KÜRESELLEŞEN MODA BAĞLAMINDA BLUCİN KÜLTÜRÜ
ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA
A Research on Blue Jeans Culture in the Context of Globalized Fashion
Pınar KASAPOĞLU AKYOL*
ÖZ
Küreselleşme, arada ülke sınırları kalmaksızın gerek ekonomik, gerekse kültürel olarak tüm dünya
ülkelerinin birbirlerini etkilemeleri anlamına gelmektedir. Küreselleşmenin en çok kendini gösterdiği ve
aynı zamanda tek tipleşmeyi destekleyen en büyük sektörlerinden biri moda sektörüdür. Moda, teknolojinin
gelişmesiyle, medya ve kitle iletişim araçlarının dünya üzerinde her geçen gün biraz daha fazlalaşmasıyla
yaygınlaşmıştır. Blucinin ya da ülkemizdeki yaygın adıyla kotun tarihi gelişimine bakıldığında da her
zaman rahatlığın, özgürlüğün ve popüler kültürün simgesi olduğu görülmektedir. Yıllar içinde küreselleşen
dünyada değişen, gelişen blucin modasıyla özellikle gençler arasında ilginç bir dil oluşmuş, gençler kendilerini
blucinleriyle ifade etmişlerdir. Bu makalede, günümüzde karşılaştığımız küreselleşme kavramı ile bu
kavramın giyim kuşam ve moda üzerindeki etkileri, popüler kültürün bir simgesi ve kendine has dili olan
blucin örneği ile irdelenmeye çalışılmıştır.
Anatar Kelimeler
Küreselleşme, popüler kültür, moda, blucin
ABSRAC
Globalization means that all of the countries on the world affect each other like there are no borders
between them in both economical and cultural ways. Fashion is one of the biggest sector that support
uniformity most and at the same time show effects of globalization. Dissemination of fashion is achieved with
the development of technology and increasing of the mass media communication on the world. Blue jean, it is
also called “kot” in Turkey, became a symbol of the popular culture, freedom and comfort even in its historical
development. With the verified and developed blue jean fashion there is a special language between young
people and they represent their feelings with blue jeans. This study is focused on the globalization and its
effects on the dress-finery and fashion with the blue jeans which is one of the symbols of the popular culture.
Key Words
Globalization, popular culture, fashion, blue jeans
Küreselleşme Nedir?
Hemen hemen her gün çeşitli şekillerde dünyanın küreselleştiği ve bundan ne
şekilde etkilendiğimizi anlatan haberler,
makaleler, reklamlarla, v.b. karşılaşmaktayız. İrdeleyeceğimiz konuda kullanacağımız terimlerin anlamlarını daha iyi anlayabilmek için bunları incelememiz bizim
için yararlı olacaktır. Küreselleşme ya da
başka bir deyişle globalleşme kavramını
çeşitli kaynaklardan yararlanarak açıklamaya çalışırsak karşımıza şu tanımlar
çıkmaktadır:
Küreselleşme, online Türk Dil Kurumu sözlüğünde “Küreselleşmek durumu,
globalleşme” olarak tanımlanmıştır. Mehmet Orhan makalesinde, küreselleşme yerine aynı anlama gelen globalleşme terimi-
ni kullanmış ve globalleşme kavramının,
ülkelerin, ülke gruplarının ve bloklarının
sınırlarının kaldırılması ve bütün piyasaların birleşmesi olarak tanımlamıştır ( 2003:
17). Gökalp İlhan küreselleşmeyi, “Genel
olarak dünyanın tek bir coğrafi mekan
olarak algılanabilecek ölçüde küçüldüğü,
içinde sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel
değerlere, düşüncelere ve bilgilere uluslararası bir boyut kazandırdığı oldukça geniş
ve tartışmalı bir kavram” olarak tanımlamıştır (2008: 1). Küreselleşme ile birlikte
dünya küçülmüş, ekonomik faaliyetler genişlemiş, uluslar birbirlerine yakınlaşmış,
kültürel hayat tek tipleşmiştir (Yılmaz vd.
2008: 15). Bir başka küreselleşme tanımı
da Giddens tarafından yapılmıştır: “20.
yüzyılda batı bütünleşmesinin bir sonucu
* Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Öğrencisi, pinarkasapoglu@yahoo.com
186
http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2010, Y›l 22, Say› 86
olarak görülen ve mekansal olarak uzak
yerleşim bölgelerinde meydana gelen yerel oluşumların birbirlerini etkilemeleri ve
bunun sonucunda dünya çapında toplumsal ilişkilerin yoğunlaşmasıdır” (Aktaran
İlhan 2008: 2).
Bu tanımlardan da anlaşılacağı gibi
küreselleşme ya da globalleşme, arada
ülke sınırları kalmaksızın ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel olarak tüm dünya
ülkelerinin birbirlerini etkilemeleri anlamına gelmektedir. Küreselleşme kavramının ortaya çıkardığı en önemli kültürel
sonuç, teknolojinin her geçen gün biraz
daha gelişmesi, kolay ulaşım ve medyanın da etkisiyle insanların yeme, içme,
eğlenme, giyim anlayışlarının ülke sınırı,
din, dil, ırk gözetmeden tektürleşmesi ve
dünya üzerinde bir aynılığın söz konusu
olmaya başlamasıdır. Buna popüler kültürün etkisi de diyebiliriz. Dünya üzerinde
hakimiyet sağlayan, “Belli bir dönem için
geçerli olan, hızlı üretilen ve hızlı tüketilen
kültürel özelliklerin bütünü” olarak tanımlanan popüler kültür (Online TDK Sözlük),
özellikle genç nesiller üzerinde etkili olmaktadır. Bir başka popüler kültür tanımı
da Erdoğan vd. tarafından “Kültürel ‘şeylerin’ teknolojik araçlarla üretimi ve geniş
iş bölümü etrafında kurulan kapitalist mal
üretimi, pazarlaması, dağıtımı ve tüketimi
biçimlerine dayanan bir kültür” şeklinde
yapılmıştır (2005: 34). Özellikle teknolojik
tüm gelişmeleri çok yakından takip eden
genç nesilin bu aynılığı yadırgamadan uygulaması ilginç bir grup psikolojisinin varlığını da yansıtması açısından önemlidir.
Kendisinin özgün olduğunu düşünen ama
belli bir moda akımını takip ederken milyonlarca insandan biri haline gelen gençler
popüler kültürden en çok etkilenen grubu
temsil etmektedirler. Bir gruba ait olmak,
diğerleri tarafından kabul görmek bu yaş
grubu gençlerin yaşadığı ortak duygudur.
Gençler kimlik oluştururken, çevresiyle ve
onların kendileri hakkındaki düşünceleriyle fazlasıyla ilgilidirler. Popüler, başarılı
kişilere ya da arkadaş çevresine öykünürler ve onlar gibi olmak isterler; onları her
http://www.millifolklor.com
açıdan taklit etmeye çalışırlar (Yörükoğlu
1987: 92, Varış 1963: 51). Günümüzdeki
teknolojik gelişmeler gençlerin bu eğilimini daha da kolaylaştırmıştır. İnternet, bilgisayarlar ve görüntülü telefonlarla zaman
ve mekân kavramı ortadan kalkmış, dünya
üzerinde gerçekleşen her olay herkes tarafından anında görülebilir ve uygulanabilir
hâle gelmiştir. Böylece gençler arasındaki
etkileşim daha da hız kazanmıştır. Bu etkileşime hem olumlu hem de olumsuz yönden bakmak mümkündür. Dünyayla bütünleşme anlamında bakıldığında olumlu
bir gelişme, ama gelenek göreneklerimizi
ve kendimize ait değerleri korumamız anlamında bakıldığında ise olumsuz bir gelişme olarak görülebilir (Mutlu 2005: 326).
Bu noktada belirlememiz gereken bizim
kendi kültürümüz açısından nasıl bir tavır
alacağımızdır. İyi bir planlama ile baskın
kültürlerin kullandıkları yöntemler kullanılarak kendi kültürel değerlerimiz tüm
dünyaya tanıtılabilir.
Televizyon ve internet aracılığıyla
anında haberleşme ve insanlar arası, daha
da ileri boyutuyla kültürler arası etkileşim
gerçekleşmektedir. Kitle iletişim araçlarıyla oluşturulan bir kültür yani “kitle kültürü” oluşmakta, bu da tektürleşmeye sebep
olmaktadır. Kitle kültürü, Erdoğan vd. tarafından, “Kitle üretimi yapan bir endüstriyel yapının yarattığı materyal yaşamı
gerçekleştirme ve bu gerçekleştirmenin bilişsel ve düşüncesel biçimidir” şeklinde tanımlanmıştır (2005: 21). Medyanın, basının
ve reklamların rolü bunda çok büyüktür.
“Kitle iletişim araçları, özellikle geleneksel
kültürlerde bireysel bilincin oluşmasında
ve yeni kültürel edimlerin topluma empoze
edilmesinde önemli bir rol üstlenir” (Orçan
2008: 92-93). Bir başka deyişle, “Kitle iletişim araçları insanları eğitmek, bilgilendirmek işlevinin yanı sıra aynı zamanda,
küresel sermayenin kapitalist pazar ilişkilerine dönük yapısını destekleyen yayınlar
yaparak kitleleri yönlendirmek işlevine de
sahiptirler” (Şahin 2005:159).
Küreselleşme sürecinde dikkat çeken
bir başka nokta da Avrupa kültürüne karşı
187
Millî Folklor, 2010, Y›l 22, Say› 86
Amerikan kültürünün daha baskın olduğu
ve Avrupalı ülkelerde dahi küreselleşmenin Amerikan kültürü ve ürünleriyle gerçekleştiğidir. Bunun en büyük sebebi ise,
Amerikan üretim sisteminin kitleyi yani
herkesi hedeflemesi, Avrupa üretim sisteminde ise aristokrat ve elit tabakanın hedefleniyor olmasıdır (Orçan 2008: 26-27).
Bu gerçeği, Amerika Birleşik Devletleri
tarihinde “Americanization Era” (Amerikalılaştırma Dönemi) olarak adlandırılan dönemde belirlenen felsefeye bağlayabiliriz.
Amerikan tarihine baktığımızda ülkeye
gelen göçmenlere İngilizce öğretilip Amerikan kültürü benimsetilerek uygulatılmaya, göçmenlerin ve çocuklarının Amerikalılaştırılmasına çalışılmıştır. Burada asıl
kitle zamanla “gerçek Amerikalı” olacak
genç nesildir ve aileleri aracılığıyla yeni
kültür öğeleri onlara aşılanmaya çalışılmıştır (Tyack 2003: 234-237). Aynı dönem
Heinze tarafından daha yumuşatılarak
açıklanmış, göçmenlerin Amerika Birleşik
Devletleri’ne gelir gelmez eski kimliklerinden kurtulmak ve yeni ortama ayak uydurmak için kendi geleneksel giysilerini bıraktıkları söylenmiştir (Aktaran Crane 2003:
16). Bu değişimin zorla mı, yoksa isteyerek
mi gerçekleştiği üzerinde düşünülmesi
gereken ilgi çekici bir noktadır. Aslında
günümüzde de tüm dünyada yayınlanan
Amerika kaynaklı ürünlerin (Coca-Cola,
Pepsi, Mc Donald’s, Burger King, Levi’s,
Lee, v.b.) reklamlarıyla da aynı felsefenin
geçerli olduğunu ve dünyaya genel olarak
bir “Amerikalılaştırma” akımının hakim
olduğunu görmekteyiz. Mutlu da bu durumu bir başka deyişle “ ‘Amerikan popüler
kültürünün’ uluslararasılaşması” olarak
tanımlamaktadır (2005: 325). Türkiye’de
de 1970’li yıllardan itibaren televizyonun
hayatımıza yavaş yavaş girmesiyle birlikte
kendi ülkemiz ve kendi kültürümüz dışındaki gelişmeleri izleme şansımız olmuştur.
Televizyon Batılı kültürlerin, özellikle de
Amerikan kültürünün tanınmasında çok
büyük bir rol oynamıştır. Türkiye’de yabancı filmlerin ve Amerikan pembe dizilerinin
sayesinde Amerikan yaşam tarzı tanınmış,
188
kanıksanmış ve daha sonra da yaşanmaya
başlanmıştır (Orçan 2008: 189-190).
Küreselleşme ve Moda
Küreselleşmenin en çok kendini gösterdiği ve dünya üzerindeki tektürleşmeyi destekleyen en büyük sektörlerden biri
moda sektörüdür. Teknolojinin gelişmesiyle, medyanın ve kitle iletişim araçlarının
dünya üzerinde her geçen gün biraz daha
yaygınlaşmasıyla moda kavramı günlük
hayatımıza kolaylıkla girmiştir. Moda kavramının gelişmesinde rol oynayan birincil
unsur giyim-kuşam ve aksesuarlardır.
Flugel’e göre insanlar utanma duygusu,
korunma ihtiyacı ve dekoratif amaçlı giyinirler (1971: 16). Giyim, “insan vücudunu
örten parçalar bütünü ve farklı bir gösterge, iletişim türüdür” (Özdemir 2005:
269). Giysilerin kendine has bir dili vardır
ve bu insanın içinde bulunduğu kültürü
yansıtan en önemli iletişim araçlarından
biridir (McCracken 1990: 59- 60). Enninger de “gösterge sistemi” olarak kabul ettiği giysilerle kişinin kendini ifade ettiğini
ve çevresine mesajlar verdiğini savunur
(Aktaran Oğuz vd. 2006: 420). Giysilerin
araç olarak kullanıldığı bu iletişimle kişi,
duygu, düşünce ve inançlarını yansıtarak
diğer insanlar tarafından anlaşılmak ister.
Sözcükleri kullanmadan, sessiz bir şekilde,
ama giysileri aracılığıyla konuşarak kendini ifade eder. Bundan dolayıdır ki, moda
kavramı, McCracken’e göre kültürü inceleyen bilimler altında (1990: 60), Blumer’e
göreyse hem sosyal hem de bireysel bir
kavram olduğu için sosyoloji ve psikoloji bilim dalları altında incelenmesi gereken bir
kavramdır (1969: 276- 277).
Giyim, modanın çıkış noktasını oluştursa da, günümüzde moda kavramı sadece giyim kuşamla sınırlı kalmamış her türlü konuda modalar oluşmuştur. Bu moda
akımları yaşayış ve davranış biçimlerimizi
etkiler hale gelmiştir: Belli tarz müzik dinlemek, belli tatil beldelerinde tatil yapmak,
belli diyetleri uygulamak bunlardan sadece birkaçıdır. Zihnimizde oluşan “Moda
nedir?” sorusunun yanıtını bazı temel kaynaklara ve araştırmacılar tarafından yapı-
http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2010, Y›l 22, Say› 86
lan moda tanımlarına bakarak cevaplamaya çalışalım.
Sedat Veyis Örnek tarafından moda,
“Göreneğe bakarak daha kısa süreli olan,
çabuk değişebilen, öykünme yoluyla yayılan, temelinde değişiklik, özgünlük dürtüsü yatan geçici davranış biçimidir” (1977:
128); Türk Dil Kurumu’nun online sözlüğünde, “1. Değişiklik gereksinimi veya süslenme özentisiyle toplum yaşamına giren
geçici yenilik. 2. Belirli bir süre etkin olan
toplumsal beğeni, bir şeye karşı gösterilen
aşırı düşkünlük” şeklinde tanımlanmıştır.
Türk Dil Kurumu’nun online halkbilim
terimleri sözlüğünde ise moda, Örnek’in
yaptığı tanımla hemen hemen aynı şekilde
verilmiştir: “Göreneğe bakarak daha kısa
süreli olan, çabuk değişebilen, öykünme
yoluyla yayılan geçici davranış, giyim ve
yaşama biçimi.”
Bu tanımlarda dikkat çeken nokta,
modanın geçici oluşudur. Modacılar tarafından sürekli yenilenen akımlar oluşturulur. Modacıların oluşturdukları bu akımlar
kısa süreli (sezonluk) dönem ve uzun süreli
(on yıllık, yüzyıllık) dönem olmak üzere
iki süreci kapsar (Sproles 1981: 116- 117).
Bu moda akımları, medyanın da etkisiyle
yaygın hale getirilir. Belli bir dönem “in”
olan eşyalar ya da kavramlar, belli bir süre
sonra “out” olurlar. Toplumun unutkanlığı
kullanılarak da, moda tasarımcıları 10-20
yıl önce moda olmuş ama daha sonra popülerliğini kaybetmiş akımları yeniden
canlandırarak tüketicilere sunarlar. Böylece insanlar daha fazla tüketmeye yönlendirilirler. Modanın geçiciliği tüketim
kültürünün desteklediği bir özelliktir. Bu
özellik, Sedat Veyis Örnek tarafından modanın belli başlı özellikleri arasında sayılır
ve modanın “ticari amaçlarla desteklenmesi” olarak adlandırılır (1977: 129). Örnek’in
üzerinde durduğu modanın diğer özellikleri ise, “çabuk yayılması, var olana aykırı
düşmesi, insanın değişiklik gereksinmelerinden kaynaklanması, cins ve yaş grupları
arasında daha belirgin olması, toplum katlarına ve sınıflarına göre ayrımlar göstermesi” olarak belirtilmiştir (1977: 128-129).
http://www.millifolklor.com
Modanın ne zaman, nasıl ve nerede
oluşmaya başladığı, Elizabeth Wilson’un
Adorned in Dreams: Fashion and Modernity adlı kitabında, XIV. yüzyıl civarı Batı
Avrupa olarak belirtilmiştir. Wilson’a göre,
XIV. yüzyıl sonrasında büyük şehirlerin
oluşması, yani şehirleşme kavramının
başlaması, aristokrat ve soyluların sofistike bakış açılarının oluşması sebebiyle
günümüzde algıladığımız moda kavramı
oluşmaya başlamıştır. Bu tarih öncesinde,
geleneksel giysiler yatarılıyor olsa da, stil
değişikliklerinin yapıldığı moda kavramından söz etmek mümkün değildir (2003: 16).
İnsanların, modaya uygun giyinme, giysileriyle statü belirleme istekleri ve moda
dışı giyinmekten utanma gibi duygularının oluşmaya başlaması XV. ve XVI. yüzyıllarda görülmeye başlanmıştır (Wilson
2003: 20). Bu kavramların insan hayatına
girmesi, daha sonraki yüzyıllarda tekstil
endüstrisinin gelişmesi ve şehirleşmenin
ilerlemesiyle moda endüstrisi oluşmuştur.
Moda sektörü günlük hayat içerisinde kendine çok sağlam bir yer edinerek yaşamaya
devam etmiştir. İnsan var olduğu sürece,
moda kavramı hayatımızda her zaman
kendine yer bulacaktır.
Moda, 1960’lara kadar Simmel’in “yukarıdan aşağıya” modeli ile açıklanmıştır.
Bu modele göre, moda “seçkinlerin toplumsal astları tarafından taklit edilmeleri süreci” dir (1957: 545, Crane 2003: 28,
Blumer 1969: 277- 278). 1960’lardan sonra
gerçekleşen nüfus patlaması ve genç nüfusun artmasıyla modayı belirleyenlerin artık yeni neslin olduğu anlayışı Field (1970)
tarafından “aşağıdan yukarıya” modeli ile
açıklanmıştır (Crane 2003: 28). Valmont’a
göre, gençler modayla ilgili kendi kodlarını
yaratmakta ve bunu diğer gençlere aktarmaktadırlar (Aktaran Crane 2003: 244).
1960’lardan günümüze kadar geçen sürede
bu durumun çok da değişmediğini görmekteyiz. Modanın öncüleri ve takipçileri genç
nesil olmaya devam etmektedir.
Tüketiciler farklı olma ve ayırt edilme
duyguları sebebiyle modayı takip ederler.
Crane, anlamlı bir özkimlik oluşturma
189
Millî Folklor, 2010, Y›l 22, Say› 86
sürecinde ve seçim yapma özgürlüğünün
ortaya çıkışında modanın etkisinin olduğu
üzerinde durmuştur (2003: 23). Bireyler
toplumun dış giyim konusunda oluşturduğu biçimsel yapıyı moda sayesinde aşarlar ve kişiliklerini dışa yansıtırlar. Bunu
yaparken de daha önce de belirtildiği gibi
ilginç bir ironi ortaya çıkar: Farklı olma,
ayırt edilme güdüsü aslında tek tipleşme
ve aynılığa dönüşebilir. Özgünlük ortadan
kalkar ve sıradanlık baş gösterir. Bu konu
sosyolojik olarak moda takipçilerinin bu
durumun farkındalığı açısından daha detaylı incelenebilir.
Türkiye’de moda sektörü özellikle son
yıllarda daha fazla yaygınlaşmış ve gelişmiştir. Moda bir iletişim sistemi, kendini
ifade etme yöntemidir. Moda tasarımcıları,
sadece insanlara kendilerini ifade etmede
kullanacakları araçları sağlar. Özdemir’e
göre, modacılar “kot pantolon ve özgürlük
ikilisi”nde olduğu gibi anlamlar yaratırlar
ve modanın kişilik kazandırdığını savunurlar (2005: 279). Kaba dokunuşuyla, çarpıcı
olmayan rengi ve kesimiyle blucin kültürlerarası yaygınlığı kazanırken bunda etkili
olan bir kavram da “statü simgeselliğindeki çarpıtmalar ve dönüşümler”dedir (İşbilen, 2000: 102). Bu önemli bir pazarlama
stratejisidir. Kendini ifade etmek ve özgün
olmak bu araçları kullanan kişilere düşer.
Modaya uymak, ya da modayı takip etmek
genellikle Batılılaşma ya da modernleşme
olarak görülür. Bu, kitlesel olarak Batılılaşma süreci Orçan’ın belirttiği gibi 1950’lerden itibaren başlamıştır. “Cumhuriyetin
ilk yıllarında yasal zorunluluktan dolayı
giyim ve kuşamda görülen Batılılaşma
süreci, 1950’den sonra şehirleşmeye bağlı
olarak, doğal bir değişme trendine girmiş,
bir özenti ve moda haline dönüşmüştür.
Bundan sonra Batılılaşma, yeni kuşaklarla birlikte, daha kanıksanır ve benimsenir
olmuştur” (2008: 193).
Batılılaşmanın ve kendini özgün bir
şekilde ifade etmenin en önemli simgelerinden biri olan blucinler, moda sektöründe özellikle gençler tarafından kullanılan
önemli bir giyim eşyasıdır. Blucinin tarihi
190
gelişimine ve zaman içinde ona yüklenen
anlamlara bakıldığında nasıl bir gelişim
gösterdiği ve ne şekilde bir iletişim aracı
olduğu daha iyi anlaşılabilir.
Küreselleşen Modada Blucinin
Yeri
Amerika’da Blucin
Blucin, modası hiçbir zaman geçmeyen, üretilmeye başlandığı ilk andan itibaren büyük ilgi görmüş, zamanla tüm dünyaya yayılmış, herkes tarafından kullanılabilen ve yıllardır hayatımızda olan bir
giyim eşyasıdır. Blucinin kelime anlamına
ve tarihi gelişimine bakarsak, küreselleşen
dünyada blucinin yerini ve yüklendiği anlamları daha rahat görebiliriz: Blucin kelimesinin orijinali İngilizce “Blue-jeans” dir.
Bu sözcüğün Türk Dil Kurumu’nun Türkçe
Sözlüğü’ne dahi girmiş olması bu eşyanın
ülkemizde de ne kadar yaygın olarak bilindiğinin ve kullanıldığının en büyük delilidir.
Blucin karşımıza ilk olarak Fransa’da
çıkmaktadır. Davis’e göre, Amerikan modasının en sembolik kumaşlarından biri
olan denim, aslında Fransa’nın Nimes yöresinde dokunan ve Fransa’dan ithal edilmiş bir üründür. İngilizce denim sözcüğü
Fransızca de Nimes’den gelmektedir (1997:
83). Levi Strauss tarafından 19. yüzyılın
sonlarında maden sanayi işçileri için tasarlanan daha dayanıklı ve rahat iş pantolonlarında kullanılmak üzere Amerika’ya
getirilmiştir. Davis, Jeans adının Cenovalı işçiler için kullanılan jean benzeri giysi
genes’in İngilizce okunuşundan kaynaklandığını söylemektedir (1997: 84). 20. yüzyılın başlarında Levi’s işçi ve çiftçi erkekler
için iş pantolonları üretmeye başlamışlardır. Bu giysi fabrikalarda tek tipleşmenin oluşmasına neden olmuştur (Crane
2003:123, Sweeney 2002: 1). Kadınların o
dönemde pantolon giymeleri hoş karşılanmamış ve hatta “kadınlıktan çıkmış yaratıklar” olarak görülmüşlerdir. Bundan dolayı, erkekler için üretilen blucin tulumlar
İngiliz kadın çiftçiler tarafından I. Dünya
Savaşı’ndan sonra ancak etekle birlikte
giyilebilmiştir. (Crane 2003: 161). Kadın-
http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2010, Y›l 22, Say› 86
ların blucini rahat bir şekilde giymeleri II.
Dünya Savaşı’ndan sonra Fransız modasının Amerikan giyim endüstrisine etkisiyle
geliştirilen spor giyimle gerçekleşmiştir
(Crane 2003: 183-184).
Önceleri işçi kıyafeti olarak hayatımıza giren blucinler, 20. yüzyılın başlarında
Amerikan filmlerinin, ünlü aktörlerin yardımıyla popülerleşmiş ve 1950’li yıllarda
Levi’s tüm aile üyelerine uygun blucinler
üretmeye başlamıştır (Sweeney 2002: 1).
Crane’e göre, blucinler üzerlerinde her yıl
ufak tefek değişiklikler yapılıp, fiyatları
artırılarak ve erotik çağrışımlar yapılarak
lüks bir moda eşyası hâline getirilmiştir.
Blucinler 1930’lu ve 1960’lı yıllar arasında orta sınıf, işçi sınıfı kadınları, hippiler,
solcular, sanatçılar ve marjinal gruplar tarafından giyilmeye başlanmış ve bundan
dolayı da blucinlere yeni anlamlar yüklenmiştir. Başlangıçta “iş, güç, fiziksel emek”
anlamına gelen blucinler, zamanla “boş
zaman” anlamına da gelmeye başlamıştır.
Orta sınıf için “bireysellik ve dürüstlük gibi
Amerikan değerlerini simgeleyen sembol”
hâline gelirken, devrimciler içinse “özgürlük, eşitlik ve sınıfsızlık” gibi yan anlamlar
kazanmıştır (2003: 230). Bu süreç içerisinde en çok dikkat çeken gelişme ise rahatlığın ve konforun simgesi olan blucinin işçi
kıyafetinden erotik bir giyim eşyasına dönüşmesidir. Reklamlarında özellikle seksi
kadınların ve erotizm unsurlarının kullanılması blucinin üretilme amacını bize tamamen unutturur niteliktedir. Bu da moda
sektörünün oluşmasının temel amacı olan
pazarlama stratejisinin bir sonucudur.
1980’lerde
blucin
halen
“Batı
Amerika’ya ilişkin çağrışımları (iş, güç,
fiziksel emek) korumakla beraber belli bir
sınıf, cinsiyet, yaş, şehir veya ülkeyi temsil
etmekten uzaklaşmıştır” ve gençlerin yeni
arayışlarıyla blucin satışlarında azalma
meydana gelmiştir (Crane 2003: 230). Bu
azalma yine de blucinin popülerliğini tamamen kaybetmesine neden olmamıştır.
Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşayan
orta gelir düzeyindeki bir Amerikalı’nın ortalama yedi tane blucin sahibi olması (Spi-
http://www.millifolklor.com
sak 2005: 142) blucinin popülerliğini çok
fazla kaybetmediğinin bir kanıtıdır.
Deri ceket ve tişörte yüklenen isyan
yan anlamı blucini de etkilemiş (Crane
2003: 237) ve bundan sonra o da isyan
sembollerinden biri olarak kullanılmıştır.
1950’li yıllarda özellikle bazı Hollywood
yapımı Amerikan filmlerinin de etkisiyle
isyanı simgeleyen blucin-tişört-siyah deri
ceket üçlemesi genç nesili fazlasıyla etkilemiş ve blucinin popülaritesini artırmıştır.
Bu filmlerden biri, Marlon Brando’nun başrolünü oynadığı “The Wild One” adlı filmdir ve Brando giyimiyle asi gençliğin giyim
tarzını belirlemesinde etkili olmuştur (İşbilen 2000: 105). Blucinin popülerliğini arttıran bir başka unsur da göz önünde olan
popüler kişilerin, örneğin “rock”, “punk” ve
“heavy metal” şarkıcılarının blucini tercih
etmeleridir. Crane, kıyafetlerin müzikal
mesaj vermede önemli bir rol oynadığını
ve birçok şarkıcının blucin-tişört ve deri
ceket üçlemesini benimsediğini belirtmiştir (2003: 242). Şarkıcıların bu görüntüyü
benimsemeleri, hayranlarının da bu görüntüyü benimsemeleri gibi doğal bir sonuç
ortaya çıkarmıştır. Böylelikle blucinin popülerliği daha da artmış ve bundan daha
geniş kitleler etkilenmiştir.
ürkiye’de Blucin
Türkiye’de de blucin kullanımı konusunda farklı bir durum söz konusu değildir. Tek fark, ülkemize blucinin daha geç
gelmesi ve popülerliğinin Amerika’ya göre
daha geç başlamış olmasıdır.
Ülkemizde blucin kelimesinin dışında
ve hatta çok daha yaygın olarak bilinen ve
kullanılan bir başka sözcük de “kot” ya da
“kot pantolon”dur. Kot, İngilizce’deki denim kelimesinin Türkçe’deki karşılığı olarak kullanılır. Sözlük anlamı: “1. Giysi yapılan bir tür mavi, kaba pamuklu kumaş,
blucin. 2. Bu kumaştan yapılan (giysi)dir.”
(Online TDK Sözlük).
Kot sözcüğünün Türkçe’ye yerleşmesinin nedeni, bu ismin Türkiye’de blucini
üreten ilk kişinin soyadından geliyor olmasıdır. Mavi Jeans’in sitesinde belirtildiği gibi, Türkiye’nin ilk kot üreticisi olan
191
Millî Folklor, 2010, Y›l 22, Say› 86
Muhteşem Kot, 1940 yılında Fransa’ya
yaptığı bir gezide blucinle karşılaşır. Blucinin sağlamlığını ve dikim tarzını çok
beğenen Muhteşem Kot, aynı kumaşı
Türkiye’de üretmeye karar verir ve bu konuda başarılı olur. 1960 yılında günde 200
adet blucin üretimi yapılmaya başlanır ve
“KOT” adını markalaştırırlar. Ancak 80’li
yıllarda Türkiye’de yeni bir dönem başlar
ve serbest piyasa ekonomisiyle kapılar açılır ve yabancı markaların yerli piyasaya
girmesiyle o günlere kadar birinci sırada
olan Kot marka blucin artık ikinci sınıf
olur ve üretimini durdurmak zorunda kalır. Bu dönemlerde ürünün popülerliğini
bize gösteren bir reklama Curcuna başlıklı
sitede rastlıyoruz: “Dünyanın en genç modası: Kot. Haydi bütün gençler İGS’ye. Rahatlığa, şıklığa, kaliteye...”. Belli bir süre
sonra, Kot markası çok yaygınlaştığı için
ülkemizde tüm blucinlere “kot” denilmeye
başlanmıştır. Kot marka blucinler üretimden kalktığı ve birçok kişi bu ayrıntıyı bilmediği halde kot ismi dilimize yerleşmiştir
ve halen günümüzde bile blucin sözcüğü
yerine kot sözcüğü yaygın olarak kullanılmaktadır.
Ülkemizde yıllarca üretilen blucinlerin sadece iç piyasada kalması, ya da
yurt dışına ithal edilip yabancı marka
etiketlerinin üzerlerine basılması olayı
Mavi Jeans’in 1991 yılından beri hem yurt
içi hem de yurt dışı pazarına el atmasıyla değişmeye başlamıştır (Turgut 2003).
Mavi Jeans, adından da anlaşılabileceği
gibi ülkemizdeki ithal blue jeans’e en büyük rakiptir ve küreselleşme olgusunun
dikkat çekici bir temsilcisidir. Dış pazara
karşı başlayan üretimi zamanla global hale
gelmiş ve kendisi de aranılan ve sevilen bir
markaya dönüşmüştür. Marka, başarılarının sebebini Mavi Jeans başlıklı sitede
şu şekilde açıklamaktadır: “Mavi’nin bir
jeans markasından global bir moda markasına doğru gelişiminde; Perfect Fit yani
“Mükemmel Uyum” anlayışı ön plandadır.
Bir jeans’in sadece vücuda değil, aynı zamanda bulunduğu kültüre de mükemmel
uyum sağlamasıdır.” Üretimlerini satış
192
yapacakları kültürleri ve bu kültürlerin
maddi manevi dinamiklerini göz önünde
bulundurarak gerçekleştirmektedirler. Bu
mantıkla yola çıkarak çok kısa zamanda
sadece Türkiye’de değil, birçok ülkede de
adlarını duyurmuşlar ve başarıyı yakalamışlardır. Orçan kitabında, Mavi Jeans’in
dünya pazarına Türkçe bir isimle (2008:
208) ve Türk markasıyla girmesini ve başarı sağlanmasını kendi değerlerimizin yaşanabilirliği ve hatta diğer kültürlerce de
kabullenebilirliğini göstermek açısından
önemli bir örnek olduğunu söylemektedir
(2008: 200). Yalnız burada dikkat edilmesi gereken nokta blucinin Türk kültürünü
yansıtan bir eşya olmadığıdır. Dünya pazarında Türkçe bir ismin kullanılması önemli
bir ayrıntı olsa da, “diğer kültürlerce kabullenirliğe” ulaşabilmek için Türk kültürüne ait kavramların ön plana çıkarılması
gerekir.
Blucin, popüler kültürün, aynı zamanda da rahatlığın ve özgürlüğün simgesi olmuştur. Küreselleşen dünyada değişen ve
gelişen blucin modasıyla özellikle gençler,
kendilerini blucinleriyle ifade etmişlerdir.
Belirli markaların reklamları sayesinde
gençler “sınırsız özgürlük” imajını görüp,
daha seksi, daha spor, daha sıra dışı ve
özgür olmak istemişlerdir (Orçan 2008:
269). Ayrıca Rutherford kitabında, belli
marka blucinlere sahip olmanın, örneğin
Levi’s 501 gibi, bir statü simgesi olduğunu
ve “özgür ruhlu kadın ve erkekler topluluğuna ait olmanın” bir işareti olduğunu dile
getirmiştir (1996: 195). Blucinler ayrıca
Türkiye’deki kentleşmenin, modernleşmenin göstergelerinden biri olarak da kabul
edilmiştir. Blucinin popülerliği ile birlikte
bu giyim tarzına uymayan gençler diğerleri
tarafından “şehirle bütünleşemeyen sıkıcı
ve köylü üniversite öğrencileri” olarak adlandırılabilmektedir (Orçan 2008: 269).
Kentleşmeyle birlikte kendini daha Batılı, daha modern gören gençler geleneksel
kültürün simgesi olan kıyafetleri zamanla
bırakmaya başlamış ve yeni bir akım içine
girmişlerdir. Bu süreç kılık kıyafet devrimiyle başlamış ve hazır giyim konfeksiyon
http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2010, Y›l 22, Say› 86
ürünlerinin gelişip yayılmasıyla da devam
etmiştir. Bu gelişmede teknolojinin yardımını ve medyanın etkisini de gözönünde
bulundurmak gerekmektedir.
Popüler kültürle birlikte yaygınlaşan
blucin, Amerika’daki ya da diğer ülkelerdeki popüler olma sürecini Türkiye’de de
göstermiştir. Örneğin, Amerikan filmlerinin ve reklamlarının etkisiyle, ArjantinaBuenos Aires’de 1950’li yıllardan itibaren
oluşan “Amerikalılaştırılan blucin nesli”
gibi (Manzano 2009: 657) , blucin kültürü
Türkiye’de de milyonlarca genç insanı etkisi altına almış, bu yönde bir moda akımı
oluşmuştur.
Rahatlığı ve kullanışlılığından dolayı yaş, sınıf ve cinsiyet ayrımı olmaksızın
herkes blucin giyer hâle gelmiştir. Blucin
günümüzde, herkese ait olan, belli bir siyasi ya da kültürel bir gruba mal edilmeyen,
yaz-kış, gece-gündüz demeden giyilebilen
nadir giyim eşyalarından biri haline gelmiştir. Yeni doğan bir bebek üzerinde ya da
70-80 yaşlarındaki bay ya da bayanlar üzerinde de değişik blucin modellerini görmek
mümkün hâle gelmiştir. Bu kadar geniş bir
kitleye hitap edebilen blucinin, çok çeşitli
modelleri ve renkleri bulunmaktadır. Blucinler değişik aksesuar veya giysilerle hem
gündüz hem de gece kullanılabilmektedir.
Daha şık ve gösterişli görünmeyi sevenler
için pırıltılı, işlemeli modeller; daha seksi,
daha ilgi çekici olmak isteyen kişiler için
dar ve düşük bel blucinler üretilmişken,
daha sade ve klasik kişilerin tercih ettikleri klasik modeller de mevcuttur. Blucin
modası her kesimden insanı memnun edebilecek geniş bir yelpazeye sahiptir. Modacılar blucinin bu kadar rağbet görmesi
sonucunda yaratıcılıklarını kullanarak
materyali blucin olan çok sayıda ürün piyasaya sürmüşlerdir. Bu ürün yelpazesi
yalnızca giyim eşyalarıyla sınırlı kalmamış, hem kadın hem de erkeklerin kullanabilecekleri ev eşyalarını, öğrencilerin okul
eşyalarını bile içine alır konuma gelmiştir.
Blucinden yapılmış etekler, elbiseler, gömlekler, ayakkabılar, montlar, pardösüler,
çantalar, dekoratif yastıklar, öğrenciler
http://www.millifolklor.com
için okul çantaları, kalem kutuları bunlardan sadece bazılarıdır.
Amerika’da yaşanan, siyah deri montblucin-tişört üçlemesine yüklenen “asilik”
anlamı Türkiye’de de geçerli olmuş, blucin
başkaldırının simgelerinden biri olarak kabul edilmiştir. Bunda yine Amerikan filmlerinin, televizyonun ve reklamların da etkisi çok büyüktür. Birçok kişiye göre giyilen
blucin ne kadar yırtık, ne kadar eski görünümlüyse o kadar asi ruha sahip ve modern
olunduğunun göstergesidir. Zamanla blucine yüklenen bu asilik anlamı geçerliliğini
kaybetmiş, blucin herkesin günlük olarak
kullandığı bir giyim eşyasına dönüşmüştür.
Bu asilik ve başkaldırı anlamı zamanla ortadan kalksa da, Türkiye’de yine de blucin
her yere rahatlıkla giyilebilen bir giyim eşyası olamamaktadır. Toplumumuzda resmi
makamlarda belirli bir siyasî görüşü ya da
eğilimi simgeleyen kıyafet ve aksesuarların kullanılması kanunlarla yasaklanmıştır. Örneğin, günümüzde resmi makamlara
veya askeri mekanlardaki akşam yemeklerine blucin giyerek gitmek yasaktır. Kamu
personelinin kılık kıyafetini düzenleyen
657 sayılı devlet memurları yönetmeliğinde bayanlar için “Kolsuz ve çok açık yakalı
gömlek, bluz veya elbise ile strech, kot ve
benzeri pantolonlar giyilmez.” denilmektedir. Askeriyede ise blucin giyme süreci
ilginç bir gelişim göstermektedir: Blucinlerin ülkemizde yaygınlaştığı dönemlerde
blucine yüklenen asilik anlamından dolayı
askeri ortamlarda blucin giymek tamamen
yasaklanmıştır (Kasapoğlu, Z. 2009). Fakat daha önce de belirtildiği gibi blucine
yüklenen asilik anlamı değişmiş ve herkesin giydiği günlük bir giyim eşyası hâline
gelmiştir. Bundan dolayı artık askerî mekanlara akşam yemekleri haricinde “temiz
ve ütülü kot pantolonla” girmenin artık
mümkün olduğu Millî Savunma Bakanlığı
ağ sayfasında “Orduevlerine Girecek Kişilerin Kılık Kıyafet Yönetmeliği”nde de belirtilmektedir. Blucinlere yüklenen asilik
anlamının ortadan kalkması bu örnekle
somutlanmaktadır.
Blucin üretilmeye başlandığı ilk za-
193
Millî Folklor, 2010, Y›l 22, Say› 86
mandan beri siyasî bir simge haline de getirilmiştir. 1960’lı yıllardan itibaren hem
yurt içinde hem de yurt dışında özellikle
öğrencilerin ve hippilerin tercih ettikleri
bir giyim malzemesi olmuştur. Özellikle Türkiye’de 70’li ve 80’li yıllarda siyasî
olayların yoğun yaşandığı dönemlerde,
Amerika’ya karşı olan sol görüşlü öğrenci
gruplarının, başta Amerikan malı olması
sebebiyle tepkiyle karşıladığı blucini, zamanla kendilerine göre anlamlar yükleyerek (işçi sınıfının giysisi olması nedeniyle
kabullenme) ve değişiklikler yaparak (parka ya da postallarla giyme) kullanmaları üzerinde durulması gereken kültürler
arası bir etkileşim örneğidir (Bilgin 2009,
Ünal 2009). Sağ görüşlü öğrenci grupları
ise bu dönemlerde blucin giymemişler ve
daha muhafazakâr olarak kabul edilen takım elbise, kumaş ya da kadife pantolon
giymişlerdir (Kasapoğlu, L.F. 2009). Blucinin ülkemizde geçirdiği süreç ilginçtir:
60’lı ve 70’li yıllarda gizli bir şekilde, illegal
yollardan yüksek fiyatlara temin edilirken,
günümüzde herkesin kolayca alabildiği
günlük bir giysi haline gelmiştir. Ayrıca,
zamanla blucin üretiminde büyük bir başarı sağlanarak Türkiye ihracatçı konumuna
gelmiştir.
Küreselleşme kavramının yaygınlaşmasında ve bir ürünün satışının arttırılmasında en büyük rollerden biri de
reklamlara aittir. Reklamlar bir toplumun
neler tükettiğinin ve o döneme hakim olan
popüler kültürün ne olduğunun en somut
göstergesidir. Tarihsel süreç içinde bizlere
belli dönemlerle ilgili çok keskin ipuçları
verirler. Herhangi bir konuda yapılacak
araştırmada o dönem ya da o ürünle ilgili reklamların incelenmesi bizim için çok
önemli bir kaynakça oluşturur. “Yeni İkonalar Televizyonda Reklam Sanatı” adlı kitabında Rutherford, Amerikan kültürünü
yansıtan ödül almış reklamları detaylı bir
şekilde incelemiş ve bize blucinin de içinde olduğu birçok ürün hakkında tarihsel
gelişim bilgisi vermiştir. Blucin reklamlarında, genç nesilin hedef kitle olarak seçilmesi, tahriğin ve erotizmin ana materyal
194
olarak kullanılması, bu erotizmin özellikle
kadın vücudunun kullanılarak yapılması ön plana çıkan noktalardır (1996: 166,
169). Amerikan kültürünün yansıtıldığı bu
blucin reklamları doğal olarak Amerikan
markaları içermektedir (Levi’s, Lee, v.b.).
Ülkemizde de aynı reklamların yayınlanıyor olması ve tüketicilerin bu Amerikan
markaları satın alıp kendilerini belirli bir
gruba ait hissetmeleri ve bir kimlik oluşturmak istemeleri Amerikalılaşma eğiliminini ve Amerikan kültürünün dünya üzerindeki hakimiyetini görmemiz açısından
oldukça önemlidir.
Tüketicilerin dikkatlerini çekebilmek
ve ürününü pazarlayabilmek amacıyla reklam şirketleri tezatları da kullanmaktadırlar. Bunun çarpıcı bir örneği son zamanlarda sık sık reklam panolarında, radyo ve
televizyonlarda karşımıza çıkan DeFacto
reklamıdır: “Jean Amerika’nın şalvarıdır!”
Bu sloganla Amerikan, yani popüler kültürle, Doğu yani geleneksel kültür karşı
karşıya getirilmiş, bu markanın Akdeniz
esintileri taşıyan koleksiyonun şıklığı ve
rahatlığına vurgu yapılmış, blucine ve
Amerikan kültürüne karşı bir tavır sergilenmiştir. Bir başka dikkat çeken blucin
karşıtı DeFacto reklamı da “Jean çıkaran
pantolon DeChino”dur. Sokak ortasına kurulan “Jean çıkarma kabinleri”nde genç erkek ve bayanlar “Cin çıkararak” yani blucinlerini çıkarıp DeFacto marka pantolon
giyerek rahatlamakta ve mutlu olmaktadırlar. Jean kelimesinin Türkçe okunuşundan yararlanılarak tasarlanan reklamda
blucinin aslında lanse edildiği gibi rahat
bir giysi olmadığı vurgulanmış ve kültürümüzde bulunan “cin çıkarma” uygulamasına esprili bir gönderme yapılmıştır. Ayrıca,
Mavi Jeans’in son zamanlarda yayınladığı
ve İstanbul’da yaşamın çok canlı ve farklı olduğunu anlatmaya çalışan reklamda,
farklı tarzlara sahip gençler ve onların dış
görünüşleriyle ilgili olarak çevrelerinden
gördükleri tepkiler kullanılmıştır. Bu gençlerin ortak noktaları İstanbul’da yaşıyor olmaları ve giydikleri blucin markasıdır. Burada belirtilmek istenen İstanbul’un canlı,
http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2010, Y›l 22, Say› 86
modern bir şehir olduğu ve oradaki yaşama
ayak uydurmuş gençlerin Mavi Jeans giyiyor olmalarıdır. Yani modernliğin, özgürlüğün ve kentleşmenin simgesi olarak bir kez
daha blucinler kullanılmıştır.
Sonuç olarak, küreselleşme, günlük
hayatımızda ekonomiden kültüre, sanattan modaya her alanda karşımıza çıkan ve
birebir etkilerini gördüğümüz bir kavramdır. Gelişen teknoloji ve her gün biraz daha
yaygınlaşan kitle iletişim araçlarıyla dünya üzerindeki sınırlar yok olmakta, kültürler arası iletişim ve etkileşim her gün
biraz daha artmaktadır. Popüler kültürün
küreselleşen dünyada moda sektörüne de
hakim olduğunu görmekteyiz. Moda sürekli değişim ve etkileşimin ön planda olduğu
ve tüm dünyayı etkisi altına alan büyük bir
sektördür. Televizyonda görülen, gençlerin
kendilerine örnek aldıkları sinema sanatçıları ve şarkıcıların giydikleri giysiler modayı belirleyen ana unsurlardan biridir.
Gelişen teknolojinin de yardımıyla popüler
kültür ve moda akımları internet, bilgisayarlar, görüntülü telefonlar, en önemlileri
televizyon ve reklamlarla özellikle gençleri
etkisi altına almaktadır. Blucinler de, moda
kavramı ve popüler kültür içinde başlı başına incelenebilecek bir alt alandır. Blucinler üretilmeye başlandığı ilk andan itibaren hemen hemen her toplum tarafından
kabul görmüş, çeşitli anlamlar yüklenerek
“özgürlük ve başkaldırı simgesi” olarak
kullanılmaya başlanmıştır. Zamanla bu
anlam geçerliğini yitirmiş, blucin ve blucin
kumaşından üretilen tüm materyaller yaş,
cinsiyet, sınıf ayrımı olmaksızın dünyanın
dört bir yanında herkes tarafından kullanılır hale gelmiştir. Modası hiç geçmeyen bu
giysi türü, kazandığı bu popülerliği sayesinde duygu ve düşüncelerini dile getirmeye ve kendilerini giysileriyle ifade etmeye
çalışan insanların ortak dili olmaya devam
edecektir. Küreselleşen dünyada moda
sektöründe blucinin kendine has bir yeri
vardır. Blucin, tarihsel gelişim sürecinde
önceleri günlük ihtiyaçlar için üretilen bir
ürünken, günümüzde popüler kültürün
sembolü haline gelmiştir. Bu özelliği ile
http://www.millifolklor.com
toplumlar üzerinde tek tipleşmeye sebep
olup geleneksel giysilerin geri plana atılmasına ve uzun vadede kaybolmasına
sebep olmaktadır. Blucin kültürlerarası
etkileşimi ve değişimi çok net olarak görebildiğimiz somut bir örnektir. Bu etkileşim
ve değişimler çok uzun zaman alan süreçlerdir. Bundan dolayı kendi kültürümüzün
gelecekte ne şekilde görülmek istendiğine
şimdiden karar verilmeli ve kaybedilmek
istenmeyen değerleri koruyucu adımlar
zaman kaybedilmeden atılmalıdır. Blucin
örneğinde yaşandığı gibi bu kültürel değerler tüm dünyaya tanıtılarak yayılabilir. Bu
konuda başarılı olabilmek için hem bireylere hem de devlete önemli görevler düşmektedir. Devletin en önemli kurumlarından
olan ve kuruluş amacı “…kültürel değerleri
yaşatmak, geliştirmek, yaymak, tanıtmak,
değerlendirmek ve benimsetmek, tarihî
ve kültürel varlıkların tahribini ve yok
edilmesini önlemek…” olarak belirlenen
Kültür ve Turizm Bakanlığı bu konuda yapacağı daha detaylı çalışmalar, yurtiçi ve
dışı tanıtımlarıyla bu süreçte önemli bir
rol oynamalıdır. Bireysel olarak da insanlar kendi kültürel değerlerine daha fazla
sahip çıkmalı ve çevrelerine de bu bilinci
vermeye çalışmalıdırlar. Bu süreçte kültürel eğitimin önemi bir kez daha karşımıza
çıkmaktadır. Bundan dolayı, Millî Eğitim
Bakanlığı da halk kültürünü ve ürünlerini, öğrencilerine zorunlu hale getirilmesi
gereken halkbilimi dersleri aracılığıyla tanıtmalı ve öğretmelidir. Sonuç olarak, bir
ulusun kültürel değerlerine sahip çıkmak,
onları yaşatmak, yaymak ulusal bir sorumluluktur ve herkes kendine düşen görevleri
yerine getirmelidir.
NOLAR
Bu makalenin konu seçiminde ve kaynak bulma aşamasında benden bilgi ve birikimlerini esirgemeyen hocam Prof. Dr. Nebi Özdemir’e yardımlarından dolayı teşekkürü bir borç bilirim.
KAYNAKLAR
Akarlılar, Ersin “Mavi Jeans ve 2008 Jean
Modası”. Söyleşiyi yapan: Burcu Aldinç
http://arsiv.sabah.com.tr/2008/01/26/ct/haber,
E5C4DB56220E4B61951985AC117D0947.html
195
Millî Folklor, 2010, Y›l 22, Say› 86
Bilgin, Sevil, Doğum yeri Sungurlu ve doğum yılı 1960 olan öğretmen ile 10.1.2009 tarihinde
İstanbul’da yapılan görüşme notları. Derlemenin ses
kayıtları P.K.A. arşivindedir.
Blumer, Herbert. “Fashion: From Class Differentiation to Collective Selection”, The Sociological
Quarterly, 10(3), 1969: 275-291.
Büyük Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu, (Küreselleşme), (30 Ekim 2009). http://tdkterim.gov.tr/
bts/?kategori=veritbn&kelimesec=213787
_______,Türk
Dil
Kurumu,
(Kot),
(30
Ekim
2009).
http://tdkterim.gov.tr/bts/
?kategori=veritbn&kelimesec=204596
_______, Türk Dil Kurumu, (Moda), (30 Ekim
2009).
http://tdkterim.gov.tr/bts/
?kategori=veritbn&kelimesec=229363
_______,Türk Dil Kurumu, (Popüler Kültür),
(30 Ekim 2009).
http://tdkterim.gov.tr/bts?kategori=verilst&k
elime =pop%FCler+k%FClt%FCr&ayn=tam
Crane, Diana. Moda ve Gündemleri Giyimde
Sınıf, Cinsiyet ve Kimlik, (Çeviren: Özge Çelik), İst.:
Ayrıntı Yay, 2003.
Davis, Fred. Moda, Kültür ve Kimlik, (Çeviren: Özden Arıkan), İst.: Yapı Kredi Yay., 1997.
Erdoğan, İrfan; Alemdar, Korkmaz. “Popüler
Kültür ve İletişim”, Ank.: Erk Yay. 2005.
Flugel, J.C. The Psychology of Clothes, London: The Hogarth Press, 1971.
İlhan, Gökalp. “Küreselleşmenin Etkisiyle
Dünyada ve Türkiye’de Devletin Ekonomideki Değişen Rolü”, Akademik Araştırmalar Dergisi, S.36,
2008: 1-14.
İşbilen, Ayşe. “Sebep ve Sonuç İlişkileri İçerisinde Modada Anarşizm”, Mimar Sinan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tekstil Anasanat Dalı
Tekstil Tasarımı Programı Sanatta Yeterlik Tezi,
İstanbul, 2000.
Kasapoğlu, Lütfi Feza, Doğum yeri İzmit ve
doğum yılı 1955 olan mali müşavir ile 29.10.2009
tarihinde Ankara’da yapılan görüşme notları. Derlemenin ses kayıtları P.K.A. arşivindedir.
Kasapoğlu, Ziya, Doğum yeri Sungurlu ve
doğum yılı 1948 olan emekli asker ile 28.10.2009
tarihinde Ankara’da yapılan görüşme notları. Derlemenin ses kayıtları P.K.A. arşivindedir.
Manzano, Valeria. “The Blue Jean Generation: Youth, Gender, and Sexuality in Buenos Aires,
1958–1975”, Journal of Social History, 42 (3), 2009:
657-676.
McCracken, Grant David. Culture and Consumption: New Approaches to the Symbolic Character of Consumer Goods and Activities, Bloomington:
Indiana University Press, 1990.
Mutlu, Erol. Globalleşme, Popüler Kültür ve
Medya, Ank.: Ütopya Yay. 2005.
Oğuz, M. Öcal; Ekici Metin; Özdemir Nebi;
Eker Gülin Öğüt; Gürçayır, Selcan, Halkbiliminde
Kuramlar ve Yaklaşımlar 1, Ank: Geleneksel Yay,
2006.
Orçan, Mustafa, Osmanlı’dan Günümüze Modern Türk Tüketim Kültürü, Ank.: Harf Eğitim Yay.
2008.
196
Orhan, Mehmet. “Küreselleşme Taraftarlarının ve Karşıtlarının Görüşleri”, Akademik Araştırmalar Dergisi, S.15, 2002-2003: 17-24.
Örnek, Sedat Veyis, Türk Halkbilimi, Ank: İş
Bankası Kültür Yay., 1977.
Özdemir, Nebi Cumhuriyet Dönemi Türk Eğlence Kültürü, Ankara: Akçağ Yay., 2005.
Rutherford, Paul, Yeni İkonalar Televizyonda
Reklam Sanatı, (Çeviren : Mustafa K. Gerçeker),
İst.: Yapı Kredi Yay., 1996.
Simmel, Georg, “Fashion”, The American
Journal of Sociology, 62(6), 1957: 542- 558.
Spisak, April. “The Blue Jean Book: The Story
Behind the Seams (review)”, Bulletin of the Center
for Children’s Books, 59( 3), 2005: 142.
Sproles, George B. “Analyzing Fashion Life
Cycles: Principles and Perspectives”, The Journal of
Marketing, 45(4 ), 1981: 116-124.
Sweeney, Diane. “Way To Go Indigo-Using
Cellulase To Soften and Lighten Denim”, American
Biology Teacher, 64(3), 2002: 202-207.
Şahin, M. Cem. “Türkiye’de Gençliğin Toplumsal Kimliği ve Popüler Tüketim Kültürü”, GÜ
Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, 25(2), 2005: 157-181.
(http://www.acikarsiv.gazi.edu.tr/dosya/20052-157-181-10-m.cemcahin.pdf)
Turgut, Pelin “Making the Perfect Fit”, Time,
(23 Şubat 2003) (6 Ocak 2009) http://www.time.com/
time/magazine/article/0,9171,425833,00.html
Tyack, David B. “The One Best System: A
History of American Urban Education”, Cambridge,
Massachusetts, and London, England: Harvard University Press, 2003.
Ünal, Suat Doğum yeri Balıkesir ve doğum
yılı 1958 olan öğretmen ile 10.1.2009 tarihinde
İstanbul’da yapılan görüşme notları. Derlemenin ses
kayıtları P.K.A. arşivindedir.
Varış, Fatma. Ergenin Gelişimi, İst.: Özgü
Yay., 1963.
Wilson, Elizabeth. Adorned in Dreams: Fashion and Modernity, New Jersey: Rutgers University
Press. 2003.
Yılmaz, Ali Sırrı & Çetin, Beyzade Nadir, “Küreselleşmenin İşsizlik Üzerine Etkileri” (Affects of
Globalization on Unemployment), e-Journal of New
World Sciences Academy (NWSA), 3(1), 2008: 15-27.
Yörükoğlu, Atalay. Gençlik Çağı Ruh Sağlığı
ve Ruhsal Sorunları, İst.: Türkiye İş Bankası Kültür
Yay., 1987.
http://www.cur-cuna.com/tr/bolum/kadin/
moda/moda0078.html
http://www.mavijeans.com.tr/aboutus.asp
http://www.memurlar.net/haber/1102/
(657
sayılı devlet memurları kılık kıyafet yönetmeliği)
http://www.kulturturizm.gov.tr/TR/Genel/
BelgeGoster.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA84
9816B2EF10CC3F7A155F5A36 (Kültür ve Turizm
Bakanlığı kuruluş amacı ve görevleri)
http://www.msb.gov.tr/anasayfa/phpscr/anasayfa.php (Orduevlerine girecek kişilerin kılık kıyafet yönetmeliği)
http://www.millifolklor.com