemek mümkündür.
Sadece kadınların duygu ve hislerinin konu edildiği şiirlerde, savaşa giden
erkeklerin ardında kalan eş, anne ve kız çocuklarının psikolojik durumlarının
anlatıldığı görülmektedir.
Kaynakça
BAHRIDDIN, A. (2007, Mart). Xudoyberdiyeva, Halima: Ikki Dengiz Uchrashuvi,
Jannotmaqon Jurnal.
BURAN, A. ve ALKAYA, E. (2009). Çağdaş Türk Lehçeleri, Ankara: Akçağ
Yayınları.
Halima Xudoyberdiyeva (1948). (2018, 1 Aralık). Erişim adresi:
http://www.ziyouz.com/index.php?option=com_content&task=view&id=908
KARAKAŞ, Ş. (1996). “20. Yüzyıl Türk Dünyası Edebiyatı Üzerine Bir Deneme”,
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi, S. 2-Güz, s.279-317
KORAŞ, H. (2009). Özbek Şairi Rauf Parfi, Konya: Kömen.
O‘zbekiston xalq shoiri Halima Xudoyberdiyeva 71 yoshida vafot etdi. (2018, 1
Aralık). Erişim adresi: https://daryo.uz/2018/08/18/ozbekiston-xalq-shoiri-halimaxudoyberdiyeva-71-yoshida-vafot-etdi/
ÖZTÜRK, F. (2011). “Sadakat” Şiir Kitabı Örneğinde Halime
Hudayberdiyeva'nın Şiirleri Üzerine Bir İnceleme, Niğde Üniversitesi, Basılmamış
Yüksek Lisans Tezi, Niğde.
QAHHAR, T. ve ÖZBAY, H. (1995). Günümüz Özbek Şairleri Antolojisi, Ankara:
T.C. Kültür Bakanlığı.
51
The Journal of Turkic Language and Literature Surveys (TULLIS)
2018, 3(2)
ISSN: 2536-4510
UYGUR, C. V. (2008). Özbekçe, Isparta: Fakülte Kitabevi.
XUDOYBERDIYEVA, H. (1991). Yuragimning Ogʻriq Nuqtalari, Toshkent:
Oʻzbekiston Nashriyoti
XUDOYBERDIYEVA, H. (2000). Saylanma (Tuzuvchi: Abdulla Oripov),
Toshkent: “Sharq” Nashriyot-Matbaa Kontserni Bosh Tahririyati.
YAMAN, E. (1996). “Çağdaş Özbek Şiiri”, Türk Dili: Dil ve Edebiyat Dergisi, C:
1996/I, S: 531, s. 905-980.
52